5 Ocak 2016 Salı


İŞTE O ZAMAN ...,
MAHALLE YANARKEN ...
Ayarı-gayarı tutmayınca, düzenin ..

Kaçınca, kantarın topuzu ...


Olan, olur ...


Yanlış tartar, kabzımal karpuzu ...


Çıkar işler, çığırından ...


Ne arşını kalır, nede endazesi ...


Sen, sen olup, geçiremeyince sözü


Koşamazsın çifte-çubuğa, öküzü ...


Bir değilse, insanın özüyle,sözü ...


Isıtmaz üşüyeni, mangalın közü ..


Dövemezsen tavında, demiri ...


Duyarsın hep azarla, emiri ..


Geçiremezsen hükmünle, sözünü ..


Gün gelir, beslediğin kargalar, oyar gözünü ..


Muhanetlikle, esirgerse komşu, komşuya külünü ..


Sıkışınca başı, düşünce dara, görür gününü ..


Olmaz ölüsünde ağlayanı, düğününde oynayanı ..


Nişadırsız kap, kalay ...


Yalanlı dil, yemin ...


Mayasız süt, yoğurt tutmaz ...


Evdeki hesap, çarşıya uymaz ..


Çürüyünce su, kokunca tuz ...


Olur insanın değeri, pulla, sudanda ucuz ..!


Görüp gerçeği, öğrenince elif ile merteği..


Edince yüreğin cız, anlarsın o zaman ...


Hanya'yı, Konya'yı ...


Sürersin eşeğini, Niğde'ye,


Geçince, Bor'un pazarı ...


Toplarsın, tası-tarağı ..


Nafileliklerin avaralığında, kala kalırsın...


El elde, baş, başta, dımdızlak orta yerde..


Takkenin düşüp, kelin ...


Donun, düşüp ...


Götün görünmüşlüğünde ...


Görür, ense traşını el-alem seninde, eninde-sonunda


Sümsüğününü düşürüp..


Önüne-ardına bakmadan, yola revan olmuşluğunda


Posası çıkınca, nimetin de, insanında ..


Ucuz etin yahnisinin yavanlığında ...


Suyu, avcarı az olunca ...


Tadı, yavan olur yahninin de, çorbanında.


Öğrenirsin işte o zaman ..


Zarfın değil, mazrufun geçer akçeliğini ..


Suretin değil fıtratın önemini, değerini,gereğini


Elini ayağını çekince ustalar,


Cirit atar, meydanda,


Kerameti kendinden menkul, çıraklarla ..


Boz bulanık günü seven, kurtlar, çakallar ...


Çekince elini-eteğini doğrularla, namuslular


İnsan gibi, insanlar ,


Ortalıkta itler havlar, dolaşır durur çar-çakal..


Ölünce imamlar ..


Olunca keçi, Evliya çelebi ...


Osuramasa da yokluğunda, imamlar ..


Eski alışkanlıkla ,


Sıçar ulu-orta, saf-saf cemaatlar ..


Çoğalır, kendisini hergelede imam eşeği sananlar !


Kesilince ayaklar baş, başlar ayak ..


Kala kalırsın yalın ayak-başı kabak ...


Çıkınca dünyanın çivisi ..


Çoğalınca, insanın piçi ...


Ayar tutmayınca, beygirin kıçı ...


Meydan osurakla -boktan geçilmez ...!


Hancarmı, pancar mı, insanmı- müsvettesimi seçilmez ?


Akla- karanın karşıklığında ...


Karpuz alsan, tıklarsın ..


Kavun alsan, koklarsın ..


Bilemezsen kolayını, bok edersin alayını ..


Karıştırısan eğer insanla, suretini ..


Ödersin ömür boyu, ahmaklığının diyetini ..


Doğruya ve erdeme değil, güce taparsan ..


Ruhunu paraya, kudrete ve şeytana satarsan ...

Adam olmayana, insan muammelesi yaparsan ..

Yoz eşeğe altın, semer vurursan ..

Devekuşulukta, başını sokarsan kuma ....

Kıçın kalırsa, ayazda ...

El oğlu giderken, Mersine ..

Sen gidersen götün, götün tersine ..

Ayağına çarık olmayanı ..

Edersen, başına sarık..

