6 Nisan 2020 Pazartesi


BENDEN, BANA MEKTUPLAR …


Dilimize, lügatımıza, dünyamıza girip, kendine yer edinmişliğinde ….
Dillerimizde pelesenk olmuşluğun da ….
‘’ – Balık, baştan kokar …! ‘’  Denir öteden beri, sözün yeri geldikçe ve uygunlukla denmiş, yazılıp, çizilmişliğinde …
İşte tamda bu sözü doğrulatmacasına ömür hikayemin ilk harfinden itibaren baştan sona yanlış olmuşluğun da …
Fatura hep bana kesildi, oldum olası diyet ödedim ……
Ben, beni bileli …
Ömrümün kundaktaki kısmını çıkartsak bile, çocukluğumdan bu güne değin …
Acı, hüzün ve kazıklanmalar, hayal kırıklıkları hasılı hayatın bağrında insana dair diyet ve elem adına ne türden herze varsa külliyen bana düştü ..
İşte bu bağlamda sadece hayatın yükü altında değil, üstüme, üstüme düşmelerde ..
Kendi ağırlığımın altında inleyerek ezilmem dahil hayatın hemen, hemen her alanında ..
Üstelik onca dikkatime ve sözüm ona uyanık ve tedbirli davranmışlığıma rağmen bu böyle oldu ..
Al gülüm, ver gülüm halleri, hiç bana nasip olmadı, bana göre de  değil hala mı hala ….
İş, ekmek, hayat kavgasında değil sadece üstelik ….
Aşk-meşk, mutluluk, gönül işleri de dahil, bırakın attığım taşın yerine gidip benim mutluluğuma katkı sunmasını ..
Beterin, beteri hallerinin bana aboneliğinden mi, şerbetliliğim den mi, yoksa süzme enayiliğimle, salaklığımdan mı bilmem ?
Taşı, atıp, başımı altına tutma ahmaklığının üstüme yapışıp, yakamı ve ömrümü bırakmamış lığımdan mıdır neden bilmem ?
Taşlar başıma düştükçe, kafamı, gözümü kendimin yarmasında üstüme bir başkasının olmayışından mıdır neden bilmem ?
Burnum boktan, başım belayla, kırılıp, yaralanmaktan kurtulamadım gitti vesselam ..
Şu üç günlük dünyadaki misafirliğimin, bu ana kadar pahalıya mal olması da, işin tuzu-biberi ve cabası, inanınız ki.
Oysa, hayattan, öyle ahım-şahım beklenti ve isteklerim …
Dahası düşlerim, hayallerim de olmadı oldum, olası ..
Hatta hayat üstüme, üstüme geldikçe yine beni bela, kötülük ve şirretlikler bulur diye kaçmama inat …
Özenişim ve sinip bekleyişim bile kar etmedi, şu anıma dek vesselam …
Gönül işi kalemlerde de bu anlamda olumluluk adına hiç farklı dahası, iyi değil durum ..
Ne dedim, ettimse ne hayat, nede selam verip, borçlu çıktığım hemcinslerimle olan ilişkilerimde de, durum bundan farklı ve iyi değil dahası ..
Beterin beteri var hallerinde başımın beladan, burnumun boktan kurtulamamışlığında …
Bende baht olsa, her şeyden önce ülkenin son on sekiz yılında üstüne çöken karabasan  biter …
Beni geçin el-alem, eş-dost bir oh çeker, anasından doğduğuna pişman olmaz, derin bir oh çekmecesine nazarlık olsa da, bir gün olsun gün yüzü görüp, ferahlar …
Ülkesinde mülteci, sürgün ve ya tımarhane, ya hapishane yada mezar dayatma üçlemesine tutukluluklarda cinnet halinde yaşamaz dı …
Hallerin böylesine berbat geçip giden şu son on sekiz yılında hayat ve kendi adıma ne iyi diye düşünüp-taşınmış lığım da inanın ki bulup, seçmekte zorlanıyorum ..
Bırakın iki  elin parmağını dişe dokunur, eli-yüzü düzgün ve insanlık, ülke ve halk adına verimli, yararlı ve yüz akı sayılacak bir icraat, adım, devinim yok desem inanınız ki abartmış sayılmam ..
Dahası, devletin devamlılığının esas olmuşluğunda dünden devraldıkları bir alanı ve işi ..
İşte buda bunların eseri diyebileceğimiz bir gün yok ..
Yolların bölünüp, duble olup, yangından mal kaçırırcasına yalan-yanlış asfaltlanması dişinde ..
Maliyeti, doğaya, ülkeye, insanıma ve insanlığa yararlı iş yok ..
Köprü dediler milyonlarca ağaca, adını-sanını bilmediğimiz nice börtü-böceğe ve ota-çiçeğe ve bitki örtüsüne zararları oldu…
Talan ettiler güzelim ülkeyi, defterini dürdüler dağın-taşın, suyun, havanın ..
Basın özgürlüğü diyerek yola çıktılar ..
Keşke çıkmaz olsalardı, bir ranzaya üç kişi düşmecesine aydını, yurtsever gazeteciyi, yobazlığa, siyasal İslamcı  radikal dinci teröre karşı durup ..
Hesap soranı, hak-hukuk, adalet diyen sabi- sübyanı, yaşlıyı, hastayı, loğusa anneyi ….
Hadsiz, hudutsuz, pervasız, üstelikte gayri hukuki ve insan haklarına ve uluslar arası sözleşmelere aykırı olarak …
Tıktılar zindanlarına ve tımarhaneden beter ceza evlerine 
Bu gün katledilen insan ve telef olan canlar adına utanç tablosunu da aşıp ….
Tamamıyla yüz karası olacak tarzda, katliamlarla, dayatma ve uygulamalar la …
Faşizmin zulmüne tabi tutarak insanı, insanlığından tiksindirip, utandıracak haller de …
Zulüm ve kural dışı, akıl tutulmasını en çarpıcı halde ortaya koyan uygulamanın olmadığı bir alan kalmadı ülkede …
Sırf kendi tayfalarına şirin görünme adına Arabistan pisliğinde boy atan CORONA virüsünü kapıp ülkeye dönen hacı-hoca, UMRECİ Zümreyi canım kız öğrencileri gece yarısı sokağa atmacasına usulsüzlükle doluşturdular yada göz yumup el altından yalan-yanlış uygulamayla yolladılar evlerine ..
Ondandır patladı hastalık dört bir yandan sardı insanımı, ülkemi, kıydı nice canlara, ateşler düştü ocaklara ..
Böylesi bir ülkede, şark kurnazlığını iş edinmiş madrabazlarla kuşatılmış  erk gücü ve olması gereken  bu iken …
Haktan-hukuktan, Adaletten ırak …
Üstelik inadına ve kasten sapla-samanı karıştıran orman kanununu dayatan yobazlar la …
Kapı çevre kuşatılmışlıkta, nasıl yaşanır huzurla ve nasıl kutlanır doğum günleri, nasıl çoğaltılır sevinç ve güzellik ler ?
Tüm bunları, benden, bana mektuplarla yazdığım notlarla …
Tarihin sayfalarına, gerçekleri ve insancıllıktan nasip alamayanların yönettiği ülkedeki ….
Yüz kızartıcı utançları not düşme dürtüsüyle yazdığım mektuplardan biri olarak …
‘’ - BENDEN, BANA MEKTUPLAR .’’
Başlığıyla kendime yazmaca sına, tarihin ve insanlığın, ülke insanımın, toplumun ortak belliğin de yerini alıp yaşananlara ve gerçeklere ışık tutma ca sına ….
Onların bir tanesi olan bu mektubumla yüreğimi ve sevgimi yolladım dokunmaca'sına yüreklerinize, duygu dünyanıza …!
Tam da şu an geldi aklıma, düştü gönlüme, dedi yüreğim,
‘’ - Paylaş bunları yurtsever sevgi elçisi beyinleri, ruhları, yürekleri ışıl, ışıl aydınlık canların la ….
Paylaştıkça, sevginin, mutluluğun, can'lığın, kardeşliğin çoğalıp, korkunun, umutsuzluğun, mutsuzluğun ve çaresizliğin yok olacağına inançla …..! ‘’
Yüreğinin sesinin,  yürek sesleriyle çoğalışını umarak ver kuş kanatlarına,
Eriştirir yüreklere, yüreğinin sesini kuşlar, kanatlarında …..!
Eriştirir yüreklere, yüreğinin sesini kuşlar, kanatlarında …..!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Almanya

