YUTULDUK ....
MUTSUZLUĞUN GİRDAPLARINDA !Adres sormayan, serseri kör kurşundan da beterliklerde ..
Yangının ve acının tüm yakıcılığıyla, içime işleyip ..
Tepeden, tırnağa sarmışlığında, vurdun, beni ..
Değil, sadece cevherimi apansız karartmacasına can evimden, yüreğimden ..
Zerre, zerre parçalayıp, dağıtarak içime işlemecesine
Ta ruhumun derininden ....
Camdaki mermi deliği kapanır, kapanmaya, olmadı sökülür atılır da ..
Oysa ki ....
Açtığın bu ölümcül yara, ne sökülüp, atılır ...
Ne'de, iflah edip, ondurur, beni ..
Meftime sebepsin, gül yüzlüm ..
Oysa, nasıl da ılıcık ve adeta ....
An be an, içe daha çok işleyen ...
Bir sam yeli güzelliğinde başlamıştı, aşkımızın öyküsü ..
Sulara, kumlara, yele-güne ve semanın mavi atlasına yazılmacasına ...
Kandillerin ve bulutların tanıklığında, gök kubbeye kazınmacasına ...
Kim derdi ki, bir kör kurşundan da beter acılarda ve elemin ...
Ölümün, kar yangınlarında bitip ....
Yele-kuza, küle-dumana karışmacasına ...
Hüsranın yıkıntılarında, yerle yeksan olacak, diye ..
Ne sıradan, alala de biri ve bir ilişki ..
Ne gelip-geçici, gönül oyunu ....
Ne bir yara, nede bir fırtınaydın, benim için ..
Önce, can suyum, hayat ışığım ..
Beraberinde ve ardı sırada depremim, ecelim, ömrümün sonu ..
Karanlıkların ve felaketlerin kaynağı ve sahibiydin ..
Uzanıp sararken ellerimiz hayata,mutluluğa, aşkla ..
Ne, nasıl oldu da koptu birden bire aramızda ve ruhumuzda fırtına ?
Gök, yere karıştı, adeta ..
Böylesine tarifsiz bir felaketle ...
Afatlar ve hezeyan, korku, hüsran depremlerinde ...
Tarumar oldu, ömrümüz ve gönüllerimiz ..
Cehennem ateşlerinden de beter, kor yangınlarda ...
Ruhumuzun, kan gülleri olup açmışlığında ..
Öle kaldı, yüreğimizin ve gönlümüzün, aşk çiçekleri ..
Takvim yaprakları, misali ....
Önlenemezliklerde, apansızca kopup, savrulduk ...
Ağaç dalları ve çiçekleri gibi kırılıp, harap olduk ..
Ne düzen tutar, ne'de, dikiş ve yama ....!
Geliverdik apansız, tufandan da beter bir sona ....
Tarifsiz ve sınırsızca, deli-divaneliklerde severken ..
Savrulduk, ayrılığın kasırgasında ..
Zamansızlığın ve naçarlığın çarmıhında ...
İşkencede ve azapta, asılı kaldı yüreklerimiz ve ruhlarımız ..
Tilledeki, bayat et misali ....
İçin, için çürümecesine, morardı ,kala kaldı, öylece ....!
Bin bir güçlükte inadına direnerek, var edipte, yarattığımız aşkı ....
Ellerimizle mahvedip, yıkmışlığımızla ..
Kavrulup, kıvrandık olursuzluğun kör sancılarında ..!
Ne umduk, ne bulduk, sonunda ..?
Aşka ve birbirimize doyamamışlığın, açlık ve korku dehlizlerinde ..
Kaybolduk, kör karanlıklarda
Ve, çırpındıkça battık, hatalar bataklığın da ...
Aşkın ve ömürlerimizin, katline ferman yazmışlığımızla ..
Yakıp, yıkıp, kül ettik, ömürlerimizi ve aşkı, sonun da .
Aslı,astarı olmayan ..
Bir incir çekirdeğini bile doldurmayan, eften-püften sebepler ve yenildiğimiz egolarımız ..
Yenemediğimiz saplantılarımız, körü, körüne inatlarımızla .
Eninde-sonunda, inatla cebelleşmişliğimizle, kıçlarımızla ..
Hem donlarımıza, hem de güzelim ve masum mu masum ,
Dupduru, pürü-pak bir aşkın içine sıçtık, sonunda ....
Dur, durak bilmeyen kavgalarımız da ...
Birlikte yuvarlandık, dipsiz uçurumlara ...
Yutulduk, mutsuzluk girdaplarında ..!
Yutulduk, mutsuzluk girdaplarında …!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ/İSYANİ
İmmenstaad / Almanya
11 / 07 / 2017
Saat ; 12_10
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder