16 Şubat 2020 Pazar

OLABİLDİĞİNCE, UZAKTAN GİTSİN ....!
Sessiz, açıktan hatta olabildiğince uzaktan gitsin ....!
Yanaşmasın, '' - İskele rampa, yapmasın. '', Durduk yerde
Hayatın gam, dert ve yük gemileri ...
Ömrüm, bedenim ve ruhum ağzına dek tıklım, tıklım dolu ...
Henüz ambarım da boşaltılmayı bekleyenlerden kurtulamamış iken ...
Yenilerinin yüklenmesiyle baş edemem, henüz ferahlıkla '' - Ohh '' diyememiş iken üstelik ...
Gam ve dert yükünden kurtulup, gün mü gördüm, mutluluk mu tattım şunun şurasında ...
Çoğu bana dünden miras onca eza-cefa arasında feleğim dönenip durarak olur-olmazı taşımacasına ...
Dur durak bilmeksizin çile çekip acılara göğüs germekten helak olmuşken, üstelik ...
Ufkumun bir gün olsun ağarmamış lığında, üstelik pusulamın şaşıp, yönümü bulamamışlığım da dolanıp dururken boz-bulanık sularda..
Zamanın, hayatın, feleğin sırtıma her gün yeni yükler, bağrıma yeni acılar yüklemişliğinde ...
Değil evin-barkın yolunu, mutluluğun adresini ...
Bir solukluk dinlenmecesine sessiz, tenha ve sakin bir liman bulamamışlığımda ..
Dahası, ömrümün her yeni gününde yeni ve çeşit, çeşit gamı, sıkıntıyı, ezayı, cefayı çekip ..
Mutsuzluğu bana reva gören hayat denen devasa canavarın pençeleri altında lime, lime olup ..
İnim, inim inlemekten sesimin-soluğumun hele ki de dayanma gücümle, umudumun iyiden iyiye tükenmeye yüz tutmuşluğum da ...
Bırakın kaynağı, nedeni belli yüklerin ağırlığında pestilimin çıkmışlığını ..
Üstüne ,üstlük korsan gemileri gibi zamansız, apansız yüklerin bedelini ödeyip acı ve ağırlığını sineye çekmişliğim ile ..
Feleğim şaşıp, şakülüm kaymış iken ...
Hazır değilken yeni gamlara ve yaralara, yaralarıma kezzap basmaktan da beter olmacasına yeni yükler yüklemeyin şu gariban, virane ömür ve beden gemime..
Hıltım çıktı şunun şurasında, gün yüzü görmedim dersem abartmış hele ki de yalan söylemiş sayılmam ..
Ondandır dil atıp, damak tutmacasına yalvarışım ...
Bari bugün yeni yükler ve dertler yüklemeyin şu hurda ya ...
Ondandır, adeta günlerini aç- bilaç ve üstelik susuz-soluksuz dilenciler gibi yalvarıp, yakarıp, medet dilenmem ....
Ömrüm, bedenim ve ruhum ağzına dek tıklım, tıklım dolu ...
Bari bu günlük, bir kerecik , yangınıma benzin döküp alevlendirmesin ....
İSYANİ'liğimi depreştirip, sövdürüp-saydırıp, bağırtmasın, şu garibanı ....!
Yanaşmasın, '' - İskele rampa, yapmasın. '', Durduk yerde
Hayatın gam gemileri ...
Sessiz, açıktan hatta olabildiğince uzaktan gitsin ....!
Sessiz, açıktan hatta olabildiğince uzaktan gitsin ....!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ


BENDESİN İLELEBET, ŞİMDİLERDE DAİMA ....!

Sen düşünce aklıma, ebedi ırak'lığına inat, seni hissederim içimde, soluğum da ...
İçine işleyen güneş sıcaklığıyla çözülmüş buzlar gibi, canlanır yaşama sevincim ve çiçeğe durur yüreğim, aşkın ikliminde..
İçimde biriken tutku ve isteri duyguları şelale olur, coşkuyla çağıldar ....
İzin, ismin ve düşünül'men yeter de artar, ömrüme, ömür katmaya..
İçimde çoğalır'sın kağıda sinen boyalar gibi, rengarenk yayılışlarla ..
Hep derdin hani'ya...
'' - Gün o gün olunca, renk, renk izimle çoğalacağım seninle ..! ''
Diye ..
Zaman, bu zaman olmalı ki ..
Desen, desen, renk, renk elvan, elvan güzelliklerle nakşolur'sun ömrümün ve ruhumun atlasına, toprağına ..
Yerim, göğüm, duvarlarım, yüreğim tepeden, tırnağa sana keser ..
Su gider, izi kalır, sel gider, kumu kalır, derler ya ..
İşte öyleliklerde nakşolmuşluğunla, dünyama ve ruhuma nere baksam, sen çoğalır'sın, sen..
Sen ki, gönül ve beden toprağıma düşen, cemre ….
Ruhumda, uyanış ….
Gönül ve ömür duvarıma işleyen nem, dudaklarımda name, name çoğalan şarkı olur, çıkarsın …..!
Seni emer parşömen kağıdı gibi yüreğim ve ruhum ..
Ah bir olanak olsa da gelip-görüp bakabilsen ….
Göz bebeklerime bakınca sen, seni görürsün ışıltı, ışıltı ..
İçimin aydınlığının ve aşkın nurani güzelliğinde göz bebeklerimden mutluluk, mutluluk yansıyıp, dışa vurmuşluğunda ..
Aşk, varılan son dem ve erişilen vecd doruğuysa ....
Ölüm denen gerçeğin hayatın akışını kökten değiştirip, yeniden ve kendince değişmezlikler de belirlemişliğiyle ....
Acımı içime gömüp, aşkını ömrümün emsalsiz armağanı …
Zümrüdü Anka kuşu kılıp, ömrüme ve ruhuma nakş- etmişliğimle ...
Bedensel olamasa da şimdilerde ve her dem, sen olacaksın ilelebet o, doruklarda.
Diline düşmüşlüğüyle tespih gibi tekrarlarda döner, döner hep derdin ya ...
'' - Gün o gün olunca, renk, renk izimle çoğalacağım seninle ..! ''
Diye ..
Zaman, bu zaman olmalı ki ..
Desen, desen, renk, renk elvan, elvan güzelliklerle nakşolursun, ömrümün ve ruhumun atlasına .....
Hep derdin ya ....!
Hiç mi hiç değişmemecesine zamanlar hep o, zaman olmalı ki ...
Renk, renk desenin le, izinle kaplamacasına, dünyamda ve bendesin ilelebet, şimdilerde daima..
Bendesin ilelebet, şimdilerde daima ...!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

Immenstaad / Friedrichshafen /Almanya

28 / 12 / 2018

Saat ; 13_13

DAR ZAMANLARA .....

Dar zamanlara sığdı nice hayatlar, yaşanmışlıklar, ömürlerle, ölümler ...
Kimisi uzun soluklu bir bezdirici yarıştı, kimisinde kaşla- göz yada soluk alıp- vermelere sığacak kadar tezden tükendi .....
Kimisi, doğmuşluğuyla güdük şubatın yirmi dokuzuna, dört yılda bir doğum günü kutladı ..
Şimdi düşünüp onları, sormalı ..
Onlar mı karlı, zaman mı atladı, yıllarla, hayat onlara kıyak mı yaptı ?
Dar zamanlara sığdı, nice yaşanmışlıklar ..
Kimileri yalancı bahara kandı, erken çiçek açıp, hüsranlarda talanları, tarumarı yaşadı ..
Kimisinin umudu, ömrü, gecenin ayazında donakaldı ..
Kapalısı da aynı, gözleri açık giden de aynı ..
Çünkü her ikisi de sonunda, ölümü tattı ..
Kala, kala elde-avuçta kimisi şeker pembesine, kimisi katran karasına bellenen yaşanmışlıklarla, anılar ..
Bazı biçarelere vefasızlıklar da unutulup gitmeler kaldı ..
Bazı biçarelere, vefasızlıklar da unutulup, gitmeler kaldı ...
Hasılı ömür denen kilimlerin ilmek, ilmek dokunup...
Elemlerde sökün edilip, talana kalmışlığında ...
Yüreklerde tarifsiz buruk bir acı ve toprak olmuş bedenlerden arda kalan ...
Dar zamanlara sığan .....,
Yaşanmışlıklarla- unutulmuşlukların, yürek ürperten, hazin sonları kaldı ...
Yürek ürperten, hazin sonları kaldı ...

