30 Temmuz 2020 Perşembe



NEYİ SATAR Kİ, BİR ADAM ?_
Onu, her sabah, aynı köşebaşında duruyor görenler, ilk bakışta, onun verilmiş randevunun, bir tarafı olduğuna hükmedebilir ......
Nihayet, öyle sanan yada düşünenlerde hiçte, azımsanmayacak kadar, çoktu ....
Kimisi, iş yerinin anahtarını bulamayan bir esnaftır, diye düşünüp, sanmaktan kendini alamadı ...
Bazıları, nazik ve şehri bilmeyen bir yabancıdır, diye akıllarından geçirseler de, fikirlerini, kendilerine saklamayı, yeğlediler ...
Birileri, yolunu kaybetmiş bir yabancıdır, diye hüküm yürütmekten, kendilerini alamadılar ....
Bazı cin fikirliler, sivil polis diye etiketlemekten, geri durmadılar ...
Bunların, hiç birini bilmeden ve kendiyle ilgili gelişme yada fiskoslardan bihaber hallerde dört yol ağzındaki köşeyi kapıp ....
Pürdikkat, geleni, gideni süzen adama ....
Kimileri, tereddütle, kimileri merakla, kimileri şaşkınlıkla, çoğu vurdumduymazlıkla baktılar ...
Görmezden gelip, geçenler, üstüne vazife olmayan işlere karışmamayı yada suya,sabuna dokunmamayı .....
Yada selam verip, borçlu çıkma korkusuyla, mesafeli yaklaşanları da, söylemeden edemeye- ceğim .....
Türlü yorum, merak, kaygı yada küçümseme ile, daha çokta meraklılıkla adamla ilgili düşünce,tavır yada eylemde bulunmayanda vardı, elbette, var olmaya ..
Gel gelelim, herkes kendi aklını beğenmişliğiyle .....
Aklı,duyguları, dürtü ve cin fikirleri kendilerini kışkırtan ve soru soranlarda, çok mu çoktu ...
Biri '' -Sordum, konuşmadı '' Diye adamı parmakla göstererek ...
İtici yüksek sesi ve hoyrat tavrıyla, ağzı olan herkesin konuşmuşluğunda, konuşanda oluyordu, nazikçe selamlayan yada onu yok hükmünde sayan da .....!
Kalabalıktan birisi ;
'' - Üstüme vazife değil ama ...''. Dedi ve öksürüp gırtlağını temizleyip, sağ elinin baş ve işaret parmağıyla dudaklarını silmeye koyulur edayla ....
Gözlerin kendine çevrili oluşandan derin ve tarifsiz haz duyar hallerde ve edayla, yanındaki meraklı kalabalığı süzerek, aklından geçeni, söyledi ...
'' - Elinde satacak bir malzemede yok, olmayan neyi satar ki, bir adam .? '', Dedi ..
Sonra, sessiz ve saygıyla kendini süzen adama baktı...
O, esnada biri fısıldadı kulağına ..
'' - Onun işi, Akıl satmaktır akıl ...! ''
......Elinde, mal yada malzeme olması, gerekmez ki ?
Akılda malzeme yada bir materiyal sayılmalı mı (?) der gibi, dudaklarını şekilden, şekle sokarak, arpacı kumrusu edalarında, lafı, ağzında eveleyip, geveleyerek, düşünme edalarına ve pozlarına bürünen adam..
Merakını yenememişliğin edilgenliğiyle sordu, adeta çenesini omuzuna dayayan cin bakışlı adama dönerek, ters, ters baktı ....
Sonra da, İNSANLARDA MERAK UYANDIRMAYI BAŞARAN, BİZİM, KİBAR, İYİ GİYİMLİ ENDAMLI, NEZAKETİ HER HALİNDEN BELLİ, MERAKLARI KAMÇILAYAN BEYEFENDİYE ,yönelerek ..
