30 Temmuz 2020 Perşembe

HASRETİN GÖLGESİNDE.... ŞARKILAR SÖYLER, YÜREĞİM ...!


HASRETİN GÖLGESİNDE....
ŞARKILAR SÖYLER, YÜREĞİM ...!


Çizgi, çizgi çoğalmışlığında yüzüme ve ömrüme, nakşolan yıllar ..
Sadece, yorgunluğun, hüznün değil, aynı zamanda, yitikliğin ve çilenin emareleridir .....
Dile gelse, anlatsa bir destan çıkar, her bir derin, çizgiden ...
Toprağın bağrındaki çatlaklardan fışkıran, otlar, çiçekler gibi ...
Zaman, zaman sevincin ve hazzın ışıltılarını saçarak ömrüme bezenmişliğinde ....
Kök salmakla kalmaz, sinemde .....
Gülerken, ağlayan ruh hallerimde, bir eski şarkıyı mırıldanır, yüreğim ...
Hasretin gölgesinde, şarkılar söyler yüreğim ...
Şarkılar söyler yüreğim ......! 


Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ 


Immenstaad / Almanya 


30_07 / 2020 



Saat ; 18_52

YÜREK İSTER .....
Hataysa, sevgiye ve sevdaya yelken açmak ... Namusunla çıkıp, hataydı diyerek, yalansız-dolansız, riyakarlığın kirine-pasına düşmeden üstlenip, yaklaşımının, tavrının adını koymak .. Koy adını, şakül ipi doğruluğunda, ciğer yakıp, ömür alan kurşun acılığında ve ağırlığında .... Eğer şu an, içtenlikli, dürüst ve namusluysan, önceki tavrının, sözlerinin riyanın ve iflasın ilanı olduğunu söyleyebilmekte, yürek ister ... Tıpkı, aşkın ve aşıklığın yürek istediği gibi .....! Bırak, karşındakini, eli-alemi, bizzat kendine bile, dürüst olmadığını itirafta, kendinle yüzleşmeye ve iyi niyetle hesaplaşmaya, aklanmaya yönelik adım olacaksa, tavrın, niyetin ve kararın .... En azından, bunu yapman, kendine saygı gereğidir ... Sevgiyi ve değerleri istismardan ve kullanmaktan çok daha değerli, önemli ve bir o kadar da saygıya değerdir ... Hakkaniyet, adalet, dürüstlük ve haysiyetlilik ....! Bundan da yoksunsan, demezler mi insanlar, sana ? '' - Sözde aşıklığın,pişmanlığında, neydin ki ? Dürüstlüğünde ne olacaksın ? Seninle, dürüstlük .. Akla-kara, arşla-arz kadar, ıraktır, bir birine ...... Her iki halin de de .. Özrün, kabahatin den de büyüktür, senin ...! '' Diye .. Ondandır, ki ... Boğaz kırk boğumdur, düşünmeden hele ki de ...... Diyeceğin den çok, duyacağını düşünmeden, etme büyük laf ... Yalandan medet uman, insanlıktan yana, nal toplar, avucunu yalar .....! Mertlik yürek, onur, haysiyet, aşk ve dürüstlük, insan gibi insanlık ... Söze ve ahde sadakat, kendine saygılı, yiğitlik ister, yiğitlik .....! Yiğitliğin harcı ve yolu cinsiyetten değil, iyi ahlakla, faziletten geçer, faziletten .... Sevdaya,söze de, köze de dayanacak, ahde vefayla, insanlığa, sadakat ister.. İnsanlığa sadakat sa, kısadan ve düpedüz deyişle ... Özüyle,sözüyle insanlık ve yürek ister, yürek .... Yürek, ister .....!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Immenstaad / Almanya
30 / 07 / 2020
Saat ; 17_20