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ/İSYANİ

İmmenstaad / Friedrichshafen/ Almanya

30/12/2018

Saat ; 05_25

15 Şubat 2020 Cumartesi

‘’ - PENCERE ÇOK, IŞIK YOK …! ‘’
PENCEREYİ YAPAN DA, IŞIĞI ÇALAN DA İNSAN SA ….!

İşin içine girince çıkar kavgası, benlik çatışması .
Kimi işini bilip becerip dağdan aşırırken gemisini …
Kimisi düz ovada, yolda, çarşaf gibi deniz ortasında kaybeder yolunu, rotasını, pusulasını ..
Aşırırken birileri malı, avucunu yalar hakkı olsa da mazlum ve garibanlığıyla, daima üvey evlattan da beter muamele gören mazlum …
Yollar bükülmekle kalmaz, değişir bile, işin içine çıkar ilişkisi girince ..
Beller bükülür, eller oğuşturulur, avuçlar ,olmadı ayaklar öpülür..
Kula kullukta, yol bulan madrabazlar..
Görünce kendinden güçlüsünü, ilah yapar koyar tepesine taç diye kendinden de, haramiyi, madrabazı, üç kağıtçı şaklabanı ..
Dinsizin hakkından, imansız gelir, denirse de, pek itibar edip, kanmayın o, söze.
Tepeye haramilerle, haydutlar çöreklenmişse ..
Dinsiz le-imansız verirler el –ele, çökerler garip-guraba, mazlumun ümüğüne..
Dünde öyleydi, bu günde böyle ..
Ne yazık ki hep çıkar, altta kalanın canı ..
Binalar dikilir, zinalar çoğalır, haramlarla, haramzadeler kol gezerse meydanlarda ..
İlmin, irfanın, erdemin, ahlakın, onurun, ışığı sönerse..
Binalar yapılırken olmazına niyetle ….
Konursa pencereler, körlenerek daha baştan..
‘’ - Pencere çok, ışık yok olur..! ‘’ ,Ülkede ….!
Karanlığa tutsak edilmişse bir ülke ..
O ülkede insanlık, bir arpa boyu yol almaz, bu böyle biline..
İsyani kelamını boşa etmez..
Ne yalana, nede safsataya, asla mı asla meyletmez ..
Hele ki harama, kıç yalamaya hiç mi hiç tenezzül etmez ..
Doğru bildiğini kuldan esirgemez ..
Ondandır der ki, özünden fikrini …
Değil mahkeme de, dar ağacında bile, sözünden dönmez.
Biline ki, sarmışsa ayrık otu gibi insanı, insanlığı ve ülkeyi baştan başa ..
Pencere çok, ışık yok olur, zinada, haramda, yolsuzlukta çoğalırsa bina …
Çaresi de, çözümü de, mağduru da, kurbanı da insansa, üstelik ….
Gel de çık, çıkabilirsen işin içinden ..
Sor ,sorgula ‘’ –Şeytan bunun neresinde ‘’ denen tekerlemelerin eşliğinde …
Pencereyi yapan da, ışığı çalan da, insansa …
PENCEREYİ YAPAN DA, IŞIĞI ÇALAN DA, İNSAN SA ….!
Asiye’ler ve vatanla, insanlık nasıl kurtulur bu durumda ?
Salozların mavalının birbirini kovalamış lığın da ..
Tozu-dumana katıp, malı alan Üsküdar’ı aşmışsa çoktan ..
Nasıl kurtulur, ASİYE ile VATAN ?
‘’ - PENCERE ÇOK, IŞIK YOK …! ‘’
PENCEREYİ YAPAN DA, IŞIĞI ÇALAN DA İNSAN SA ….!
Düşün bir yol ..
Müstahak mı, Asiye ile, vatan buna ?
Müstahak mı, Asiye ile, vatan buna ?
‘’ - PENCERE ÇOK, IŞIK YOK …! ‘’
PENCEREYİ YAPAN DA, IŞIĞI ÇALAN DA İNSANSA ….!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

Immenstaad / Friedrichshafen /Almanya

02 / 01 / 2019

Saat ; 01_46
BAŞINA SARIK OLMAYA KALKAN, AHMAKÇA ...

