14 Temmuz 2024 Pazar

 





ALEV,ALEV KENT YANAR, GÖZLERİNDE …,


Duygularımın ve aklımın arka sokaklarında dolaşıp, durmalarımda …
Şafak atarken bir kez daha ve yeniden, uykusuz gözlerimde ..
Ne zaman sen düşsen aklıma, gözbebeklerin gelse, gözlerimin önüne ..
Tutkuya kesmişliğimle kaybolurum, göz bebeklerinin derininde …
Her bakışımda …..
Kıvılcım, kıvılcım çoğalışlarımla …
Değil, kirpik uçlarımda tüneyen, yaşların ….
Bildik-bilmedik, tüm yangın söndürme sistemlerinin,
yetersizliğinde …
Yada, iflas edip, çaresiz kalmışlığında …
Dumura uğrayıp, devreleri karışıp,yanmalara koyulan, aklım gibi …
Yangın yeri olur çıkarsın, tepeden tırnağa …
Başlar içten, içe bir yangın..
Çoğalır, saman alevi misali, parıldayarak …
Ateş böceklerinin, pervanelerin üşüşüp,yanmalara koyulmuşluğunda
Sönmeyen, söndürülemeyen, harlı yangınlar olmacasına …
Alev, alev kent yanar gözlerinde …!
Alev, alev kent yanar gözlerinde …!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

Ereğli / Konya

10 / 07 / 2018

Saat ; 00_33






SENİ SEVDİĞİMİ GÖRECEKSİN ...

O, SON GÜNÜMDE ....!

Seni sevdiğimi göreceksin, ömür gülümün solup, güneşimin battığı o son günümde....
Ben sussam da,yelle kuşlar haykıracak kainata ve sana aşkın gerçeğini, yüreğimin yalınlığında yer-gök inleyecek nidalarla ...
Öğrenmişliğimle, içime işlemişliğimle, biliyorum ki ..
Mış gibi davranma yüzsüzlüklerinde,riya ve haysiyetsizliklerde çıkar dünyanın,sevginin ve hayatın iki yüzü ..
An gelir, tık nefesliklerde duraklar yüreğin..
Sözcüklerin kifayetsizliğinde, kelamın bittiği an ve yerde..
Buz keserken ömürler,yürekler ve kainat ..
Ateş de payına düşeni alır, hayatla,sevgiden ..
Buz kesse de alem,aşkın sıcaklığıyla çarpar, yürekler..
Yunuslar derinlik ve soğukluğa,ıraklığa inat ..
Ondan bilir fersah,fersah mesafeden sevgililerinin,
eşlerinin,aşklarının sesini ..
Değil mi ki, Yunusun karnından çıkmadı mı, insan Yunus ?
O dillere pelesenk ….
Tarihe ve insanlığa mal olup, yön ve hayat biçimi vermiş, kadim hikayelerde ….
Ömürlerde, hayat bulup, günümüze uzanmadı mı ?
Ondandır, sevgi ve sevi ….
Sarmaşıklığında dolanır ulu çınar ve çamlara pervasız ve ihtirasla dolaşıp-sarıldığı gibi …
Hayata aşk olup, ömür,ömür,can,can ...
Demem o ki sevdiceğim ..
‘’ -EN KERAHAT VAKİTTE DAHİ BAKİR GÜZELLİKTEDİR EL DEĞİLMEMİŞLİĞİNDE SEVGİ VE AŞK ...! ‘’
AŞKIMI SANA İLETECEK KAİNAT,YELLER VE KUŞ SESLERİ ..
ONDAN..
ADINDAN EMİN OLDUĞUNDAN DA ÇOK ..
EMİN OL..
SEVDİĞİMİ GÖRECEKSİN ...
NUR YADA KERAHAT SAATLERDE..
ZAMAN VE HAYAT IRMAĞINDA YIKANIP, PÜR-NUR OLMUŞLUĞUNDA ...
SENİ SEVDİĞİMİ GÖRECEKSİN ...
ÖMÜR GÜLÜMÜN SOLUP, GÖRDÜĞÜM-GÖRECEĞİM …
O, SON GÜNÜMDE, GÜNEŞİMİN BATTIĞIN DA ...
Seni sevdiğimi göreceksin, ömür gülümün solup, güneşimin battığı o, son günümde....
O, SON GÜNÜMDE ...!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

Ereğli / Konya

11 / 07 / 2018

Saat ; 02 _10

13 Temmuz 2024 Cumartesi

 




SOY ÇULU, SAL EŞEĞİ YABANA, YOZA ….!


