KENDİ İÇİME, HİÇ Mİ HİÇ SIĞAMAMIŞLIĞIMLA, İÇİMDE ÇOĞALARAK DERİNLEŞEN, DEVASA YARIĞI TIKAYAMAMIŞLIĞIMDA ....
NİYE, HİÇİM ÇOK, VARIM AZ ?
SORULARI NIN, HAVADA ASILI KALMIŞLIĞINDA ........!
BÖYLESİNE ZOR MU ZOR ......
KENDİNİ VE İÇİNDEKİ İNSANI ANLAMAK .....
İçimde kaybolmuşluğumda, gittikçe derinleşerek büyüyen çatlaktan fışkıran ....
Tarifsiz karmaşa, çelişki, hatta .....
Düpedüz korku, içten dış kavice ve sapa sağlamlıklarda uzanmacasına, beni tıpkı görünmez ekvator kuşağı misali sarıp, sarmalıyordu .....
Nerede başlayıp, nerede bittiği yahut ta, biteceği belli olmayan bu kuşak, an gelip sinsice, an olup alenen kuşatıyordu ....
Bu anlarımda, kendimle girdiğim değiş-tokuşlarda bir yanım sürgüne gidenliklerde, öte yanımsa ...
Sürgüne giden yanımın boşluğunu dolduramazlık bir yana ....
Neyi bulacağımı bilmediğim muammalı, ürküten bir arayışla adı konulmaz bir kör dövüşe yahut ta köşe kapmaca oynayarak ...
Kendimi avutup, kandırmalarda, gerçeğimin girdabında yutuluyordum, yutuluyor ...
İçimde çoğalan fırtınayla-tufandaki göz, gözü görmezliklerde el yordamıyla denilebilecek bir betimlemeden öte gitmeyecek hallerde ..
Giden ve yiten yanımla, gidenin yerini doldurmakla kalmayan o egom ve hatta nobran yarımın arasındaki cebelleşme ve boğuşmalarda ...
Örseleyeninde, örseleninde daha da doğrusu paralanıp, pürmelal olanında kendim olmuşluğunda ....
Gerçeğimin karanlık sarmalında, içimde büyüttüğüm yanım...
Sadece giden yanımı korkutup, kovalamakla yetinmiyor ve beni korkutmayıda, tehditide aşan bir halde..
Resmen gasp ediyordu, gasp ...
Çalınan ben, özgürlüğüm ve mutluluğum kalansa yitikliğim, aczim ve ihanetimdi, ihanetim ...!
İçimde çoğalan kendime ihanetimin gerçeğiyle yüzleşmek şöyle dursun, tüm bunların, olanın,yaşananın üstüne kalın mı kalın, olmacasına sünger çekerek ...
Sünepece, sefilce ömür tüketmeyi yeğleyen yanımdan ..
Yani içimdeki benden ve tanıtılan benden iğreniyordu ...
Durumu, kimsenin, hiçbir gücün yada devinimin paklayamamışlığında ....
İçimdeki biçare avaz,avaz çığlık, çığlığa haykırırken , gamsız, korkak ve sinen yanımla ben...
Kulaklarımı tıkayıp..
Gözlerimi sıkıca yummalarda gerçeğime ve kendime kapatarak ...
Her bir şeyi öteleyerek, sanki kendimi kandırmaktan aldığım tarifsiz zevkle, heyecandan sarhoşluklarda ...
Gidenime bay, bay derken, kalanım kendi çalıp, kendi oynamalarda..
Çoğalan zafer sarhoşluklarında kendiden geçerken..
Öte yanımın kürelenişini, yokluğunu, hiçliğini bir yanımla inkara kalkışıyor, öte yanımlaysa da kendimi yadsımalarda, bunalımın dibinde, debeleniyordum, debeleniyorum.
'' -Kaçandan , kurtuldun kalanına mı yenilgiyi sineye çekerek içselleştirerek benimseyip kabullenmekle kalmayıp ......
Düpedüz, alenen onu kanıksamışlıkla, öldürdüğüm yanım ...
Dur, duraksız dürtecek içimi..?
Kalanımın yakasından, elini hiç çekmemiş, daha da kötüsü, acısı ....
Çekmeye de razı ve hazır olmamışlığında .....
'' Yok yanımda ve yok bölümümüde silip-süpürüp,yutan çığlar çoğaltarak ...
Kendi eserim olarak kotardığım, çoğalttığım, yalanımla, yavanlığımda kendimi katleden ve seyredenliğimde ......
Kimim, neyim ve niye hiçim çok, varım az ?
NİYE, HİÇİM ÇOK, VARIM AZ ?
Sorularının, hava da asılı kalmışlığında ...
KENDİ İÇİME, HİÇ Mİ HİÇ SIĞAMAMIŞLIĞIMLA, İÇİMDE ÇOĞALARAK DERİNLEŞEN, DEVASA YARIĞI TIKAYAMAMIŞLIĞIMDA ....
NİYE, HİÇİM ÇOK, VARIM AZ ?
SORULARI NIN, HAVADA ASILI KALMIŞLIĞINDA ........!
Böylesine zor mu zor, kendini ve içindeki insanı anlamak ...
BÖYLESİNE ZOR MU ZOR ......
KENDİNİ VE İÇİNDEKİ İNSANI ANLAMAK .....
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Immenstaad / Almanya
09 / 11 / 2024 - Cumartesi
Saat ; 18_40
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder