SÖYLEYEMEDİKLERİM DE SAKLIDIR
Ne zaman, kendime dürüstlük ve içtenlikle ..
Kendimle yüzleşmeye, iç hesaplaşmlarda ...
Bendeki benle barışıp, içimdekilerle yüzleşmeye ..
Vicdani hesaplaşmalara kalksam ..
Sözcükler düğümlenir boğazıma ..
Görünmez bir el kapatır ağzımı, sarılır gırtlağıma..
Der-dest edip boğmaya kalkar ..
Ondandır ,
Söyleyemediklerim de saklıdır, bilinmezlikler im, gerçeğim ...
Derinlerimde tortu,tortu biriken korku balçıkların da ..
Ürküten karanlıklarda prangalarda susar içi kan ağlayarak ...
Sevgilere, gülmelere, sevinçlere hasret, içimdeki o masum çocuk ..!
Uzansam içimdeki bana, ellerini tutmacasına ..
Yanar, kavrulur ellerim ...
O daha derinlere siner ..
Duymamacasına seslenişimi ..
Barışma çabalarıyla, defneler,güvercinler sunmak istediğimde ..
Daha başlamadan biter hüsran ve yenilginin elemiyle serüvenim ..
İçerim kahır,kahır gazap üzümlerinin yıllanmış en keskin meylerini ..
Karışır, sel-su gözyaşlarımla ,sümüğüm birbirine ..
Görünmez ellerdeki parıldayan hançer saplamalarıyla delik deşik olur ..
Ya da, kor alevlerde dağlanır içim, dışım ..
Kurusun, gün ışığıyla şifa bulup, kendine gelsin diye biçare yüreğim ..
Helak olmaların ezincinden sıyrılsın, diye ..
Ters - düz edip asmalara koyulurum onu iplere ..
Ama her ne yapıp,ne etsem,ne denli çabalasam da nafiledir ..
Elim uzandıkça, dürülür, büzüşür, siner yüreğim kafesinin en kuytusuna ..
Hasılı ...
Ne ip salmalar,ne merdiven uzatmalarım ..
Ya'da ünleyip,ışık tutma çabalarım bağırmalarım kar eder bendeki bana ...
Dağdan-taştan ses gelirde, tık çıkmaz o, garibim den ..!
Kahır değil, sitem değil ..
Şikayet ise, hiç mi hiç değil ..
Ondandır içtenlikle dillenişi duygu ve düşüncelerimin ..
Ben, halimi bilir, derdimi söylerim ..
Naçar'lığın ve nafile'liğin örümcek ağlarında ..
Ömür çürütüp, zaman öldürerek ...
Sesime kulak verenlere, derdimle ilgilenenlere derim ki.....
'' - Söyleyemediklerim de saklıdır, bilinmezlikler'im, gerçeğim ..!
'' - Söyleyemediklerim de saklıdır, bilinmezlikler'im, gerçeğim ..! ''
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ/İSYANİ
Friedrichshafen / Almanya
07 / 01 / 2017
Saat ; 14_02
8 Ocak 2022 Cumartesi
YİTİĞİM ......,
Yitiğim, adını koyamadığım duygu sağanaklarında ....
Naçarlıklarda, amansız sürülüp, savrulmuşluğumla ...
Yitiğim, sende ....
Gerçek o, ki ;
Bende sandığım anlarda, bile ...
Sende kaybolanım ..
O, uçsuz-bucaksız ömür ve gönül atlasında ..
An gelip, huzur ve sükun ummanında ..
An gelip, çöl fırtınalarının acımasızlıklarıyla ...
Un-ufak olmacasına karışıyorum, kah kumlara, kah seraplara ..
Kah, Yusuf'um, zindanlarında ..
Kah, ölüyüm susuzluklar da kavrulmuşluk la Kerbelan da ..
Önü-ardı ...
Lamı-cimi yok bunun ..
Adı üstünde ..
Yitiğim sende ...!
