24 Mart 2020 Salı

HANGİSİ SAHİ, HANGİSİ ?
Hayat ve ölüm gibi bir yol ayrımının ortasında duran, çıplak ve çarpıcı gerçek gibi ...
İnsan ve yüzleşme..
Zaman, zaman, kaoslarda ve egoların boz bulanıklığında çıkılama sa da içinden ..
Odada ki duvarlar, yanı başımız da ki nesneler ve insan gözlerinde beliren yanılgı, yansımalar,hatta en çarpıcı ve göz alıcı görüntüler kadar gerçekliğiyle ...
Halisünasyon bataklığına dalmaksızın, üryan, iç acıtan hakikatliğinde yaşanmışlığıyla ..
Öfke nöbeti tsunamileri ve gam dağlarının altında kalmışlık-
lar da yaşanan ….
Sürrealist hallerin katılaştırdığı yüreğin ve ruhun keşmekeşliği
İle ……
Bedenin, bilinmez, gizemli işlevselliğinde peydahlanıveren hallerde ...
Ansızın açılır, ihtirasın sarsıntısıyla, bedenin isteri, tutku ve şehvet kapıları ....
Kopunca, ruhlarda kasırgalar ...
Kesilirken kör bıçaklarla, adeta inadına can damarlarım ...
Yinede ve her şeye karşın ....
Önlenemez bakir bir pervasızlıkla ……
Katlime ferman veren karanlık güçlere, efendilerine direnişime, var oluş kavgama tahammülsüzlükle ...
Göz göre, göre ve diri, diri katledilmişliğimde ..
Adeta, hayata ve tutkuya olan o, sarsılmaz inancım ve bağlılığımla ..
Son bir güçle, silkinip, Zümrüt-ü Ankalaşarak adeta doğar, var olur ….
Ölü can bedenimden, en kuzguni dirilikte, yeniden dal budak salar, zıpkın kesilir, bedenim ..
Dirilişin destanını yazıp .....
Var oluşun o, kutsal büyüsünü ve sırrını, ulu orta keşfedip, ifşa ederken ..
Tüm mukaddeslerimin ....
Sinemde, adeta yeniden ve son bir kereliğine ….
Devasa mı devasa kozmik güç nötronu olup, volkan, volkan patlayarak ...
Beni ve içimdeki o, mutluluğa aç sabiyi eriştirmecesine, arşın doruğuna ..
Kadim güçlerin kol-kanat-gerip, kalkan olup, bana ve o sabiye ….
Hayat ve erk bahşetmişliğinde ...!
Düşler, hayaller, evham ve korkularla, kabuslar mı ?
Yoksa duyulan acı ve çekilip, yaşanan azaplar mı?
Dahası ….
Bu alev topunun içindeki kıvranmadan doğan ve çoğalan yıkma, yakma,talan edip katliamda can alma güdüsü,hali ve yaşanmışlığı mı ?
Hangisi sahi, hangisi ?
O an, kaosta, mutlulukta galebe çalmışlıkla ….
Yükselir bedeninizi kaplayıp, hatta sığmamışlığında dışa taşarak …
Dehşetli bir devinimin habercisi olur …
Tamda muammalar yangınının ortasında kala kalır, tutuşursunuz ..
Her yanınızı saran alevlerin, sizi ….
Potadaki maden cevheri gibi eritip, akkorlaştırmışlığında ..
Sorum, içime işleyen o kör bıçak gibi net, kesin, keskin ve anlaşılır …
Dilerseniz hemen yada düşünüp-taşınıp,sorgulayarak deyin bana ?
Hangisi sahi, hangisi ?
Hangisi ?

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ 
Konya Ereğli 
24/03/2018



ÖLÜ BEDENLERİN GENZİNE KAZINAN ….
O, KOKARCA KOKUSU …….!


Hayat denen o ceberut la, cebelleşmekten pestilin çıkarken ….
An gelip, kaçtığında götürdüğün, hep sensindir ….!
Senin, senden nihai kurtuluşunu, sağlasa, sağlasa, ölüm sağlar ….!
Gırtlağına kadar boka batmış lığın da ….
Pakla sa, pakla sa seni, ölüm paklar ….
Zaman denen ırmak, durmaksızın akar …
Kan akar ….
Hayat, su ve hatta, ölüm akar ….
Akmayan ….
Beynine, yüreğine ve hasılı ruhuna takılıp kalan ….
Kin ile nefretin kamçıladığı, intikam duygusudur …!
İntikam ….,
Lafa gelince 
Soğuk yenen, yemektir diye geçiştirilse de ….
İntikam ….
Nefret denen lağımda beslenen, kokarca gibidir …..!
Gittiği her yere …..
O, hiç değişmeyen bildik kokusunu saçar ….
İntikam uğruna sönen hayatlarda ve ölü bedenlerin genzinde kazınmış  ….
Burun direğini kıran hep, o kokarca kokusu vardır …!
Ölüm bile silemez,
O,  kokarca, kokusunu ….!
O,  kokarca, kokusunu ….!



Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ



Almanya



23 / 03 / 2020



Saat ; 23_49

23 Mart 2020 Pazartesi


GÖNÜL GÖZLERİNİN .....


Bir demir çivi, düşünce bereketli çilekeş toprağın gizemli
Bağrına ...
İşledikçe çivinin özüne, pas ....
Çürüyüp toprak oldukça o demir çivi ...
Geçtikçe çiviliğinden ....
Rengi mora çalan albenili çiçek açar, o paslı çivi ..
Çivi öldükçe toprağın bağrın da ...
Çiçek daha bir haşmetle selamlar evreni ..
Kim der ki, bir paslı çividen, harikalar doğar, renk cümbüşü çiçek güzelliğinde ....
Salkım-saçak  renk cümbüşü güzelliği çıkar ortaya ..
Gözlerin, gönüller in ...
Dahası, gönül gözlerinin pasını silmecesine  ...!
Gönül gözlerinin pasını silmecesine  ...!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Almanya
23.03.2020
Saat ; 16_00


YIL, İKİ BİN YİRMİ …..

‘’ -PARASAL TANRILARIN ÖLÜM TARİHİ VE İNSANLIĞIN YENİ MİLADIDIR ….! ‘’




Burun üstü çakıldı, tapıp, tapındıkları, uğruna ellerini kana, dillerini yalana buladıkları PARA ve GÜÇ, MUKTEDİRLİK denen, sınırsız güç ve kudret vehmedilen KİRLİ ve KANLI KİBİRLİ KATİL PARA ve MUKTEDİRLİK,GÜÇ, İKTİDAR DENEN TANRILARI ….
Hallerin böyleliğin de sudan çıkmış balığa döndüler, PARA DENEN TANRININ ÜÇ KAĞITÇI PEYGAMBERLİĞİNE kayıtsız, şartsız biat ve secde eden safdilli hödük, kurbanlık koyundan farksız, PARAYA TAPAN nice cahil kulları ….
Dibe vurdu inançları, kalmadı ne imanları, nede inançları ..
Kirişi kıran tekeler gibi terk ettiler bu ahmak kulları ….
Gerek peyderpey, gerekse toptan yitince umutları, güvenleri ve kırıntıdan ibaret inanç ve imanları …
Ayyuka çıktı naraları, semada ve kainatın her köşesinde yankılandı çığlıkları ….
GÖRÜNCE TAPINDIKLARI PARA VE KİBİR DENEN, TANRILARI- NIN GÜÇSÜZLÜĞÜNÜ VE ACZİ Nİ …
Sel önündeki kumlar misali YERLE YEKSAN OLDU, DİNLERİ, İMANLARI VE ONLARI YÜZ ÜSTÜ KOYAN, TANRILARI …!
Yine insan denen alim zalimlerin üretip, saçtığı  CORONA  DEDİKLERİ BİR VİRÜS yetti de, arttı, buna ….!
Her zaman dediğimiz ve demekten dilimizde tüyler biten  uyarılarımızdan  bir çoğunda defalarca uyardığımız gibi …
ÜSTELİK, BUDA İNSANIN, İNSANA , İNSANLIĞA VE ÇAKMA İNSANLIKLA ….
YİNE ÇAKMALIKTAN İBARET, SÖZDE YARADANA ATMAYA KALKTIKLARI, KAÇINCI KEZ YİNELEDİKLERİ İHANET VE KAZIKLARIYDI …
Söylemekten, dillerimizde tüyler bitti ….
‘’ - BU VİRÜS İŞİ İNSAN GEÇİNEN BİR AVUÇ GÖZÜ DÖNMÜŞ EBLEHİN, PARA BABALARININ HİMAYE VE KONTROLLERİNDE LABORATUVARLARDA İCAT ETTİĞİ ….
NESİLLERİNİ VE HEMCİNSLERİNİ KATLEDEREK, YOK ETME …
KALANLARA HEGEMONYALARINI GÜÇLENDİRME ARAYIŞ, ÇABA VE ÇALIŞMALARININ ESERİ VE ÜRÜNÜYDÜ ..
Toplumsal tarihler de , daha dün denecek kadar yakınlarda iki bin on bir yılında …
Okyanusun karşı kıyısında DÜNYA JANDARMASI VE BAŞ BELASI Amerikanın İKİZ KULELERİ, yine kendi besleyip, büyütüp, işlerine gelince kullanıp, hükmü bitince, kullanıp gözü kapalı attıkları 
Kendi BESLEME TETİKÇİLERİNCE YERLE BİR EDİLİNCE, FATURASI, IRAK'A VE SADDAM'A KESİLEN DÜZMECE PROVOKATİV SALDIRILARLA İYİDEN İYİYE SARSILMIŞTI GÜVENLERİ, DİNLERİ, İMAN VE İNANÇLARI …..
Oysa perdenin ardında, ipleri elde tutanlarca uydurulan SALOZUN MAVALI VE OYNATILAN KUKLA OYUNUNDAN İBARETTİ BU 
Bitmedi, az geldi yetmedi bu kirli tezgah ve kanlı senaryoyla bezeli oyun ….
Sardılar Venezuela’ya, Orta doğuya ve böl-yönet emellerinin hayata geçirdikleri ….
Dünyanın nice coğrafyalarında koydular oyunu sahneye, kıydılar mazlum ve masumlara acımasızca ve hunharca …!
