8 Mart 2024 Cuma

 

YENİ ......,

Salkım- saçak yağan yağmur, kenti ıslattığı gibi ...
Tepeden tırnağa benide, ıslatıyor ....
Saçlarım sırıl sıklam, ağzımdan, burnumdan içime süzülüyor ...
Tıpkı, asfalt gibi, ıslak yüzüm ...
Sessiz, şaşkın ve çaresizim ..
Sanki ...
Elinden oyuncakları, yüreğinden sevinçleri çalınmış, biçare çocuklar gibi .
Böylesi hüzünlere, mahsunluklara aşinalıkla ..
Bakıyorum, elem dolu gözlerle, etrafa ...
Ha ağladı, ha ağlayacak hallerle ..
Kirpik uçlarıma tüneyen, yaşlar ..
Adeta, her an akmaya hazır kıta...
Yanağıma konan o, ilk öpücükten bu yana, çalındı mutluluklar, benden ..
O öpücükte, sisler arasında yiten, bir hatıra, şimdi ..
Hani, öykülerde kalan, mutlu günlere dair, ilk ve son kırıntılığıyla ..
Yüreğimi hep acıtan ..
Buna karşılık ...
Yine ve inadına da, bana dünün tebessüm kırıntılarını anlatanlığıyla ...
İçimi ısıtan o, ilk öpücük ..
Hala, ömrümün bir yerindedir, tüm sıcaklığıyla ..
Farkındasızlıklarda, saça-başa takılı kalan yapraklar, çiçekler ya da otlar gibi ..
İğreti ve ha düştü, ha düşecek hallerde, aitsizliklerde, sırıtışlarla duran ...
O günden, bu güne, talanlarda çalınan güzelliklerle ..
Virane yurtlarla, bozulmuş bağlara dönmüş, hallerdeyim ..
Her yanım delik-deşik, ruhum iğdişliklerde, tarumar ...
Kazındı ruhuma acılar, çalındı ömrümden huzur ve ışıklar ..
Karardı kaldı, dünyam ..!
Kimseciklerin elimden tutmamışlığı ve sevgiyle sarıp-sarmalamamışlığıyla...
Hasretler büyütmüşlüğümde, sevilmelere ve mutluluklara ..
Kah, dinde, şükürde,boyun eğişlerde, kah şişede, meyhanede ..
Kah lanet ve isyanlarda aradım ben, beni ..
Camii ile-kilise arasında kalmış, beynamazlar misali ....!
Arasattalıklarda tükendi, ömrüm ...
Eskiden arınamamışlığımda, yeni beni ve huzuru bulamamışlığımda ..
Dalgalarda çalkalanan, dubalar gibiyim ..
İçim-dışım safra, ruhum hüzün, gönlüm mutsuzluklar otağı ..
Eski ben neydi ki, yeni ben ne olayım ?
Demekten kendimi alamamışlığımda ..
Yaşıyorum işte, sancılar arasında ..
Yaşamak denirse, buna ....
Sevinçte, hüzünlerin ...
Yenimde, eskilerin cirit atmışlığında ...
Eski, ne kadar yeni olabilirse ..
Yeniyim, yeni, işte o kadar, bende ..
Yeniyim, yeni eskiliğimde ..!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Friedrichshafen / Almanya

28 / 02 / 2017

Saat ; 11_17

 

ESAMEMİN OKUNMAMIŞLIĞINDA ..!

