22 Mart 2024 Cuma

 

BİRİMİZ, ÖTEKİMİZ ...

Hayatın muammalı ve hengameli devr-i aleminde ...
Her birimizin, hayat içindeki konuşlanmışlığımızda ..
Zaman oldu, mutluluğa,erinç,sevinç ve gülüş güzelliğine dair payımızı aldık ..
An geldi,düşlerimizi çalmaya yeltenen, ceberut haramilerle dişe-diş, göze-göz kavgaya tutuştuğumuz..
Kimindeyse yendiğimiz,yenilip teslim olup, tesbih böceği gibi içimize kapandığımızda oldu ..
Ayşe abla yaprağı yada kabak çiçeği gibi açmalara durduğumuz da oldu...
Muammalı haller,yarım kalan sevinçler ve gülüşler le..
Ama olmayan, seninle kesişemeyen yolların mağduru ve kurbanı olarak ..
Örneğin sille boncuğu yada tespih taneleri gibi, aynı ipe dizilip...
Yan yana gelip, omuz,omuzalığın,el-eleliğin gücünü, kıvancını tadamadık ..
Yada, mesela ..
Birimiz o kentin virane tren yada otobüs garı iken ..
Ötekimiz, şaşkın yolcu yada rotasız -plansız ve nereye gittiği bilinmeyen tren yada otobüslüğümüzde ...
Ne o gara, nede garaja uğrayıp-molalar verdik ..
Bir cigara yada çay içimine olmadı vaktimiz ,fırsatımız...
Yemek yada kahve molasında, sohbet-muhabbet ve hatta aşk yada gıcıklık,düşmanlık ve diş bileme çoğaltamadık ..
Mesela en azından kıl olamadık ve uyuzluklarda ters,ters süzemedik,kesemedik, bir birimizi..
Muziplik,hınzırlık,haytalık ya da hayranlık çoğaltamadık ..
Birimiz hep bekledik, sanki kilometre taşı gibi virane duygulara tünek bir kır kasabasının, acayip ve gözden ırak coğrafyasında..
Hangi akla hizmetle oraya divid hokkası gibi,kondurulduğu anlaşılamayan, iğreti gar yada garajında ..
Ötekimiz,tozlu yolculuklarda ya aymazlıkla,ya telaş ve vakit fukaralığıyla...
Teğet geçip gittik o kente, garına yada melul bakışlıların tüneği garajına ..
Birimiz, ötekimizin ne izini sürdü,nede kokusunu çekti içine özlem,beklenti ve hayranlıkla ..
Hani, sahipsiz kent ve sokak hayvanları gibiydik ..
İhtiyaç olunca sokulduk,ürkünce sinip,kaçtık ve kenarından dolaştık ..
Garaj yada gar yerine, çöplükleri ve sokaklara terk edilen kokuları ..
Öbek-öbek sinek konup-kalkmalarını ..
İç acıtıp, can sıkan vızıltı ve sinamekilikleri tercih ettik ..
Birimiz, pencereye konan çiçek saksısıydık, ötekimiz, çöpe atılan solgun,ölgün çiçeklerdik ..
Hep birilerinin eline bakıp,elinde kaldık ..
Yada, kaderimizi yaşamışlıklarda, kendimizi çöp bidonlarında bulduk ..
Meraklı turşucu çocuk bakışlarıyla, süzerken birimizi, tepeden tırnağa ...
Baş köşeye olmasa da, değer verildiğini ortaya konan mekanlara iliştirilip,yerleştirildik, ötekimiz..
Ne aşk, nede nefret çoğaltamadık ..
Vakit ve duygu fukaralığında ..
Sevgisizliğin ve zorbalığın çarkı felekliğinde dönmelerde, içimizin-dışımıza çıkmışlığında ..
Birimiz, kustuk daima, hüzünlerimizi ..
Birimiz, teşhir ettik kırık-dökük sevince sarmış,ortaya karışık ne idüğü belirsiz duygularımızı ..
Hiç bilmedik,farkında da olmadık, merakta etmedik birimiz, ötekimizi ..
Hasılı tükettik ikimizde hayatı ıskalanmışlıklarda, farkındasızlıkta ..
En kötüsü, hayatın elinde oyuncak olmuşluğumuzda ..
Tek ortak paydamızın, sünepece hayatı ve zamanı ,güzelliği ıskalamanın, ortak ve tek gerçeğimiz olmuşluğunda ..
Kesişmeyen yollarda ömür, çokça da umut heba ettik, sonunda ..
Birimiz, bekleyendik ..
Ötekimiz, bunu hiç mi hiç bilmeyendik ..
Hasılı hayatın döngüsünde ..
Birbirimiz için '' - VIZ GELİP, TIRIS GİDENLERDİK ''
Birimiz, ötekimizi hiç mi, hiç tanıyamadık ..
Bahtsızlığın elem meyini, bir birimizden ırakta da olsa...
Mutlaka dibine dek, üstelik FONDİP diyerek yudumlayandık ..
Birimiz içtik ..
Ötekimiz sarhoş oldu ..
Tıpkı Hacivat'la Karagöz gibi ..
Aynı ipte ve perde de oyunlara tutuştuk ...
Birimiz düzülünce, düzünce, ötekimiz hep cünüp gezdik ....!
Birimiz vara-yoğa havladık, ötekimiz, olura-olmaza iki gözü, iki çeşmeliklerde, salya-sümük ağladık ..
Havada et kokusuyla, yanık ve is kokusu duyunca, hep ağzımız sulandı, midemiz guruldadı ..
Yutkunduk çaresizce,bastırarak açlığımızı ..
Taş çıkartarak İskoçlara, sevgide cimriliği, küslükte bonkörlüğü elden bırakmadık ..
Deldirsek de postu, bok sürdürmedik efeliğimize ..
Aldık kuyruğumuzu bacak aramıza, kırarak kirişi ….
Sefil, uyuz itler gibi seyirterek kaçtık, kentin ıssız varoşlarına ..
Kendi ulumamıza, kendimizin kulak vermişliğinde …
Ne yapsak- ne etsek de, sesimizi başkalarına duyuramamışlığımızda
Hasılı birbirimizden habersiz ve farkındasızlıklarda..
Aynı oyunun içinde, birbirinden habersiz, iki dublördük ...
Yoz geldik,kaz gittik, hep yolunduk,hep ütülüp,yitirdik ...!
Hep ütülüp,yitirdik...!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Ereğli/Konya
05/07/2018
Saat ; 12_59 

21 Mart 2024 Perşembe

 



BİR AKŞAM ÜSTÜ HÜZNÜNÜN ...


Ben sende kayboldukça ...
Sen çoğalıyorsun sevgi ülkem yüreğimde ve ömrümde ..
Bir siyah-beyaz ironi güzelliğinde..
Özlem ve hasret çoğaltırken ben, sensizliklerde ..
Sevgi ülkesinin,aşka kesmiş mevsimlerinde..
Hep yalancı baharlara kanıyor ...
Sonrada, hüsranlarda için, için kanıyor, yüreğim
Ha şimdi,ha az sonra nakaratların da ..
Çile kasnakların da ömrümü sarıyorum,
Her zaman ..
Gam bana düşerken ..
Kahkaha ve sevinçler senin oluyor, sonunda..
Şimdi, bir fotoğraf siyah beyazlığında..
Duvarımı süslemişliğinde ..
Yitip, yitip gidiyorum bak şimdi, ben yine ...
Bir akşam üstü hüznünün, gönlüme düşmüşlüğün de .
Bir akşam üstü hüznünün, gönlüme düşmüşlüğün de..

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Altınoluk /Edremit
08/03/2015
Saat:17_08

19 Mart 2024 Salı

 




BAZI, BAZI .........


Tam, herşey bitti, denilen anda, hatta ....
Tasın, tarağın toplanıp ....
Ayrılık ta, aşkın perdesinin indiği ve o anın, geleceğin karardığı hallerde .
Bazı, bazı ...
Bir şarkı, kıvılcımı çakar, küllenmeye yüz tutan aşk odu, yeniden canlanır ve yanar, yürekler, harla ....
İşin özünde, bu ...............
Ömürlerle, yüreklerde her şeyin bitmediğinin kanıtı, işaretidir..
Ama bir vesile, sebep olmadan .....
Sebepsiz kuş uçmaz demeleri doğrulayarak .....
Küllerinden Zümrüdü Anka misali, doğuvermez aşk ...
İşte buna vesile olur, bir şarkı ...
Çünkü, o şarkıda birlikteliğin izleri ve gücü gizlidir..
O şarkı onu açığa çıkartır..
Ötesi ve gerisi, yine insana ve yüreklerle, gönüllere kalmıştır, elbet ...
Ama bir şarkı da, gerçek olanlığında ...
Bir şarkı yine, yeniden başlatır, AŞK DENEN HENGAMELİ YÜRÜYÜŞÜ ...
Bazı , bazı ....
BAZI, BAZI .......

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

Immenstaad / Almanya

26 / 09 / 2023 - Salı

Saat ; 22_44





Tıpkı, dibine kara, çıra misali .........


Söz ve elbirliği yaparak tepeme üşüşenler ......
Leşçilerden aşağı kalmayarak didik, didik didikleyerek lime, lime etmecesine ....
Ellerinden geleni, artlarına koymadan, talan ede, ede tükettiler ...
Döndürdüler ...
Fitili,yağı tükenmiş kandile ...
Kendime karanlığım, kendime ...
Tıpkı, dibine kara, çıra misali .....
Tıpkı, dibine kara, çıra misali .........

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

İmmenstaad / Almanya

27/ 09 / 2023 - Çarşamba

Saat ; 02_55

 








YOLLARIMIZIN KESİŞMESİ, KADER DEĞİL, SINAVDI, SINAV ALBİNA .....


Hayat ve ömürler yalanın hamalı olup çıktı, çıkalı ...
Doğru mekan tutamaz, dikiş tutturamaz, dirlik-düzen kuramaz oldu Albina .....!
En çok ve en acımasızca telef olanın, umutlarla, çocuklar olmuşluğunda .....
Dürüstlüğün, doğruluğun, doğrunun, gerçeğin ve içtenliğin içine yalanın hançeri, iki yüzlülüğün kurdu girdi, gireli ......
Hele ki ......
İnsanın kurdu, güvesi, amansız ve iflah olmaz düşmanı yine hemcinsi, sözüm ona insan olalı ......
İçtenlik sizlik aldı, yürüdü ..
Yalan, talan ve tarumar etti hayatları, düzenleri, yurtları, yuvaları ...
Doğru, masumiyet ve dürüstlük ne yol bulabildi, nede mekan tutabildi, Albina ......
Riya, nefret, kin ve kötülük geçer akçe olmakla kalmayıp, baş tacı edildi, edileli ...
Çivisi de, Çıfıt'ı da çıktı dünyayla, insanın, insanlığın .....
Hayat denen Agoraları iki yüzlülükle, hırslar işgal etti ...
Kötülük, köşe başlarını tuttu ...
Nifak, kardeşi, kardeşe düşman edip, kini kardeşliğin kanına beleyerek, nefreti köpürterek ve düşmanlığı çoğaltarak ...
İnsanım diyenin yegane ve vazgeçilmez silahı, işi ve yaşam biçimi olup, çıktı ...
Kardeşin, kardeşi boğazladığı KARA GÜNLER VE KANLI KARA ZULÜM DÜZENLERİ gelip, çattı, ALBİNA .....
Samimiyetsizlik denen Eşkıya, düzenini kurdu ...
Dağ-taş, kır, bayır yalana kesti Albina, YALANA KESTİ .......!
İşte o gün, bu gündür ....
İnsan ve insanlık kendini arıyor Albina, insan kendini arıyor .......!
Doğrularının ve sözüm ona gerçeklerinin yalana kesip, iki yüzlülüğe boyun eğmişliğinde ...
Masumiyet sırra kadem bastı, Albina .
Tıpkı, senin gibi ...
Senin, kendinde bile kaçtığın gibi, kaçtı kendinden, tıpkı senin gibi!
Masumiyet sırra kadem bastı, Albina ......
Sen kayıp, Masumiyet firarda .....
Yollarımızın kesişmesi, kader değil .....
Sınavdı, sınav, Albina ....
YOLLARIMIZIN KESİŞMESİ, KADER DEĞİL .....
SINAVDI, SINAV, ALBİNA .........