Ölüne ağıtcı, düğününe okuyucu ..

Memlekete kurtarıcı beklersen ..

Çok daha havlarsın, aç köpeklikte ayazda ...

Eksilmez asla mı asla sırtından dayak, boynundan yular ...

Durulmaz asla, boz-bulanık sular ..

El oğlu gelir, pahtınıda , tahtınıda kurar ..

Sana da, takar burnuna hızma, ayağına pranga,

Diline kilit, sırtına semer, boynuna, yular ..

Layıkın bu der, sürüm, sürüm süründürür,

Altı yok pabuçlukta,seni ..

Şerefsizlik çölünde, haysiyetsizlik bataklığında..

Esaretin o, hiç silinmeyen utancında ..

Düzen, düzeneliklerde, sokar seni düzene ...

Ondan sonra, yitmişliğinde özgürlüğünün ..

Gitmişliğinde, vatanının ...

Ayaklar altına alınmışlığında, onurunla, namusunun ...

Bozulunca memlekette dirlik-düzen ..

Üşüşünce kuzgunlar leşe ..

Memleket gasp edilince üleşe, üleşe ..

Sen dönersin ölmüş eşeğe, kokmuş leşe !

İşin, işten geçmişliğinde ..

Hallerin böyleliğinde ..

Kar etmez, son ve kör pişmanlıkların.

Yalama olur kıçın, kaçar bir yerlerine dilin ..

Kala, kala sana üçün biri kalır...

Olunca haller böyle, gidince haysiyetin ve onurun .....

Cehennemin esvelesine, sürgüne ..!

Faydasızdır, faydasız, küfürde, şükürde ..

İşlerin böyleliğinde nafiledir dualar ..

Seni paklasa, paklasa mezar değil, kubur paklar ...

Kuluna, şahına, padişahına değil ..

İster şeytana, ister yaradana yalvar ....

Beyhudedir, nafiledir çabalar !

İşler, iyiden iyiye, sarpa sarar ..

Mahallede, köyde, kente, ülkede alev-alev yangın başlar ....

Yangınlar değil, sade bacayı,

Memleketin afakını, yeri-göğü, dört bir yanı kaplar ...

Çare biter..

İnekler suyu içer, dağa -bayıra kaçar ....

Körelmiş baltalar suya, insanlığın boka düşer ..

Olan, olur ...

Sen yanar, sen yakılır ..

Sen çalar, sen oynarsın ..

Gün, o gün olduğunda ...

Sakızının, boka düşmüşlüğünde ...

Gün kararır, yer-gök utanır ..

Kurt-kuş, ağzına sıçar ...

İşte o zaman,

Eskilerin deyişiyle ....

Mahalle yanarken, orospu aynada saçını tarar ..!

Mahalle yanarken, orospu aynada saçını tarar ..!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Altınoluk /EDREMİT

03 / 01 /2016



Altınoluk / EDREMİT
Saat ; 03_5103/ 01/ 2016

İTİRAF ......,

Göğümün yıldızlarını ...
Gülüş güzelliklerimi ..
Bebe, masumluklarımı ..
Umudumu çaldılar ...
Ta, bebeliğimde, o görünmez haramiler ..
Yaşama sevincimi, düşlerimi talan ettiler, kimliği meçhul ucubeler ..
Sonra, birileri hırsızı suçlamayı, aramayı bırakıp ..
Kolayı ve işgüzarlığı seçip ..
Durdular beni suçlamaya, azar-beter etmelere  ..!
Birden bire, baba eren Nasreddin Hoca Üstadım çıktı geldi ..
Anılar ülkemin derinliğinden ..
Gönül erenliğini, boşa çıkartmayan o malum ...
İçe işleyen, gevrek, gevrek tebessümüyle ..
'' - Demek ki İnsanoğlu denen merette ..
Düzen denen, bu kıçı kırık avara kasnakta değişmedi ..
Değişmeyecekte, asırlar geçsede üstünden ..
Benim dönemimde de meretlik, aynı meretlik ..
Namertlik,aynı namertlik,döneklik ,aynı döneklikti ..!
Eşeklik,aynı baki eşeklikti ..
Bilinsin ki, bu böyle ..
Durduk yerde ,
Boşa, eşeğe ters binmedim ben, hani'ya, şunun şurasında ..
O, zamanda ..
Gördüm ki, geçse de sekiz yüz küsur yıl ...
Onca, çağ üstünden ...
Hala, bağlandıkları yerde otlayarak, ömür eskitiyor ..
Güdük eşek kuyruğu misali, ne uzayıp, ne kısalarak  ..
Hatta inadına, inat katarak ...
Bir nalına, bir mıhına vurup, entrikalarına, entrika ..
Numaralarına, numara katarak ...
İflah olmazlığın ve alçalmanın çamuruna batarak, sürüm, sürüm sürünen ..
Yılan-çıyan dan da beter çatal dilli, insan denen sürüngen ..!

