26 Ağustos 2024 Pazartesi

 



HEP KENDİME GÖÇER'İM

Dost bildiklerimin, ihanetiyle, yaralanıp,
Ardından, kazılan kuyulara, düşsem;
Ne zaman, hınca, öfkeye, kessem...
Çaresizliğe, düşsem…
Muhannete, muhtaç olsam,
Ne zaman, vefa beklesem;
Derdimi ummana döküp, asumana, inlesem…
Ah! Tüm yollar, yine, bana çıkar.
Ben, yine, bana göçer im,
Ben, yine, bana dönerim.

Gören körlüğün, yarattığı karanlıklarda,
Riyakârlığın, dostluğu yutmuşluğunda…
Hasetlerin, buzların, kinlerin, yüreklere prangalar vurmuşluğunda…
Göz bebeklerinin, timsah gözyaşlarına, esir olmuşluğun da...

İnsanlığın, aslının gidip, suretinin, kalmışlığında,
İnsancıkların, insan kılığına, bürünmüşlüğünde,
Bilgenin, görmezden gelinip, keçilerin, çelebi duruşlarında…
Güvendiğim dağlara, karların, yağmışlığında...
Tüm yollar, yine, bana çıkar.
Ben, yine, bana, göçer im ...!
Ben, yine, bana, dönerim....!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Hildesheim/Almanya

07/05/2010

Saat:21_05

 





ÇOĞALAN HÜZÜNLERLE .........!


Naçarlıklar pençesinde kıvrım, kıvrım kıvranarak ..
Bekleyişlerin kör sancılarında ....
Zaman ve ömür hasredip, beklediğim boş masalarda çoğaltıyorum ...
Düş kırıklıklarımı, elemlerimi ve sensizliği ...
Tıpkı ...
Kristal bir geceden ağan, gök nuru güzelliğinde süslerken ışıl, ışıl yıldızlar anı.
Tanığım oluyorlar yalnızlığıma ve iç sızılarıma ...
Efkarımı savuruyorum geceye, art arda içtiğim sigara dumsanlarında ...
Ne senden, ne'de kokundan iz var, bu gece ...
Böyleliğinde azaplar girdabında yutulurken, an be an ..
Açıyor bağrını, iyiden iyiye sarmalamacasına gam, bu gece ..
Yokluğunda her yudum rakıda elem içip, ruhumun hicranını kustuğu, tam bu gece...
Yokluğun büyüdükçe içimde, adeta yerle yeksan oluyorum, gecenin içinde ...
Tıpkı içimdeki boşluk gibi, çoğalaldıkça masalarda, sandalyalerde ve gecede yalnızlık,boşluk ve hüzün ...
Efkar fırtınaları, isyan volkanları patlıyor iyiden iyiye, içimde ..
Ben, sende ....
Sen, yokluklar ülkesinde ....
Kayan yıldızlar gibiyiz, gecede ..
Bilirsin, sende ..
Her yıldız kayması, o yıldızın ölümüdür aslında ..
Kayan yıldızlar gibiyiz ..
Kendi içsel yalnızlıklarımıza tutsak edilmişliğimizde ...!
Ölüyoruz, hasret ve elemler içinde, çoğalan hüzünlerle .....
Çoğalan hüzünlerle ....!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

İmmenstaad / Almanya
06 / 07 / 2017
Saat ; 23_46

 




PENCEREMDE GÜN BATARKEN .....,


Ruhum misali ....
Karardı ufuk, sardı geceyi bilinmezlik ..
Kapladı kenti gülüşlere karışan hüzünler ...
Esir aldı ömürleri sessizce ve kıvrakça kuşku,korku ve pişmanlıklar ....
Boğulsa da bencileyin, pek çok yorgun ömür, yalnızlığa,hüzne ve naçarlığın bedbahtlığına da ..
İnsana ve hayata dair bu hummalı savaşta,bu keşmekeşler yumağında ...
Su akar,yatağını bulur misali ...
Adeta, çomak sokarak, karanlığın bağrına, olursuzlukların ve gecenin tekerine
Kaosa, kötümserliğe, karamsarlığa ...
Hele ki de, karanlığa karşı duruşun bayraktarlığına soyunmuşlukla
Direniyordu yine de ve inadına karanlığa, yanarak sokak lambaları.
Penceremde, gün batarken ....!
Penceremde, gün batarken ....!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

İmmenstaad / Almanya

09 / 07 / 2017

Saat ; 03_10

 




HELE Kİ, BU DEVİRDE ...!


