25 Ekim 2015 Pazar

RUHUMUN ÜRYANLIĞINDA, SEV BENİ ...!
Bedenimin üryanlığına odaklanarak, dağılıp gitme çaydaki şeker misali .. Ten-bedenliğimde solar gençliğim, yiter gün gelir albenim .. Tamah etme, sulanmasın ağzın-dilin... Karın doyurmaz, bedensel çekiciliğim .. Daldaki yaprak, vazodaki çiçek misali .. Hepsi geçer, boynu büküklüğün girdabında ... Ruhumu soy benim, ruhumu .. Çevir gönül gözünü tüm alıcılığın, içselliğin ve özeninle bana .. Keşfet bendeki beni sabırda, sükunla ve benliğine kazımacasına .. Sana umutsam, sana merhem, yarana şifaysam .. Dostsam, cansam, canansan, sırdaşsam .. Gamına, kederine ve hayatın omuzlarına yüklediği elemlerin,zorlukların .. Ödünsüz ,nedensiz ve yürekten paydaşıysam .. Kemliğini, kusurunu, sırrını dillendirmemekte gece gibi .. Nimet, cevher ve güzelliğini dillendirmede... Cömert ve sıcacık, duru mu duru Temmuz güneşiysem .. Aynaysam ruhuna, Dayadığın başına omuz,yüreğine sevinç, gönlüne umutsam .. Ruhuna, sevginin güvercin güzelliklerini .. Gönül bağına insanlığın, munisliğin yediveren güllüğünü yaşatabiliyorsam .. İnsan gibi, insanlığında seninle hemfikirsem .. Gecene ay, gündüzüne, güneşsem .. Sevgim nedensizliklerde cömertse, sana Ben,seni senliğinde Ve, değiştirmeden, aynileştirmeye, başkalaştırmaya yeltenmeden Sen olarak ve olduğun gibi seviyorsam .. Çilende , kaderdaşın, dileğinde, muştucun ve adak çiçeğin, Sevincinde, bayramında, seyranında .. Düğününde,derneğinde ,toyunda coşkunsam .. Hasılı aklını apış arama odaklamadan, bağrına basığınsam .. İnsanlığımla aklına yer, gönlüne ışıksam, sev beni .. Üryanlığımı, ruhumu soymada değerlendir .. Beni, derinliğimde keşfet .. Nafileliğinde ömürlerin ve hayatın, ıskalama hayatı ve güzelliği .. Gel, bedensel üryanlığımda değil .... Ruhumun üryanlığında, sev beni ...!. Ruhumun üryanlığında, sev beni ..! Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ Ereğli / KONYA 25 / 10 / 2015 Saat ; 15_50
KAŞİFİN, SİMYACIN, SEYYAHIN OL, SEN, SENİN ….

