17 Mayıs 2020 Pazar

DİYESİN GELİR ... Hayatın zirzopluğunda ..... Dahası .... Hem mutluluğa, hem mutsuzluğa .... Hatta, olura-olmaza gebeliğinde ... Oynayarak oyununu çözülmez kırarak donu' nu .... Alt, üst ederek duygularını, hesabını-kitabını .... Hatta, kökten olmacasına, ömrünü, dünyanı .... Çevirerek seni, şamar oğlanına ... Göz yaşını, aşına karıştırarak .... Kaçırıyorsa, ağzının tadını ... Tuttuğun dalları kurutarak, olmadı kırarak .... Tükürerek, ağzına, yüzüne, şaşırtıyorsa feleğini ...! Çöküyorsa, değil sadece evin-ocağın, dünyan .... Dünyanın derdi, gamı, tasası başına ve omuzlarına .. Aldırmadan, taşıyıp, taşıyamamana, gözünün yaşına derdin, tasanın, gamının-kederin seni bulmasına .... Hatta, çerleyip, zıvanadan çıkıp, elemin müptelası, deli-divane olmana .... Bir güldürüp, bin ağlatarak, gün yüzü göstermeyip ... Bir zerre, mutluluğu, çok görüp ... Çilede ömür tükettiriyor sa .... Hayat denen cenderede, erim, erim eriterek ... Sürüm, sürüm, süründürüyor sa ... Elindeki, üç keçini, beş koyununu telef ederek .... Seni, muhanete muhtaç ederek, el-etek öptürmeye ... Dahası ... Musallat olmuşluğuyla, sana ... Kula, kul etmecesine çaresiz koyarak ... Sadece umudunu kırmakla kalmayıp ..... Elindeki-avucundaki mutluluğa dair kırıntıları da, hoyratça gasp edip .... Dur durak bilmeksizin, zebaniliğin de ütüne, üstüne abanarak .... Kel başta, berberlik öğrenen acemi çırak edalarında ... Gücünü sende deneyip, yüzünü- gözünü kan-revan ederek seni kan revan ederek ... Doğduğuna, doğacağına pişman ederek .... Sözün bittiği yer ve halde ... Karamsarlık, kötümserlik ve asilikle yüz yüzelikte seni, sana ve sevgiye, hoş görüye düşman ediyorsa ... Dayanmışsa, bıçak gırtlağa ... Tükenince sabrın, çıkınca öfken, doruğa ... Canının, burnundan gelip öfkeden, dişinin, bokunu kesmediği hallerde .... Ağzının ayarının bozulmuşluğun da ... Ağız dolusu küfürler savurarak, art, arda ... Canı yanan eşek, attan, hızlı koşar diyenlerin haklı çıkıp, kulaklarının çınlamış lığında ... Beşer'liğinde sonuna gelmiş, kusuru, ayıbı unutmuşluğunda ... '' - Çekeyim ipini, yıkılsın dünya ....... Bana yar olmayan hayatın, tüküreyim yüzüne, edeyim içine ... Burcuna, çelik saplama çakayım ...! Şişe küçük gelir, şanımızı zedeler, oturmayız ona, derlerse ... Dünyayla, hayat denen bu iki herzeyi, üst, üste koyup .... Kızgın alevlerde menevişlenip, sulanmış ..... Ateşe kesen, has çelikten ... Ateşe kesen, Voyvoda kazığına oturtayım ...! VOYVODA KAZIĞINA OTURTAYIM ....! '' Diyesin gelir .....! Diyesin gelir .....! Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ Almanya 17 / 05 / 2020 Saat ; 11_12
GECENİN İÇİNDE ...... Gecenin içinde ..... Sen, duvarda ..... Ben, yatakta ..... Kesişip dururken .... Hüzünlerle, neşeyi bulamaç ediyorduk .... Hüzünlerle, neşeyi bulamaç ediyorduk .... Gecenin içinde .... Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ Almanya 17 / 05 / 2020 Saat ; 01_24
YETER Kİ ...., Yeter ki ..... Yatsın, yüreğine, beynine ... İstesin, kadın ...... Dünyaya sığmayanı .... Sığdırır, eteğinin altına .... Yeter ki, istesin kadın .....! İstesin, kadın ....! Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ Almanya 17 / 05 / 2020 Saat ; 18_56

ORTALIĞI, VELVELEYE VERMEDEN ……..! 



Çare isen, bırak bekleyenini, umanın bile, işini yap ….
Değil, başkası …..
Sağ elinin verdiğini, sol elin bilmeden içtenlikle, yalınlıkla, sessizce ver ….
El-aleme hoş görünmek, gösteriş için yaşamak, düpedüz riya,
Görgüsüzlük …
Dahası, bencilliğin pençesinde debelenmeler de, öncelikle kendini kandırmaktır ….
‘’ - Haramın binası olmaz . ‘’ Sözünü boşa söylememiş, diyenler …
Unutma ki; haram çoğaldıkça soysuzluk, yolsuzluk ve hırsızlık buna bağlı olarak ta, sefalet ve toplumsal yozlaşmayla, çürüme artar ….
Yıkılınca toplumu ayakta tutan huzur ve güvence direkleri ..
Çöker  insanların ve ülkenin, insanlığın, başına …
Felaket, geliyorum demez demek saf dillilik tir, böylesi hallerde, gelir göstere, göstere …
Ders ve tedbir almayı ve insanca yaşamak yerine, yozlaşmadan nemalananlar türeyip, çürüdükçe ..
Kurtulmaz insanın başı beladan, ülke ile halk felaketten …. 
‘’ – El atına binen, tez iner ..! ‘’ Diyene gülüp, geçme, hikmetli sözün içeriğiyle, meramını anlamaya çalış, yor kafa …
İlerde böylesi hal gelince başına, kusuru başkasında değil, kendinde ara ….!
Fıtratında, nataranda varsa, bedavacılık la, asalaklık unutma ki …. 
Kesiliverince, değirmenin suyu, gelmeyince sefillikle, kula, kulluk …
Kalmazsın, boyunduruk vurdurmakla, onuru, namusu, haysiyeti asarsın duvara ..
Yal için kuyruk sallayanlar köpeklerden farkın olmaz, kuyruk sallamaya başlarsın sende bir lokma için, önüne her çıkana …!
Tıpkı mertlik gibi, namertlik de her kişinin harcı, değildir gel gör ki, yitince haysiyetin, şahsiyetin kaçınılmazın olur ihanet, hainlik ve yalakalık sonunda …
Yalamanın önde geleni olup, çıkınca çekersin sineye, katlanırsın paspayece kendini satmaya …
Düşünce piyasaya, olup çıkınca orta malı, binenle, ineni, girenle, çıkanı sayamaz olursun sonunda …
Böylesi halde, hasretinin şahsiyet, onur,gurur ve huzur olmuşluğun da,  yuvarlanır gidersin bok böcülüğünde akıbetinin kuburluğun da …
Sen, sen ol herkes katlanır ve el uzatır sana, birkaç mert çıksa da, hasbelkader karşına, gezinirsin çokça namerdin  ortasında, kucaktan, kucağa …
Yeter ki düşmesin başın dara, o halde kurdu, çakalı, haini, düşmanı arama, uzakta …
Önceliği dost sandığın,  dahası, en güvendiğin bile, payına düşeni almak için, el-alemden önce, girer sıraya, kapında, sokağında … 
Hatta, maazallah yuvanda, yatağında ….
Böylesine düşkünlük ve sefilliği tadıp, yaşamışlığın da …
Sakızını, düşürünce boka, ne apış arayın ıslaklığı, nede yüzünün karalığı eksilir …
Tadıp, yaşamamak için böylesi azabı, önceden çok iyi yapacaksın, hesabını, kitabını, tedbirli atacaksın adımını … 
İyi kollayacaksın önünü hele, hele de, arkan, sanmayacaksın dost her önüne çıkanı, sana her el uzatanı ….
Yitmiş se insanlığın, baki kalan eşekliğin de, her, yeşil otlu taze havuç uzatanı saymayacaksın babanın oğlu …
Yoksa, ya ot yoldururlar yada keçinin yemediği yerden, ot yedirirler, sana …
Hallerinin böylesi berbatlığın da, yüksen, külfet sen ele, aleme …
Eğer, kalmışsa hala, saygı kırıntılarıyla, itibarın …
İyiden, iyiye yitirmemek ve dımdızlak kala kalmamak için ulu-orta ..
Daha açık ve anlaşılır ifadeyle, diyeyim ki sana …
İnsanları, daha çok bezdirmeden …
Yaka silktirip, bezdirmeden, tiksindirme den ….
Önünden, ardından, hatta ….
YÜZÜNE HASSİTTİR ÇEKTİRİP, 
SİLLE TOKAT DÖVDÜRÜP, ALENEN KOVDURUP, KOVALATMADAN  ….
Al başını, çek git …..
İşinin ehli, hırsız kediler gibi ….
Sessiz-sedasız ….
Kimselere, duyurup, bildirmeden …
Değil, eylenip, oyalanmak, savsaklanmak ..
Tam aksine, hiç gecikmeden, hatta eskilerin deyişiyle ..
‘’ – İt boku yere, düşmeden, hoca minarede belirmeden, ezanı okuyup, bitirmeden ….! ‘’
Dahası, gerekirse, almaca sına eline, ayakkabını bile, giymeden ….
SÖKECEK ŞAFAĞI, BEKLEMEDEN ….!
ERKENCİ HOROZLARI, ÖTTÜRME DEN ….
KARGALAR GAKLAMA DAN …
EL, ALEM UYANMADAN ……
Daha da önemlisi …
ÇEK GİT, GİDEBİLDİĞİNCE  ERKEN …
ORTALIĞI, VELVELEYE VERMEDEN …..!
ORTALIĞI, VELVELEYE VERMEDEN …..! 



Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ 



Almanya 



14 / 05 / 2020  



Saat ; 16_40

14 Mayıs 2020 Perşembe

DÜNÜN NEYDİ Kİ, YARININ NE OLSUN?