NEYİ SATAR Kİ, BİR ADAM ?_
Onu, her sabah, aynı köşebaşında duruyor görenler, ilk bakışta, onun verilmiş randevunun, bir tarafı olduğuna hükmedebilir ......
Nihayet, öyle sanan yada düşünenlerde hiçte, azımsanmayacak kadar, çoktu ....
Kimisi, iş yerinin anahtarını bulamayan bir esnaftır, diye düşünüp, sanmaktan kendini alamadı ...
Bazıları, nazik ve şehri bilmeyen bir yabancıdır, diye akıllarından geçirseler de, fikirlerini, kendilerine saklamayı, yeğlediler ...
Birileri, yolunu kaybetmiş bir yabancıdır, diye hüküm yürütmekten, kendilerini alamadılar ....
Bazı cin fikirliler, sivil polis diye etiketlemekten, geri durmadılar ...
Bunların, hiç birini bilmeden ve kendiyle ilgili gelişme yada fiskoslardan bihaber hallerde dört yol ağzındaki köşeyi kapıp ....
Pürdikkat, geleni, gideni süzen adama ....
Kimileri, tereddütle, kimileri merakla, kimileri şaşkınlıkla, çoğu vurdumduymazlıkla baktılar ...
Görmezden gelip, geçenler, üstüne vazife olmayan işlere karışmamayı yada suya,sabuna dokunmamayı .....
Yada selam verip, borçlu çıkma korkusuyla, mesafeli yaklaşanları da, söylemeden edemeye- ceğim .....
Türlü yorum, merak, kaygı yada küçümseme ile, daha çokta meraklılıkla adamla ilgili düşünce,tavır yada eylemde bulunmayanda vardı, elbette, var olmaya ..
Gel gelelim, herkes kendi aklını beğenmişliğiyle .....
Aklı,duyguları, dürtü ve cin fikirleri kendilerini kışkırtan ve soru soranlarda, çok mu çoktu ...
Biri '' -Sordum, konuşmadı '' Diye adamı parmakla göstererek ...
İtici yüksek sesi ve hoyrat tavrıyla, ağzı olan herkesin konuşmuşluğunda, konuşanda oluyordu, nazikçe selamlayan yada onu yok hükmünde sayan da .....!
Kalabalıktan birisi ;
'' - Üstüme vazife değil ama ...''. Dedi ve öksürüp gırtlağını temizleyip, sağ elinin baş ve işaret parmağıyla dudaklarını silmeye koyulur edayla ....
Gözlerin kendine çevrili oluşandan derin ve tarifsiz haz duyar hallerde ve edayla, yanındaki meraklı kalabalığı süzerek, aklından geçeni, söyledi ...
'' - Elinde satacak bir malzemede yok, olmayan neyi satar ki, bir adam .? '', Dedi ..
Sonra, sessiz ve saygıyla kendini süzen adama baktı...
O, esnada biri fısıkdadı kulağına ..
'' - Onun işi, Akıl satmaktır akıl ...! ''
......Elinde, mal yada malzeme olması, gerekmez ki ?
Akılda malzeme yada bir materyal sayılmalı mı (?) der gibi, dudaklarını şekilden, şekle sokarak, arpacı kumrusu edalarında, lafı, ağzında eveleyip, geveleyerek, düşünme edalarına ve pozlarına bürünen adam..
Merakını yenememişliğin edilgenliğiyle sordu, adeta çenesini omuzuna dayayan cin bakışlı adama dönerek, ters, ters baktı ....
Sonra da, İNSANLARDA MERAK UYANDIRMAYI BAŞARAN, BİZİM, KİBAR, İYİ GİYİMLİ ENDAMLI, NEZAKETİ HER HALİNDEN BELLİ, MERAKLARI KAMÇILAYAN BEYEFENDİYE ,yönelerek ..