Saygılı ama bir o kadar da gerginliğini ele veren ses tonu ve konuşmasıyla, kendini tutamayıp, merakına yenilerek ..
'' - Ne satıyorsunuz ? '' Demeden edemedi ...
'' - Bunu mutlaka öğrenmek mi, istiyorsunuz ? '' Dedi, sukunetle duran bizim beyefendi , hiç mi hiç istifini bozmadan, kibar ama bir o kadar da soğuk ses tonuyla, sordu ...
'' - Neden ki ? '' Dedi meraklı turşucu edalarındaki beyefendi ......
'' -Bedelini peşin ödemeden, mal satın alabilirmisiniz? Mesala simitçiden simiti almaya kalksanız, bedava alıp, yemeniz, mümkün mü ?'' , Dedi ....
Merakın'dan içi,içine sığmayan adam, bizim kibar beyefendiyi, için, için haklı bulsa da , sinirlenmekten, gerilmekten kendini alamadı ...
Lakin en olgun hallerde davranmaya özenle, işi pişkinliğe vurdu, çenesini kaşıyarak, gülümser hallerde, göz ucuyla adamı süzdü ..
İstemese de, özü bay vermese de, hatta içi cız edip,elleri sinirden tir, tir titrese de, eli cebine gitti ve adamın istediği parayı, hışımla uzatarak bizim şık beyefendiye, verdi ...
Bir yandan da kendi, kendine söylenir hal ve edayla, ona seslendi ...
'' - Buyrun,sizi dinliyorum ....''
Merakları doruğa çıkartan bizim gizemli bey, adeta yolunacak kazın tüylerine uzanan yumuşak elleriyle parayı alıp, sürdürdü konuşmasını, gözlerini, meraklının gözlerine dikerek ...
'' - Bu kadar meraklı olmayın, fazla merak sağlığa da, ruha da zararlıdır.Mazallah, başınıza olmadık işler ve hatta dertler açar, tıpkı şu anda da olduğu ve birebir yaşadığınız an da ki gibi ..! ''dedi adam ve sustu,parayı koydu cebine.
Geridekiler kıs kıs gülerken bizim ki alı al moru mor olup uızaklaştı oradan ...
Kulakların da,hala bizim akıl satıcısının sözleri çınlayarak ..
Arada bir de ..,
'' Ders olsun bu sana ahmak meraklı budala '' Diye kendine hakarete varan sözlerle sitem ederek ..
Kendine pahalıya patlasa da merakın diyetini ödemek ona budalalık gelse de yine de işin sonuna kadar gitmenin hazzını çıkartıp, kendini kandırmaya koyularak ,öfkeli adımlarla uzaklaşarak, yürüdü gitti yoluna ...
Yürüdü gitti yoluna ..
Kulaklarında adamın sözlerinin çınlamışlığında ...
''Fazla merak akla ziyan dır..
Bu kadar meraklı olmayın, fazla merak sağlığada, ruhada zararlıdır.
Mazallah, başınıza olmadık işler ve hatta dertler açar ....
Tıpkı, şu an'da da olduğu ve bire bir yaşadığınız an'da ki gibi ..!
Bire bir,yaşadığınız an'da ki gibi ...! ''
Arada birde yinelemeden edemiyor du, asabi ses tonu, ruh halini ele verirken ...
'' - NEYİ SATAR Kİ, BİR ADAM ?
'' - Neyi satmaz ki, senin gibi ahmak meraklıyı yakalamışken sözü de satar, aklı da ...
Ayakta düzdü, beş dakika da Beşiktaş yapıp, verdi pabucunu eline..
Sen budalaya da, kala,kala ..
Papağan misali ...
Tekrarlamak kaldı ...
'' - NEYİ SATAR Kİ, BİR ADAM ? ''




Mıualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ


Immenstaad / Almanya


30 / 07 / 2020


Saat ; 03_30



CENNET OLSA, NE YAZAR, O, VATAN  ?



Yalanlar, dilimize tespih, riya beden derimiz olup çıkalı ...
Haram  bırakın kişileri ve toplumu devletlerin bile geçim kapısı, vazgeçilmezi oldu olalı, kerhane parasından aktarılan kaynaktan imamlar nemalanalı ...
İnsanlık sütü bozukları baş tacı, namuslu, dürüst insanları ayak altı hele ki de, paspas yapalı ..
Çıktı çığırından insanlık ...
Koyunlar, sığırlar ve andavallılar kendini fasulyadan nimet sayalı ...
Sırıkla bok yetişmez oldu madrabazla, gavatın burnuna ....
Terk edildi, edileli insanlıkla ahlaki değerler ve onur, hırsız gündüz jandarma, yada veznedar, gece harami olalı ..
Meşru nikahlıdan çok gayri meşru ve imam nikahlı yada muta nikahlı düzmece evlilikler olalı ne haysiyet kaldı nede bereket ...
'' - Baba kumarbazsa, oğluna oynama, kızına kumarbaza varma diyemez ...''
Yönettiğini sana yada iddia eden haramiler halkın cebinden elini çekmedikçe ne hırsızlık biter nede uğursuzluk ..
İktidarı işkal eden avanak güruh övünüyorsa Ceza evi sayısını çoğaltıp, yeni cezaevleri açmakla ...
Fakirin, garibanın sırtındaki, kamburla dert arttıkça...
Namusluların sesi bir yerlerine kaçıp, meydan, namusuz naralarına kalınca ...
Cennet deyyus dincilerle, kerhaneye döndüyse, İmam geçinen zındık, yanmayan kefeni övüp, kazıkladıysa milleti ...
Daha ne ararsın, uzakta illeti ...?
Namussuz fitne sürüsü asalaklar güruhudur, bu milletin ecelsiz ve toplu ölüm sebebi ...
Bir o, eksikti 
Geldi Corona illeti de, patladı başımızda ...
Ne bereket nede tat kaldı,ekmeğimiz de ,aşımız da ...
Corona da, insan denen şeytanın icadı çıkınca, daha nerenin bağını, bağbanını sorarsın ...
Bırak, nereden inceldiyse oradan kopsun,  iple, kıyamet ...
İSYANİ der ki, İnsanın kurduyla, Azrail'i insan sa yine ..
Hele ki de
Celladına aşıksa bir de ..
Bırak yıkılsın o gökdelenle, minare, akıllanmak yerine yavşaklıkta, el-etek öpme de, kula,kulluk etme de, arıyorsa çare ...
Müstehaktır her türlü illet ile zillet, insan geçinen, insancıklar sürüsüne ...
Memleket, memleket olalı, görmediyse, UZUN gibi belayı ....
Hala idrak etmediyse, nişadırsız kabın kalay tutmayacağını,yalancının tövbesinin geçerli olmayacağını, hırsıza malla, namus emanet edilmeyeceğini ..
Alan, razı,veren, razı, düzen ile düzülen razıysa, bok yemek düşer  araya girmeye kalkana ...
Gelen Paşa, sıçıyorsa baş ile taşa ...
Vatan dönmüşse kerhanede ki kaderle, mahalle yanarken, saç tarayan Leyliye ...
Evliliğini yakıp-yıkıp kaçan kadın yine varıyorsa, evliye ...
Üstelik, kumalığı çekiyorsa sineye ...
O ahalinin adının, deliye çıkması az bile ...
Bile, bile lades deyip giriyorsa şeytan ile yatağa, sonra aldatıldık yaradanla,milletim affet sin demek, az bile ..
Böylesi iblise,değil taş atmak, evet oyu atmaya, talimdeyse  vatandaş denen garabet ....
Müstehaktır ona da,oraya da her türlü illet, zillet ve dahası felaket ...
Felaketin sebebini ,çözümünü arıyorsa üç kağıtçı hoca kılıklı Muskacıyla, üfürükçü,yobaz din tüccarı, sahtekarda ...
Oraya ne bereket uğrar nede muhabbet ...
Uğrasa, uğrasa,mezar kaçkını, üç kağıtçı ucube uğrar, ondanda keramet değil, felaket gelir,  felaket  ...
Sonra, üstüne üstlük sormaya kalkarsan 
'' - Neden bu memleketin hali felaket ? ''
Sormakla yetinmez, birde riyayla göstermelik, şikayete kalkarsan ...
'' - Memleket elden gidiyor '' Naralarıyla, hamaset nutukları, atarsan ...
Adına, Deliyi, götüne, çalıyı takarsan  ...
Gider elbet te, elinden, Hürriyetle, Vatan....!
Gider elbet te elinden, Hürriyetle, Vatan....!
Değil gül, gülistan, cennet olsa, ne yazar o, Vatan ?
Cennet olsa, ne yazar o, Vatan ?


Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ


Immenstaad / Almanya 


30 / 07 / 2020


Saat ; 02_12
ÇEK İPİNİ,ÇEK...!

Derdi,
Zamanın behrinde...
Çocuk ömürlülüğümün,
O,masum...
O,dupduru güzelliğinde..
Eski ömürlü,güzel yürekli sevgili canlar.
O,sıcacık..
O,sevecen...
Yüreğimi ısıtan içtenlikli sohbetlerinde..
Üstelik görmüş geçirmişlikleri ve dünyayı,insanı sevmişlikleriyle..!
''-Çivisi çıktı dünyanında,insanlığında..'' diye..,
Ki,
O günler,bu günlere bakınca ''Nur alem nurdu'' üstelikde..!
Ayağa düşmemişliğinde henüz bazı değerlerin,
Oysa, şimdilerde...
Paspayeleşmenin doruklarına erişilmişliğinde bugün..
İnsanlık adına ve insani ilişkilerde,
Yerle yeksan olmuşluğundayken çoğu güzelliklerin..
Halin böyleliğinde..
''Haklıymış eskiler''dedirtiyorsa..
Dünyada olup bitenlerle,insani ilişkiler...
''Gelenin gideni aratırlığında'',duyarsızlıkların alıp başını gitmişliğinde..!
Sapla samanın karıştırılmışlığında,
Yoz ilişkilerin kol gezmişliğindeki günümüzde..
Heleki,prim yaparken asalaklıklar,yağdanlıklar,haysizyetsizce yalakalıklar...
Haysiyet cellatlıklarına soyunmuşluklarda..
Kulun kula,kuyu kazmışlıkları alkışlanıyorsa..
Çek,ipini çek...
Hem,dünyanın.
Hemde,
Kendini,hergelede imam eşeği sayanın..!
Ar,edep,haya kalmamışsa.
İnsanlığın,alıp da başını dağa çıkmışlığında..
Katlediliyorsa ulu ortalıklarda..
Canlar,ruhlar ve duygular hayasızca,ar damarının çatlamışlığında..!
Terkedilmişse bir eski sevdalı gibi,
Kadirşinaslık,ahd-e vefa,sadakat,saygı ve hürmet..
Tahammülün enayilik sayılmışlığında..
Çamura belenip, dibe vurmuşluğunda faziletin..
Sözde insanın, insana reva gördüğü bitmeyen soysuzluğunda..!
Namus sıkışmış ve sıkıştırılmışsa sadece apış arasına..
Vicdanların terketmişliğinde yürekleri,ruhları,bedenleri..
Galebe çalıyorsa hayvana bile özgü olmayan soysuzluklar...
Geçiliyorsa ailelerde öz be öz çocukların ırzına...
Tüyü bitmedik yetim hakları yeniyorsa..
Devlet suyu deniz,içmeyen domuz anlayışsızlıklarında..
Çarçur edilirken soysuzlarca nimetler,
Açlıktan ölüyorsa öte yandan naçarlığında bedenler..
Karanlığın ve korkunun imparatorluklarının zulümünde...!
Korkuların,vesveselerin yüreklere,beyinlere dalga dalga..
Karabasanlıklarda yayılmışlığında..
Düşüyorsa inancın,umudun ve yaşama sevincinin kaleleri bir bir..
Değil dal-budak salmışlıklar,bedenlerde,yüreklerde,beyinlerde kök salmışsa,
Kölelik ve zulme başkaldıramama onursuzluğu...
Almış yürümüşlüğündeyse, İnsanın insana kulluğu..!
Egemen olmuşsa evrene ,insana,insanlığa..
Sömürüyle,riya arsız arsız sırıtışları da aşıp,
Kana doymayan vampirliklerin azgınlığında...
Arsız arsız ve saldırganca ölüm kusuyorsa,kan kusturuyorsa insana.
Peynir gemileri yüzdürülüyorsa hala,laf okyanuslarında...
Kördöğüşlülüklerde,
İnsanın insanı gırtlaklamalara soyunmuşluğunda..
Unutularak,
Mahkemenin,kadıya mülk olmadığı..!
Çivisi çıkmıştır,gerçekten.
Hem,bu obur dünyanın.
Hem de,
Kendini fasulyeden nimet sayanın,
Bakmadan kendilerindeki ayıba,karaya,lekeye...
Sütten çıkmış ak kaşıklıklara öykünmüşlükle..
Ortalalıklarda,kurum kurum kurumlanarak dolanıp duran..
Namus kumkumalarının,ahlak fukaralarının...
Çek ipini,çek..!
Çivisi çıkmışlığında,
Değil,Karunla Muhteşem Süleymana...
Kimselere yurt olmayan dünyanında..!
İnsanlığını unutan,insanlığın yüz karası insancıklar güruhu..
Hilkat garibesi, iki ayaklı yaratıklarında...
Heleki,
Nokta kadar çıkar için...
Virgül kadar eğilmemeyi kendine şiar edinmişliğin saygısıyla...
Minnetin ve gebeliğinde yoksa ikiyüzlülükle,madrabazlığa...
Çek ipini,çek.
Çirkeflerle,çirkefliklerin layığının kubur olduğuna inanmışlığınla..!
İki ucu boklu değnekliğiyle
Kirletmesin diye daha çok elleri ve evreni...
Kır,at direklerini ki zulmün sırçadan sarayları çöksün tepelerine
Dünyanın ve hilkat garibelerinin ipini çekmişliğinle..
Ver dersini ver,evrene ve insana yararsız..
Kerameti kendinden menküllerin dersini,
Onu çoktan haketmişlikleriyle..
Özcesi,
Çıkmışsa çivisi dünyanın ve insanın..
Durma ve korkma asla..
Çek ipini çek,yerleyeksan olsun
Sırçadan saraylarıyla beraber asalaklar güruhuda..!