Oldum olası, yanar-söner, rüzgar gülünden de hızlı dönerdin.
Can yakmayı, acı yaşayanı seyretmeyi ..
Düşene son tekmeyi vuran olmayı, severdin …
Adeta bir şehir efsanesine döndü, dilden, dile dolaşa, dolaşa …
Zilli Zarife’den bile değişken ve renkliliğinle ..
Bukalemun müsveddesi, kertenkeleye döndün anlatanlara, anlatılanlara göre renkten, renge büründün ….
Yamalı düğüncü bohçasından da, façalı oldun …
Diyesiymiş ki o, yerinde yatmayası, seni doğuracağına, taş doğursa, dua alacakken ….
Tarihi hata ve yanılgısıyla  anan olmuşluğundan, şimdi beddua ağacı kesilen, anan …
‘’ – Ülkeye ve dünyaya öyle bir çocuk getireceğim ki …
Dünü, mumla aratan, gidene rahmet okutan …
Tuttuğunu kurutan …
Kime canım derse, borçlu çıkmakla kalmayıp ..
Acımasızca katledilmelerde, canı çıkan ….
İyi günde kardeşim dediğinin engereği ve  hasmı olup …
Kırk yıllık kani, olur mu Yahni (?)  diye, düşünüp, etmeden, sırf inadı uğruna …
Baba Esat’ın adını alan, oğluna Eset deme de, ısrar edip ..
..
Ülkesini hallaç'ın elindeki pamuğuna döndürerek ….
Altını-üstüne getirmecesine, tarumar  eden …… 
Ocaklar söndürüp, canlar alan, insanlarını sürüm, sürüm süründüren … 
Sıkışınca, değil saf ve siyaset neredeyse, cibilliyetini değişen …..
Daha da ayıbı, benim zevzek oğlumun sabıka kaydını kabartan, olaylar silsilesinde …
Diyerek, vurgu yapan anan, şakıyıp, anlattıkça ….
Bülbüller, dut yemeden, dilini yuttu  ….
KUŞLARIN PİRİ, KELAYNAK, tüyünü döktü …
KADDAFİ’NİN  DEVRİLMESİNE, KATLİNE ABD ‘NİN EMRİ VE GÜDÜMÜYLE KARIŞAN ….
İşine gelince çark edip, perde ardında özür dilemekle kalmayıp, ödünler verip, diyetler ödeyen ..
Olmadı ve yetmedi, 
NETANYAHU'NUN PARYALARI, malum Marmara gemisine saldırdığında, olduğu gibi …..
Millet parasını, telef etmecesine gani, gani rüşvetler veren …
Bununla da yetinmeyip, CUNTACI dediğin MISIR LİDERİ, SİSİ’ ye…
Üstelik, İSRAİL MOSSAD AJANLARI ARACILIĞIYLA, RÜŞVET YOLLAYAN …
İŞ AÇIĞA ÇIKINCA, ÖNCE ROMANYA VE BULGARİSTAN’DAN İSTEĞİN, ONLARCA REDDEDİLİNCE ….
ÇARESİZCE, PUTİN'DEN YARDIM İSTEYİP, ONUN KUCAĞINA OTURUP …
HEM  TRUMP’A, HEMDE PUTİNE DOLMALMA AHMAKLIĞINDA, KENDİNDEN GEÇEN …
BEYİNSİZLİK VE DÜŞÜNME ÖZÜRLÜLÜĞÜN DE …
HALA KURDURUP, ÇALIŞTIRAMADIĞIN, İŞİN VE İPİN UCU PUTİN’İN KEYFİNE BAĞLI OLAN, DİPSİZ MACERADA …
S-400 FÜZE KAZIĞINI, GÖZ GÖRE,GÖRE AHMAKLIKLA, ALIP …. 
KAZIK ÜSTÜNE KAZIK  YİYEREK, NAMERTÇE ÜLKEYE İHANETLE, AKLI SIRA OLAYI ÖRT-BAS ETTİĞİNİ SANAN …
Adını, sanını değiştirmecesine, kindarlıkla azılı düşmanı olup...
DİŞ BİLEYEN,DOGMATİK VE ÖN YARGILI ACINASI BU ZAVALLIYI.. 
Gören bir, tanıyan bin, yola çıkan, sayısız pişman olup … Tövbeler ve tanıdığı güne lanetler etmekten, adını unutan, Kıblesini kaybeden …
Faize haram diye, diye gelip, rüşveti meşrulaştırmakla kalmayıp …
Az vereni malından, vermeyeni canından etmekten, mutlu olan …
Gücü yettiği garibanın, kurulu düzenini, başına yıkan …
Sonra da, yavuz hırsızla, mahallenin gözü yaşlı, rol kesmede üstüne kimse olmayan …
Mahalle yanarken, ayna da saç tarayan, zevzek orospusu gibi …
Ardından, riyakarca TİMSAH GÖZ YAŞI DÖKEN, EDALARLA..
 ‘’ – ALDATILDIK, KANDIRILDIK, ALDANDIK, KANDIK, RABBİM VE MİLLETİM AFFETSİN ..! ‘’
Nutuk ve naraları atan, muhalif sese ve düşünceye tahammülsüzlükle soluğu ….
Hukukun içine ederek, guguğa döndürmüş lüğünde… 
Lafa gelince adına ‘’ -Mahkeme . ‘’, Denen …
İşin gerçeğinde, lafın özünde, köy ihtiyar heyeti kadar hükmü, ağırlığı ve saygınlığı kalmayan …
Daha da ibret vereni, SAKSAĞANLARLA, KARGALARI BİLE GÜLDÜREN …  
O, malum güdümlü heyete koşarak …..
ERK’İN ve İKTİDARIN, gücünü, imkan, yetki ve olanaklarını kullanarak ….
Yetmedi, rüşvet ve torpille atadığın, sözde hakim geçinen, haysiyet fukarası, kapı kullarına..
‘’ – ABA ALTINDAN, SOPA GÖSTERİP, KORKUTARAK ….
 HAKARET ve TAZMİNAT DAVASI açıp …… 
Toprak doyurası,  aç gözlerinin, hiç doymamış'lığında ….
Kefenin cebi varmışcasına …
