10 Haziran 2020 Çarşamba
9 Haziran 2020 Salı
‘’ – EL-AYAK ÇEKİLİNCE , KENT ve GECE SESSİZLİĞE GÖMÜLÜNCE …..’’
DİNLEMELİSİN, ONU …!
DİNLEMELİSİN, ONU …!
El-ayak çekilince, kent ve gece, sessizliğe gömülünce ….
Tüm benliğinle, can-ı gönülden ….
Dahası, ruhunun, sükuna aç ve muhtaç halinde dinlemelisin, onu …
Uzanarak anılarına, kapatarak gözlerini, hafızanın loş ve boş sinema salonunda, üstelikte, bir başına, dilediğince, keyfince ….
Ömründe derin izi olan, tozlu raflara tutsak, aşina olduğun
eski bir filmi izlercesine …
Siyah-beyaz filmin çarpıcılığın da, hafızanın beyaz perdesinde yeniden hayat bulup, ömrünü süslemesinin konforunda ….
Dinginliğin şalına sarınıp, bürünüp, cilveleriyle kanına girerek, seni ayartıp, ruhuna taht kurmuşluğunda ….
Üstelikte, sessiz sinema çağının içe işleyen, nostalji tadında seyretmelisin, onu ….
Çocukluğunun muzip ve yaratıcı hallerinde, içindeki çocuğun seni, senden alarak, çekip, götürmüşlüğün de …
Kuytu, tozlu köşelerde, kırık dökük, ne boyası ne cilası kalmış kendinden geçmiş, eski masanın ….
İç ısıtan korumacılığında, üstündeki tül örtüyle, el-ele vererek seni ispiyoncudan, ispiyonlar dan kollamış lığında ….
Kırık kanatlı kelebek naifliğiyle, vefa, sadakat ve itaatte su götürmez güvenilirlikle seni bağrına basacak kadar içtenlikli benimsemişliğin de ….
Kendini, senin koruyucu melekliği ne adayıp, şunun, şurasında kalan üç-beş günlük ömrünü ….
Gözünü kırpmak sızın seve, seve, sana hasretmeyi, göze almışlığın da …
Kalbinin lal kesip, sükuna bürünerek, sözü, aklına bırakır …
Söyler, aklının dilinden, seni korumak için tehlikeden …… Susarken bile, konuşup, sana çok şeyler anlatıp, söylemiş- liğin de…
Aklı söyler, kalbi susar, konuşmaz, çakmak, çakmak inanç ve kararlılık dolu bakışlar saçarak, bakar gözleri,
Senden elini çeken cesareti, sana yeniden aşılamak için …
Karanlığın, gaddarlığın bu amansız mücadelede seni sallayıp, geri püskürtmeye çalışacağından eminlik le …
Karanlık, mücadele ve gaddarlık nesirde seni sallayacak ….
Böylesi hallerde güven dolu iç derinlikler, sadece gözlerinde yankılanır….
Tıpkı sesinin dağda, taşta yankılanıp, vadide yayılışı gibi …
Kaplarken sessizlik, her yerle beraber, seni de ….
Ruhun ve yüreğin aklının söylediklerini duymak için can atarken, zamanın, yerinin gelmişliğine inançla bu kez yüreğin çığlık atmalara koyulur ….
Böylesi kaosa ve fırtınaya kesmiş halde, perma-perişan olan kalbini bul ….
Sar-sarmala özenle, dikkatlice ısıt, can bulsun ve atmalara koyulsun diye yüreğini …
Fırtına dinip, ortalık sessizleştiğinde dinlemelisin, yeniden …
Yüreğinin, ruhunun, sağ duyusuna kavuşmuş, aklının sesini ..
Unutma, sen, sen ol, kendinden, ne istediğinden eminlik le …
El-ayak çekilince, kent ve gece, sessizliğe gömülünce ….
Tüm benliğinle, can-ı gönülden ….