Ne akıllılığımın, ne'de divaneliğimin belliliğinde ...
Ömrümün, çilede tükenip, özümün göynümüşlüğünde ..
Yüreğimin, yangın yerine .....
Gönlümün, delik-deşikliklerde, kevgire dönmüşlüğünde ...
Tarla farelerini kıskandırmacasına, yıllarımın ..
Virane ve izbelerin karanlığında ..
Erkek egemenliğinin, despotluk ve hoyratlığında ..
Sürünmelerde, ömür eskitmelerde, geçmişliğinde ...
Hayat, en azman hali ve zebanice dayatmalarıyla ...
Soktu, kılıktan, kılığa ...!
Döktü, kalıptan, kalıba ..
Koydu, halden, hale ....
Boyadı, renkten, renge ....
Dönenip durmuşluğumla, hayat denen, bu devri alemde ...
Çıktı, içim, dışıma ...!
Az güldüm, çok ağladım ..
Yüzüme gülüp,ardımdan kuyular kazanları, yanılıp, dost sandım ..
Kor, kor ateşlerde, hep ben yandım ..!
Sarhoş masalarına, meze ...
Silinip-atılan kirli peçete oldum ...
Sürüldüm, kumar masalarına, pey diye ...
Geçildi umutlarımın ırzına, baka, baka gözlerime ..
Dost görünen, düşmanların elinde, kirman olup, döndüm durdum ...!
Elden, ele gezen cezveliğimle,
Dolaştım durdum, közden, köze, ömürden, ömüre ...!
Kör atın, kazığa bağlanıp ...
Dolap beygirliğinde, ömür tüketişi misali ...
Ömür tüketip, gün eskittim ..
Beyhudeliklerle, pişmanlıkların çarkında !
Mutsuzluğumun üzerine, mutlulukların bina edilmeye kalkışılmışlığında ...
Ne acı ve hazindir ki..
'' -Kadının kurdunun, yine kadın olmuşluğun da ...! ''
Kahkaların kaynağı oldum, güldü el alem ..
Ağladım, kendimi bildim bileli, göz yaşı sellerinde boğularak ...
Kah, sürülüp- savrularak ..
Kah, dövülüp- sövülüp ..
İnsan yerine, koyulmayarak ..!
Bedenimin ve ruhumun, derinden, derine yaralanışına, aldırılmayarak ..!
Yetmemişcesine, olan-biten ve başıma gelenler ....
Birilerinin, kaderimi tayin, hakkıma, el koymuşluğunda ....
Dolaşıp durdum, kaldırım serçeliklerinde ..
Etimin-bedenimin, haraç-mezat satılıp ..
Çirkin pazarlıklarda, hayatımın, ihtiraslara kurban edilip ..
Kadınlığımın, zevklere, peşkeş çekilmişliğinde ...!
Kaldırım serçeliğinde, kırıldı-kolum kanadım ..
Lime-lime edilerek ruhum, yerle yeksan oldu, ömrüm ..
Gecelerim, azapla, gündüzlerim, göz yaşlarıyla bezendi ...
Umutlarım, düşlerim çalınırken, lallıklarda, ömür tüketişler reva görüldü ..
Adımın, esamemin okunmadığı ...
Horluklarda ömür tüketen, roller biçildi bana ..!
Sanki, bunca olan-biten, azmış gibi ...
Hakkımdaki, infaz hükümleriyle ...
Katlime ferman çıkarılmalarda, ölümü içtim, ölümü ...!
Gonca ömürlerimde, hoyratça talanlarda, insafsızca katliamlarda ...
Gözü karartmalarda, kıyıldı hayatıma, kıyıldı bana ...
Kadının, adının olmamışlığında ..!
Esamemin, okunmamışlığında ...!
Esamemin, okunmamışlığında ...!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Friedrichshafen / Almanya

01 / 03 / 2017

Saat;12_16

Not :Günde 5 cinayet
Türkiye’de 2016’da 1.948 kişi cinayete kurban gitti. Polisin kontrol ettiği bölgelerdeki cinayetlerin yüzde 93’ü ile jandarma bölgesindekilerin yüzde 92’si aydınlatıldı.
27 Şubat 2017 09:55

Bu rakamlar basına yansıyanlar..
Bir de basına yansımayanları düşünün.
İç acıtıp, katlanılmayacak,sineye çekilmeyecek, kadar çok.Ne yazık ki..!

7 Mart 2024 Perşembe

 

MAVİ AKIYOR, ZAMAN ...!

O gün, bu gündür ...
Suskundu gece, ..
Mavi akıyor zaman ..
Nereye baksam ...
Sen varsın,sen ....
Delice bakışlarınla, içime işleyen ...
Hep, kuşku, korku, acaba ve keşkelerle paralanıp ..
Un-ufak olarak, yutulan ben ...
Samanlıkta iğne aramacasına, yitikliğimdeki beni bulmaya çalışışlarda helak olanlığımla ...
Yanıtsız sorularıma ve acabalarıma yanıt ararken ..
Gölgende zerre kadar kalıp, sende kaybolanım ...
Bir kör düğümün ortasında debelenip ..
Yangınlar ortasında yanıp kül olanım ..
Sevda desem, bana yaban, yüreğime ırak ..
Nefret desem, hiç tanımamışlığımda adlandıramadığım kavram ..
Sana duyduklarım boz-bulanıklığı yutan duru mavi güzellikler ..
İçinden çıkanla benim kayıp yarımı bana sunan ..
Sende kalanımla,zamanında ve ömründe beni taşıyan ..
Sen, var oldun olalı yaşamımda ..
Kayıp zamanların,karanlıkların ve gizemlerin ecesisin sen ..!
Davetsiz ve zamansızlıklarda,pervasızlığınla ....
Cemre gibi, ömrüme düştün, düşeli ...
Geceler suskun ..
Sürekli mavi akıyor zaman ..
Mavi akıyor zaman ...!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Friedrichshafen / Almanya

