28 Haziran 2024 Cuma







 KENDİMDE YOK, SENDE ÇOK ......!





Bedenimi, ruhumu, dahası .....

En derin, en mühpem noktalarımla,  vaşak karanlıklarımı saran kör sancı, tarifsiz sanrısın ......

Ezgilerle, notalarla, nağmelerle çoğalan duygular olup çoğalanlığında beni fersah,fersah, kaplayan , tümden, iç edensin, tümden iç ...

Davetkar bakışların ve güçlü, istençli hallerinle, kararlılığınla kuşatıldıkça .....

Suda eriyen, yiten kum zerrelerinden farksızlıklarda sürüklenip, yitiyorum....

Kendimliğimde yittikçe, sendeliğimle çoğalanlığımda ....

Dudaklarında dolaşan hava , su, nefes ...

Damarlarında sıcaklığıyla yakıp, kavuran kan olup dolaşıyor ....

Kendimde hiçlik, sende çoklukta, keşfedip, yaşıyorum hayatı aşk, aşk ...

Ateş, ateş, alev, alev ...

Kuşatılıp, sarıldıkça çoğalan ...

Çoğaldıkça yakan, haz harları olup, kendimden geçenliğim ve yakanlığımda ...

Kendimde yok ...

Sende çok oluyorum, sende çok .....

KENDİMDE YOK, SENDE ÇOK ......!





Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ





Immenstaad / Almanya





24 / 06 / 2024 - Pazartesi





Saat ; 13_40

27 Haziran 2024 Perşembe

 

OLANIN, DOSTLUĞA OLMUŞLUĞUNDA .....!

Zamanın behrinde, demirin tavında dövülüp, ayarıyla, gayarının layıkında verilmişliğinde ..
Aynı bağın gazeli, aynı yolun tozuyduk ....
Olan oldu, sular dondu kaçtı demirin tavı, koptu kızılca kıyamet ...
Aldı başını, yürüdü, ihanet, kol gezdi düşmanlık, pusularda köşe başlarını tuttu riyakarlıkla, kalleşlik ....
Hiç ayrılamayız derken yel vurdu, sürülüp-savrulduk, el olduk .....
Öküz öldü, ortakçılık ayrıldı hallerinde ....
İnadımız inat dedik, ayak diredik, kös, kös tükettik ömrü, ilmek, ilmek çoğalttık düşmanlıkla, husumeti ... .....
Aynı dam altında olsakta, suyumuzun bulanıp, huyumuzun akidesinin bozulmuşluğunda, ayrı kese sarar olduk çilelerle, yumakları .....
Ayırdık çuvalları, dengi,dengi'ne olduğuna bakmadan çalmaya başladık davulları ....
Hasılı hayat öğretti ki bir defa daha bana, kanırta, kanırta .....
Anladım ki, girmeye görsün araya ayrılık, ne hatır bırakıyor, nede gönül ...
Elde-avuçta kala,kala dillere pelesenk olan husumet öykülerindeki ara bozucu yılanlık la, kara kedilik kalıyor sonunda ...
Paylaşılamamışlığında heleki kemlikle, kusura kimsenin itibar edip, sahiplenmemişliğinde .
İşkillenmeye görsün gönülle, yürek soğudu muydu, ısınmıyor asla, eskisi gibi ......
Yayıkta ki bayat ayran misali, çalkala san da köpürüp, kabarmıyor kıvamının bozulmuşluğun da , ayran, ayranlık tan çıkmışlığın da .....
Bozulunca ağız tadın la aran, ne halt edersen et, kinin misali acıya kesiyor damağın ...
bal yesen, koruk geliyor, genç desen moruk geliyor hallerinde, kör atın kazığa dolan'ışı misali, sarıyor insan, kendine, geçmişine, yetmedi, yedi ceddiyle,sülalesine .....
İster köze koy, ister küle yatır, kaçtı mı kıvamı, her ne yapsan para etmiyor ....
Atsan, atılmıyor, satsan satılmıyor hallerinde, kalıyor yine elde ....
Eskiye rağbet olsa, bit pazarına nur yağardı diyenlerin hesabı,
İnsan düşünce dara müflis tüccar misali, eski defterleri karıştırıp, geçinmeye gönlünün de, niyetinin de olmamış lığın da ...
Başlıyor, bahane aramaya ....
Olur , olmaza sarmaya ...
Hele ki ...
İtibar edilmeyince sözüne, bakılmayınca yüzüne,
Küsüp talihine, dönüyor sırtını bebeyle, beşiğe veriyor işi, küslüğe ....
Keçinin ot yemediği yerden ....
Ot yedirmeye kalkıyor, insana ....
İşte tam da, bu ara, çıkıyor zıvanadan insan, ne dostluk kalıyor, nede selamla, sabah arada ....
Ondandır dememiz ısrarla ve kararlılıkla .....
Aynı bağın gazeli, aynı yolun tozuyduk ....
Hiç ayrılamayız derken yel vurdu, sürülüp-savrulduk, el olduk .....
Anladım ki, iyiden, iyiye sonunda ....
Girmeye görsün araya ayrılık, ne hatır bırakıyor, nede gönül ...
Elde-avuçta kala, kala dillere pelesenk olan husumet öykülerindeki, ara bozucu yılanlık la, kara kedilik kalıyor sonunda .....
KALA, KALA ....
KARA KEDİLİK KALIYOR SONUNDA ...
OLANIN DOSTLUĞA OLMUŞLUĞUN DA ....
OLANIN, DOSTLUĞA OLMUŞLUĞUN DA .....!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

