5 Temmuz 2015 Pazar

Nereden… Nereye !
Eskiyi kutsamak ve kabuk bağlamış yarayı ...
Derinleşen olursuz özlemleri, kaşımak değildir meramım ..
Zira, bilirim ki …..
Eskiye rağbet olsa, bit pazarına nurlar yağar, derler ..
Ama, öylesine anlar yaşanıp ….
İnsanlığın dibe vurarak, utancın kara dalgalarında boğulduğunda ..
İnsanın nutkunun tutulduğu, sözün bittiği hallerde ..
Dönüp, düne ve geriye bakmamak elde olmuyor, hani ‘ya ..
Dün, nasıl yaşanıyordu ?
Hangi eller itti, insanlığı bu çirkef kuyularına ?
Kimler, nasıl acımasızca ve hunharca geçti ..
Üstelikte, göz önündeyken ve dahası çaktırmadan ….
Kaşla-göz arasında, el çabukluğu ve vicdansızlıklar da, insanlığın ırzına diye ..!
Aileler, yükselttikçe sevgisizlik ve nefret duvarını..
Şefkat ve hoş görü alıp’ ta başını, firar edince …
Dönmemecesine o, bilinmez meçhul uzak atlaslara ..!
Devlet, tüm ceberutluğu ve umacılığıyla çöktükçe..
Hayatların üstüne, üstüne devrilip …
Onları, naçarlık ve korkuda boğmacasına ..
Düşler, talanda iğdiş edilip .
Umutlar, nefret bataklığında boğuldukça ..
Hırs kamçılarının, beden ve ruhlarda şaklayıp ..
Derin yaralar açarak, ihaneti şaha kaldırmışlığında ..
Süt ak'lığını, su saflığını ..
Tuz, kuruluğunu kaybettikçe ..
İnsanoğlu, insanlığını yitirdikçe ..
Vicdan, el-ayak çekince ortalıklardan ..
Pirina balıklarının, çakalların ve sırtlanların ulu-orta, hayatları talanında !
İtildikçe çocuk ömürler, bedbahtlıkta sokağa ..
Yutuveriyor, suç denen canavarlar ..
Karanlığın çetelerinin, ahtapot kolları onları bir anda, acımasızca .
Bugünün,kalabalıkların katlanılmaz yalnızlıkları yaratmışlığında …
İnsanlığa, akla ve hayata aykırılıklarda suçun, suçluların çoğalıp ..
Özde değil, sözde insan geçinen ..
Türedi soysuz bedenlerin, insanlığa musallat olmuşluğun da ...
Oysa, sevgi sıcaklığında hala belleğimizde duran ,
Dünümüzün, çocuksu, masumane ak'lığıyla ..
Anılarımızda en canlı, en sevecen haliyle yer almışlığın da ..
Tapa tazeliklerde, anımsamışlığımızda ..
Dün, düşen kaldırılır ..
Alın terine, emeğe, ekmeğe ..
Kutsallara saygı duyulurdu, duyarlılıkla ..
Namus, inmemişti akıllardan,yüreklerden, apış arasına ..
At izi, karışmamışken it izine, daha bunca ..
Çakal sürüleri, yatmaya cesaret edemiyordu, pusuya ..!
Puşt zulasında gezdirilmiyordu ihanet, arsızlığıyla ..
Akı, karanlıkta..
Güzeli, iyiyi çirkeflik ve zulümde boğmaya..
Bugünün aksine, kötü ve kötülük..
Bir elin parmaklarıyla sayılmacasına az mı azdı o zamanlar da …
Mayası ve sütü bozuklar, teşhir ve tecritle kovuluyordu, halkın arasından …
Günlerin, gelip geçmişliğin de..
Derken, hayatın meşakkatleri ve azaplarında..
Akıp giden zaman ırmağının kirlenen, boz-bulanık suyunda..
Aşındı değerler, piçi ve çıfıtı çıktı insanın, insanlığın .!
Kol kırılır, yen içinde kalır, riyakarlığıyla ….
Suçlar, günahlar, ihanetler ..
Ayıplar ve utançtan yüz kızartan, yalan-dolanlar ..
Büyüttüler mikrobu, toplumun bağrında …
Yiyerek çürütüyordu, dolaşan irinler, insanlığın dokusunu ..
Sinsice sararak tüm vücudu, tepeden-tırnağa ..
Şimdi, asırlar yirmi birinci yüzyıl, tarihler iki bin on beş başında !
Sokaklar, kaldırımlar, çöp bidonları dolup, dolup taşıyor..
Faili meçhul cinayetlerin muammalı azaplarında, can vermişliklerde
Kesik insan cesetleriyle, beden artıklarıyla ulu orta !
Gonca güllerin tomurcuk çağında, talan olmuşluğun da..
Kadın ömürlere kıyılıyor, kadın ömürlere, sadistçe ve canavarca …!
Değerlerin, insanlığın sömürü ve sevgisizlikler de ,
İstismarda süren, arsızca, utanmazca talanlarında !
Ülkemin, insanımın Cinnet Toplumu olup çıkmışlığın da ..
Sevgisizlik, nefret ve intikam kasırgalarının ..
Sahraya dönen ülke ve ömür coğrafyalarını talanında !
Acılardan, acılara savrulmuşluğumuzla ..
Sancılı ve kaos dolu yalnızlığa tutsak hayatların ..
Hayatı ıskalamışlığında, kolu-kanadı kırılıp ..
Dalda’sız - dulda’sız, sevgisizlikler de, korkularda …
Umutsuzluk, elem ve hiçlik erozyonlarının onu yutmuşluğunda ,
Hüsranların ahtapotluğunda, ölümüne sarılıp, sarmalanmışlığında ..
Derdiğim solmuş gül yaprağı kuruluğunda ki….
Dağılmalarla, un –ufak olduğum pişmanlıklar da ..
Yitikliğin, kezzap olup beni yakıp-kavurmuşluğunda
Dönüp bakmışlığım da, ömür aynama..
Dudaklarımdan dökülüyor, sessizce usul, usul ortaya ..
Bir, Nisan yağmuru duruluğuyla..
Kah masum, kah suçluluk ve azapla.
Soruyorum, kendime en masumane çocuksu meraklı, afacanlığımla .
Olgu halimdeki halimle aklıma, belleğime, dürtülerime gem vuramamışlığımla …!
Nereden nereye geldik diye (?), nutkum tutulmuşluğunda …!
Nereden nereye geldik diye (?), nutkum tutulmuşluğunda …!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Altınoluk / Edremit
19 / 02 / 2015
Saat;13_38


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

  ONDANDIR.. Bir sendin.. Bir de ben .. Hayat mektebinde , sınıfları geçemeyen.. Ondandır, adımızın ,''Baki '' ile ,'...