Yitiğim sende ...!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ/İSYANİ
Friedrichshafen / Almanya
07/01/2017
Saat; 10_00
LALIZ, LAL ....!
Hayat denen volkanlar ve hengameler atlasında ...
Aşkın depremlerinde, üstümüze görünmez ve taşınmaz ağırlıkların ..
Yürek sancılarının ...
Tarifsiz gönül acılarının ..
Apansız patlayan ruhsal kasırgaların ..
Ortasında kalakaldığımız kor, kor yangınların, bizi yutmuşluğun da ..
Pek çok yetimizin yitmişliğinde ..
Hatta, kendimizi tarifsizliğimizde ..
Lalız, lal ...
Sözcükler atlasında ilmek, ilmek,düğüm, düğüm çözülüp ..
Un ufak olmacasına ..
Mecalsizlik de olan bitene ve dayatılana karşı koyamamış'lığımızda ..
Adımıza icra edilenlere, boyun eğip ..
Hakkımızda verilen hükümlere..
Eyvallah demenin ötesinde ,gık diyememişliğimizde ..
Sürüklenip duruyorken ..
Buz dağlarının eriyip, dağılarak suda yutuluşu gibi ..
Yutularak aşk ve ruhsal tusunamiler de ..
İrademize vurulan ketlerle ..
Dilimizin, kelamlara,
Birbirine kenetli kalan dudaklarımızın ..
Aralanamamışlığında,...
Aşka ve hayata dair güzelliklere, es geçmişliğiyle ..
Hasılı ..
Mecalsiz ve bezgin hallerle ..
Un ufak olmuşluk da, kum saatinin kumlarından da beter hallerimizle ..
Direnememiş'liğimizle hayata ve dertlere, yüklere ..
'' -Aman canım sende'' lerin ırmağında sürüklen'mişliklerimizle ..
Aşka dair bilip-yaşadıklarımız ve yeminlerimizle ..
Kelama ihtiyaç duymamış'lığımızla ..
Diyecekleri tükettik ..
Söylediklerimizle anlatılması gereken ne varsa onu demiş ..
Ötesini demeye lüzum'un ve mecalin, dermanın kalmamış'lığında ..
O, derin ve uyanılmayan uykulara ten, tene..
Beden, bedene..
Dudak- dudağa ..
Hasılı, et tırnaklık da ..
Tek bedenlik le yelken açmışlığımızla , lalız, lal
Lalız, lal
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ/İSYANİ
Friedrichshafen / Almanya
01 / 01 / 2017
Saat ; 10_31
SÖZÜN BİTTİĞİ AN VE YERDE .....
Sözün bittiği an ve yerde, yaşanır fırtınalar, ruhsal patlamalar ...!
Gemiler yakılmış, köprüler atılmışsa ..
Sitem, küfür dile, öfke göze, darlanma ve kabarmalar yüreğe ...
İsyan ateşlerinin korları, alevleri gönüllere düşünce ...
Dar gelince dünya ...
Gök başına yıkılınca ...
Soluyunca burnundan ....
En okkalısından ,gün yüzü görmemiş küfürler yağınca diline ...
Derinden bir nefes çek ,çevir başını gök yüzüne ..
Umutsuzluğa yenilmemeye özenle ....
Elinden uçana,kaçana yanıp, yakılıp dövünmek yerine ...
Sahibi olduğun nimet,güzellik ve değerlerin kıymetini bilerek ...
İzin vermeden ,kinin-nefretin,öfkenin,karanlığın ..
Ama hepsinden de önemlisi ve önceliklisi ..
Sevgisizliğin ve hoşgörüsüzlüğün seni esir alıp, yutmasına izin verip ...
Kendini paralayıp, harap- türap etmek yerine ....
'' - Kem söz sahibine aittir '' diyerek ...
Çalama san da ıslık, tuttur bir mırıldanma ..
Yarım, yamalak, eksik ve yanlış olsa da, bir türkü mırıldanmaya koyul ....
