16 Nisan 2020 Perşembe

AZAPTA TATTI, ÖLÜMÜ, ÇİÇERO …..! 




Zamanın, hayatın, tarihin bağrından siyah ve muammalı …
Ardında  ürkütücülükten önce ve yoğun ….
Birbirine aralanan ve son aşamada merakın, sırların kuşattığı,
bilinenlerden çok  …
Bilinmezliğin, beklenenden çok yeni soruların, gizlerin …
Hırsın, tamahın, tahrik kamçısının artan ve yükselen sesinin gecenin, ömür ve hayatlarla, gecelerin içindeki dur durak sız ayak, akıl,  strateji ve taktiksel oyun ve devinimlerin sarmalında ..
Olayların, hayatların, zamanların, iç içe geçerek tam bir kördüğümün ilmek, ilmek çoğalarak …
Kesif mi kesif karanlığın yuttuğu alavere, dalaverelerin insan ömürlere işleyip, bezenmişliğinde …
Haklıyla, haksızın, eğriyle-doğrunun, doğruluğun, izaha muhtaç, yahut ta kasten izahsızlık zırhına büründürülmüşlüğün ..
Tek hedefin karşının beyninden geçenleri taşıyandan da çok olmacasına, bilip ..
Bilmeleri kaotik hayatta tatbik ederek, ömür, güvenlik, dürüstlük ve vefayla adanmışlığın imbiğinden süzerek …
Bedene acılar saçan bir kör kurşunun, namluyla-beden arasındaki mesafede hayatları, dengeleri, safları ve potansiyel tehlikeleri kökten değiştirip ..
Hayatta var olduğu dengenin, bu karanlık dar alanlardaki kısa paslaşmalarda ..
Hem ömürlere, hem ihanetlere hem de insana-hayat hele ki- her ne varsa bir daha eskisi gibi olmayacığını en net ve anlaşılırlıkla  ortaya koyup, gün ışığına kavuşturmuşluğunda ..
Pahalı ve değerli olan ömürlerin, belge ve dokümanlarla  

 Kimi zaman zaptı rapt altına  aldığı gibi ,kimi zamansa sır  uçurumlardan, vadilerin bilinmez coğrafyalarına …
Gelişi güzel atılıp- saçılıvermişliğinde ..
Hem var-hem yok kaldıracının sıkça yer, pozisyon roller ve kozlarla, avantajların yer değişiminin  yeni muhtaçlıklarla, rolleri ortaya koyarak ..
İpi, yuların hatta kontrolün sende olduğunu sanıp, güven ve iç rahatlığı duygu ve halleri taşırken ..
Bir telefon ahizesinin karşıdaki meçhul sesi ve ömrü ele vermek şöyle dursun …
Ölüm ve hayat bahasına güvenle kotarılan sessizliği ilelebet ve asla ama asla deşifre edilememe ce sine hayatın, zamanın ve tarihin zulasına gömmüşlüğünde ..
Noktalanan serüvenlerle, tüketilen zamanlarda katledilerek heba olan ömürlerin asla ve bir daha itiraf, ikrar yada ispiyonla işlevsel olamayacağının keskin, kesinliğinde ..
Birbiriyle dost olabilecek nice ömürlerin iradeden yoksunluk la, dayatılarak yada özellikle gizlenip, yalan yangının harlı derinliğinde yanıp, kül olmuşluğun da ..
Fırdöndülüklerin para etmezliği bir yana hayatlara mal olup, ömürleri karanlık şallarla sarılıp-sarmalanarak, dürülen ömür ve sır defterinin ve günahlar, ihanetler manzumesinin satır aralığında dikkatsizliğe yada  ses ve gürültü kirliliğinde hedeflenerek, kazayla yahut ta hiç yoluna kurban gitme bahtsızlığına kurban olup …
Ölümüyle, sırları ve ödediği ağır diyetlerin nitelik ve içeriklerini, bir tek kurbanca bilinip, onunla da ölüme kanat çırpmış lığın da ölüp, perdeyi çekerek dükkanı hiç mi hiç  açılmamasına kapatmış lığın da ….
‘’ – Yedim, içtim ette kalmadı arzum, indim, bindim, ette kalmadı arzum ! ‘’ Veciz sözünün ömürlere ve hayatlara sinerek, doğruluğunun kanıtlanmışlığında …
Ömrünün bu ata sözüne cuk oturmacasına benzemişliğinde ..
İyiyi, kötüyü, korkuyu, sevinci, lüksü , zerullüğü parayı ve  parasızlıkta  dost bildiklerinin kirişi kırarak ona tarihi gerçeği ömrüne, belleğine ve cesedine adeta kazımış lığın da …
Sefilliğin tavan yapıp, alçaklığın sınır tanımazlığında, boğulmacasına dibe vurarak ..
Yok, yoksulluk, sefalet çekerek ömür menkıbesini yazıp ..
Meteliğe kurşun atma hallerinin kendisini kapı-çevre sarıp- kuşatarak …
Değil itibar görmemek, yüzüne bakmaya tenezzül edilmemişliğinde ..
Asra ramak kala hal ve yıllarda sürdürdüğü illetli ve lanetli ömür serüveninin ve yolculuğunun bitip …
Bu alemden rızkının kesilerek, kaleminin kırılıp, ömür defterinin açılmamacasına dürülerek ..
Sırla ve gayya kuyularında tükenen muammalı ve karaltılara karabasanla, korkuyla delik deşik olarak ..
Kevgire dönmüşlüklerde …
İhtişamdan, metruk han köşesinde, meteliksizliğe, naçarlığa kurban olarak …
Ahı gitmiş, vah ı kalmış, köpeğin bile tenezzül edip yatmayacağı kadar berbat ve pire, bit ve tozların bedenini kuşattığı kamış ve  ottan imal, sidik kokulu, su-sabun görmeleri unutmuş astarsız yatakta ..
Betonun buz gibi soğukluğunu içerek …
Lağım faresinden farksızlıkla, hatta ondan bile berbat haller de …
Son iki hafadır, kursağına lokma tayım düşmemişliğinde, altta-üsten boşalan kana, kusmuğunun karışıp ..
Tıpkı ömrü gibi elemlerin boca edilişiyle ölümünün de kepazeliklerde çıkıp, gelmişliğin de …
En acısı ve ders verici olan düşündürücü yanıyla …
İşgal ettiği bu mikrop yuvasında buraya bile borçlu olarak, cenazesinin kimsesizler mezarlığına sığıştırılmış lığın da  ..
Özlem, özlem, buram, buram, kekik kokusuyla bezeli …
Tadını unutalı hani nice olan, çorbaya bile hasretlik ve yoksunlukta …
Yanlışlarla, hüsran ve  kederlerle dolu ömrü tüketerek …
Bir deri-bir kemik hatta iskeleti çıkmış  aç biilaç hallerde….
Azapta tattı, ölümü ÇİÇERO  …..!
AZAPTA TATTI, ÖLÜMÜ, ÇİÇERO …..! 



Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ



Almanya



13 / 04 / 2020



Saat ; 22_34


HEM HAYATLA HEM DE ONUNLA …..

'' - Tilkinin, dönüp, dolaşıp geleceği yer, kürkçü dükkanıdır ..! ''
Sözünün, insanın, insanlığın üstünde sallanan, Demoklesin Kılıcı misali asılıp, kalarak, sallanışları altında büyüdüm ...
Tüm kadim-kutsal kitaplarda yada halka mal olmuşluğunda '' Toprak ..'' İnsanların ve insanlığın, topraktan var olduğu inancı ve bu yoldaki telkinlerle şekillenmişliğini kavrayıp, fark ettim sonraları ..
Hele ki yaşımın ve ömrümün kemal çağında, kavradıkça bu dillendirme ve betimlemeyle görüp, öğrendikçe ...
Bu yaman çelişkinin de insanların, kavramak, inanmak, inandırmak  ekseninde yoğrulup, hayatın ateşinde pişmişliğinde ...
Yine insanca ve insanlıkça, bir kalıba dökülüp, sokulmuşluğunda ..
Yanıtta ve inançta uğradığı ve uğrayacağı nice zorluk ve yaşayacağı inanç ve kabullenme yahut ta soruların zorluk ve yanıtlarında yetmediği hallerde ...
Din denen sosyal kavram ve çarkında devreye girmesiyle açmazları ve sorularla, sorunların boylarını aşmışlığın da ..
'' - Ver kurtul. '' Mantığına sarılarak işi ilaha, yaradana yani atıfta bulunulup, baş vurulacak makamın yüceliğinden medet umuşunda ..
Yanıtı ve yanıtın içerini  kavramak içinde ilim ve bilimin yeterince topluma mal olamamış’ lığında, imdada her neden ve nasılsa yine yaratıcıyı sokmuşluğunda ..
Kendi açmazının çoğaldığı her yer ve durum da ...
Yaratıcıya sığınmanın iyiden, iyiye kaçınılmazlığında; ..
Adres yine anlamlar ve mistik yüceliklerin ve atıfların övgülerle örülüp, desteklenmişliğinde ...
Tek çare ve çıkar yol, yine Tanrı olup, çıkmıştır ...
Baş sıkışınca, ilk akla gelenin iyine tanrı olmuşluğun da ..
Labirentler artıp, yanıtsız soruların tatminden uzak, inandırıcılıkta, kelimelerin kifayetsiz ve inançların sarsıntıya uğrayıp, tartışılır hale gelmişliğin dumura uğrayıp, akıl tutulmaları yada   izahlar arasında ve döndüm durdum ufuk karanlıklarında ve düşünce karalıkların da, ilbizlerin  kuşatmış lığında ..
Dahası ...
Anlatılanların ikna ve tatminden uzaklıkta, sadece yeni yanıtsızlıklardan başa fazla iş açmaktan başka bir hayra ve sonuca  eriştirmemişliğinde  ...
Hayatın ve kavramların girift ve işin içinden çıkılmaz hale gelmişliğin de ..
Hayat denen amansız ve gaddar efendinin elinde döndürülüp durmalarda, başımın iyiden, iyiye dönmüşlüğünde ...
Kendimce inandığım yol, kavram ve değerlerin ışığında ..
,'' - SORGULANMAYAN HAYAT, HAYAT DEĞİLDİR '' KOYULDUM  SİL BAŞTAN AKLA-KARAYI, PİRİNÇLE ÇAKIL TAŞLARINI AYIKLAMAYA ..
Aklımda çoğalan karanlıklar ve yanıtsızlıklar da ki tatminsizlik boşluğunda çıktığım deliğe geri dönememişliğimde ve bununda bana ikinci, üçüncü seçenekleri sunup, gösterememişliğinde ...
Bir arpa boyu yol alamamışlığımda, üstelik yılların külfet yüküyle yorulup, aynı zamanda da acımasızlığında yaşlanmışlığım da  ...
Koyuldum yeni bir yola ..
Arıyor, dönüp duruyor ve burnumun üstüne çakılmışlığım da İNANÇ SİLSİLESİNİN bana sadece angarya olup, çıkmışlığın da ..
Kaldırıp, koyuverdim, ben beni ve içimdeki çocuğu ..
Tek isteğim oldu o gün-bu gündür hayattan, insanlardan ve onları yaratan olduğu söylenip, ardı, arkası boşlukta kalıp ayazda buz tutup ..
Kıçımın, başımın hastalıklara müptelalığında seslendim ve halende seslen melerimle deyip, duruyorum o, ilaha ..
Dünya ve hayatla, zamanla yeni yük ve angaryada hıltım çıkmasın, aklım yitmesin istiyorsan  .....
Hatta..
Kıyak yapmak istiyor san ...
'' - EY YARADAN, ÇEKİL ARADAN .....!
.... EY YARADAN, ÇEKİL ARADAN .....!
Eh işte o gün-bu gündür, sesimi dinleyip, isteğimi duyup, anlamış ve sessiz kabulleri yahut ta ..
'' - Sükut, ikrardandır .''
Kavram ve sözünü benimsemiş olmalı ki ..
Ara, ara limoni leş se de aramız, rahatlayıp, dinlendi kulağımız ...
Eee boşa denmemiş demek ki ..
'' - Yaradan bilir işini, ..
Sen bilir de haddini, karışmaz san işine ..
İç güveysinden de rahat olur hayatın ...
Üstelik sen ondan, oda senden şikayetçi olmaz..
Geçinip, gidersiniz, şunun, şurasında ..
Altı-üstü üç günlük misafirlikte ..
Ben vır, vır etmiyorum ..
Oda, zılgıtını çekmiyor, bana ..
Benim YOLCU, onun HANCI LIĞIN DA .....
HOŞ TUTUYORUZ İKİMİZ DE, BİRBİRİMİZİ ..!
KAYNANAYLA, İÇ GÜVEYSİ DAMAT GİBİ, geçiniyoruz şimdilik .. 
Hem hayatla, hem de, onunla !

