10 Kasım 2024 Pazar










 YERLE YEKSAN OLASICA, İLK VE TEK KAÇAK SARAYISIN ....





Ömrümün, gönlümün içi-dışı  tıka-basa yanılgı, yangın, istismar, hüsran ve acı dolu ....

İçin, için çürüyen, çöken ve ağırlığı altında ömürler yiyip, tüketen ...

Canlar çıkartmakla kalmayıp .....

KARARTMA GECELERİNİN OTAĞI ,KAYNAĞI VE AZAP CENDERESİ KESİLEN ...

BİLİNENLİĞİNDE , BİLİNMEZİ, UTANCI, KATRAN KARASINDAN DA BETER...

İLLET KAYNAĞI, KARANLIĞI VE KARASI, AKINDAN ÇOK OLAN ....

ACI İÇİNDE ACI SAÇAN...

Nice ömürlerle, ömrümden, ömür, hayatımdan, hayat çalan ....

Dışından bakıldığında bakanı, yakarken ....

İçinde azaplarda yanan ben ve benim gibi kahır ve çile kuşları  için ...

Estağfur tövbe dedirtecek cinsten azap yuvası olup çıkan ....

Varlığı da, yokluğu da katmerli ve şerbetli bela kesilen, her zerresi, nice ömürlere, hayatlara bedel .....

Yerle yeksan olasıca, İlk ve tek  kaçak sarayısın ......                              

YERLE YEKSAN OLASICA, İLK VE TEK KAÇAK SARAYISIN ....





Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ





Immenstaad / Almanya





10 / 11 / 2024 - Pazar





Saat ; 02_08






NE ....., 

BURAYA, NİYE VE NEREDEN GELDİĞİMİ ....

NE'DE ....

NEREYE GİTTİĞİMİ, BİLİYORUM ........!





Dağların, damların üstünde ışıldayıp, iç açan, ruh ağartan semanın

 kandilleri .....

Ve, denize düşüp, suyu öpmekle kalmayan .....

Ta diplerden su, su, dalga, dalga, köpük, köpük, yakamoz, yakamoz,

yaldız, yaldız çoğalışlarla ....

Geceyi, suyu delip, ışık, ışık, ışıl, ışıl çoğalarak .....

An'ı ve her hepsini kutsarcasına, lacivert geceyi öpen yıldızlar var .

Balıklar, sadece rengarenk yakamozları değil, ay'ı, yıldızları,  özcesi

kaçanıyla-göçeniyle hayatı selamlayarak, dansa koyuluyorlar ......!

Ahenk ve albeniyle, gecenin içinde, suyun gizemli derinliklerinde ..

Ömürlerinde ömür barındırmaktan şikayetçi, yorgun düşmüş evler, rengarenk perdeleri, envayi çeşit silüetleri ....

Alacalı-bulacalı, tumturaklı boyalarıyla ......

Hele ki de, geceden fışkıran alingirliliklerle, kandillerin ucuna 

takılışlıklarda dans edercesine süslüyorlar ....

Muhteşem ve bir o kadar da tılsımlı, gizemli geceyi, kainatı ve 

 gecenin karanlığını içen zamanla, hayatı .......!

Ömürlerin, hayatların .....

Şekil, şekil nice leblerin, heyecan, arzu ve aşkla aralanıp .....

Dil atıp, damak tutup, henüz mühürlenmemişliğin keyfini, hazzını 

tatmalarla, şakıyarak ......

Yürek ürperten kelamlar, şarkılar, şiirler, masallar veya iliklere tak

 demiş, dolup-taşan can sıkıntılarıyla çoğaltılan, isyan dolu küfürler

söylerken ...!

Apansız ve zamansızlığın, anlaşılmazlıkların pençesinde lal kesilip, 

susmalara koyulmuşluğunda ....

Zaman denen, muammalar sarmalında yutulup .....

<< - Bir varmış, bir yokmuş ...! >> Oluvermişliğinde ....

