18 Haziran 2020 Perşembe


SANMALAR LA …….


‘’ - SANMALAR LA ISKALAR, TELEF VE  HEBA  EDERSEN  HAYATI .....!
NEDEN VE MAZERET SAYILMAZ, ANLATTIĞIN MAVRALAR …
SAYILSA, SAYILSA, AY KUYUYA DÜŞTÜ TARZINDA KUYRUKLU YALANLARDIR, KUYRUKLU YALANLAR
BUNLAR ...,
YALANLARIN, PALAVRALARIN ve TEMCİT PİLAVLARININ EN BAYATI DIR, EN BAYATI ….! ‘’
Bazı insan geçinen ve suretine bakınca insan sayılan, nüfus kalabalığında çıkarcıların işine yaradıkça ..
Kayıta, küreğe, seçmen listesine yada devlet talanında mezardakileri hayasızca yaşıyor diyerek künyelerle, kütüklere ve  istenen …
Özünde ve olması gerekince aslına, yasaya ve vicdana uyularak düzenlenmesi gereken evraklarla,  dokümanlara ….
Ahlaksızlıklarına, cibilliyetsizlikleriyle, haysiyetsiz maçlarına hizmet edecek hal de …
Daha da kötüsü,  vicdanlara sığmayacak kadar soysuzluğu, yolsuzluğu, sefilce yalanı ….
Allem edip, kallem edip …
Halk diliyle ve amiyane deyişle, vurgulamak gerekirse ….
Allayıp, pullayarak dulu, kız diye kakıştırıp …
Akıllarla alay etmeye yeltenerek, kendilerini uyanık, iş bilir, hatta cambaz, dahi sanıp, sayıp akılları sıra, aklı evvellikle .…
Karşıyı yada devlet yetkilerini, kamuyu saf ve enayi görerek .
Malı götürüp, çaldıkları minareye, utanmaz-arlanmazca …
Yasallık kılıfı icat etmeye kalkışıp, hırsızlığı ve kanunsuzluğu kitabına uydurup ….
Dul, yetim, mazlum hakkı, parası yahut ta, lokma yemeye yeminli  olduklarını  ilan ederek …
Sadece sözde değil, öz itibariyle de, göz dikmekle kalmayıp, bunu fiili eyleme dökerek kaşla- göz arasın da …
Halkı, CAMBAZA BAK numaralarıyla AYAKTA UYUTURKEN, CEBİNİ BOŞALTARAK ÇALIP , ÇIRPARAK ….
Adeta, SOYUP-SOĞANA ÇEVİREN ŞERBETLİ, AFSUNLU su katılmamış, ŞEREFSİZ DEYYUS MADRABAZLAR ….
Cüretkarca, HAYASIZCA sözde yasalara uygun olması gereken şekle sokma adına 
Pervasızca yazılıp-çizilip, düzenlenen uydurma ve yasal hükmü olmayan çakma listelerle, talanlar yapmayı iş edinmişler …
Foyaları ortaya çıkınca da, arsızlığı-yüzsüzlüğü kimselere bırakmamaya yeminlik le ….
‘’ – Ben şöyle sandım,
-        Yok  sahtekarlığım, böyle sandım ..! ‘’ Gibi, hayal ürünü yalanlara sarılarak, işi pişkinliğe vurup, karşısındakini suçlu çıkartacak laf ebelikleriyle yalan salvolardan geri durmazlar …
Sanmalara sığınanlar sadece bu gibi kamusal alanlarla sınırlı değiller, hepimizin bildiği gibi  ….
İkili sosyal, ticari, hukuki, duygusal ve gönül ilişkilerinde de sıkça görülür ..
Aile içi ilişkilerde güveni, inanılırlığı yitirip, tüketen tavırlar sergileyenler, eriller den olsun, dişillerden olsun …
Kestirmeden adı, düpedüz sahtekarlık olan, bir dizi tavır, eda
Sergilerken bunun nelere mal olacağını ya göz ardı eder, ya yok sayar, yahut ta salak ayak ve tavırlarına yatarak, günü kurtarıp, işin içinden sıyrılacağını düşünür.
Aldatmayı yaşam tarzı yapanlar iki tarafı keskin bıçak üstünde olduğunu fark ettiklerinde yada suçüstü hallerde enselendiklerinde …
Aslında en çok kaybedenin kendileri olduğunu görüp, anlamaya, anlar lar …
Ama tabiatlarındaki kaypaklık, yalancılık ve enayilik ile tıpkı bağımlı kumarbazlar, alkolikler, madde bağımlıları yada hayalperestliği abartarak hayatı toz pembe görme hastalığından kurtulamayan biçareler olarak …
Fareler misali, kapana yakalandıklarında ilk sarıldıkları …
Duygu sömürüsü, İnanç istismarı ve hastalıkla acındırma tezgah ve senaryolarıyla …
Kendilerinin neden olduğu rezillikten adeta evdeki yada yoldaki kediyi bile sorumlu tutarak ….
Kendilerini pürü pak , hayat, kader, felek ve benzeri unsurlara yükledikleri suçun, bedelini ödemekle yüz yüze kaldığında, çıkış yolunu doğrulukta, dürüstlük ve içtenlikli çözümde arama yerine ….