02 / 03 / 2017

Saat ;09_58

4 Mart 2024 Pazartesi

 

DOMİNO TAŞLIĞINDA …..!
İnsanın, insana kulluğunda ..
El-pençe divan durup, el-etek öpmeleri kanıksamışlığında ..
Sözüm ona…
İnsan, insana muhtaçdır denildiğinde ..
İnsan denenin, kirişi kırıp, tüyüp,yok olarak ..
Sırra kadem basmışlığında ..
Ortalıkta insanın ve insanlığın, değerlerin, onurun,faziletin kalmamışlığında ..
Domino taşı etkisi hükmüyle, devriliyorsa...
İnsanlık ve insan, gücün ,erkin,tamahın ve paranın karşısında ..
Ve bu hallerde..
Sen yozlaşmayı, çürümeyi, kokuşmayı ve yerle yeksanlığın sebebini ..
Ciğersiz ve beş para etmez güruh yığınlarının, insanlığı nasıl soysuzlaştırdığını ..
Fark ve keşfedemiyorsan, hala ..
Özsel insanlıktan, onurdan,erdemden, ahlaktan, namustan,içsel saygıdan, nasibini alamamışlığında ..
Sen de, sıradan bir piyon ve hatta....
Her halükarda devriliveren, alelade domino taşısındır, eninde –sonunda ..
Ne denli afra-tafra yapıp, edalara ve pozlara bürünsen de ..
Altı-üstü, devrilmeye tutsak domino taşısın,eninde-sonunda ..
Marifet; bilmek değil,bilgiyi değerli kılacak tarzda kullanabilmektir, özünde, daima ..
Ondandır, demem iki yol vardır, insan olanın karşısında ..
Ya bilgiden nasiplenip, bilgelikten beslenerek, onurun zırhına bürünen, değerli bireylik ..
Ya da, devriliveren domino taşı, olmak ..
İşte tüm mesele ..
İki arada, bir derede kalıpta, yerle yeksanlıklarda telef olmamaktır, asla ..
Unutma, ya kula, kul olur, sefilce sürünürsün domino taşlığında ..!
Hükmedenlerin kuklalığında, ömür tüketerek, içersin bedbahtlığı ilelebet ..
Yada kuşanırsın onurun ve erdemin zırhını, koyulursun, aydınlanma savaşına ..
Özgür ve onurlu bireyliğinle, hürriyete adanan ömürlüğünde, neferliğe ..
Yol kısa, seçim net ..
İster diren, ister sefilce devril …
Kula kullukta, kul-köleliğinle devril, sünepece, domino taşlığında ..
Domino taşlığında …!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Ereğli/Konya
09 / 04 / 2018

Saat ; 18_11

25 Şubat 2024 Pazar

 

SAKIN KUŞKUN OLMASIN .......

'' - HAYAT BİR GÜN OLUR ÖDETİR HESABI, SANA DA ...

TIPKI...

SARI ÇİZMELİ MEHMET AĞA'YA, ÖDETTİĞİ GİBİ .....

ÖDETTİĞİ GİBİ ........! ''

SAKIN KUŞKUN OLMASIN .......
SAKIN KUŞKUN OLMASIN ............!