Dahası, ruhunun, sükuna aç ve muhtaç halinde, dinlemelisin, onu …
Dinlemelisin, onu …..
El-ayak çekilince, kent ve gece, sessizliğe gömülünce ….
Dinlemelisin, onu ……!
Tüm benliğinle, can-ı gönülden ….
Dahası, ruhunun, sükuna aç ve muhtaç halinde dinlemelisin, onu …
Uzanarak anılarına, kapatarak gözlerini, hafızanın loş ve boş sinema salonunda, üstelikte, bir başına, dilediğince, keyfince ….
Ömründe derin izi olan, tozlu raflara tutsak, aşina olduğun
eski bir filmi izlercesine …
Siyah-beyaz filmin çarpıcılığın da, hafızanın beyaz perdesinde yeniden hayat bulup, ömrünü süslemesinin konforunda ….
Dinginliğin şalına sarınıp, bürünüp, cilveleriyle kanına girerek, seni ayartıp, ruhuna taht kurmuşluğunda ….
Üstelikte, sessiz sinema çağının içe işleyen, nostalji tadında seyretmelisin, onu ….
Çocukluğunun muzip ve yaratıcı hallerinde, içindeki çocuğun seni, senden alarak, çekip, götürmüşlüğün de …
Kuytu, tozlu köşelerde, kırık dökük, ne boyası ne cilası kalmış kendinden geçmiş, eski masanın ….
İç ısıtan korumacılığında, üstündeki tül örtüyle, el-ele vererek seni ispiyoncudan, ispiyonlar dan kollamış lığında ….
Kırık kanatlı kelebek naifliğiyle, vefa, sadakat ve itaatte su götürmez güvenilirlikle seni bağrına basacak kadar içtenlikli benimsemişliğin de ….
Kendini, senin koruyucu melekliği ne adayıp, şunun, şurasında kalan üç-beş günlük ömrünü ….
Gözünü kırpmak sızın seve, seve, sana hasretmeyi, göze almışlığın da …
Kalbinin lal kesip, sükuna bürünerek, sözü, aklına bırakır …
Söyler, aklının dilinden, seni korumak için tehlikeden …… Susarken bile, konuşup, sana çok şeyler anlatıp, söylemiş- liğin de…
Aklı söyler, kalbi susar, konuşmaz, çakmak, çakmak inanç ve kararlılık dolu bakışlar saçarak, bakar gözleri,
Senden elini çeken cesareti, sana yeniden aşılamak için …
Karanlığın, gaddarlığın bu amansız mücadelede seni sallayıp, geri püskürtmeye çalışacağından eminlik le …
Karanlık, mücadele ve gaddarlık nesirde seni sallayacak ….
Böylesi hallerde güven dolu iç derinlikler, sadece gözlerinde yankılanır….
Tıpkı sesinin dağda, taşta yankılanıp, vadide yayılışı gibi …
Kaplarken sessizlik, her yerle beraber, seni de ….
Ruhun ve yüreğin aklının söylediklerini duymak için can atarken, zamanın, yerinin gelmişliğine inançla bu kez yüreğin çığlık atmalara koyulur ….
Böylesi kaosa ve fırtınaya kesmiş halde, perma-perişan olan kalbini bul ….
Sar-sarmala özenle, dikkatlice ısıt, can bulsun ve atmalara koyulsun diye yüreğini …
Fırtına dinip, ortalık sessizleştiğinde dinlemelisin, yeniden …
Yüreğinin, ruhunun, sağ duyusuna kavuşmuş, aklının sesini ..
Unutma, sen, sen ol, kendinden, ne istediğinden eminlik le …
El-ayak çekilince, kent ve gece, sessizliğe gömülünce ….
Tüm benliğinle, can-ı gönülden ….
Dahası, ruhunun, sükuna aç ve muhtaç halinde, dinlemelisin, onu …
Dinlemelisin, onu …..
El-ayak çekilince, kent ve gece, sessizliğe gömülünce ….
