10 Kasım 2024 Pazar






NE ....., 

BURAYA, NİYE VE NEREDEN GELDİĞİMİ ....

NE'DE ....

NEREYE GİTTİĞİMİ, BİLİYORUM ........!





Dağların, damların üstünde ışıldayıp, iç açan, ruh ağartan semanın

 kandilleri .....

Ve, denize düşüp, suyu öpmekle kalmayan .....

Ta diplerden su, su, dalga, dalga, köpük, köpük, yakamoz, yakamoz,

yaldız, yaldız çoğalışlarla ....

Geceyi, suyu delip, ışık, ışık, ışıl, ışıl çoğalarak .....

An'ı ve her hepsini kutsarcasına, lacivert geceyi öpen yıldızlar var .

Balıklar, sadece rengarenk yakamozları değil, ay'ı, yıldızları,  özcesi

kaçanıyla-göçeniyle hayatı selamlayarak, dansa koyuluyorlar ......!

Ahenk ve albeniyle, gecenin içinde, suyun gizemli derinliklerinde ..

Ömürlerinde ömür barındırmaktan şikayetçi, yorgun düşmüş evler, rengarenk perdeleri, envayi çeşit silüetleri ....

Alacalı-bulacalı, tumturaklı boyalarıyla ......

Hele ki de, geceden fışkıran alingirliliklerle, kandillerin ucuna 

takılışlıklarda dans edercesine süslüyorlar ....

Muhteşem ve bir o kadar da tılsımlı, gizemli geceyi, kainatı ve 

 gecenin karanlığını içen zamanla, hayatı .......!

Ömürlerin, hayatların .....

Şekil, şekil nice leblerin, heyecan, arzu ve aşkla aralanıp .....

Dil atıp, damak tutup, henüz mühürlenmemişliğin keyfini, hazzını 

tatmalarla, şakıyarak ......

Yürek ürperten kelamlar, şarkılar, şiirler, masallar veya iliklere tak

 demiş, dolup-taşan can sıkıntılarıyla çoğaltılan, isyan dolu küfürler

söylerken ...!

Apansız ve zamansızlığın, anlaşılmazlıkların pençesinde lal kesilip, 

susmalara koyulmuşluğunda ....

Zaman denen, muammalar sarmalında yutulup .....

<< - Bir varmış, bir yokmuş ...! >> Oluvermişliğinde ....

Gecenin, karanlığın, lacivert atlasla, yakamozdan huzme, huzme süzülerek ....

Doyumsuz dansa kesen, emek, emek işlenimiş göz nuru ihtişamlı sanatsal sunumlara, sergen etmelere  koyulan .....

Pür-u pak lıkla, nura kesen, emsalsiz incilere benzeyen suların ......

Dahası .....

Akıp giden zamanın hele, hele de......

Zulalarla, kuytuların, bilinmezliklerle, gizemin esrarlı tonozundan 

kopup, çoğalarak .....

Bağrında birikenleri, atıp-eğiren, sürüp-savuran .......

Aklı-karalı, irili-ufaklı, dinç yada yorgun, durgun ve bitap düşmüş nice ömürleri ......

Ardında nice sırlar, haller ve hayatlarla-yaşanmışlıklar saklayan

rengarenk cepheleri, edamları ve .......

Allı-pullu, elvan çeşit perdelerle .....

Pencereden azadeliklere yenilmiş, virane ören yerlerle, zamana,

zorlu hayata  dayanamayan .....

< Minaresi de, mihrabı da ayvayı yemiş ..>>, Yıkık-dökük, çökük 

köhne, esameleri okunmaz, ot'a kesmiş mezarlıklarla ....

İliklere  işlemecesine ürküten, yüreklere ingiler indiren, meşum gölgeli orman yada ağaç ve çalı kuytularıyla .....

Dar, karanlık çıkmaz arka sokakların, amansız ürperticiliğinde .....

İyiden, iyiye hoyratlaşan karanlığı öpüyor, karanlığı .....