Immenstaad / Almanya

27 / 06 / 2021 - Pazar

Saat ; 03_03

 

NEMLİ ve KAYGAN ELLERİM, HALA .....!
İçin, için sessizce ağlayan gözler gibi .....
Islak değil, nemli ve kaygandı ellerim ......
Bedenleri suyu öpen, yosunlu, kaygan, irili-ufaklı kayalar, taşlar gibi .....!
Düşlerimi süslemişliğinde, uzandı ellerim, ellerine ...
Tam tutacaktım ki, ellerini, yüreğine dokunup, mutluluğu yakalamacasına .
Parmaklarım, öptü parmaklarını, tutamamanın telaşıyla ....
Kaydı avuçlarımdan ellerin, bir daha, asla uzanıp, tutamamacasına ......
Sema kanatlarıyla beni kucaklayıp, yutmacasına kocaman, sınırsız ......
Ay uzak, ben görülemeyecek kadar, mini minnacık, adsız bir yıldız ...
Sen, devasalığında kaplayıp yuttun, beni, tıpkı kara delikler gibi ...
Kayboldum bağrında, esamem okunmamacasına ......
Dahası .....,
Değil nemlenip, terlemek ....
Aşkınla sırılsıklam olmacasına, tutamasam da, ellerini, değip, dokunamasamda, sana ......
Tutkuyla vurgunluğumla ....
Nemli ve kaygan ellerim, hala .....!
Nemli ve kaygan ellerim, hala .....!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Immenstaad / Almanya
18 / 11 / 2020 - ÇARŞAMBA

Saat ; 22_02

 


AĞAR SÜKUN, SÜKUN, ELİF,ELİF ŞERRİN ÜSTÜNE …..!
Sussa yüreğin, lal olsa,mühürlense dudakların …
Yinede dizginlenemez duyguların , şaha kalkar, kırar zincirlerini ….
Çağıldayarak taşar, sığmaz kabına, baş eğmez boyunduruk dayatmalarına ..
Ondandır ki ..
Konuştuğunda değil ..
Asalet ve vakurlukla taçlanan suskunluğundan ve sessizliğinde korkmalı karşındakiler, bu halinden ..
Çünkü bu, fırtınadan önceki sessizliğin, ayak sesi ve habercisidir …
Her kim ki,
Sükununu ve sessizliğini, acizliğin sayarsa ….
Onun kahroluşu hem yakın, hem de hazin olacaktır, bil ki sonu …
Ey ruhum ve bana bile baş eğmeyen duygularımın pınarı gönlüm ….
Birebir yaşamışlığımla ve tarihin tanıklığıyla bilerek, derim ki
Seni ne karanlıklar dize getirebildi, nede prangalar durdurabildi seni ..
Sen ki, Temmuz sıcaklığında doruklardaki kar aklığı ve buz soğukluğu ..
Zemheri de, inadına açılıp , saçılarak …..
Kardelenliğinde, toprağın bağrından fışkıran …
Özgürlüğün, deli yürekliliğin ak çiçek ve onur güzelliğisin ..
Bilirim ki …
Suskunluğun, onurun şahikası, vakurluğun meşalesi ve heybetidir …!
Kim ki, üstüne yanlış hesap yapar ve aklınca fitne, bina etmeye kalkışırsa..
Alır boyunun ölçüsünü, öder diyetini ….
Onurun feraseti, bilgeliğin yüreklere işleyen tevazuunun harı ve narıyla …
Kemal ummanından saçılan, akpacık su duruluğuyla …
Bereketli Nisan yağmuru güzelliğiyle ….
Sevgisizliği, nefreti, sevgide ve onurda yenmecesine …!
Ağar sükun, sükun, elif, elif, şerrin üstüne …..!
Ağar sükun, sükun, elif, elif, şerrin üstüne …..!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Ereğli / Konya
27 / 05 / 2018

Saat ; 16_12

 





BAHAR YELLERİNDE ...,


Hüzün saçılır gözlerimden, yüreğime hasretin ve düş kırıklıkların tortu, tortu çöreklenmişliğinde ...