Dinlemelisin, onu ……!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Immenstaad / Almanya
09 / 06 / 2020
Saat ; 22_22
BU MUAMMALI YOLDA ……,
Derledim, topladım, tıktım, tıkıştırdım …
Der-dest edip gönlümün hazinesini düşler atlasında ….
Gizemler ve umutlar bohçasına çıkın ettim, düştüm yollara ..
Bir yanımda korku bataklığı, öte yanımda umut ormanı ..
Ortasında çağıldayarak akıp giden, zaman ve hayat ırmağı …
Sağımda solumda kah ateş böceği, kah umut kelebeği ..
Ama hepsinden de çok …..
Kağıttan fırlayıp, umuda kanat çırparak, uçuveren kuş kanatlarının, ışıldayan tüy aklıkları…
Kimi zaman gri bulut sağanakları, kimi zamansa ….
Dal, dal çiçek açıp çoğalan, ebruli ve lila sevinç fışkırmaları …
An geliyor, boğazım düğüm, düğüm, düğümleniyor ..
Olmadı ,yüreğim sinemdeki kafesinden çıkmacasına çırpınarak, çarpıyor …
Umut,düş ve duygu denizinde huzura kulaçlıyorum ..
Elimden gelenin, bu olmuşluğun da ..
Tutunarak, yaşama sevinci ipine …
Adımlıyorum …..
Düşten gerçeğe, griden, aydınlığa …..
Korkudan,sevince, bilinmezlikten, sükuna uzanan, bu muammalı yolda …!
Bu muammalı yolda …!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Ereğli / Konya
12 / 04 / 2018
Saat ; 14_58
Derledim, topladım, tıktım, tıkıştırdım …
Der-dest edip gönlümün hazinesini düşler atlasında ….
Gizemler ve umutlar bohçasına çıkın ettim, düştüm yollara ..
Bir yanımda korku bataklığı, öte yanımda umut ormanı ..
Ortasında çağıldayarak akıp giden, zaman ve hayat ırmağı …
Sağımda solumda kah ateş böceği, kah umut kelebeği ..
Ama hepsinden de çok …..
Kağıttan fırlayıp, umuda kanat çırparak, uçuveren kuş kanatlarının, ışıldayan tüy aklıkları…
Kimi zaman gri bulut sağanakları, kimi zamansa ….
Dal, dal çiçek açıp çoğalan, ebruli ve lila sevinç fışkırmaları …
An geliyor, boğazım düğüm, düğüm, düğümleniyor ..
Olmadı ,yüreğim sinemdeki kafesinden çıkmacasına çırpınarak, çarpıyor …
Umut,düş ve duygu denizinde huzura kulaçlıyorum ..
Elimden gelenin, bu olmuşluğun da ..
Tutunarak, yaşama sevinci ipine …
Adımlıyorum …..
Düşten gerçeğe, griden, aydınlığa …..
Korkudan,sevince, bilinmezlikten, sükuna uzanan, bu muammalı yolda …!
Bu muammalı yolda …!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Ereğli / Konya
12 / 04 / 2018
Saat ; 14_58
8 Haziran 2020 Pazartesi
YILLAR ve YOLLAR .......!
Yıllar ve yollar ....
Bildik bir öykünün devamı gibi ..
Anlatan, değişse de ,.....
Anlatılanın niteliği ve özü, değişmiyor ...
Öykü, aynı öykü .....
Bir takvimin yaprakları gibi ...
Eskisi gider, yenisi gelir ......!
Eskisi gider, yenisi gelir ......!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Immenstaad / Almanya
08 / 06 / 2020
Saat ; 18_18
HALLERİNDEN, MEMNUNDU ......!
Birisi, ayna 'sızdı, ötekisi, pervasız ....
Tavşanla, tazı misali ...
Birisi, kaçtı .....
Ötekisi, kovaladı ...
İnsana ve hayata dair bu amansız kovalamaca da ....
Zaman aktı, gün geçti ...
Bu zorlu cebelleşme, nikah masasında noktalandı ...
Kaçan da, kovalayan da, hallerinden memnundu .....!
Hallerinden memnundu .....!
Tavşanla, tazı misali ...
Birisi, kaçtı .....
Ötekisi, kovaladı ...
İnsana ve hayata dair bu amansız kovalamaca da ....
Zaman aktı, gün geçti ...
Bu zorlu cebelleşme, nikah masasında noktalandı ...
Kaçan da, kovalayan da, hallerinden memnundu .....!
Hallerinden memnundu .....!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Immenstaad / Almanya
08 / 06 / 2020
Saat ; 12_20
DÜNSÜZ, CAM
KUŞU, PENCERE GÜZELİ ….!
Yaşadıklarını
uzun boylu kimse bilmese de ..
Üstüne
öyküler bina edenlerin yakıştırmalarının …
Tıpkı,
etiketler gibi yapışıp kalmasıyla …
İlk kimin
söylediğinin bilinmem işliğinde, hatta önemsizliğinde, türlü, türlü rivayetlerin
…
Şehir
efsanesine dönüşerek adeta onunla özdeş olup
Çıkmışlığın da
….
Yahut ta,
ona atfedilmiş ligin de …
‘’ – Cam
güzeli. ‘’ yada adeta göbek adı gibi yakasına ilişip kalmışlığında ….
‘’ – Pencere
kuşu . ‘’ Olup, çıkmışlığın da …
O gün- bu
gündür içimizden birisi olup, çıkıvermişti ..
Gerçek
adının, sanının ve kimin nesi olduğunun öneminin olmamış lığında …!
Sinemizde,
ömrümüzde, ömrü , gönlümüzde, yüreğimizde yeri olmacasına ….
Yaşıyor
mahallenin, mahallelinin dünyasında, ömründe, dilin de …
Dünsüz, Cam
güzeli, Pencere kuşu …!
Dünsüz, Cam
güzeli, Pencere kuşu …!
Mualla SEZGÖR
YASSIBAŞ / İSYANİ
Immenstaad /
Almanya
08 / 06 /
2020
Saat ; 01_45
6 Haziran 2020 Cumartesi
ZATEN, YOK HÜKMÜNDE …
Ebruli gecelerimin, alev, alev çoğalarak beni yutan şafağı'sın ...
Adımı unuttum, adımı sayende ...
Ayrılık denen illetin bir gölge gibi peşimi bırakmayıp …
Seceresi sicilliler listesinden, adımın hiç düşmeyip, silinmemiş' liğin de
Hayatın elem ihalesini yüklenenliğimle, adımı tarihe bahtsız diye kazıyacağım …
Nasılsa, adımı unuttum, adımı sayende ...
Sensiz günlerim, zaten yok hükmündedir .....!
Sensiz günlerim, zaten yok hükmündedir .....!
Adımı unuttum, adımı sayende ...
Ayrılık denen illetin bir gölge gibi peşimi bırakmayıp …
Seceresi sicilliler listesinden, adımın hiç düşmeyip, silinmemiş' liğin de
Hayatın elem ihalesini yüklenenliğimle, adımı tarihe bahtsız diye kazıyacağım …
Nasılsa, adımı unuttum, adımı sayende ...
Sensiz günlerim, zaten yok hükmündedir .....!
Sensiz günlerim, zaten yok hükmündedir .....!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Immenstaad / Almanya
06 / 06 / 2020
Saat ; 20_40
İSTEMİYORSAN …….!
Zorlama, zorlanma durduk yere ….
Kuşku hayatın ve insanın parçasıdır ve insana, hayata dairdir ..
Kantarın topuzunu kaçırmaksızın, şüphelenmek te evladır …
Gel gör ki, dur duraksız hallerde, beninin kölesi, vesvesenin hem neferi, hem kurbanı olma …
İnsan sadece fıtratıyla değil, suretiyle doğup, var olmuştur ..