Gecenin, karanlığın, lacivert atlasla, yakamozdan huzme, huzme süzülerek ....

Doyumsuz dansa kesen, emek, emek işlenimiş göz nuru ihtişamlı sanatsal sunumlara, sergen etmelere  koyulan .....

Pür-u pak lıkla, nura kesen, emsalsiz incilere benzeyen suların ......

Dahası .....

Akıp giden zamanın hele, hele de......

Zulalarla, kuytuların, bilinmezliklerle, gizemin esrarlı tonozundan 

kopup, çoğalarak .....

Bağrında birikenleri, atıp-eğiren, sürüp-savuran .......

Aklı-karalı, irili-ufaklı, dinç yada yorgun, durgun ve bitap düşmüş nice ömürleri ......

Ardında nice sırlar, haller ve hayatlarla-yaşanmışlıklar saklayan

rengarenk cepheleri, edamları ve .......

Allı-pullu, elvan çeşit perdelerle .....

Pencereden azadeliklere yenilmiş, virane ören yerlerle, zamana,

zorlu hayata  dayanamayan .....

< Minaresi de, mihrabı da ayvayı yemiş ..>>, Yıkık-dökük, çökük 

köhne, esameleri okunmaz, ot'a kesmiş mezarlıklarla ....

İliklere  işlemecesine ürküten, yüreklere ingiler indiren, meşum gölgeli orman yada ağaç ve çalı kuytularıyla .....

Dar, karanlık çıkmaz arka sokakların, amansız ürperticiliğinde .....

İyiden, iyiye hoyratlaşan karanlığı öpüyor, karanlığı .....

HOYRATLAŞAN KARANLIĞI ÖPÜYOR, KARANLIĞI .......!

Pek tabii ki geceden, andan ve zamanın, yakamozların lacivert tonozundan ......

Aktan-karadan, korkularımı besleyip-tetikleyen ALACA KARANLIK' lardan payımı almacasına, yalnızlığa odaklanmışlıkta .....

Pejmürdelik ve avarelikle koyun, koyuna geceyi bekleyen, beni ....

Kire belenmiş, suya-sabuna hasretlikte ömür eskiten, garibim perdelerimi sallayıp ....

Uykusuzluğa yenik, fersiz göz kapaklarımı ...

Boza kesmiş, yılların izi kırışıklıklarla, derin çizgilerin dans ettiği

yüzümü, zamana ve çilelere yenik düşüp ...

Ahı gidip, vahı bile kalmamış saçlarımı, öpüyor hallerde .....

Hatta, bununla da yetinmeyip .....

Muammalı fısıltılarla az'da, çoğu dillendirerek ....

Sanki, benim için, gecenin lacivert atlasını, ağaç dallarını, yaprakları, hatta ....

Örümcek ağlarını salladığı gibi, sabırla, haşmetle sallıyor .......!

Korkularımdan sıyrılıp, kurtulmama katkı sunma adına, yıldızları etrafa saçıp, beni boğulduğum kasvetten kurtarıp ....

Anlık ve nisbeten de olsa mutlandırmaya niyetliliklerde ....

Hünerli, işgüzar edayla, içtenlikli gayretkeşliklerde ..

Gecenin içinde ve aynamla, gölgemin loşluğunda yitmişliğimle,

 yine, yeniden ve bir kez daha geceyi beklemişliğimde ....

<< - Kimselerin görüp, işitip, el sallamamış, işmar etmemiş ve 

hüzünlerimle, yalnızlığımı, çoğalan biçareliğimi .....

Tenezül etmeyip, paylaşmamışlığında ...! >>

Aynamın içinde çoğalışlarda yalnızlığımı boğup, unuturmacasına ...

Birilerinin olmamışlığına inatlarda, bir başıma, el sallıyor, yetmedi .

Tir, tir titremekle, yorgun düşüp, sızılara kesmiş, romatizmaya

yenik ayaklarımın ucunda, son bir gayretle yükselerek ....

Kendimle ve aynadaki boz-bulanık silüetimle, gece de ve ayna da

 çoğalmacasına .. 

Sanki, yıllara inat hallerde olmacasına, yadımda kalan, kıt-kanaat

(O'da varla-yok arası belirsizliklerde) ....

Bin bir zorlukla  anımsadığım, bencileyin yorgun-bitkin, şakülü 

kaymış yüzlerle ...

Yok'ta var'lıklarda çoğalttığım, rengarenk gözlerle, göz göze gelip,

 yüzleşmecesine ...

Nafile gayretkeşliklere yenilip, hüzün sağanağında kaybolmanın

 tarifsiz hıncı ve ......

Sırları dökülmeye yüz tutmuş ayna da, göz yaşı döken gözlerime, 

acınası bakışlarla, erişip .....

'' - Sessizliğin sesi  ''İle, selamlar ve söylenmemiş kelamlar, iç ısıtan

 gülüşler göndermecesine .....

Gayretle kürek çekmeye çalışmanın yavanlığı, izaha muhtaçlığında.

Neyi, niye yaptığımdan (?)bile, bihaberliğin gayya kuyusunda, kan-

ter içinde, canhıraşca debelenirken ....

İşte, tam da bu anda ....

Birden, bire aklıma, yüreğime üşüşerek,hezeyanla düşüveren

demode sözcüklerle, sorular sağanağında ....

Göz yaşlarıyla ıslanan yanaklarım ve duygularım, ayna daki yoğun

 buğularda ....

İkircekliliğimi kanıtlayıp, yansıtan, bir yitip, bir görünmelerle bana

 eşlik etmeyi sürdüren insan eskisi, mosturalık silüetimle ....

Aralanan kanı çekilmiş, çatlak, öpmelerle-öpülmelere hasret 

çoğaltmalarda helak olan, dudaklarımdan .......

Tıka-basa hüzünle, şeklini-şemalini kabetmiş, boyunları eğik, kırık-

dökük sözcükler, derme-çatma heceler dökülüveriyor ......!

Dipsiz kuyudan beter geceye, aynama ve ......

Zamanla, hüzünlere yenikliklerde yoğun mu yoğun eleme belenen, 

iti bağlasan durmayacak, tıka-basa yitiklik dolu odama  ....

TIKA-BASA YİTİKLİK DOLU ODAMA .......!

Burada ve aynadaki  var olup-yitmelerde, yitikliklere yenilen bin

bir soru içinde,<- ŞAKÜLÜ KAYMIŞ HALDE ..! > Duran, ben miyim ?

Kimimin-kimsemin olmamışlığıyla- adımı-sanımı bilmemişliğinde ...

Hatta .....

Merak bile etmeyip, umursamamış ve iplememişliğinde, adeta

 zamana, tarihe nakşolsun istemecesine .

Adımı öğrenmek isteyen ?

Benim, ben olmaya .....

Lakin,  ne acı ki, adımdan gayrısını bilmemişliğimde .....!

Dahası, kendime ıraklığım ve yabanlığımda ....

Ürkekliklere belenip, korkulara yenilmişliğimde .....

Bilmemelere, sıfırı tüketenlikle, hayata yenikliğin hüsranlarında, savruluyorum ...

Dil-diş arasında, aynada yiten bana, fısıldamışlığımda  .....

AYNA DA YİTEN BANA, FISILDAMIŞLIĞIMDA ..

Hem de ne savruluş ? Öyle-böyle değil ve su götürmez cinsten ....

Elbette ki, beni, ben olmaya .....

Ben'im, ama ....

'' -Aması şu  ...! ''

Ne, nereye gittiğimi biliyorum .....

Ne'de, neden buradalığımı, nereden geldiğimi ?

Özcesi .....

<< - Yitikliğimde, kendimi aramışlığımda, dünümün yokluğuyla ...