Gizemli sesle uyanıvermişti gecenin içinde ..
Şafağın aydınlığı ..
Yutmalardaydı an be an, karanlığın kasvetini ..
İç karartan siluetini, aydınlatmalara koyulmuşluğunda gecenin ..
Huzme, huzme bir demet ışık ağıyordu..
Salım,salım sallanan, tül perdenin ruhunu delerek odaya ..
Uyandı yarı-şaşkınlık, yarı mahmurluk gel-git’lerinde kadın …
Sesin kaynağını düşündü, bir an ..
Tebessümle aydınlandı yüzü, sonra gülüp geçti ..
Niyeydi ki bu arayış, ses davetti ..!
Davetse, sevgiyeydi ..
Arı-duru duygular, bir meltem güzelliğinde sararken kadını ..
Gözleri ışıltıyla gölgelenen duvardaki resme kaydı …
Tüm haşmeti ve albenisiyle, sülün edasıyla duvarı süsleyen çiçekler ..
Sessizce ve albenili güzelliğiyle, selamlıyordu kadını ..
Suna boylu yar güzelliğinde fışkırıyordu sevgi,masumiyet ve mutluluk duvardan ..
Krizanteme boyanırken an, şafak, oda ve zaman ..
Aralandı kadının, kanı çekilmiş, solgun dudakları ..
Yanağının sağını ışıltı, solunu, yarı karanlıklarda gölge içerken …
Söylendi kadın, birilerine yanıt verirmişçesine, içtenlikle ….
‘’—Demiyor muyum ben, daima,keşfet ruhunun ve içindeki çocuğun güzelliğini ‘’ diye , kendi, kendine ..!
Ağır-aheste kalktı, yatağından…,
Üşenme nedir bilmeden adımladı odada, tebessümler arasında ..
En munis, en ürkek, en sevecen haliyle..
Tıpkı vazoda, hatta saksıdaymışçasına albeniyle duran ..
Geceye, odaya ve kadının ruhuna huzur, sevgi, mutluluk …
Ve,
Sone, sone aşk saçan ..
Anı, albeniyle ve ihtişamla donatan …
Duvardaki cansızlığında, inadına canlanıp …..,
Dala-yaprağa bürünmecesine can olan, çiçek resmine uzandı usulca ...
Ve, adeta onları örseleyip, daldıkları dingin ve derin uykudan uyandırmaktan korkarcasına..
Sevdi tek, tek hepsinin başını öpüp, suna boylarını …..
Sülün edalı güzelliklerini okşayarak ..
Pencerede aydınlık, odada şavk, duvarda ağartı ….
Tabloda, albeni çoğaldı ..
Dillendi krizantemler, dinledi gözlerini yumarak sükun …..
Dinginlik ve huşu içinde, o sesi, kadın huzuru yudum, yudum içerek..
‘’-Baş edebilmek için, hayatın zorluğuyla ….
Sevginin zırhını kuşan ..
Düşlerine sıkı sarıl ..
Koparsa uçurtmaları, umudunun ve sevincin ..
Oturup dövünmek ve iki gözü iki çeşmeliklerde …
Hıçkırık sellerine kapılarak, sümük düğünlerinde boğulmak yerine ..
Dinle yüreğini, kulak ver içindeki senin, sesine ..
Çevir başını, bak gök yüzüne..
Gündüzünde seni selamlayan, semayı..
Gece de ayı, yıldızı selamlayıp, tebessümlerle öpmecesine..
Ve,
Sen güldükçe hayata, evrene, yüreğine ve kendine..
Hayatta, güzellikler de ….
Evren de gülecektir sana, bilinci ve idrakiyle ..
Korkunun karartılarını yen ..
Umudun peşine ve içindeki sesin ardına düşmekten ..
Ayak uçlarını kazıp, sen, seni keşfetmekten …
Ve, yaşama sevinci urganına sarılmaktan geri durma ….
Pes etme, hayatın ceberutluğuna ve zorbalığına karşı ..
Diren diş-tırnak, tüm benliğin ve sarsılmaz inancınla hayata ve elemlere..
Hüzünlerden bile, mutluluklar dermecesine ..
Dahası,ölüm ve ölümlülüklerden …,
Hicranlardan, yüreğine merhem, gönlüne ışık ..
Ruhuna deva olmacasına, dererek güzelliği …..
Koyul, hayat serüveninin seni, sürüp savurduğu o, gizem atlasında koşmalara….
Tık nefes kalsan da bezginliğe ve umutsuzluğa pabuç bırakıp,
meyletmeden..
Göğsünü siper ederek, kasırgalarına zamanın, hayatın ve zorlukların ..
Yelken-kürek, yaldır-yapalak koş ardı sıra, umudun ışığının ..
Ve, yaşama sevinci muştularının, düşlerinin ardı sıra..
Kaşifin, simyacın, seyyahın ol sen, senin ve yaşamdan sana düşen ..
Mutluluk ve sevinç payının ardı sıra,
Kapmacasına erinçlerden, hazdan ve yaşama sevinçlerinden yana hakkını ..! ‘’
Sanki lal olmuşluklarda , odaklanarak duvardaki tabloya, dinliyordu kadın ..
Sessizliğin diliyle seslenen, Krizantem güzelliklerini ..
Kirpik uçları ve ardından yanaklarının usulca ve sessizce ıslanmışlığıyla ..
Geceye, sevginin diliyle nurlar yağmışlığında ..
Çevirdi kadın, gözlerini ..
Pencereye ve dışarıda ağaran semaya ..
Seher yıldızının onu selamlamışlığında ….!
Kapıldığı coşku dalgalarıyla ..
Diyenin suskunluğunda, denilenlerin güzelliğinde..
Arınan ruhunun, huzura yelken açmışlığıyla baka kaldı Seher yıldızına
Kulaklarında, hala krizantemlerden yayılan
‘’-- Kaşifin, simyacın, seyyahın ol sen, senin ve yaşamdan sana düşen.
Mutluluk ve sevinç payının ardı sıra ..’’ sözleri arasında …!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Ereğli / KONYA
25 / 10 / 2015
Saat ; 14_18

