21 Mart 2020 Cumartesi

BİR, GRİ FARE ….. Görünüşte hepsi sendenmiş yada senin benzerin,türün gibi gelmiş olsa da …. An gelir, kalabalığın kamçılayıp, şahlandırdığı seni yutan derin yalnızlığında … Hemcinslerince dışlanan bir gri fare gibi yaşar ve an be an hissedersin ölümü … Önce içinde neyin yittiğini düşünmeye kalktığında çıka'masan da, işin içinden … Ölüm olanca sinsiliği ve hüneriyle senin sevinç duygularını talan ve mahveder … Sen bununla baş etmelere kalkışıp, daldığın cebelleşme serüveni ve süreci içinde, ani ve bıktırıp, bezdiren hamleleriyle yeni bir cephe ve derin mi derin bir yara açar beden coğrafyanda, ruh atlasında .. Kendisinden olduğunu düşündüğü farelerce acımasızca saldırıya uğrayıp, didiklenip, dişlenerek bedeninde ve ruhunun derinliklerinde kapanmaz yaralar açılan o biçare gri fare gibi … Henüz, yaralarının eskisinin kabuk bağlamamış lığın da .. İrin ve kurt sağanağında, her gün bir yanının senden kopup giderek an be an tarifsiz acılarla ölüm işler içine .. Ve adım,adım kaplayarak yutar bedenini göz göre, göre … Elinden gelir bir hal çaresinin olmamış lığın da … Üstelik ve daha da kötüsü buna sebep olanın senin tür ve soyundan sa anlam vermekte zorlanıp, sancı, sancı, ağrı, ağrı, irin, irin ölüme yutulup …. Neden soruna yanıt arayıp, bulamama açmazının labirentlerde yönünü, yolunu ve ufkunu kaybetmişliğin de … İğrenilen, dışlanan ve adeta tecrit’ in, sürgünün, mülteciliğin azap oklarına hedef olup … Delik-deşik edilirken ….. ‘’ - Ölüm çıkıp, gelse de kurtulsam ! ‘’ , Diyerek …. İçtenlikli davetkarlık la, ölümü isteyip de, ölememişliğin de .. Bunu kendi neslinin, cinsinin …. Hatta, akrepler sokası akrabalarının, acımasızlığında, vahşet ve hunharlığın da yaşamışlığın da .. Ölüm sana bir o kadar uzak ülkeyken, azap fiilen yaşayıp, diyet ödediğin tarifsiz işkence olarak bedenine ve ruhuna musallat ezanın-cefanın seni çığırından çıkartıp zerre, zerre ve öldürmenin hazını köpürte, köpürte çıkartmacasına musallat olmuşsa sana .. O azap ve sancı girdabında yutulurken …. Yer demir, gök bakır ve azap, ölümden de yakın hallerde içerken ölümün ağu'sunu … En bedbahtı na bile razılığın la ….. Ölüm, yalvarılarına ve çıkardığın davetine kulak tıkayıp, aldırmadan, hatta …. Vurdumduymazlığın hazzında, kendinden geçerek, keyfin bağrında hazzı demlemiş'liğinde … Ölüm Kaf dağının ardındaki o devasa acılığında, sabır ve sükunla beklerken sahne alacağı anı …. Fırsat, bu fırsattır hallerinde azap çıkar gelir orta yere ….
Adeta, durumdan vazife çıkarmakla kalmayıp, ölümden de beter ve tiksindirici sinsi, sinsi gülüşüyle ….. İşte tamda o anda altındaki aleve düşüp,yanmayla yüz yüze o an işi bitip … Miadı dolmuş biri tahta, beriki tahtadan da beter'likte bir deri,bir kemik halde kala kalmış …..… Dahası yorgunluktan hıltı çıkmışlık ta mecalsiz mi mecalsiz olan fersiz bacaklarının … Ölümü birebir yaşayarak, hissetmiş'liğinde malum sona doğru yine de ve inadına adımlamış'lığın da ki çaresizlikle … Kala kalmışken, ölüm ile azap arasında …. Ardının, gözün, gözü görmediği duman ve sis hallerinde …. Önünün,yerinde yeller esen ufkunun ve hatta eremeyeceğin ipin sonunun …. Marmara çırası na taş çıkartacak kadar iştahla, harlı mı harlı alevlerle, kapı-çevre kuşatılmışlığın da ….. Ölüm, gökten zembille inecek kutsallık ve mağrurluk la semanın boşluğunda erişilmez ıraklıkta kristal kandiller gibi ışıltılarla asılıyken … Azap, hayatı ağzından-burnundan fitil-fitil getirmenin tarifsiz keyfiyle sana ..
