26 Kasım 2017 Pazar


YÜREK SAATLER
İNİZ ....

Meydanlardaki o, tarih kokan saat kulelerindeki dahil ...
Dışarıdaki cümle saatler dursa ....
Hiç önemi yoktur, sizin yürek saatiniz çalıştığı sürece .
Değil mi ki, sizin ritimleri ahenkli sesler saçarak ..
Sineniz de güm, güm sesler yayarak, ben buradayım diyen ....
İçinizdeki o, muazzam ve muntazam saat, çalışıyorsa ...
Ne tasa, nede gam edin, siz bakın ki o, saat durmasın ...
Yürek saatinizin, akreple yelkovanı....
Yelkenleri indir ipte, ilahi emre teslim oluverir de, ilelebet durursa ..
Dışarıdaki tüm saatlerin çalışması, hatta dakiklikleri yada gerilikleri, ilerilikleri  ...
Size, bir anlam ifade etmez, yararı dokunmaz ..
Nafiledir ve size hayrı da, faydası da olmaz, bilesiniz ki ...
Onun, yani içinizdeki o, mucizevi saatin ayarı ....
Görünmezliklerinde o, ilahi ve hünerli kaynakça, yapılıp...
 İşlevini yapmaya, ana karnında başlar,başlamaz ..
Siz artık, canlı ve bir bireysiniz ..
Dahası o karanlıklarda , muğlak ve bulanık suda, hayat savaşı vermeye durmuşluğunuzda ..
Sizin için, dışarıdaki saatler, nasıl fazlaca bilinmezlikler anlamına geliyorsa ..
Dünyaya merhaba diyebilirseniz sağ-salim, işte o andan itibaren, daha da anlam kazanır ..
Beslenme saatinizde, varsa nasibiniz ana sütünüzü içmeleri taşır, tik-takların da ..
Tabi siz bayağı bir cadı yada arsız olup ta, hele ki de...
Boğazı kuvvetliyseniz, emin olun o, saati iplememiş liginizle, o kadar anlamda taşımaz, onun varlığı-yokluğu ..
Siz, belli evreleri aşarken, dahası dış saatlerin anlam ve önemini kavramaya başlayıp ta..
Saatlerin, kaçı gösterdiğini merak edip, öğrendikçe, hayatın renk katmanlarını ..
Güzel yada çirkin..
Romantik yada bunaltıcı hal ve yönlerini de, öğrenmeye koyulursunuz ...
Dedim ya, siz bakın içinizdeki o mini minnacık saat durmadan ve düzenli çalışsın ..
Siz soluk alıp- vermeleri sürdürürken, hayatı sorgulayın ....
Merakla, ilgiyle...
Hatta, bıkıp-usanmamacasına keşfedin ve tanıyın akıyla, karasıyla şu üç günlük hanı ...
Emektar koca ve yaşlı, mavi bilyeyi ..
Bu alemler içinde, bir ara alemdir ve buradaki eğlenişiniz, bir solukluk mola dır, işin aslına ve özüne bakarsanız ..
Ne zaman ki ..
Durur, yürek saatiniz ilelebet ..
İşte o zaman hapı yutar, binersiniz imamın kayığına ..
Daha ne olduğunu bilip, anlamadan göçü verip, gidersiniz, ölüm denen muammalı aleme..
İşte o zaman cenazenize katılan, bir dizi zevat için, önemi sürer o dış alemdeki saatlerin ..
Unutuverirler, kendi yürek saatlerinin de, bir gün ebediyen duruverip,susacağını ..
Dünya telaşına, galesine ve nefislerine yenilmişlikle, kaptırırlar kendilerini, bu alemin hay-huyuna ..
Ne demiştik, kelamın en başında ?
'' - Meydanlardaki o tarih kokan saat kulelerindeki dahil ...
Dışarıdaki cümle saatler dursa ....
Hiç önemi yoktur, sizin yürek saatiniz çalıştığı sürece .''
İşte zurnanın zırt dediği yerde, önemli de ve doğruda olan bu ..
Siz, siz olun unutmayın, doğrularınızı ve yürek saatlerinizin ahenkli çalışması gerektiğini..
Yaşarsanız, çalışırsa yürek saatleriniz ..
Şansınız sürer, hayatı ve kendinizi keşiflere..
Aşklara yelken açar,mutlulukları ..
Pek tabii ki, ara, ara ve yer, yer hüzünleri kucakladığınız da olur, şunun şurasında ..
Hayatın, Acem seccadesi olmamışlığında ..
Marifet, kıymetini bile bilmektir..
Yürek saatlerinizin ...!
Yürek saatlerinizin ...!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Immenstaad / Almanya
26 / 11 / 2017
Saat; 20_41