Kurbanları oldu dünkü işbirlikçi uşakları, kestiler faturayı onlara ..
Getirdiler sonlarını Kaddafi’nin, Saddam’ın ve daha nicelerinin 
Ardı sıra boş durmamış'lıklarıyla  Hutular la-Tutuları, Kürtlerle-Türkleri ve başka, başka uluslar yada milliyetlerle, onlara var ettikleri rakiplerinin …
At izinin, it izine karışmışlığın da hep çiçeklerle masum-mazlumların ezilip, hak etmedikleri ağır mı ağır diyetler ödemişliğinde …..
Koydular art arda sahneye AIDS VE NİCE UYDURMA LABORATUVAR DA ÜRETİLEN HASTALIĞI, SALDILAR DÜNYAYA  ….
Birbiri ardı sıra, KUŞ GRİBİYLE, DOMUZ GRİBİ DENEN İLLET  izledi, birbirini …..
Hemen hepsi, gözünü kar hırsı ve kan bürümüş bir avuç haris, narsist MEGALOMANYAĞIN İNSANLIĞIN KÖKÜNE
KİBRİT SUYU DÖKME ADINA YAPTIĞI İLLEGAL VE İNSANLIK DIŞI ÇILGINCA ÇABAYDI …..
Tamda yeri gelmişken üstelik CUK DİYE OTURACAK olan tarihi soruyu soralım şimdi, size …
Pür dikkat okuyup, düşünüp, araştırıp, sorgulayın, dilerseniz sizde …..
İşte şu ana dek Amerikalı para babaların ve onun iş birlikçileri,  piyonları, Türkiye’deki uşaklarının
Yanıtlayamadıkları,
Daha doğrusu ve alenen söylemek, yazmak gerekirse bilinçli olarak ısrar ve inatla yanıtlamaktan kaçındıkları ve sonucu sadece ama sadece MALUMUN İLANI olacak soru ….
‘’ – On bir Eylül  İKİZ KULELERİNİ VURARAK, YIKIP, YERLE YEKSAN EDEN UÇAKLARIN PİLOTLARINI, MUDANYA/ BURSA ‘DA KİM EĞİTİP, KİM YETİŞTİRDİ ????
Bu gün, Türkiye hala ama hala CASUSLAR CENNETİYSE VEBALİ KİMİN, SORUMLUSU, SUÇLUSU KİM ????
KİM ON SEKİZ YILDIR İKTİDARLARINDA LAL KESİLİP SUSARAK ÜÇ MAYMUNU OYNAMAYI SÜRDÜRÜYOR, KİM  ????
KİM, NİYE SALDIRTTI KENDİ COĞRAFYASINA, ÜLKESİNE ??? Sorun, düşünün bunu , DÜŞÜNÜP, SORGULAYIN ?????
Aynı egemen AMERİKA değil mi DOMİNİK’ te Üç binden fazla yurttaşını ….
Sırf o ülkeyi işgal ve talan edebilme adına düzmece senaryonun kurbanları değil mi idi KENDİ VATANDAŞLARI ?
IRAK SALDIRISININ SAHTE GEREKÇESİ SADDAM'IN, IRAK’IN KİMYASAL SİLAHLARI MAVALI NE OLDU ?
SÜNNİ İŞGAL VE ZULMÜN BAŞ TETİKÇİSİ, SORUMLUSU TÜRKİYE Diyanet işleri başkanı denen dönek, riyakar hangi yüzle istiyor da, halktan dua buyruğu çıkararak avaz, avaz bağırıyor, sanal alemde  TROLLERİN DEN, CORONA VİRÜSÜ aleyhine dua için …
Nasıl, hangi yüzle destek istiyor satılmış medyayla, boyalı satılmış basından ve sanal alemde yüzen trollerlerin den ENSAR VAKFI REZALET VE FİYASKOSUNDAKİ KEPAZE TAVIRLARINDAN SONRA ?????
Siz değilmiydiniz daha dün, ENSAR YURTLARINDA VE KUR’AN KURSLARINDA körpecik çocukların ırzına geçilirken,
süt dökmüş kedilik de susan ..
CORONA denen virüsü Çin-Fransız ortaklığı üretti binlerce masum kobay  kedinin, köpeğin, farenin üzerinde denendi ..
İşler tıkırında gidince, işlerine gelince sığınarak Hz. İSA’ ya
yaydılar virüsü, insan denen kendi hemcinslerinin üstüne ..
Bir tek hesaplayamadıkları şuydu ..
İsa’nın YAHUDİ ve ROMA’LI katilleriyle, Din baronluğun da ve pazarlamasında  TÜRK_İSLAM DENEN UCUBE UYDURARAK Hz. Muhammed’in kuyusunu kazanlar ….
İnanç çınarlarını fütursuz ve pervasızca doğrayıp, keserken, PARA DENEN TANRININ ACZİNİ VE SİLAHIN GERİ TEPECEĞİNİ HESAPLAYAMADILAR ….
Evdeki hesabın çarşıya uymamış lığın da, yanlış hesabın Bağdata varmadan geri dönmüşlüğün de  ….