06/04/2020

Saat ; 00_23

5 Nisan 2020 Pazar

Bugünün,kalabalıkların katlanılmaz yalnızlıkları yaratmışlığında …
İnsanlığa, akla ve hayata aykırılıklarda suçun, suçluların çoğalıp ..
Özde değil, sözde insan geçinen ..
Türedi soysuz bedenlerin, insanlığa musallat olmuşluğunda ...
Oysa, sevgi sıcaklığında hala belleğimizde duran ,
Dünümüzün, çocuksu, masumane aklığıyla ..
Anılarımızda en canlı, en sevecen haliyle yer almışlığında ..
Tapa tazeliklerde, anımsamışlığımızda ..
Dün, düşen kaldırılır ..
Alın terine, emeğe, ekmeğe ..
Kutsallara saygı duyulurdu, duyarlılıkla ..
Namus, inmemişti akıllardan,yüreklerden, apış arasına ..
At izi, karışmamış iken it izine, daha bunca ..
Çakal sürüleri, yatmaya cesaret edemiyordu, pusuya ..!
Puşt zulasında gezdirilmiyordu ihanet, arsızlığıyla ..
Akı, karanlıkta..
Güzeli, iyiyi çirkeflik ve zulümde boğmaya..
Bugünün aksine, kötü ve kötülük..
Bir elin parmaklarıyla sayılmacasına az mı azdı o zamanlar da …
Mayası ve sütü bozuklar, teşhir ve tecritle kovuluyordu, halkın arasından …
Günlerin, gelip geçmişliğin de..
Derken, hayatın meşakkatleri ve azaplarında..
Akıp giden zaman ırmağının kirlenen, boz-bulanık suyunda..
Aşındı değerler, piçi ve çıfıtı çıktı insanın, insanlığın .!
Kol kırılır, yen içinde kalır, riyakarlığıyla ….
Suçlar, günahlar, ihanetler ..
Ayıplar ve utançtan yüz kızartan, yalan-dolanlar ..
Büyüttüler mikrobu, toplumun bağrında …
Yiyerek çürütüyordu, dolaşan irinler, insanlığın dokusunu ..
Sinsice sararak tüm vücudu, tepeden-tırnağa ..
Şimdi, asırlar yirmi birinci yüzyıl, tarihler iki bin on beş başında !
Sokaklar, kaldırımlar, çöp bidonları dolup, dolup taşıyor..
Faili meçhul cinayetlerin muammalı azaplarında, can vermişliklerde
Kesik insan cesetleriyle, beden artıklarıyla ulu orta !
Gonca güllerin tomurcuk çağında, talan olmuşluğun da..
Kadın ömürlere kıyılıyor, kadın ömürlere, sadistçe ve canavarca …!
Değerlerin, insanlığın sömürü ve sevgisizlikler de ,
İstismarda süren, arsızca, utanmazca talanlarında !
Ülkemin, insanımın Cinnet Toplumu olup çıkmışlığın da ..
Sevgisizlik, nefret ve intikam kasırgalarının ..
Sahraya dönen ülke ve ömür coğrafyalarını talanında !
Acılardan, acılara savrulmuşluğumuzla ..
Sancılı ve kaos dolu yalnızlığa tutsak hayatların ..
Hayatı ıskalamışlığında, kolu-kanadı kırılıp ..
Dalda’sız - dulda’sız, sevgisizlikler de, korkularda …
Umutsuzluk, elem ve hiçlik erozyonlarının onu yutmuşluğun da ,
Hüsranların ahtapotluğunda, ölümüne sarılıp, sarmalanmışlığında ..
Derdiğim solmuş gül yaprağı kuruluğunda ki….
Dağılmalarla, un –ufak olduğum pişmanlıklar da ..
Yitikliğin, kezzap olup beni yakıp-kavurmuşluğunda
Dönüp bakmışlığım da, ömür aynama..
Dudaklarımdan dökülüyor, sessizce usul, usul ortaya ..
Bir, Nisan yağmuru duruluğuyla..
Kah masum, kah suçluluk ve azapla.
Soruyorum, kendime en masumane çocuksu meraklı, afacanlığım la .
Olgu halimdeki halimle aklıma, belleğime, dürtülerime gem vuramamışlığımla …!
Nereden nereye geldik diye (?), nutkum tutulmuşluğunda …!
Nereden nereye geldik diye (?), nutkum tutulmuşluğunda …!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ/İSYANİ
Altınoluk / Edremit
19 / 02 / 2015
Saat;13_38