Sanma ki unutur, göz yumar ......
Yahut ta, torpil yapıp, kıyak geçer, sana ....
Kış'ın kışlığını, Puşt'un, puştluğunu yapıp, gösterdiği gibi ....
Gösterir gerçeğini, çıkartır cebindeki yüzünü .....
Ödetir sana, hesabı .....
Sakın, kuşkun olmasın ....
Olmayan,-gelmeyen ayın sonunda, mesela Şubat'ın otuzunda ...
Kim bilir, belki balık kavağa çıkınca ......
Ama eninde-sonunda ....
Mutlaka ödetir sana hesabı, tıpkı .....
Sarı Çizmeli Mehmet Ağa'ya ödettiği gibi .....
Ödettiği gibi ......
Sakın kuşkun olmasın ......
SAKIN KUŞKUN OLMASIN ............!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

Immenstaad / Almanya

25 / 02 / 2024 - Pazar

Saat ; 10_00

23 Şubat 2024 Cuma

 

RUHUMU BIRAKTIM SİRKECİ GARINDA....! İğdiş edilmiş zamanlardan, Pörsüyüp solmuş ömürlerden.... Kırık dökük sevinçlerden, hezeyanlı hıçkırıklardan, Kirpik uçlarına takılıp kalmış kaçamak sevdalardan... Hiçbir şeye ve yere yetişememişlikle heba olan ömürlerin. Asırlardır gara sinen seğirtmelerin, tatlı telaşlarını... Velhasıl, Şaşkın ve pürtelaş koşuşturmalardan arda kalan.. Yorgun bedenlerin, ağırlığını ve yitikliğini yüklenmişim..! Kanırta, kanırta kazınmışlıklar da ruhu yaralanan... Sinesine saplanan hançer yarasıyla dalı, bağrı delik deşik.. Hasretlerin kahrıyla ömrü yiten.... Osmanlıdan yadigâr gürgen kanepede... İğretice ilişmişliğin, boşvermişliğin aşinalığıyla.. Bölük pörçük tilki uykularına uzanıvermiş ligimde, Koyun koyunayım,haniya.... Karanlığın ırzına geçen,solgun ışıkların şahitliğinde.. Garın,yorgun gürültüyü devralan ürkütücü sessizliğiyle..! Yeksenaklıkla ömrümü tüketmişliğimi farkedemeden.. Akıp giden zamanlardan arda kalmış kırgınlıklarımla.. Hicran, hicran, hıçkırık, hıçkırık boğazıma Göz yaşı göz yaşı, kirpiklerime düğümlenmiş liginde elemlerimin. Kuşkanatlarından arda kalmışlığın yitikliğiyle uçuşan... Güvercinlerin, sessiz yürek çığlıklarının senfonisinde.. Tülekler savuruyor, efkarımı geceye. Sadık yoldaşım, mey şişesine gömmüşüm hüzünlerimi..! Gözbebeklerim düşmüş, ağıt, ağıt... Rengi solmuş kirli, yıl yorgunu, zaman vurgunu mozaiklere Yitirdiğim ömrümün, son deminin solgunluğu sinmiş.. Öksürüklere boğulmuşlukla nefeslendiğim cigaramın... Kah yanıp kah sönen, aklınca deniz feneri kesilmiş közüne! Karışmış Efkarlarım, buram , buram geceye ve gara.. Sessiz ve yorgun havada uçuşan dumanların sarhoşluğunda! Orta yerindeyim İstanbul'un.. Lakin, fark edilmemişliklerin içinde debeleniyorum.. Çığlıkların, kentin ve neon ışıklarının yuttuğu ömürlerdenim Hiçliğin, yitmiş liğin, kahırların ızdırabını kusarak geceye Devrile koymuşluğum da, pörsümüş ömürlülüğümle.. Devriliyor bedenime, gölge, gölge korkularım.. Ve, Sinsi sinsi sarıyor, titreme, titreme sarışlarda ... Kaplayarak ahtapot gibi, bu hasarlı hisar ömrü..! Yiten her günle beraber, yalnızlıklarda ölüme yolculuğun azabı, İçime işlemecesine, karabasan, karabasan..! Yırtık-pırtık,ruhum misali delik deşik... Yıl vurgunu, renk solgunu utancı içmiş partal altında..! Sıtmadan yada üşümekten değil, Naçar lığın, yalnızlığın ve fark edilmemiş ligin... Dahası, yok sayılmış lığın bedbahtlığıyla..! Kedere kesmiş, utancı ve geceyi içmiş.. Boyası dökük, asırlık yorgunlukları yüklenmiş kanepede..! Tir tir titreyen ruhumu bıraktım, Sirkeci garında..! Mualla YASSIBAŞ Hildesheim/Almanya 23/02/2010 Saat;02_16

ÖLÜME KÖPRÜ VE ELÇİLİKLERDE ..... AZRAİL KESİLİRLER, AZRAİL ........! Çözümsüzlükleri tarifsizliğe kurban giden anlar, haller ve olaylarla k...