17 Ekim 2024 Perşembe




 ALIP TA BAŞIMI, GİDİYORUM ....!


Fütursuz hoyratlıklarınızla, örseleme ve talanlarınızda ..
İncitmekle kalmadınız...
Bedenimin,ömrümün, ruhumun sırını ..
Darmadağın ettiniz ..
Hakaret dolu, aşağılamalarla yüklü, benzetme ve deyişinizle ...
''-Elinizin artıklığında, kirliğinde'',
Çorak topraklardan da beter hallerde, kodunuz beni ..
Yangınların ve hayatın kasırgalarının ..
Nefsinizin zulümlerinin, orta yerinde ..
Kuşatmalarınızda, değil soluksuz kalmak ...
Adeta, orama,burama dürtüşlerinizle...
'' - Evdinme, çıkta gel bir an önce , ey ölüm ....
Koma beni, bu zalımların, azap cenderesinde ..
Çıkta gel,bir an önce, sen geciktikçe, ben yaşarken ölüyorum taksit,taksit, için,için ''....
Demecesine, naçar koydunuz, beni ...!
Şimdi suçu,kabahati atarken bir birinizin üstüne, ben gittim, ben, gümbürtüye ..
Pisi, pisine, kahpece katletmelerle, ölüme ..
Görenimin, duyanımın, bilenimin ...
Üç günden sonra da olsa, garipliğimde ....
Soğuk suyla bile yuyanımın olmamışlığında ..!
Bilmem hem sizin,hem hayatın, hem de o, hep bahsedilip görünmeyenliğinde, meçhul feleğin...
Ne alıp-veremediği vardı da, benimle ?
Girdiniz kanıma, çatlattınız, her bir yanımı ...
Kanımın ve yürek yaralarımın ılgıt, ılgıt sızmacasına ..
El değmemiş kar ve toprağı , güneşi,hayatı yenice selamlamış ..
Kardelen masumluğunda ...
Attığınız çamurlarla, lekelemeye kalkıp ..
Bununla da, yetinmeyerek ..
Ön yargı ve peşin hükümlerle ...
Bağnazlıkla bezeli, sürü kültürünün, en bayağı, en aşağılık ve paçavra halleriyle ...
Kuduz itler, aç kurtlar ve leşçi çakallar gibi saldırarak ,üstüme,üstüme ..
İçine konan suyu,pekmezi ,sirkeyi tutamayıp sızdıran
Kırık küpe döndürdünüz, ömrümü, bedenimi ..
Şimdi sızım,sızım sızlayan ağrılarım, kahırlarım ve dinmeyen inlemelerimle..
'' -Vurmayın, yeter, ölüyorum '' yakarışlarım arasında ..
Hala ..
'' - VURUN KAHPEYE ! '' İlbizle, şerefsizlikle, bağnazlıkla kalıplaşmış mantığınız ve despotluğunuzla ...
Delik-deşik etmecesine ,vurup-kırmışlığınızla ...
Kan-revanlıkların mecalsizliğindeki ,can çekişmelerde ....
Beni tekmelerinizle, yerlerde sürüm, sürüm, süründürmecesine ...
Vicdanlarınızın yitip, öfkeden, gözlerinizi kan bürümüşlüğünde
Kıydınız canıma, vurdunuz delirmişlikle, her yanıma ..
Görünen beden acılarım ve hasarlarımdan da çok, acı veren ...
Ruhumun, umudumun,yaşama sevinci ve inancımın yerle yeksanlığında ..
Alın işte, rahat etsin, içiniz ..
Kanat çırparak ölüme gidiyorum şunun,şurasında ..
Şerefsiz katilliklerinizin, karanlığında ...
Gidiyorum, goncayken koparılıp, talan ve katledilen hayatımla İnsanlığımda, esamemin okunmamışlığında ...
Adımın yokluğunda kadınlığımla, ölüm denen o, meçhul aleme ...
Ruhumdaki yaranın, bedenimdekilerden de, derinliğinde ...
Katillerimin, sözüm ona meçhullüğünde, gerçeğindeyse ayan-beyanlığında ..
Ölüyorum, fail-i meçhullerin ürperten, ölüm yalnızlığında ..
Kim vurdu ya gitmelerin azabında,ölümü içip ...
Çatlayan bedenimden,ruhumdan sırların dökülüp, ölü canlığa belenmişliğinde ..
Her çizik ve derin yarada, suçunuzun ve parmak izlerinizin bende saklı kalmışlığında ...
Adaletin ve acımanın, olmayıp ..
Katillerimin, bulunamamışlığında ..
Elini-kolunu sallaya,sallaya dolaşmışlığında ..
Öldüğüm yaşta, yaşayacaklarımın..
Der-dest olup, hükümsüz kalmışlığında ..
Ölümün, kar yangınların da ...
Billur aklığından,kehribar sarısına dönüp,ölüm rengine belenen bedenimden, sızan kanlarda ..
Her yanımdan ..
KAN GÜLLERİ'nin fışkırmışlığında ...
Katillerimin, aranızda dolaşıp- durmuşluğunda ...
Sitemlerimin faydasızlığında ...
Alıp ta başımı, gidiyorum ....!
Alıp ta başımı, gidiyorum ....!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ/İSYANİ