Yarımın meçhullüğünde, bana biçilip-kanırta, kanırta dayatılan

 rolümü icra edenliğimde ....! >>

Hayat denen bu garabetler, gizemler, aykırılıklar, ceberrutluklar 

kadar, güzelliklerle de bezeli bu sahnede ....

Ne yerimi, yurdumu, ne'de, neden buradalığımla ...... 

Bana sorulup, danışılmamışlığında ve sadece '' - MUKADDERAT ''

 denilen ......

Anlamsız saçmalığın, iflah etmeyen YAMAN ÇELİŞKİYLE, kavram

kargaşalığında, KİM VURDUYA GİDENLİKLERDE Kİ, izahsızlığıyla, 

anlaşılmazlığı kadar ....

İpe-sapa gelmez, çoğunun yanıtlarından korkulan ve bunun içinde 

hasıraltı edilen nice soruların, içinden çıkılmazlığında ....

Ne .....,

Buraya, niye ve nereden ( ? ) geldiğimi .....

Ne'de ....., 

Nereye gittiğimi (?), biliyorum ....

NE ....., 

BURAYA, NİYE VE NEREDEN GELDİĞİMİ ....

NE'DE ....

NEREYE GİTTİĞİMİ, BİLİYORUM ........!





Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ





Immenstaad / Almanya





09 / 11 / 2024 - Cumartesi





Saat ; 22_44

9 Kasım 2024 Cumartesi

 






İÇİM ÜŞÜYOR, İÇİM ......!

Seni sardıkça, uzaklaşıyorsun .... Sen gittikçe, içim üşüyor, içim .... İÇİM ÜŞÜYOR, İÇİM ......! Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ Immenstaad / Almanya 09 / 11 / 2024 - Cumartesi Saat ; 20_35

 




SON GÜZ AYININ, HAZANIN SARISINDA ,SAVRULUR ÖMÜRLER ...

TIPKI KURU-SARI YAPRAKLARLA, GAZELLER GİBİ .... Son güz ayının, hazanın sarısında, savrulur ömürler ..... Tıpkı, kuru-sarı yapraklarla, gazeller gibi ..... Hüzünlerle, yitikliklerin pençesinde .... HÜZÜNLERLE, YİTİKLİKLERİN PENÇESİNDE ... ...! Ondan ...... Hazan gibi, hüzünde iç yakandır, yürek kanatır .... Bundandırki ........ SON GÜZ AYININ, HAZANIN SARISINDA ,SAVRULUR ÖMÜRLER ... TIPKI KURU-SARI YAPRAKLARLA, GAZELLER GİBİ .... Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ Immenstaad / Almanya 09 / 11 / 2024 - Cumartesi Saat ; 14_38

 




MASUMİYETİMİ ÇALDILAR, MASUMİYETİMİ .....!

Masumiyetimi çaldılar ... Yitikliğimde, dur-duraksız, bitmeyen arayışım ondandır ..... Masumiyetle, umutlar ve onurlar çalındığından ... Sadece bedenler değil .... Hiç mi hiç bitip-tükenmemecesine ve hiç mi hiç ısınamamacasına ruhlarda üşür, ruhlar da ... RUHLAR DA ÜŞÜR, RUHLARDA .......! Tıpkı, ben ve benimki gibi ..... TIPKI, BEN VE BENİMKİ GİBİ .......! Ondandır, hiç mi hiç dinmez, çığlık, çığlığa haykırışı .... Yüreğimin, ruhumun ve ömrümün ..... ONDANDIR, HİÇ Mİ HİÇ DİNMEZ, ÇIĞLIK, ÇIĞLIĞA HAYKIRIŞI ...... YÜREĞİMİN, RUHUMUN VE ÖMRÜMÜN ........ Masumiyetimi çaldılar, masumiyetimi .... MASUMİYETİMİ ÇALDILAR, MASUMİYETİMİ .....! Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ Immenstaad / Almanya 09 / 11 / 2024 - Cumartesi Saat ; 19_52

 


KENDİ İÇİME, HİÇ Mİ HİÇ SIĞAMAMIŞLIĞIMLA, İÇİMDE ÇOĞALARAK DERİNLEŞEN, DEVASA YARIĞI TIKAYAMAMIŞLIĞIMDA ....