Saygılı ama bir o kadar da gerginliğini ele veren ses tonu ve konuşmasıyla, kendini tutamayıp, merakına yenilerek ..
'' - Ne satıyorsunuz ? '' Demeden edemedi ...
'' - Bunu mutlaka öğrenmek mi, istiyorsunuz ? '' Dedi, sukunetle duran bizim beyefendi , hiç mi hiç istifini bozmadan, kibar ama bir o kadar da soğuk ses tonuyla, sordu ...
'' - Neden ki ? '' Dedi meraklı turşucu edalarındaki beyefendi ......
'' -Bedelini peşin ödemeden, mal satın alabilirmisiniz? Mesala simitçiden simiti almaya kalksanız, bedava alıp, yemeniz, mümkün mü ?'' , Dedi ....
Merakın'dan içi,içine sığmayan adam, bizim kibar beyefendiyi, için, için haklı bulsa da , sinirlenmekten, gerilmekten kendini alamadı ...
Lakin en olgun hallerde davranmaya özenle, işi pişkinliğe vurdu, çenesini kaşıyarak, gülümser hallerde, göz ucuyla adamı süzdü ..
İstemese de, özü bay vermese de, hatta içi cız edip,elleri sinirden tir, tir titrese de, eli cebine gitti ve adamın istediği parayı, hışımla uzatarak bizim şık beyefendiye, verdi ...
Bir yandan da kendi, kendine söylenir hal ve edayla, ona seslendi ...
'' - Buyrun,sizi dinliyorum ....''
Merakları doruğa çıkartan bizim gizemli bey, adeta yolunacak kazın tüylerine uzanan yumuşak elleriyle parayı alıp, sürdürdü konuşmasını, gözlerini, meraklının gözlerine dikerek ...
'' - Bu kadar meraklı olmayın, fazla merak sağlığa da, ruha da zararlıdır.Mazallah, başınıza olmadık işler ve hatta dertler açar, tıpkı şu anda da olduğu ve birebir yaşadığınız an da ki gibi ..! ''dedi adam ve sustu,parayı koydu cebine.
Geridekiler kıs kıs gülerken bizim ki alı al moru mor olup uızaklaştı oradan ...
Kulakların da,hala bizim akıl satıcısının sözleri çınlayarak ..
Arada bir de ..,
'' Ders olsun bu sana ahmak meraklı budala '' Diye kendine hakarete varan sözlerle sitem ederek ..
Kendine pahalıya patlasa da merakın diyetini ödemek ona budalalık gelse de yine de işin sonuna kadar gitmenin hazzını çıkartıp, kendini kandırmaya koyularak ,öfkeli adımlarla uzaklaşarak, yürüdü gitti yoluna ...
Yürüdü gitti yoluna ..
Kulaklarında adamın sözlerinin çınlamışlığında ...
''Fazla merak akla ziyan dır..
Bu kadar meraklı olmayın, fazla merak sağlığada, ruhada zararlıdır.
Mazallah, başınıza olmadık işler ve hatta dertler açar ....
Tıpkı, şu an'da da olduğu ve bire bir yaşadığınız an'da ki gibi ..!
Bire bir,yaşadığınız an'da ki gibi ...! ''
Arada birde yinelemeden edemiyor du, asabi ses tonu, ruh halini ele verirken ...
'' - NEYİ SATAR Kİ, BİR ADAM ?
'' - Neyi satmaz ki, senin gibi ahmak meraklıyı yakalamışken sözü de satar, aklı da ...
Ayakta düz dü, beş dakika da Beşiktaş yapıp, verdi pabucunu eline..
Sen budalaya da, kala,kala ..
Papağan misali ...
Tekrarlamak kaldı ...
'' - NEYİ SATAR Kİ, BİR ADAM ? ''




Mıualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ


Immenstaad / Almanya


30 / 07 / 2020


Saat ; 03_30
CENNET OLSA, NE YAZAR, O, VATAN  ?


Yalanlar, dilimize tespih, riya beden derimiz olup çıkalı ...
Haram  bırakın kişileri ve toplumu devletlerin bile geçim kapısı, vazgeçilmezi oldu olalı, kerhane parasından aktarılan kaynaktan imamlar nemalanalı ...
İnsanlık sütü bozukları baş tacı, namuslu, dürüst insanları ayak altı hele ki de, paspas yapalı ..
Çıktı çığırından insanlık ...
Koyunlar, sığırlar ve andavallılar kendini fasulyadan nimet sayalı ...
Sırıkla bok yetişmez oldu madrabazla, gavatın burnuna ....
Terk edildi, edileli insanlıkla ahlaki değerler ve onur, hırsız gündüz jandarma, yada veznedar, gece harami olalı ..
Meşru nikahlıdan çok gayri meşru ve imam nikahlı yada muta nikahlı düzmece evlilikler olalı ne haysiyet kaldı nede bereket ...
'' - Baba kumarbazsa, oğluna oynama, kızına kumarbaza varma diyemez ...''
Yönettiğini sana yada iddia eden haramiler halkın cebinden elini çekmedikçe ne hırsızlık biter nede uğursuzluk ..
İktidarı işkal eden avanak güruh övünüyorsa Ceza evi sayısını çoğaltıp, yeni cezaevleri açmakla ...
Fakirin, garibanın sırtındaki, kamburla dert arttıkça...
Namusluların sesi bir yerlerine kaçıp, meydan, namusuz naralarına kalınca ...
Cennet deyyus dincilerle, kerhaneye döndüyse, İmam geçinen zındık, yanmayan kefeni övüp, kazıkladıysa milleti ...
Daha ne ararsın, uzakta illeti ...?
Namussuz fitne sürüsü asalaklar güruhudur, bu milletin ecelsiz ve toplu ölüm sebebi ...
Bir o, eksikti 
Geldi Corona illeti de, patladı başımızda ...
Ne bereket nede tat kaldı,ekmeğimiz de ,aşımız da ...
Corona da, insan denen şeytanın icadı çıkınca, daha nerenin bağını, bağbanını sorarsın ...
Bırak, nereden inceldiyse oradan kopsun,  iple, kıyamet ...
İSYANİ der ki, İnsanın kurduyla, Azrail'i insan sa yine ..
Hele ki de
Celladına aşıksa bir de ..
Bırak yıkılsın o gökdelenle, minare, akıllanmak yerine yavşaklıkta, el-etek öpme de, kula,kulluk etme de, arıyorsa çare ...
Müstehaktır her türlü illet ile zillet, insan geçinen, insancıklar sürüsüne ...
Memleket, memleket olalı, görmediyse, UZUN gibi belayı ....
Hala idrak etmediyse, nişadırsız kabın kalay tutmayacağını,yalancının tövbesinin geçerli olmayacağını, hırsıza malla, namus emanet edilmeyeceğini ..
Alan, razı,veren, razı, düzen ile düzülen razıysa, bok yemek düşer  araya girmeye kalkana ...
Gelen Paşa, sıçıyorsa baş ile taşa ...
Vatan dönmüşse kerhanede ki kaderle, mahalle yanarken, saç tarayan Leyliye ...
Evliliğini yakıp-yıkıp kaçan kadın yine varıyorsa, evliye ...
Üstelik, kumalığı çekiyorsa sineye ...
O ahalinin adının, deliye çıkması az bile ...
Bile, bile lades deyip giriyorsa şeytan ile yatağa, sonra aldatıldık yaradanla,milletim affet sin demek, az bile ..
Böylesi iblise,değil taş atmak, evet oyu atmaya, talimdeyse  vatandaş denen garabet ....
Müstehaktır ona da,oraya da her türlü illet, zillet ve dahası felaket ...
Felaketin sebebini ,çözümünü arıyorsa üç kağıtçı hoca kılıklı Muskacıyla, üfürükçü,yobaz din tüccarı, sahtekarda ...
Oraya ne bereket uğrar nede muhabbet ...
Uğrasa, uğrasa,mezar kaçkını, üç kağıtçı ucube uğrar, ondanda keramet değil, felaket gelir,  felaket  ...
Sonra, üstüne üstlük sormaya kalkarsan 
'' - Neden bu memleketin hali felaket ? ''
Sormakla yetinmez, birde riyayla göstermelik, şikayete kalkarsan ...
'' - Memleket elden gidiyor '' Naralarıyla, hamaset nutukları, atarsan ...
Adına, Deliyi, götüne, çalıyı takarsan  ...
Gider elbet te, elinden, Hürriyetle, Vatan....!
Gider elbet te elinden, Hürriyetle, Vatan....!
Değil gül, gülistan, cennet olsa, ne yazar o, Vatan ?
Cennet olsa, ne yazar o, Vatan ?


Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ


Immenstaad / Almanya 


30 / 07 / 2020


Saat ; 02_12

AYIBI VE UTANCI SİZİNDİR ...., Aldırmadan yoksulluğumuza ve yoksunluklarıma ... Bir bez bebekle, çelik-çomakla, beş taşla .. Olmadı, çok sev...