Mualla YASSIBAŞ
Hildesheim / Almanya
26.08.2009
Saat:15_05

28 Temmuz 2020 Salı


ALTINDA YATAN ...!
İnsanın fıtratından olmalı, gelirken telaş, yaşarken telaş, ölümü tadarken yada sıklıkla ölümlülüğünde yaşanan, yaşatılan, telaş ..... Özcesi, hep bir telaş ve meşakkatle dünyanın ve ömrün tadını doyasıya yaşayamadan ... Gelişlerini aratmayacak bir telaşla, göçüp gitmek, ölüm denen o, gizemli, dönülmez dünyaya ... İnsan ve telaş deyince, durup-düşünürsek, üstüne ..... İlk aklımıza gelen ve gözlerimizin önüne düşen, olgudur .. İç içeliklerinde, insan ve telaş, telaş ve insan .....! Ondandır, demek ki insanın, insana... '' - TELAŞE MÜDÜRÜ .! ''Demesinin ve yakıştırmasının altında yatan .....! Altında yatan .....!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Immenstaad / Almanya
28 / 07 / 2020
Saat ; 19_52
DÖVÜŞÜR, DURUR, O, İKİ BOKSÖR ....
'' - RUHUMUN, DERİNLERİNDE ...! ''

Gece karanlığının, göz gözü görmezliğinde, tutuşurlar dövüşe ...
Her ikisi de, birbirinden amansız, acımasız ve gözü kara boksörler, kesilerek ...
Ruhumun derinliklerinde, paylaşırlar kozlarını, olanın, bana olmuşluğunda .....!
Aralarına girmeye yürek ve en az onlar kadar, gözü karalık ister ..
Ondandır, bu iş beni aşar, benim harcım, değildir ...
Bilirim hem haddimi, hem de ne, olmadığımı ...
Ondan, girmem, aralarına ...
Gözümü-kafamı, durduk yere, üstelik hiç te, gereği yokken ...
Yaralatıp, kırdırmak, hasılı hakkımı avucuma verdirmek istemem, asla mı asla ....!
Elbette, galip gelmesini yeğlediğim biri var, var olmaya .....
Mazallah, ya kaybeder de, kabak başıma patlar diye, susarak, kenar dururum ...
Bu halim bile, benim korkaklığımı, cesaretsizliğimi ve özgüvensizliğimi ayan-beyan, ortaya koymaya, yetip te, artıyor bile ...
Hayatla da, oldum olası, kapışmaya giremedim, sırf bu zaafım, ürkekliği de aşıp, korkuya dönüşen hallerim, yüzünden ...
İliklerime işlemecesine benliğime sinen, bu korkaklığımın bana pahalıya patlamasına aldırmadan, sessizce, hep zaman ve hayat ırmağının, kıyısında durdum ..
Diyemedim bir türlü, becerip te..'' - Ölüm, ölüm ya, hırlamak nesi ? '' Diye ...
Şu an yaptığımda, bu hallerimin uzantısı ve hiçte farklı bir eylem ve tavır değil ...
Merdiven altı karanlıklarda yada cezalı olarak kapatıldığım, zifiri karanlıklarda yitirdim güvenli çocukluğumu, cesaretimi o, gün-bu gündür, bulup, katıp, kazanamıyorum, bünyeme .!
Ana-baba keyfine kurban gidip, güveni, karakteri, haysiyeti elinden çalınan çocuk, değilseniz!
Sizlere ne anlatsam, boş ve faydasız...
Yaşamayan ve çekmeyen bilmez, bu içler acısı hali ve korku dağları arasında yiterek, ölüp, ölüp dirilmeyi ...
Sırf kendi egoları, tutkulu cinsellikleri engellenmesin diye, ablamı leyli okuttular ..
O, pırıltılı kız çocuğu öldü, şimdi yerinde, TIMARHANELERDEN ÇIKAMAYAN, BİR KÜLÇE ET VE KEMİK YIĞINI KALDI GERİYE ...
Ben mi ?
BENİMSE, HALİM ORTADA ZATEN, SİZCE DAHA ANLAŞILAMAMIŞSA, ŞAŞARIM, SİZE ..
BU YIL YIRTSAM DA, SENEYE GÖRÜNÜR, niteliğine bakılmaksızın ve gerçek yapısı bilinmeyen bir yatılı okula sürgüne gönderilmem ......!
Tıpkı, ablam gibi, bir et-sidik ve yağ torbası olup çıkışımın, hiç mi hiç önemi, anlamı ve sakıncası yok ....
Tüm ateşliliğiyle, tutkuyla sevişirken ellerine, ayaklarına dolaşıklık istemeyen ....
Aynalara tutkuyu da aşan, takıntılılıklarda adeta tapmacasına bağlı olan annem ile onun kölesi kesilen, dut yemiş bülbül olan, babamın, indinde ..
Ondandır, her gece, karanlık geceye, kafa tutmacasına, karanlığa kesilen .....
Onu anlatırken, yaralı sözcüğünün yetersiz kalacağından emin olduğum, perma-perişan ruhumun derinlerinde, dövüşür durur, o, iki boksör ..
Dövüşür durur,  o, iki boksör .....!
O, İKİ BOKSÖR .....! 


Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ  


Immenstaad / Almanya 


27 / 07 / 2020 


Saat ; 23_11

26 Temmuz 2020 Pazar

MUM YANAR, MUM ....!
Topraktan çıkarılan hammadeliğinden tutun da ... Onu, önce parafin'e, sonraki işlemlere tabi tutulma ve nihayetin mum olup, ambalaja girme ... Nakil ve taşımacılığından,,sapı, kil vitrinlere konulup,teşhir ve reklam ile pazarlanma ve satma aşamasın da ... Olma dı ve yetme di mumluğunda alevle yakılarak ışığa dönme .. En sonunda sönüp geride kalanlarını çöpe yada sobaya atıp ..... Onun cesedinin haşr-ı neşr edilip, ömrünün hitamındaki son aşamasında da... Yine, ona uzanan ellere varıncaya dek ki, mumluk ömründe, insanlarla iç, içedir .... Mum'da insan, insan da, mum sevgisi, ete-tırnağa dönerek, ayrılmazlık içinde .. Solukla-canlıların ayrılmazlığın da, ayrılmaz insan ile mumun yolculuğun da ... İnsan'a, ŞAH DAMARI kadar yakınlık içinde dir, için de .....! Tıpkı, pencereyle-cam, kapıyla-sapı, kilidi-menteşesi arasında bağ gibidir ... Gönüllerle, gönüller, ömürlerle, ömürler arasında gizli yol vardır ..... Mum da insan, insan gönlün de ve ömrün de de, mum yanar, mum yanar ...! Mum yanar... Mum ....!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ/ İSYANİ
Almanya
26/07/2020
Saat; 11_20