BAŞLAMA .....,

Ey yüreğim, gönlüm...
Başlama, bitirmeye gücüm yok ...
Sürünmelerde kendimden geçmişken, tam da ben ..
Değil, yeni bir serüvene ve aşka yelken açmak .
Soluklanmaya gücüm, tahammülüm yok ...
Ondandır demelerim, yalvar-yakar oluşlarım ..
Gönül defterini açma ..
Aşka dair, adımlar atma ..
İtme, atma beni, duygu sağanaklarında sürülüp, savrulmaya tutsak edecek, bu dipsiz uçurumlara ...
Başlama, bitirmeye gücüm yok ...!
Bitirmeye, gücüm yok .....!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ/İSYANİ

Immenstaad /Almanya 

26/11/2017

Saat; 10_05


NEDİR Kİ ?

Korkunun gerçeğinde, görünür maskelerle, gizlenen acizlikler ..
Işıklarda nasıl ortaya çıkarsa, kırık-döküklükler ..
Öylesine ayan-beyan belli olur yüzlere sinen, korkular ...
Gölgeler olur, oynaşırlar ..
Kah, feri sönmüş gözlerde ..
Kah,kanı çekilip,kehribar sarısına kesmiş, yüzlerde ..
Süzülürken göz yaşı,göz yaşı korkular, gerçeğin iç yüzüyle ortaya çıkmışlığın da...
İşte, öylesine ayan-beyanlıklarda, üryanlığında gerçeğin ..
Gizlenemez, doğrunun okları, yalanın çuvalına...
Delik-deşik ederek, koyar bilineni aşikarlığında, ortaya ..
Bu hal, malumun ilanından başka, nedir ki ?
Malumun ilanından başka, nedir ki?
Nedir ki ?


Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ/İSYANİ

Immenstaad / Almanya

25/11/2017 

25 Kasım 2017 Cumartesi


VARDIR ELBET ...,


Bilmeli ki, insan ....
Kara gün kararıp, kalmaz, geceler  naçarlığa vatan olmaz ...
Elbette, bu tekere bir çomak sokan çıkar ..
Açar beden, gönül ve hane penceresini ..
Uzatır elini muhtaca, garibe-gurabaya, naçara  ..
Hatta öyle ki, olması gerekenden de özel, özenle ..
Değil sağ elin verdiğini sol elinin bilmemesi gerçeğini ..
Akıldan ve yürekten geçtiğinde, yüreği ve dudakları mühürlenir ...
Edeple, adapla, eller duymaz, görmez olup biteni ..
İnsana yakışanlığın adabı ve edebiyle ….
Şanına uygunlukla yapılır, hayır, hasanet ..
Dermansız kullara derman, karanlıkta kalana, ışık ..
Sıtırsız kalana dam ve gönül verilip, sıtır  olunur ...
Sırdaştır, keme çözülmez, nifaka aralanmaz dudaklar ...
Gün gelir, kul sıkıştığında Hızır'dan önce, bir insan evladı soyunuvererek Hızır’ lığa, yetişir imdada ..
İnsanın, insanın nefesine muhtaçlığında ...
Açılır, gönül otağının kapıları, umarsız sevgiyle naçara, darda-belada olana ..
Ölmemişse hala insanlık, mertler terk etmemişse hayat alanlarını sessiz-sedasızca namertler güruhuna ..
Damarlarda, şu yada bu ırkın veya dinin evladı olarak değil de ...
Önce, ‘’ - İNSANIM, İNSAN ‘’,DİYEN …
Has gönüllü insanın ve insanlığın kanının dolaşmışlığında ..
Ne der, KOCA EREN, BİLGE HAK DOSTU YUNUS EMRE ÜSTADIMIZ ...
'' - Ne gavurum, ne islam, önce insanım, insan ! ''
İşte bu cümleden ve yüreklere düşen sevgi cemresinden olmak üzere ..
İnsanın, insana uzanıp dokunan yüreği ve taşan sevgisiyle ..
Muhanete muhtaç olmaz, insan..
Bilir ki, insan evladı, insan ..
Sevgiye, selama, şefkate ve merhamete muhtaç bir insan evladı vardır, mutlaka şu gök kubbenin altında ..
İşte bundan, aldığı destur ve emdiği insan sütüne layıklıkla ..
Uzanıverir, açar gönül ve yürek penceresini, kapısını sevgiyle,aşkla ..
Uzatır ellerini, ellerinin, sevgiye muhtaç ellere, ermecesine ..
Göz yaşını katık edip, tenceresinde taş kaynatan, naçara ..
Aş olur, eş olur, sevgi olur, koyar tencereye yüreğini, karna düşen lokma olur ..
Yapılan iyiliği kimselerin bilmemişliğinde ..
Uzanıverir yürekler, yüreğe..
Yürekten yüreğe var olan o, gizli sevgi yolundan süzülüp gitmişliğiyle ..
Umudumu hiç kesmedim, kuşkuya düşmedim yaşamış, görmüş ,öğrenip, bilmişliğimle ..
Bir el açılıyorsa,'' -El aman '' diye ..
Bir el uzanıyordur ona, sevgide usulca..
İnsan olmanın onuru ve yaralara merhem olmanın canlığı, bilinci ve huşuyla ..
Yalvar-yakarlıklarda, melem, melem bakan göz varsa, kainatta ..
Bil, emin ol ve inan ki ….
Umarsız sevgi ve insan olmanın adabı ve vakurluğuyla ..
Cömertliklerde açılan yürek, gönül, ruh ve kapı ..
Şefkatle uzanan el, göz yaşını silmeyi bilen, hoyratlıklardan uzak ..
Bir gönül eri’ de vardır, şu gök kubbenin altında ..
Hayatlar vardır, hayatları, sevgide çoğaltmacasına..
Hayatlar ve ömürler, vardır ..
İnsana, insanca ve insan olmanın bilinci ve onuruyla uzanmacasına ..
Ondandır, demem ..
Boşuna değildir, dillenen ..
Hızır ile İlyas öyküleri ..
İnsan varsa, kainatta ..
Hızır gönüllülerde vardır, alemde ..
İlyas yüreklilerde..
Kıbleler ve Kabe’ler İnsansa ..
Ve insan, sevgiyle insana yüz dönüp, aşkla semaha durmuşsa ..
Aşkla, semaha durmuşsa ...
Vardır elbet, çıkmadık candan umut etmeler ..
Gönülleri, sevgide, sevgiyle dermeler ..
Vardır elbet, açılan ele aşkla tutmacasına, insanca uzanan eller ..
İnsanca uzanan eller ..
Vardır, elbet..
Yeter ki, kesme umudu insandan, ışıktan ve ilahtan ..
Dönme yüzünü gama, dökme yüzünden inançsızlığa çanak tutan sitemler ..
Olsa da, katledende insan, yapan ve katlolanda insan ..
Evliya’da, eşkiya da olsa da insan …
Olsa da, mertte, namertte, hainde, yurtsever de insan …
Bilesin ki, nasıl her yıkık çeşmenin yapanı varsa …
Her virane gönlün, imar eden, hünerli ustası da vardır ….
Vardır elbet, bu alemde hala ve inadına...
Kıble' si ve Kabe'si insan olan, insan oğlu insan ....!
İnsan oğlu, insan ...!


Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ 


Immenstaad / Almanya 

25 / 11 / 2017
Saat ; 09_09




AĞAR ....,
Yeter ki, fırsat bulmaya görsün ... Sırnaşık'lığında örmeşip, yapışır, insana hüzün .. Kiminde çiçek solgunluğun da .. Kimindeyse göz yaşı duruluğunda çıkarak ortaya .... Arz-ı endam eder, hayatın ve ömrün bağrında .. Sen, kovalasan da kapıdan .. O ne yapar, yapar girmelere koyulur, pencereden, bacadan .. Dirayet'inle sürüp-savuşturup ilelebet def etmedin mi onu .. O düşmez asla yakandan,bağrından .. Sırnaşık'lığında hüzün, ağar her fırsatta ömrüne.. Ağar,her fırsatta ömrüne ....! Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ Immenstaad / Almanya
25 / 11 / 2017
Saat;15-42

ORTASI, HİÇLİK VE MUAMMA .....!
Notalar sığamayan, bestelenemeyen, duygular sağanağısın .. Karşında dik durup, tutunmaya çalıştıkça, hayata ... Mecalsizliklerde ve yalvar yakarlıklarda düşüp, yapışıyorum eteklerine .. Kendi sürgünlerimde, mülteciliklerde pasyapeyece tükenip, ömür eskitiyorum .. Sen, ermek istediğim, ülke .. Ben, kendimden çıkıp, terk edip, gitmek istediğim ülkeyim .. Ne kendimden çıkabiliyor, nede sana gelmeleri başarabiliyorum .. Ne ellerimden, nede ayaklarımdan zincirli esaretim .. Benliğimden, ruhumda, duygularımdan esirim, sana .. Sevdadan yana, her ne varsa, solmuş gazel yaprağı olup, dolmakta eteklerime . Ben, sığıp, geçinilemeyen, dar gelen çürüten ülke .. Sen, umuda dair ışıltılı davetkarlıklarda beni, benden eden ülkesin .. Açıpta kapılarını sonuna kadar, gel desen ve hatta kabul edip,alsanda .. Hiç mi hiç erişemeyeceğim tutkularımı, düşlerimi süsleyen ülke .. Kertesindeyim bir çok devinimin .. Belki de, kimbilir eşiğindeyim ölümün ve vedasız, apansız gitmelerin .. Bilmiyorum, farkındasızlıklarda ben, beni seçemiyorum .. Ne kendimden geçen, nede senden vazgeçenliklerin pejmürde kararsızlıklarında .. İçin, için göynüyüp, çürümelerdeyim .... Notalar sığamayan, bestelenemeyen duygular sağanağısın .. Karşında dik durup, tutunmaya çalıştıkça, hayata ... Mecalsizliklerde ve yalvar yakarlıklarda düşüp, yapışıyorum eteklerine .. Elime-yüzüme bulaştırdığımı fark etmişliklerin utancıyla .. Kıvranıyorum .. Karabasanların sarmışlığında .. Ortada görünmeyen ama hep var olan kara, kalın ve aşılmaz bir duvar .. Ardı ben, önü sen .. Ortası, hiçlik ve muamma ....! Ortası, hiçlik ve muamma ....! Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ Immenstaad / Almanya 25 / 11 / 2017 Saat ; 13_29