Cukkayı cebe indirip, üstüne, üstlük ….
ATEŞTE YANMAZ KEFEN sipariş etme, zavallılığından geri durmayan …
Haraç çı başı kesilen, yasa ve kural tanımazlığıyla, pervasızlığıyla …
Milyarlarca kirli parayı, kılıfına uydurup, iç eden ….
Sadece paraları değil, eskilerin deyişiyle ….
‘’ - DEVEYİ, HAMUTUYLA YUTAN .! ‘’ Tamahkarlığın la  …
Kendi elleri yağda, balda iken bile, komşunun rızkına göz dikip, onu fakirliğiyle vurup,sadaka kültürüyle , kula kul eden …
Ne denirse densin, aklı selimle değil, nefsiyle …
Dediğim, dedik, çaldığım düdük, hallerinde, inadında giden …..
Padişah türbesine mum, haham mezarına tuğ diken …
Evladım diye değil, gelmedi bu topraklara benim gibi güvercin görünüşlü, Şahin oğlan... ‘’ 
Dediği, rivayet edilir, edileli ..
Anasına atfedilen bu sözler ….
Döndü, şehir efsanesine, ta’ ki, Bursa’da ki sağır sultanın duymacasına …
Verdiğin sözlerin, ettiğin yeminlerin, hepsini unuttun …
Sorduğumda olan-biteni, tavrını, nedenini …
Soğuk ve alaycı eda ve suratına ilişen o, buz gibi, arsız, arsız gülüşle …
Kah, öfke kontrolünden eser olmamış lığında, kaşlarını çatıp, öfkeyle burnundan soluyarak …
Freni patlamış,belediye otobüsü misali …..
Sağa, sola yalpalayıp, olmadı mal, mülk, insan ayırmadan toslayarak …
Felaket yaratmakla yetinmeyip, bundan nemalanma arsızlığını kullanmaktan geri durmayan …
Dahası, kakacak öküz gibi, alevler saçmacasına, bakarak … 
Olmadı, yalancı pehlivan peşrevini andıran mavallarının tutulmadığını görünce …
Fiyakayı bozdurmama çabasıyla, işi yüzsüzlüğe vurup, pişkin, pişkin sırıtarak …
Hakkındaki bir rivayete göre, canı yananlar için, tayfası geçinen, yalakalıklarıyla övünen…
Kraldan, çok kralcılık ta birbiriyle yarışa giren yakınındakilere...
Vaziyeti idare etme hallerinde, neyi, nasıl yapmaları hakkında ders ve talimatlar verirken …
‘’ – ATTAN, DÜŞERSEN, BENİM GİBİ CEVVAL OL ….. 
ERKEKLİĞE BOK, BAŞKANLIĞA GÖLGEYLE, LEKE DÜŞÜRME …
LAF ARAMIZDA KALSIN, SEN, SEN OL …
BENİ SIRTINDAN ATAN ATI’DA, ÖLDÜRTÜP, ASLANLARA YEM YAPTIRDIĞIMI, KİMSELERE SÖYLEME ‘’ 
Diye, SIKI, SIKIYA TEMBİH EDİP, salıklar vererek ….
Bırakın suda'kini, çamura belenen keçeyle, kaftanını kurtarıp …
Çizdirdiği kestanenin acısıyla, kıvransa da ….
Sağa, sola, hele, hele de İLLET ve ZİLLET DEDİĞİ MİLLETE, RENK VERMEME ADINA ….
‘’ – Olan-biteni, yaşananları, yok say ..
Dramatik bir film izledim de, geç ..
Olmadı, sarıl, ‘’ -  İKİ AYYAŞ YALANINA . ‘’, Ortalığı kat, toza-dumana..
Bak, bu arada, ATI ALIP, ÜSKÜDAR'I GEÇEN, olmaya ….!
Al voltanı, bakmadan ardına, yürü …
Kulak asma sövene, sapanlayana ..
Hele ki de, halin ile dalga geçip, seni diline dolayıp, makaraya saranlara, asla ama asla, aldırma …
Herkes görsün, endamını, kostak lığını, ense tıraşını …
Görsün, dostun-düşmanın, analar neler doğurmuş …
Son tavsiyem …..
Buda kesmiyorsa, varsın olsun, 
Üstüne alınan, alınsın diyerek, ulu orta, okkalı bir küfür savur …
‘’ - Üstüne ister soğuk su, istersen limonata iç ‘’ Deyip, çekip gittin mi, her şey unutulur...
Yandaş boyalı basındaki, haysiyetsiz fare, satılık
kalemşorlar, nasıl olsa, emri almadan bile …
Her zaman ki, yaptıklarını, yaparak….
İşgüzarlıkla başlarlar, yalanı-dolanı, yazıp-çizmeye …
Ahkam kesmişliğin de, rüşveti, kalpazanlığı sararak şiire kurtardın paçayı, kara ellerin, kirli işleriyle …
Suçlu girdin, pürü-pak edilerek çıktın, içeriden … 
Dün, muhtar bile olamayacağın günlerde de…
Düşünmeden laf edip, ağzına geleni savurmayı iş edinen çenebazdın …
Dünün neydi ki, yarının ne olsun ? 
Tüm olan-bitenler yaşanmamışcasına, pişkinlik ve vurdum duymazlıkla ….
Hatta, ağır kaçma ca sına, ağır kaçsa da  …..
Hak ettiğin için söylemeden, edemeyeceğim ….
‘’ – Kaşarlanmış müflis duygu tüccarlığından, Kelle Avcılığına terfi etmişsin …..!
Dünün neydi ki, yarının, ne olsun ?
Eskiden şah tın, şimdi şahbaz oldun …..!
DÜNÜN NEYDİ Kİ, YARININ, NE OLSUN  ?  



Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ 



Almanya 



14 / 05 / 2020 



Saat ; 18_30

12 Mayıs 2020 Salı

TUT Kİ ......,  


İnsan gerek hayatın ve koşulların, gerekse kendi dünyasındaki devinimlerin .....
Hatta insani ilişkilerin ona bunu mecbur etmesiyle zaman, zaman ak'lı, iç sesi tersini dese de ...
Onları dikkate almadan,  adımlar atar ....
Kendince haklı ve yaptığı hesapların, planların onu bu yola itmiş liğinde ...
An gelir, bazı gelişmeleri görmezden gelir, itiraz edilmesi gereken hallerde susmayı yeğler ....
O, günün koşullarında yüzleşmeleri ve bir adım daha ileri giderek, söylemek gerekirse ...
Vicdanını sesine kulak vermek yerine, o sesi ya duymamazlık tan gelir, yada işine geldiği gibi yorumlayarak gereken ciddiyet, önem ve hassasiyet göstermeyerek ...
Üstün körü yaklaşımlarla, işi geçiştirmeyi yeğler ...
Gelin, görün ki ....
Her zaman bu yaklaşım ve yöntemler istediğin sonucu vermemekle kalmaz, daha da sarpa saran hallere bürünen gelişme ve çelişkilerle ..
Zamanında atması gereken adımı atmamasıyla, yaptıkları, yaklaşımları ve karşılaştığı sonuçlar ona pahalıya mal olur ...
Ağrımayan başına, çaput sarar konuma gelir ...
Hayat bizlere sunar, öğretir yada en azından henüz fırsat varken durumu değerlendirmemiz için bir kapı aralar ...
Elimizin tersiyle hepsini bir çırpıda itip, kendimize zehir ederiz hayatı ...
Olanak ve koşullar varken gereğini yapmadığımız için, sonradan yapmaya kalkışmak yararsız olmakla kalmaz ...
Göz göre, göre kendimizi cendereye sokup, çile çektirerek ağzımızın tadını ve huzurumuzu kendimiz kaçırırız ....
Aklımıza yazmalı ve asla unutmamalı yada neme lazımcılık la  yapmamız gerekeni, görev ve sorumluluklarımızı asla savsak la mamalıyız ki ...
İleride ne külfete girelim, nede kendimizi vebal altına sokalım ...
Günlük hayatımıza girip, dilimize yerleşen, hayattan beslenen, deyim, ata sözü yada vecizeler de  .....
'' - Bu günün işini yarına bırakma . ''
'' - Akşamın hayrından, sabahın şerri, daha iyidir ! ''
İçerikli ve ilk bakışta adeta birbiriyle çelişen, dahası
birbirini çökertip, yanlış yada hükümsüz kılan betimlemelerin durumuna sokarak bizi ..
Hangisini yeğleyeceğimizi yada hayrımıza olacağını, önceden kestirememenin, sıkıntısıyla ...
'' - İki arada, bir derede kalma hallerini yaşamamıza neden olacak durumları da görüp, yaşayabiliriz ....
Böylesi hallerde kalma durumundan da  yine mağduriyeti yaşayan biz oluruz , en kötüsü de bunu bizzat biz, bize yaşatmış oluruz ...!
Tüm bunların hasat edilmiş ama hala ermek ve işlem isteyen ürün misali gözümüzün onunda yığılmış lığında ...
Hayatı, mutluluğu ve özünde de fazlasıyla hakkımız olan iç huzurumuzu kaçıran duruma düşeriz ...
Tut ki, hayatın içinde olan, böylesi dayatmaların bize hayatı ASTARI, YÜZÜNDEN PAHALI kılmış lığında .... 
Ömrümüzün, kara basan, korku, kabus ve karanlıklara kurban olmuşluğumuz da ...
Mutluluk ve esenlik avuçlarımızdan uçup, kaçan kuşa dönüyorsa ...
Ömür tahtanıza karamsarlık ve mutsuzluk adına bir çentik daha atmışlığımız da ...
Hayatla girdiğimiz cebelleşme de kaybeden olsak ta, bu bize, hayata küsme, mutsuzluğa ve karabasana yenilme, hayattan elimizi-ayağımızı çekerek kendimizi elemin ve azabın çile kafeslerine tutsak etmemizi gerektirmez ..
Tut ki; hayatla tutuştuğumuz güreşte  an itibariyle yenilen, kaybeden olsak ta ..
Yine ata sözünde denildiği gibi ....
'' - Yenilen pehlivan, güreşe doymaz .''
Hallerinde, sırtımızı yerden kaldırıp, başımızı dik tutarak ...
Hayat denen pehlivanla yeni bir güreşe tutuşmaya hazırlıklı, donanımlı, istekli olmalıyız ... 
Hayatta bunu gerektirir, insanın doğası da ....
Boşa dememiş sözlerini bize armağan eden eski ekabirler, kulağı kesikler yada deneyimli, birikimli bilgelerle, erenler ...
'' - Hayat, insana yenilgilerden ders çıkartmayı öğretmekle kalmaz, bunun kendine karşı kullanılmasından gocunmaz ...
Emin olalım ki ...
HAYATIN ZULASINDA, BİZE SUNACAĞI REÇETESİ, KESECEĞİ FATURASI EKSİK OLMAZ ..
ONUN İÇİN HAYAT, YETİŞTİRDİĞİ BİLGEYİ BİLE ALT ETME ADINA, CEBİNDE O BİLGEYE ÖĞRETMEDİĞİ DERSİ, BİLGİSİ VE TAKTİĞİ OLAN, KURNAZ VE YILMAZ ÖĞRETMEN VE REHBERDİR ...
Tıpkı ustasını yenmeye ömür adayan, bilge pehlivanlar gibi ...
Kararlı ve yenilenmeye açık, yenilgiyi sadece hazmetmekle kalmayıp, o yenilgiden yenilmemenin yol ve derslerini öğrenmeye istekli ve iştahlı, aç öğrencilerden biri olamaya kararlı ve hazırlıklı olalım ...
TUT Kİ ...YENİLDİN ...
İNANARAK DÜŞÜN,İSTE VE HAZIR OL ...
ÇÜNKÜ, HAYAT SANA DA KAZANMAYI ÖĞRETMEYE KARARLI VE KİTABINDA, ASLA VAZGEÇMEK YAZMAYAN, ÜSTAT BİLGE ÖĞRETMENDİR ....
Yeter ki,  kolay pes edip, havlu atarak  yenilgiyi sineye çeken tembel miskin, olma ...
Aksine,  bunu fırsata çevirmekte kararlı ol ....
Sıkı, sıkıya kavrayarak hayatı TUT 'ki ...
Hayat, senden kurtuluşun kolay olmadığına, inansın ..
Karşılıklı İnançtır ve güvendir huzurun yolu ...,
KARARLILIKLA,AZİMLE, BAŞARI, HUZUR ve MUTLULUĞUN YOLUNU TUT Kİ ....
ONLARA ERİŞEN ve HAYATLA CEBELLEŞME DE KAZANAN OL ......
TUT Kİ, MUTLULUKLA, HAYATÇA, TUTULA SIN ......!
TUT Kİ .....



Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ  



Almanya 



12 / 05 / 2020  



Saat ; 13_35
HÜZNÜN ARYASINI SÖYLEMİŞLİĞİNDE.....,

Gramofonla kadın,bir fotoğrafa sinivermişliğinde hüznün aryasını söyler..
Gül kurusu ömürlerin savrulmuşluğunda,bir eski zamandan kalan mekanda..
Gramofondan yayılırken,hicran hicran nağmeler dört bir yana..
Elde avuçta kala kala elemlerin,tutam tutam tortularının kalmışlığında..
Bir küp eskisinin kırık döküklüğüne,toz toz yılların izinin sinmişliğinde !
Dökülmüş sıvalarda,yürek yaralarının dışa vurmuşluğunda..
Usbaların adeta salkım saçak esir almışlığın da hayata dair ne varsa..
Bir örümceğin gizemli ömrünün izini taşımışlıklarında..
Uçuşur salına salına..
Acı hayatlardan gök karaltılığında,ağ, ağ, ağan hicaplar..
Ömrün son demine çalınan ağıtların ve uçuşan namelerin..
Boynu bükük dansları başlar..
Bir genç kadın ömrünün diz çökmüşlüğün,de,hayatın kasırgalıkların da..
O şanlı ömürlerden,canlı yüreklerden ve yüreğe sinmiş aşk dolu güzelliklerden..
Acı veren,yürek sızlatan anılar dışında geride tek zerre kalmamış lığın da..
Umudun,düşün ve yaşama sevinci kırıntısının bile yerle yeksan olmuşluklarında
Hayatın pamuk ipine bağlılığında,emsalsiz güzelliğin bile tarümarlıklara tutsaklığında..
Yanıp yakılan bir can yoldaşının bile yokluğunda..
Eğlencenin bitip,şenliğin dağılmışlığın da..
Hisar ömürlerden,delik deşik yüreklerden arda..
Tutam tutam gazapların,boğaza düğümlenen hıçkırıkların...
Bir ömre,bir bedene kalan miras lığın da..
Ve,işte onun bile yitmesine ramak kalakalmışlığında..
Gramofonda dillenir notaların elemleri...
Şimdi iki arada bir derede hallilikler de,
Ölümle yaşamın arasatın da voltalılıklarda...
Ne canın,nede cananın öneminin kalmamışlığında..!
Ömrün ve nefeslerin son deminde,
Ölüme kurulmuş zembereklerin..
Yaprak yaprak,yay yay,yok oluş,yok oluş...
Orta yere dağılıvermiş liğin de,çıkıp da gelir ölüm..!
Bir resmin gül soluğu renklere belenmişliğinde..
Düşerken beden yere,
Gramofondan çıkan yürek çığlıkları,figan figan erişir göklere..
Gramofonla kadının,bir fotoğrafa siniveren hüznün aryasını söylemişliğinde...'.