İNSANI, İNSAN KILAN !



Kimine göre, sırat köprüsü, kimine göre kader yada felek …
Suskunluğu ve sessizliğin dili ve çığlığıyla iç içe ömür tüketerek, göçüp gidenlere göre ise ...
Takdir-i ilahi yahut ta, mukadderat diye adlandırılarak ….
Ömür menkıbesini noktalayıp ...
Defteri Kebir'in dürülüp, kapanıncaya kadar ….
Zaman eskiterek düşüp kalkmalar la, heyecan, umut, sevinç, yahut ta mutluluk la ...
Diğerlerine ….
Yani, hayli çok olanlara göreyse …..
Beklenmedik hazin gelişme ve insanları kahreden, alın yazısının, tecellinin tezahürü olarak ....
Hayatın ve yazgı denen olgunun ….
Yerinin ve zamanının  kişilerce tayin edilememiş
liğinde … 
Bilinmezliğin, yiyecek ekmeğinin, içecek suyunun bitip ...
Dünya denen, bu muammalı alemden, rızkının kesilip,
emri hakkın, takdirinin ve hükmünün  gereği olarak ...
İradelerden bağımsız olarak gerçekleşen alemlerden, alemlere uzanan dönülmez ve geri gelinmez yolculuğunun sonucunun yaşanmışlığın da ...
Ölüm denen, şu ana değin gidip de, dönenin olmadığı o, ülkeye yolculukta ….
O, essiz geminin yolcularına katılarak, gönüllü olsa da, olmasa da çıkılan yolculuk ve bilinmez serüvene dahil olarak ...
Hayatın, doğanın, toplumsal ve sosyal dönüşümün ….
Malum halk deyişiyle, ‘’ - Eşyanın tabiatına uygunlukla .’’ ….
Bir kapının kapanışı ....
Bilinmezliğe yürüyüşüne uygun olarak ….
Başka bir kapının aralanışıyla ….
Çıkılıp, süren dönüşsüz seyahattir ...
Şu ana değin sırrı, şifreleri henüz tam anlamıyla ve anlaşılabilir şekilde çözülemeyen, üzerinde bu güne kadar olduğu gibi …
Bu günden sonrada kafalar patlatılıp, düşünceler, var sayımlar, hipotezler üretilerek ….
Deşifre edilemeyen, ölümün mutlak ve değişmez gerçekliğinde ….
Hayatı değerli, anlamlı, yaşanılır kılarak ……
Olabildiğince istek, arzu, zevk, beğeni yada iradelerine uygunlukla, onurlu yaşayıp …..
Ardından, hakkında insanı ve insanlığı yüceltip, anlamlı kılacak şekilde düşünülüp, konuşulmasına  katkı sunup, zemin sağlayacak halde …
Ömrü, değerli, anlamlı ve onurlu tüketmiş olmak ilkesel olarak en çok istenen ve benimsenen ama …
Her nedense, hemen, hemen imkansız denecek tarzda …
Bunu sağlayamadan, göçüp gitmek, insan oğlu ve insanlık için, kaçınılmaz bir son olmuştur ..
Bunun içindir ki …
Ömrünü, dününü, ismini güzel kılıp, güzel anılmasını sağlamak adına, sergilenen tavır, davranış ve çabalar ..
İnsan ömrünün merdivenleri ve aynı zamanda da insanlık tarihine konan taşlar, tuğlalar, katılan değerler ve güzellikler dir …
İnsan ne için yaşar ?
İNSAN, NE İÇİN YAŞAR ?
Düşünülüp, sorgulanarak olumlu, gerçekçi ve bir o kadar da objektiflikle ve egolardan sıyrılarak verilmesi gereken yanıt bu 
Dahası ….
İnsanı, insanlığı ve hayatı değerli kılıp, an dan yarına uzanan devredilecek en güzide miras değil midir ?
Bu evrensel ve tarihsel soru ve içeriğindeki yanıtlar, kavram, gelişme, adım ve eylemler değil midir, insanı insan kılan ?
İNSANI, İNSAN KILAN !   



Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ



Almanya 



04 / 04 / 2020

Saat ; 18_09

4 Nisan 2020 Cumartesi


HİÇ BİR ŞEY, ESKİSİ GİBİ OLMAYACAK ...!