24 Ekim 2015 Cumartesi



ANLAR VARDIR...
İÇE İŞLER ...
İNSANI, İÇİNE ÇEKER ...
ALIP, GÖTÜRÜR ONU, KENDİNDEN BİLE KOPARMACASINA...
MEKANSIZLIKLARIN VE DUYGULARIN ATLASINA ..
GİZEMLERİN VE DÜŞSELLİKLERİN COĞRAFYASINA.
HALLER VARDIR, İNSANI BÜLBÜL YADA LAL EDER ....
HALDEN, HALE KOYAR ...
SÜRÜP SAVURUR, ZAMANIN KOYNUNDA, HAYATIN BAĞRINDA ...
ÖLÜMLÜKTE, ÖLÜMSÜZ GÜZELLİKLERİ VAR EDEN BÖYLESİ GİZEMLER, ÖMRÜN CEVHERİ VE ZENGİNLİĞİDİR ..
ANILAR DEMETİNİN, EL DEĞMEMİŞ GÜZELLİKTEKİ YIĞINLARIDIR.
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ



22 Ekim 2015 Perşembe

SENDEN SONRAM, AŞK OLSUN, AŞK ...!
Döşümü de, düşümü de çöz benim ..
Değsin sevgi, sevgi, şefkat, şefkat, aşk , aşk ellerin, nefesin ...
Tenim, bedenim, ruhum taş soğukluğundan ve yalnızlığın azabından azat olsun .. 
Çoğalt beni, sende,
Ve, sonra, tüket beni, yudum , yudum, zerre, zerre, derinliklerinde ..!
Kanatlandır duygularımı, tüneyeyim ruhunun doruklarına, aşkın parıltısı ve ihtişamıyla ..
Kayalığa kazınmış esaret' im son bulsun,
Halden hale sok, aldırmadan yaşayacağım zorluğa,cefaya ...
Yeter ki, yoklukta yine doğup çoğalarak aşk, aşk sende bina olayım zamanın ve senin bağrında ..
Bilsen, kaç karanlık gece,kaç gün ışığı...
Kaç zaman ve zemheri, yaz sıcağı geldi, geçti ömrümden ..
Hepsine dayandım, dayanmasına ..
Lakin sensizliğe, sevgisizliğe, sevdasızlığa, kahreden yalnızlıklara ve ölümcül sessizliklere katlanmak
Bil ki, ölümden de büyük azap gelmelerde, şimdi bana ..!
Şimdi, o gün, bugün ..!
Mahşerim, cehennemim, sonum ve bitmeyen azabım olacaksa bile gel,
Yak ateşini aşkın, alev, alev, meş'ale, meş'ale ..
İşlesin iliklerime, aşkın harı, çatırdayarak dağılsın taş bedenim ..!
Ruhumun azatlığın da, geçerek kendimden ..
Küllerimden aşk ve haz olarak yeniden doğayım ...
O, gönül coğrafyanda, aşk ikliminde ..
Gelişin ve ellerinle dünümün sonu, yarınımın miladı ol ..
Senden öncem, kül ...
Senden sonram, aşk olsun, aşk .....!
Senden sonram, aşk olsun, aşk .....!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Ereğli / KONYA
21 / 10 / 2015
Saat ; 21_53