Immenstaad / Almanya

09 / 10 / 2017

Saat ; 08_20 

 



ÇIKAR MI, DERSİN ?

Yaşadığım bunalımlarım, girdiğim çıkmazlarım ...
Hayatla tutuştuğum kavgalar da, hep yenik çıkmalarım...
Gün olur tersine döner de, feraha erer mi, ömrüm ?
Beni önüne katıp, sürüp-savuran yeller tersine dönüp ...
Ömrümün yelkenine dolup,ferahın sahiline sürer mi bir gün ?
Gönlümün hep umduğunu değilde, bulduğunu yemişliğinde ..
Kursağım muradına erer de .....
Eti, pilavı, hoşafı birde üstüne ,üstlük baklavayı bir arada görüp doyar mı, dersin ?
Yoksa Maazallah, dizilip ümüğüme, kalır mı gırtlağımda ?
Kuru yavan-acı soğana alışıp, unutalı balı-böreği ...
Şu gariban sırtta erittik eriteli, nice astarsız gömleği ...
Yorgunluktan helak olup, çalamamışlığımda dümbeleği ...
İşim-gücüm hep tersine, tersine gideli ...
Suya-sabuna hasretliğimizde ....
Bedenimiz, bite-pireye, keneye vatanlık etti-edeli ..
Sürüp-savurup tüketmişliğimizle hayalleri, düşleri ..
Hayatın belimizi, büküp, çenemizi kırmışlığında ...
Dökeli, ağzımdaki dişleri ..
Bu hallerimle, unutalı dolu, dolu gülmeleri ..
Kaçan talihin tayları, şirazeden çıkan aklımın yayları ..
Acırda bir gün, döner mi geri ?
Hep böyle gidecek değil ya, bu kervan ..
Ağadan-paşadan yana dönecek, değil ya devran ...
Kimbilir,olur ya bu garibide bir duyan çıkar ...
Talih, bahtımızı, Ağaların Kör Salih'de yuvamızı yapar ...
Olur ya hani şunun,şurasında, bir kıyak ..
Hep Muallimle cam, cama bakacak değil ya,
Pencerem bir günde yarim le cam, cama bakar da...
Sevinçten, gözüme uykular girmezse ....
Uyumaya, uyumasam da, rızamla, atlar misali, ayakta kestirsem ...
Benden delisi -divanesi bulur da, beni...
O ara, gördüğüm düşü, hayra yoran, çıkar mı dersin ?
Hayra yoran, çıkarmı dersin ?
Bunca çabaya, gayrete ve ısrara karşı ...
Hala gülmeyen yüzüm, güler mi ?
Rast gitmeyen işim, gücüm, talihim, düzelir mi ?
Oldum olası yoldan çıkık tekerim ..
Gün olur, yola girer de...
Gönlüm feraha, yolum düze, bahtım yaza çıkar mı, dersin ?
Bunca onmasaklıklarda, netameliklerde ...
Tuttuğumun elinde kalmışlığında ...
Umutlarımın üstüne değil zemheride ...
Temmuz sıcağında, kar yağmışlığında ..
Aydınlığı unutup, kararmalara kesen ruhum,
Ağarır da ana sütü gibi, akpacık çıkar mı, dersin ?
Serde, Hoca Nasreddin Üstadın torunu olmuşluğum da ..
Göle çaldığım maya tutar da, işlerim tıkırın da, keyfim gıcırın da olur da ..
Sevinçten gözüme uykular, girmezse ....
Uyumaya, uyumasam da, razılığımda atlar misali, ayakta kestirsem ...
Benden delisi -divanesi bulur da, beni...
O ara, gördüğüm düşü, hayra yoran, çıkar mı dersin ?
Gördüğüm düşü ...
Hayra yoran, çıkarmı dersin ?
Çıkar mı, dersin ?