HOYRATLAŞAN KARANLIĞI ÖPÜYOR, KARANLIĞI .......!

Pek tabii ki geceden, andan ve zamanın, yakamozların lacivert tonozundan ......

Aktan-karadan, korkularımı besleyip-tetikleyen ALACA KARANLIK' lardan payımı almacasına, yalnızlığa odaklanmışlıkta .....

Pejmürdelik ve avarelikle koyun, koyuna geceyi bekleyen, beni ....

Kire belenmiş, suya-sabuna hasretlikte ömür eskiten, garibim perdelerimi sallayıp ....

Uykusuzluğa yenik, fersiz göz kapaklarımı ...

Boza kesmiş, yılların izi kırışıklıklarla, derin çizgilerin dans ettiği

yüzümü, zamana ve çilelere yenik düşüp ...

Ahı gidip, vahı bile kalmamış saçlarımı, öpüyor hallerde .....

Hatta, bununla da yetinmeyip .....

Muammalı fısıltılarla az'da, çoğu dillendirerek ....

Sanki, benim için, gecenin lacivert atlasını, ağaç dallarını, yaprakları, hatta ....

Örümcek ağlarını salladığı gibi, sabırla, haşmetle sallıyor .......!

Korkularımdan sıyrılıp, kurtulmama katkı sunma adına, yıldızları etrafa saçıp, beni boğulduğum kasvetten kurtarıp ....

Anlık ve nisbeten de olsa mutlandırmaya niyetliliklerde ....

Hünerli, işgüzar edayla, içtenlikli gayretkeşliklerde ..

Gecenin içinde ve aynamla, gölgemin loşluğunda yitmişliğimle,

 yine, yeniden ve bir kez daha geceyi beklemişliğimde ....

<< - Kimselerin görüp, işitip, el sallamamış, işmar etmemiş ve 

hüzünlerimle, yalnızlığımı, çoğalan biçareliğimi .....

Tenezül etmeyip, paylaşmamışlığında ...! >>

Aynamın içinde çoğalışlarda yalnızlığımı boğup, unuturmacasına ...

Birilerinin olmamışlığına inatlarda, bir başıma, el sallıyor, yetmedi .

Tir, tir titremekle, yorgun düşüp, sızılara kesmiş, romatizmaya

yenik ayaklarımın ucunda, son bir gayretle yükselerek ....

Kendimle ve aynadaki boz-bulanık silüetimle, gece de ve ayna da

 çoğalmacasına .. 

Sanki, yıllara inat hallerde olmacasına, yadımda kalan, kıt-kanaat

(O'da varla-yok arası belirsizliklerde) ....

Bin bir zorlukla  anımsadığım, bencileyin yorgun-bitkin, şakülü 

kaymış yüzlerle ...

Yok'ta var'lıklarda çoğalttığım, rengarenk gözlerle, göz göze gelip,

 yüzleşmecesine ...

Nafile gayretkeşliklere yenilip, hüzün sağanağında kaybolmanın

 tarifsiz hıncı ve ......

Sırları dökülmeye yüz tutmuş ayna da, göz yaşı döken gözlerime, 

acınası bakışlarla, erişip .....

'' - Sessizliğin sesi  ''İle, selamlar ve söylenmemiş kelamlar, iç ısıtan

 gülüşler göndermecesine .....

Gayretle kürek çekmeye çalışmanın yavanlığı, izaha muhtaçlığında.

Neyi, niye yaptığımdan (?)bile, bihaberliğin gayya kuyusunda, kan-

ter içinde, canhıraşca debelenirken ....

İşte, tam da bu anda ....

Birden, bire aklıma, yüreğime üşüşerek,hezeyanla düşüveren

demode sözcüklerle, sorular sağanağında ....

Göz yaşlarıyla ıslanan yanaklarım ve duygularım, ayna daki yoğun

 buğularda ....