SESSİZLİK .....,


Bilinçli seçkiyle ve seçicilikle tercih edilen sessizlik ..
Sükunun, vakurluğun, dinginliğin, düşünsel duruluğun ..
Kontrolün, denetim ve disiplinin dillenişi, devinimi ve vücut buluşudur.
Ondandır demeler ;
'' - Söz gümüşse, sükut, altındır '' , Diye ..
Korkudan sinmek değildir, asla ...
Bilinçli ve farkındalıkla, eminlikle yaşanan sessizlik ..
İç sesin hakimiyetinde arınmak ve ruhun soyunuşudur, vecddir, vecd ....
Sessizlik,ne pısırıklıktır, nede dut yemiş bülbül kesiliştir ..
Tam aksine, sular kadar delişmen duyguların, çelik disiplinle ..
Gönül ve ruh imbiğinden sükunda süzülerek eriştiği, dinginliktir ..
Bu, onurun, sağ duyunun taçlanışı ve ödüllenişidir.
Bilinçli sessizlikle, kontollü dinginliği tarif ederken ...
Eski çağlardan, kadim bilgeler, boşuna demezler ...
'' - O, ululuğun dillenişi ve büyük ruhun, görünmez ulunun sesidir . '', Diye ...
Tarihin derinliklerinden süzülüp gelen, deneyim, birikim ve bilgeliklerle ..
Şöyle vücut ve anlam bulur bilinç ve idrakte, sessizlik ..
'' - Bilinçli ve kontrollü sessizliğin nimetleri ...
Güven, itimat, emniyet ve eminlik hali ...
İçsel yüzleşme,duruluk ve vakurlukla,arınıştır özünde ..
Çok laf,çene yorar,kulak tırmalar, nefes tüketir, güç azaltır ..
Sabır eskitir, tahammülü zorlar ...
Ruhu incitir ve olmadık yüke sokup, girdap ve cenderelere iter ..
Hasılı, sessizlik dendiğinde ....
Avuç, avuç biriktirilen zenginlik ve tasarruftur ..
Dahası da ...,
Kendi, kendini kontrol, gerçek cesaret demek olan metanet, sabır, vakar ve saygı'dır ...''
Onun içindir ki;
Gerek sevinçte, mutlulukta ve coşkuda ..
Gerekse, hüzünde, elemde yada azapta vakurlukla yaşanan zenginlik ..
Harabede bulunuveren tarifsiz ,emsalsiz define zenginliği ve eşsiz-menentsiz, adı konamayan hazinedir, hazine ..
Çok laf kalabalığında yormak ve yorulmak yerine ..
Bir ayna derinliğinde yada dingin su ululuğunda..
Edep,adap,tevazu, sabır ve sükunda döktüğün, içinde, kendini dinlemektir..
Kendini dinlemek ..
Bilinçli sessizlik ..
Yüreğe,gönüle ve ruha kulak verip ..
Onların dillenişini zarefet, seçicilik,farkındalıkta ve seçkinlikte hürmet  ve saygıyla dinlemektir,dinlemek ..
Sessizlikte çağları,tarihi ve maziyi dinlemek ..
Dünden, yarına uzanan kemal ummanında, yüreğini ve ruhunu aşkla ve hazla kulaçlamaktır, kulaçlamak ..
Yüreğini ve ruhunu,aşkla ve hazla kucaklamaktır, kucaklamak ...!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ 