Şah Damarından hatta, soluğunu yüzünde hissetmecesine yakınlıkla seninle son oyununu sergileyişin tadını çıkartırken …. Senin bedenden ateşe düşen bit misali sessiz-soluksuz halde, hayatla ilişiğini keserken ki duygu ve ruh durumunda yaşadığın akide bozukluğunda..
Teslimiyetten başka, seçeneğinin kalmadığını bilmemenin verdiği o devasa azabı en ince ayrantılarıyla birebir yaşamışlığın da …. Tamtamların çalıp, çığlıkların atılmışlığın da ki ses anaforunda yutulup, yitmişliğinde .. Bırak çare, deva yada kurtuluşu ummayı .. Düşene sende bir tekme at çılgınlığında zevk sarhoşu olup çıkan güruhun senin hemcinsin …. Hatta ve hatta hısımın, akraban, evladın–uşağın olmacasına akrep sokası, akraban olmuşluğun da … Can havliyle, sen son bir kez onlara baktığında, kaçışan bakışlarla, çevrilen yüzlerin, başların bolluğunda … Azaplardan, azap beğen denecek türden, hoyratlıkla tecrit e ve mülteciliğe mahkum'luklarda … Acıların renk kokteylini içerek hayattan, ölüme uzanan o kritik eşikte … Öldüğüne değil de, uğruna ömür heba ettiklerinin, buna değmemişliği ne kahrolup …. Gözlerini bir daha açılmamacasına sıkımı, sıkı yumup, ölümün içip, alevlerin sıcağında kavruluşun, ezinç ve hüsranında …. Gri bir fare gibi … Attığın o, son çığlığı sadece ama sadece kendinin duymamışlığın da yelken açarken ölüme .. Azaptan, kurtuluşa sevinip-sevinmediğini bile, bilip-idrak edememiş'liğin de … Farelik mesabesine erişemeyen insanlığın,,,
Yoz ve yalnızlık hatta ölüm kusan niteliksiz güruhun kendi,kendine düğün-bayram etmişliğin de .. Hak etmeyen ucubeler uğruna, üstelik ölümü onların sana zorbalıkla ve hakir görüşlerde, hoyratça dayatmış lığın da … Kadim kitaplarda dillendirilen fantastik, mistik destan ve menkıbede söylendiği gibi... … İnsanlığın ve tarihin bağrına kazınan utancın, besleyip-büyüttüğü ayıpta ki, azgınlıkla zincirlerini kırıp, kendilerinden geçmişlikle kutsayıp ….., O gün-bu gündür, günümüze değin asırlardır yaşanan, utanç ve vicdan azabını yarattıkları o, an ki mahşeri tablodaki hali aratmamacasına …. Tıpkı,HZ İsa'nın bir avuç KANA DOYMAYAN SEFİL YAHUDİ BARONUYLA, DEBDEBE VE İHTİRASTA HAZ SARHOŞU KESİLEN, ROMALI MUHTERİSİN zaferlerini kutlar ve kutsarken,insanlığı öldürdükleri gibi … İnsanlığın ölüp, tarihin, zamanın ve kainatın utanç ummanında boğuluşun da yiten sesinle .. Sözüm ona İNSANIN(?), İNSANLIĞIN (!) BİR GRİ FARE GİBİ UN-UFAKLIKLAR DA SEFİLLİĞİ TADARKEN, KOPAN NARA VE ÇIĞLIKLARINDA … Hayatını, çığlığının heba olup, kalabalıkların para anormalliklerde attığı devasa çığlığında ,SENİN,FARENİN EN ACISI DA …. İNSANLIĞIN, YERLE YEKSAN OLMACASINA ÖLMÜŞLÜĞÜNDE . Tarihin sahnesinde, zaman dehlizinde oynadığın rolün bitip, ömür kaleminin kırılıp …. DEFTERİNİN DÜRÜLMÜŞ'LÜĞÜNDE … Göçüp gittin, yutulan çığlığının, GRİ FARE ÇIĞLIĞI GİBİ HEBA VE HELAK OLUP, YİTMİŞLİĞİN DE …. PİSİ, PİSİNE ….. TATTIN ÖLÜMÜ, HEMCİNSLERİNİN ELİNDEN …. İNSAN GEÇİNEN EBLEH GÜRUHLARIN ….. BİR, GRİ FARE BİLE ETMEMİŞLİĞİNDE …..! BİR, GRİ FARE BİLE ETMEMİŞ'LİĞİNDE …..! Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ Almanya 21 / 03 / 2020 Saat ; 20_40

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

  YARIMSIN …. Hayatın sana oldum olası cömert davranıp … Yediğin önünde, yemediğin ardında, bal-kaymak bir hayatı sunmuşluğunda … Oldum olas...