Senden, dünden anılarla süslenen ....
Ömründen izler taşıyan notalar, yoldaşın olsun ....!
Notalar, yoldaşın olsun ...!
Zor olan budur,,
Zoru başarmaktır marifet..
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Friedrichshafen / Almanya
07/01/2017
Saat;18_04
BİL Kİ...
Hayatın hüznünü ,sende tanıyıp..
Yüzünde, keşfetmeseydim..
Onun zorbalığını , dayatmalarını,acılarını..
Sineye çekmem ve katlanmam..
Böylesine kolay olmazdı..
Çünkü,
Hüzünlerin ile, hüzünde sevdim seni...
Hüzünde sevdim seni...
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ/İSYANİ
Fridrichshafen / Almanya
08/01/2017
Saat: 00_12
AŞK........
O son ardına bakışınla fethettin, beni .
O gizemli davetkar'lığın la çekip, alıp götürdün beni, benden...
Sessizliğin diliyle söylediklerindi beni, sana bağlayan ..
Ondandır ki ..
O gün-bu gündür tüm benliğimle, şeksiz-şüphesiz inanırım ...
Yalanı-dolanı olmayan en masum ve saf dil, sevginin ve aşkın dilidir ..
Aşk ana sütü kadar saf ve temiz,ak-pak ...
Çocuk kadar masum ..
Bebek gülüşü kadar sıcak ve içe işleyen tarifsiz güzelliktir ....!
Aşkın dilindeki albeni ve içtenlik .
İnsan ruhuna ışık hızından da çabuk erişir, yüreğe derinlikle işler ..
Aşkın dilinde, sözcük kalabalıklarına, harflerin ağırlığına gerek ve yer yoktur .
Ruhun ve duyguların üryan'lığı, gönüllerin içtenliği ..
Kalplerin aşka susamışlığı ..
Kişilerin karşılıklı saygı ve vefası ...
Umarsız,sorgusuz - sualsiz bağlılığı ...
Sadakat, aşkın görünmeyen zinciri, en etkili tutkalı ...
Mutlu geleceğin vazgeçilmez, sağlam temelidir ...!
Onun doğmasına, kabullenilerek, boy atıp, gelişmesine yeter de, artar bile ...
Çünkü ...,
Aşk, hayatın en güzel ve işlevsel çekim olgusu ve kanunudur ...
Hayatın kaynağı ve can suyudur ...!
Aşk; ne adres sorar, nede sebep arar ....!
Aşk; ne adres sorar, nede sebep arar ....!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ/İSYANİ
Friedrichshafen /Almanya
08/01/2017
Saat:00_47
TALAN ETTİĞİN DÜŞLERİMİ ....
ÇALDIĞIN GÜLÜŞLERİMİ, GERİ VER BANA ....!
Gerçeği görüp, iç yüzünü keşfedince, anladım ki, aldandım ..
Sen bir aşk haramisi, bilmem, bende, kaçıncı kurbanındım ..
Yüzündeki şeytan tüyünle, işledin içime ..
Tam sevdim,aradığım bu demeye, ramak kalmışken ..
Hem masken, hem de takken düştü, göründü kelinle, gerçek yüzün ..
Sen iflahsız ve amansız gönül hırsızıydın ..
Ali Cengiz yada cambaza bak oyunlarında ..
Önce aklımı,sonra neyim varsa, onu alıp ..
Soyup, soğana çevirmece'sine, kuzu postuna bürünen, kurtluğunla ..
Ağzımdan girip, burnumdan çıkarak, aklımı çelip, bağladın kendine ..
Yaşadığım vurgunla,akıl tutulmasında ..
Tepeden tırnağa vurulup,kesilmecesine bir anda, kandım sana .
Ta'ki çıkınca foyan,dank edince aklım, dürtünce şeytanım ..
Bindiğim hayali aşk kerevetin den...
Tamda zamanında , apansız atlayıp, kurtara bildiklerimle , sıyırdım yakamı, senden ..
Dulcu, jigolalıkta hünerli, her tarakta bezi olanlığınla ..
Her olaya maydanoz oluşunla, sıyırdın bendeki sıtarını ..
Uyanmayıp ta, uzatsaydım elimi, beni kolsuz etmecesine çalacaktın, hemen her şeyimi ...
Talan ettin, düşlerimi ...
İş, lafa, madrabazlığa gelince, on parmağında, on hüner ...
İnsanlığa gelince, sende, ondan zırnık kadar bile yok, eser ...
'' - Al voltanı,yaylan da görelim ense traşını!'' Derler bizim ellerde, senin gibilere ..
O kelamın, iç ısıtıcılığıyla ...
Heba ettiğin güzel ömrümden, telef ettiğim günlerden arda ....
Soyunduğun, gönül hırsızlığında ...
Kala, kala, sen hayta'da ... ...
Bir düşen, gönlümden izler, talan ettiğin düşler ...
Bir de, gülüşlerim kaldı sende, yadigar .. ...
O izlerin silineceğinden aşikar'lıkla, diyorum ki, sana ...
Talan ettiğin düşlerimi, çaldığın gülüşlerimi, geri ver, bana ...!
Talan ettiğin düşlerimi, çaldığın gülüşlerimi, geri ver, bana ...!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Immenstaad / Almanya
10 / 10 / 2017
Saat ; 00_28
HAYAT DENEN ……,
Körelmiş ise insani duygular, cüce kalıp, kurumuşsa, içimizdeki sevgi ağacı ..
Zamansız ve beklenmedik yalancı baharlarda, dona kalıyorsa umutlar, düşler, yaşama sevinçleri ..
Yada kıran girip, çorlanıp kurumuşsa, beden ağacımız ….
Erken inivermiş ise ömür akşamımız, tası-tarağı toplamayla yüz yüze isek ….
Apansız gelen hazan da, dökmüş ise, yaprağını, çiçeğini ….
Bereketsizlik de kendinden geçmişse ömür bağımızın, Asmaları, Akasyaları, Çınarları ...
Kurtların sevdiği o boz-bulanık karanlıklar sarmışsa ruhumuzun atlasını, ufuklarını ..
Gözün, gözü görmediği puslu havalarda ….
Netameliklerin kuşatmış lığın da …
Dadanmış sa ömrümüze, bedenimize, karamsarlığın, kötümserliğin çakalları, yarasaları ..
İçimizden , dışımıza taşan nem misali, gam rutubetleri kuşatmışsa, küf, çürüme …..
Dökülmelerle hazinleşiyorsa, yüzümüz- gözümüz, tenimiz ..
Metruk bina eskileri gibi, görünüyorsak, iç kaldırıp, mide bulandırıyor, gönül karartıyor'sak ....
Daha ilk bakışta, illetlerin pençesinde kıvranmaktan ...
Giydiğimizi yakıştıramıyor, yediğimizi gösteremiyor, bir deri-bir kemik kalmışlık da ...
Suratımız, bulutlara belenen ay gibi karalara beleniyor sa …
Albeniden yana fukaralaşıp, bakan-gören gözleri, yoruyor'sak ...
Hasılı, kısacası …..
Yaşam bize zül geldiği kadar ….
Bizde, fiziki ve ruhen başkalarına katlanılmaz hale gelip, onlara adeta, iç karartılar ve kusma hisleri yaşatıyorsak ..
Bir ille sebebi, köklü illeti ve dur-durak bilmeyen, bu tepe taklak gidişin ….
Bahtsızlığın, kısmetsizliğin ve olursuzluğun, mutlaka dişe dokunur nedeni vardır .
Nasıl, suyu kesilmiş değirmenden, un elde edemezsen …. Kendimizden hayat, evren, insanlar ve insanlık adına …
Toplu iğne başı kadar bile olsun, hayra alamet ve güzelliğe, olumluluğa dair emare koyamıyorsak, ortaya ..