25 Temmuz 2020 Cumartesi

MAVİYE TUTKUNLUĞUMLA, SEVDANA TUTUKLULUĞUMDA ...! '' - ÇALDIM, ÖMÜR VE AŞK BEDESTENİNİN ........ ....O, GİZEMLİ KAPISINI ....! ''
Maviye tutkunluğumla, sana, sevdana tutukluluğumda .... Yüreğimin derinlerinden, sinemin enginliğinde Ömrümü süsleyen İLK GÖZ AĞRIM'IN SEN OLMUŞLUĞUNDA .....! Çok kavramının, seni ve sende tutuklu gönlümü anlatmadaki, acz ve yetersizliğinde ... Duygu gel-gitlerinde, tozutmanın eşiğine gelmişliğimde .....! Çelişkiler pençesinde, olmakla, olmamak yada sensizliğin arasatında .... Ölümle yüz, yüze gelmelerin, gizemli anaforlarında, tarifsiz yutulmuşluğumda ... Mavinin bana hayatı ve adı aşk olan seni, cömertlikler nişanesi olarak, sunmuşluğunda .....! Ahdime, andıma, vefama, dahası aşka, sana olan sarsılmaz ve kesintisiz inancımla, En önemlisi de, sana, kendime, inancıma, sevdaya hürmetim ve saygımla, Hasrettiğim ömrümün, her anında yücelen, umarsız sevgimle .... Arı-duru duygularımla, neyi, niye istediğimden eminlik ve sınırsız güvenimle, özgüvenimle, Bunun da ötesinde, çocuksu masumiyetimle, aşılıp, geçilmez, hatta erilmez, ulu dağ doruklarının .... El değmemiş, kar aklığı ve paklığıyla ..... Dahası, özenle koruyup, kolladığım değer yargılarım, her geçen gün, daha da çoğalan ve perçinlenen kutsallarımla ..... Mahremiyetine, mahremiyetime gölge düşürmeyecek, içsellikli, içtenliğimle .... Karanlıklara inat, gün be gün çoğalttığım ve çoğaltmayı sürdürdüğüm aydınlığa yakışır, yalınlıkla .... Elif, elif yağan yağmur duruluğuyla, yaşama sevincimi artıranlığınla ... Hasılı, sana has hallerin, özenin ve aşka adanmış ömrün sahipliğinin gereğini .... İşinin ehli, üstat, usta zanaatkar kuyumcu hassasiyeti ve titizliğiyle .... Her halin ve ışık saçan, sana özgü albenin ve özeninle ... İçimdeki delişmeni, tevazulu ve dengeli, değerlere saygılı, pervane naifliğine uymaya can atan ... Hamken, toyken, ak'ı, kara gören yada eğriyi, doğru bilenliğimle, sevgi eri, GÖNÜL ve AŞK NEFERİ yapan .... Müstesna kişilik ve karakterinle, gelişimime katkı sunarak ... Fark yaratan, farkındalık katan, sükunetin ve naifliğinle, beni derinden, derine kavrayan .... Sarıp, sarmalayan ışıklığınla, bıkıp-usanmadan, dahası hiç mi hiç üşenmeden, yol göstererek .... Ömrümün onur nişanesi, gönül ve ruh alemimin sönmeyen kandili olup-çıkan, seni .... Tüm kaygı, tasa ve vesveyle, hüsnü kuruntularımdan maharetle, ustaca çekip, çıkartarak ..... Hayata, yeni ben olarak kazandırmadaki emeğine, çabana, özverine, saygıyla, perçinlenen sevgimi, kazananlığında ..... Tereddütsüz, amasız, acabasız, lakinsiz, kuşkusuz hünerine, hayranlık ile duyduğum, derin hürmetimle ... Tüm bunları, bünyesinde toplamakla kalmayıp .... Taçlandıran sadakatinle .... Ömrümde, ömrün .... Ömründe, ömrüm olacak, seçkin güzellikle .... Hayatıma, dünyama Çoban yıldızı güzelliği ve ayrıcalık kazandıran seni, sen yapan .... Nev-i şahsına münhasır, yeti, yetenek, meziyet ve sevecenliğinle . Üstelik, aşka, sana, dahası sadakatimin, vefamın, nişanesi olarak ... Yüreğine dokunduğumdan da çok, yüreğimi kavrayacağına, hiç kuşku duymamışlığımda .... Sevgiye neden aranmaz ve aranmamalı, inancımla .... Ömrüne, dünyana ve yüreğine paydaşlığa talipliğimle .... Güzellik ve yücelik adına, İNSANA, HAYATA VE AŞKA DAİR HER NE VARSA ..... Onları, derdest ederek, GÖNÜL KAPI'NI, ÇALMAYA CESARETİMLE ..... DÜNYANIN KAPILARINI, BANA AÇACAĞINA İNANARAK .... Umutla geldim, işte ..... AŞK İLE, AŞK ADINA, '' - AŞK OLSUN, AŞK ..''. Diyerek .... '' - AŞK YAĞSIN BAŞINA VE DÜNYANA, MEŞKE BOYANSIN ÖMRÜN VE YÜREĞİN ...! '' Dileklerimin, bana mihmandarlık yapmışlığında .... Aşkı ...... Yaşatıp, büyüteninde, katledeninde, insan olduğuna olan, SARSILMAZ İNANCIMLA ...... Hallerimi, tarifsizliklerde ve sınırsızlıklarda, benliğimden kopup gelen duygu ve tutkuyla, ruhumun dillenmişliğinde .... Sergen ettim, duygularımı, inancımı, içtenlik, aşk ve üryanlıkla .... Aşka dair, her ne güzellik,olumluluk,keşif ve yolculuk, varsa .... Cümlesini, birlikte var edip ... Birlikte derip, bölüşerek ..... Sevgi, aşk, güzellik, dünya ve hayat çoğaltanlar, olmamız dileğim ve umudumla ..... Maviye tutkunluğumla, SEVDANA TUTUKLULUĞUM DA .....! MAVİYE TUTKUNLUĞUMLA, SEVDANA TUTUKLULUĞUM DA ...! Çaldım, ömür ve aşk bedesteninin, o, gizemli kapısını ....! O, GİZEMLİ KAPISINI .....!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Almanya
25/07/2020
Saat;01_49
ONLAR ...........
'' - KILICINI KANDAN, ELLERİNİ HARAM VE HARAMİLİKTEN, DAHASI, KUL HAKKINDAN, YETİM RIZKINDAN VE GASPTAN ÇEKMEYENLERDİR ...! 
DAHASI ;
Her devrin ve dönemin adamı, fırıldaklardır, fırıldaklar ....!
FIRILDAKLAR .....! ''