Kimisinin ağzını bıçak açmıyordu ....
Çoğu, tedirgince salladıkları bacaklarıyla ....
Bazıların eskimiş Ayakkabı ucuyla ...
Kimisi bırakın Ayakkabıyı, sıradan bir naylon terlik eskisine bile hasret ayaklarının, tozlara belenen baş parmak ucuyla ...
Zaman, zaman toprağın karnını-bağrını delik-deşik ederek kendilerince  yükledikleri anlamın kendilerince biler bilinmemişliğinde, bir şeyler çiziştirerek ...
Gözlerinden fışkıran mutsuz, umutsuz ama en çokta korkularının dışa vurmuşluğunda ...
Göz ucuyla, kaçamak keskin bakışlarıyla birbirini kesip, süzerek ...
İçlerine çektikleri ter kokularının, bunaltmış aşinalıkları ve  şaşırmamış halleriyle öfkeyle soluyunca, havaya homurdanmayı andıran sesler yükselir iken ...
Ne zaman çıkacağını asla bilip-kestiremedikleri yüzlerinden uykusuzluk, bitkinlik en çokta elem fışkıran ölgün bakışlarla, onlardan umutlu haber beklemeyi çoktan bırakıp-unutan bu koca kentin yoksulluğunu ayan-beyan dışa vuran bu varoş mahallesinin ha yıkıldım, ha yıkılacağım diye hizmet veren eski hastane binasının dışında hoşnutsuzlukla sille boncuğu gibi dizilen insan eskisi, yıl yorgunu, hayat vurgunu insanlarına ..
Dünyaya tebelleş olan CORONA denen illetin karantinasında ..
Hastalıkla savaşını kaybeden gönlü zengin gelin görün ki
kendileri hemen, hemen oldum olası fakir-fukara, gariban insanlarına yine ve yeniden bir ölüm haberi iletmenin ..
Elemi, üzüntüsü ve usancı, bezginliği içinde dil-diş yasa kesmiş halleriyle sıradakilerden hangisinin hastası Azrail'e ve ölüme yenik düşmüşse ona ...
sadece ama sadece ..
Kendinin bile zar-zor duyacağı ses tonu ve bıkkınlık-bitkinlikle ..
Hastanız Ex...
Başınız sağ olsun diyerek ..
Adeta taş değmiş köpek gibi hızla ve ağlamakla karışık viyak'lamayı andıran sesle içeriye..
Hastanelik ten çıkıp, ölüm evine dönmüş binaya geri dönüyorlardı ..
Daha görevli içeri girmeden hızla birbirine bakan keder yüklü insanlar ..
Homurtu ve göz yaşına belenen sesle konuşmaktan çok küfür etmeye benzer seslenişle söylenerek  ...
'' - Hiç bir şey, eskisi gibi olmayacak ..! ''
'' - Hiç bir şey, eskisi gibi olmayacak ..! ''
Kundak yapıp, kucakladıkları kederle, korkuya yenilmişlik le bekleyişi sürdürüyorlardı ..
Dudaklarının ağır-aksak ve sesini yitirmişliklerde duyulan tek sözcük ...
Elemlerini dışa vuran ...
'' - Hiç bir şey, eskisi gibi olmayacak ..! ''
Nakaratlarıydı ...
'' - Hiç bir şey, eskisi gibi olmayacak ..! ''

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

Almanya

04/04/2020

Saat ; 10_21

3 Nisan 2020 Cuma



NİTELİKSİZ, UCUBE HİLKAT GARİBELERİSİNİZ .....!