Kafa hala, aynı kafa, avaralık aynı avaralık ..
Vurdum duymazlıkla , nemelazımcılıkta yine aynı mı aynı, hala ..
Değil beni, Sokrates'i, Diyojen'i, Musayı, İsa'yı ..
Yetmedi, üstüne üstlük, birde ....
Onların yedi cettini de, eskitip ..
Defalarca mezar'a gömseler, bu namertler ....
Soy, yine aynı bokun soyu ,
Değişmez asla, bu insan denen garabetin huyu ..!
Cahili'de, arifi de, dahisi de, Veli'si de, delisi de, divanesi de..
Alaylısı da, okullusu da ,
Asil'ide, soylusu da-soysuzu da, aynı boz-bulanık, boklu derenin suyu ...!
Bilmişliğimle bunu, kulağıma çalınan  sesini ..
Tanık olmuşluğumla, yaşanan kepazeliğe ...!
İşitince öte alemden, başına geleni ....
Eskiden'de, katlanamadığımda yaptığım gibi ..
Haksızlığa göz yumamayarak, tutamadım yine kendimi ..
Kırdım kirişi, attırdım pabuçları, kaçıp geldim yanına ...''
Dedi, ve ardından kavuğunun başında dansa koyulmuşluğunda ..
Ağır aheste başını salladı yavaş, yavaş iki yana..
Aklıklarda pamuğa dönmüş sakallarının ..
Ilgıt,ılgıt esen yelle uçuşup, titreşip oynaşmalara koyulmuşluğunda...
Ve , sesinin kulağımı öpmüşlüğünde sürdürdü, itirafıyla ..
İçtenlikli mi içtenlikli o sıcacık, dost sohbetini ..!
'' - Çıkıp gelmez olaydım da, görüp, yaşamayaydım keşke bu rezaleti ..
İtiraf etmeliyim ki, evlat sana ..!
Benim göle çaldığım maya adam olur, tutar, tutmaya ..
Şu koca göl,  yoğurda boğulurda ..
Bu insanlık denen güruhtan, olmaz bir herze, bir numara  be evlat ..
Gel en iyisimi sen sen ol ...
Aldatma,aldanma,kanma,avunma ve avutmalara durma be evlat ...
Dahası, demem o ki,sana ..
İnsan olma ..
Olacaksan, İnsan gibi, insan ol ..!
Özün bir, sözün bir olsun ..
İçin bir-dışın bir ..
Astarın, yüzün gibi ....
Yüzün, özün gibi ......
Özünse, sözün ve  astarın gibi olsun, be çocuk !
Mevlana demişliğinde ..
İçin-dışın birliğinde ..
Ya görün, olduğun gibi ..
Ya ol, göründüğün gibi, sözlerinde ömür tüketsede insan soyu ..
Lafa kulak vermemişliğinde ..
Kelam dinlememişliğinde .
Sözlerin,kelamın ..
Bir kulağından girip ..
Ötekinden, iz bırakmadan çıkmışlığında ...!
Eşek gelip, eşek gitmişliğinde ve eşekliğinin bakiliğinde ..
Dönememiştir asla o, rivayetlere ve masallara konu olan ..
Erdemli İnsan özüne ..!
Düşmemiş demek ki hala insanlık közü ,,,
Bu hilkat garibelerinin sinesine-özüne..
İtiraf etmeliyim ki ..
Giderse bu kafayla, daha ..
Değil asırlar geçse ..
Sema, yere inse, Yıldızlar arzı öpüp, secde etse ...
Bir değil, bin Nuh tufanı gelse-geçse ..
Yinede dikiş tutmaz, çıfıtı çıkmışlığında
İnsanoğlu ve sözüm ona düzeniyle ...
Kendisini  bulunmaz Hint kumaşı zanneden ...
Bu alamet-i farika acuzeler ve bitmez -tükenmez  acuzelikler ..!
İdrak etmişliğimde itiraf etmeliyim ki, evrene, sana  ve kendime
Kalburla su çekmelerde, asla insan gibi insan olmaz  ..
Değil ki yazıyla bilinenliğinde, olalı ikibin onaltı sene..
Milyon değil, milyar sene ve asırlar katarı geçse de üzerinden ..
Kendini bilmezliğiyle  avaralıklarda .....
Beyhude ömür tüketmişliğiylen ..,
Suret-i insan, fıtratı Ucube, bu iki ayaklı sosyal hayvan denen
Ne idüğünü, kendi de bilemeyen. ...
Alemdeki yerini, tarif edemeyen ,
Geçmişinden ve kendinden bihaber  ...
 Kendine düşman, kendi ayağına ve nesline kurşun sıkan ..
Gözü dönmüş ve doymamışlıklarda ..
Aç kurt kesilip, soyunu yiyen ....
Tüketmeye yeminli, kendisiyle  ...
Dahası, bununla da yetinmeyi bilmeyerek ....
Hemcinsleriyle, ölümüne dövüşen ...
Ölümlerle doymayan, içtiği kanlarla, kanmayan ..
Ezop'un kurtlarından da, vahşiliklerde  ...
Kurduğu sofralarda mazlum ve masumları aş eden...
Soyu kanlı, belalı, insan denen, geçmişi boklu, sicili bozuk ..
Soyu kanlı, belalı, insan denen netameli, namert kefere  ... '', diyerek söyleniyordu, hala..
Hoca Nasreddin Üstad, kendi, kendine ...
Tutturduğu o içtenlikli tarih kokan sohbetinde ...!
Yüzüne sinen, o akpacık gülüş güzelliğiyle...
Benim dumura uğrayıp, lal olmuşluğumla ..
Olan, bitene ve Hoca Nasreddin'e, baka kalmışlığımda ...!
Olan, bitene ve Hoca Nasreddin'e, baka kalmışlığımda ...!



Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ 

Altınoluk / EDREMİT
05 / 01 / 2016
Saat ; 00_36

3 Ocak 2016 Pazar

İŞTE O ZAMAN ...,
MAHALLE YANARKEN ...
Ayarı-gayarı tutmayınca, düzenin ..
Kaçınca, kantarın topuzu ...
Olan, olur ...
Yanlış tart ar, kabzımal karpuzu ...
Çıkar işler, çığırından ...
Ne arşını kalır, nede endazesi ...
Sen, sen olup, geçiremeyince sözü
Koşamazsın çifte-çubuğa, öküzü ...
Bir değilse, insanın özüyle,sözü ...
Isıtmaz üşüye ni, mangalın közü ..
Dövemez sen tavında, demiri ...
Duyarsın hep azarla, emiri ..
Geçiremez sen hükmün le, sözünü ..
Gün gelir, beslediğin kargalar, oyar gözünü ..
Muhanetlikle, esirger se komşu, komşuya külünü ..
Sıkışınca başı, düşünce dara, görür gününü ..
Olmaz ölüsünde ağlayanı, düğününde oynayanı ..
Nişadırsız kap, kalay ...
Yalanlı dil, yemin ...
Mayasız süt, yoğurt tutmaz ...
Evdeki hesap, çarşıya uymaz ..
Çürüyünce su, kokunca tuz ...
Olur insanın değeri, pulla, sudanda ucuz ..!
Görüp gerçeği, öğrenince elif ile merteği..
Edince yüreğin cız, anlarsın o zaman ...
Hanya'yı, Konya'yı ...
Sürersin eşeğini, Niğde'ye,
Geçince, Bor'un pazarı ...
Toplarsın, tası-tarağı ..
Nafileliklerin avaralığında, kala kalırsın...
El elde, baş, başta, dımdızlak orta yerde..
Takkenin düşüp, kelin ...
Donun, düşüp ...
Götün görünmüşlüğünde ...
Görür, ense tıraşını el-alem seninde, eninde-sonunda
Sümsüğünü düşürüp..
Önüne-ardına bakmadan, yola revan olmuşluğun da
Posası çıkınca, nimetin de, insanında ..
Ucuz etin yahnisinin yavanlığında ...
Suyu, avcarı az olunca ...
Tadı, yavan olur yahninin de, çorbanın da.
Öğrenirsin işte o zaman ..
Zarfın değil, mazrufun geçer akçeliğini ..
Suretin değil fıtratın önemini, değerini,gereğini
Elini ayağını çekince ustalar,
Cirit atar, meydanda,
Kerameti kendinden menkul, çıraklarla ..
Boz bulanık günü seven, kurtlar, çakallar ...
Çekince elini-eteğini doğrularla, namuslular
İnsan gibi, insanlar ,
Ortalıkta itler havlar, dolaşır durur çar-çakal..
Ölünce imamlar ..
Olunca keçi, Evliya çelebi ...
Osuramasa da yokluğunda, imamlar ..
Eski alışkanlıkla ,
Sıçar ulu-orta, saf-saf cemaatler ..
Çoğalır, kendisini hergele de imam eşeği sananlar !
Kesilince ayaklar baş, başlar ayak ..
Kala kalırsın yalın ayak-başı kabak ...
Çıkınca dünyanın çivisi ..
Çoğalınca, insanın piçi ...
Ayar tutmayınca, beygirin kıçı ...
Meydan osurakla -boktan geçilmez ...!
Hancarmı, pancar mı, insan mı- müsvedtesimi seçilmez ?
Akla- karanın karışıklığında ...
Karpuz alsan, tıklarsın ..