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

15/ 04 / 2020

Saat ; 15_00

Sürgü çektim yüreğime




her gece hasretini yaktım
küllerini gözyaşlarımla
ıslattım

seni aşkla yoğurdum
kalbime soktum
kapıyı usulca kapattım
ben sana tutsak
kalbimdeki yasaktın

bu gece de hasretini yaktım
küllerini gözyaşlarımla ıslattım

güzel yüzüne
bir kez daha baktım
için için öptüm

kalbime gömdüm
kapıyı usulca kapattım
sürgü çektim hasretlerine

bir kilit daha vurdum

Mualla YASSIBAŞ
08.08.2003-Almanya

Gülümse ,
Güllerin yeşersin,

Gönlünce
Gülümse,

Hüzne bırakmasın yerini.

Dudakların ,

Tebessüm neşe versin
Sevgi dolu gönülde
Her şeye değersin.

Gülümse,
Gönlünde nağmelerle.

Gülümse;
Sevgiliye hasret, gülümse,
Acılara, dertlere, düşmana gülümse

Çiçekleri açsın gönül bahçenin...

Gülümse;
Seni bırakıp gidene
Sevgiyi bilmeyene

Gülümse hayata,
İnadına gülümse.....

Mualla YASSIBAŞ 

Almanya/ Hildesheim

13.08.2003

KAYIP UMUTLAR..

ıslak gecenin ayazında
titreyen narin vücuduna
bulutlar yorgandır
taşların soğukluğunu hissetsen bile
kuş tüyü bir yastık canlanır
hayalinde

gömülür ağırlaşmış başın
narin öksüz omzuna
sen biçareliğinle ağlayamazsın
şimdi sadece üşüyüp
ısınmaya çalışırsın
tutunup sımsıkı
çocuk umuduna

gün boyu voltaladığın caddede
kuytu bir köseyi arar gözlerin
gece umutsuz
gece duygusuz
gece şuursuzdur
ağlamak ister ağlayamazsın
taş keser yüreğin

gülmenin ne olduğunu bilmemek
ne zordur?
ve sevgiden yoksun yüreğinle
bildiğin tek şeydir senin
acılara gülümsemek

sen kaldırımların efendisi!
ezilirken ruhun her kalp atışında
ve karşılaştığın
her haksızlıkta
ilk önce sövmeyi öğreneceksin
barut gibi patlayacak isyanın
tüm insanlara
söveceksin

yıldızlarını çalmışlar göğünden
akasya dalına bağladığın uçurtmanı
bu insanlar denizleri
göğündeki bulutları
umutları bile aşırır çocuk

ana sütün kadar hakkındır
lanet et böyle bir yaşama
gönlünce söv
küfret

ama Tanrının suçu değil bunlar!
sakın ona küfretme
ve Tanrı bizleri
affetse bile
sen ey çocuk!

bizleri affetme!