Sahibinin dizi dibinde, keyifle  mutlu-mesut mırıldanan, kediyi  .....
Anın keyfini çıkartarak, kestirip, şekerleyen, eşikteki köpeği ....
Beşikte mışıl, mışıl uyuyan bebeği ...
Bırakın seni, beni garip-guraba diriyi,
Sırf ağzındaki altın kaplama dişini sökmek için ....
Daha dün, ikindi sonrası defnedilen gariban ölüyü soyan ..
Yüzü kara, sicili bozuk, sabıkalı, elleri kanlı ....
Şeytana bile, illallah dedirtip, yaka silktiren ....
Şeytana bile pabucunu ters giydiren utanmaz-arlanmaz,
pervasız, azılı haramiler güruhu  ......
GÜN İTİBARIYLA, 
Fi tarihinden, günümüze kadar uzanan zaman için de ...
Tarihin gördüğü, yazılı ve tamamı gerçek kanıtlarla, belgelerle ….
Dahası, ülkedeki mahkemelerle kayıt altına alınan ….
Sabıkalı, GLİ, GLİ ÇETESİ ….
İlahlaştırdıkları PARA’nın GÜCÜ, koruması altında bile,
Beden ve yakalarını SUÇTAN,KÖTÜLÜKTEN ve kimilerince onun kaynağı olarak görülüp, adlandırılıp, lanse edilen ŞEYTANDAN sıyırıp, kurtaramazlar ve hepte böyle kalarak ….
ŞEYTANIN ASKERİ, SUÇ MAKİNASI olup, çıkarak, zulmün aracı haline dönmüş olarak dökülen kanın, işlenen cinayet ve dayatılan zulmün vebalini taşıyan maşalıklarının karşılığın da …
Boyunlarına ve alınlarına takılan UTANÇ YAFTASI onların
ömür boyu kurtulamadıkları SUÇLULUK ve KORKU KAOSUYLA saplanıp kaldıkları bu karanlık yolda …
Dahası SUÇ ve CEZA BATAKLIĞINDA, an be an batarken …
Bedelini ödemekten kaçıp-kurtulamayacakları bu GİRDAPTA yutuldukça ….
Tıpkı, ECELİ GELEN KÖPEK GİBİ, daha da azgınlaşarak, TANRILARI PARA dahil, hiçbir gücün koruyup, kollayıp, kurtaramamış lığın da …
HARAMİLİKLE elde ettikleri PARAYI SIFIRLAMAYA gayret ettikçe …
Hem suçlarını, hem de SABIKALI ORTAKLARINI ….
Daha düne kadar, arsızlıkla, umursamazlıkla sürdürdükleri
İNSANLIK VE SAVAŞ SUÇLULUĞUNDA, KANLI İNFAZLARDA  KATLETTİKLERİ  ...
Hayatlarını karartıp, GASP ve TALAN ETTİKLERİ MASUM, SAVUNMASIZ, KORUMASIZ GARİBAN İNSANLARIN ….
DUYMAZDAN GELDİKLERİ, GÜN BE GÜN ÇOĞALAN ÇIĞLIKLARIYLA ..
Kaçınılmaz sona ulaşırken yaşadıkları DUMURA UĞRAMA HALLERİNDE ….
TANRILARI PARA BAŞTA OLMAK ÜZERE ….
Sığınacakları liman ve zulaların da o, umup, bekleyip, aradıkları huzuru asla ama asla bulamayışın çaresizliğinde
Artacak bunalımda, ÇIKIŞ VE KAÇIŞ, KURTULUŞ YOLLARI OLMAYACAK DIR ...
Siz  mazlum ve masumların cümlesi ….
Çağrımız, SİZ KORKUSUZ YÜREKLİ, KAHRAMAN YİĞİTLERE DİR ...
Şimdiden, İNANÇLA HAYKIRIN, olanca sesiniz ve çoğalan, pekişen güçleriniz le ….
Deyin ki onlara ….
'' - Sayın ki, sizler işledikleri suçun adil karşılığı ....
Sizlerin derilerini diri, diri yüzmek, olsa ...
Ve....
Biz mazlumlar, sizleri can havliyle ….
DİRİ, DİRİ YÜZEREK, suçlarınızın diyetini ödetmeye koyulsak.
CEZANIZIN MUTLAK, KAÇINILMAZ YASAL KARŞILIĞI OLAN ….
DİRİ, DİRİ YÜZÜLMELER ….
Sizleri asla ama asla, NESİME gibi PÜRÜ PAK MASUM  ve yine asla, KAHRAMAN YAPMAZ ……
ÇÜNKÜ, sizin işlediğiniz suçlar, yaptığınız eylemler,
Düpedüz, İNSANLIK DÜŞMANLIĞI VE SAVAŞ SUÇU SABIKALILIĞI DIR ....!
Sizler, DERİNİZ YÜZÜLMÜŞLÜKLE KALIRSINIZ ….
Dahası, asla bu ceza SUÇUNUZUN BEDELİNİ ÖDEMİŞ OLMAZ, SUÇTAN VE SUÇLULUKTAN,
BUNUN YÜZ KIZARIKLIĞIN DAN, hatta YÜZ KARALIĞINDAN, ALIN KİRİNDEN, en önemlisi de UTANÇ’TAN  KURTARMAZ …!
Kaldı ki, zaten bizlerin o leş parçası utanca belenmiş bedenlerinizin derisini bırakın DİRİ, DİRİ ...
CESETLİĞİNİZDE BİLE YÜZMEK, AKLIMIZDAN GEÇMEZ ….
Çünkü ….
BİZİM, SİZ OLMADIĞIMIZI KANITLAYAN, EN ÖNEMLİ KISTAS VE FARK ..
Siz İNSANLIK SUÇLUSU, İNSAN OLMAYAN ….
Niteliksiz yığınsal güruh ve kuburları  bile …..
O PİSLİĞİNİZ LE KİRLETMEYE HAKKI OLMAYAN ….
HİÇİN HİÇİ, EDERSİZ ucubelersiniz …!
Dahası,
BUNA ….
YANİ DERİNİZİ DİRİ, DİRİ YÜZMEYE İZİN VEREREK …. DÜZEYSİZLİKTE, SİZİNLE AŞIK ATMAYACAK KADAR ONURLU VE İNSANLIĞIYLA KIVANÇ DUYAN ….
Onurlu, aydınlanmacı, ömrünü ….
İnsanlığa, barışa, kardeşliğe, demokrasiye, özgürlüğe ve özgür bireylikte barış içinde bir arada yaşamaya adayan ….
SAVAŞA KARŞI ÇIKAN, BARIŞSEVER  MASUM BİREYLERİZ ...
Sizler, KUBURA BİLE LAYIK OLMAYAN, niteliksiz ucube hilkat garibeleri ve emperyalizmin uşağı, maşaları …
Ömürlerini KULA KULLUKTA heba eden ….
NİTELİKSİZ, UCUBE HİLKAT GARİBELERİSİNİZ .....!
NİTELİKSİZ, UCUBE HİLKAT GARİBELERİSİNİZ .....!



Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ



Almanya



03 / 04 / 2020



Saat ; 20_00

2 Nisan 2020 Perşembe

KIRIK, DÖKÜK BİR ÖMÜR ÖYKÜSÜ…

Bunalımın en ağırını yaşadığı evin duvarları..
Üzerine , üzerine yıkılıyor..
Boğazına sarılan görünmez bir çift , onu nefessiz koyarak..
Onun canhıraş çaba ve haykırışlarına kulak tıkayarak…
Canına kast ediyordu..
Üvey evlatlığın ağır ve kişiliğini, tahammülünü bitiren zulmü..
Onu , adeta kaçmalara zorluyor,tutsak ediyordu..
Kurtuluşu firarda, çareyi ırak ellere,yerlere uçmakta arıyordu..
Günlerin kara basan lığın da,artık tak etti canına ..
Son vermek için çektiği bu zulme,acıya ..
Attı gecenin karanlığında kendini ..
Aç kurtların sofra kurduğu ..
Şeytani tuzakların kurulup,tehlikenin kol gezdiği sokaklara..
Firarının ilk gecesinde ..
Gecenin mavi atlasının…
Ayıplı karanlık ve karaltıları sarıp-sarmalamışlığında..
Yumarak gözlerini,sıkarak dişlerini uçtu yuvadan..
Merak edip, arayıp-sormamışlığında kimselerin,ardından
Kanadı kırık kuş azaplarının sancılarıyla..
Kartal saldırılarına açık ve savunmasızlık da..
Tam ‘’-Huh ‘’ deyip, kurtuluşuna inanıp sevinecekti ki..
Düştü evindeki günleri aratacak..
Onlara el-aman dedirtecek , azman canavarların tuzağına..
Girdiler daha on ikisine bile varamamış'lığında kanına ..!
Kıydılar, onun gonca ömrüne…
Yaşamın baharında,hüzün kasırgalarına tutulmuşlukla..
Boyalı basının, paçavra bulvar gazetelerinin arka sayfa haberlerinde.
Bir puntoluk, satırlık bir habere sığmış lığın da..
Koptu hayattan..
İğfal ve katledilmenin kanlı saldırısında..
Kaderdi adı,gülmeyen kaderliğin de..
Ardında kalan kırık-dökük çileli bir hayatın kurban ve mağdurluğuyla..
Yitik ömür öyküsünün karalara bürünmüş sahipliğinde ..
Hiç mi hiç sahip çıkanın,kol-kanat gereninin ..
Dertlerine derman,azaplarına çare olanın yokluğunda ..
Mutluluk nedir tadıp, tanıyamamanın hüsranların da …
Çileli hayatın kurbanlığın da, gömülüp gitti kara toprağa ..
Gömülüp gitti kara toprağa ..

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Altınoluk/Edremit
10/02/2014
Saat;11_16

30 Mart 2020 Pazartesi

KABRİNİ ARAYAN, MEZAR TAŞLARI GİBİ ….! İnsanların bindiği dalı kesip, yetmedi kendi ayağına kurşun sıkarak .... Haysiyetsizlik yaftasını boynuna asıp, onursuzluk damgasını, alnına kazımış lığında .... İnsan geçinen sıfatların, suretlerin maskelere sığınıp …
Yüzsüzlüğü, arsızlığı iş edinip, yaşam şekli yapmış lığında ... Şimşire dönen yüzlerine, tükürüldüğünde .... Bırakın utanıp, arlanıp,gamlanıp, üzülmeyi ... İşi pişkinliğe vurup, ağız dolusu .... '' - YARABBİ ŞÜKÜR ! '' Diyerek … Küfrü, şükür sayarak bildiklerini yapıp, her herzeyi yemişliğin de .... Değerler, kutsallar, kişilikler, ömürler, bedenler ve hasılı ruhlar ... Değersizleştirilip, sudan ucuz hallerde, yangından mal kaçırırcasına, haraç-mezat satılıyorsa .... Bedenler, SEYYAR KERHANE olup çıkmış .... Ruhlar, VİRANE, GÖNÜLLER, YANGIN SONRASI, KÜLLÜĞE DÖNMÜŞLÜKLER DE BEZGİN, TARUMAR ….. KENDİNE, YABAN VE IRAK, HAYATA KÜSKÜN .... NE DÜNDEN, NE GÖRKEMLİ, ŞATAFATLI, İHTİŞAMLI ÖMÜRDEN … NEDE, BAĞRINDA ÖMÜR SÜRDÜĞÜNE İNANDIĞI …. GÜN GELİNCE DİRİLİP, KANATLANACAĞI GÜNÜ BEKLEYEN O, ZÜMRÜDÜ ANKA’DAN, KIRINTI VE İZLER VAR …. ÜSTELİK, MAHCUP, MAKUS, BIKKIN, BEZGİN ….. NARGİLEDE KOR, KOR YANAN Yürekler, ÇIFIT ÇARŞISI .... Diller, DAĞLANMIŞ LAL, MÜHÜRLENMİŞ SÜKUNA …. KERPETENLE SÖKÜLMEYİ BEKLEYEN SÖZCÜKLERİN, KELAMLARIN, YORGUN, BİTAP BEKÇİSİ OLUP, ÇIKMIŞLIK TA … DURGUNLUKTAN, İŞLEVSİZLİK TEN KÜFE-PASA KESMİŞ … TERK EDİLMİŞLİĞİN ELEMİYLE İÇİN, İÇİN ÇÜRÜYEREK … ELE-ALEME MEÇHUL, KENDİNE MALUM, REVA GÖRÜLEN SONUNU BEKLEYEN … HURDAYA ÇIKMIŞ, ISKARTA METAL ESKİLERİ GİBİ … ÖLÜMCÜL FIRTINA ÖNCESİ, SESSİZLİĞE GÖMÜLÜP, SÜKUTA KESMİŞ ... MAHŞERİ KALABALIKTAKİ, ÜRKÜTÜCÜ İÇSEL YALNIZLIĞINDA, TAT ALMALARI UNUTUP, KEKREMSİLİĞE YENİK …. ÜRPERMEKTEN, KORKUDAN AZADELİKLER DE … ÖDEYECEĞİ DİYETİ, ŞİMDİDEN SİNEYE ÇEKMİŞ … PAYINA DÜŞECEK, AZABA HAZIRLIKLA …. UNU ELEYİP, ELEĞİ DUVARA ASMIŞ HALLERDE … TEBESSÜMDEN IRAK, ÖLÜ YAPRAK RENGİYLE BEZELİ YÜZÜNE SİNEN TEVAZU VE ENGİNLİKLE … VECDLE RAM EDEREK, HUŞUYLA SUYU ÖPEN, SÖĞÜT MİSALİ TARİFSİZ TESLİMİYET, KERAMETİ KENDİNDEN MENKUL İSYANİLİĞİYLE …. BULUT, BULUT ÇOĞALIP, BEREKET, BEREKET YAĞARAK AŞKLA TOPRAĞI ÖPÜP …. RÜZGAR, RÜZGAR SAVRULAN EN COŞKULU, EN DELİŞMEN DUYGULARLA DOLUP, DOLUP, TAŞARAK BENDİNE SIĞMAYAN SU KESİLEN …. KENDİNE ÖZGÜ HEYBETİYLE …. İÇTEN, ÖZGÜN DAVETKARLIK LA …. KOPACAK KIYAMETİ GÖZLÜYOR … YANIK, YANIK SIZLAYAN … BEDENİNİ YİTİRMİŞ, RUHLAR …. KABRİNİ ARAYAN, MEZAR TAŞLARI GİBİ ….! KABRİNİ ARAYAN, MEZAR TAŞLARI GİBİ ….! Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ 29 / 03 / 2020 Saat ; 23_46