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

Immenstaad / Almanya

04 / 10 / 2023 - Çarşamba

Sat ; 17_44 

16 Mart 2024 Cumartesi

 



HÜSRANLARIM, DİLLENİRKEN .....


Hüsranım dillenirken, bahtım gibi, kararan gecede ...!
Sükunda, sessizlikte besleyip, büyüttüm hüznümü ...
Beledim hüsranlarımı, gecenin siyah atlasına ..
Işıldayan,yıldızların nuru ağarken, pencere camımda ...
Işıl,ışıl yaldızlarla akan yaşlarımın ıslattığı, solgun yanaklarımda ..
Elemlerin gölgeleri, dansa koyulmuştu ..!
Döküldükçe içimin kasveti, geceye ...
Gece, katran karasına büründü, iyiden, iyiye ..
Pencere perdemde, salınırken hicranlarım ...
Gönül sayfamdan ...
Kırık-dökük rengarenk izleri taşıyordu, ömrümden, perdelere ...
Cigara dumanının, iflahını gevretmişliğinde ....
Perdeler, hala, inat ve kararlılıkla, dillerindeki mühre sadakatle...
Sır küpü kesilmişlikleriyle, kol-kanat geriyordu bana, gecenin içinde !
Sarıp-sarmalamaya koyuluyorlardı, ruhumun onulmaz yaralarını ..
Gecede, kasvet kol gezerken ..
Kan gülleri olup, açmalara koyuluyordu yüreğim ..
Bir vur, bin ah işit hallerinde ...!
Gece,sükun,sessizlik ve ben geçerken iç, içe ..
Lal olan yüreğimin, sessiz çığlıklarına, eşlik ediyordu ..
Ilgıt, ılgıt esen yel ..
Adeta, bir kokteylde anı, anı, dünümü ve hüzünlerimi içmenin esrikliğinde ..
Serkeş ruhum, geçerken kendinden ..
Üryaniliklerde dökülüyordu, gönlümün gamları ..
Göz yaşı sağanaklarında ..
Yanaklarımdan süzülüp, sessiz-soluksuz, geceye, akarken ..!
Çalınıyordu kulaklarıma, çigan melodilerinin iç yakıcılığında ..
Bana sensizliğimi ,hiç unutturmayan ...
Gamlı notaların, geceye dökülmüşlüğünde ..!
Kendime bile ırak ve yabancıyken, yine bu gece..
Ne ölümdür,nede meyler ve kadehler, sensizliğe çare ..
Avaz, avaz bağırıyordu, gönlüm ..
Ağırdan, ağıra yalnızlığın ruhsal gelgitlerinde, yutulmuşluğumda ..
Hüsranım dillenirken, bahtım gibi, kararan gecede ...!
Sükunda, sessizlikte besleyip, büyüttüm, hüznümü ...
Besleyip, büyüttüm, hüznümü ...!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ/İSYANİ

Friedrichshafen / Almanya

13 / 03 / 2017

Saat ; 21_59

10 Mart 2024 Pazar

 

ÜŞÜMEYİ BİLE …..,
O gün, semah ede, ede düşüyordu arştan,arza karlar. ..
Ve, sen sessiz,sessiz ağlıyordun ..
Uğra gibi süzülüyordu göz yaşların,yanaklarından aşağı ..
Ve,ıslak,ıslak bakıyordun sema’ ya ..
Halini görünce,dayanamayan ,acıyan o çocuk yüreğim ve sızlayan ruhumla ..
Adeta, karlar gibi savruluyordum bende, kendi ruh atlasımda …
İçimde karlar yağmakta , karlarda ben uçuşup-dönmelerdeydim
Öyleliğimde üşümeyi bile unutmuştum …
Bu gün hala,yanıtsız soruların sağanağında sormadan edemiyorum kendi,kendime,yanıtsızlığını bile, bile...
Nedense çocuklar çekiyor, büyüklerin hata ve günahlarının ceremesini !
O anı yeniden sil baştan yaşadığım şu an,üşümeyi bile unutmuşluğumla..
Savruluyor, savruluyor ..
Savruluyorum …
Ruhumdaki kar yangınında ve kırlangıç fırtınasında !
Ruhumdaki kar yangınında ve kırlangıç fırtınasında !

