7 Aralık 2016 Çarşamba


SOĞUK YATAKLARDA ....

Yataklarda üşür, düşünce yalnızlığa ve terk edilmişliğe ...
İnsan bedeninin sıcaklığı, düşsel renk güzellikleri ..
Sarmaş-dolaşlıklarda yaşadıkları iç içelikler yok oldukça ...
Zerrelerine dek işler, yalnızlığın soğuğu ..
Kahır gecelerinde yatanını özlemek zor gelir, onlara da..
Tıpkı, bana zor ve zul geldiği gibi ..
Sevgi çiçek açardı, bir zamanlar yatağımda ..
Sevgilinin bedenine, kokusuna,teninin sıcaklığına benimkiler karışınca..
Oysa ya şimdi öylemi ?
İlelebet terk edeli sevgilimin, eşimin, can yoldaşımın bedeni ..
Beni ve paydaşlıklarda nice güzel birlikteliklere yelken açtığımız ....
Sarı sıcak hazlara ve mutluluklara mekan olup, kucak açan yatağımız..
Sarar, sarmalardı bizi haz ve sıcaklıkla ..
Can yoldaşım yelken açalı ölüm denen ummana ..
Gönlüm, ruhum, bedenim misali ..
Gecem, gündüzüm, anlarım ve yatağımda öksüz ve boynu bükük kaldı ..
O gün- bu gündür ..
Ben gibi
İçi ve ruhu üşüyen yatağımda ..
O, eski büyülü ve albenili anları ve haz dolu zamanları ...
Sevgiyle bezeli anıları hasret ve elemle arar..
Çoğalttığı yalnızlığın ağır kurşini havasını solur oldu, için,için tükenip
Elemlere teslim olmuşluğun naçarlığıyla ..
Önce sıcaklığı yitti, sonra neşesi ve haz saçan büyülü hali ..
Şimdilerde ..
Bencileyin yalnızlığa yenileli..
Gecem, yatağım ve ruhum azap içiyor, azap ...
Zaman denen bu kara dehlizde, o malum günü beklemişlikle !
Göz yaşlarımızı kimselerin görüp bilmemişliğinde ..
Hep içimize ata, ata içimiz karadı içimiz, sonunda..
Huzursuzca dönenip durduğum taştan da sert ve soğuk gelen yatağımda
Uykusuz sabahları karşıladığım o, yorgun gecelerim de..
Yalnızlığın soğuk koridorlarında tüneyerek günler ve yıllar geçireli ..
Ben garip misali ....
İliklerine dek ayaza kesen ve o eski sıcak günlere özlem çoğaltan ..
Soğuk yataklarda uykusuz günlerde
Kahır dolu ömürle ...
Azap çoğaltıp, gün tüketmek nasılda ağır ve kahredicidir bir bilseniz..
Soğuk yatak..
Darma-dağınıklıklarda çile çoğaltan ömür ..
Yalnızlığın elem meyinde esrikleşen, beden ve gece..
Nasılda azabı içer bir bilseniz, sessizce..
Yalnızlığa teslimiyetin kahreden ezinçlerinde..
Dönüp baktığımda biçare gecenin içinde..
Hıçkırıklara gömülmüşlüğümde..
Elemime yoldaş, azaplarıma paydaş ..
Ömrüme sırdaş olur, soğuk yataklar ..
Ben, o ve gece öksüz-yetim olmanın azabında ..
Ayaza keseriz, ayaza Temmuz sıcağında bile..
Böyleliğimde ..
Uykusuz gecelerde ömür tüketirim, ömür ...
Elemlerde tünediğim penceremde, uykusuz gecelerde ..!
İçin,için içi üşüyen soğuk yatağın, perişanlığıma eşliğinde !
Perişanlığıma eşliğinde !



Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Friedrichshafen / Almanya

07/12/2016

Saat; 05_50

5 Aralık 2016 Pazartesi


NE DENSE AZDIR, SANA ....

ŞİKAYETE HAKKIN YOK, ASLA

MÜSTAHAKSIN BUNA !