29 Mart 2020 Pazar

KADINI HAKİR GÖREN....;

Der, kadını hakir gören kimi kendini bilmezler, madrabaz,ukala hadsiz ler, kadına ..
‘’ - Saçı uzun ,aklı kısa ..
Elinin hamuruyla, er işine karışma ..! ‘’
Bilseler ki böyle iblisler, kendini doğuran ana da,kadın aslında ..
Marifet, cinsiyette değil insanlıkla,insan gibi insan olmakta ..
İnsan ve kemalli,kadim li olmazsan eğer.
Ne yazar eril yada dişil olman, özünde ..Yoktur farkın, Kabe'ye kitap çeken, eşekten farkın .
Dün de eşektin,bugünde eşek olacan, üstelik hep eşek oğlu eşek kalacan ..
Kadını dışlayıp, hakir gören,ona her türlü deyyusluğu mubah sayan, zındıklar ..
Bilselerdi anaları olmasa ,bu dünyaya göz açıp,ayak basamayacaklardı, asla mı asla ..
Ondandır, kork nankör le, münafıktan ..
Bela gelir hep cahille,cüheladan ..
Değildir marifet diplomada, kimi okumuş cahil, ümmiden de olur, fena …
Ondandır, İSYANİ'nin demesi …
‘’ - Diploma, cehaleti alır, eşeklik, baki kalır ….! ‘’
Bilinir ve söylenir asırlardır ..
‘’ – Kılavuzu karga olanın, burnu boktan kurtulmaz..! ‘’
Bu hadsizlik le, kadına dil uzatan, asla mı asla, onmaz.. !
Bir ülke ve bu kainat, asla kadınsız var olmaz ..
İsyanın ,direnişin,hürriyetin destanı asla kadınsız yazılmaz.!
Aksini düşünüp ,bunu öyle sanan ve sayan gerçeğin ışığına, ilmin nuruna ermez.
Hödük gelip, eşek giden beynamaz dır, beynamaz …
Böylesinden köyde, kasabada olmaz.
İnsanı arif ,arifi ,maruf kılan ilim bilim adap edeptir daima ..
Kendini bilmezden değil arif ve adam, hiçbir herze olmaz.
Unutmamalı ki,nişadır sız kapla,karaktersiz ucube, kalay tutmaz..
Anası da kadınken, kadına dil uzatan zevzek, insan sayılmaz.
Bir toplumun, ülkenin kadını, eğitimsiz ve cahilse, geleceği olmaz..
Evladı, insan yapan ananın, tadına doyum olmaz..
Tatsız-tuzsuz, yavan aştan, yemek olmaz..
İnsanlığını bilmeyen eril de, dişilde olsa, işe yaramaz..
Bal yapmayan arıdan farkı olmaz.
Aklını bozmuş belden aşağıyla ..
Gözünü dikmiş kadının uçkuruyla,apış arasına ..
Namusu sıkıştırmış, bacak arasına ..
Akılla, vicdanı yok saymışlıkla ..
Hayatı sığıştırmış sa Vicdanla ,Cüzdan arasına ..
Ne denir böylesi utanmaz-arlanmaz, yüz karasına ?
Ondandır der, İSYANİ ..
Evlat yetiştiren, cümle atalara ..
'' - Erkek gibi kız değil ..
Kız gibi, duyarlı erkek yetiştirin, daima …
Anasına,bacasına yoksa saygısı ..
İnsan,ülke onur değilse o, cühela haydut’un kaygısı ..
Başa sultan , dağa eşkıya olsa ne yazar ..?
Başa sultan, dağa eşkıya olsa ne yazar ..?
Unutmamalı ki ..
Eceli gelen köpek, cami duvarına işer …
Al bağlayıp, yatmayın eril doğurduk diye ..
Eril, insan değil ise..
Tıpkı,ürme yi bilmedik it gibi, sürüye getirir kurt …
Ürmeyi bilmedik it gibi, sürüye getirir kurt ..''
Hakikati der acıda olsa İSYANİ, ağır ve ar gelsede sözleri ..
Dost dili susturulamaz yüreğiyle yazar, söyler hep gerçeği ..
Marifet erillik te değildir ehillik le ,insanlık tadır ..
İnsan değilse yetişen soyunuz, kıran da telef olur, soyunuz-sopunuz ..
Cahillik ve nifakta ömür tüketirse, erilliğiyle övündüğünüz soyunuz,
Kökünüze kibrit suyunu döker sonunda o, çok övdüğünüz…
Yele-kuza , yere-göğe sığdırmadığınız, biriciğim dediğiniz, oğlunuz ..
Sözü meclisten içeridir İSYANİ'nin, her sözü ..
Kelamıyla çıkarır,oyar, kem bakan gözü ..
Gocunan kimse,alınsın üstüne dediği sözü..
Kem sözle, cibilliyetsizlik, yakışır sahibine ..
Düşünce, İSYANİ'nin diline ..
İflah olmaz o zerul ömrüyle, taş kafası ..
Değil merhem, miski amber de sürse yarasıyla, başına …
Biline ki …
Gelmedik kalmaz, öylesi kadını hakir gören …
Hadsiz, kademsiz, onursuz,uğursuz dangalağın başına..
Kadını hakir gören hadsiz, kademsiz,onursuz ,uğursuz dangalağın başına..