NİYE, HİÇİM ÇOK, VARIM AZ ?

SORULARI NIN, HAVADA ASILI KALMIŞLIĞINDA ........!


BÖYLESİNE ZOR MU ZOR  ......

KENDİNİ VE İÇİNDEKİ İNSANI ANLAMAK .....





İçimde kaybolmuşluğumda, gittikçe derinleşerek büyüyen çatlaktan fışkıran ....

Tarifsiz karmaşa, çelişki, hatta .....

Düpedüz korku, içten dış kavice ve sapa sağlamlıklarda uzanmacasına, beni tıpkı görünmez ekvator kuşağı misali sarıp, sarmalıyordu .....

Nerede başlayıp, nerede bittiği yahut ta, biteceği belli olmayan bu kuşak, an gelip sinsice, an olup alenen kuşatıyordu ....

Bu anlarımda, kendimle girdiğim değiş-tokuşlarda bir yanım sürgüne gidenliklerde, öte yanımsa ...

Sürgüne giden yanımın boşluğunu dolduramazlık bir yana ....

Neyi bulacağımı bilmediğim muammalı, ürküten bir arayışla adı konulmaz bir kör dövüşe yahut ta köşe kapmaca  oynayarak ...

Kendimi avutup, kandırmalarda, gerçeğimin girdabında yutuluyordum, yutuluyor ...

İçimde çoğalan fırtınayla-tufandaki göz, gözü görmezliklerde el yordamıyla denilebilecek bir betimlemeden öte gitmeyecek hallerde ..

Giden ve yiten yanımla, gidenin yerini doldurmakla kalmayan o egom ve hatta nobran yarımın arasındaki cebelleşme ve boğuşmalarda ...

Örseleyeninde, örseleninde  daha da doğrusu paralanıp, pürmelal olanında kendim olmuşluğunda ....

Gerçeğimin karanlık sarmalında, içimde büyüttüğüm yanım...

Sadece giden yanımı korkutup, kovalamakla yetinmiyor ve beni korkutmayıda, tehditide aşan bir halde..

Resmen gasp ediyordu, gasp ...

Çalınan ben, özgürlüğüm ve mutluluğum kalansa yitikliğim, aczim ve ihanetimdi, ihanetim ...!

İçimde çoğalan kendime ihanetimin gerçeğiyle yüzleşmek şöyle dursun, tüm bunların, olanın,yaşananın üstüne kalın mı kalın, olmacasına sünger çekerek ...

Sünepece, sefilce ömür tüketmeyi yeğleyen yanımdan ..

Yani içimdeki benden ve  tanıtılan benden iğreniyordu ...

Durumu, kimsenin, hiçbir gücün yada devinimin paklayamamışlığında ....

İçimdeki biçare avaz,avaz çığlık, çığlığa haykırırken , gamsız, korkak ve sinen yanımla ben...

Kulaklarımı tıkayıp..

Gözlerimi sıkıca yummalarda gerçeğime ve kendime kapatarak ...

Her bir şeyi öteleyerek, sanki kendimi kandırmaktan aldığım tarifsiz zevkle, heyecandan sarhoşluklarda ...

Gidenime bay, bay derken, kalanım  kendi çalıp, kendi oynamalarda..

Çoğalan zafer sarhoşluklarında kendiden geçerken..

Öte yanımın kürelenişini, yokluğunu, hiçliğini bir yanımla inkara kalkışıyor, öte yanımlaysa da kendimi yadsımalarda, bunalımın dibinde, debeleniyordum, debeleniyorum.

'' -Kaçandan , kurtuldun kalanına mı yenilgiyi sineye çekerek içselleştirerek benimseyip kabullenmekle kalmayıp ......