Sadece suretinde ve bedeninde kalmışsa, insanlık ...
Sıyrılmış'sa arın, namusun ..
Yok olmuşsa onurun, haysiyetin ..
Karaktersizlik de ..
Pula dönmüşlük de, metelik etmiyorsan eğer ...
Fırıldaklık da baş edilemez halde isen, iyiden iyi ye ...
Süsün, fiyakan, havan sütünün ve namusunun önüne geçmişse..
Dönmüş'sen nişadırsız, kalaysız kaba ..
Ne dense azdır, sana .
Şikayete hakkın yok, asla ....
Müstahaksın buna ....
Ölünü-dirini, kavmini kardaşını satmış'san üç-beş kuruşa ..
Karakterin olmuşsa, yalama,
Yüzüne tükrülse '' -Yarabbi şükür'' diyorsan, buna ...
Soma'da, Afyon cephanelikte ve nice katliamda telef olan canını ..
Meteliğe tenezzül ederek, satılmışlığa razı gelerek ..
Yalancı vaatlere eyvallah edip ..
Biat'ta boyun eğerek satıyorsan devlete, iktidara ...
Sarılmış'san umut diye, yalancı vaatlerle ...
Seni iblisce din ile, Allah'la kandıranların safsatalarına ..
Sırt dönmüş isen insanlığa, bilme ve ilime ..
Bebeğin ırzına geçilmesini sindirerek, içine ..
Paraya tahvil etmişsen namusunu, ırzını ..
Ölüyorsa, Tarikat yurtlarında körpecik çocukların cayır, cayır yanarak ..
Ve, hala onursuzluk da kıvrım, kıvrım kıvranıyor'san para-pul uğruna ..
Yok sayarak azabı, utancı, şerefsizce ihanetleri ..
Çıkmışsa piçin, çürümüşse özün , delinmişse götün'le-cebin ..
Düzül'meyi iş edinmişsen ....
Dolap beygirliğin de tufalara ve babalara gelmişsen ..
'' -Yetmez ama dahada daha '' diye, diye domalarak onlara kıç dönmekte isen
Kandırılanlarca, kandırılmalar da sürüm sürüm sürünmeyi iş saymış'san ..
Ne demeli ????
Sen gibi, arlanmaz-utanmaz deyyusla-lavuğa, özsüz-sözsüz kahpeye ..
Hilkat garibesi karaktersiz ucubeye !
Hala ve tüm yüz kızartıcı hallere rağmen..
Arsız ve pişkince gülerek çekiyorsan sinene, olan-biten her rezilliği ...
Kanına giren deyyusa, katile, ırzı kırığa,'' -Hayır .'' ,demek yerine ...
El-pençe divan duruyorsan ..
Fark etmiyorsa, sana giren-çıkan ...
Hala, insanım diyorsan yuh değil, yuhlar olsun, sana ...
Civanların, kızların katledilirken,
Bebelik de düzülürken, dövülürken susup, kuma gömüyor'san ...
O, kopasıca başını ..
Uzatıyor san koyunlar gibi rızayla, kasaba ...
Hele ki, üstüne üstlük birde ..
Aşıksan hala celladına ....
Ne dense azdır, sana .
Şikayete hakkın yok, asla ....
Müstahaksın, buna ....!
Müstahaksın, buna ....! 


Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Friedrichshafen /Almanya 


05/12/2015 


Saat,08_00

4 Aralık 2016 Pazar


TIPKI ....,

Gurbetin ayazı çivi gibi saplanıverirse alnının çatısına..
Soğuk bir akşam üstü ..
Düştü mü ömrün gurbet ayazında ....
Kerahat, nursuz sokakların, nikbet havasına...
Gözünde tüter işte o an ...
Bir bildik şehrin havası, yeli, sokakları..
Birde tanıdık insanın o malum,bildik ten kokusu çalınınca burnuna ..
Hele birde, araya, yanık yanık genzine dolarak
Vurursa ,zıpkın gibi ...
Buram, buram ,,,,
Kestane kokusu ....
İçe işler,ısıtır ..
Geçirir seni, kendinden ..
Tıpkı memleket kokusu gibi ..
Tıpkı, memleket kokusu gibi ..

Erdem YASSIBAŞ

Friedrichshafen/Almanya

30/10/2016

Saat;05_10


UMUT VAR OLDUKÇA ….!

