15 Aralık 2024 Pazar








YUTULDUK ....

MUTSUZLUĞUN GİRDAPLARINDA !

Adres sormayan, serseri kör kurşundan da beterliklerde ..
Yangının ve acının tüm yakıcılığıyla, içime işleyip ..
Tepeden, tırnağa sarmışlığında, vurdun, beni ..
Değil, sadece cevherimi apansız karartmacasına can evimden, yüreğimden ..
Zerre, zerre parçalayıp, dağıtarak içime işlemecesine
Ta ruhumun derininden ....
Camdaki mermi deliği kapanır, kapanmaya, olmadı sökülür atılır da ..
Oysa ki ....
Açtığın bu ölümcül yara, ne sökülüp, atılır ...
Ne'de, iflah edip, ondurur, beni ..
Meftime sebepsin, gül yüzlüm ..
Oysa, nasıl da ılıcık ve adeta ....
An be an, içe daha çok işleyen ...
Bir sam yeli güzelliğinde başlamıştı, aşkımızın öyküsü ..
Sulara, kumlara, yele-güne ve semanın mavi atlasına yazılmacasına ...
Kandillerin ve bulutların tanıklığında, gök kubbeye kazınmacasına ...
Kim derdi ki, bir kör kurşundan da beter acılarda ve elemin ...
Ölümün, kar yangınlarında bitip ....
Yele-kuza, küle-dumana karışmacasına ...
Hüsranın yıkıntılarında, yerle yeksan olacak, diye ..
Ne sıradan, alala de biri ve bir ilişki ..
Ne gelip-geçici, gönül oyunu ....
Ne bir yara, nede bir fırtınaydın, benim için ..
Önce, can suyum, hayat ışığım ..
Beraberinde ve ardı sırada depremim, ecelim, ömrümün sonu ..
Karanlıkların ve felaketlerin kaynağı ve sahibiydin ..
Uzanıp sararken ellerimiz hayata,mutluluğa, aşkla ..
Ne, nasıl oldu da koptu birden bire aramızda ve ruhumuzda fırtına ?
Gök, yere karıştı, adeta ..
Böylesine tarifsiz bir felaketle ...
Afatlar ve hezeyan, korku, hüsran depremlerinde ...
Tarumar oldu, ömrümüz ve gönüllerimiz ..
Cehennem ateşlerinden de beter, kor yangınlarda ...
Ruhumuzun, kan gülleri olup açmışlığında ..
Öle kaldı, yüreğimizin ve gönlümüzün, aşk çiçekleri ..
Takvim yaprakları, misali ....
Önlenemezliklerde, apansızca kopup, savrulduk ...
Ağaç dalları ve çiçekleri gibi kırılıp, harap olduk ..
Ne düzen tutar, ne'de, dikiş ve yama ....!
Geliverdik apansız, tufandan da beter bir sona ....
Tarifsiz ve sınırsızca, deli-divaneliklerde severken ..
Savrulduk, ayrılığın kasırgasında ..
Zamansızlığın ve naçarlığın çarmıhında ...
İşkencede ve azapta, asılı kaldı yüreklerimiz ve ruhlarımız ..
Tilledeki, bayat et misali ....
İçin, için çürümecesine, morardı ,kala kaldı, öylece ....!
Bin bir güçlükte inadına direnerek, var edipte, yarattığımız aşkı ....
Ellerimizle mahvedip, yıkmışlığımızla ..
Kavrulup, kıvrandık olursuzluğun kör sancılarında ..!
Ne umduk, ne bulduk, sonunda ..?
Aşka ve birbirimize doyamamışlığın, açlık ve korku dehlizlerinde ..
Kaybolduk, kör karanlıklarda
Ve, çırpındıkça battık, hatalar bataklığın da ...
Aşkın ve ömürlerimizin, katline ferman yazmışlığımızla ..
Yakıp, yıkıp, kül ettik, ömürlerimizi ve aşkı, sonun da .
Aslı,astarı olmayan ..
Bir incir çekirdeğini bile doldurmayan, eften-püften sebepler ve yenildiğimiz egolarımız ..
Yenemediğimiz saplantılarımız, körü, körüne inatlarımızla .
Eninde-sonunda, inatla cebelleşmişliğimizle, kıçlarımızla ..
Hem donlarımıza, hem de güzelim ve masum mu masum ,
Dupduru, pürü-pak bir aşkın içine sıçtık, sonunda ....
Dur, durak bilmeyen kavgalarımız da ...
Birlikte yuvarlandık, dipsiz uçurumlara ...
Yutulduk, mutsuzluk girdaplarında ..!
Yutulduk, mutsuzluk girdaplarında …!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ/İSYANİ

İmmenstaad / Almanya

11 / 07 / 2017

Saat ; 12_10 

14 Aralık 2024 Cumartesi





SÖZÜM ONA ...