Kavun alsan, koklarsın ..
Bilemezsen kolayını, bok edersin alayını ..
Karıştırırsan eğer insanla, suretini ..
Ödersin ömür boyu, ahmaklığının diyetini ..
Doğruya ve erdeme değil, güce tapar san ..
Ruhunu paraya, kudrete ve şeytana satarsan ...
Adam olmayana, insan muamelesi yaparsan ..
Yoz eşeğe altın, semer vurursan ..
Deve kuşlukta, başını sokarsan kuma ....
Kıçın kalırsa, ayazda ...
El oğlu giderken, Mersine ..
Sen gidersen götün, götün tersine ..
Ayağına çarık olmayanı ..
Edersen, başına sarık..
Ölüne ağıt cı, düğününe okuyucu ..
Memlekete kurtarıcı beklersen ..
Çok daha havlar sın, aç köpeklik te ayazda ...
Eksilmez asla mı asla sırtından dayak, boynundan yular ...
Durulmaz asla, boz-bulanık sular ..
El oğlu gelir, pahtını da , tahtını da kurar ..
Sana da, takar burnuna hızma, ayağına pranga,
Diline kilit, sırtına semer, boynuna, yular ..
Layık in bu der, sürüm, sürüm süründürür,
Altı yok pabuçlukta,seni ..
Şerefsizlik çölünde, haysiyetsizlik bataklığında..
Esaretin o, hiç silinmeyen utancında ..
Düzen, düzeneliklerde, sokar seni düzene ...
Ondan sonra, yitmişliğinde özgürlüğünün ..
Gitmişliğin de, vatanının ...
Ayaklar altına alınmışlığında, onurunla, namusunun ...
Bozulunca memlekette dirlik-düzen ..
Üşüşünce kuzgunlar leşe ..
Memleket gasp edilince üleşe, üleşe ..
Sen dönersin ölmüş eşeğe, kokmuş leşe !
İşin, işten geçmişliğin de ..
Hallerin böyleliğin de ..
Kar etmez, son ve kör pişmanlıkların.
Yalama olur kıçın, kaçar bir yerlerine dilin ..
Kala, kala sana üçün biri kalır...
Olunca haller böyle, gidince haysiyetin ve onurun .....
Cehennemin esvelesine, sürgüne ..!
Faydasızdır, faydasız, küfürde, şükürde ..
İşlerin böyleliğinde nafiledir dualar ..
Seni pakla sa, pakla sa mezar değil, kubur paklar ...
Kuluna, şahına, padişahına değil ..
İster şeytana, ister yarada na yalvar ....
Beyhudedir, nafiledir çabalar !
İşler, iyiden iyiye, sarpa sarar ..
Mahallede, köyde, kente, ülkede alev-alev yangın başlar ....
Yangınlar değil, sade bacayı,
Memleketin afakını, yeri-göğü, dört bir yanı kaplar ...
Çare biter..
İnekler suyu içer, dağa -bayıra kaçar ....
Körelmiş baltalar suya, insanlığın boka düşer ..
Olan, olur ...
Sen yanar, sen yakılır ..
Sen çalar, sen oynarsın ..
Gün, o gün olduğunda ...
Sakızının, boka düşmüşlüğün de ...
Gün kararır, yer-gök utanır ..
Kurt-kuş, ağzına sıçar ...
İşte o zaman,
Eskilerin deyişiyle ....
Mahalle yanarken, orospu aynada saçını tarar ..!
Mahalle yanarken, orospu aynada saçını tarar ..! 