Sütten çıkan ak kaşık hallerindeyken baştan çıkarıldıklarını, istismar edildiklerini bile ileri sürmekten geri durmayacak her türlü ala-vere ve laf cambazlığına girerler …
Sahtekarlar, dürüst olma adına emek, çaba en önemlisi de zaman harcamayı iyi niyetle, masumiyetle inandırıcılık kazanacakları şekle girmek için harcasalar, emin olun dünya HARİKALAR VE DÜRÜSTLER CENNETİ olup, çıkar ..
Gelin görün ki, bu iflah olmaz madrabazlar o çabayı enayilik sayarlar ve ne acı ki, dürüstleri ahmak ve aptal ….
Haysiyetli, onurlu davranış sergileyen hümanist, dürüst insanları da ….
AHMAKLAR ŞAHI ilan etme pespayeliğinde kuburda debelenmeyi yeğlerler ….
Sosyolojik habis urlar olup, çıkan böylesi eblehler sürüsü asalaklar toplumsal yozlaşma ve çürümenin kurbanı oldukları, hatta ondan da çok, çürümeyi çoğaltan VEBALI FARELER DİR .
Sosyolojik,siyasi ve diğer toplumsal alanlarda olan bu SANICILAR VEYA SANDIMCI HABİS URLAR, VEBALI FARELER her alanda adeta ayrık otu arsızlığında yaygınlaşır da sevgi, duygu, aşk ve diğer bazı ikili ilişkilerde ve alanlarda boş durular mı yada marazalar yaratıp, insanları, toplumu üzmekten veya yıpratmaktan uzak dururlar mı ?
Hele ki içinde bulunduğumuz Siber ilişkiler çağında  bir tuşla insanlara mutlulukta, belada salındığı koşullarda görsel ve yazılı medyada her gün bu menşeili acı haber, gelişme ve hatta….
Önü alınması bir yana, hızlanıp, çoğalan felaket haberleriyle karşılaşmamıza neden oluyor..
Sözün özü; Sanmalar, sananlar, sanıcılar ve sandım ki diyenler bu toplumun ve insanlığın yumuşak karnı aynı zamanda da mağdurlar yaratacak kadar KIRICI, YIKICI, FELAKET MERKEZİ hatta, hatta AYAKLI FELAKET unsurları ..
Fünyesi çekilmiş el bombası hatta son günlerin en moda deyimiyle CORONA VİRÜSÜ kadar dert ve kör düğümü …
Çivisi ve cılkı çıkan bu SİDİKLİ YORGUN DÜNYANIN en yaygın mayınları, insanlığın kamburu ve öteden beri onulmaz yarasıdır ..
Bu cümleden olmacasına ….
Muhabbetimizin, gönül sohbetimizin kapısını ilk aralamaya koyulduğumuzda da asla haddimizi aşmayarak ve ahkam kesen dangalaklardan olmamaya çok özel önem ve özen göstererek …
Siz cümle canlarımızın ilgisine, dikkat, bilgi ve görüşlerine sunma adına …
Haddimizi bilerek, vicdan yürek ve sağduyumuzun sesine özenle kulak vererek …
Aynı yerküreyi, iklimi, coğrafyayı ve dünyayı paylaşan olmanın sorumluluğu, şuuru ve bilinciyle ….
Sağ duyulu herkesin asli görevi ve sorumluluğu gereği yapması kaçınılmaz olan …
‘’ – HAYATI SORGULAMA . ‘’  Adına, üstümüze düşen sorumluluk ve görevle ….
Çöpü ve pisliği halının altına süpürme illetinden kurtulanlardan olmaya gayretimiz ve çabamızla ….
Daha doğruya, iyiye ve huzurlu ortama erişme adına, niyet, gayret ve çabayla ….
Dimağı mızın, aklımızın yetip, dilimizin dönüp, kalemimizin yürekten taşanları, siz gönül dostu yandaş ve yoldaşlarımızın
İlgi ve bilgisine sunmayı insani sorumluluk olarak görmüşlüğümüz le yazdık, çizdik …
Destur verişiniz gönül otağınıza, dünyanıza ve sevgi kaynağı yüreklerinize konuk olmaktan onur ve kıvanç duyarak ..
İç karartmadan ve karamsarlığa düşmeksizin ve asla abartan olmama dikkat ve sorumluluğumuz la …
Çizmeden yukarı çıkmamaya da gayretle ..
SÖZÜMÜZ MECLİSTEN İÇERİ deyip …..
ENGİN HOŞGÖRÜLERİNİZE duyduğum güven ve inançla, seslendim siz gönül sultanı kardeşlerime ….
Son bir kez yineleyerek, esenlik dileyerek vedalaşalım istedim, siz can dostlarım la …
Demem o ki ;
‘’ - SANMALAR LA ISKALAR, TELEF VE  HEBA  EDERSEN  HAYATI .....!
NEDEN VE MAZERET SAYILMAZ, ANLATTIĞIN MAVRALAR …
SAYILSA, SAYILSA, AY KUYUYA DÜŞTÜ TARZINDA KUYRUKLU YALANLARDIR, KUYRUKLU YALANLAR
BUNLAR ...,
YALANLARIN, PALAVRALARIN ve TEMCİT PİLAVLARININ EN BAYATI DIR, EN BAYATI ….! ‘’



Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ



Immenstaad / Almanya



18 / 06 / 2020

23 _23


KARALAMALAR ......


Hayatın çetrefilli dehlizlerinde eskiyen ömrümün öyküsü ....
Tıpkı, niceleri ve benzerleri gibi ….
Gerektiği için, hayatın uzantısı, ayrılmaz parçası olarak ….
İnsan onuruna ve özüne, konunun önemine uygun olarak ….
Hiç üşenmeden, kelime ve akıl oyunlarına kaçılmadan …
Yalınlıkla, tevazu ile içtenlikle, daha da önemli ve değerlisi ...
Gizlisi-kapaklısı kalmamacasına ayrıntıyla, aslına sadakat la .
Abartısız, yaşanmışlıklara uygun, gerçeklere su katılmadan …
Aslına, gerçeklere bağlı kalındığı, güvenilirliği ilk bakışta  belli olup, anlaşılacak kadar netlik ve yalınlıkla ....
Gerektiğinde, dipnotlar düşülerek, usta aşçı,  simyacı  yada mücevherat ustası titizliğiyle  ve özeniyle ....
Kuşkuya yer bırakmamacasına, anlaşılırlık ve dobra, dobra, ön yargıdan, peşin hükümlülükten uzaklıkla ....
Olabildiğince objektiflikle, üstelik olaylara, zamana, mekana, yaşanmışlıklarla, gerçeğe su katılmamacasına özenerek ….
Referans ve  yüz akı olacak, gerektiğinde, ihtiyaç ,duyulup başvurulduğunda ....
Hayata, olaylara, zamana, tarihe ışık tutup, dayanak ve kaynak olarak ...
Sadece okumakla kalmayıp, dikkate alanları asla  ama asla yanıltmayacak ....
Hele, hele de rezil-rüsva etmeyecek, düş kırıklığı yaşatmayıp
aksine, kıvanç yaşatıcı unsur olmasına özenle ....
Olağanüstü duyarlılıkla, ömrümün, aklımın, dahası ….
Sezgi, duygu ve düşüncelerimin sessiz ve yazılı kanıtı olacak, berraklık la ...
Gerçek nedir, soru ve kavramının ortak akılla verilecek ve paydaşlarca kabul görecek, yanıtıdır …
Dahası ve önemlisiyse …
Gerçeğin, eninde-sonunda ve beklenmedik zamanda, ortaya çıkma huyu olduğunu vurgulamaktır …
Tüm bunlar gereği gibi, üryanlıkla olduğu kadar da anlaşılır halde, cesaretle, ödünsüz ce, bir o kadar da, mertçe ….
RUHUMUN KARALAMA DEFTERİ'NE, sabırla, sükunetle, gerçeğin kalemiyle silinmemecesine yazılmıştır ...!
İşin ruhuna, özüne, lafzına uygun ve kilometre taşı olma niteliğinde, uygunluğu da, olmazsa, olmazımız, olmacasına !
Bu karalamalar, özünde ömrümün, dünümün olduğu kadar,
bu günkü yaşamımın ....
Aynı zamanda da, geleceğimin öyküsü, beni, ben yapan değerler manzume min dillenişi dir . 
Deneyimlerimin, gerçeklik algımın, anlayış, düşün, tavır ve yaklaşımımın ….
Hayatça aklanıp, doğrulanışının kanıtı, belgelenme ve aynı
zamanda da, tarihe not düşmenin de aracı dır ...
Sadece söylem ve yazılmaktan ibaret bir ürün olmakla kalma
yan, silgi siz, kalemsiz ....
VİCDANIN DİLLENİŞİ ve SESLENİŞİ DİR ...
Bu ruhsal, duygusal ve sağ duyuyla, zaman imbiğinden süzülüp, hayatça doğrulanan ….
Alın teri, emek, göz nuru, sabır ve metanet ürünü olarak hayatın ve zamanın bağrında akıp giden ömrümün …
Nelerle, hangi hengameler le cebelleştiğinin de, aynası ve kanıtıdır ...
Zaman, ilmek, ilmek, sevinçle, hüznün iç, içe geçerek motif, motif dokunduğu bir kilimdir ..
Bu kilimin bağrında şekillenen olay, ömür ve hayatlar sa .....
Adeta, zamanla ete-kemiğe bürünerek var olan, renk, renk, çeşit, çeşit tarihin akıl ve hafıza defterine …
Beraberinde de, ömürlerin akıl ve belleklerine nakşolan, önemli olduğu kadar ....
Hatta, zaman, zaman ondan da çok öncelikli olarak, birbirinin vaz geçilmez aynası olup, çıkan …..
Albenili, baş döndürüp, göz kamaştıran mücevher güzelliği,
Zenginliğidir …
Tüm bunların sıcağında, ömürlerin çoğunun ortak paydası olmuşluğunda düşünülünce, insan sormadan edemiyor ….
‘’ – Uzun, uzadıya yaşanmış, hayatın tezgahından geçmiş hangi ömrün zulasında yada derinliğinde bir yerde ….
Düzenli yada baştan savma tutulsa da ..
Hatta zaman, zaman  yok denip, yatsın sa da, soru yanıtsız konsa da ….
Çoğumuzun, ömrümüzün sır küpü olan, ruhunun karalama defteri olmadığını düşünmek …
Kelimenin en hafif anlamıyla, safdillik, olmaz mı ?
ÇÜNKÜ, BİLİYORUZ Kİ …
RUHUNUN KARALAMA DEFTERİ ….
İÇİNDEKİ KARALAMALAR ….
VİCDANIN DİLLENİŞİ ve SESLENİŞİDİR .....!
VİCDANIN DİLLENİŞİ ve SESLENİŞİDİR .....!



Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ



Immenstaad / Almanya



18 / 06 / 2020



Saat ; 02_08

17 Haziran 2020 Çarşamba


SATARLAR ....

Düşersen insanlık fukarası, yolu yolsuza ...
Haysiyet cellatlarının gazına gelmişliğin de, satar seni de, kendine biçilen, değer üstünden  ..
Kurtulur da balık hafızalı olmaktan, seçersen sorgulama yolunu, bilirsin Havari Yehuda'ın Otuz İsrail  parasına İsa'yı, Romalılara ve İsrail devletine sattığını ....
İhanet deyip, gelip-geçmeyecen..
İhanet ve hainliğin tarihi eskidir, insanlığın yazılı tarihinden önceye dayanır ...
Kardeşin, kardeşi, babanın, oğul u, oğulun, öz atasını katlettiği ...
Bu çivisi çıkmış, sidikli dünyada ihanet hep silahı olmuştur, insan geçinen ebleh sürüsünün ...
Vermeye gör fırsatını, hem satılır, hem aslı üstüne birde asılsız, astarsız karalanır sın haysiyet ve onur celladı cani güruh ça ...
Unutulur, süpürülür, olmazsa LİMONA , DÖNDÜRÜLDÜKTEN SONRA SATILIR SIN İHANETTE POSANIN ÇIKMIŞLIĞIN DA ...
Satılır sın haysiyetsiz, haysiyet celladı insan geçinen, ihanet paryaların ca ...
Satarlar senide kaşla-göz arasında nemalanmak uğruna ,dünya nimetinden ..
Lafa gelince herkes Kefenin Cebi yok laklaklığını yapsa da, duy ama inanma bu lafazan güruha ..
Satarlar seni de, satarlar ..
Uğrarsın sende İsa'nın akıbetine ....
Açıldı mı böylesi yol, bulur-buluşturur, çaresini, yolunu ...
Bakmadan masumiyetine, göz yaşına, yalvar-yakarına ...
Uydururlar kılıfına,
Bakmadan lamına-cimine, satarlar seni de satarlar ...
Öğrenmeden satıldığını, lafım küpe olsun kulağına ....
Seni de insan, insan geçinen insancık  hemcinslerin, satarlar seni de, satarlar ...
Satarlar ...

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ/İSYANİ
İmmenstaad /Almanya
17/06/2020
Saat ; 19_30


UTANÇTAN DA ÇOK, ACIYLA …!