Vardır elbet bunun illa bir sebebi ..
Unutma ki, sebepsiz kuş uçmaz, kervan yürümez …
Hayatın, sorunlarının, sorularının, kuşkularla, korkularının üstüne gitmeye, git elbette ..
Lakin, duracağın yeri, iç beninin sesini, hele ki de, yüreğinin sağ duyunun sesini dinleyip, karı zarara, haklılığını, haksızlığa ..
En önemlisi de, masum eylemini zulme, kendini zalime döndürme ..
Ondandır ki ..
Yırtmaya ve ardındakini ortaya çıkararak, suretinin gerçeğini görme adına, yüzme derinin yüzünü ..
O derinin ardındakileri görmeye hazır mısın, sorarak kendine derinden, derine ve enikonu, uzun, uzun düşünme yi …
Hatta, yanıtından korktuğun soruyu zamansızlıkla erkenden hele ki de olgunlaşmasını engelleyerek verme kendine ve gerçeğine zarar …
Unutma ki, hazır değilsen yüzleşmeye kendi gerçeğinle ve hayatın acımasız gerçeğiyle başına iş açmacasına ısrarı da aşan inatla, yüzme astarı …
Kaldıramazsın gerçekliğinde olsa da , hazır değilsen bu yüzleşmeye …
Hüsrana ve hatta hayal kırıklığını da aşıp, korkuya ve vesveseye hatta hataya, kusura, suça dek uzanarak seni mahvı perişan edecek hallerle, sonuçlar a …
Zamansızlığın ve tekabülün doğallığında tamamlanıp, bitmemişliğinde cebelleşme kendinle ..
Sor, olmamış meyveyi, sebzeyi ve hatta yeni çalınmış yoğurdu yemeye kalkıp telef etmişliğinde kaybeden, zarar giren ve son pişmanlığın faydasızlığını bildiğin halde pişman olacağın durumu çıkartma orta ya …
Unutma erken ve hatta zamansız doğan bebek bile prematüreliğinde tutunamaz hayata ve doğar ölüm gerçeğinin gölgesinde ..
Hatta Demokles’in kılıcı misali üstünde sallanan ölüm riskinin olumsuz iklim ve ortamında doğmuş haliyle …
Say ki, yaşayacağı varsa bile bunu riske sokup, tehlikeye düşürmek ne denli insancıldır, insana, insanlığa yakışır mı ?
Sor kendine tüm bunları ve hatta yanıt bulmak istediğin tüm soruları ..
Gel gör ki, işin çapanoğluna döneceğinin aşikar lığında, diklenip, inatlaşarak bencilliğine ve hırsına, hatta ihtirasına yenilme ..
Bu dediğim deneyimle hayatın bağrında, zaman denen yanılmaz süzgeçten geçip, olgunlaşmışlığında kanıtlanıp, doğrulanarak gerçekleşmiş, ete-kemiğe, deriye bürünmüş sonuçtur ..
Ondandır sana yüreğimin diliyle, sesiyle, seslenişim …
Hayatı kendine azaba çevirecek sonuçlara kapı aralayacağı gün kadar aşikar ve değişmez gerçekliğinde doğrulanmışken ..
Senden önceki deneyim ve birikimlerden ders almışlığında dur, düşün ve olgunlaşma sürecini zoraki ve hatta keyfilikle, egona ve hırsına yenilmişlikle ilahlığa soyunarak, yırtıp, parçalamaya çalış’ma …
Unutma ki, karşılaşacağın gerçekle yüzleşmeye hazır olmamış lığında, astarı yüzünden pahalılıkla zarar verme, sen, sana …
Asılma, gördüğün, göreceğin surette, uğradığında değişime,
Neden yaptım bunu diyerek keşke ve pişmanlık ateşinde yakma kendini durduk yerde….
Gel, eğ kulağını, dinle sesimden de öte yüreğinin ve sağ duyunun sesini …
Zamansız, erken ve yok yere yırtma, astarının yüzünün, hem özden, hem yüzden olma …!
Ne der atalar ve laf erbabı ekabirler ..
‘’ –Erken öten horozu tez keserler, suyundan pilav pişirirler !
Dahası …
‘’ – Olmamış bademi, erken yemeye kalkan adem, son pişmanlığın faydasızlığın da …
Sindirim sisteminin orijinal fabrika ayarlarının bozulmuşluğun da …
Yatak-döşek bekler, donunu pisler haller de …
Kubur bekler, hekim gözler …
Nefsine köle olma, sahip çık gırtlağına, boğazına ….
İstemiyorsan, kubur beklemek, hekim gözlemek …..!
İstemiyorsan, kubur beklemek, hekim gözlemek …..!
Kuşku hayatın ve insanın parçasıdır ve insana, hayata dairdir ..
Kantarın topuzunu kaçırmaksızın, şüphelenmek te evladır …
Gel gör ki, dur duraksız hallerde, beninin kölesi, vesvesenin hem neferi, hem kurbanı olma …
İnsan sadece fıtratıyla değil, suretiyle doğup, var olmuştur ..
Vardır elbet bunun illa bir sebebi ..
Unutma ki, sebepsiz kuş uçmaz, kervan yürümez …
Hayatın, sorunlarının, sorularının, kuşkularla, korkularının üstüne gitmeye, git elbette ..
Lakin, duracağın yeri, iç beninin sesini, hele ki de, yüreğinin sağ duyunun sesini dinleyip, karı zarara, haklılığını, haksızlığa ..
En önemlisi de, masum eylemini zulme, kendini zalime döndürme ..
Ondandır ki ..
Yırtmaya ve ardındakini ortaya çıkararak, suretinin gerçeğini görme adına, yüzme derinin yüzünü ..
O derinin ardındakileri görmeye hazır mısın, sorarak kendine derinden, derine ve enikonu, uzun, uzun düşünme yi …
Hatta, yanıtından korktuğun soruyu zamansızlıkla erkenden hele ki de olgunlaşmasını engelleyerek verme kendine ve gerçeğine zarar …
Unutma ki, hazır değilsen yüzleşmeye kendi gerçeğinle ve hayatın acımasız gerçeğiyle başına iş açmacasına ısrarı da aşan inatla, yüzme astarı …
Kaldıramazsın gerçekliğinde olsa da , hazır değilsen bu yüzleşmeye …
Hüsrana ve hatta hayal kırıklığını da aşıp, korkuya ve vesveseye hatta hataya, kusura, suça dek uzanarak seni mahvı perişan edecek hallerle, sonuçlar a …
Zamansızlığın ve tekabülün doğallığında tamamlanıp, bitmemişliğinde cebelleşme kendinle ..
Sor, olmamış meyveyi, sebzeyi ve hatta yeni çalınmış yoğurdu yemeye kalkıp telef etmişliğinde kaybeden, zarar giren ve son pişmanlığın faydasızlığını bildiğin halde pişman olacağın durumu çıkartma orta ya …
Unutma erken ve hatta zamansız doğan bebek bile prematüreliğinde tutunamaz hayata ve doğar ölüm gerçeğinin gölgesinde ..
Hatta Demokles’in kılıcı misali üstünde sallanan ölüm riskinin olumsuz iklim ve ortamında doğmuş haliyle …
Say ki, yaşayacağı varsa bile bunu riske sokup, tehlikeye düşürmek ne denli insancıldır, insana, insanlığa yakışır mı ?
Sor kendine tüm bunları ve hatta yanıt bulmak istediğin tüm soruları ..
Gel gör ki, işin çapanoğluna döneceğinin aşikar lığında, diklenip, inatlaşarak bencilliğine ve hırsına, hatta ihtirasına yenilme ..
Bu dediğim deneyimle hayatın bağrında, zaman denen yanılmaz süzgeçten geçip, olgunlaşmışlığında kanıtlanıp, doğrulanarak gerçekleşmiş, ete-kemiğe, deriye bürünmüş sonuçtur ..