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Altınoluk / EDREMİT

03/ 01/ 2016

Saat ; 03_51

31 Aralık 2015 Perşembe


YETMEDİ SOLUĞUMUZ .....,
İNSAN GİBİ, İNSAN OLMAYA ..! Anımsarmısınız, nasılda umutla, yaşama sevinci emareleriyle .... Çağıl, çağıl dolup-taşan iyimserliklerle ve düş güzellikleriyle ... Rengarenk ışıltılı göz bebeklerinden, çakmak, çakmak yayılan .. Heyecan ve coşku dalgalarıyla atılmıştık .. Yeni yılı karşılamaya hazırlandığımız, o günlerde de .. Şimdi binbir kahırla, elvan çeşit hüzün lekeleri.. Savaşın azapları, kardeş kanının kiri ... Kahpece, zamansız, hunharlıklarda ve Ve, erken gelen hain ölümün neden olduğu, Önlenemeyen, bastırılamayan canhıraş yürekçığlıklarıyla iğdiş olup ! Irzına geçilen ve horluklarda telef edilen .. Bu bağlamda da, bir an önce sepetlenip, kurtulunmak istenen ... Şu garibim-yorgun -bezgin, ömür eskisi yıla ''-Merhaba '' derken .. Tıpkı, bu yılda da olduğu gibi... Yılın bir yenisine daha, aynı duyguları yükleyip .. Kimimiz avara kasnaklarda, kendimizi avutarak .. Kimimiz, kandırılmalarda.. Kimimiz MIŞ GİBİ DAVRANIŞLARLA .. Kimimiz, olur-olmaz anlamları kondurarak .. Kimimizse, daha şimdiden..... Ağır mı ağır kör sancıları, bağrın da taşıdığını fark ederek Perşembenin gelişinin ... Çarşamba'dan belli oluşunu, sezmenin eminliğiyle .. Aman canım sendelerde, burun kıvırıp .. Küçümser bakışlarla , hoyratlıklarımızın zırhına bürünmüşlükle .. Tepeden süzerek, karşılamaya çalıştığımız, bu yeni adayı, yıl gibi ...! Oysa han eski, yolcu bildik, huy aynı, sancı belli olunca.. Dahası.. Eski tas, eski hamamlıklar sür git oldukça .. Kendimizi avunma ve avutma... Kanma ve kandırılma dehlizlerine sürerek .... Durduk yerde, enayiliğimizi yinleyerek, neden ıskalayalım ki, hayatı ? Gerçeklerin, zamanlı-zamansız ve aklına geldikçe, ortaya çıkma gibi bir muzurluğu .. Ve, huysuz sevecenliği vardır, malum ..! Bunun da, posasını çıkartıp ....., Defterini dürerek koltuğunun altına sokuşturup ... Seneye bu günlerde .. Dünü ve yaşananları.. Balık hafızalılıklarda, unutup... O, delik deşik olmuş pabucunu eline vereceğimiz ... Buna aşina şu garibim, masum mu masum biçare yeni yıla .. Günlere ... Dahası, en pervasız edalara bürünmüşlükle... Özündeyse, tepeden-tırnapa salaklıkla ... Masum zamanları katledenliğimizi yadsıyıp ... Yok sayarak ve suçu kendimiz dışında hemen herkese.. Hatta.. Yükleyip biçare kara kediye, işin içinden sıyrılmaya yeltenişle.. Kendimizi, adeta sütten çıkmış ak kaşık... Ya da, bulunmaz Hint kumaşı saymalarda, gitsin eskisi.. Gelsin yenisi, edalarında .... Bir yeni yılı daha bekleme avaralık ve avanaklıklarına koyularak.. Dahası, huylunun huyundan vaz geçmeme kusurluluğumuzla.. Kabahatin hepsinin sözümona biz insan da(?) olduğunu bile, bile ... Öte beriye, sağa-sola saçarak .. İşin içinden çıkmalara yeltenerek ... Nice, yıl sonu ve yıl başı arefesinde .... Ütopikliğide aşan düş çukurlarına düşmelerde ... Halüsünasyon yada serap görmelere dalarak .. Hayatın gerçeklerini ve insanlığımızın yittiğini fark edip, itiraf etmeyerek .. Üstelik, kendimizle yüzleşmeleri hep erteleyerek .. Yalan-yanlışa, sünger,... Gocunduğumuz doğruların ve gerçeklerin üstüne.. Değil, şal .... Kara çuhalardan, kalın mı kalın perdeler çekerek .. Onurlarımıza leke sürüp ....., Muammalar diyarı ömürlerimize ... Ayıp ve utanç yaftası astığımız ... Şu, masum mu masum ... Günlerin, haftaların, ayların, yılların, hatta çağların.. Dahası günahsız zamanın telefliğinden, bizlerin sorumlu olduğu gerçeğini ... Evrensel doğrularla, içimize sindirmek yerine.. İşin, hep kolayına kaçarak, en hünerli devekuşuluklarımızla başımızı kuma sokup .. Farkındasızlıklarda ve hatta ukalalıklarımız da kıçımızı açıp .. Ayazlarda koyarak ... Aynı nakarat ve teranelerde .... Ömür eskitmelerle, avuntu ve uykulara dalgınlıkta .... Şu güzelim hayatı heba ederek .. Karanlığın, kirin, korkunun, kanın, ölümün ve talanın, esaretin.. Bizim, bize ve evrene yaydığımız virüs olduğu gerçeğine sırt dönerek , Havanda su dövüp, kalburla su taşıma ahmaklığında ömürler eskitip.. Gün tüketerek yitirdiğimiz insanlığın vebaliyle yüzleşmelere ..... Hala ve inatla yanaşmama abesliğinde debelendiğimizi .. Neden fısıldayamıyoruz biz, bize ? Gelin, azda özü diyelim, yürek sesimizi dinleyerek .. Kendimize, yadsınamaz şu gerçeği ifade edelim.. YETMEDİ SOLUĞUMUZ, İNSAN GİBİ İNSAN OLMAYA ! YETMEDİ SOLUĞUMUZ, İNSAN GİBİ İNSAN OLMAYA ! Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ Altınoluk / EDREMİT 31 / 12 / 2015 Saat ; 15_00