Yittik, içsel yalnızlıklar ormanının derin mi ,derin, ürkütücü karanlığında ...
Boğulduk, kahır ve hüzün bataklığında, birbirimize, sevgiyle el uzatamamışlığımızda ..
Bir el uzatımı kadar ve hatta burun, buruna yakınlıktayken ..
Ruhsal girdaplarda yutulmuşluklarda ..
Bir birimize kilometreler ve asırlarca ıraktık ...
Vesvelerimizin, korkularımızın ve kuşkularımızın ....
Kıskançlık, nefret ve intikamda yürek acıtma dürtüleri çoğaltışında .
Ekvator kuşağından da çok, uzaklıklarda ....
Kör düğümlerimizde kıvranmışlıkla ...
Takılıp kalmışlığımızla, kendi egolarımıza ve gururlarımıza ...
Çözümsüzlüklerimizin kör kuyusunda ...,
Bir birine vurgun köstebekler ve deniz atları kadar bile olamadık ...
Vefada,sadakatte ve bağlılıkta .
Ki lafa gelince, onlar hayvan ..
Bizlerse, sözde insandık, sözüm ona ...!
Bizlerse, sözde insandık, sözüm ona ...!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Immenstaad / Almanya
14 / 07 / 2017
Saat ;16_45

13 Aralık 2024 Cuma

 



DUR, DURAK BİLMİYOR .....