Immenstaad / Almanya 

24 / 11 / 2017 

Saat; 23_13

24 Kasım 2017 Cuma


HAYAT BEDESTENİNDE, BİT PAZARLARINDA ....
ESKİCİLERİN BİLE İTİBAR ETMEMİŞLİĞİNDE ...
TELEF RUHLAR, İTİBARSIZLIĞI İÇEN DUYGULAR ....!
İnsanların, önce kendilerini ...
Beraberinde de, insanlıklarını yitirdiği ...
Haysiyet cellatlıklarında katledilerek, yerle yeksanlıklarda, telef olan ....
Yitik ömürlere dair ...
Bölük-pörçük, içi dışına çıkan ...
Hayat bedesteninde, bit pazarlarında ..
Kadir-kıymet bilmemişliklerde ..
Vefanın esamesinin okunmadığı, hal ve devinimlerde ...
Eskicilerin bile, itibar etmemişliğinde ...
Yok pahasına beklentilerde elden, ele dolaşarak, pörsüyen, telef ruhlar ...
İtibarsızlığı içen duygular, haraç-mezatlıklarda sürülüp-savrulurlar ...
Tıpkı, yığılmış kubur artığı, gübreler misali ...
Kah, burun direklerini kıran, genizleri yakarak, içe işleyen buram, buram kokular saçan ...
Kah buhar,buhar, bulut, bulut,duman, duman, ateş kusan toprağa, karışınca ..
Ete-kemiğe bürünen,meyveye-meşeye,sebzeye ve hatta buğdaya, yulafa ilaç ve şifa olan ..
Tepelemesine yığılan o gübreler gibi....
Kendine has devinimlerde akıl almaz ,garabet timsali ...
Eylem ve ürün yaratan sürüye dönen, insan yığınlarının ,tetikledikçe çoğalttığı, kalabalıkların ..
İnsanı, ömürleri, düşleri ve hasılı, aklı-karalı pek çok hali yutan yalnızlıklar, kamçılar ruhları ..
Görevini hakkıyla yapmaya koyulan, işkenceci zebaniler ve amansız cellatlar, gibi ...
Durup-düşünmekten kendini alamayan, biçare ömürlü nice insanları ..
An gelip, isyankarlıklarda,an gelip silikleşip ,sünepeliklere belenmişlğinde ..
Mızıltıdan öte gitmeyen, anlaşılmazlıklar kümesi ses ve devinim hal ve yığınlarında, söylenmekten geri duramayarak, derler ki ....
'' - Şu hallerde, şimdimde, ben ağlarken yanımda yoksan .....
Ben gülerken, gölge eyleme, başka ihsan istemem,senden ''
 Değil duyanın, sesine kulak bile verenin olmamışlığında ..
Kendi,kendine bedbahtlıklara belenerek, dillenip, söylenir dururlar ..
Eski kapı gıcırtıları yada yaşlı ağaç dalları gibi ...
O renk,renk yanıp sönen, neon lambaları misali ..
Kah gözlerimizde,kah beyinlerimizde yada karamsarlığa kesmiş ruhlarımızda, yanıp- sönen gerçeklerin, dürtmüşlüğünde ..
Yaşanan, akıl ve ruh çalkantılarında ..
Yüze-göze çarpan, kum taneleri yada minik çakıl taşları,toz zerreleri, gibi ..
Bedenimizin derinliklerindeki yaralarımızı, acıtmacasına.. Gönlümüze, ruhumuza ve yüreklerimize çarpıp,işlemişliğinde ..
Kendimizi alamayız ....
Çoğu kez, şöyle düşünüp, kendimizi ve hayatı sorgularken ...
Fark ettiğimiz gerçeklerin ...
Ömrümüze o, çakıl taşı etkisi veren ...
Neon ışıkları ve minik kum ve toz zerreleri, gibi ..
İrkilmişliğimizi tetiklemişliğinde ...
'' -En çok incittiğimiz kişilerin, aslında en sevdiklerimiz oluşu, ne garip değil mi ? ''
Dahası, en çok acıyı ve elemi sevdiklerini söyleyenlerden çekip,yaşamışlığımız gerçeğinin, yadsınamazlığında ..
İçimize işleyip durarak..
Silecek motorlarının temizlemeye yetişemediği ..
Yağmur yada karlar gibi art, arda ömrümüze, gözlerimizin önüne ve ruhlarımıza tüneyip, çoğalmışlığında ...
Durur pek çok fonksiyon,yeti yada hünerlerimizin..
Dumura uğramışlıkların ve eskimişliklerin kıskacında ..
Tıpkı,ateşe ölümüne esirliklerde tutuklu akreplerin,yengeçlerin naçarlığında ..
Kendilerini ilhaklara, mazur kalmışlığının çarpıcılığında ..
Anlarız ki o an,içimize düşen korların, bizi yakıp kül etmişliğinde ..
Diriye itibarın,sevginin olmadığı ...
İnsanı zehirleyip ,yutan gübre yığınından da, beter ..
Bu niteliksiz, devasa insan kalabaklarının,bize ...
Dost diye, diye zulümlerin en katmerlisini reva görüp ..
İnsanlığın çürüyen suya düşen keçeler gibi, iliklerine dek çürümeyi ve yok olmayı hissetmişliğinde ...
Hayat bedesteninde, bit pazarlarında ....
Eskicilerin bile, itibar etmemişliğinde ...
Telef ruhlar, itibarsızlığı içen duygular ..
Koku, koku insanlığın ölüşünü, ortaya koyarlar ..
Tıpkı, gübre yığınlarından saçılan koku ve bulutlar gibi ..
İşleyerek, çürüme, çürüme insanın ve insanlığın içine ...!
İnsanın ve insanlığın içine ....!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Immenstaad / Almanya
24 / 11 / 2017
Saat ; 21_15

GÖZ BEBEKLERİNDE SAKLIDIR, KORKULARIN ....!

  İmrentiyi, tiksintiye , zoru, kolaya, kolayı, zora, oluru, olmaza, olanaklıyı, olanaksız, sevgiyi, nefrete döndüren ...... Hükmeden ve boy...