GÜN O GÜN VE ORTAM BU ORTAM DEYİP İKİ TEMMUZDA SİVAS MADIMAK OTELDE YARADANA SIĞINIP, ALLAH ADINA İNSAN YAKAN, HARAMİLİKLER DE, TÜYÜ BİTMEDİK YETİM HAKKINI YAĞMALAYAN VE İŞLERİNE GELİNCE YARATTIKLARI, GÜVENDİKLERİ O TANRIYA ….
İŞLERİNE GELMEYİNCE İHANET EDİP, KAZIK ATANDA İNSAN DEĞİL Mİ, İNSAN ?
SÖZÜM ONA İNSAN, SURETİ İNSAN,FITRATI HİLKAT GARİBESİ UCUBE….
BİR CORONA VİRÜSÜYLE, SARSILDI İNANÇLAR ….
BURUN ÜSTÜ ÇAKILDI, YIKIL DI …
PARA BABALARININ TAPTIĞI, PARA, GÜÇ VE İKTİDAR DENEN KİRLİ KANLI KATİL TANRILAR ..
‘’ - Okuyun, araştırıp, sorgulayın, düşünün .’’, Dedikçe, bizlere ….
‘’ - KOMÜNİSTLER MOSKOVAYA …,
…- YA SEV, YA TERK ET ‘’ Diye naralar atarak saldıran hain ve riyakar çakal sürüleri ….
BİZLERE .. ‘’ – TU KAKA  diyerek yalan naraların da, saldırıp …. ÜZERİMİZE İFTİRA LAĞIMLARIYLA, YALAN  VE KARALAMA MUSLUKLARINI AÇTILAR ..
HEY HAT ….
Hayatın kudretine bakın ve gelin, görün ki …..
ALKOL HARAM DİYENLER, camide içki içip, fuhuş yaptılar, tepindiler, diyenler ….
CAMİYİ, KİLİSEYİ ALKOLE BOĞMAKTAN ÇEKİNMEDİLER …!
DÜN, ON BİR EYLÜL YARI TANRILARI ÇAKILMIŞTI, İKİZ KULELERLE, YERE ……
BU GÜN, FELAKETİN BÜYÜKLÜĞÜN DE …
İNSAN ELİYLE SALINAN VİRÜSÜN AZGINLAŞARAK, CANLAR ALMIŞLIĞIN DA ….
KORKU VE PANİK İÇİNDE, PARA, GÜÇ, KUDRET DENEN KAPİTALİSTLERİN VAR ETTİĞİ, PARASAL TANRILAR ……
YERLE YEKSAN OLMACASINA YIKILIP, TUZ-BUZ OLARAK ACZLERİNİ İLAN ETTİLER …..!
DÜN adı, sanı başkaydı ….
BU GÜN CORONA …
Yarın adı, şekli, kudreti, etkisi ve zararı-ziyanı, telef ettikleri bir başka olur, felaketin ….
Kaybedenler, PARAYA,GÜCE VE ERKE TAPARAK ….
PARAYI TANRILAŞTIRIP,
İNSANLARI, İNSANLIĞI TIPKI BİZİM UZUN REİS GİBİ …
AKLI EVELLİKLE MAAZALLAH, SIFIRLAMAYA KALKARLAR ..
BİZİM UZUNUN PARAYI VE HARAMİLİĞİ SIFIRLAMAYA NASIL YETMEMİŞ İSE VE YETMEYECEKSE AKLI, GÜCÜ, PARASI VE PARADAN İBARET TANRISININ GÜCÜ ….
Böylesine Acz içinde …
Parayı Tanrılaştırıp, güce tapanların var edip, yarattıkları çakma tanrılarda, eninde-sonunda kaçınılmaz olarak, çakılıp düşecek, burun üstü, sürüm, sürüm sürünecek timsah gözyaşlarıyla dört ayak, diz üstü
Var edenin de, katledenin de, sözüm ona insan olmuşluğun da ..
Bakın nasılda ölüyor tanrıları, art, arda ….
Burun üstü kapaklanıp, çakılmalarda ….
Dün on bir Eylül de, sonrasında Aıds de, kolerada, domuz gribinde, bugün CORONA’ da …..
Bugün CORONA’ da  ..
Hasılı …..
Çarp, böl, topla, çıkart ne yaparsan yap, çaktılar sahte imalat PARA TANRILARLA, ONA GÜVENEN AHMAKLAR bu tarihi sınavda ..
Yerle yeksan olan İNANÇSIZLIĞIN KOR YANGINLARINDA …!
An gelir, hiç istenmese de, yanar yaşta, masum da, kurunun, suçlunun ve hak eden canilerin yanında …..
Aynı akıbete uğramak istemeyen bu masumlar, tez elden almalılar akıllarını başlarına  ….!
Parasal ve erksel tanrıların burun üstü çakılıp…
Yerle yeksanlıklarda, sınıfta kalmışlığında ….
SEN, SEN OL AL AKLINI BAŞINA VE ADINI UNUTSAN DA ŞU GERÇEĞİ UNUTMA …
ALTI ÜSTÜ, PUTTAN FARKSIZ PARASAL İKİ YADA ÇOK TANRIYA..
HELE, HELE DE TANRILARIN EN KİRLİSİ VE KANLISI …
PARA DENEN TANRIYA TAPANLARIN YANIN DA …
MARMARA ÇIRASI MİSALİ YANACAK, AKLINI BAŞINA ALIP GEREĞİ GİBİ DAVRANMAYAN ….
DAHASI ….
YÜREĞİNİN VE SEVGİNİN SESİNİ, SÖYLEDİKLERİNİ DİNLEMEYEN MASUMLAR DA ……
YIL, İKİ BİN YİRMİ, PARASAL TANRILARIN ÖLÜM TARİHİ VE İNSANLIĞIN YENİ MİLADIDIR ….!
YENİ MİLADI ….!  



Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ



Almanya



23 / 03 / 2020 



Saat ; 03_03

22 Mart 2020 Pazar


Ulu orta, gözlerimizin önündeyken .... Farkındasızlıklarda, kalabalıkta çoğalan illettir .... '' - İçimizdeki, çürürken, çürüten paslı çivi ......!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ/ İSYANİ Saat ; 16_54

Hayatı, kendini, olayları, gelişmeleri sorgulamayı öteleyen yahut ta, elinin tersiyle iten, muhakeme yeteneği ya hiç oluşmamış yahut ta yeterince gelişmekle kalmayarak, zaman içinde iyiden, iyiye körelmiştir ....
Bu temelden yoksunların, normal ve sıradan bir bireyde oluşması, olması gereken derinliği, ufku yoktur .
Bunlar, öz güven yoksunluğunda doğru zamanda, doğru yerde atması gereken adımı atamayan, olması gerekeni yapamayan, karakter, haysiyet, irade, kararlılık, sağ duyu fukaraları dır ...
Bakıldığında görülecektir ki, bunlar, basiret  çeşmesinden su içmemiştir .
Farkındalıktan uzak, dahası, kalabalıkta yalnızlığı artıran ve besleyen, sıradanlığa bile erişemeyen, sosyal bireye ve topluma yük olan, sorunlarıyla problem yaratan ve  toplumsal dinamizmin ve gelişimin önündeki en belirgin köstek, sürekli sorun üreten, engelleyici niteliksiz yığınsal güruhlar dır ...
Karakterli ve nitelikli birey olmaktan bile uzak böylelerinin
hayatı, başarıyı, mutluluğu ıskalaması kaçınılmaz dır ...

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ/ İSYANİ
Almanya
22.03.2020
Saat; 16_30



GARİBANLARLA , İNSANLIK ÖDER, DİYETİ.....!

Yüzsüzlüğün yolu, riya, arsızlık, kaşarlanmış lık ve çok yüzlülük ler den geçer ... Kişi bir kez bile olsa, yüzsüzlükle tanışarak …. İşi, pişkinliğe vuruyor ve bunu hayat biçimi, değişmez davranış şekli yapıyorsa .... Bundan beslenerek, karaktersizliği ve haysiyetsizliği kanıksayan için …. Yüzsüzlük, alçalmanın ilk adımı ve insanlığa ihanetin, ilk eşiğidir ... İş, lafla peynir gemisi yüzdürmeye gelince, mangalda kül bırakmayanlar ... Haysiyet fukarası olmakla kalmaz .... Ar-namus, edep, adap ve hayadan yana da, müflis tüccardan beter olur çıkarlar ... Bilindiği gibi, böyleleri için, ibret-i alemlik şu söz denir, insanlığın lügatında ... '' - Yoktan, yonga kalkmaz, kalksa da, ateşi ferli, külü kavi ve bereketli olmaz ..! '' İş bu hale gelince ve kişi bu seviyesizliğin doruğuna erince .... Hayatı mazeretlere, amalara, acabalara, şeylere ve keşkelere kurban edip ... Suçu, kara kediye yıkınca ... İşin, işten geçip, kurtuluş için, geç kalınıp ve imkansız olunca ... Sağ duyu ile akıllar firar edip, başlar taşa vurularak, saçları yolmacasına kafalar kaşınıyor sa ... Takkenin düşüp, kelin görünmüşlüğünde ... Ömrün, hayatın hengamesinde, beyhude telef edilmişliğinde ... Nafilelik ler de volta atmaların faydasızlığın da .... Müflis tüccar nasıl eski hesapları ve defterleri karıştırmaya kul oluyorsa ... İnsanlık ve haysiyet fukaraları da …. Anılardan, eski günlerin kırıntılarından teselli aramaya koyularak ….. Kendilerini kandırmalar da, ömür defterlerinin dürüldüğünü kabullenmemeye ve inkara yeltenirler ... İnsanlığın, dürüstlüğün, faziletin yok olduğu yerde …. Farkında'sız çoktan cılkı ve çivisi çıkan insanlığın, nice ömürleri hayatlar yutan bataklıkta telefliği çıkar, ortaya ... Ondandır, boşa değildir ... '' – Haysiyetini, nefsinle, dünya çıkarına …. Özünü, ruhunu ve karakterini, şeytana tahvil edene …. Kala, kala kubur bekçiliğinde debelenerek, Azrail i davet, sefillik ve paspayelik te ölümü beklemek kalır ... İşte böylelerine .... '' - YAŞAYAN ÖLÜLER . '', Denir ... Ki, böylelerinin YÜZSÜZLÜK AYIBI' nı , ölüm bile, silip-süpürüp, yok edip, kaldıramaz ortadan ... İşte bu koşullarda, insanlığın utancı ve yüzsüzlüğün ayıbı miras kalır, nesiller boyunca .... Kimselerin, pirincinde, taş ... Aş olarak pişirilen pilavında, kemlik-kusur ve çiğlik olmamış lığın da .... Yüzsüzlerin ulu-orta kol gezip, cirit atmışlığın da ... Kötülerin yaptığının, yanına kar kalıp ... Suçluya, hesabın sorulmamış lığın da, diyetin ödetilmemişliğin de ... '' - ALTIN TEPSİYE KONARAK, KUSURUN SAHİBİNİN ARANIP'TA, BULUNAMAMIŞ LIĞIN DA . '' Kirin-pasın, tozun-toprağın, kusurun-hatanın, suçun-suçlunun halının altına süpürülüp ... İnkar kılıçlarının çekilip, mertliğin, namertliğe kurban edilmişliğinde ... Garibanlarla, insanlık öder, diyeti .....! Garibanlarla, insanlık öder, diyeti .....! Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ Immenstaad / Friedrichshafen / Almanya 16 / 02 / 2020 Saat ; 20_00