Gönül kapım kapalı diyorsun, sıkça ..
Ama anlaşılan o ki, kilidi, mandalı arızalı ...
Yalama olmuş, adeta ....
Çünkü girenin -çıkanın haddi hesabı yok ..
Üstelik kimin nesi,kimin fesi,kimin sevgilisi olduklarıda belli değil ...
Gel, en iyisi kör inatla, katı ısrardan vazgeç ..
Yol yakınken dön hatandan, baktır kapının kilidine, mandalına ..
Mazallah dahasıda gelir, eninde-sonunda başına ..
Hele ki, bu devirde ...!
Hele ki, bu devirde ...!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

İmmenstaad / Almanya

09 / 07 / 2017

Saat ; 21_23

 



FETİŞİST MUZO .....!

Taş koyunca ömrüne, düşlerine, arzularına ..
Değil ...
Ne, saçının tellerine gönlünü takacak birini, vermesi ..
Nede, öncede ,sonrada elinden tutmayınca, kader ..
Hatta, gönlünün bahçesini hiç mi hiç yeşillendirmeyip,çiçeklendirmeyince.
Oda sardı fetişzmin alaca karanlık sarmaşıklığına, tutundu aklınca ve kendince hayata ..
Duygu sağanağına kapılıp, hezeyan gelgitlerinde sürüklendikçe ..
Külota, sütyene, jartiyere, çoraba ve hatta akla gelmeyecek ota-boka odaklandı sonunda ..
Sergen ederdi duygularını ...
Yürüttüğü rengarenk nesnelerin, gözlerinin önünde resmi geçite koyulmuşluğunda ..
Kah, coşar, taşar gülme krizlerinde boğularak, geçerdi kendinden ....
Kah, melankoli-şizofreni karışıklığına belenen halüsünasyonlarda ...
Kendi, kendine söylenir, gerçeğinde havada uçuşmasada ...
Tutulduğu onca fetişist nöbetlerinde...
Gözlerinin önünde dansa duran, rengarenk kelebekleri kovalamaya koyularak ..
Başlardı ileri-geri, aşağı-yukarı hoplayıp-zıplamaya ..!
Onu görende, ya aerobik,yada jimnastik yapmaya koyulduğunu düşünmekten kendini alamazdı ..
Oysa, bizim Fetişist Muzocuk öylesi anlarda ...
Aşırıp, sergen ettiği nesnelerin her birinde ...
Ayrı bir öykü ve görüntü var eder ...
Hatta yakalar, ona sarardı ....!
Ta'ki, kan-ter içinde yığılıp kalınca ...
Göz yaşı-sümük düğününde, zırlamalara varan ağıtlarda helak oluncaya dek,
Dalardı, düş okyanusunun enginlerine ..
Sever-okşardı bir bir yeniden ve bir daha kendinden geçmişlikle ..
Renk, renk hülyalara dalarak ...
Eeee, bu Muzoydu hani'ya ..
İpiyle kuyuya inilmeyeceği gibi, onunla aşıkda atılmaya kalkışılmazdı ..
Felsefe yapma diyenlere, duyduğu içten içe kızgınlık ve kabaran öfkesiyle başladımı sövüp-sapanlamaya ....
Bilin ki, ramak kalmıştır Muzo için, zıvanadan çıkmaya ...
Aşkı tatmamışlığında ,tanımamışlığında hiç mi hiç ...
Vurgun yemiş balıkların, zıpkın ucunda titreyişi misali ..
Zangır-zangır titremelere koyulur ..
Tam da, bu esnada göz kapakları iyiden iyiye sıyrılır ..
Fıldır-fıldır dönen göz bebekleri, ölü balık gözü misali dona kalırdı sonunda ..
Muzo, sıkça saçını, fırçamsı bıyığını boyatır..
Turuncuyla,sarı arası bir renk tonuna tutsak olan ...
Biryantinli saçlarıyla oynardı, kendinden geçerek ..
Bir bayandan da çok, takılıp kaldığı, aynaların karşısında ..
Diline düşen o, anki şarkısıysa ...
Arabeskten nasibini almışlıkla ..
'' - Neden saçların beyazladı arkadaş '' olurdu ...
Avaz, avaz söylenmeye başlar ....
Sonrasındaysa ...
Önce sesi parazitlenir ..
Ardından da, volümü iyiden iyiye düşerek, mırıltıya döner ..
Sonrasında, sızlanmayla-ağlama tonlarının değişik frekanslı gel-gitlerinde mırıltıları başlardı ..
Koyulurdu, iki, gözü iki çeşmeliklerde ağlamaya ...
Kah balkonlardan, kah bahçedeki çamaşır iplerinden ..
Bazende, öylesine balkon ve pencere demirlerine iliştiriliveren çamaşırları kapıp-kaçarken ..