Yıllara ,hatta kim bilir farkındasızlıklarda aldığım yük ve karaltı,sıkıntı miraslarıyla ..
Genetik zincirlemelerin karmaşasında doğuma ..
Hatta daha da cesurca ifade edeyim ki, doğum öncesi hallere ve meçhullüklere kadar uzanan zaman tünelinin kasvetinden de nasibini alan ...
Tüm sıkışmışlıklarım ...
Dahası, taşmaya başlayan içime attıklarımla ..
Atık alanı ve metan gazı deposu olup çıkan ömrüm ve hallerimle ...
Adeta patlamalar ortasında kala kalmalardayım ...
Ruhumda isyan ateşleri ve volkanlar nar alevler fırlatıyor,ruhumun, bedenimin semasına ..
Dur, durak bilmiyor ..
Ne söz geçirebiliyorum, nede yalvar, yakar oluşum para ediyor ...!
Takıntılı değilim ve asla da kaderciliği saplantı yapan değilim ..
Buna karşın ..
Şu kadar genç ömrüme inat, bu kadar gamı,kederi, elemi, tozu,gazı ne oldu,nasıl oldu ..
Ya da kimlerin suçu olarak beni mahv ve talan etmişlikleriyle ..
Hayat ve koşullar yükledi bana ..
Dahası hangi ara ve nasılda farkında olmamışım.?
Kim bilir belki de, uyuya kalmışlığım da ..
Uyanık geçindiğim, saftirikliğimde, gözümden kaçmışlığıyla ..
Bir an düşününce zamanında canların telef olmasına neden olan ve onlara mezar olan ....
Kahırlar manzumesinin, her gün yeniden ve binlerce değişik versiyonunun ...
Milyonlarca nüshasının yazılıp, İstanbul'un tarihi ayıbı ve insanlığın yüz karası ...
Adım başı kaosla,hazzın iç, içe geçip, cirit attığı yorgun haliyle..
Çöp alanlarının bile, düzensizliğin ve ihmalin kurbanlığında ...
Gözlerin bakar körlüğün de ...
Milyonlarca rengarenk gözün, önünde olup-bitenin farkında olmaksızın ve görmezden gelmeler de ...
Katlanma ve tahammül sınırını aşıp, patlamaya koyulduğu ...
Ümraniye Çöplüğünden de beterim ...
Halen, şu içinde bulunduğum zor ve hengameli, karanlık süreçte ...
Tıkış, tıkış yaşadığım ..
Çoğunu, içine attığım sıkıntının dillenişini kimselere duyuramamışlığımda….
Anlatmak şöyle dursun, dikkatlerine bile sunmayı başaramamışlığımda..
Çıban olup, baş veren marazalıkların ...
Ben, onları lahavlelerde bastırmaya çalıştıkça ..
Çabama inat ..
Artık beni de yutup, iplemeden, arsız,arsız kendini kaldırıp koyuverip, ayaklanmışlığında ..
Dur,durak bilmiyor İstanbul atlasının ,yedi tepesine dağılmacasına ..
Un-ufak olmalarda, patlıyorlar ..
Sade gönül derdi,aşk-meşk sıkıntısı olsa ..
Sus deriz, vururuz kafasına, sıkarız orasını, burasını, burarız dilini ..
Olmadı, büyüklerin bize dayattığı gibi…
Umacılarla, zebanilerle ve şiddetle korkutur, bastırır…
Oturturuz kıçının üstüne ..
Hatta olmadı savururuz birer tekme ..
Olur-biter..
Al sana bizim usulümüzce çözüm der, çıkarız işin içinden ..!
Gelin -görün ki ...
Aşk-meşk ve gönül işi dertler silsilesinde, zurnanın son deliği ..
İş bununla bitse iyi, öpüp başımıza koyacağız..
Ama rejim derdi, geçim derdi, ülke sıkıntısına kafa yorma,
Verilmeyen haklar, gaspa uğrayan hayat, düşünce ve fikir özgürlüğü sorunu ..
Onca gazetecinin, kodeslerde çürümesi ..
Milletin sesinin sivrisinek vızıltısı kadar bile, dikkate alınmadığı devlet tayfasının zırtabozlukları ..
Apartman yönetim ve aidat derdi, borç, harç içinde, iki yakamızın bir araya gelemeyişi ...
Vesaire, vesaire sorunlar cümlesini saymaya kalksam
Doksan dokuz devirli Derviş tespihini..
Maazallah, üçe-beşe katlayacak kadar, uzun mu uzun, çekilmez olur .
İşte tüm bunların içinde kala kalmışlığımla, labirentteki garip fare misali ..
Kala kaldım, kuburun içinde ..
Bir de, kuburun kokusu ve dayanılmaz pisliği eklenince, tüm bunların üstüne tuz -biberliklerde ..
Gel de, sıkıysa, sen patlama..
Dertlerin kalkmasın, şaha ..
Ayaklanmasın, göz yaşın ..
Sümük düğünlerinde, gözlerin kan çanağına dönmesin ..
Hepsi,hepsi de ..
Bir de , alt kattaki komşum Maide Hanımın ölüsünün…
Kokuya ve çürümeye belenerek, üç hafta sonra…
Daha, dün ..
Perme-perişan durumda, bulunmuşluğunda ..
İnsanın değerinin sıfırlanmaları da aşıp, izbe kata düşmüşlüğünde ..
İnsanlığın piçinin,komşuluğun ,dostluğun çıfıtının ..
Hele ki de, içine etmekten bok deryasına dönderdiğimiz, şu mezberelik dünyanın çivisinin çıkıp...
Yaşanılırlığının iyiden, iyiye tükenmeye yüz tutmuşluğunda ..
Düşününce bir başıma, ömür tükettiğimi ..
Bir de, Maide Hanımın akıbetini düşününce ..
Ayyuka çıkan dert,sıkıntı ve naraların,isyanların arasında ..
Bunalıp ,boğularak, kendi içsel yalnızlığımda ..
Tütüyorum duman,duman ..
Patlıyorum, volkan, volkan ..
Dertlerimin,gamlarımın dizginlenememişliğinde ..
Patlamaların ortasında kala kalıyorum ..
Efkarımın,gamımın,yaramın sızılarının dillenip ..
Kan gülleri olmacasına patlayan, bedensel ve ruhsal volkanlarımın dur-durak bilmemişliğinde ..
İşte , asla şikayet anlamında değil…
SOS verme olarak anlaşılır umuduyla hal-i pürmelalimi dillendirip ..
Birilerinin dikkat inİ çekmeye çalışarak göz önüne sermek dürtüsüyle ..
‘’ - Derdini söylemeyen derman bulamaz.’’ Diyenlerin, salıklarına kulak vererek ..
Yazdığım,çizdiğim,dillendirdiğim koşullarımda ..
Kanıyor yüreğim,kan ağlıyor gönlüm ..
Azaplarda, sancılarda, hicaplarda, kahroluyor, ruhum
Patlıyor volkanlar, dur-durak bilmiyor ..
Dur-durak bilmiyor ..!



Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ/İSYANİ

Immenstaad / Almanya

11 / 09 / 2017

Saat ; 16_24

12 Aralık 2024 Perşembe






Zaman da ve hayatın bağrında saklıdır..

Mutlulukta, mutsuzlukta ...

Hayatın tayin ettiği ise,
Ödülün yada cezanın sahibinin...
Kim olacağıdır ...
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ /İSYANİ
Immenstaad / Almanya
05 / 09 / 2017
Saat ; 13_18





VİRAN OLMUŞ, İNSANA ........