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ/İSYANİ

Immenstaad / Almanya

09 / 10 / 2017

Saat ; 12_18

 





GELİN, KIYMAYIN ....

Gelin kıymayın, durduk yerde, hem anılarınızda ki yerlerini ..
Yüreğinizdeki, ömrünüzde ki izlerini ...
Öksüz-yetim kalan, tarihe mal olan ...
Hatta o, çocuksu saflıkla ifadesini bularak ..
'' - Bize, semadan, kandiller gibi ışıldayan, yıldızlardan bakan ! ''
Ölümsüz aşkların, göz yaşlarını ...
Dinleyip, kulak verin ..
Yaşayanlarının, alıp ta başını gitmişliğinde, ölüm denen o, muammalar atlasına ...
Hayatın yaşanmışlığın da, çağların uzun mu uzun karanlığında ..
Zamanların dehlizinde, sandığın da ..
An gelip küf, an gelip naftalin ..
Ama en çok ta, lavanta kokmuşluklarında ...
Günümüze ağan, ömrümüze armağan ...
Aşkların, buğulu bakışlarda ışıldayan göz yaşlarını, silmeye kalkmayın ..!
İncitmeyin onları ...
Bilir'misiniz ?
Ölümün gerçekliğinde ve değiştirilemez hükümranlığın da ve hükümdarlığın da ..
Hemen her şey ve hatta o, yaşanan ölümsüz aşklar bile, nafile ve naçar ...
Değil mi ki,işin ucunda ölüm var..
Hayatın kantarında acılar, gerçekler ve mutluluklarla at başı yarışan, mutsuzluklar ..
An gelip, gündüzünde bile karanlıklar ..
Gönül kırıklıkları, tıka-basa dolu mu dolu hüzünler ve hicranlar var ...
Böyleliğinde ve ölümün gümüşten de keskin, gerçekçi soğukluğunda ..
Yüreğinizi ısıtan, ölümsüz aşkların, göz yaşlarına dokunmayın, silmeyin ..
İncitmeyin ..
Onlar ki,yaşanmışlıklarıyla doğallıklarında ..
Durulukların da, güzeller ..
Ömürlerimizde, yüreklerimizde,ruhlarımızda,anılarımızda ...
Böyleliklerinde, yer edinmişler..
Haydi, gelin siz, siz olun ...
Sakın ha sakın, silmeyin , ölümsüz aşkların o, durumu duru ..
İçlere işleyen, nurani göz yaşlarını ...
Onlar da, hala yaşanan ve yaşanacak,yaşatılacak, güzellikler var ..
Efsaneliklerinde, gönüllerimizde taht kuran, kahramanlıklarıyla ..
Dilberler,sultanlar,haşmet ve zarafet abidesi ..
Anna Karenina'lar, Jan Eyre'ler, Jülliet'ler, Kleopatra'lar,Saba Melikesi Belkıs'lar...
Leylalar, Kamberler in Arzuları, Tahir'in Zöhresi,
Ferhat'a dağlar deldiren, Şirinler ...
Hasılı elvan elvan, güzellik ve renklerle bezeli ...
Yalınlık ve içtenlik sembolü, kadınlar ..
Tevazunun yıldızı erkekler, kibarlar, centilmenler, zorbalar ..
Hatta, Zorrolar, gönüllere taht kuran, yakışıklı haydutlar ..
Gönül çalanlar, yalı çapkınları ve kadın düşlerini süsleyen, yakışıklı Jigoloların muzip, bıyık altı gülüşleriyle ..
Kirpik ucu, melankolik bakışları var ...
Gelin, kıymayın, silmelere kalkmayın ... ..
Sararıp,solsa da ömürlerin ve gönüllerin Defteri Kebir'ine işlenen ..
Ölümsüz aşkların, göz yaşlarını ..
Silmelere, kalkmayın ...
Gelin, kıymayın ...!
Geliiiinnnnn....
Kıymaaaayııın ..!
Kıymayın ...!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Immenstaad / Almanya