Bir yanım kalsa da benimle, hisarlar misali kırık,yıkık-dökük ..

Ötem gider, yitik düşlerimin ardı sıra ….
Umudun ufuklarında, yitikliklerini bulup, hayata ve yaşama sevincine tutunmacasına ..

Ortasından yarılmış, hasarlı çınarlar gibiyim ..
Bir yanım dal ve sürgün verir, umuda ve hayata ...
Berim kurur, yaprağından, canından olmuşluğun ezinci ve önlenemez acısıyla ...
Nasılda zordur bir bilseniz, kuru ağaçtan filizler verip,dal yaprak olmaya, çiçek açmalara çalışıp ...
Hayata tutunmaların yelinde savrulup ...
İçinizde çoğalan, kan ağlamaların üstesinden gelmeye çalışmanız..
Bir sihirli ömür öyküsünde ....
Kökünüz, elemin gayya kuyusundayken ….
Dallarınızın, sevincin fildişi kulelerine erişmecesine uzamaya tutunarak, hayat savaşında ....
Varlık, yokluk kavgasına koyulması ...
Eteğinizde biriken, gamın hazan yapraklarına inat.
Başınızda tomurcuklanan dallarla, bahar yellerinde savrulmaya durmalar ...
Bahar yellerinde, savrulmaya durmalar ...!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

Ereğli / Konya

15 / 05 / 2018

Saat ; 17_39

 

Bilinemeyeni,anlaşılamayanı, çözülemeyeni, sorgulamak yerine, gizem sırrına bürümek, doğmatik ve sığ şark kurnazlığına sığınma çabası,aklı evvellik ve kolaycılıktır.

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ/İSYANİ

26 Haziran 2024 Çarşamba

 


.....SALOZ'UN MAVALINA...!