21 Mart 2020 Cumartesi

O, SON ÇİVİLERİNİZ ...!
‘’ -ELLERİNİZİ, DELİK-DEŞİK EDİP, KANATMADI MI, HALA ? ‘’
Tabutlarımıza çaktığınız çiviler ...
Ellerinizi, delik-deşik edip, kanatmadı mı hala ?
Böyle olmadıysa da, şaşmam ..
Vicdanı olmayanların,ellerinin acısını duyması olası değildir ki, zaten ....!
Pek çoğunuz yaşama sevinçlerimizi,umutlarımızı ve düşlerimizi çalmacasına istismar edip,aç-bilaç koyarak ....
Kiminiz, ırzımıza geçerek...
Kiminiz, şeker yememizi, içinize sindiremeyerek ....
Kiminiz, kurşun askerlikler de, kanımıza girerek öldürüp, gömme diniz mi, toprağın bağrına, bağrına, bizi ?
Bilin ki, böbürlenerek büyük geçinen ebleh ebeveynler, toprak sizden daha vefalı ...
Anaç mı anaç,sırdaş ve umarsız sevgiyle kucak açıp,bağrına basmalarda, bizi ..
Siz hala tabutlarımıza o, son çivileri çakmayı sürdürürken ..
O elleriniz ki,ölüm,kan ve nefret sundu, hep bize..
Cellatlarımız oldunuz,cellatlarımız ..
Siz celladına aşık güruhların elinden içtik, ölümü ..
Sunarken zulmü bize, birileriniz ..
Tabutlarımıza son çiviyi çakmayı sürdürüyordu, ötekileriniz ...
Ölülerin büyümemişliğinde ..
Hala, körpe ölü canlarız, biz ..
Tabutlarımıza acımasız ve usanmamacasına çivi çakan, leş kargası kılıklı, ebeveyn geçinen ….
Post modern vampir katillerimizi , sizleri çok iyi biliyoruz, biz..
En son tabutun çivisi, daha tepesine vurulmanın acısını ve azabını yaşamakta, henüz..
Varın,birde bizi düşünün ..
Yeterse ciğeriniz,varsa ödünüz ?
Yusuf, Yusuf demiyorsa, kıçınız...!
Çakın,iştahla ve vurdum duymazlıklar da tabut çivilerimizi ...
Kurtularak bizden, ferahlatın içinizi ..
İştahla ve çılgın açlığınız la bekleye koyun, çivisini çakacağınız en yeni ve o, en son tabutu ..
Ve katledip,içine koyacağınız körpecik bedenlerimizi ..
Sizi ölüme ve kana susamış,vampirler sürüsü,sizi ..
Tabutlarımıza çaka koyun şerefsizce ve aymazca o, son çivilerinizi ....!
O, son çivilerinizi ….
Tabutlarımıza çaktığınız çiviler ...
Ellerinizi, delik-deşik edip, kanatmadı mı hala ?
Kanatmadı mı, hala ?