Kararmaz günler, uzun sürmez darlık, çile …
Umut var oldukça, hayat sorgulandıkça ..
İnsanca ve insana yakışan onurla yakıldıkça, sevginin ateşi ..
Sevgisizliğin çölleştirdiği yürekler çoğaldıkça …
Nasılda çoğalır bezginlikler, karamsarlıklar ve korku dağları ..
Panzehiridir sevgisizliğin, umut, sevgi ve aşk ile düşsellik güzelliği çoğaltmak ..!
Güneşi doğmadıkça, umudun ve sevginin …
Evrenin en ücra köşelerine, insan coğrafyalarına ve ruhlarına …
Günler utanca, kine-gareze keser, nefret ve ihanet kol gezer, ulu orta !
Panzehiri sevgidir, nefretin, karanlığın ve korkunun …
Ondandır ki, çocuk masumiyeti ve ana sütü aklığıyla, hilesiz-hurdasızlığıyla ..
Sevmek ve hayatı sevgide sorgulamak, insanın kurtuluşuna giden yegane yoldur..
Zor olmaya, zordur, sarptır, engebeli ve hatta düşe kalka yürünecek kadar da uzun mu uzundur ..
Ama onurlu ve aydınlık yarınları ..
Barışı, kardeşliği, insanca dayanışmada insanlığın taçlanışını sağlayan, ışıklı ve erinçli tek yoldur ..
Sevgiye doğar insan, açar sevgiye gonca güllüğünde..
Taa’ki, hileyi-hurdayı öğrenip, aymazlığa, vurdum duymazlığa ..
Dahası ..
Dahası da, üç maymunu oynama ahlaksızlığına ve basiretsizliğine düşünce, tanışır, nefretle ve ihanetle …
İnsanoğlu denen o, muammalar ülkesi varlık ..
Kanı, kanla değil …
Sevgiyle yıkamak, su duruluğunda ağartmak gerek evreni, ömürleri ve hayatları ..
İnsan olmanın inancı, bilinci ve onuruyla sevgide kavranırsa hayat ..
Ve,
Umudun urganına sarılıp, düşlerin güzelliğini ..
Düş kurmaların ve kurtuluşun hayatı sorgulamaktan geçtiğini keşfettikçe ….
Öğrenir, anlar, bilir ve idrakle kavrar hayatın özünü, yine insan olan insan ..!
Sevginin rehberliği, umudun ışığı , düşsellik ve keşfin erdemliliği örmüşse hayatları ..
Yarınlarda yürekler aydınlığa çarpar, daha bir inançla ve onurla ..
İnsanlığın ve çağların, emekçi mazlum halkın ve sınıfların mücadele tarihi yazılır,
İşte o zaman, insanlığın adı, şerefle, şanla anılır ..!
İşte, o zaman..
At koşturur zamanın ve çağların bağrında insanoğlu ve insanlık ,
Şanla, şerefle ve yarınlara bırakılan en anlamlı ve onurlu miraslığıyla .
Demem odur ki,
Sevgiyle sarmal olmuşsa ömür, umuda belenmişse, hayat ..
Güneşin keşfine giden yolda yılmayan yürekler çoğalır ..
İnançtır ve bilimdir, bilgidir, hayatı sorgulamaktır hayatın ve her işin başı ..
Torbandaki tükenmeyen yegane azıksa, umut ..
Gecene nur ağar, yarınına, onurun şanı düşer .
Sevgi, umut ve yaşama sevinciyle taçlanırsa ömürler ve günler…
Karanlığın, zulmü biter..
Zalimlerin, tahtı devrilir, tacı düşer ..
Umut , onur ve insanca inanç var oldukça, insanlığın şahikası aydınlatır evreni ..!
Umut , onur ve insanca inanç var oldukça, insanlığın şahikası aydınlatır evreni ..!



Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Ereğli / KONYA

18 / 10 / 2015 

Saat; 21_39
 — 

2 Aralık 2016 Cuma

MARİFET.........

Bu gün, zaman ırmağının delişmence.. 
Başına buyruk akmışlığında .. 
Gönlünce olmaktan çok uzak yaşanıp ... 
Düşlerinin savrulmasıyla sonlanarak, bitecek ..
Hatta, olasıdır ki ...,
Bu günde sende, beklentilerinden çok uzak tükenmişliğin de....
Hayal kırıklıkları çoğaltacak ..
Küsme hayata ve sen sana ....,
Sırtını dönme asla dünyaya ve sevgiye
Aldırma, gülümseyip geçerek ..
'' -Sat anasını . '', demeleri bil ve becer ...
Ama, bil ki ...
Yarın güneş yeniden doğacak, yepyeni bir gün başlayacak..
Güneş kainatı ve insanları, hayatı, bıkıp usanmaksızın..
Bir daha, bir daha ve yeniden selamlayacak ..
Hayatın, zamanın ve ömrünün bilinmezliklere gebeliğinde ...
Gör, onda neler olup, neler, neler yaşanacak ..
Küçüğüm...
Unutma ki, insan olarak..
Marifet ...,
Yaşama sevincini ve umudu yarına taşımaktır !
Yaşama sevincini ve umudu yarına taşımaktır !



Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Altınoluk / EDREMİT

03 / 01 / 2016

Saat ; 05_00

  YARIMSIN …. Hayatın sana oldum olası cömert davranıp … Yediğin önünde, yemediğin ardında, bal-kaymak bir hayatı sunmuşluğunda … Oldum olas...