BİRİMİZ, ÖTEKİMİZ ...
Hayatın muammalı ve hengameli devr-i aleminde ...
Her birimizin, hayat içindeki konuşlanmışlığımızda ..
Zaman oldu, mutluluğa,erinç,sevinç ve gülüş güzelliğine dair payımızı aldık ..
An geldi,düşlerimizi çalmaya yeltenen, ceberut haramilerle dişe-diş, göze-göz kavgaya tutuştuğumuz..
Kimindeyse yendiğimiz,yenilip teslim olup, tesbih böceği gibi içimize kapandığımızda oldu ..
Ayşe abla yaprağı yada kabak çiçeği gibi açmalara durduğumuz da oldu...
Muammalı haller,yarım kalan sevinçler ve gülüşler le..
Ama olmayan, seninle kesişemeyen yolların mağduru ve kurbanı olarak ..
Örneğin sille boncuğu yada tespih taneleri gibi, aynı ipe dizilip...
Yan yana gelip, omuz,omuzalığın,el-eleliğin gücünü, kıvancını tadamadık ..
Yada, mesela ..
Birimiz o kentin virane tren yada otobüs garı iken ..
Ötekimiz, şaşkın yolcu yada rotasız -plansız ve nereye gittiği bilinmeyen tren yada otobüslüğümüzde ...
Ne o gara, nede garaja uğrayıp-molalar verdik ..
Bir cigara yada çay içimine olmadı vaktimiz ,fırsatımız...
Yemek yada kahve molasında, sohbet-muhabbet ve hatta aşk yada gıcıklık,düşmanlık ve diş bileme çoğaltamadık ..
Mesela en azından kıl olamadık ve uyuzluklarda ters,ters süzemedik,kesemedik, bir birimizi..
Muziplik,hınzırlık,haytalık ya da hayranlık çoğaltamadık ..
Birimiz hep bekledik, sanki kilometre taşı gibi virane duygulara tünek bir kır kasabasının, acayip ve gözden ırak coğrafyasında..
Hangi akla hizmetle oraya divid hokkası gibi,kondurulduğu anlaşılamayan, iğreti gar yada garajında ..
Ötekimiz,tozlu yolculuklarda ya aymazlıkla,ya telaş ve vakit fukaralığıyla...
Teğet geçip gittik o kente, garına yada melul bakışlıların tüneği garajına ..
Birimiz, ötekimizin ne izini sürdü,nede kokusunu çekti içine özlem,beklenti ve hayranlıkla ..
Hani, sahipsiz kent ve sokak hayvanları gibiydik ..
İhtiyaç olunca sokulduk,ürkünce sinip,kaçtık ve kenarından dolaştık ..
Garaj yada gar yerine, çöplükleri ve sokaklara terk edilen kokuları ..
Öbek-öbek sinek konup-kalkmalarını ..
İç acıtıp, can sıkan vızıltı ve sinamekilikleri tercih ettik ..
Birimiz, pencereye konan çiçek saksısıydık, ötekimiz, çöpe atılan solgun,ölgün çiçeklerdik ..
Hep birilerinin eline bakıp,elinde kaldık ..
Yada, kaderimizi yaşamışlıklarda, kendimizi çöp bidonlarında bulduk ..
Meraklı turşucu çocuk bakışlarıyla, süzerken birimizi, tepeden tırnağa ...
Baş köşeye olmasa da, değer verildiğini ortaya konan mekanlara iliştirilip,yerleştirildik, ötekimiz..
Ne aşk, nede nefret çoğaltamadık ..
Vakit ve duygu fukaralığında ..
Sevgisizliğin ve zorbalığın çarkı felekliğinde dönmelerde, içimizin-dışımıza çıkmışlığında ..
Birimiz, kustuk daima, hüzünlerimizi ..
Birimiz, teşhir ettik kırık-dökük sevince sarmış,ortaya karışık ne idüğü belirsiz duygularımızı ..
Hiç bilmedik,farkında da olmadık, merakta etmedik birimiz, ötekimizi ..
Hasılı tükettik ikimizde hayatı ıskalanmışlıklarda, farkındasızlıkta ..
En kötüsü, hayatın elinde oyuncak olmuşluğumuzda ..
Tek ortak paydamızın, sünepece hayatı ve zamanı ,güzelliği ıskalamanın, ortak ve tek gerçeğimiz olmuşluğunda ..
Kesişmeyen yollarda ömür, çokça da umut heba ettik, sonunda ..
Birimiz, bekleyendik ..
Ötekimiz, bunu hiç mi hiç bilmeyendik ..
Hasılı hayatın döngüsünde ..
Birbirimiz için '' - VIZ GELİP, TIRIS GİDENLERDİK ''
Birimiz, ötekimizi hiç mi, hiç tanıyamadık ..
Bahtsızlığın elem meyini, bir birimizden ırakta da olsa...
Mutlaka dibine dek, üstelik FONDİP diyerek yudumlayandık ..
Birimiz içtik ..
Ötekimiz sarhoş oldu ..
Tıpkı Hacivat'la Karagöz gibi ..
Aynı ipte ve perde de oyunlara tutuştuk ...
Birimiz düzülünce, düzünce, ötekimiz hep cünüp gezdik ....!
Birimiz vara-yoğa havladık, ötekimiz, olura-olmaza iki gözü, iki çeşmeliklerde, salya-sümük ağladık ..
Havada et kokusuyla, yanık ve is kokusu duyunca, hep ağzımız sulandı, midemiz guruldadı ..
Yutkunduk çaresizce,bastırarak açlığımızı ..
Taş çıkartarak İskoçlara, sevgide cimriliği, küslükte bonkörlüğü elden bırakmadık ..
Deldirsek de postu, bok sürdürmedik efeliğimize ..
Aldık kuyruğumuzu bacak aramıza, kırarak kirişi ….
Sefil, uyuz itler gibi seyirterek kaçtık, kentin ıssız varoşlarına ..
Kendi ulumamıza, kendimizin kulak vermişliğinde …
Ne yapsak- ne etsek de, sesimizi başkalarına duyuramamışlığımızda
Hasılı birbirimizden habersiz ve farkındasızlıklarda..
Aynı oyunun içinde, birbirinden habersiz, iki dublördük ...
Yoz geldik,kaz gittik, hep yolunduk,hep ütülüp,yitirdik ...!
Hep ütülüp,yitirdik...!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Ereğli/Konya
05/07/2018
Saat ; 12_59