20 Aralık 2024 Cuma

 



ŞİİR;İNSANOĞLUNUN UTANCINA,ACISINA VE HESAP SORAMAMIŞLIĞININ EZİKLİĞİNE DİL OLUR.TARİHİN KARANLIĞINA IŞIK OLUR.



SÖYLEYİN ŞİMDİ,BANA SÖYLEYİN...

Ayıplı ve karanlık günlerin sancılarıyla kanar yüreğim. Beşer şaşarlığımda,unutsada aklım, hafızam,,, Sanmayın ki unutur yüreğim. Kor kor yanmışlığında.. Taptazedir hala yaram,yıllar,takvimler ve ömürler devrilsede üzerine..... Maraş feryad figan,alev alev haykırır küllenen ömürleriyle. Nasıl utanmam nasıl ,insan oluşumdan ? İnsanım diyenin,insana kıyışından...... Öfkelerine ,hırslarına,gözüdönmüşlüklerine dini bayrak yapışlarından..... Toprak toprak bağrında, Ölümü tatmışlığında karış karış sokaklarında,semalarında, Hala,çığlık çığlığa yankılanır dünün ayıplı günleri.. Ellerinde kan,yüreksizliklerinde kin ve nefretle.... Kan bürümüş gözleriyle,galebe çalmış öldürme hırslarıyla... Saldırıyor,hane hane ocakları körlemecesine Ağzı salyalı, kanlı itler.. Nice masum ömürleri katlederek .. Ölümü, acıyı ve utancı sunuyor cellatlar. Kente ve insan soyuna.. Kudurdukça kudurarak doymuyorlar, Kan döküp,can almaya. Hangisini desem size? Dilim varmaz,yüreğim dayanmaz buna .. Dün,ayıplı tarihin karanlığında .. Kerbelada,Sivasta,Çorumda,Dersimde,Maraşta Ölüm sundu çakallar ölüm.... Uluya uluya, kör karanlıklarda....... Hain pusularda,puşt zulalarında.. Kahpece kusuyorlar ölümü,kusuyorlar hala.. Ve, sunmaktalar körpecik masum ömürlere ölümü.. Kana doymamışlıklarıyla Ülkem Anadoluda.... İnsanımı boğarak acıya,gözyaşına. Nasıl utanmam insan oluşumdan, nasıl? İnsanlığın yüz karası katillere hesap soramamışlığımda, Söyleyin şimdi bana, söyleyin ey insan soyu..! Mualla YASSIBAŞ Hildesheim/Almanya 25/12/2009 Saat:01_20 24 ARALIK 1978, MARAŞ KATLİAMI Nurettin Çalışkan ncaliskan@dogus.edu.tr Balıkların hafızası üç saniyeliktir... Onun içindir ki Akvaryumda iken okyanusta sanırlar kendilerini.. Her gün onlarca insanın öldürüldüğü yıllardı 70 li yılların sonları. Okullar, kahveler basılıyor, bombalanıyordu. Bir �iç savaş� görünümü vardı bütün yurtta. Bir yandan faşist saldırılar sürerken, diğer yandan bu saldırı karşısında kendini koruyanlar bulunuyordu. Sağ-Sol çatışması, Alevi-Sünni kavgası değildi yaşanan. 24 Aralık 78, Maraş katliamını olarak yazıldı tarihe. 19 Aralık : Maraş'ta faşistlerin propaganda aracı haline gelen Cüneyt Arkın' ın "Güneş Ne Zaman Doğacak" filminin gösterildiği Çiçek Sinemasının faşistler tarafından bombalanmasıyla olaylar gelişmeye başladı. 20 Aralık : Saat 20.00 sıralarında bu kez de, Yeni Mahalle'de sol görüşlülerin ve Alevilerin devam ettiği Akın Kıraathanesi'ne patlayıcı madde atıldı ve iki kişi ağır yaralandı. 21 Aralık : Kendi attıkları bombaya "misilleme" olarak 21 Aralık günü faşistler Maraş Meslek Lisesi öğretmenlerinden , TÖB-DER üyesi, Hacı ÇOLAK ve Mustafa YÜZBAŞIOĞLU öldürdüler. 22 Aralık : Faşistler öğretmenlerin cenaze törenine saldırdılar. 