Erdem YASSIBAŞ
Hildesheim / Almanya
10/05/2010
Saat:14_53

11 Mayıs 2020 Pazartesi

DÜŞÜK PROFİLLİNİN GERÇEK ANLAMI VE AÇILIMI ...
Epeydir, tutturdular KAÇAK SARAY sakini malum zat-ı alileri ....
'' - İLLEDE DÜŞÜK PROFİLLİ BAKAN VE PERSONEL İSTERİM '' Diye ...
Önüne hangi liste gelip, onayı gerekse, onun malum ifadesiyle DÜŞÜK PROFİLLİ olması ONUN OLMAZSA, OLMAZI öncelikli koşulu ve tercihi oluyor ...
Malum Reis, yola çıkarken DAVA ARKADAŞIM dediği kimleri, kimleri çeşitli kulplar takıp, ayaklarını bizzat kaydırıp, elinin tersi ile itmişliğin de paylamayı da ihmal etmeyerek düpedüz tasfiye etti ..
Hatta dedikodular öylesine ayyuka çıktı ki, ilk kabinedeki malum Samsunlu bakanı ve Saylavı haşlamak ve azar-beterle rezil-rüsva etmekle kalmadı ...
HALK DEYİŞİYLE sille-tokat DÖVDÜ,DARP EDEREK YOLLADI BAKANLIK VE PARTİSİNDEN ...
İŞİN BU DENLİ ZIVANADAN ÇIKMIŞLIĞIN DA, TA İNGİLTERE LER DEN ve KÜRSÜLERDEN ALARAK GETİRDİKLERİ MALUM BAŞBAKANI VE PARTİ GENEL BAŞKANINI ATTAN, İNDİRİP, DEĞİL EŞEĞE,ONU BİLE ÇOK GÖREREK ...
İSA'NIN SIPA SIN DAN DA BETERLİK DE uyuz mu uyuz SIPA'ya bindirmekle kalmayıp, o sıpa dan beter hallerde çulu,çuvalı ve makamını soyarak şutladı gönderdi babasının çiftliğinden de beter sahiplenmişlik le görüp-sözüm ona idareye çalıştığı partisinden ...
Gidenlerin cümlesinin buna müstahak'lığının ayrı tartışma konusu olmuşluğun da ille de DÜŞÜK PROFİLLİ inadıyla budadı,kesip attı hünkar geçinen başkan ..
Sözüm meclisten içeri olmacasına '' -Düşük profilli'den kastının meramının KULA KULLUK ETMEYİ SİNEYE ÇEKEN, KAPI KULU tercih etmişliği le ...
Görüldü, anlaşıldı ki ayan beyan
DÜŞÜK PROFİL'LİLİKTEN KASIT, AĞA KAPISINA VE KAÇAK SARAYLA GÜDÜMÜNDEKİ PARTİ VE DEVLET KURUMLARINA ...
ZATIN BİR SÖZÜNÜ, İKİ ETMEYEN, KAPI KULUDUR düşük profilli'den kasıt ...
Tarih gösterdi, zaman doğruladı ...
En önemlisi de YAŞANAN OLAYLAR acizane bendeniz i ve bencileyin olayı çözen cümle canları, haklı çıkardı ....
Neymiş, DÜŞÜK PROFİLLİ ve kıstası ?
Kapıya ve ağaya kulluk edecek, kapı kulluğuna takla atan sureti insan, fıtratı tanıyıp, izlemek ve katlanmak zorunda kalarak, dişlerimizi sıka, sıka ....
CÜMLE MUHALİF YURTSEVERLERE, FELÇ İNDİRTECEK KADAR bizi canımızdan bezdirip, hasta eden ....
Şu malum DÜŞÜK PROFİLLİ'ler, düpedüz KAPI KULLARIDIR, KAPI KULLARI ...
Duyan,duymayana söylesin,anlamayan varsa beri gelsin ...
Eeee sen insanlığı değilde KULA, KULLUĞU YEĞLER SEN, AĞANIZ DA SİZİ TANIMLAR VE DİLLENDİRİR ...
DÜŞÜK PROFİLLİ LER, DİYE ...
Sizi, gidi DÜŞÜK PROFİLLİ LER,sizi ...
Boşuna demezler...
'' - Alma,mazlum ahını, çıkar,aheste, aheste ...''
Müstahak olana yakışır da,yapışır da, AĞANIZIN DEMİŞLİĞİ İLE ..
DÜŞÜK PROFİLLİ 'lik size ...
Olursan, KULA KULLUĞA razı, müstahaktır ...
DÜŞÜK PROFİLLİ olmak, anılıp,adlandırılarak, çağrılmak ...
Bizim garson, Mustiye kulak verin hele ...
'' - ÇEK ORTAYA, DÖRT, DÜŞÜK PROFİLLİ ....!
Öğrendik mi, bizim Mustiden, neymiş ....
'' - DÜŞÜK PROFİLLİNİN GERÇEK ANLAMI VE AÇILIMI '' ?
Kula, kul olanlar ....
Kula, kul ....
KULA, KUL = DÜŞÜK PROFİLLİ
DÜŞÜK PROFİLLİ=KULA, KUL .....!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Almanya
11/05/2020
Saat; 01_01