30 Aralık 2015 Çarşamba


HÜZNÜN YELLERİ ESER ...,

Saçlarımda uçuşsa da rengarenk kuşlar, kelebekler..

Ruhumun derinlerinde, hüznün yelleri eser ..

Şarkılar, seni söyledikçe ..

Yüreğim, kendinden geçer ...

Gönlüm, rengarenk kanat güzelliklerinde sana uçar, sana ..

Aşk denilen, bu meşakkatli serüvende ..

Uslanmayan yüreğimin, kanatlanıp aşka yelken açmışlığında ..

Yalancı baharlarda ,elvan renkli çiçekler açar ..

Hüzünler de, hazanlarda, elemler de hüsranlarda kendinden geçer ..

Sararıp-solan gazeller misali, savrulur hicranlarda ..

Ömür tüketir ömür, aşkı ve hayatı ıskalayıp ..

Ömrünü, saçının tellerine takmışlıkta ..

Gönlüm ,kahrın mey' ini  içer ..!

Saçlarımda uçuşsa da, rengarenk kuşlar,kelebekler ..!

Ruhumun derinlerinde, hüznün yelleri eser ...!

Ruhumun derinlerinde, hüznün yelleri eser ...!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Altınoluk / EDREMİT

30 / 12 / 2015 

Saat; 21_11


SORMA ANNE SORMA !