'' - DİLİN, KILIÇ, KALEMİN, AĞULU OKUN OLSUN  .....! ''
Diyenler, bunu bilerek, özellikle, hatta kasıtlı, diyorsa, vahşete çanak tutanlar, vahşetin ayakçıları, zulmün çığırtkanlarıdır  .....
Kaldı ki ....,
Bunu kulaktan duymuşlukla, farkındasızlık ve düşünsesizce diyenlerse .....
İnsanlıktan nasipsiz,  haysiyet yoksunu ve aynı zamanda da, HAYSİYET CELLADI ...
Acının ne olduğunu kavramayan, basiretsiz, şirazeden çıkmış, sağ duyu yetimi, embesillerdir  .....!
Ne çanakçılardan, nede endazesi, şirazesi kaçık ahmaklardan, yarar gelmiştir, insana ve insanlığa ...
Bunlar, İNSANLIĞIN KAMBURU, UTANÇLI YÜKÜ VE İÇLERİ KURTLU, ÇÜRÜK ELMALARIDIR ...!
Her iki güruhta, insanlığa, insana, sevgiye, barışa, hayata düşmanlardır 
Biri, ötekisinden de beter, hallerde ...
Al birini, vur birine sözünü doğrulamakla kalmayan ....
Özürleri kabahatlerinden büyük, insanlığın yüz karası ve utancı, sefiller tayfasıdır .....!
 '' - Yediğin, etleri, içtiğin kanları, giyinip, kuşandığın, derileri ..... 
 .....Oyuncağın, Kafatasları olsun .! ''
Diyerek, ortalıkta cirit atıp, toplumun huzuruna ve ülkenin geleceğine, insanların umut, mutluluk ve yarınlarına acımaksızın dinamit koyan, 
Kapı köpekliğinden, kralın soytarılığından, ülkenin ve insanın hainliğine düşen, İHANET ŞEBEKESİ, sefiller güruhu ŞAM ŞEYTANI KILIKLI DÖNEK MADRABAZLAR .....
FISTIKİ YEŞİL DAHİL,  HER BOYAYA  GİREN, ARAZİYE UYAN, BUKALEMUNLAR, ONURSUZ VE OMURGASIZ SÜRÜNGENLER ÇETESİDİR ....!
Savaşın ve nefretin çığırtkanları, töre cinayetlerinin, caniliğinin  ateşçisi ve oduncuları, hamileridir ....
Böyleleri; Şeytanla yatağa girmekten gocunmayan, kutsalların, değerlerin katili, KEŞHANE  ve KERHANE AYAKÇISI, YARDAKÇILAR ŞEBEKESİ .....
EŞKIYA ÖZENTİLİ, GLİ GLİ VE CİNCONLAR ÇETESİNİN, ELİ KANLI, YÜREĞİ VE ELLERİ KİRLİ, SABIK TETİKÇİLERİDİR  ...
YOLUNU,YÖNÜNÜ, ROTASINI, PUSULASINI ŞAŞIRMIŞLIKLARDA DEBELEYEN NAMERTLİĞİN İLİKLERİNE İŞLEMİŞLİĞİNDE, MERTLİKTEN BİHABER, ASALAKLAR GÜRUHUDUR .....!
Bunlar için, kendi çıkar ve menfaatlerini koruma söz konusuysa, çıkar, kazanım ve zafer için her yol mübahtır diyerek, 
BAĞBANSIZ BAĞA, DALAN, HARAMA UÇKUR ÇÖZEN, DÜMBÜKLER, TEK AYAK ÜSTÜNDE KIRK YALAN SÖYLEYEN, RİYAKAR LAVUKLAR, ORDUSUDUR .....!
Bunlar .....,
KILICINI KANDAN, ELLERİNİ HARAM ve HARAMİLİKTEN ....... 
Dahası, KUL HAKKINDAN, YETİM RIZKINDAN VE GASPTAN ÇEKMEYENLERDİR ...
Böyleleri, oldum, olası ;
KAN, KİN, NEFRET VE RİYAYLA, HARAMİLİKTEN BESLENEN, FİTNE- FESAT'TA, SINIR TANIMAZ KAN EMİCİ YARASA VE LEŞÇİ ÇAKALLARDIR ....
DOYMAK-KANMAK BİLMEDEN KURBAN ARAYAN, TİMSAHLAR VE MAZLUMUN, MASUMUN KANINI, İLİĞİNİ SOMURAN, AMANSIZ, PERVASIZ, ASALAKLAR, ÇOK  GÜÇLÜ VANTUZLU AHTAPOTLARDIR ...
Onlar, nefretin neferleri, karanlığın ve kirli emellerin, kanlı tetikçileridir, KÖTÜLÜĞÜN VE ŞEYTANIN, TAPINAK ŞÖVALYELERİDİR ....!
Böyleler, oruç tuttuğuyla, bayram etmeyen, dün ak dediğine bugün kara  .....
Dost dediğine, KANLIM, düşmanım, diyen, İNSANI,VATANI, NAMUSU SATAN, ilkesiz ve cibilliyetsiz ...
İNSAN KILIKLI, İNSANCIKLAR GÜRUHUDUR ...
Hasılı ....
Her devrin ve dönemin adamı, fırıldaklardır, fırıldaklar ....!
FIRILDAKLAR ......!


Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ 


Immenstaad / Almanya 


25 / 07 / 2020 


Saat ; 01_49

24 Temmuz 2020 Cuma

KİRPİĞİNE BUZ DÜŞER ...

Gelince sevdiceği aklına, düşünce gurbet acısı, içine, ağınca  gamlar, yaslar,  bulut, bulut  gözlerine ....
Daral gelen ruhuna, tasa, gönlüne gam, yüreğine ateş, kirpiğine buz düşer .....!
Kirpiğine buz düşer ....
Yakınlar, ırak, ıraklar, gurbet ...
Gurbet, ayrılık ve hasret .....
Hasretse, ölümden de beterliklerde, ölüp, ölüp, dirilmektir ....
Ölüp, ölüp, dirilmek ....!
Gurbet, bilinmezlik, gizem, çok kapılı handa, arasta da, yitmek gibidir ...
Gidiş, o gidiş ...
Dönüşsüzlük ...
Dahası, sırra, kadem basmaktır ...
Sırra, kadem basmak ...!
Ne haber var, ne'de, iki satır mektup ...
Gurbet, içte büyüyen ur, çaresiz illet ...
Düşündükçe, dönmemecesine gidenlerini ...
Sıkar acıyla, her biri, ayrı keman çalan, dişlerini ...
İçte büyüyen, yalnızlık ve ölüm korkusu dur, onu yutup, kurda, kuşa yem eden ...
Sevmek, nasıl ve ne kadar nur-nimetse ...
Gurbet ve hasret, en az bu kadar ....
Hatta ve hatta,  bundan da beter, içinde ki yangın da, yanıp kavrulmacasına, ölümcül ve çaresiz  illetir, illet  ...
Duyduğu, duyacağı, ömrüne emanet ve içine işleyen ses, o, son ses .....
Ses, o ses, gidiş, o, gidiş .....
Akıbet, kocaman belirsizlik ve hiçlik ...
Ondandır, ne zaman, sevdiceği aklına düşse ...
Dağlanan yüreğinin, lime, limeliğinde uçan kuştan medet bekler hallere düşmenin çaresizliği
ile, içinde büyüyen, kocaman hiçlik obruklarında ....
Yutulur kalır, ölümle pençeleşerek, dağ gibi, toprak gibi dertlerin altın da ...
Ölüm yakın, gurbet ıraklık, tarifsiz naçarlık, kocaman hiçlik .....
Kim tutar, onun, dizginlerini koparmış,şaha kalkmış acılar atını  ?
Küheylanlar tepişir, her an için de .....
Hele bir'de, hele bir'de .......
Gidipte dönmeyen sevdiceği ve akıbetinin bilinmezliği, düşünce aklına ...
Yele kapılmış yapraklar gibi savrulur ....
Gazele dönen, ömründe ...
O gün, bu gündür gülmeleri unutmuşluğuyla .... 
İç ısıtan sıcacık gülüşlere, sevinçlere hasretliğiyle, döker derdini ağıtlara, uzun havalara, baraklara, hasılı, hasret türkülerine ......!
'' - DEĞMEN BENİM, GAMLI, YASLI GÖNLÜME ''
Türküsünü ne zaman duyup, dinlesene ....
Sökün eder göz yaşları ....
Kirpiğine buz düşer, kirpiğine, buz düşer ... 
Efkar, efkar, acı acı, gam, gam çoğalır  dertleri ve sızı, sızı, ağıt, ağıt dillenir, yüreği ...
Dillenir, yüreği ......
Gelince sevdiceği aklına, düşünce gurbet acısı içine, çökünce gamlar, yaslar,  bulut, bulut  gözlerine ....
Daral gelen ruhuna tasa, gönlüne gam, yüreğine ateş, kirpiğine buz düşer ....
Kirpiğine buz düşer ......! 


Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ 


Immenstaad / Almanya 


23 / 07 / 2020 



Saat ; 01_15

21 Temmuz 2020 Salı

GÖLGENLE, KOKUN KALDI ....
Hiç hesapta yokken, üstelik aklımızın ucundan, kıyısından bile geçmezken ...
Dönüşsüzlüklerde, apansız gittin, gideli, hayatım, alt-üst, ömrümle, ruhum tarumar oldu ...
Yapraklarında, çiçeklerinde, olmadı saksılarında göz ve parmak izlerin, kalan saksı çiçeklerinde o, içe işleyen sıcacık gülüşlerin ...
Yüreğimde, ömrümde yokluğunun acısı ... 
Gülde dudak izin, evde gölgenle, kokun kaldı .....!
Gölgenle, kokun kaldı ...
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ/ İSYANİ
21/07/2020

SAAT; 13_20

GÖZ BEBEKLERİNDE SAKLIDIR, KORKULARIN ....!

  İmrentiyi, tiksintiye , zoru, kolaya, kolayı, zora, oluru, olmaza, olanaklıyı, olanaksız, sevgiyi, nefrete döndüren ...... Hükmeden ve boy...