23 Aralık : "Allah adına savaş"a (cihat) çağrılan Maraş köylerinden gelenlerin katılımıyla Maraş katliamı başlatıldı. 23-25 Aralık 1978'de Kahramanmaraş'ta yaşamını yitirenler Mustafa ACINIKLI Osman ANDIZ Ali AKINCI Hasan AKIRMAK Gülsüm AKIRMAK Musa ALTUN Adem ARMUT Zeynep AYDOĞAN (Ev Hanımı) Ali ASLAN Memili BAKICI Elif BALTA (Ev Hanımı) M. Ali BALTA Cemal BAYIR Fatma BAZ Hüseyin BAZ Yılmaz BAZ Şiho BEKAR Hacı BIYIKLI Bayram BİL Ali BİLMEZ Hasan BİLMEZ İbrahim BİLMEZ Fatma BİLMEZ (Ev Hanımı) Hacı Bektaş BOZKURT Nihat BOZKURT Hasan CENGİZ Hüseyin CEREN Cennet ÇİMEN Ökkeş DALKIRAN Ali DOĞAN Mehmet DUMAN İmam ERGÖNÜL Hüseyin ERGÖNÜL Güllü ERGÖNÜL (Ev Hanımı) Mehmet ERGÜNDÜZ Evliya ERMİŞ Musa FUNDA Hatice GÖRÜR (Ev Hanımı) Kamil GÜLŞEN Hasan ILDIRCAN Ökkeş İNCE Sebahat İŞBİLİR (Ev Hanımı) Hacı Veli İŞBİLİR Ali Rıza İŞBİLİR Mehmet İŞBİLİR Mehmet KAHVECİ Şah İsmail KALAYCI Veysel KALKANDELEN Abdullah KANDEMİR İsmail KARACA Cemil KARADUTLU Abbas KARAKIZ Mehdi KÖKLÜ Ercan KÖŞE Hasan KÜÇÜKKAYA Yusuf LAKAP Yusuf LEVENDİZ Mehmet MENGÜCEK Süleyman METİN Hasan NERGİZ İsmail NERGİS Zeynep NERGİZ (Ev Hanımı) Kemal ÖZDEMİR Cennet ÖZDEMİR (Ev Hanımı) Hasan ÖZTAŞ Abdullah POLAT Mehmet SAĞLAM Ali SAĞLAM Fidan SUNA (Ev Hanımı) Ali SUNA Esma SUNA (Ev Hanımı) Mehmet SUNA Necati PARAMIŞ İsmail TERCAN Kalender TOKLU Hüseyin TOKLU Mehmet TORUN Nazım TOSUN Ali TRAŞ Aziz TÜZÜN Kezban USTA (Ev Hanımı) İbrahim USTA Abidin UZUNPINAR Ali UZUNPINAR Hasan UZUNPINAR Ali ÜN Kamil ÜN Zekeriya ÜN Gülşen ÜN (Ev Hanımı) Mahmut ÜNAL Malik ÜNVER Döndü ÜNVER (Ev Hanımı) Zühre ÜNVER (Ev Hanımı) İbrahim ÜNVER Malik ÜNVER Bünyamin VAROL Zöhre YILDIRIM Abdurrahman YILDIRIM Zeki YILDIRIM Mehmet YILDIZ Veli YILDIZ Ahmet YILDIZ Ali YILMAZ Hatice YILMAZ (Ev Hanımı) Hüseyin YILMAZ Hamza YILMAZ Hüseyin YÜZÜAK Hasan YÜZÜK Derviş ZÜLKÜFLÜ Katliamın bilançosu 25 Aralık gecesi saldırılar sona erdi. Sıra katliamın bilançosunun çıkarılmasına gelmişti. Ölü sayısı 111 Yaralı sayısı 1000'in üstünde Tahrip edilerek yakılan ev 552 Tahrip edilerek yakılan işyeri 289 Yakılan oto 8 Saldırılar durmuş ama halkın korkusu durmamıştı. Yaşananların soykırım sonrasında Maraş'taki Alevi nüfusun yüzde 80'inin kenti terk ediyordu . Davanın sonucu Adana, Kahramanmaraş, Gaziantep, Adıyaman, Hatay İlleri Sıkıyönetim Askeri Komutanlığı 1 Numaralı Askeri Mahkemesinin (Esas No: 1980/82, Karar No: 1980/520 sayılı) gerekçeli kararı: Hakkında dava açılan sanık sayısı 804 Ölüm cezasını alanlar 29 Müebbet hapis cezası alanlar 7 15-24 yıl arası hapis cezası alanlar 7 10-15 yıl arası hapis cezası alanlar 29 5-10 yıl arası hapis cezası alanlar 259 1-5 yıl arası hapis cezası alanlar 26 Beraat edenler 379 Karar aşamasında firarda olanlar, çeşitli nedenlerle davası tefrik edilenler ve ölümle davası düşenlerin toplamı: 68 oldu. Ölüm ve müebbet cezalarının dışındaki diğer hapis cezalarında 1/6 arasında indirim uygulandı, cezalar daha da azaltıldı. Mahkemenin