Gece, zırhlı korunaklı kapalı kale kapısı gibi ….
Tüm haşmetiyle, dikildi karşıma ....
Bana geçit vermemeye ve içine almamaya kararlılıkla …
Kuzguni karanlığın şalına bürünmüş haliyle, daha da bir heybetli görünüyor ....
Bana, karanlık dünüm de kapatıldığım, tavan arasındaki, gündüz, güneş ...
Gece, kandil ışıltısının sızmadığı, zifiri karanlığından da çok ....
Çöl rüzgarı gibi dudaklarımı kurutup, genzimi yakan ...
Ağır mı ağır, küf kokusu ve  bedenimi ter ıslağın dan da beter ıslatan nemiyle ....
Aklımın sınırlarını alt-üst ederek, korku kuyularına iti vererek ....
Değil, sadece yüreğimi, kasıklarıma dek inmecesine, tüm bedenimi tir, tir titreterek saran .....
Bu korku sağanağında, cehenneme açılan devasa kapılar gibi, üstüme, üstüme gelerek açıldıkça ...
Bende ne, bet-beniz, ne öd, ne yürek bırakmayan haliyle ...
Kat, kat, kanat, kanat açılarak çoğalan 
Çoğaldıkça beni yutan, karalık dev aynalara bile sığmayacak
kadar büyüdükçe ....
Ben, en duyarlı mikroskopta bile görülemeyecek türden ....
Mini, minnacık, toz zerrelere bölünüyor …..
Adeta, odayı doldurmacasına, karanlığa inat görünen uçuşlarla …
Pervane gibi, dönüp-dolaşarak …
Kah, tavana yükseliyor ….
Kah, yere inerek, zemine sergen oluyorum ...
Karanlık korkumun, tavan yapmışlığın da ...
Sadece benim duyduğum, sessiz çığlıklar atmaya, koyularak.
Gözlerimi biber yada tuz atmış gibi acıyıp yanacak kadar sıkıyor, sıkıyor, sıkıyorum .....!
Her bir kirpiğim, adeta sertleşerek buzdan oklara dönüyor ...
Akmasına engel olamadığım göz yaşlarım, saçak ucundan sarkan …
İrili-ufaklı buz kütleleri oluyor, asılıyor kirpik uçlarıma …
Artık, göz kapaklarımı hissedemez hallerdeyim ...
Dişlerimin gömüldüğü dudaklarımdan, tuzlu vişne tadıyla akan, kanları emiyor, emiyorum …..
Tam da bu anda, tırnaklarım el ayam içinde  gömülüyor …
O, minik tırnak deliklerimden, süzülen kanlar ...
Yere çöken kristal toz zerrelerine damladıkça ….
Allı-morlu ışıltılar ve adeta kelebekler uçuşuyor gibi hissetmekten, kendimi alamıyorum ....
Tam da, yüreğimin duracak gibi sıkışmışlığın da …
Kara perdelerin arasında, elinde tokası parıldayan kemeriyle babam bildiğim ….
Öz olmadığını duyunca, içimin yağı eriyen üvey babam, peydahlanıyor..
O, kendine has, haz fışkıran ….
Alaysı ve hakir gördüğü her haliyle kendini ele veren …
Ayyaşlara has, yılışık gülüşüyle, önümde bacaklarını hafif aralayarak, dikilip ..
Bu küçücük bedenimle, aczimin fışkırdığı halde, değil acımak, tüm pervasızlığı ….
Hatta canımı almaya yeminli halleriyle …
Beni süzerken ki gülüşü saplanıyor, göz bebeklerime ...
Kulaklarımda çınlayan ..
'' - Korkak sefil, kaldır başını, aç gözlerini bak bana …!''
Diye, haykırışı karanlığı delerek, saplanıyor alnıma, kafa tasıma ve sonra, tüm bedenime  ...
'' - Efendin kim? Söyle, sefil ekmek düşmanı …! ''
Yanıtımı bile beklemeksizin ..
HAVADA ŞAKLAMASIYLA, KEMER ACIMASIZCA RASTGELE BEDENİME İNMEYE BAŞLAYARAK …..
BEDENİMDE, KANLI YADA MOR ÇÜRÜK İZLER, BIRAKARAK ...
HATTA, YARALARIN BİRBİRİNE KARIŞTIĞI KÜÇÜK GÖVDEMDEN…
KANDAN-YARADAN LABİRENTLER YARATARAK …
KANLAR, İYİDEN, İYİYE KÜÇÜLÜP, BAKIMSIZ FARE BEDENİNE BENZEYEN BEDENİMDEN FIŞKIRDIKÇA, HAYKIRIŞLARIM ÇOĞALARAK …
SESİM, ODA DUVARLARINA ÇARPARAK GERİ DÖNÜP, KULAKLARIMI ÇINLATIYOR...
BU ARADA BAŞIMDA YARADAN, KANDAN VE KEMERLİ DAYAKTAN NASİBİNİ ALIYOR...!
KÜÇÜK ELLERİM, KULAKLARIMI KORUMAYA VE KAPATMAYA DAHASI KEMERİN HIZINA YETİŞEMİYOR ...
O, AN ÇIĞLIK, ÇIĞLIĞA BAĞIRARAK...
DAHA DA İÇLER ACISI HALLERDE OLANI…
BACAKLARIMIN ARASIN DA SİDİK-KAN KARIŞI MI …
MİNİCİK GÖL OLUŞUYOR, İŞEĞİMLE UYANIYORUM ....
HOLDEKİ SİDİĞİMLE ISLANAN, KÖPEĞİN-KEDİNİN BİLE YATMAYACAĞI KADAR, BERBAT HALDE Kİ ...
SİDİĞİMLE ISINAN ŞİLTENİN VE BEDENİMİN, GEÇİCİ SICAKLIĞIN DA …
TİR,TİR TİTREYEREK UYANIYORUM .....!
Çektiğim çileyi bilenlerin, görmezden gelmişliğinde ….
Çoğalan acılarımı bastıran, yutan korkularımla uyanıyorum, sidikli sabaha …..!
Artık, dayanamayacağımı ve yaklaşan ölümün bir an önce gelmesini, bu azabın uzamamasını daha da, önemlisi …
Tez bitmesini dileyerek, yaşamdan çok eziyet, çile olan hayatımın biteceğini daha çok hissederek o günün , bir an evvel gelmesini dileyip, beklediğim bir çile gününe uyanıyorum ..
Utançtan da çok, acıyla .....!
Utançtan da çok, acıyla .....!



Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ



Immenstaad / Almanya



17 / 06 / 2020



Saat ; 00_18

16 Haziran 2020 Salı


ÇIKAMADIM, GİTTİ .....!


Hayat, kapı-duvar hallerinde dahası, mahkeme duvarı gibi ...
İç üşüten, soğuk nevale hallerinde çıkar karşımıza, musallat  olur, dikilir tepemize ...
Laf-söz kar etmeyen ayyaşlar misali, kulak verip, dinlemez, karşısındaki, zapt ettiği gariban kurbanına ....
İş lafa gelince, peynir gemilerini yüzdürür, baş edilmez anlayacağınız  ....
Üstelik laf cambazlığında, çenesine diyecek yok hani' ya  ...
Sustur, susturabilirsen, hallerinde başlar
çenesinin açılmış lığında .....
Makinalı tüfek gibi, dur-duraksız konuşur, kafa ütüler, saç-baş yoldurur, insana ...
Bir yolunu bulur, punduna denk getirerek atar, atacağı kazığı ....
Belaya şerbetli, külhanbeyi hallerinde, abanır da, abanır,
insanın üstüne ...
Kendisiyle kolay, kolay baş edilemeyeceğini, bilmenin rahatlığıyla, hatta pervasızlığıyla ...
Elini versen, kolunu alamayacağın haller de ...
Arsız, yüzsüz, yükler insana, kambur, kambur üstüne .....!
Gamdan, dertlerden dağlar yığar, gözüne kestirip, mim koyduğuna, kolayca teslim alarak, iflah etmez, onu ...
Aklımın almadığı şu, dünü anlatanların ...
'' - Zamanımızda hayat, daha kolay, sevilir, dahası, yaşamaya değerdi ..! ''
Diyenlerin, hallerine ..
Sormadan edemiyorum ...
Hayat dedikleri gibi, dün daha mı iyiydi, yoksa ?
Yoksa, zamanın ve insanın piçi ve çivisi çıkmışlığın da  ?
Şimdi ki nesil mi, hayatı böylesine zıvanadan, şirazeden çıkartarak, eşkıya düzeni kurdu ?
Çıkamadım gitti, bir türlü, işin içinden .....!
Çıkamadım gitti, bir türlü, işin içinden .....!



Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ



Immenstaad / Almanya



16 / 06 / 2020



Saat ; 02_52

14 Haziran 2020 Pazar


NELER, NELER ANLATIR, ANLAYANA .....