10 Mayıs 2020 Pazar

SAFLARI …………… 



Gün, o gün, zaman o zaman olduğunda, karar verme zorunluluğu kapıya dayandığında ….
Sen kararsızlık ve hatta korkunun pençesinde debelenerek …
İki çift, bir tek deyip durma kararsızlığında …
Papatya falı açmalara koyularak ….
Yada, üzümün çöpü var, armudun sapı daha da kötüsü …
Et alsam, kemikli, ciğer alsam, Ümük’ lü, gel-git hallerinde akıntıya kürek çekmeleri, sürdürmecesine …
Tereddüt ve çelişkilerle boğuşup, işin içinden çıkamayarak …
Safları belirleyerek, yerini, kararını, tavır ve tutumunu belirleyip, tayin edemezsen …
Özün bay vermediği için, belirleyemez sen de, safını ….
Hayat, keskin bıçak lığında ….
Bağrında süren, yaman ve önlenemez çelişkilerin, dahası …
KAVGANIN SICAĞINDA …..
Bıçağın, iliğe dayanmış lığında ….
Hem de, hiç mi hiç beklemediğin, ummadığın anda …
Keskin bir kılıç gibi, arza düşen, toprağın bağrını yakarak yaran, gök taşı gibi …
Keser ipi, çözer kör düğümü, belirler yönünü, tayin eder ve ettirir sana ve sen gibile re, ayırır, ayırtır, safını …!
Toplumun, en zor disipline olan ve saf tayininde ve örgütlenme ve mücadelede, başlı başına sorun kaynağı LÜMPEN KAYPAKLARIN DAN biri ….
Hatta, iflah olmaz Oportünist, sekter ve hasılı tuzun kuru olmasan da …..
Onlara olan özen tin ve onlardan biri olma çabanla İHANETİN POSTUNU giyenlerden ….
Yahut oryantaller den çok kıvıran, kıçını, başını oraya-buraya sallayanlardan  olsan da  ….
Yine de ve inadına bakmaz göz yaşına ….
HAK, HUKUK, ADALET, HÜRRİYET-EKMEK-EMEK ile Onun kanlısı ve azılı düşmanı VAHŞİ EMPERYALİST-KAPİTALİST SERMAYENİN ……. 
KAN EMİP-SÖMÜREN, ASALAK BURJUVA SINIFININ arasında asırlardır süren ve şu koşullarda görünen o ‘ki, yakın tarihte asla da bitmeyecek olan ….
AMANSIZ KAVGASININ, KIZIL ATEŞİNDE …..
DAYANILMAZ ŞİDDET ve KESKİN ÖFKEYLE bölerek ….
ONURUN KILICININ, değil sadece kana susamış TOPRAĞI ….
En yücesinden KUŞ UÇMAZ-KERVAN GEÇMEZ, KOLAY,KOLAY ZAPT  EDİLEREK, HÜKMEDİLEMEZ dağı-taşı, tuncu, demiri …
ADETA PARŞÖMEN KAĞIDINI, JİLETTEN DE KESKİNLİK VE TEZLİKLE YARDIĞI GİBİ …
Yararak, AYIRIR SAFLARI ….
Tayin eder, yerini ….
Tarihin sayfalarında, hayatın dehlizinde …..
Emek, sınıf ve hürriyet savaşlarının, diyalektiğin ve zamanın kendi karmaşık dehlizindeki ….
Devinim ve işleyişiyle ….
İHANET, FİTNE-FESAT, DÖNEKLİK VE SOYSUZLUĞUN GÖZ BOYAMAYA YELTENİP, GERİCİLİĞİN VE İŞBİRLİKÇİ UŞAKLIĞIN  PUSULARININ PARA ETMEZLİĞİNDE …..
Safları belirler, HAYAT ….
Çanlar, o saati çalınca, önlenemez, DURDURULAMAZ İŞLEYİŞİNDE, KOPAR KIYAMET …
ALEVLENİR, CEHENNEM ATEŞİNDEN BİN BETER, SAVAŞIN CAN YAKAN ATEŞİ ….
Ayrılır, saflar ….
KIZIL DENİZİN efsanevi yarılışı gibi ayan-beyanlıkla ve haşmetle !
Ayrılıp, belirlenir İHANETİN POSTUNA BÜRÜNEN HAİNLERLE, ONURUN ve HÜRRİYETİN DESTANINI YAZAN GÖZÜNÜ BUDAKTAN ESİRGEMEYEN YİĞİT YÜREKLİ YAĞIZLARIN, FİDAN BOYLU SERHATLARININ …
HÜRRİYETE AŞIKLARLA, ÇÜRÜYEN, ÇÖKEN SİSTEMİN KOKUŞMUŞLUĞUNDAN YAYILAN …
DEĞİL BURUN DİREKLERİNİ KIRMAK, KAİNATIN HER ZERRESİNE SİLİNMEMECESİNE YERLEŞEREK, KIŞKIRTTIĞI PERVASIZ CELLATLARIN ALDIĞI ….
ÖMÜR VE DÖKTÜĞÜ KANLARLA YAZILAN DESTANIN ….
ÇAĞLARA, NESİLLERE MİRAS ONURLU IŞILTISI …
Hayatın ve tarihe yön vererek, tarihi yeniden yazan kavganın akıbetini ve yönünü tayin etmecesine …
SAFLARIN, TAYİN EDİLMİŞLİĞİNDE …..
Ayırır hayat, kanırta, kanırta,  ONURLA, İHANETİN SAFLARINI …..
ONURLA, İHANETİN SAFLARINI …. 
AYIRIR, SAFLARI …….!



Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ  



Almanya 



10 / 05 / 2020 



Saat ; 04_00
DEDİĞİM DEDİK, ÇALDIĞIM DÜDÜK ....


Hayat dediğim, bu hengamede ...
Adına ekmek kavgası denen, geçim yolunda ...
Kimisi helalinden ..
Çoğu, aldırmadan helale, harama ...
Tutturmuştu bir yol, kendince, bilip,elinden geldiğince ...
Elimden gelenin, bu olmuşluğun da ....
Sazdan, sözden, çalıp, söylemekten başkaca bir hünerimin, icratımın olmamış lığın da ...
Nice günler,aç-bilaç boğazı tokluğuna taban tepip ...
Değil umduğumu, kör boğazı doyuracak meteliğe  kurşun atarak ...
Bedavaya talimle kalmayıp, birde kederimi yük edip omuzlayıp ...
Kendim çalıp,kendim dinlemişliğim de ..
Zaman,zaman neşeden çok kederden oynatıp, oynamışlığım da  ....
İşimin bu olmuşluğun da ...
Yinede ve inadına kursağıma haram lokma düşmemişliğinde ...
Dediğim,dedik, çaldığım düdük hallerinde ..
Dolaşır dururum gün boyu ....
An gelir ...
'' - Aç ayı, oynamaz .'' Sözünü haklı çıkartıp,doğrulamacasına ..
Hele ki de, meteliğe kurşun atmış, kursağıma zırnık lokma tayım düşmemişliğinde ..
Yığılır,kalırım bir külçe et ve kemik yığını hallerde, yol kenarında, yada kanımı,terimi,sidiğimi emen benden de kirli kaldırımlarda ..
Kerehat zamanların alaca karanlığında ...
Böylesi günlerin, bedenime eza, çile, gönlüme gam, keder olmuşluğun da .....
Kendime geldiğimde aldırmadan açlığa, yorgunluğa   .... 
Bir lokma uğruna, koyulurum işime, yoluma ...  
Dediğim dedik, çaldığım düdük, hallerinde .....!
Dediğim dedik, çaldığım, düdük hallerinde ......!



Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ 



Almanya 



10 / 05 / 2020 



Saat ; 02_10

  ÖMRÜMÜN DEFTER-İ KEBİR-İ'Nİ, HAYAL-İ SÜKUTLARDA ÇOĞALAN , KAHIRLA ....... SESSİZLİKLE YAĞAN, SİTEMLE ..... ELEM TEBESSÜMLERİNDE KAPA...