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Ereğli / Konya
10/08/2018
Saat; 09_22

8 Mart 2024 Cuma

 


 

BEDENDEKİ DEĞİL, RUH DA Kİ SIZI DİNMİYORSA .......

O, ÖMÜR .....
VİRAN BAĞA, DÖNMÜŞTÜR ......
VİRAN BAĞA ..........!

Bedendeki değil, ruh da ki sızı dinmiyorsa,
su götürmez gerçekliğinde biline ki .....
O ömür, viran bağa dönmüştür .......
Viran bağ'ın akıbeti ve sonu, nasıl söküm ve helaklıksa, ruhu onarılamayanların akıbeti de, hayra alamet değildir ........!
An gelir o, çok istenen TENEŞİR dahi çözüm ve deva olmaz ......
Bu olsa, olsa << - ÖLÜ CAN'lık >> olarak betimlenen haldir .......
Böylesi '' - ÖLÜ CAN'lık '', ölüme yolculuktan da beter ve onulmaz haldir ........
Çünkü, sonu ölüm olan bu illetin, ruhsal felaketin, çareci Lokman Hekimi, em'i, ilacı ve şifası, hasılı.....
Çaresi yoktur , ÇARESİ ........!
Muhabbette, kelamda, yazıda zurnanın zır dediği ve işin sırrıyla, püf noktasının, ayrıntısının saklı olduğu yerdir ......
Gele, gele bu kaçınılmaz aşama ve noktaya gelinmesi ise, malumun ilanıyla, kaçınılmaz sondur ve yüzleşilmesi gereken yadsınamaz gerçektir, GERÇEK ........!
Bu'da ......,
'' - ÖLÜSÜ OLAN, BİR GÜN AĞLAR, DİVANESİ, DELİSİ, GÖNLÜNDE YASLA, GAMI, RUHUNDA YARASI OLAN, HER GÜN AĞLAR .....
BEDENİ ÖLÜM, BİRDİR YAŞANIR, BİTER, RUHSAL ÖLÜM, DERTLER ANILIP, YARA DEŞİLDİKÇE, YARANIN KABUK BAĞLAMAMIŞ 'LIĞIN DA, SIKÇA YİNELENİP, TAZELENDİKÇE, AÇ-KAPA HALLERİN HER BİRİSİNDE, YİNELENEREK SAYISIZ KEZ YAŞANIR ....! '' Gerçeğinin ......
Hayatça ve zamanca ayan-beyan doğrulanmış'lığında, insan ömrünün her dem yumuşak karnı ve onulmaz yarası, dinmez acısı ve dert kaynağıdır, DERT KAYNAĞI ......!
İşte, tam da bu noktada cereyan edip, yaşanır acının ve gamın anaforlarında yutulup, boğulmalar ......
Ondandır, sessiz kalabalıklar ordusunun indinde, değer, anlam ve karşılık bulmuşluğunda insanlara ve insanlığa mal olup ....
<< - Bedendeki değil, ruh da ki sızı dinmiyorsa, o ömür, viran bağa, dönmüştür .......>> Denmesi .....
Unutmamalı ki, gerçekliğinde, en çok acının karşılığı vardır, acının ........!
Acının, gelip de, geçerken, delip geçmişliğin de ............
Ondandır yineliyorum, milyonlarca sessiz dile ses, gerçeğin haykırılmasına aracı olmacasına ....
BEDENDEKİ DEĞİL, RUH DA Kİ SIZI DİNMİYORSA .......
O, ÖMÜR .....
VİRAN BAĞA, DÖNMÜŞTÜR ......
VİRAN BAĞA .......!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

Immenstaad / Almanya

30 / 08 / 2022 - Salı

Saat ; 10_10

ÖLÜME KÖPRÜ VE ELÇİLİKLERDE ..... AZRAİL KESİLİRLER, AZRAİL ........! Çözümsüzlükleri tarifsizliğe kurban giden anlar, haller ve olaylarla k...