İnsan, fıtratı, karakteri gereği …..
Çoklukla, içinde bulunduğu anın, elindekilerin kıymetini bilmekte, fazlaca sıkıntılı, hatta çoğu kere isteksizdir de .....
Hastalanmadan, sağlığının ve organlarının olup, fonksiyonlarını yerine getirmesinin ....
Zeka, akıl, duygu ve zihinsel yapısının sağlıklı olarak yetisini, işlevselliğini ....
Ekonomik yada mali yönden, zenginliğinin ..
Bunlara daha çok eklemeler yaparak, bu sıralamayı uzatabiliriz ...
Ama meramımız asla sizi gereksiz yere meşgul etmek olmadığı için, bu noktada bırakıyoruz ...
İşte, elde olmayan yada varken kıymetini yeterince bilememekten dolayı, yaşanan kriz, karşılaşılan bunalım ….
Apansız ortaya çıkan krizle, gerçekle yüzleşince, pişmanlık duyarız, duymaya ...
Gelin, görün ki bu hem sorunu çözmez, hem de yeni sorun ve sıkıntılar ortaya çıkarta bilir .
Sararmış bir fotoğraf, artık kulakların pasını silip, ruhu, bedeni dinlendirme de, ilk akla gelmeyen ….
Yine de ve hala bizde derin izleri olan, şarkı, yüzüne bakılma-
yan eski model dikiş yada tıraş makinesinden tutun da ....
Şu an aklımıza gelmeyen daha nice öğe, nesne yada alet-edevatlar, dünde kalan hayatımızı sadece süslemekle kalmayıp ….
Beraberinde kolaylaştıran, anıları renklendiren, zaman içinde hükmünü, önceliğini yitirip ...
Önce anılar kilerine, sonrada unutulanlar ünitesine kaldırılanlar dır ...
Anı deyip geçmeyeceksin, onlar ki ….
Pek çok gerçeğin ortaya çıkıp, zamana, ömürlere, hayata ve olaylara ışık tutarak ….
Belleğimizin karanlığında yiten güzellikleri, gün yüzüne çıkartır ...
Asker mektupları, sevgiliye yazılan ilk mektup, devamında, duygu dolu yardan koku, saç, çiçek kurusu getiren kaçamak mektuplar ….
Nice fotoğraf, eskiden güne uzanan gazete, dergi, mecmua yada elbise, küpe, saçları süsleyen toka ya da …
Bant veya da taç denilen saç güzelliğini, albeniye, hazza büründüren o, anki hayatımıza hükmeden, materyal yada zenginliklerimizdir ...
Onlarla yüzleşirken yanaklarımızdan sessizce süzülen gözyaşlarımız, iç darlıklarımız, yürek sıkışıklıklarımız ya da coşkularımız, sevinç ve mutluluklarımız çıkıverir saklandıkları yerden, ortaya ...!
Anılar, sadece gam, göz yaşı, isyan yada mutsuzluk demekte değildir ...
Eski bir plak, kemer, bir delikanlılık çağını ve heveslerini tazeleyerek gülümsetir ….
Bu gün bile o, anı heyecan ve sevinçle yaşayan, insanı ....!
Özen, düne saygı, vefa, sadakat hatta, hatta ölümüne itaat halleriyle yaşamımızın bir dönemine ait olgu, gerçek ve güzellikleri hatırlatır bize ...
Ömürlerimizin dününe kapı aralamaya görelim, dünü yaşarız ömrümüzün bu dem ve çağında ...
Gülümseyip geçtiklerimiz de olur, yanaklarımızı allar bastıran duraklamalar bu anılarda ..
İşte tamda bu an, yeniden çıkar o gerçek birden orta ya ...
'' - KIYMETİ BİLİNMEYEN GÜZELLİKLERİMİZİ KOLAYCA VE HOVARDACA HARCAYIP, HEBA ETMİŞLİĞİMİZ DE, SAVURGANLIĞI MIZI FISILDARIZ, KENDİ KENDİMİZE ....! ''
Muzip çocuklara has, o, arsız ve kışkırtıcı kaçamak gülüşlerle bakar bize ve el sallar ....
Solup, sararmış lığına aldırmadan yılların, ömür ve güzelliklerin ...
Kıymetini bilmediğimiz, gençliğimizden tutun da....
Günümüze, hatta yarına ve tarihe, nesillere uzanmacasına .....
Neler, neler anlatır, anlayana .....!
NELER, NELER ANLATIR, ANLAYANA .....!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

Immenstaad / Almanya

14 / 06 / 2020

Saat; 21_09


GÖZLERİM KALDI...
Dün neyse, hoyratlığınız bu günde o ..
Ey, insan geçinen, insancık ucubeler sürüsü ...
O günden ,bu güne insanlığa düşmanlıkta dahada katmerlenen soysuzluğunuzda ..
Yalanlarınız da, ihanetin pusularında ..
Kalleşliklerinizin, çarmıhında ..
Nesimi gibi, diri, diri yüzdünüz derimi, söktünüz ciğerimi ..
Çaldınız yarınlarımı,yerle yeksan ettiniz talanlar da, umutlarımı ..
Canım çıktı, kanım sindi, gözlerim kaldı ellerinizde ..
Gözlerim kaldı ellerinizde...!
Hayır... deyip,boyun eğmemişliğimle,direnmişliğimde size..
Direnmişliğimde, size...
Hayır.......!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Friedrichshafen /Almanya
10/02/2017
Saat:05_05

13 Haziran 2020 Cumartesi

ADIM …..
Anam, kaldırımlara, yollara ….
Dipsiz uçurumlara, taş çıkartan …..
İhtiras, alkol ve isteri bezeli akşamlara, karanlıklara …
Ben, anamın karnına düştü, düşeli …
İn aşağı-çık yukarı …..
Gel, buraya ….
Git öteye hallerinde, delişmen, çocuksu sevinçlerle koşuştururken ….
Adım da, halim gibi romantik ti …!
Ben, beni bildim, bileli ….
Anamla, benim üstümden, en zorba hallerde zebani hayatla …
İnsanlığın, çanağından su içip, içini ferahlatıp, üstelik harislik le, utanmaz-arlanmazca talan ve iğdiş ettiği İSTANBUL, geldi-geçti …
Bu ezince, çileye daha fazla katlanıp, dayanamayan, ANAM ..
Aldı başını, göçtü, gitti …
Anam gitti, tikim geçti …..
Tikim geçti, geçmeye, gel-gör ki kaldı, Roman'lığım …..
O gün- bu gündür, adım da …..
Tıpkı, hayatım gibi, Roman oldu …
Adım mı ?
Adım, şimdilerde, Roman oldu, Roman ……
Adım, Roman oldu, Roman …..!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
13 / 06 / 2020
Saat ; 09_09