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ.
Ereğli /KONYA
!7/03/2018
Saat:16_45
YÜREK VAR MI, YÜREK SİZDE ?
Beni, bende çalıp, talanlar da …
Ele-aleme, kurda-kuşa yem etmecesine
Yaptıklarınızdan sonra, yarattığınız eseri ..
Benden geriye kalanları ve utancın çizgileriyle, enine-boyuna bölüp …
Arzularınıza meze, vahşi ihtiraslarınıza kurban ..
Heves masalarınıza pey yapıp, sürmüşlüğünüzde, orta yere…
Lime, lime ederek, mutsuzluğa tutsak ettiğiniz beni…
Örselenmiş naçarlıklar ve çileler çiçeğini, görmek istiyorsanız ..
Sokakların karanlığında seken, yada kaldırımlarda tüneyen et-beden pazarlarında itilip-kakılan …
Hoyratça davranışlara tutsak edilen, kaldırım serçeleri arasında ..
Solgun yüzü, düşük omuzları, fersiz gözleri ..
Ama, tüm bunlardan ötede adeta dalda kalıp, amansız sonbahar rüzgarları önünde tiril, tiril titreyip ..
Çırpınan yapraklara, ürkek kuşlara bezemişliğim de iliklerime dek titreyen ….
Üfürsen düşecek hallerde oradan,oraya ama en çokta utanca ve kahredici ölümcül sancılara savrularak …
Tarafınızca belendiğim ezinçlerin ağırlığı altında un-ufak olmaktan ….
Bir deri-bir kemik kalmış, ben yaralı serçeye bakın ….!
Amansız-acımasız, arsız-hayasız saldırılarınız da ….
Ne halde kaldığımı görmenin utancına katlanabilecek seniz, gelin, seyredin beni ?
Sirkte cambazı, hayvanat bahçesinde maymunu seyrettiğiniz gibi ….
Lakayıt, alaycı ve acımasız bakışlarınızla ..
Üstelik eksik etmediğiniz alaycı ifadelerle,hakir gören bakışlarınız ve ciğerime saplanan ….
Delik-deşik etmecesine gözüme,gözüme uzanıp …
Tam on ikiden vurarak tam isabetle avınızı telef etmenin kıvancı ve mağrurluluğuyla ….
Beni gösteren, parmaklarınızın …
Boşlukta, karanlıkta ok gibi, kurşun gibi bedenime, ruhuma saplanıp durmuşluğunda ..
Şu an, tozlanıp-kirlenmiş, rengini kaybetmiş ….
Asıldığı yerlerde beklerken, delik-deşik olmuş ….
yıllara ve hayata karşı yenilgisini ele veren perdeler gibiyim ..
Adımı ‘’Yosma’’ ‘ya, çıkartıp….
Katran yada kömür karasından da beter ruhla, yaşama sevincimi çalmış lığınız da..
Adeta, canlı-cenazelikler de haraç-mezat satılıyorum …
et-beden tezgahlarında …
Dahası, iğrenç, absürdçe ilişkilerin kol gezdiği …
Kadın köleliği , et ve cinsellik pazarlarında ..
Ruhumun bedesteni, tarafınızca talan edilmiş, kevgire dönmüş..
Hangi taşına, tuğlasına el atsanız,yıkılır beden ve ruh binam .
Elinizde kalırım, toz ve moloz yığını olarak ..
Soruyorum, bu halimle size, şimdi ?
Hanginiz, ömrünüzün, ruhunuzun, yada gönlünüzün penceresine, perde diye, asar beni ?
Perde diye, asar beni ?
Ha mundar edilip, atılmış, ciğer ..
Ha, güve yemesinde delik-deşik olmuş …
Bozarmış, renkleri atıp, birbirine girerek solmuş, eski perdeler gibiyim ..
Hiç acımadan kıyıp, telef ederek ..
Perma-perişanlıklarım da, üstelik, iki gözüm,iki çeşmeliklerde ..
Yem ettiniz beni, gonca ömrümde kurtlar, çakallar ve leş kargası sofralarına ..
Bakın ve düşünün bakalım ..
Kaç perde gizler-kapatır utancınızı ?
Kanıma girmekle, ömrümü, umutlarımı, yarınımı ve hayat sevincimi çalmakla kalmayıp ..
Beni yüz karalıklarına, utançlara beleyerek ..
Lime, lime olmuşluklar da, sergen ettiğiniz perdeliğimde..
Beni,benden çalarak, mundar edip çöplere ve aç kedilere attığınız, ciğerliklerde..
Utançlara kesip, yüzlere bakamamışlığım da ..
Utanmadan, yüzüme bakabilecek yürek var mı sizde ?
Deyin, bana ?
Onursuzluğun bedenleri ..
Utanmadan yüzüme bakabilecek, yürek var mı sizde, yürek ?
Şerefsizliğinizin burçlarına, pencerelerine …
Eskimiş, ölü perdelikler de biçip, kesip, bölüp-parçalayarak, asmış lığınız da …
Utanmadan yüzüme bakabilecek, yürek var mı sizde ?
Değil insanlıktan, sıradan adamlıktan ıraklığınızda …
Yürek var mı sizde ?
Yürek …..
Yürek, var mı ?
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Ereğli / Konya
25 / 08 / 2018
Saat ; 14_35

GÖZ BEBEKLERİNDE SAKLIDIR, KORKULARIN ....!

  İmrentiyi, tiksintiye , zoru, kolaya, kolayı, zora, oluru, olmaza, olanaklıyı, olanaksız, sevgiyi, nefrete döndüren ...... Hükmeden ve boy...