kararı, Yargıtay'da bozuldu. Yeniden yargılama, Yargıtay süreci vb. idam cezaları uygulanamadı. Hafif cezalarla dosya kapandı. Kahramanmaraş katliamı sonrasında, Ecevit hükümeti 26 Aralık'ta toplanan Bakanlar Kurulu'nda 13 ilde sıkıyönetim ilan ediyordu. Maraş'ta olan bir savaş değildi, bir katliamdı. Bunun adına �anarşi� denmez, �sağ-sol çatışması� da denmez. Bu, �Alevi-Sünni çatışması� da değildi. Olaylar, ne bir rastlantı, ne de "halkın galeyana gelmesi" sonucu olmuştu. Olaylar aylar öncesinden planlanmış ve programa konulmuştur. Maraş'ta olan plânlı ve örgütlü bir faşist saldırıydı. Amaç * Polis devleti yaratmaktı * Gelişen muhalefetin önünü kesmekti * Toplumsal yığınları terörle sindirmek, içlerine korku salmaktı * �öteki�ni yok saymak, �tek tip� insan yaratmaktı * Ekonomik programın önünde engel oluşturan işçi sendikalarını dağıtmaktı * Sıkıyönetimi çağırmaktı * Bir darbenin hazırlanmasıydı Dün sağ-sol çatışması, alevi-sünni kavgası olarak kullanılan gerekçelerle sürdürülüyordu baskılar, bugün Kürt-Türk ayrımı üzerinden. Dün MHP vardı katliamlarda, bugün �hassas Türk vatandaşı� MHP'liler linç girişimlerinde. Dün Kontr-gerilla, ETKO, TİT gibi isimler vardı saldırılarda provokasyon eylemlerinde, bugün derin devlet adıyla tanımlanan ilişkiler yumağı Susurluk'ta, Şemdinli'de. Dün �komünistler camiyi bombaladı� gerekçesi vardı, bugün �bayrağımız ayaklar altına alındı�. Dün düşünürler, yazarlar, gazeteciler saldırıya uğruyor, öldürülüyordu, bugün aynı saldırı düşünürlere ve yazarlara sürmekte. Dün tanklar, panzerler vardı muhalefetin önüne konulan, bugün protesto eylemine katılan 10.000 lerin üzerinde F-16 lar uçuruluyor. Dün katliamlarda, saldırılarda adı geçenler bugün �kahraman�, milletvekili, klüp başkanları. Dün �komünizm geliyor� tehdidi vardı, bugün �ülkemiz parçalanıyor�. Ve yine hafızamız zayıf, �barışı seven� Total redçi Mehmet Tarhan yargılanıyor, Dünyada 19 Ülkede dayanışma içinde onunla, yurdum insanı sessiz... Emil Galip SANDALCI'nın 26 Aralık 1979 tarihinde Demokrat gazetesinde �Zamandır� başlıklı yazısında: � Kuşkusuz içinde yaşadığımız şu kokuşmuş, kanlı, haksız ve eşitsiz rezil ortamda faşizme, emperyalizme, şovenizme vb. karşı olacağımızı açıklamak doğaldır. Eğer asfalt yol üzerine kapaklanmış cesedi gazete kağıtları ile örtülü profesör dostumuzun (Orhan TÜTENGİL) öpülesi ak saçlı cansız başını TV ekranlarında seyrederseniz ve de cenazesinde -katili imişcesine- dipçiklenirseniz, ya da eşinizin, oğlunuzun, kardeşinizin, babanızın kanlı et parçalarını duvarlardan kazırsanız, gözü gitmiş, kolu bacağı kopmuş, delik deşik edilmiş, felç olmuş, tabanları patlatılmış, elektrikle delirtilmiş, ardına cop sokulmuş insanları tanır, bilirseniz... Elbette faşizmin yanında değilsiniz. Eğer insansanız, Hitlerleri, Himlerleri kıskandıracak Kahramanmaraş kıyımının yapıldığı bu ülkede şovenizm karşısına dikileceksiniz...� diyordu.