Oturup, kafa yorup, sorgulayarak …..
Sebep-sonuç ilişkisi temelinde, nedenini düşünerek ….
Bu illetin çaresini de bulmaya harcamalıyız, emeğimizi, enerji, güç, dinamizm ve çabamızı ..
Nasıl der eskiler ...
‘’ -Yılanı başından ezecek, suyu gözesinden, kökünden
kurutacaksın ‘’ …
İşte o hesap, daha hissetmeye koyulup, sorunlarla yüzleşmeye başlayıp ..
Bizi kapı çevre ve kökümüzü kurutacak halde
saracak dertlerin, afatın emarelerini .....
Baştan kavrayıp, doğru tanı ve analizlerle ....
Felaket geliyorum demeden, felaket gerçekleşmeden giderip, ortadan kaldırmalıyız.
Ateş bacayı, dert bedeni, gam gönlü, karartı ve buhran ruhumuzu sarmadan ..
Yani, bedbahtlık kapıyı çalmadan, testi kırılıp, su dökülmeden ….
İş, içten geçmeden, zaman çok geç olmadan…
İşin ilk halkasından önlemini almalı ve çabamızı göstermeliyiz ...
Yumurta kıçımızın ağzına gelmeden folluk bulup, yumurtanın telef olmamasını sağlayarak ….
Ne mala, nede cana zarar gelmeden gereğini yapmalıyız ki ..
Suçu, günahı, vebali başkalarına atarak, işin içinden sıyrılmaya, yeltenmeye tenezzül etmemeli ….
Kendimize duyduğumuz saygının ve vicdani sorumluluğun gereği, atılması gereken adımları atıp, alınması gereken önlemleri alarak ..
Tipi, kapıya karı getirmeden …
Odun-ocak donanımımızı yapmalı, tedbirlerimizi, önlemimizi ve olması gerekeni yapmaların iç huzurunu duya bilelim..
Dahası, kendimizle barışık olalım …
Dillerimize, gönüllerimize, ömürlerimize hasılı günlük yaşamlarımıza mal olmuş şu güzel söz kalmalı yadımızda daima hayatımıza ve olaylara, kendimize ve sağlığımıza bakarken …
‘’ Bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur …! ‘’
Ömür viran, hayat türap, gönüller bozulmuş bağ olur çıkar ..
Bağbanın, değil bağdan ….
Kendinden bile haberi yokluğunda..
Talan olur ömür bağının nimetleri ..
Solar, kendinden geçer ölür gülleri, ötmez olur bülbülleri .!
Bereket özenle, özen dikkatle ve farkındalıkla ..
Farkındalık hayatı sorgulamakla başlar …
Bedenlerimizin emanetçisi ve dünyanın kiracısıyız ..
Unutmadan gerçeği, kaçmamalıyız sorumluluktan ve gerektiğinde, taşın altına elimizi sokmaktan …
Mutluluğu doya, doya yaşamak için gereğini yapıp, sorumluluğumuzu idrak ve fark ederek ..
Önce onu hak etmeliyiz ki ….
Hem tadalım, hem de huzurunu ve sevincini yaşayabilelim hak ettiğimizce …
Bilmeliyiz ki ..
Kendimizle barışıklık ta kendimizi severek başlamalıyız, işe ..
Koyulmalıyız, hayat denen o, uzun ve hengameli yürüyüşe …
Hayat denen o, uzun ve hengameli yürüyüşe …!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Immenstaad / Friedrichshafen / Almanya
08/01/2019
Saat ; 19_19
Kaydol:
Yorumlar (Atom)
GÖZ BEBEKLERİNDE SAKLIDIR, KORKULARIN ....!
İmrentiyi, tiksintiye , zoru, kolaya, kolayı, zora, oluru, olmaza, olanaklıyı, olanaksız, sevgiyi, nefrete döndüren ...... Hükmeden ve boy...