Ruhlar, dillenince gamla, gönüller bürünür, yasa ...
Tutkular solar, çiçeklerle,ışıklar gibi ...
Duygular gömülür, karanlığa ..
Başlar, gözler ağlamaya ....
Koyulur, kırk ikindi yağmurları misali, yaşlar akmaya ..
Solunca yüzün rengi, çekilince kanı ..
Çatlayan dudaklardan dökülür, sitemler ortaya ..
Yüreğin taşıp, dilin söylemişliğin de ...
Hicran, bitmeyen bir eski şarkı misali ....
Dillenir, durur ...
Demet, demet hatıralarla ..
Bürünürken yürekle oda, matemin o, kasvetli havasına ..
Odanın loşluğunda belirir, karartılarla, gölgeler ..
Avare sallanışlarla, başladıkları dansın, ağır-aksak ritmiyle ...
Kendinden geçmişliklerde ..
Dilenci vapuru gibi, yalpalaya, yalpalaya, dolaşmaya ..
İnsanın kendine bile yabancılaşıp, ağır gelerek ..
Adeta, üstüne, üstüne yıkılmışlığında ..
Geçince, yorgun beden eskisi, kendinden ..
Sızar kalır, yığılır külçe misali , kendinden de yorgun ..
Hayat vurgunu, kırık-dökük masaya ..
İşte o anda, hemen her şeyin beyhudeliğiyle-faydasızlığında ..
Kararınca ufuklar, çökünce, hüzünle akşam ..
Musallat olur, korkular ...
Viran olmuş, insana ..
Böyleliğinde, ne yapsan- ne etsen, nafile haller de ...
Kurşundan da, ağır gelir ...
Bir, hava ...
Birde, böyle her an, kahırlara belenerek, yaşamak ...
Umudu, yaşama sevinci kalmamış, viran olmuş, insana ....!
Viran olmuş, insana ....!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ/İSYANİ
Immenstaad / Almanya
01 / 09 / 2017
Saat ; 08_05






HER GECE ....

Çıkıp gelirsin umudu ve düşüyle eskitip, tükettiğim kaç gün, ay ve yıl oldu ..
Bilmem, bilmeye ..
Bildiğim, içimdeki kapanmayan yaramın....
Daha dünmüş gibi tazeliğiyle ...
Henüz, kabuk bağlamamışlığıyla
Kan gülleri olup açılmışlığında
Hala acıyıp, kanadığı her gece yüreğimin ve ruhumun ...
Bu boyuttaki ruh halimde debelene, debelene geberişlerde Pencere önüne tünediğim her gece ..
Aynı saatte tıpkı efkarlı bir ıslık gibi,
Sirenini acı,acı, çığlık,çığlığa öttürmüşlüğüyle geçer ...
Sanki yer,yerinden oynayıp ta,bir şey değişecekmişcesine ..
Heyecanla kıpır, kıpır olur içim,bir an ...
Ve sonra,acı gerçek, öfkeyle savrulan şiddetli bir tokat misali çarpar yüzüme ..
Dikkat kesilirim, tazılar gibi, keskin,keskin havayı solurum,kokunu almacasına ..
Her şey saniyelere sığmacasına olup-bitiversede..
Sanki bana asırlarcasına uzun gelir bu an ..
Ben umutla-hüsranın salıncağında gel-gitlerde savrulurum bu ara ..
Trenin molası biter,ve öten son sirenle ...
Tren sıradanlıklarda ve beni kahrettiğinin farkında olmamışlığında..
Umutları başkalarına götürüp,elem ve kahırları bana yıkıp,yükleyerek ...
Geldiği sıradanlık ve aşinalıkta gider ..
Tren geçer,gece uzar,
Ben önce hıçkırıklarla boğulmacasına ..
Göz yaşı-sümük düğünü ağlarım ....
Duvarlardaki gölgem kaykılıp,yıkılınca bende devrilirim öylece gecenin bağrına ...
Kimselerin bilip-aldırmamışlığında .. ...
Rakı değil, ağular içerim, silip-süpürmecesine ömrümün dününü .
Nafileliklerde kürek çektiğimi bilmenin açmazlarında kahrolarak ...
Ben bir fırt daha çekerim ..
Tren geçer gider, karanlığın içinden ...
Ben, benden geçerim ..
Tren geçer geceden, geceden..
Ben müzmin ve iflah olmaz kronik aşık, müzmin ayyaş, geçerim kendimden ..
Bu bitmeyen,kahreden serüvende, kör dövüşünde, her gece ..
Bir daha, bir daha ve yeniden ...
Ölür, ölür, dirilirim .....!
Ölür, ölür,dirilirim .....!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ/İSYANİ
Immenstaad / Almanya
15 / 08 / 2017
Saat ; 02_12

GÖZ BEBEKLERİNDE SAKLIDIR, KORKULARIN ....!

  İmrentiyi, tiksintiye , zoru, kolaya, kolayı, zora, oluru, olmaza, olanaklıyı, olanaksız, sevgiyi, nefrete döndüren ...... Hükmeden ve boy...