19 Aralık 2024 Perşembe

 



SON PİŞMANLIĞIN FAYDASIZLIĞINDA .....

NE ARARSAN KENDİNDE ARA ........!

Zamanın ve hayatın aynasında yüzleşip, durulanmacasına düne, ömrüme, kendime, baktım ...
Kantarın topuzunun sık, sık ve ağırlığını hissettirip, ezmecesine, iç acıtmacasına kaçmışlığında ......
İliklerime dek hissederek, gördüm ki ....
Riya, ihanet, hüsran ve hüzün kompartımanı, hınca hınç dolmuş ...!
Kırgınlıklar, küskünlükler, isyanlar, diş bilemeler, beddualar, ahlar, tövbelerle, pişmanlıklar, havada uçuşuyor .....
Bu iç, içeliklerle, keşmekeşliğin egemenliğinde, kasvetin dört bir koldan üstüme, üstüme abanmışlığında .....
Kendime yer bulamamışlığın, aitsizliklerde bir yerelere sığıp, ilişemeyişin huzursuzluğu ve kasvetiyle .....
Kamçılandıkça şahlanan afakanların basıp, düpe düz alenen daral gelmişliğinde ....
Bu kaostan sıyrılıp, iç kararmasından kurtulmak dürtüsüyle, can havliyle uzattım başımı pencereye ....
O an imdadıma yetişen cam aralığından yüzüme vuran yelin, rehaveti ve çoğalan iç huzuruyla gezindim durdum .....
Başına buyruklukların bayraktarlığında, muammalı, tedirgin yolculukta anı, anı, yıl, yıl ......!
Zamanının, tıpkı bu trenin hızla yol alışı gibi, dört nala dur-duraksız yol almışlığında .......
Bu baş döndürücü hızda, silindi yüzler ve karışıp, muğlaklaşarak bulandı, birbirine karışan elvan türlü çehrelerle, görüntüler ......!
Sonra ....
Bir an geldi, içimden geçen kentler, yollar, raylar ve trenlerde ki koşuşturmalarda, hıltım çıkmışlığında ......
Ben, bana yük olup çıkmışlığımda, vicdan arastamda yitti, gitti tüm bulanıklıklar ve ......
Duru mu duru sükun ummanında, kala kaldım, ben, benle ...
Baş başalıklarda, eteğimdeki taşlarla, gözlerimdeki yaşların dökülüp, sergen olmuşluğunda ......
Hissettiğim tarifsiz iç huzuruyla .....
O an anladım ki, herşey bende başlayıp, bende bitiyor .....
HER ŞEY, BENDE BAŞLAYIP, BENDE BİTİYOR ........!
Bundandır ki .....
Şaşkınlığın, nedametle, hoş görünün iç, içe geçmişliğinde ....
Taşan yüreğimden, sözcükler döküldü, dilime-dudağıma, dahası ....
Vicdanımın arastasıyla, ruhumun, zamanın ve hayatın aynasına ...
Dedi ki, huzura aç o, iç sesim ........
<< - Ne ararsan kendinde ara ........ >>
NE ARARSAN KENDİNDE ARA .......!
Halen süregiden ömür yolculuğumla, yolumda, bir başınalığın sükununda, kulak vermişliğimle ben, bana ......
İçimde çoğalan duruluğun, arınmışlığın sükunu ve rehavetiyle, huzurla, baktım ufka ......
Öyle-böyle olmayan tarifsiz dingin mi dingin ummana dalmaların özgüvenimi, dahası .....
Eksilip-yitmeye yüz tutan sağ duyumu ve gönül dinginliğimi arıtırıp, pekiştirmişliğinde ......
Gönül penceremle, yürek kapımın kendine özgü hoşnutlukla aralanıp, huzura teslim olmuşluğunda .......
O sesler ve kah yiten .....
Kah, çoğalan sözcüklerle, duygularla nakarat, nakarat coşkuyla yineleniyordu o, kelam ........
Titrek dudaklarımla, ruhumun ve yüreğimin derinliklerinde ...
'' - Son pişmanlığın faydasızlığında, ne ararsan kendinde ara ......! ''
SON PİŞMANLIĞIN FAYDASIZLIĞINDA .....
NE ARARSAN KENDİNDE ARA ........!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