Mualla YASSIBAŞ, Almanya 13,10,2008

YETER Kİ ...!


Sen ve ben bitti desek, yok sayıp, unutup, yaralarımızı sarmaya çalışsak ta ...
Karanlık aklımıza, onun Hegemonyasın da ki sözde çelik irademize, yürekliklerine yakışanı yapıp ...
Kafa tutan ve  .....
'' - Biz bitti demeden, bitmez adına aşk denen bu serüven . ''
Haykıran yüreklerimiz direniş ruhla dillenince ....
Sarıp, sarmalayarak yaralarını, bu zorlu serüveni sürdürmeye koyulup, özgürce seçimini ortaya koyup ..
'' - İNADINA AŞK ..! ''
Diyerek, göğüsleyerek zorlukları birlikte..
Eskisinden daha inançlı ve güçlü olarak yaşanır, aşk ...
Yaşanır, aşk ..
Yeter ki, yürekler sevgiyi yücelterek sürdürsün bu hengame li yolculuğu..
Adına aşk denen bu muammalı dahası zorlu serüveni ...
Yeter ki, aşkla, aşka çarpsın, yürekler ...
Aşkla, aşka çarpsın, yürekler ...!
Yeter ki .....!



Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ



Almanya



16 / 04 / 2020  



Saat ; 13_13


MAYASIZ KALDIN …..!