Ondandır sana yüreğimin diliyle, sesiyle, seslenişim …
Hayatı kendine azaba çevirecek sonuçlara kapı aralayacağı gün kadar aşikar ve değişmez gerçekliğinde doğrulanmışken ..
Senden önceki deneyim ve birikimlerden ders almışlığında dur, düşün ve olgunlaşma sürecini zoraki ve hatta keyfilikle, egona ve hırsına yenilmişlikle ilahlığa soyunarak, yırtıp, parçalamaya çalış’ma …
Unutma ki, karşılaşacağın gerçekle yüzleşmeye hazır olmamış lığında, astarı yüzünden pahalılıkla zarar verme, sen, sana …
Asılma, gördüğün, göreceğin surette, uğradığında değişime,
Neden yaptım bunu diyerek keşke ve pişmanlık ateşinde yakma kendini durduk yerde….
Gel, eğ kulağını, dinle sesimden de öte yüreğinin ve sağ duyunun sesini …
Zamansız, erken ve yok yere yırtma, astarının yüzünün, hem özden, hem yüzden olma …!
Ne der atalar ve laf erbabı ekabirler ..
‘’ –Erken öten horozu tez keserler, suyundan pilav pişirirler !
Dahası …
‘’ – Olmamış bademi, erken yemeye kalkan adem, son pişmanlığın faydasızlığın da …
Sindirim sisteminin orijinal fabrika ayarlarının bozulmuşluğun da …
Yatak-döşek bekler, donunu pisler haller de …
Kubur bekler, hekim gözler …
Nefsine köle olma, sahip çık gırtlağına, boğazına ….
İstemiyorsan, kubur beklemek, hekim gözlemek …..!
İstemiyorsan, kubur beklemek, hekim gözlemek …..!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Immenstaad / Almanya
06 / 06 / 2020
Saat ; 10_16
4 Haziran 2020 Perşembe
‘’ –
EFSANELİĞİNDE ….’’
KIZILDIR,
GECENİN DİLİ ......!
Kızıla kesen
ipektendi, insanın iç dünyasının atlası ....
Kimsenin,
sonunu kestiremeyerek, tedbirli iyimserlikle yaklaşıp, davranarak gerekeni
yapmışlığında …
Yapılacak
ufak bir yanlış hamleyle, emeklerin
kolayca heba oluvermesini önleme adına
.....
Üstüne düşen
sorumluluğu yerine getirerek, gereğini yapıp
Kendine
yakışana uygun davranmışlığında …
Koydular iyi
niyetle gönüllülük ve istekle, ellerini, taşın altına …
Zaten,
biliniyordu ki, oradakilerce ….
Herkes iyi
niyetli, hepsinin meramı, amacı iyiye, güzele ve en iyisine erişmekti, oldum
olası ...
Gel gör ki,
iyi niyet yetmemekle kalmayıp, tüm olan-bitenden bağımsız ...
Zaman ve
hayat denen, iki acımasız zebaninin elin de ...
Halden, hale
dönüp, şekilden, şekle girmecesine ...
Geçerken,
feleğin çemberin den ...
İlk bakışta,
önemsiz gibi görünen, en küçük bir yanlış hamleden ibaretti ….
Emeklerin
heba olup, sonucun istenmeyen felakete dönmesi ...
Hayatların,
pamuk ipinin ucunda bağlı olup ...
Ölümle-yaşam
arasında, gizemli ve nadide sarkaç gibi, gidip- gelmişliğinde ....
Her şey
gizliydi, kızıl gecenin dilinde ….
Dilinin
altındaki o, merak edilen baklayı çıkartıp …
Gizemini
çözmecesine, deşifre etmekten, imtina
ederek ...
Herkesin
anlayacağı şekilde, gerçeği nicedir söylememişliğinde ...