İkircekliliğimi kanıtlayıp, yansıtan, bir yitip, bir görünmelerle bana

 eşlik etmeyi sürdüren insan eskisi, mosturalık silüetimle ....

Aralanan kanı çekilmiş, çatlak, öpmelerle-öpülmelere hasret 

çoğaltmalarda helak olan, dudaklarımdan .......

Tıka-basa hüzünle, şeklini-şemalini kabetmiş, boyunları eğik, kırık-

dökük sözcükler, derme-çatma heceler dökülüveriyor ......!

Dipsiz kuyudan beter geceye, aynama ve ......

Zamanla, hüzünlere yenikliklerde yoğun mu yoğun eleme belenen, 

iti bağlasan durmayacak, tıka-basa yitiklik dolu odama  ....

TIKA-BASA YİTİKLİK DOLU ODAMA .......!

Burada ve aynadaki  var olup-yitmelerde, yitikliklere yenilen bin

bir soru içinde,<- ŞAKÜLÜ KAYMIŞ HALDE ..! > Duran, ben miyim ?

Kimimin-kimsemin olmamışlığıyla- adımı-sanımı bilmemişliğinde ...

Hatta .....

Merak bile etmeyip, umursamamış ve iplememişliğinde, adeta

 zamana, tarihe nakşolsun istemecesine .

Adımı öğrenmek isteyen ?

Benim, ben olmaya .....

Lakin,  ne acı ki, adımdan gayrısını bilmemişliğimde .....!

Dahası, kendime ıraklığım ve yabanlığımda ....

Ürkekliklere belenip, korkulara yenilmişliğimde .....

Bilmemelere, sıfırı tüketenlikle, hayata yenikliğin hüsranlarında, savruluyorum ...

Dil-diş arasında, aynada yiten bana, fısıldamışlığımda  .....

AYNA DA YİTEN BANA, FISILDAMIŞLIĞIMDA ..

Hem de ne savruluş ? Öyle-böyle değil ve su götürmez cinsten ....

Elbette ki, beni, ben olmaya .....

Ben'im, ama ....

'' -Aması şu  ...! ''

Ne, nereye gittiğimi biliyorum .....

Ne'de, neden buradalığımı, nereden geldiğimi ?

Özcesi .....

<< - Yitikliğimde, kendimi aramışlığımda, dünümün yokluğuyla ...

Yarımın meçhullüğünde, bana biçilip-kanırta, kanırta dayatılan

 rolümü icra edenliğimde ....! >>

Hayat denen bu garabetler, gizemler, aykırılıklar, ceberrutluklar 

kadar, güzelliklerle de bezeli bu sahnede ....

Ne yerimi, yurdumu, ne'de, neden buradalığımla ...... 

Bana sorulup, danışılmamışlığında ve sadece '' - MUKADDERAT ''

 denilen ......

Anlamsız saçmalığın, iflah etmeyen YAMAN ÇELİŞKİYLE, kavram

kargaşalığında, KİM VURDUYA GİDENLİKLERDE Kİ, izahsızlığıyla, 

anlaşılmazlığı kadar ....

İpe-sapa gelmez, çoğunun yanıtlarından korkulan ve bunun içinde 

hasıraltı edilen nice soruların, içinden çıkılmazlığında ....

Ne .....,

Buraya, niye ve nereden ( ? ) geldiğimi .....

Ne'de ....., 

Nereye gittiğimi (?), biliyorum ....

NE ....., 

BURAYA, NİYE VE NEREDEN GELDİĞİMİ ....

NE'DE ....

NEREYE GİTTİĞİMİ, BİLİYORUM ........!





Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ





Immenstaad / Almanya





09 / 11 / 2024 - Cumartesi





Saat ; 22_44

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

HIRSIZIN-UĞURSUZUN, HİÇ Mİ SUÇU YOK ? YANITI OLAN, BERİ GELSİN, BİR ADIM ÖNE ÇIKSIN ....! BİR ADIM ÖNE ÇIKSIN ....! '' - DÜŞENE TEKM...