Yüreğinde, gönlünde, ruhunda, bedeninde, hasılı ömründe ve hayatında ….
İçin, için marazalanarak, kendi kurdunu, kendinin yaratmış lığın da ….
Ortada fol yok, yumurta yok benzetmesiyle yeri, zamanı, koşulları gerektirmeden …
Hasılı, haklı gerekçeleri olmadan, anlaşılırlıktan ve doğruluktan uzak olarak ….
Kendi duygusal ve içsel hal ve durumunla …
Zaman, zaman tüm saydığımız  faktörlerin dışında, sağ duyudan yoksun ….
Dengesiz ve kontrolsüz davranış olarak, ilerde kendini bağlayıp, sıkıntı yaratmacasına …
Dilinle, elinle kendine sorun, sıkıntı ve huzursuzluk yaratacak şekilde …
Yani, adeta kendi ayağına kurşun sıkarak ….
Aslı, astarı olmayacak, toplasan, çıkarsan altı, üstü …
Bir incir çekirdeğini doldurmayacak türden ….
En önemlisi ve şaşırtanı da, yoktan var ederken ayırdığın zamana, iş gücüne ….
Döktüğün göz nuruna, alın terine, emeğine değmeyerek  ağrımadık başına, çaput sararak  …..
Halk arasında, sıkça kullanılan ve ömrü insanlık tarihinin başlangıcına dayanan ..
‘’ – MİŞİ, YAŞ, SİVİLCEYİ, BAŞ ETME . / ÇIBANA ÇEVİRME..! ‘’/ (*)
Yani, yok denecek kadar az ve minik bir sivilceyi, hijyene özenmeden…
Dikkatsizlikle, kocaman, yaraya /İRİNLİ ÇIBANA/ döndürüp,
dert ve gereksiz sıkıntı, yaratma ….
Diyerek, kişilere salık ve telkin ile sükûnet daveti yapıp …. İşin içinden çıkılmaz hale getirmemesinin, gereği, tavsiye edilen
Sözün ve uyarının doğruluğunun, haklılığı zaman içinde, defalarca doğrulanan, ata sözümüze atıfta bulunmalara, aldırmaksızın …
Hatta, kulak asmamanın, kişiye pahalıya mal olacağını  belirtip …
İkaz edilişini,  bir kez daha göz önüne getiren …
Yüzü ilme ve bilime dönük, gerçekçi, sağ duyulu kişilerden olmanın gerekliliği, yararlılığı daha da öncelikli ve önemlisi …
Hayatın içinden çıkan dersle, ikazın, ihtarın ve hayata dair uyarıların ….
Çokça haklılığının ve doğruluğunun su götürmezliği ortadayken, dahası malumken ….
Sende, gerçeğe sırt dönenler tayfasından olup, çıkarak … Onmamacasına kaprisle, inatla …
Doğru bildiği, yanlışa, sıkı, sıkıya sarılarak …!
Üstelik te, kantarın topuzunu hayli kaçırır halde, inada varan kararlılık sergileyerek ….
Kendin ce …
‘’ –El ne dese de, doğrusu bu, demekle kalmayıp, işi inada bindirerek ..
Durduk yerde, sanki başındaki sorun ve sıkıntı azmış gibi anlamsız hareketle …
Düşünce sığlığında ve ufuksuzluk ta ….
Konu, hayatın hangi alanıyla ilgiliyse,
Onu, hayata at gözlüğüyle bakmanın, dar kalıplarına sıkışıp kalarak ….
Bununla da yetinmeyip, sorunu mayalandırma da, keyfilikle, dozajı kaçırıp ….
Özde var olmayan, durduk yerde ve gereksizce, işgüzarlıkla kendi yarattığın sorunun …
Arap saçına  dönmesinin, kendi üstüne, üstüne yıkılarak,
ağırlığı altında kalmanın, ezincinin tek ve baş sorumlusu olarak …
İş, işten geçtikten çok sonra ve sadece, dostlar alış-verişte görsün, eda ve havaların da …
‘’ – Kaşarlanmış, arsız ve inatçı  bir yalancı, bin doğrucuyu ayağa diker, çileden çıkartır ..! ‘’ Hallerin de …
ASLINDA, SADECE AMA  SADECE AR, EDEP, SAYGI VE TEVAZULARINDAN, SUSANLARI, KENDİ MARİFET VE HÜNERİYLE SUSTURDUM, diye, böbürlenerek kasım, kasım kasılan …
Özrü, kabahatinden de büyük, dedirten tayfadan biri olan hadsiz, lafazan tavırlarına bürünen …..
İçtenliksiz, keyfiyete ve istismara dayalı, hödüklük ile yada CAHİL CESARETİ olarak adlandırılacak, densizlik ve kendini bilmezlikle …
Hep, kendini haklı, doğru ve en kötüsü de bilgili geçinerek, hatta, hatta …
DOĞRUCU DAVUT rollerinde, olur olmadık zamanda, dayılanma ve  horozlanma tavrıyla …
Arsızlığı yol, hırsızlığı iş ve geçim kapısı gören asalaklar, kişilerin ve toplumun, biti dir …!
Diyenleri ve kendi seviyesine inmeyen lere, sataşan çenebazın …
Eğriye, doğru, gerçeğe, yalan diyerek, lafazanlıklarıyla, şaklabanlıklarıyla, ahmaklık ve budalalıklarını, ört-bas etmeyi, iş edinen, aylak haramilikleri ….
Toplumca benimsenip, hayatça doğrulanmış, tescilli asalakların, seviyesine inerek …..
Onlarla, laf yarıştırmalara girmesine, edep, karakter ve haysiyetleri izin vermeyenlerin, sükut ve sükununu, kendi başarısı sayanlar, iflah olmaz ahmak budalalardır …!
Serine, özüne bezenmişse iflah  olmaz ahmaklık ve budalalık denecek tek söz …
‘’ –Vay şu acınası, içler acısı haline..
Çok şey oldu yada göründü ama bir tek kendi olama dı …
Elden ele, gezen topaçların, kendinden geçtiği dönmelerle bulaştığı serkeşlikle, bulamadı gitti, ne yolunu, nede kendini ! ‘’
Seni, senden iyi ve içinde bulunduğun tabloyu, en gerçekçi, çarpıcı ve göz alıcılıkla ama kayıtsız-şartsız, lam sız- cim siz, bodoslama objektiflikle betimleyen, bu saptamayla …
Sana, yitirdiklerini ve yaşadığın eksiklik ve yitişle düştüğün şu an ki, seni …
Arda kalan sende, sen sanarak avunup-avutmalara öykün kalan eski senin pürmelalliğin seni, nereden, nereye dedirtmecesine sürüp-savurarak ….
Kuruntularının ve mayaladığın asılsız-astarsız vehimlerin ….
Önce kendini, beraberinde de, yolunu kaybetmelerde,
Sana ve etrafında tünemiş doymak-kanmak bilmeyen, aç gözlü leşçi kuşun, çakalın  halini fırsata çevirerek  ….
Adeta, kendi toklukları uğruna, seni, varlar da, aç ….!
Naçarlıkla, yoklukta, iyiden, iyiye sefil koyup ….
Aç bilaç hallerde,  içinin, dışına çıkmışlığın da ….
İğne deliğinden geçmecesine, bir deri, bir kemik  bırakıp, kursağına zerre tayım düşürmeyi düşünme ve çabalama yerine …
Sana vehim, korku ve kabus zerk edip, senin direnememiş halindeki kayıtsız-şartsız teslimiyet le …
Beklenenden de öteye, geçerek
Kendilerince  malum olanı yani, sadece ama sadece malumun ilanını  gerçekleş görme hesap ve arzularıyla, hatta durumundan eminlik le, sevinç, heyecan ve neşeyle avuçlarını ovuşturarak …
Adeta, terhis-teskere bekleyen eratın iple çekip, sevinçle kuşattık ları  o son günün sabırsızlığının tavan yapmışlığın da
Saydıkları ve bir türlü gelmez diye mızmızlanarak gün yirmi dört saat bunla yatıp, bunla kalkmışlıklarında …
Şafak sayışları gibi hayatla veda,
Azrail le tanışarak, çıkacağın o, ebedi dönüşsüz seyahatinin, tez mi tez…
Hatta, olasıysa kaşla-göz arasına sığacak kadar tez  gelmesini gözleyerek …
Sevincik delisi hallerini gizlemeye gereksinim duymadıklarını ele verecek kadar alenileştiren akrep soka dedirtecek hayasızlık ta ki işgüzarlıkla ……
Lokmanı planlamaya koyulan, iki hatta çok yüzlü YÜZSÜZLER GÜRUHU NUN …
Bilinen sonuna ve işte bu haline gelişini adım, adım   izleyerek …
Takvimden koparttığın her sayfayla  işkillenerek kendi aralarındaki ….
SESSİZLİĞİN SESİ ve DİLİYLE var ettikleri ve içeriğini sadece bu oyunu kuran bir avuç kurmay leşçinin …
Tıkır, tıkır işemecesine çalıştırdıkları iletişim ile an be an soluğundan, parmak oynatma na  ….
Ahı gidip vah ı kalmış o bir tutam saçını oynamak tan …
Altına işeyişindeki, sinsi yada aleni fark ve ayrıntıları, künyelerinden bile iyi bilip, icra etmişliklerinde,  bilerek  iştahla sürdürdük leri …
Hayat, adlı oyunun son bölümünün gereği olarak SON TANGOYU çalıp, oynamışlıklarıyla …
At kıçına konan, keneden farksızlıkları, insanı irite eden edepsizlik ve utanmazlıklarıyla …
Azrail’ e tekme atmanın, muhteşem finale yakışır tablosuna sığmayarak sırıtan sinsilikleriyle ….
Seni çoktan kayıttan, nüfustan hele, hele de paydan külliyen silmiş halleri ile …
Çektiğin çilelerin, burnundan gelen geçici hele hele de yalancı bahar gibi aldatıcılığıyla an gelip uzaktan …
Parmakla sayılacak kadar az olan burnunun dibinde oluvermecesine  ..
Kıyında oturmaya ve soluğundan yayılan acımış ağız kokusu,
Dahası, salya-sümük hallerdeki bitiş alametlerini pürdikkat izleyebilme zorunluluğuyla 
İğrenç deseler de katlandıkları acılı, dayanılmaz hallerinde daha gözlerini yumup, toprağa girme den …
Biçtikleri ve reva gördükleri sonunun artık iyiden, iyiye  gelmişliğinin aşikar lığın da, doktorlarca usulüne uygunlukla belirttikleri  iletip, onaylamışlıkla  hayatın ve ömrünün senin için son virajına girmişliğin de …
Bu hazin sonun, henüz fiilen gerçekleşmeyip, o son noktanın konamamış lığında ….
Dününü mumla aratmacasına, ömrü hangi saçmalıklar üstüne bina edip, mayalamış lığın da ….
Hiçte umulmadık sonla  hak etmediğin çilenin hayatına dair ki son sahnesin de …
Ömrünü beyhude ce nasıl tükettiğini ve hatta akıbetinin bu kara tabloyla uyumluluğunda yitmişliğin de ….
Neye hizmet etti, neye, kimlere yaradı sorularının senin adına hükümsüz lüğün de …
Kendini avutmayı da aşıp, bile, bile kandırmış lığın da …
Hatta, << -MIŞ GİBİ HAL ve DAVRANIŞLARINLA düşlediğin muhteşemliği bağrında taşıyıp, buna rağmen sana değil renk ve gerçeği ip ucu olacak kırıntıları bile esirgeyip, çok görmüşlüğün de …
DUR DURAKSIZ HALLERİN VE SANA HAS SİNSİLİĞİN İLE …
MAYALADIKÇA MAYALA DIN ….
Keşke demelerin sığlığında tükenerek, olabilse de sonunla yaşanacakları görsen ..
Yine ve hala ..
Üstelik kararlılık, inat etme, ödünsüzlük tefrikası olacak  haller de …
Uzun ve dalgalı, yakamozlu-SERAPLI, HAYALDEN ÖTE DAHASI DA SIĞMADIĞI ÇERÇEVEYE UYDURMA ADINA… KESİLİP, KIRPILIP, BİÇİLEN FOTOĞRAFIN ve ONUN EŞSİZ AYRILMAZ PARÇASI KUZGUNİ KARANLIKLA ..
MAYALANMALARIN VE MAYALADIKLARININ …
SANA NASILDA PAHALIYA MAL OLMUŞLUĞUNU EN ÇARPICI SERGEN EDİŞİ İLE …
GÖNÜL RAHATLIĞINDA DEMİŞLİKLE DİYEREK NOKTAYI KOYALIM BİZDE
MAYALADIN,MAYALADIN NERDE O MAYALAMALARIN ..
KEFENİN CEBİNİN OLMADIĞINI NE ANLADIN, NE KABULLENDİN ..
Dört görevliden başka kimsenin olmadığı törende tabutunu ELLER  ….
MAYALADIKLARINI, İĞNE DEN,İPLİĞE SERVETİNİ …
AKREP SOKASI CA HISIM KURTLAR 
CENAZENE KATILMAYA TENEZZÜL ETMEYEN, ELLER …
HEM DE, NE ELLER ???
SANA, EL OLAN, İŞLERİNİ YAPARKEN GIK DAHİ DEMEYEN
EL OĞLU,  ELLER TAŞI DI …
MAYALAR IN , MAYALADIKLARIN BU ALEMDE …
ÜRYAN BEDENİN, AKIBETİNİN MEÇHULLÜĞÜN DE ….
KEFENİN CEBİNİN OLMAMIŞ LIĞIN DA …
MAYALARININ,MAYALADIKLARININ  BOYNUNU BÜKÜK BIRAKIP 
AHİRET DENEN, BİLİNMEZLİKTEN İBARET, ÇIPLAK BEDENİN TOPRAĞA DÜŞMÜŞLÜĞÜN DE …
KENDİNİ ALAMADIĞIN MAYALAR, MAYALADIKLARIN, SENSİZ …
SEN, MAYASIZ KALDIN …….!
MAYASIZ KALDIN …..!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ/İSYANİ

Almanya

16/04/2020

Saat ; 18 _00

14 Nisan 2020 Salı

KESTİRİLEMEMİŞLİĞİNDE ....!


 





BÜYÜYOR…


Çocukluğuna doyamayan da, doymayan da büyüyor, gök kubbenin altında, hayatın bağrın da ...
Hangisinin şanslılığının yada şanssızlığının anlaşılıp, bilinememişliğinde ...
İleride, hangisinin lağım faresi, hangisinin farelerin efendisi olacağının kestirilememişliğin de ...

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ/İSYANİ


ÖMÜR, ÖMÜR, NESİLLERE..
Aşk ihanet ve hüzün şalıyla sarıldıkça
Yüreklerin acısı, ömürlerin azabı kor yangın lığın da, kuşatır hayatları ..
İnsana, hayata ve aşka dair, her ne varsa ...
Onları yakıp, kavurup, kül etmecesine ..
Hallerin böyleliğin de aşkların ve şehirlerin efsanesi doğar ....
Tıpkı, bataklığa inat fışkıran şahane lotuslar gibi ...
Aşklar, gerçeğinde olmasa da, menkıbelerinde mal olur hayata, Tarihe, ömür, ömür, nesillere…
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ/İSYANİ
Almanya
14/ 04/ 2020
Saat; 17_30

11 Nisan 2020 Cumartesi


RENGİNİZ ……!