Unuttururlarsa eğer sana onurlu bireyliğini... Giydirilerse yobazlıkla,ümmetliğin deli gömleğini.. Kulu Allahla kandırmaya kalkmışlıkla koyuldukları kör döngüye boyun eğmişliklerinle.. Vurdumduymazlıklarınla,nemelazımcılıklarda kalarak... Bana dokunmayan yılan bin yaşasın aymazlıklarında.. Tıkayarak kulaklarını gerçeklere.. Verirsen onlara izin.. Huriyle,hurafeyle kandırarak seni... Dini afyon edip zekrederek bilincine,beynine uyutmuşlarsa seni ucubetliğin pençesinde.. Alamut kalesinden arta kalmışlığında insanlığın... Hem çark evinde,hem burçevinde piyon kılarlar bedenini... Kılıkdan kılığa,halden hale koymuşluklarda seni ... Şahlara mat,matlıklarda kurban olursun sonunda.. Sermayeye maşa,hurafeliğe jandarma kılarlar, Seni senden almışlıklarında...! Bu sömürü,talan,karartma oyununda.. Bilincini,bilim ve aydınlığın ışığında ağartamazsan sen... Zor oyunu bozar uyanıklıklarında,duramazsan karşı.. Bilincini,örgütlü güce dönüştüremezsen sen eğer.. Direnemezsen,bu iblislerin küflenmiş zihniyet sapıklıklarına...! İzin verirsen; Düşüncene gem,gözüne mil , Aklına,karaltı karaltı perde çekmelerine... Okunur o vakit esamen,kapı köpekliğinin avara kasnaklarında... Seğirtip durdukca sen, ahmakca... Bu ahmaklar güruhunun ardı sıra....! Bukalemunluklarıyla kılıktan kılığa girmişlikleriyle.. Hatta;sana yarattıkları Yalancı Cenneti vadetmişlikleriyle..! Sıkma başlılarla,çember sakallılar düşürünce seni ağlarına.. Ağlatırlar ananıda,babanıda senin farkında olmamışlıklarında...! Kırk kapıdan tattırırlar yalları,götürürken onlar senin sırtından malları... Yüzkarası olursun sen, Salozların maval dolu bu sermaye oyununda... Hem evladına,hemde insanlığa..! Yolunmuş kaza çevrilirsin en sonunda.. Masalara pey,oyunlara piyon olmuşluğunda... Sadakaya muhtaç ederler,aç-bilaç kursakları.. Sıkılmış limonluğunda atılan posanla.. Kala kalırsın el elde baş başda,perişanlıklarda... Titretirken sen kuyruğu,İmizin iti gibi zemheri ayazda.. Onlar, zevki sefalarda Sırçadan saraylarında , Emdikce emesi gelmişlikleriyle iştahlarının kabarmışlığında.. Son damlasına dek kanını emerler senin.. Güdülmüşlüğü kader,yobazlığı din,Allahla aldatılmayı alın yazın saydıkça.. Boynuna yular,diline kilit,iradene balyoz,sırtına palan vurdurdukça... Kuzuların sessizliğinde güdülenliğe boyun eğip, sağılır koyun kaldıkca .. GÜLEN'le ,bölenin mavalına kandıkça..! Velevki künyende yazıyorsa kadın, Kadınlığında zevk burçlarına dikerler senin namusunu bayrak bayrak.. Ahlaksızlıklarına seni kurbanlık koyun yaparak...! Paspayece seni sefil arzuları için kullanarak.. Yiyemediği ciğere mundar diyen kedi misali,onlarda yiyememişlerse etini,bedenini, Onurlu kadınca değerlerini... Çamur at izi kalsın iftiralarıyla, mundara çıkarırlar senin ismini,kirletmeye yeltenirler esameni..!... Kapıya kul,kula paspas ederler seni eni-konu...! Et kılıp satarlar bedenini berduşlar,keyf-i sefa bedestenlerinde.. Bu sefillerin meşk masalarına meze, Seks pazarlarında meta,cinsel açlıklarında obje olursun hödüklüğün dikalalıklarında.. Kurtulamazsın kölesi olmakdan karanlığın, Kurtaramazsan sen seni,''Aydınlatarak bilincini...!!'' İğrençliklerine oyuncak,egolarına tatmin,tezgahlarına mal olmamak adına.. Bileyle bilincini... Ağart düşüncenin ufuklarını.. Yüzünü dön bilmin ışığına.. Ders çıkar,köhnemiş tarihin ayıplı geçmişinden.. Boz oyunlarını,bu yarasaların...! Bilincin kaynağı bilgi ve sorgulamadır.. Dahası;gücünün ve emeğinin farkındalıktır.. Örgütlü mücadeleden geçer zoru ve bu karanlık oyunu bozmanın yolu.. Unutma; bilki sen güdülenliğe olmazsan razı,dik durursan insan olmanın onuruyla.. Düşünceni ağartırsan bilgininin ve bilincin ışığıyla.. Karanlığa yakılan mum olursan en sonunda.. Çomak sokarsan,hem feleğin,hemde bu yarasa iblislerin tekerine Dersen,haykırış haykırış... ''-KESER DÖNER SAP DÖNER, GÜN OLUR HESAP DÖNER.. ÇIKAR KARANLIKLAR AYDINLIĞA..!'' Son verirsin ,işte ancak o zaman sen... Kökü,asırlara ve köleliğe uzanan ''SALOZ'UN MAVALINA'' Canına ot tıkamışlığınla,tıkarsın''SALOZ'UN SESİNİ''boğazına..! Mualla YASSIBAŞ Hildesheim/Almanya 06/01/2010 Saat:02_45