Ne yaparsan yap, durulmuyor sa sular vakit heba, ömür hasredip ....
Bulandırmaya ayrıca emek, gayret ve zaman harcama...
Yoğurt aklını, ayran edip zevzekliklerde yorma sen, seni ...
Zira ötesi, hatta tevazuluğun, zevzeklik addedilir o, ayağa çarık olamayacaklığında, başına sarık olmaya kalkan, ahmakça ...
Çaba bir yere kadar, ilim-bilim, aydınlatma mücadelesi ve eğitim belli kıvamda etkili ve tesirlidir.
Gel gör ki, yoksa özünde cevher, neye yarar üflemeler, nefesler, yeller...
Ateşi vermemişse mabut, yapsan, yapsan daha ne yapabilirsin sen, Mahmut ?
Kaldı ki, şah değil, padişah değil, altı-üstü bencileyin, tevazu donuna belenen, bir gönül erisin ...
Almamışsa kişi, zırnık kadar feyz ile ilham, üstelikte, akıllı geçinen ahmak ve inatçı keçiliklerden olduğunu da idrakte değil..
Hatta, hatta inkarda ise, işgüzarlıklar da ..
İs- pas, kir kaplayıp karartmış sa gönül ve ruh evinin, kafes camını ..
Değil yıkamalar, kazımacasına zımpara lamalar bile, boşunadır, boşuna ...
Olsa, olsa böylesi garabete yol vermeli, burnunun dikine gitmedeki kavi ısrarında, inadın da ..
Eskilerin deyişiyle ..
Bırakmalısın sarhoşu bir başına, yıkılıncaya dek gitmeli o, yoluna ..
Derler ya ahalinin ekabirleri ..
Burnunun sığmadığı yere , cümle gövdesini sokmaya çalışmak, safdillik değilse...
Bönlükle,bağnazlıktır olsa, olsa, eninde-sonunda ...
Ne yaparsan yap ..
Hatta ol derviş,eren ,simyacı yada Galileo ve de, karşındaki yobaz tayfaya ..
'' _Dünya dönüyor yinede ve inadına, üstelikte size rağmen. ''
Bak gör neler, neler gelir o, garip başına ..
Gidersin Engizisyonun ateşine yada çarmıhına ..
O cümleden olmak üzere, dediğini anlamamakta ısrar ediyorsa üstelikte, tevazudan nasibini almamışlığın softalığın da ..
Postekide ki kılı saydırır, durur, sana ..
Eninde sonunda, sen geçersin senden, çıkarsın zıvanadan, kayar şakülünle-pusu lan ..
Bak gör, herifçi oğluna o an ..
Kızıl itin kıçındaki sinekleri seyreyleyip, saymalar la meşguldür de, hatta üstelik, ahmaklıkta sınır tanımamışlıklarda yılışıyordur, sağa ,sol'a
Aklınca iplemiyor dur ,seni
Böyleleri ne pilavımda taşım, ne de, aşım da kusur var derler..
Kabahati hep birilerine havale eder, aklı evelliklerde...
Kerameti, kendilerinden bilerek, atlarlar pire gibi, kısa günün karı olarak ,bedavadan gelecek nimetle, ödüle ...
Onlar ki ,ömür törpüsüdür,ömür törpüsü..
Böyleliğin de .....
Ne yaparsan yap, durulmuyor sa sular vakit heba, ömür hasredip ....
Bulandırmaya ayrıca emek, gayret ve zaman harcama...
Yoğurt aklını, ayran edip zevzeklikler de yorma sen, seni ...
Zira ötesi, hatta tevazuluğun, zevzeklik addedilir o, ayağa çarık olamayacaklığında, başına sarık olmaya kalkan, ahmakça ...!
Başına sarık olmaya kalkan, ahmakça ...!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ/ İSYANİ
Immenstaad / Friedrichshafen / Almanya
15/01/2019
Saat ; 00_40

  YARIMSIN …. Hayatın sana oldum olası cömert davranıp … Yediğin önünde, yemediğin ardında, bal-kaymak bir hayatı sunmuşluğunda … Oldum olas...