Immenstaad / Almanya

19 / 12 / 2024 - Perşembe

Saat ; 02_20

17 Aralık 2024 Salı

 

KIRIK-DÖKÜK ÖMÜR MENKIBESİNİN, YİTİK KAHRAMANI, OLUP, ÇIKARLAR ......


YİTİK KAHRAMANI, OLUP, ÇIKARLAR .......!

Ömrü billah HAYAT denen ZORBA'nın kahrına, gazabına kurban gidip, abonesi olan .......
Ceberrut'un, öfkesiyle, inadıyla ardından seyirtmesinden helak olup, hıltı çıkmış, soluğu kesilmiş .....
Hayat vurgunu, insan eskisi telef ömür sahibi, kim vurduya giden ve her nedense, hep .....
Hapı yutan, bok yoluna giden NİYAZİ'likten, hiç kurtulamayan, yenik ömür sahibi nice '' YİTİK GARİBAN ... ''
HAYAT ALFABESİ'Nİ, hep tersten ve sondan okuyan .......
Hayatın sillesini yemelerde, helak olmlarda ŞAMAR OĞLANI kesilip, böyleliğinde nam salan, ün yapan ......
GAZAP ARTIĞI, UMUT VE MUTLULUK FUKARASI GARİBAN, olarak DAMGALANIP ....
<< - ADI ÇIKMIŞ DOKUZA, İNMEZ SEKİZE ...! >> Halleri, oldum olası ve her halükarla, her dem'de .....
Adeta, üstüne dört yüz dört' le yapışıp, çıkmayan etiketiyle anılıp, ömür eskitip, yıl tüketensen .....
Doluya koyup, aldıramadığın ......
Boşa koyup, dolduramadığın fikir, düşünce, gerekçe ve olguları ....
Ömür dehlizine tıkıştırıp, sığıştıranlar .....
Yaldır-yapalak, yelken-kürek ve dahası .....
Kah, tökezleyip,
Kah, düşüp-kalkarak ....
Hengameli hayat yoluyla, yolculuğunda, son nefese ramak kalma hallerinde .......
Sağ duyuyla, yürek sesine kulak verdiklerinde alıp, duyacakları gerekçe, gerçek ve sonucu duymaktan, ürktükleri için ....
'' - Yanıtından korktukları soruyu ...! '' Sürekli erteler ve kaçamaklarda heba ettikleri zamanı, ömrü, dahası, <<- HAYATI ISKALAMAYI '' Göze alarak ...
Hem yüzleşmeleri, hem de gerçekleri ertelerken .....
İşin özünde, kendi ömürleriyle, yaşananlar, gerçek yada yükleri, HALININ ALTINA SÜPÜRÜP .....
Kendilerinden kaçarken ....!
Kendilerini aldattıkları gerçeğini de, alenen yadsımaktan geri durmayarak ....
Sadece, düpe düz kendilerine ihanet ve kötülük yapmakla kalmazlar ...
Gerek, farkındasızlıkla .....
Gerekse de, gizli-kapaklı hatta....
'' BİLE, BİLE LADES '' Diyerek, ayaklarına ilmek takar yada .....
FELAKET VE GAYYA KUYUSUNA DÜŞÜP ...
Kendi hazin sonlarını yaşar ve iflaslarını ilan ederler .......!
Bu hallere tutsaklar ........,
<< -CELLATLARININ, KENDİLERİ OLMUŞLUĞUNDA ...! >>,
CANA, KANA, ÖMÜRLERE VE ÖLÜLERE DOYMAYAN ....
AÇ GÖZLÜ, OBUR KARA TOPRAĞIN SİNESİNE KÜRELENİP, DEFTERLERİNİ DÜREREK .....
Artlarında kalan, hüzne kesik, ıskalamaların acısına bulamaçlı ......!
KARANLIK, KARA, SIRLARLA, MUAMMALARLA BEZELİ, KIRIK-DÖKÜK ÖMÜR MENKIBESİNİN,
'' -YİTİK KAHRAMAN' I '' OLUP, ÇIKARLAR .....
KIRIK-DÖKÜK ÖMÜR MENKIBESİNİN, YİTİK KAHRAMANI, OLUP, ÇIKARLAR ......
YİTİK KAHRAMAN'I, OLUP, ÇIKARLAR .......!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