10 Haziran 2020 Çarşamba



BİR KIZIL DİLBER .... Görmesem de, gelişini .... Her şafakta, öper beni, bir kızıl dilber ......! Öper beni, bir kızıl dilber ......! Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ Immenstaad / Almanya 10 / 06 / 2020 Saat ; 14_41

9 Haziran 2020 Salı



‘’ – EL-AYAK ÇEKİLİNCE , KENT ve GECE SESSİZLİĞE GÖMÜLÜNCE …..’’
DİNLEMELİSİN, ONU …!
El-ayak çekilince, kent ve gece, sessizliğe gömülünce ….
Tüm benliğinle, can-ı gönülden ….
Dahası, ruhunun, sükuna aç ve muhtaç halinde dinlemelisin, onu …
Uzanarak anılarına, kapatarak gözlerini, hafızanın loş ve boş sinema salonunda, üstelikte, bir başına, dilediğince, keyfince ….
Ömründe derin izi olan, tozlu raflara tutsak, aşina olduğun
eski bir filmi izlercesine …
Siyah-beyaz filmin çarpıcılığın da, hafızanın beyaz perdesinde yeniden hayat bulup, ömrünü süslemesinin konforunda ….
Dinginliğin şalına sarınıp, bürünüp, cilveleriyle kanına girerek, seni ayartıp, ruhuna taht kurmuşluğunda ….
Üstelikte, sessiz sinema çağının içe işleyen, nostalji tadında seyretmelisin, onu ….
Çocukluğunun muzip ve yaratıcı hallerinde, içindeki çocuğun seni, senden alarak, çekip, götürmüşlüğün de …
Kuytu, tozlu köşelerde, kırık dökük, ne boyası ne cilası kalmış kendinden geçmiş, eski masanın ….
İç ısıtan korumacılığında, üstündeki tül örtüyle, el-ele vererek seni ispiyoncudan, ispiyonlar dan kollamış lığında ….
Kırık kanatlı kelebek naifliğiyle, vefa, sadakat ve itaatte su götürmez güvenilirlikle seni bağrına basacak kadar içtenlikli benimsemişliğin de ….
Kendini, senin koruyucu melekliği ne adayıp, şunun, şurasında kalan üç-beş günlük ömrünü ….
Gözünü kırpmak sızın seve, seve, sana hasretmeyi, göze almışlığın da …
Kalbinin lal kesip, sükuna bürünerek, sözü, aklına bırakır …
Söyler, aklının dilinden, seni korumak için tehlikeden …… Susarken bile, konuşup, sana çok şeyler anlatıp, söylemiş- liğin de…
Aklı söyler, kalbi susar, konuşmaz, çakmak, çakmak inanç ve kararlılık dolu bakışlar saçarak, bakar gözleri,
Senden elini çeken cesareti, sana yeniden aşılamak için …
Karanlığın, gaddarlığın bu amansız mücadelede seni sallayıp, geri püskürtmeye çalışacağından eminlik le …
Karanlık, mücadele ve gaddarlık nesirde seni sallayacak ….
Böylesi hallerde güven dolu iç derinlikler, sadece gözlerinde yankılanır….
Tıpkı sesinin dağda, taşta yankılanıp, vadide yayılışı gibi …
Kaplarken sessizlik, her yerle beraber, seni de ….
Ruhun ve yüreğin aklının söylediklerini duymak için can atarken, zamanın, yerinin gelmişliğine inançla bu kez yüreğin çığlık atmalara koyulur ….
Böylesi kaosa ve fırtınaya kesmiş halde, perma-perişan olan kalbini bul ….
Sar-sarmala özenle, dikkatlice ısıt, can bulsun ve atmalara koyulsun diye yüreğini …
Fırtına dinip, ortalık sessizleştiğinde dinlemelisin, yeniden …
Yüreğinin, ruhunun, sağ duyusuna kavuşmuş, aklının sesini ..
Unutma, sen, sen ol, kendinden, ne istediğinden eminlik le …
El-ayak çekilince, kent ve gece, sessizliğe gömülünce ….
Tüm benliğinle, can-ı gönülden ….
Dahası, ruhunun, sükuna aç ve muhtaç halinde, dinlemelisin, onu …
Dinlemelisin, onu …..
El-ayak çekilince, kent ve gece, sessizliğe gömülünce ….
Dinlemelisin, onu ……!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Immenstaad / Almanya
09 / 06 / 2020
Saat ; 22_22

  ÖMRÜMÜN DEFTER-İ KEBİR-İ'Nİ, HAYAL-İ SÜKUTLARDA ÇOĞALAN , KAHIRLA ....... SESSİZLİKLE YAĞAN, SİTEMLE ..... ELEM TEBESSÜMLERİNDE KAPA...