Sorma anne, sorma ...!

Ölmüş bebe bedenim yatıyor, buzdolabında ...

Gülüşlerimin ve ömrümün ,

Kanlı-kirli İç Savaş'ta ...

Kahpe kurşunla gelen ölümlerde çalınmışlığında ...

Sorma anne, sorma ...!

Bu gün, kaçıncı gün bilemem ...

Sayamam ...,

Çünkü ...

ÖLÜ BEBE CANLAR, SAYAMAZ Kİ !

Bende, ÖLÜ BEBEYİM, SONUÇTA ..!

Sorma anne, sorma ...!

Vurulup- ölümü içmişliğimde .....!

Meskun mahali'in, yerimin -yurdum

un BUZ DOLABI olmuşluğun da ...

Bebeliğimin çalınıp, dondurulmışlığında ...

Ölü canlığımda, bebe bedenim ...!

Kaskatı olmuş, hala duruyor buzdolabında !

Sorma anne, sorma ...!

Bilemem ....

Bile..mem ...ki ..!

Neden, Buz Dolabında ÖLÜ MİRAY'ım ?

De, bana anne..

De, ki ..!

Neden anne ?

Utanç dolu yanıtsız sorularda, donakaldım buz dolabında !

Ki ...,

Bilmelerinde artık öneminin ve anlamının kalmamış lığında !

Kaçıncı gündür, BUZ DOLABINDA'yım, BUZ DOLABINDA .


Sorma anne, sormaaaaaaaaaaa !

ÖLÜ MİRAY bebeliğimde ...,

Mini minnacık, bedenimle .

BUZ DOLABINDA, BUZ TUTMUŞLUKLA ..

DONAKALMIŞLIKTAYIM, DONAKALMIŞLIKTA !

DONAKALMIŞLIKTA ...

Erdem YASSIBAŞ

Altınoluk /EDREMİT

30/12/2015

Saat;16_16

29 Aralık 2015 Salı


ELEMLERDE
SÖNDÜRÜYORUM KANDİLİMİ ....!

Her günümü, ömrümü sensizliğin, yalnızlığın girdabında ...


Vurgun yiyip, yutularak tüketiyorum ...

Sensizliğin hüznünde demlediğim elemlerde, söndürüyorum 

Ömrümün, gönlümün, günümün kandilini ...!

Solmuş yapraklar gibi titriyor, ruhum ..

Çıkıp, çıkıp geldikçe sen düşlerime ..

Seraplara ve yalancı baharların sevincik deliliğine savruluyorum ..

O zaman, aklım karışıyor, gönlüm çıkıyor şirazeden ..

Avuçlarımdan uçan kuş güzelliği ..

Elem, elem, hicran, hicran ..

Göz yaşı, göz yaşı ..

Çığlık, çığlık çöküyor o zaman ömrüme, yüreğime, omuzlarıma ..

Olursuzlukların uçurumuna sürükleniyorum ..

Düş güzelliklerinin yerini, kahır sancıları alıyor ..

Penceremde gün, odamda ışık, gözlerimde fer ..

Yüzümde tebessüm, içimde yaşama sevinci bitiyor..

Beleniyorum katran karası azaplara ..

İşte o zaman, hıçkırık, hıçkırık boğularak ...

Sensizliğin hüznünde demlediğim elemlerde, söndürüyorum 

Ömrümün, gönlümün, günümün kandilini ...!

Ömrümün, gönlümün, günümün kandilini ...!


Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Altınoluk / EDREMİT

28/12/2015 

Saat; 15_40

28 Aralık 2015 Pazartesi

BELKİ GEÇERSİN UMUDUYLA
Seni gözlemekten helak olup, ömür tüketiyoruz..

Penceremdeki örümcek ve ben..

Tüneyerek cam ardına, gözlerimizi dikerek ..

Belki geçersin umuduyla, sensizlikle dolu yollara !

Belki geçersin umuduyla, sensizlikle dolu yollara !


GÖZ BEBEKLERİNDE SAKLIDIR, KORKULARIN ....!

  İmrentiyi, tiksintiye , zoru, kolaya, kolayı, zora, oluru, olmaza, olanaklıyı, olanaksız, sevgiyi, nefrete döndüren ...... Hükmeden ve boy...