24 Kasım 2017 Cuma


HAYAT BEDESTENİNDE, BİT PAZARLARINDA ....
ESKİCİLERİN BİLE İTİBAR ETMEMİŞLİĞİNDE ...
TELEF RUHLAR, İTİBARSIZLIĞI İÇEN DUYGULAR ....!
İnsanların, önce kendilerini ...
Beraberinde de, insanlıklarını yitirdiği ...
Haysiyet cellatlıklarında katledilerek, yerle yeksanlıklarda, telef olan ....
Yitik ömürlere dair ...
Bölük-pörçük, içi dışına çıkan ...
Hayat bedesteninde, bit pazarlarında ..
Kadir-kıymet bilmemişliklerde ..
Vefanın esamesinin okunmadığı, hal ve devinimlerde ...
Eskicilerin bile, itibar etmemişliğinde ...
Yok pahasına beklentilerde elden, ele dolaşarak, pörsüyen, telef ruhlar ...
İtibarsızlığı içen duygular, haraç-mezatlıklarda sürülüp-savrulurlar ...
Tıpkı, yığılmış kubur artığı, gübreler misali ...
Kah, burun direklerini kıran, genizleri yakarak, içe işleyen buram, buram kokular saçan ...
Kah buhar,buhar, bulut, bulut,duman, duman, ateş kusan toprağa, karışınca ..
Ete-kemiğe bürünen,meyveye-meşeye,sebzeye ve hatta buğdaya, yulafa ilaç ve şifa olan ..
Tepelemesine yığılan o gübreler gibi....
Kendine has devinimlerde akıl almaz ,garabet timsali ...
Eylem ve ürün yaratan sürüye dönen, insan yığınlarının ,tetikledikçe çoğalttığı, kalabalıkların ..
İnsanı, ömürleri, düşleri ve hasılı, aklı-karalı pek çok hali yutan yalnızlıklar, kamçılar ruhları ..
Görevini hakkıyla yapmaya koyulan, işkenceci zebaniler ve amansız cellatlar, gibi ...
Durup-düşünmekten kendini alamayan, biçare ömürlü nice insanları ..
An gelip, isyankarlıklarda,an gelip silikleşip ,sünepeliklere belenmişlğinde ..
Mızıltıdan öte gitmeyen, anlaşılmazlıklar kümesi ses ve devinim hal ve yığınlarında, söylenmekten geri duramayarak, derler ki ....
'' - Şu hallerde, şimdimde, ben ağlarken yanımda yoksan .....
Ben gülerken, gölge eyleme, başka ihsan istemem,senden ''
 Değil duyanın, sesine kulak bile verenin olmamışlığında ..
Kendi,kendine bedbahtlıklara belenerek, dillenip, söylenir dururlar ..
Eski kapı gıcırtıları yada yaşlı ağaç dalları gibi ...
O renk,renk yanıp sönen, neon lambaları misali ..
Kah gözlerimizde,kah beyinlerimizde yada karamsarlığa kesmiş ruhlarımızda, yanıp- sönen gerçeklerin, dürtmüşlüğünde ..
Yaşanan, akıl ve ruh çalkantılarında ..
Yüze-göze çarpan, kum taneleri yada minik çakıl taşları,toz zerreleri, gibi ..
Bedenimizin derinliklerindeki yaralarımızı, acıtmacasına.. Gönlümüze, ruhumuza ve yüreklerimize çarpıp,işlemişliğinde ..
Kendimizi alamayız ....
Çoğu kez, şöyle düşünüp, kendimizi ve hayatı sorgularken ...
Fark ettiğimiz gerçeklerin ...
Ömrümüze o, çakıl taşı etkisi veren ...
Neon ışıkları ve minik kum ve toz zerreleri, gibi ..
İrkilmişliğimizi tetiklemişliğinde ...
'' -En çok incittiğimiz kişilerin, aslında en sevdiklerimiz oluşu, ne garip değil mi ? ''
Dahası, en çok acıyı ve elemi sevdiklerini söyleyenlerden çekip,yaşamışlığımız gerçeğinin, yadsınamazlığında ..
İçimize işleyip durarak..
Silecek motorlarının temizlemeye yetişemediği ..
Yağmur yada karlar gibi art, arda ömrümüze, gözlerimizin önüne ve ruhlarımıza tüneyip, çoğalmışlığında ...
Durur pek çok fonksiyon,yeti yada hünerlerimizin..
Dumura uğramışlıkların ve eskimişliklerin kıskacında ..
Tıpkı,ateşe ölümüne esirliklerde tutuklu akreplerin,yengeçlerin naçarlığında ..
Kendilerini ilhaklara, mazur kalmışlığının çarpıcılığında ..
Anlarız ki o an,içimize düşen korların, bizi yakıp kül etmişliğinde ..
Diriye itibarın,sevginin olmadığı ...
İnsanı zehirleyip ,yutan gübre yığınından da, beter ..
Bu niteliksiz, devasa insan kalabaklarının,bize ...
Dost diye, diye zulümlerin en katmerlisini reva görüp ..
İnsanlığın çürüyen suya düşen keçeler gibi, iliklerine dek çürümeyi ve yok olmayı hissetmişliğinde ...
Hayat bedesteninde, bit pazarlarında ....
Eskicilerin bile, itibar etmemişliğinde ...
Telef ruhlar, itibarsızlığı içen duygular ..
Koku, koku insanlığın ölüşünü, ortaya koyarlar ..
Tıpkı, gübre yığınlarından saçılan koku ve bulutlar gibi ..
İşleyerek, çürüme, çürüme insanın ve insanlığın içine ...!
İnsanın ve insanlığın içine ....!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Immenstaad / Almanya
24 / 11 / 2017
Saat ; 21_15

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

  YARIMSIN …. Hayatın sana oldum olası cömert davranıp … Yediğin önünde, yemediğin ardında, bal-kaymak bir hayatı sunmuşluğunda … Oldum olas...