16 Mart 2020 Pazartesi

YÜKLEME ……,

Çağların, tarihin, hayatın, insanın ve insanlığın değişmez gerçekliğinin ışığında düşünerek ele almayı bilmeli, insan ..
Nedir bu değişmez ve iç acıtıcı gerçek ?
Tıpkı çağlar boyu ve yakın tarihimiz de, hatta dün olduğu gibi günümüzde ve hayatımızın anlık akışında soluk kadar yakınlıklarda olmacasına ..
Yaşanıp, görülüp, kavranıp bilinmiştir ve tarihin sayfalarına, insanın ve insanlığın defter-i kebrine nakşolmuştur ki ..
İnsan hayat akışında, sadece kendi kusur, yanlış, hata ve günahlarının diyetini ödemekle kalmıyor ..
Yükümlüğü görünmez ellerin ömrümüze ve sırtımıza yüklemişliğinde ana-babamızın, en sevdiğimizin kavim-kardaşın, konu-komşun,eşin-dostun ..
Hatta ve hatta elin-alemin, devlet denen ucubenin, gücün zorbalığının hükmünü sürenlerle….
Egemen erkin kendine dayattıklarını, yaşattıklarının, daha da ötesi zorakiliklerde yaşattıklarının da diyetini de ödüyor …
Öyle ki durduk yerde olmadı devenin üstünde değil sadece dağ başında bile bela-kada ve ucubetliklerde yaşanan azap ve ödenen diyetler gelip seni bulabiliyor..
Ve, bu değişmez gerçek, insanlığın ömrü ve tarihiyle özdeştir.
İşte bu cümleden ve kalemden tarihsel gerçeğin ışığında hayatı ele alarak, sorgulayıp, incelediğinde görecek, kavrayacak ve hatta bizzat yaşayarak, tadıp-öğreneceksin ki ..
Kimi zamanlar da sen kaçsan, hatta kovalasan ve bıraksan da belayı ve hırsızı, uğursuzu ve açtığı belayı o, seni bırakmaz ve erimiş bal mumu öygünlüğün de, yapışır sana ve hayatına ..
Katran karası karanlıklar yaşatıp, keçinin ot yemediği yerlerden, sana ot yedirmecesine..
Bu halükarda bile, dur, düşün ve yekten teslim olma karamsarlığa ve omuzuna yükleri, yüreğine dertleri, ömrüne gamları, gönlüne hüzünleri yükleme …

Tarihin ve zamanın imbiğinden süzülmüş gerçekliğiyle bilesin ki ….
Iskalanmış hayat ;
Yazılmış ve sonradan yakılmış, telef mektuplar gibidir !
Yaşanmışlığın da geri alınıp, yeniden yaşanamaz, tıpkı o yazılıp, yakılmış mektuplar gibi ..
Kül olan emeğe, zamana, göz nuruna ve hasılı savrulduğun nice duygu harmonisine mi yanarsın ?
Yoksa hüküm edemediğine, yeniden yazıp, yaşayıp bina edemediğine ve iradenin, sözünün geçmeyişine mi?
Kalakalırsın böylelikler de o an suyu kesilmiş, dönmesi durmuş değirmenler yada kesilmiş, ekşimiş, telefe kurban gitmiş sütler gibi ….
Hal böyle olunca ne yaparsan yap, telafisi olmadığını bil ve unutma …
Dahası, helak etmecesine yüklenme kalbine, ruhuna ve teleflikde ziyan etme duygularını …
Hayatına hüküm edemeyenin, bir sen olmadığını bil ..
Unutma ve daima aklında tut, hayat varsa umut, keşif, dahası..
Hiç beklemediğin an ve koşulda bile mutlulukla tanışma olanağın olacaktır..
Kimi zaman ve hallerde yerle yeksan olur, yıkılır inşa etmelere koyulduğun düşselliğin, sırçadan sarayları yada fildişi kuleleri ...
Sorgula, öz eleştirinin mucizevi gücünden yararlanmayı,
Kendinle, çevrenle ve hayatla barışıklığın nimetlerini
Keşfetmekten ve bunu hayatına uygulamaktan asla ve ısrarla vazgeçme …
Yükleme yüreğine elemi, göz bebeklerine hüznü, yüzüne karamsarlığın, kötümserliğin bulutlarını kondurma …
Bilmeli ki insan, vazgeçemediklerine hayatla eriştin ve mutsuzluk ve hüzün kadar mutluluk, umut, yaşama sevincini de hayatın sayesinde tatmıştır…
Bu gerçeğin ışıltısının hayatını süslemesi başlı başına güzellik, ödül ve nimettir..
Her sokağın çıkmaz ve garabet ve bela-külfet getirmemişliği gerçeği hayatların bir parçası ve hüzün kadar sevinçte yaşamın rengiyse..
Hayatın renklerine sırt dönme ve küsme ne kendine, nede hayata ….
Yükleme ömür dağarcığına nerede ne kadar kasvet ve garabet varsa..
Hayatın en zor anında soluklan ve üstüne ağan bela ve gamlar yağmurunda ıslanıp gudubetliklerin ve belaların saldırı ve sağanağına yakalananın sadece ve sadece sen olmadığı gerçeğini unutma …
Keşke yada ben nerede yanlış yaptım diyen, nice insanın paydaşın olduğunu bilerek, karşıla hayatı ve adımlarını atmadan düşün ve sorgula hayatı, olabildiğince ..
Karar vermek, kararsızlık karanlığında yutulup, helak olmaktan ve neden sorularıyla çoğalıp derinleşerek seni yutan azap kuyularında ömür tüketmekten, evladır ….
Son nefesi verip kurtulacağını düşünenlerin, sorularının yanıtını alamadığını ve sonuçlarını öğrenemeden göçüp giderek ilelebet bu olanağı ve seçeneği hatta şansı yitirdiklerini sen, sen ol unutma ….
Kendinle ve hayatla barışık olmak kazançların en büyüğü ve bilinmezliklere olduğu kadar mucizelere ve mutluluğa aralanan kapının anahtarı olduğunu yaz aklına, gamı kasaveti omuzlayıp ….
Kahır dağlarının altında inlememek için …
Yükleme umutsuzluğu, karamsarlığı, mutsuzluğu ve hayata, sevgiye, sırt dönmeleri ömrüne..
Kahır azaplarında kıvranmanın acılarını ve elemlerin katran karasını, yükleme yüreğine …
Yükleme yüreğine ….!
Unutma korkunun ecele faydası olmadığını ve son pişmanlığın faydasızlığı gerçeğini ..
Ondandır ki ….
Keşkeler yangınında debelenmecesine ….
Yüreğine yangınları, ömrüne gamları yükleme ….!
Yükleme ….!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

Immenstaad / Friedrichshafen / Almanya

16 / 02 / 2019

Saat ; 23_23

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

  YARIMSIN …. Hayatın sana oldum olası cömert davranıp … Yediğin önünde, yemediğin ardında, bal-kaymak bir hayatı sunmuşluğunda … Oldum olas...