09 / 10 / 2017

Saat ; 19_10

 



DOKUNMAYI BİL ............,


Dokunabildikçe yüreklere, yalınlık, içtenlik, tevazu ve içsellikli sevgiyle ..
Örülür ilmek, ilmek ...
Evrensel sevgiyle ve aşkın ilahi nuruyla, evren ...
Bunu ne iflah olmaz idealistlik, nede aşırı iyimserlik ..
Hatta saftiriklikler,saçmalıklar manzumesi say ...
İnanmak başarmanın, başarmak ilk adımın ..
İlk adım zafere giden o, malum uzun soluklu yürüyüşün ..
O kutsal yürüyüşte, gelecek zaferin başlangıcıdır.
İnançla donanmayan ve sevginin zırhını kuşanmayan için...
Hayal ötesi görülüp,sayılsa da, bu durum ..
Sağ duyudan ve gönül imbiğiyle, hayatın deneyim süzgecinden geçmişliğiyle, doğrulanmıştır ki ..
Bataklığın ve karanlığın ilacıdır ,kandilin yakıtı,fitilidir, umarsız evrensel sevgi ......
Balı alınıp, kavı kalmış, talan edilmiş, kovan eskilerine dönmüş ömürlerin ..
Karamsarlık ve bezginlikle, dünyanın ve insanlığın ..
O ürküten, kara delikleri olup, çıkmışlığında ..
Koruyabilmek için ömürleri, gönülleri, hayatları, şerden ve beladan ..
Sorgulanarak yaşanan bir hayattan derlenen..
İnci-mercan güzelliği sunabilmek gerek, yeniden insanlara ...
Teslim olmak yerine, karanlığa ve zorbalığa ..
İnşa edebilmek için aydınlık geleceği ve insanca bir düzeni ...
Unutmamalı ve hayat bize öğretip,göstermiştir ki ...
Donanımlar zayıfladıkça, sabırlar ve inançlar azaldıkça ...
Zaaflar ve korkular çıktıkça, ortaya ..
Pusuda yatan vampirler musallat olur, hayatlara, ruhlara ..
Sömürü ve zulüm çarkının, haksız rekabetlerde ve paranın kirinde ...
Akan insan kanında, dönüp durmuşluğunda ..
Belenir durur, hayatlar, acılara ....
Döner leş kargaları, küme, küme havada ...
Kast etmişlikle insanın, insanlığın canına, hayatına ...
An gelir, zulme göğüs gerilip, onurla direnilmişliğinde
Keskin bir kılıçtan da etkin ve etkilidir ....
Gönülden süzülüp, dillerde, yüreklerde, hafızalarda yer bulan, vatan tutan sözler ..
Kardeşin, kardeş kanına, ekmek doğramışlığında ..
Zehirli engerek diller çıkar,felaket tellalığında bela saçan halleriyle , ortaya ..
Hasetin, fesatın, kolkolalığın da ..
Teslim olurken hayat, ömürler, kentler ve ülkeler, korkuya, karanlığa ..
Zebanilerin saçtığı dehşete ve ölüme ..
Örgütlü mücadelenin de mayasının ....
Kararlı ve doğruya dönen duru dil, sağ duyu ve inançlı yürek sesi olmuşluğunda ..
Bilenirse zihinler, sorgulamanın ve sevginin, aydınlığın çarklarıyla, biley taşlarında ..
Korkuya set çekilir, meydanın kötüye bırakılmamışlığında ...
Yeniden kavuşur evren,hayat ve insanlık, sevginin aydınlığına ..
Yeter ki, dokun, dokunabilelim ve dokunmalara izin verebilelim ....
Sevgiyle ömürlere, yüreklere ve birbirimizin ruhlarına ..
Tıpkı, güneş gibidir .........