Ömür ve gönül gözgün, yürek ezgin, ruh tarumarsa …
İnsan onulmazlık ve basiretsizlik zincirine eklenmişliğin kıskacında ..
Yağmurlu günde suya hasretliklerde, elem çoğaltıyorsa …
Bir yürek buğulu camın önündem hasret yalnızlığında,yuvadan düşen kuşlar misali tir,tir titreyerek ..
Yaşama tutunmaya çalıştıkça,zeminin,zamanın,olanakların elinden kayıp gitmişliğinde …
Dününe yanmaktan, bu gününün demini yaşayıp,tadına varamıyorsa..
Renkler silip,bozarmış ..
Yeşil küflenmiş,sarı samana-gazele dönüp kavrulmuşsa ..
Bastığın merdiven ayakları kırılıp- dökülmüşse ...
Yaşlar,gözden ve tünediği kirpik uçlarından yanağa ve toprağa dökülmüşse..
Zülüfler dolaşmış, gözün kökü kararmışsa..
Çek ipini,kopsun inceldiği yerden ..
Ne alan,ne veren razıysa ve trenler raydan çıkıp,insanlara mezar olurken ..
Hatayı, kusuru,suçu kimseler üstlenmemişken ..
Daha da kötüsü ..
İnsanlık dibe vurup, şerefsizlik ayyuka, cibilliyetsizlik doruğa çıkarak ..
Çürüme, kokuşma ve yozlaşma, tuzda kokuşma sarmışsa ömürleri,yürekleri ..
Çorlu’da teleflik,Ağrı’da göz yaşı,Kahraman Maraş’ta kara yiğitlerin onurla toprağa düşmüşlüğünde, yaslılık egemen olmuşsa ..
De’ki, Dede Korkut yüreği ve gönül diliyle ..
‘’ - AKLI VARSA AÇ ÖLE, AKLI YOKSA RAHMAN CANINI ALA ‘’
Soy çulu,sal eşeği yabana, yoza …!
Soy çulu,sal eşeği yabana, yoza …!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

Ereğli / Konya

11 / 07 / 2018

Saat ; 14_12


 


AŞKIN SENFONİSİ ...,


Gözün ne denli yükseklerde olursa olsun, nefsinin köleliğinde türap olursan ol ...
Yüreğimin sevgiden ibaret libasından başka, bir sungum olamaz ve bunu giyebilirsin ..
Sen, ne denli hayır dersen de,yadsımaya kalkarsan kalk ..
Gönül ve göz dilinin, doğruyu söylemeye mühürlenmişliğinde ..
Kabul edersin ki, için, için her hayır'ının, bin evet,demek olmuşluğunda...
Savaşta ve barışta,bu alemde yada bilinmeyen başka atlasta ..
Dirisinde olduğu gibi ..
Ölüsünde de yüreğim, sende ve sana ..
Yüreğin, bende ve bana çarpar ..
Tını,tını sevgi çoğaltmışlığında ..
Yüreğimin,yüreğine dokunup, onunla yekvücut olmuşluğunda..
Aşk dillenir,aşk bedenlerimizden fışkırıp,taşarak kainatta ..
Nefes, nefes, ses, ses ...
Bunun adıdır, aşkın senfonisi ...!
Aşkın senfonisi ...!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Ereğli /Konya
11/07/2018
Saat ; 23_06

 





ODA’DA, BEŞ KİŞİYDİLER ….!


Oda’da beş kişiydiler, havadan-sudan sohbetteydiler ..
Açık pencerenin önünde beliren, siluetle beraber …
‘’ – Balıklar sizin, afiyet olsun, balkondaki masada ellerinizden öperler ‘’
Komşulardan bir bayanın sesi yankılandığında, oda’da …
Oda’da ki beşli umarsızlık ve ilgisizlikle daldıkları sohbeti sürdürdüler …
Epey bir vakit geçmişti üstünden ..
Lafın belini kıran, odadaki beşlinin aklına, balıklar hiç gelmediler ..
Balkon masasından yayılan koku, sardı burcu, burcu odayı ..
Hatta taşarak balkondan, yayıldı sokağa ve siteden ana caddeye bile.
Derken …
Muhabbetin koyuluğunun, az şekerli soğuk kahve yavanlığına gelmişliğinde ..
Bir ara dillerine düştü, balıklar .
Tıpkı …
‘’ – İt, ite buyurur, itte döner, kuyruğuna buyurur ‘’, Hallerinde ….
Edalı-modalı ve dudak büker, burun kıvırır,sözünü esirgemez havalarda, haller de …
Oda’daki beş kişiden, her birinden mazeret sesleri yankılanıyordu, evin her yanında ..
Bu arada, balıklardan kokular yayılıyordu havaya, hala mı hala …
Sonuçta, biri kokuyu bahane etti, beriki anlamam valla dedi, ötekisi,ellerime yeni bakım yaptırdım dedi ..
Bir başkası ‘’ – midem kaldırmaz ‘’, eril olanda..
‘’ –Bunca hatun varken, bana mı düşer balık temizlemek ‘’ dedi ..
Kimse üstüne almadı, sorumluluğu ..
Havada asılı kaldı insanlıkla,sorumluluk …
‘’- Haydan gelen,huya gider ‘’ Demeleri doğrularcasına …
Bu arada, balık kokusuyla içi giden evin aç kedisi, Sarman …
Sessizce ve sinsice tüyerek odadan, sivrim, büklüm süzüldü balkona ve üstü gazeteyle kapalı tepsideki canım balıkların yanına ..
Sanki ,aynı anda aynı duyguyu paylaşmışlıkla,sitenin ve sokağın aç kediler prensi, nam-ı değer ‘’ KÖR TEKİR’’ ‘de
Derinden,derine iç geçirerek, …
açlıktan iki yanının, birbirine yapışmış ve kemiği sayılır hallerde, iskele rampa yapıp, tünedi, masaya ..
Mırıltılar içinde, Sarmanla,omuz, omuza ….
Albeniyle onlara bakan balıkların olduğu tepsiye, yanaştı usulca ..
Oda da ki beş kişi, hala aralarında vıdı,vıdı edip …
Çene suyu, çorba türünden, laf salatasını, sürdürüyordu hararetle ..
Derken akıp gitti zaman ….
Bu arada, balıkları afiyetle götürdü, Tekir ile Sarman …
Eren Nasrettin Hoca Üstadın deyişiyle, gitse de yorgan, bir türlü bitmedi kavga ..
İçerideki beş kişi …
Atı alıp,Üsküdar’ı geçen ,malı götürenin ….
Balıkları lüpletmişliğinde, başladılar birbirine girip,kavga etmeye ..
‘’ – Suç, altın tepside de olsa, kimse almaz ‘’ Misalini doğrulayan edalarla ..
Kimse sorumluluğu almayarak ,çemkirerek söyleniyordu, dışındaki, dört kişiye ..
Herkesin körü, körüne birbirini suçlamışlığında …
Tıpkı ,Türkiye’nin yadsınamaz acı gerçeği gibi, yaşanıyordu ortadaki, hayat gerçeği ..
Ortada kala kalmıştı sahipsizlik ve sorumsuzlukla …
Midelere inmeyen, kedilerce afiyetle yenen …
O, mis kokuları hala odadan ve siteden silinmeyen balıkların suçlusu ve ona seyirci kalan, odadaki beş kişinin öyküsü ..
Odadaki beş kişinin öyküsü ..
Bu güzelim ülkenin, Türkiye’nin hali ….
Odadaki beş kişiyle, balıkların öyküsünden de …
Halinden de, daha da kötü ve beterken, kimse koymuyorsa elini taşın altına ..
Ne denir buna ?
‘’ –Müstehaksınız buna ve hatta daha da beterine ‘’
Denir, dense,dense,açık sözlülükle …
Almıyorsa hala, kıssadan hisse..
Laf salatasında ve cambaza baklarda, ömrünü tüketiyorsa..
An olur, günün birinde …
El çabukluğu, marifet hallerinde
Kapar, götürür kaşla-göz arasında, el kedileri ,
Tıpkı balkona gelen haydan gelip, huya giden balıklar gibi …
Bu güzelim canım ülkeyi, TÜRKİYE’ yi …
Odadaki beş kişi, temsil ediyor bizleri,sözün gelişi …
Balkonda duran tepsideki balıklarda, TÜRKİYE …
VARIN, DÜŞÜNÜN, ÖTESİNİ …!
Anlatılan bu KISSADAN, HİSSE’ lik hikayeden …
Çıkartın özeti …
Erin gerçeğe ve gelecekte ülkeyi bekleyen, büyük tehlikeyi …
Odada beş kişiydiler..
Oda ,TÜRKİYE …
O, beş kişi de sen,ben, bizim oğlan ..
Bir de, bir de …
Bir de..
Sözde vatandaş geçinen, sokaktaki aymaz ve umursamaz adam …
Sen, ben, o …
Tıpkı oda’da ki o, beş kişi misali …
Dahası, sorumluluğu üstüne almayan ve taşın altına elini koymayan , sözde vatandaş …
TAŞIN ALTINA ELİNİ KOYMAYAN, SÖZ DE VATANDAŞ …
ODA’DA, BEŞ KİŞİYDİLER ….!
ODA’DA, BEŞ KİŞİYDİLER ….!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ /İSYANİ
Ereğli /Konya
12/07/2018
Saat; 21_56

 




Esameleri bile okunmaz, nükleer de dahil, tüm can alıcı patlamaların ve volkanların ...

Ruhumun, patlamaları yanında ...

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

  YERİN YOKSA, ZIRNIK KADAR ...! Bir kazan duru suya, senden zerrecikliğinde bir damla karışınca .. Su, boz bulanık kesilip, mundarlaşmacası...