LAZIM DEĞİLSİN, ÖLÜMÜ İÇMİŞLİĞİMDE , BANA !
Anlatamamak, anlaşılamamak ….
Ruhumun derinliklerindeki girdapları, fırtınaları, buhranları dillendirememek …
İçimin, içime sığmamasını tetiklemişliğiyle ..
Her gün benliğimde yeni, yeni volkanlar patlatıyor ..
Ben, beni, elemlerimi, bilinmezliklerimi, kederlerimi, karalarımı ..
Hasılı, alev, alev beni kusuyor ..
Kendi yangınımda kavrulup, külleşiyorum ..
Bilmem ki, kendi Zümrüt-ü Ankalığımda ..
Bir daha ve yeniden var edebileceğim mi ?
O, benden arta kalanlarda, yeni beni ?
Eni-konu, içimi-dışıma çıkartıp, keşfine sunmuşluğumda ..
Bulabilecek’ mi sin, acaba ?
Sen, bendeki, yeni beni ?
Zamanların ve volkan lavlarının orta yerinde kalakalmışlığımda ..
Dünümün yokluğunda …!
Yarınımın, hala ve hala, kızgın lav olup akarak …
Zamanın bağrında sürüklenmiş liginde, henüz yenimin var olamamışlığında ..
Yerimin, yurdumun ve benliğimin oluşamamışlığında ..
Zaman , rüzgarlar ve doğa sürüklüyor beni, oradan, oraya …
Kan rengi, ateş kırmızısı alaca yakıcılığımda ..
Soğumaya yüz tutan yanım,kül-duman ve gaz ..
Yanan ve akan lav yanımsa meçhul bir ateş topu …
Bağrında sürüklendiğim topak ….
Ve, bilinmez milyonlarca canlı yanıyor bende ve benimle hala ..
Yangınım da ölüm kusarken, bir yanım …
Bir yanım, meçhullüğümde yeni hayatlar saçıyor, evrenin bağrında
Sular düşüp, serinlik sardıkça beni ..
Yağmurları içtikçe alevlerim ..
Efkarım bulut olup, gaz olup, duman olup ..
Ve, hatta kim bilir beklide, ölüm olup yükselecek arşa ?
Heybetli bir dağ mı, yoksa kayalar ve ömürler eskisi bir yatak mı?
Ya da, içinde abı-hayat ve can suyu olan
Bir krater gölümü olacağımsa, hala ve hala meçhul ….
Derim ki, bu gün çık ta gel ….!
Yarimsen, yaranımsan, canım, cananım, vazgeçilmez dostum san !
Bugün ve tez elden, yel ol, yağmur ol, su ol, şifa ol, çare ol, gel ..
Söndür yangınımı, canıma can, yarınıma kaynak ol ..
Yangınım da ve darımda yoksan….
El açıp, aman dediğimde, medet istediğimde …
Bencillik, kibir yada korkudan …
Yahut ta, zamansız ve iradesizliklerden, uzanmıyorsa, elin …
Elin erip, yürümüyorsa, ayakların ….
Yada, mehter marşı yürüyüşü misali, bir ileri, iki geri diyor ..
Dahası, eni-konu hep geri, geri gidiyorsa ….
O iyi gün dostu çevikliğini yitiren ….
Zor ve dar gün dostluğuna, vefaya, aşka ırak ve yaban ayakların .
Görünmez taşlar bağlanmış lığında tutuyorsa, seni ….
Değersizlikler, erdemsizlikler ve o bilinmez nedenler, engeller …
Hasılı ….
Hallerimin böyleliğin de, ateşlere kalmışlığım da,
Bu günüm de, darda lığımda, zorda lığımda ….
Kızıl alevler olup akmışlığımda, yoksan ..!
Gelme yarınım da, yüzüme bakamayacak utançlara gömülmemek için ..!
Vefa ve sadakat değimlidir, dostluğa ve canlığa, aşka can veren ?
Sende, vefadan iz, sadakatten emare,
Yarama merhem olacak, irade ve dirayetten en ufak bir iz yoksa..
Lazım değilsin dar günümde yokluğunda,
Feraha ermişliğimde, bol günümde …..
Yada, ölümü içmişliğim de, bana …!
Yada, ölümü içmişliğim de, bana …!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Ereğli/ Konya
22.10.2015
Saat:00_35


HUZURA UMMAN OLMAYI
Çöz beni , özgürlüğün tacıyla , ışığıyla kutsayarak ... Aç bağrını, al koynuna .. Sinende yumulsun gözlerim senli mutluluklara .. Bilsen, ne çok bekledim, bu anı .. Sende çoğalmaları .. Dal budak salıp ... Çiğdem-çiçeklere durmaları .. Sevdaya su, zamana ilaç, gönüle merhem .. Ruha ışık .. Aşka maya .. Mutluluğa kaynak .. Huzura umman olmayı ... Huzura umman olmayı ... Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ /İSYANİ
Ereğli / KONYA
21 / 10 / 2015
Saat; 21_27

GÖZ BEBEKLERİNDE SAKLIDIR, KORKULARIN ....!

  İmrentiyi, tiksintiye , zoru, kolaya, kolayı, zora, oluru, olmaza, olanaklıyı, olanaksız, sevgiyi, nefrete döndüren ...... Hükmeden ve boy...