Öldürür, siler-süpürür karanlığın, nemin, çürüme ve küfün, kirin, pasın ....
O, öldürücü virüsünü ..
Gönülden, gönüle uzanan, sevgiyle bezenen o, gizemli yüreklerin yolunda !
Atıldıkça adımlar, dokunuldukça yürekler ..
Saflar, sevgide ve onurda birleşir, sıklaşır sonunda omuz, omuza ..
Yeter ki, dokun sen, dokunabildiğince, yüreğe ....
Onurla, aşkla ve umarsız sevgiyle ..
Göreceksin, engelleri aşmak, zor olmaktan çıkacak, sonunda ..
Sevgi,en güzel armağanlığında dokununca, yüreklere ...
Can suyu olur, hayat saçar ömürlere ...
Paylaşıp, bölüşebilmeli ortak idealliklerde sevgiyi ..
Vatan etmeli yürekleri, aşkla, sevgiye ...
O zaman ...
Göreceğiz, göreceksiniz ki ...
Ne ıraklıkların, ne yokların,yoklukların önemi kalır ..
Ne'de, sarp ve engebeli yolların zorluğu, aşılmazlığı ..
Umuda ve güneşe dönersek yüzümüzü, inançla ve kararlılıkla ...
Korkudan iz kalmaz,
Güvensizliğe, ihanete yer olmaz ....
Arı-duru içsel sevgiyle donanmış yüreklerde, gönüllerde ..
Aslolan inanmak ve lafla peynir gemisi yürütmelerin ....
Gayretkeşliklerinden, avarelik ve avanaklıklarından kurtularak ...
Erişip, açmayı bilmek yürekleri,gönülleri ...
Sevginin ortak ve evrensel diliyle ..
Onun içindir ki ...
Zoru, kolay kılmak istiyorsan, içtenlikle ve özveriyle, onurluca..
Dahası, hilesiz, hurdasız yalınlıklarda ...
İlk adımı,yüreklere sevgiyle dokunmaktan geçer, bunu unutma ..!
Ve koyulurken inançla yola, yüreğinin sesini dinlemişliğinde ..
Onun götürdüğü yere gitmelere koyulup, ömür adamışlıkla ..
Düş yola, inançla, dağarcığındaki azığının, su katılmamış sevgi olmuşluğunda ....!
Paydaşlıkta, bölüş ve çoğalt inancı, sevgiyi, aşkı ..
Bunun için kararlı ve onurlu ömür ..........
İnançla bezeli, sevgiye adanmış yürek yeter de artar, sana ..
Yeter ki, dokunmayı bil ve başar, sevgiyle yüreklere...!
Dokunmayı bil, sevgiyle yüreklere ..!


Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ/İSYANİ

Immenstaad / Almanya

09 / 10 / 2017

Saat ; 21_43





 İnsanlık var oldu, olalı ve hele ki yazılı tarihe geçti, geçeli ....,


Henüz, sevgiyi, inancı, aşkı ve beraberinde de pek tabi ki ihaneti, namussuzluğu, şerefsizliği, hainliği ve onursuzlukla,haysiyet cellatlığını ölçecek alet icat edilememiştir ..!

Ki, ilkel çağlarda da bu aletin mevcut olmadığını hayat, çağlar ve insanlık tarihi kanıtlamıştır ...

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ/İSYANİ

Immenstaad / Almanya

09 / 10 / 2017

Saat ; 23_58





Uzanır gider yollar, arzın ve ummanın bağrından,arşın doruğuna..


Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ/ İSYANİ 

Immenstaad / Almanya

10/10/2017


Saat; 23_33

  ÖMRÜMÜN DEFTER-İ KEBİR-İ'Nİ, HAYAL-İ SÜKUTLARDA ÇOĞALAN , KAHIRLA ....... SESSİZLİKLE YAĞAN, SİTEMLE ..... ELEM TEBESSÜMLERİNDE KAPA...