Zevkine hitap eden, mor'u ve eflatunun tonları renkleri tercih ederdi bizim Muzo ...
Avuçlarının arasına alıpta burnuna götürünce aşırdıklarını ...
Derinden derine koklardı, önce ..
İçine çektiği kokuyu ve havayı hapsederdi, ciğerlerinde ....
Sonra zevk ve hazla ışıldayan gözleri ve zafer kazanan kumandan edasıyla
İsterik gülüşmelere koyularak, iç dünyasını vururken, dışa ...
Söylenmeye de koyulurdu o, an birden bire, kendi kendine ...
Hayallerinin ve rüyalarının kadınları çıkar gelirdi art, arda ...
Her biri, diğerinden daha arzulu ve ihtirasla onu sarı-sıcak duygularla sarıp ..
En ateşlisinden öpüp-koklamaya koyuldukça, geçerdi kendinden ..
Sanırdı ki o, an..
Yer kürenin tüm kadınları, secde etmeye koyulmuşlardı önü sıra ...
İşte o an, değmeyin keyfine Fetişist Muzonun ..
Dünyanın en zevkli, en munis insanı olur, çıkardı ..!
İçinde biriktirdiği duyguları, dökerek mısralara ..
Fısıldardı yavaşca, kadifemsi yumşaklıkta yayılan ses tonuyla
''- Ey hayat, arzularım ateş, duygularım tunçtanda sağlam ..! ''
İlk mısranın dökülüşüyle açılırdı duygu barajının kapakları sonuna kadar ..
Akardı sözler, birbiriyle yarışırcasına art, arda dudaklarından ..
Sıkılmışlıkla Muzonun içinde birikip, bekleyip durmaktan ..
An gelir dalardı, Muzo, halinin kaynağını ararcasına ..
İlk okul öğretmenine olan tutkulu acemi aşık duygularıyla sarıp,sarmalandığı ....
On ikili yaşlarda yattığını bilirdi, derdinin köklerinin ..
Adeta ürkütmekten korkardı o, an ..
Görmelisiniz işte tamda böyleliğinde, Muzo'yu ...
Öğretmeninin bordo südyeniyle Mora çalan buluzü dalgalanırdı gözlerinin önünde bir an ..
Kimseye söyleyemediği hali, sırları ve sıkıntıları olmuştu, önce buhran ..
Sonra marazalık ....
Ve ardındansa, müptelalığıda aşarak, tutkularla beslenen iflah olmaz hastalık ..
Gelin, görün ki ..
Muzo ne halini, ne marazalarını, ne'de, hasta olduğunu kabullenmezdi ..
Hatta, esamesi okunduğunda yanaşmazdı oralara ..
Gün geldi, zaman aktı ve bizim Muzo iflah olmaz Fetişist olup çıktı sonunda ..
Bluğ çağının delişmenliğinin, onu sıkıca kavramışlığında ..!
Hayatın keder örsünde, nar alevlerde dövüle,dövüle duygularını yenememişliği ..
Kendini, ifade edememişliğiyle ..
Tepeden tırnağa ....
Dert, gam, kahır ve marazalıklar yumağı olup çıkmıştı, Muzomuzun hayatı sonunda ...!
Direksiyon sallarken, aynada kendine bakarken, hele birde yürüttüğü onca çamaşır arasında..
Kendinden geçmişliklerde, onları koklamaya koyulurken, görseydiniz Muzoyu ..!
Özünüz bay vermez ....
Keder şarabını onun yerine içerek ...
Serkeşliklerde göz yumardınız, gam denizine daldıkça ..
Oysa, o, hep yaşardı içmeden sarhoşluklarda ..
Dalıp gittiği hülyalarda, koklamaya doyamadığı çalıntı eşyalarla geçerken kendinden ..
Hüzünlü bir ömür öyküsünün ..
Kayıp hayatın, içler acısı kahramanlığıyla baş başalığında ..
Sanardınız meşkle bir ayinde, geçmişti kendinden ilahi vecdle ..
Fetişşist Muzo bir sabah açamadığında hayata gözlerini ..
Odasındaki iplerde diziliydi rengarenk ganimetleri ..
Öldüğü güne dek, kimse bilmedi Muzonun halini ..
Fetişizme tutsaklığını ..
Kalabalıklar içinde çoğalan yalnızlığında, gömülürken Fetişist Muzo ..
Ardı sıra, öksüz kalan rengarenk ganimetleri, sessizce ağlıyorlardı odadaki ipte, hala ..
Odadaki ipte, hala ...!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

İmmenstaad / Almanya

09 / 07 / 2017

Saat ; 13_11

  YERİN .........., Bozuksa mayan, çürükse özün, fukaraysan onurdan-haysiyetten yana .... İlkesizlik ve omurgasızlıktan yana, kimse eline su...