Tıpkı,
asırlardır olduğu gibi ...
Yine gökte
sallanan o, esrarengiz zembilde, saklı, sallanıp kalmışlığında ...
Öğrenilememişti,
insanın ve gerçeğin sırrı ...
Asırlara ve
nesillere miras kalmışlığında, insanın sırrı ...
Gelinceye
kadar, zamanı erişilemeyen o, mucizevi sır, erişilememiş liğinde ....
Dahası
merakları dürtükleyip, kamçılayıp artırmış lığında
Kalacak ve
korunacaktı tıpkı içindeki sır misali, erişilemeyen tılsımlı zembilde ...
Hala meramı
ve merakıdır insanın ve nice alemlerdeki
ömür ve hüküm süren, sırlara belenen, varlıkların ...
Ömrü
asırlarda saklı, bu sırrın çeşitli rivayet ve efsanelere konu ve gebe
olmuşluğunda ..
Kimisi dedi ve halen der ki ....
'' - Var
oluşun ve insanın, insanlığın sırrıdır ...''
Bir diğerine
göre ...
Lokman
Hekim'den miraslığında, ÖLÜMSÜZLÜĞÜN SIRRI, saklıdır o, kuşkulu, ürkütücü
zembilde ....
Başka bir
fikirle, görüşe, yanıta itibar edenlerce, düşünülür ve denilir ki ....
Dünya dışı
medeniyetle, varlıkların gerçeği ile tarihçesi ve sırları saklıdır o, meraklara
mucip zembil için de ...
Rivayet ve
fikirlerin bu kadar çok ve çeşitliliği içinde, ömür sürer o sır, insanlığa dert
olan zembil de ...
Her sır
gibi, bu sırrında, insan ve insanlık için bilgi, merak ve dert çoğaltmışlığında
...
Kah,
görünüp, kah serap misali insanı aldatarak gözlerden kaybolmuş luğunda ..
Asırlardır
korunur, durur, erişilememişliğinde, semanın koynunda ...
Hallerin
böylesine, girift ve kör düğüm olup, işin içinden çıkılamaz lığında, döner,
durur ...
Dünyanın,
bitmeyen Semahında, dönüp durur, Zembil, içindeki sırla ...
Dünyanın,
gece-gündüz, hiç durmaksızın dönerek, hükmünü,
görevini
icra etmişliğinde...
İşin ilmine,
dünya, kainat, dahası …
İnsan ve
hayatla ilgili sırlara erenlerin bilip te, ahdi vefa ve sadakatle sırrı
koruyup, üryan etmemişliğinde ....
Alemlerden,
alemlere uzanan gizli yollarda ömürler tüketilmişliğinde ....
Sırrın
mührünün, Süleyman’ın mührünün sırrından da ketumluğunda ...
Asırlardır
özenle korunup, bakirliğini ve bekaretini korumuşluğunda ...
Kim bilir,
kim söyler aksini (?), Belki de ondandır ....
O, gün-bu
gündür sırrın ve zembilin, ihtişamlı zırhla korunmuşluğu ...
Sırların ve
zembilin hayatın ve kainatın karanlık dehliz ve labirentlerinde korunuşunun
sırlarından ve açıklama bekleyen hallerinden biridir .....
Yazılı
insanlık tarihinden de, eskiliğin de, insanlığa mal olmuş, MİTELOJİK TARİHSEL
EFSANELİĞİNDE ....
Kızıldır, gecenin
dili ......!
KIZILDIR,
GECENİN DİLİ ......!
Mualla
SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Almanya
04 / 06 /
2020
Saat ; 20_08
Kaydol:
Yorumlar (Atom)
GÖZ BEBEKLERİNDE SAKLIDIR, KORKULARIN ....!
İmrentiyi, tiksintiye , zoru, kolaya, kolayı, zora, oluru, olmaza, olanaklıyı, olanaksız, sevgiyi, nefrete döndüren ...... Hükmeden ve boy...