Kainatın bağrında hemen, hemen her şeyin bir rengi olduğu gibi, insanın da bir rengi vardır ...
Derdimiz asla ırki yahut ta beden, cilt rengi, yahut ta …
Bu anlamda, en ufak bir gönderme yada ima yapmak değil ...
Zaten derdimiz, insanın fiziki durumu ile ilgili saptamalar yapmakta, değil ..
Gözü, saçı, derisi yahut ta vesaire, vesaire dedirtecek halde takıntılar da, değil ....
Örneğin, semaya rengi veren nedir?
Yada suya ve suyun ummana dönüştüğün deki …
O, göz yanılsamaları kanıksayarak, masmavi deniz dedirten nedir ?
Anlaşılmıştır, umut ve dileğiyle bu hususa, noktayı yahut ta dileğinizce işareti koyarak …..
Geçelim, asıl meseleye ve meramımıza ...
İnsanın, gönül dediğimiz elle tutulup, gözle görülmese de var olduğuna tüm insanlığın …
Hemen, hemen insanlık var olalı beri, inandığı, karar verdiği bu gönlün, ne renktir, rengi ?
Oradan, bir adım daha ileriye giderek cesaretle, ikinci adımı ve beraberinde de soruyu soralım mı ?
Haydi, o zaman bu sorular sağanağında serüvenimizi sürdürerek, yanıtlara uzanıp, erişmeye çalışalım ..
Dalda gördüğümüz meyve gibi uzanıp, tutuvereceğimiz bir nesne yada olgumu dur, ruh ?
Ne tadı vardır, ne de rengi, ilk bakışta ne gönlün nede ruhun ....
Peki, bu böyleyken, neydi meramımız ve sorumuzun yanıtı ?
Yürek, kas, yağ ve kanın ette bütünleşerek büründüğü morumsu, alamsı ve krem renklerinin hatta …..
Damarlarda, maviye çalan rengiyle bir külçe et değil’midir  ?
Gözle görünürlüğünde, gönle ve ruha göre şansı, ayrıcalığı ?
Öyleyse madem, yürek ile beyin arasındaki mesafeye sıkışmışlığında, ruhla, gönlün rengi, neden faraziyeden öte değildir ?
İnsan denen varlığın, mükemmele yakın yada mükemmel ötesi bu yapılanma ve dizaynında marifet, grim'tırak renkle ….
Boz-bulanık duran, bir sıvı haznesinde işlevini yürüten beyinin yeri, katkısı, payı nedir, ruhla, gönül de ?                 
O beyin ki, aklın, bilginin, yetinin, duyu sisteminin sistematisinin toplandığı yer olan, kafa tası içinde …
Korunduğu, kalın sayılacak, kafatası kemiğin de …
Bütün o, karmaşık yapı da, nasıl mucizevi işlevselliğe erişerek …
Hatta, mükemmel ötesi sonuçlara giden yolda ki …
Dehliz ve labirentleriyle sürdürülen yolculuk ta, hangi hikmetle karıştırmadan sürdürür, işleri ni ?
İşlevini ve hayatıyla, varlığı nı ?
Akıl yeti si, nerede saklı dır ? 
Nice, deli-divane denenlerin yarattığı mucizevi eser, çalışma ve başarının hikmeti ne ve kime borçludur, bunu ?
Meramımız, asla bu ve benzeri sorularla, siz canları ne sıkmak, nede kendinizi laboratuvarda yada cenderede ..
Can sıkıntısından patlamak üzere olacağınız, duygu durumunda tutmak değildir, asla ….
Bakın tam da bura cık ta  soluklanırken, sıkıştırıvereyim araya, çoktan ruhunuzla, gönlünüz, rengini ele verdi bile, burada …..
Yooo, hayır, sadece bana değil, size de …..!
Hoş görü, sabır, metanet ve baş etme dürtüsü ve duygu haliyle ….
Henüz, kararmamış ve pastel renkte, sürüyorsa okumanız demek ki ….
Hali hazırda, iyidir gidişat ve işlerle, yolculuk serüveni ..
Sabır, seçim ve karar yetisin de …
Beyin kadar, yürek, yürek kadar, ruh ile gönül ….
Adeta, emre amade askerler gibi, hazır ve nazırlık la yapıyorlar görevlerini ...
Ruhunuzun, gönlünüzün tıpkı, iklim ve atmosferdeki diğer değişiklikler ve haller gibi, halden, hale, şekilden, şekle ..
Durumdan, duruma dönüp ….
Dün ağladığınıza, bu gün, yarın, bilemediniz üç-beş zaman sonra …
Katıla, katıla gülmeyeceğinizi garanti edebilir misiniz ?
Yahut ta,  güldüren, ağlatan, aşık eden, yahut ta …..
Küstüren, darıltan, kıran ve üzen nedir, sizi ?
İnsanın gönlü ve ruhundadır, rengi, gelin-görün ki, öyle ulu-orta üryanlıkla durup, kolayca çıkmaz ortaya …
Yahut ta, bulunu vermez tez zamanda ..
Akılla, irade ve beyin ile, sinir sistemin de ki …
Elektronik iletişimle ve diğer bir dizi, biyokimyasal hallerle, çıkar ortaya ..
Ağız tadınızın ve sağlığınızın değerini, önemini ve kıymetini iyi bilir ve  ruhsal anlamda varlığına işaret edilen içimizdeki çocuğun hali ve işlevselliğidir ….
Sizin duygu, gönül ve ruh dünyanızın gerek kalıcı ve kalıtımla miras olarak, gelecek nesillere devredeceği, bu renk …..!
Ömür merdiveninizin, hayat denilen arastada yahut ta arenadaki konumlanışı ve yaşayıp, karşılaştıkları da belirler..
‘’ - Göz gördü, gönül sevdi ... ‘’ Demeler, boşuna değildir …!
O kararlarla, ömrünüzün  yolculuğu ve iç dünyanızın ve oradan, dışa yansıyan renginiz çıkar, ortaya ..
Siz, size iyi bakıp, kendinizle, hayatla ve çevrenizle barışık olup, içinize sinen bir ömür yaşadıkça..
İlerleyen her günle, daha zenginlikle çıkar, iç dünyanızın, gönül ve ruhunuzun rengi, ortaya ..
Her yaşın kendine göre güzelliği de, tadına vararak yaşayacağınızın, dahası, hayatın cömertliğiyle perçinlenir ..
Pekişir, kalıcılık ve belirginlik kazanır …
İç dünyanızın, güzelliği yada defosuyla ruhsal, duygusal ve gönül renginizi ortaya ….
Her rengin, kendine göre albeni ve güzelliğinde gönül renginizin  güzel olacağının aşikar lığın da …
Hayatı yaşarken, elbette sıkıntılarda olacak, arayış, mutluluk ve hüsranda ….!
‘’ - Her kör atın, bir kör alıcısı olur yada çıkar ..! ‘’ Gerçeğinin, hayatınıza kılavuzluğunda, umur'sadıkça ve sevdikçe güzelleşir, gönül, ruh ve duygu ile iç dünyanızın rengi,
Buda saklıdır sizde, içiniz de …..
İpin ucu ve rengin durumu, içinizdeki çocukla, ne denli barışıklığınıza bağlıdır ….!
İşte bu bağlamda da, iç dünyanızın rengi, içinizdeki çocuğun ellerinde ve ruh halinde saklıdır..
Siz, sizle ve içinizdeki çocukla, ne denli barışık sa …
O, denli mükemmel, ahenkli, albenili ve doyulmaz olacaktır iç dünyanızın, ruhunuzun, gönlünüzün ve duygularınızın rengi ...
İÇ DÜNYANIZIN, RENGİ .....!
HASILI, RENGİNİZ .....!
RENGİNİZ .....!  



Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ



Almanya



11 / 04 / 2020



Saat ; 12_55

  ÖMRÜMÜN DEFTER-İ KEBİR-İ'Nİ, HAYAL-İ SÜKUTLARDA ÇOĞALAN , KAHIRLA ....... SESSİZLİKLE YAĞAN, SİTEMLE ..... ELEM TEBESSÜMLERİNDE KAPA...