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ /İSYANİ
Ereğli / KonyaMuall
19 /07 / 2018
Saat ; 02_30
BİR, GRİ FARE ….. Görünüşte hepsi sendenmiş yada senin benzerin,türün gibi gelmiş olsa da …. An gelir, kalabalığın kamçılayıp, şahlandırdığı seni yutan derin yalnızlığında … Hemcinslerince dışlanan bir gri fare gibi yaşar ve an be an hissedersin ölümü … Önce içinde neyin yittiğini düşünmeye kalktığında çıka'masan da, işin içinden … Ölüm olanca sinsiliği ve hüneriyle senin sevinç duygularını talan ve mahveder … Sen bununla baş etmelere kalkışıp, daldığın cebelleşme serüveni ve süreci içinde, ani ve bıktırıp, bezdiren hamleleriyle yeni bir cephe ve derin mi derin bir yara açar beden coğrafyanda, ruh atlasında .. Kendisinden olduğunu düşündüğü farelerce acımasızca saldırıya uğrayıp, didiklenip, dişlenerek bedeninde ve ruhunun derinliklerinde kapanmaz yaralar açılan o biçare gri fare gibi … Henüz, yaralarının eskisinin kabuk bağlamamış lığın da .. İrin ve kurt sağanağında, her gün bir yanının senden kopup giderek an be an tarifsiz acılarla ölüm işler içine .. Ve adım,adım kaplayarak yutar bedenini göz göre, göre … Elinden gelir bir hal çaresinin olmamış lığın da … Üstelik ve daha da kötüsü buna sebep olanın senin tür ve soyundan sa anlam vermekte zorlanıp, sancı, sancı, ağrı, ağrı, irin, irin ölüme yutulup …. Neden soruna yanıt arayıp, bulamama açmazının labirentlerde yönünü, yolunu ve ufkunu kaybetmişliğin de … İğrenilen, dışlanan ve adeta tecrit’ in, sürgünün, mülteciliğin azap oklarına hedef olup … Delik-deşik edilirken ….. ‘’ - Ölüm çıkıp, gelse de kurtulsam ! ‘’ , Diyerek …. İçtenlikli davetkarlık la, ölümü isteyip de, ölememişliğin de .. Bunu kendi neslinin, cinsinin …. Hatta, akrepler sokası akrabalarının, acımasızlığında, vahşet ve hunharlığın da yaşamışlığın da .. Ölüm sana bir o kadar uzak ülkeyken, azap fiilen yaşayıp, diyet ödediğin tarifsiz işkence olarak bedenine ve ruhuna musallat ezanın-cefanın seni çığırından çıkartıp zerre, zerre ve öldürmenin hazını köpürte, köpürte çıkartmacasına musallat olmuşsa sana .. O azap ve sancı girdabında yutulurken …. Yer demir, gök bakır ve azap, ölümden de yakın hallerde içerken ölümün ağu'sunu … En bedbahtı na bile razılığın la ….. Ölüm, yalvarılarına ve çıkardığın davetine kulak tıkayıp, aldırmadan, hatta …. Vurdumduymazlığın hazzında, kendinden geçerek, keyfin bağrında hazzı demlemiş'liğinde … Ölüm Kaf dağının ardındaki o devasa acılığında, sabır ve sükunla beklerken sahne alacağı anı …. Fırsat, bu fırsattır hallerinde azap çıkar gelir orta yere ….
Adeta, durumdan vazife çıkarmakla kalmayıp, ölümden de beter ve tiksindirici sinsi, sinsi gülüşüyle ….. İşte tamda o anda altındaki aleve düşüp,yanmayla yüz yüze o an işi bitip … Miadı dolmuş biri tahta, beriki tahtadan da beter'likte bir deri,bir kemik halde kala kalmış …..… Dahası yorgunluktan hıltı çıkmışlık ta mecalsiz mi mecalsiz olan fersiz bacaklarının … Ölümü birebir yaşayarak, hissetmiş'liğinde malum sona doğru yine de ve inadına adımlamış'lığın da ki çaresizlikle … Kala kalmışken, ölüm ile azap arasında …. Ardının, gözün, gözü görmediği duman ve sis hallerinde …. Önünün,yerinde yeller esen ufkunun ve hatta eremeyeceğin ipin sonunun …. Marmara çırası na taş çıkartacak kadar iştahla, harlı mı harlı alevlerle, kapı-çevre kuşatılmışlığın da ….. Ölüm, gökten zembille inecek kutsallık ve mağrurluk la semanın boşluğunda erişilmez ıraklıkta kristal kandiller gibi ışıltılarla asılıyken … Azap, hayatı ağzından-burnundan fitil-fitil getirmenin tarifsiz keyfiyle sana ..
Şah Damarından hatta, soluğunu yüzünde hissetmecesine yakınlıkla seninle son oyununu sergileyişin tadını çıkartırken …. Senin bedenden ateşe düşen bit misali sessiz-soluksuz halde, hayatla ilişiğini keserken ki duygu ve ruh durumunda yaşadığın akide bozukluğunda..
Teslimiyetten başka, seçeneğinin kalmadığını bilmemenin verdiği o devasa azabı en ince ayrantılarıyla birebir yaşamışlığın da …. Tamtamların çalıp, çığlıkların atılmışlığın da ki ses anaforunda yutulup, yitmişliğinde .. Bırak çare, deva yada kurtuluşu ummayı .. Düşene sende bir tekme at çılgınlığında zevk sarhoşu olup çıkan güruhun senin hemcinsin …. Hatta ve hatta hısımın, akraban, evladın–uşağın olmacasına akrep sokası, akraban olmuşluğun da … Can havliyle, sen son bir kez onlara baktığında, kaçışan bakışlarla, çevrilen yüzlerin, başların bolluğunda … Azaplardan, azap beğen denecek türden, hoyratlıkla tecrit e ve mülteciliğe mahkum'luklarda … Acıların renk kokteylini içerek hayattan, ölüme uzanan o kritik eşikte … Öldüğüne değil de, uğruna ömür heba ettiklerinin, buna değmemişliği ne kahrolup …. Gözlerini bir daha açılmamacasına sıkımı, sıkı yumup, ölümün içip, alevlerin sıcağında kavruluşun, ezinç ve hüsranında …. Gri bir fare gibi … Attığın o, son çığlığı sadece ama sadece kendinin duymamışlığın da yelken açarken ölüme .. Azaptan, kurtuluşa sevinip-sevinmediğini bile, bilip-idrak edememiş'liğin de … Farelik mesabesine erişemeyen insanlığın,,,
Yoz ve yalnızlık hatta ölüm kusan niteliksiz güruhun kendi,kendine düğün-bayram etmişliğin de .. Hak etmeyen ucubeler uğruna, üstelik ölümü onların sana zorbalıkla ve hakir görüşlerde, hoyratça dayatmış lığın da … Kadim kitaplarda dillendirilen fantastik, mistik destan ve menkıbede söylendiği gibi... … İnsanlığın ve tarihin bağrına kazınan utancın, besleyip-büyüttüğü ayıpta ki, azgınlıkla zincirlerini kırıp, kendilerinden geçmişlikle kutsayıp ….., O gün-bu gündür, günümüze değin asırlardır yaşanan, utanç ve vicdan azabını yarattıkları o, an ki mahşeri tablodaki hali aratmamacasına …. Tıpkı,HZ İsa'nın bir avuç KANA DOYMAYAN SEFİL YAHUDİ BARONUYLA, DEBDEBE VE İHTİRASTA HAZ SARHOŞU KESİLEN, ROMALI MUHTERİSİN zaferlerini kutlar ve kutsarken,insanlığı öldürdükleri gibi … İnsanlığın ölüp, tarihin, zamanın ve kainatın utanç ummanında boğuluşun da yiten sesinle .. Sözüm ona İNSANIN(?), İNSANLIĞIN (!) BİR GRİ FARE GİBİ UN-UFAKLIKLAR DA SEFİLLİĞİ TADARKEN, KOPAN NARA VE ÇIĞLIKLARINDA … Hayatını, çığlığının heba olup, kalabalıkların para anormalliklerde attığı devasa çığlığında ,SENİN,FARENİN EN ACISI DA …. İNSANLIĞIN, YERLE YEKSAN OLMACASINA ÖLMÜŞLÜĞÜNDE . Tarihin sahnesinde, zaman dehlizinde oynadığın rolün bitip, ömür kaleminin kırılıp …. DEFTERİNİN DÜRÜLMÜŞ'LÜĞÜNDE … Göçüp gittin, yutulan çığlığının, GRİ FARE ÇIĞLIĞI GİBİ HEBA VE HELAK OLUP, YİTMİŞLİĞİN DE …. PİSİ, PİSİNE ….. TATTIN ÖLÜMÜ, HEMCİNSLERİNİN ELİNDEN …. İNSAN GEÇİNEN EBLEH GÜRUHLARIN ….. BİR, GRİ FARE BİLE ETMEMİŞLİĞİNDE …..! BİR, GRİ FARE BİLE ETMEMİŞ'LİĞİNDE …..! Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ Almanya 21 / 03 / 2020 Saat ; 20_40
HAYATIN VE ZAMANIN DEĞİRMENİNDE …..,
Gündüzleri, neyse neyde, kırık dökük gülüşlerden, çöre-çöpe dönmüş umutla bezeli düşlerden derleyip, toplayıp, birlemeye çalıştığım …
İyimserlik ve hayatın o, dillere pelesenk olmacasına dillenen ama her ne hikmet se …
Hiç mi hiç görünmeyen, hayat ipine tutunma çabalarımı yerle bir eden ….
Zindan karasından da beter, zifiri amansız, acımazsız harami gecelerde yalnızlık denen o amansız illete dayanılıp, katlanılmıyor ….
Sadece bedenimi, yüreğini değil ruhumu kalbura döndürmecesine delik deşik ederek üstüme, üstüme yağan küf bağlayıp, çürümelere durduğum, azap, hüzün ve korku yağmurlarında ıslanıp, ıslanıp  ölüp, ölüp dirilerek şafağın atışını sabırsızlık, yalvarışlarla …..                                       Olmadı, tövbe, sitem, küfür ve göz yaşıyla ıslanan isyan anırışları ve hıçkırıklarıyla ….
Dahası göz kapaklarımın ve kirpiklerimin bir birine zırnık kadar bile değmemecesine, uykusuzluklar da …
Kasılma ve tir tir titremelerde kendimden geçerek, sabahı sabah ediyorum ….
Böylesi hallerde içeri girecek insana dair o adım ve ayakkabı seslerini, kokuyu, tıkırtıları ve soluk seslerini duymak bilsen nasıl tarifsiz duygu ve azapta sevinç çoğaltmaktır bir bilsen nasıl güzellik ve mucizedir, bilemezsin ..
Nasıl, attan düşenin halini en iyi attan düşen bilir sözü cuk oturmacasına doğruysa …
Hallerime ilişkin söylediklerimde  öylesine uygun ve yerinde edilmiş sözlerdir, bil ki  ….
Sen kalabalıklardaki yalnızlığında, be şu beyaz duvarın bağrında çoğalan yalnızlıklarda ömür çürütüp, zaman eskitiyoruz, zaman, vesselam ….!
Ben resimliğimde, sen kendini arayan yitikliğinde un ufak olup öğütülüyoruz, hayatın ve zamanın değirmeninde ….!
Hayatın ve zamanın değirmeninde ……!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Almanya
21 / 03 / 2020
Saat : 11_50

GÖZ BEBEKLERİNDE SAKLIDIR, KORKULARIN ....!

  İmrentiyi, tiksintiye , zoru, kolaya, kolayı, zora, oluru, olmaza, olanaklıyı, olanaksız, sevgiyi, nefrete döndüren ...... Hükmeden ve boy...