Immenstaad / Almanya

17 / 12 / 2024 - Salı

Saat ; 19_20





 








AŞKIN, HAYAT BULMUŞ HALİSİN ....... ..!

Tarifsizliklerde sevdim, yalnızlıklarla, hüzünlerin gölgesinde büyüttüm seni, sevdamı içimde ......
Ömrümün hayat süzgecinden geçmişliğinde, katmerlenen duyguların şekillendirmişliğinde ......
. Sen, hayatın, sevginin ve aşkın hayat bulmuş halisin .......
SEN, HAYATIN, SEVGİNİN VE AŞKIN, HAYAT BULMUŞ HALİSİN .......
AŞKIN, HAYAT BULMUŞ HALİSİN ....... ..! Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ Immenstaad / Almanya 17 / 12 / 2024 - Salı Saat ; 12_42

15 Aralık 2024 Pazar

 






ENİNDE-SONUNDA ...!


Anladım ki ...,
Yüreğimi en çok acıtan ve derinden, derine sürekli kanatan ..
Hiç çıkmamacasına ona batan ayrılık denen kıymığın acısısıydı ..
O gün bu gündür ..Yani ...
Vedasız gidişlere çıktığın günden beri ..
Hiç gülmedi ne yüzüm ne de kan ağlayan yüreğim ..
Ne'de, kan ağlayan yüreğim ..
Çünkü;
Ayrılık denen kıymık ve hasret denen yara hep yeni,hep taze ..
Bilirim ki ..,
Meftime sebep olacaksın o, yaranın kaynağı sen, eninde-sonunda ...!
Eninde-sonunda ...!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

İmmenstaad / Almanya

07 / 07 / 2017

Saat ; 15_09








YUTULDUK ....

MUTSUZLUĞUN GİRDAPLARINDA !

Adres sormayan, serseri kör kurşundan da beterliklerde ..
Yangının ve acının tüm yakıcılığıyla, içime işleyip ..
Tepeden, tırnağa sarmışlığında, vurdun, beni ..
Değil, sadece cevherimi apansız karartmacasına can evimden, yüreğimden ..
Zerre, zerre parçalayıp, dağıtarak içime işlemecesine
Ta ruhumun derininden ....
Camdaki mermi deliği kapanır, kapanmaya, olmadı sökülür atılır da ..
Oysa ki ....
Açtığın bu ölümcül yara, ne sökülüp, atılır ...
Ne'de, iflah edip, ondurur, beni ..
Meftime sebepsin, gül yüzlüm ..
Oysa, nasıl da ılıcık ve adeta ....
An be an, içe daha çok işleyen ...
Bir sam yeli güzelliğinde başlamıştı, aşkımızın öyküsü ..
Sulara, kumlara, yele-güne ve semanın mavi atlasına yazılmacasına ...
Kandillerin ve bulutların tanıklığında, gök kubbeye kazınmacasına ...
Kim derdi ki, bir kör kurşundan da beter acılarda ve elemin ...
Ölümün, kar yangınlarında bitip ....
Yele-kuza, küle-dumana karışmacasına ...
Hüsranın yıkıntılarında, yerle yeksan olacak, diye ..
Ne sıradan, alala de biri ve bir ilişki ..
Ne gelip-geçici, gönül oyunu ....
Ne bir yara, nede bir fırtınaydın, benim için ..
Önce, can suyum, hayat ışığım ..
Beraberinde ve ardı sırada depremim, ecelim, ömrümün sonu ..
Karanlıkların ve felaketlerin kaynağı ve sahibiydin ..
Uzanıp sararken ellerimiz hayata,mutluluğa, aşkla ..
Ne, nasıl oldu da koptu birden bire aramızda ve ruhumuzda fırtına ?
Gök, yere karıştı, adeta ..
Böylesine tarifsiz bir felaketle ...
Afatlar ve hezeyan, korku, hüsran depremlerinde ...
Tarumar oldu, ömrümüz ve gönüllerimiz ..
Cehennem ateşlerinden de beter, kor yangınlarda ...
Ruhumuzun, kan gülleri olup açmışlığında ..
Öle kaldı, yüreğimizin ve gönlümüzün, aşk çiçekleri ..
Takvim yaprakları, misali ....
Önlenemezliklerde, apansızca kopup, savrulduk ...
Ağaç dalları ve çiçekleri gibi kırılıp, harap olduk ..
Ne düzen tutar, ne'de, dikiş ve yama ....!
Geliverdik apansız, tufandan da beter bir sona ....
Tarifsiz ve sınırsızca, deli-divaneliklerde severken ..
Savrulduk, ayrılığın kasırgasında ..
Zamansızlığın ve naçarlığın çarmıhında ...
İşkencede ve azapta, asılı kaldı yüreklerimiz ve ruhlarımız ..
Tilledeki, bayat et misali ....
İçin, için çürümecesine, morardı ,kala kaldı, öylece ....!
Bin bir güçlükte inadına direnerek, var edipte, yarattığımız aşkı ....
Ellerimizle mahvedip, yıkmışlığımızla ..
Kavrulup, kıvrandık olursuzluğun kör sancılarında ..!
Ne umduk, ne bulduk, sonunda ..?
Aşka ve birbirimize doyamamışlığın, açlık ve korku dehlizlerinde ..
Kaybolduk, kör karanlıklarda
Ve, çırpındıkça battık, hatalar bataklığın da ...
Aşkın ve ömürlerimizin, katline ferman yazmışlığımızla ..
Yakıp, yıkıp, kül ettik, ömürlerimizi ve aşkı, sonun da .
Aslı,astarı olmayan ..
Bir incir çekirdeğini bile doldurmayan, eften-püften sebepler ve yenildiğimiz egolarımız ..
Yenemediğimiz saplantılarımız, körü, körüne inatlarımızla .
Eninde-sonunda, inatla cebelleşmişliğimizle, kıçlarımızla ..
Hem donlarımıza, hem de güzelim ve masum mu masum ,
Dupduru, pürü-pak bir aşkın içine sıçtık, sonunda ....
Dur, durak bilmeyen kavgalarımız da ...
Birlikte yuvarlandık, dipsiz uçurumlara ...
Yutulduk, mutsuzluk girdaplarında ..!
Yutulduk, mutsuzluk girdaplarında …!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ/İSYANİ

İmmenstaad / Almanya

11 / 07 / 2017

Saat ; 12_10 

GÖZ BEBEKLERİNDE SAKLIDIR, KORKULARIN ....!

  İmrentiyi, tiksintiye , zoru, kolaya, kolayı, zora, oluru, olmaza, olanaklıyı, olanaksız, sevgiyi, nefrete döndüren ...... Hükmeden ve boy...