BİR FOTOĞRAFTA ANLATIR HAYATI...,

An gelir,bir fotoğrafın siyah-beyaz ömürlülüğünde... Hüznün gözlere perde perde inivermişliğinde... Çile çile yorgunlukların ve kırık dökük mutlulukların.. Yüzlere derinlikli çizgiler olup düşmüşlüğünde... Ama herşeye karşın, Çilelere, acılara ve acımasız yıllara inat...! Onurla dik duran omuzlarla ,yılgınlığa düşmeksizin hayata kafa tutuşunda bir kadının , Dilleniverir hayat, Bir kadının çok şeyler anlatan gizem dolu bakışında... Her bakan bir başka anlam çıkarır... Bir taş plaktan dökülen nağmeler gibi işler ruhuna o bakışlar insanın.. Tebessümlere sinen elemler eleverir yorgun yılların ,yitik ve yaralı yüreklerini.. O dinmeyen sancılar yayılır,bakış bakış,duruş duruş... Hicran hicran dökülüverir kanı çekilmiş dudaklardan hüsranlar ... Kirpik uçlarında asılı duran gözyaşlarını farkediverirsiniz işte o an, Bakarken fotoğrafa siz sizden birşeyler bulursunuz Burkulur yüreğiniz, Fotoğrafların,solmalara ve zamanlara inat inat direnmişliğiyle.. Dünden esen gam yelinde savrulmuşluklarınızda, An gelir,bir ince sızı gelip oturuverir yürek başınıza.. Dillendirir bir kadın bakışı, Hayatın siyah-beyazlığında.... Yılların acımazsızlığında sürülüp savrulan bir ömrün destanını.. Bir fotoğraf karesine sinmişliğinde hayatın ve ömrün.. Sıyrılıvererek o an fotoğraflığından, bakış bakış sizi esir almışlığında... Adeta can bulur,ruha bürünür gizemliliğinde dillenekoyar.. Sarıp sarmalayıvererek bakış bakış sizi, Hayatın sizi sarıp sarmalamışlığında.. Tükenip gidiveren ömürlülükten arta kalan fotoğraflığında.. İliklerinize dek işlemişliğinde Buz gibiliğinde dondurmacasına içinizi... Ve, Perde perde inivermişliğinde, Ömrünüz varoldukca hiç mi hiç silinmemecesine Gözbebeklerinizin derinliğine sinmecesine.. İşte o an. Onurlu bir kadının fotoğrafa sinen direnişine, Ortak oluverirsiniz elinizde olmaksızın sizde .. Hüznü içmiş bir ömür saklı fotoğraflığında bir kadının ömür öyküsüne.. Bir fotoğrafın siyah-beyaz ömürlülüğünde, hayatı anlatmışlığında size... Mualla YASSIBAŞ Hildesheim /Almanya 04.10.2009 Saat:10.50

24 Haziran 2024 Pazartesi








 ÖZCESİ .....

YÜREĞİMİN, YÜREĞİNE SESLENİŞİ VE DAVETİDİR, DAVETİ .....!





Ömür.....

Tıpkı, ZAMAN GİBİ, ANLARA BÖLÜNMÜŞTÜR .....

Farkındalıkla, sevginin anını ve çağını, çağrısını kaçırma .....

Gel, ıskalama anı, hayatı ve sevgiyi ...

Sevgiyle bezeli, çağrımı ....

GEL ISKALAMA ANI, HAYATI VE SEVGİYİ ..... 

SEVGİYLE BEZELİ ÇAĞRIMI ......

Çağrımı duy, davetimi karşılıksız bırakma ...

Çünkü ...

Bu, asla sıradan, alalade bir sesleniş değil .....

Bu

'' - SEVGİYE AÇ, SEVGİYE ÇARPAN '', YÜREĞİN ....

SEVGİYİ ARAYAN, SEVGİYE SUSAMIŞ YÜREĞE, SESLENİŞİ VE DAVETİDİR, DAVETİ .....!

Özcesi .....

Yüreğimin, yüreğine seslenişi ve davetidir, daveti .....

ÖZCESİ .....

YÜREĞİMİN, YÜREĞİNE SESLENİŞİ VE DAVETİDİR, DAVETİ .....!





Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ





Immenstaad/ Almanya





23 / 06 / 2024 - Pazar





Saat ; 03_51

21 Haziran 2024 Cuma




SU DURULUĞUN DA


Sükun'um da dinlerim, çoklukla kendimi ...
İçerek, sessizliği ...
Suya düşen aksimin, durulanıp, arınmışlığında ..
Koyuluruz, koyu bir sohbete ..
Söylediklerimizin ..
Dilimizin ve dudaklarımızın mühürlenmişliğinde ..
İçimizde hapsedilmişliğiyle..
Ben, tebessüm ederim, kah hüzünle, kah derin derin bakarak, sudaki kendime
O, içinde salındığı suyun sesiyle, ılıcık gülümser, su güzelliğinde
Huzme,huzme süzülen güneşin ışıltısında..
Nilüferlerin dansa koyulmuşluğunda
Su duruluğunun, beni, benden alıp,bağrına gömmüşlüğüyle ..!
Su duruluğunun, beni, benden alıp,bağrına gömmüşlüğüyle ..!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Altınoluk/EDREMİT
10/12/2015
Saat:00_30 

  YERİN YOKSA, ZIRNIK KADAR ...! Bir kazan duru suya, senden zerrecikliğinde bir damla karışınca .. Su, boz bulanık kesilip, mundarlaşmacası...