Düpedüz, alenen onu kanıksamışlıkla, öldürdüğüm yanım ...

Dur, duraksız dürtecek içimi..?

Kalanımın yakasından, elini hiç çekmemiş, daha da kötüsü, acısı ....

Çekmeye de razı ve hazır olmamışlığında .....

'' Yok yanımda ve yok bölümümüde silip-süpürüp,yutan çığlar çoğaltarak ...

Kendi eserim olarak kotardığım, çoğalttığım, yalanımla, yavanlığımda kendimi katleden ve  seyredenliğimde ......

Kimim, neyim ve niye hiçim çok, varım az ?

NİYE, HİÇİM ÇOK, VARIM AZ ?

Sorularının, hava da asılı kalmışlığında ...

KENDİ İÇİME, HİÇ Mİ HİÇ SIĞAMAMIŞLIĞIMLA, İÇİMDE ÇOĞALARAK DERİNLEŞEN, DEVASA YARIĞI TIKAYAMAMIŞLIĞIMDA ....

NİYE, HİÇİM ÇOK, VARIM AZ ?

SORULARI NIN, HAVADA ASILI KALMIŞLIĞINDA ........!

Böylesine zor mu zor, kendini ve içindeki insanı anlamak ...

BÖYLESİNE ZOR MU ZOR  ......

KENDİNİ VE İÇİNDEKİ İNSANI ANLAMAK .....





Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ





Immenstaad / Almanya





09 / 11 / 2024 - Cumartesi





Saat ; 18_40

8 Kasım 2024 Cuma

 

İNSANLA, İNSANLIK GİBİ ÇÜRÜĞE, ISKARTAYA ÇIKAR ......

YOKLARI OYNAR, YOKLARI .......!





Ağaç çürürse kırılır, dam çürürse çöker, bina çürürse, bakanı-çekeni yok sa ..... 

Viran olur, örene, mezbereliğe, sonuda kürelenir, tarih olur, TARİH ......!

Yani ve özcesi, yerinde yeller eser, yok olur, yok ......

YERİNDE YELLER ESERİ YOK OLUR, YOK ....!

Ya insanla, insanlık çürürse ?

Dünyanın, hayatın, insanla, insanlığın cılkı, çivisi çıkar da, insanla, insanlık çürürse ?

Yutulanlar kubur, kalanlar fosil, insan ile insanlık HİLKAT GARİBESİ UCUBE olmuşluklarda, HİÇLE-PİÇ hallerinde dönenir, durur .......

HİÇLE-PİÇ HALLERİNDE DÖNENİR DURUR .......!

Yalana-dolana bezenen öykülerle, utanç destanları tefrikalıklarda, ortalıkta dolaşır ....

Hukukla, adalet, adı var, kendisi yokluklarda, yerle yeksan olup, çıkınca, güven, itimat ve hakkaniyet yokluk ta, maval olunca ....

Umutlar, mutlulukla, onur, firarda ve dönüşsüzlüklerde, EŞKIYALIKTA, DAĞA ...

İyilik, kaçan büyük balıklığında, KAVAĞA ......

Mucizelerle, hikmetler, asalet-haslet ve fazilet ......

Küflü sandıklara basılıp, kitlenmişliklerde, tıpkı insanla, insanlık gibi  çürüğe, ıskartaya çıkar .......

Ara ki, bulasınlarda, yokları oynar, yokları ....

İNSANLA, İNSANLIK GİBİ ÇÜRÜĞE, ISKARTAYA ÇIKAR ......

YOKLARI OYNAR, YOKLARI .......!





Muala SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ





Immenstaad / Almanya





08 / 11 / 2024 - Cuma





Saat ; 00_08

 






GİZEMLİ BUMERANKLIKLARIYLA, GEÇMİŞLERDİR İÇ, İÇE ......





Duyarsa yürek, açılır gönül gözü, kanatlanır duygular, duru görüyle taçlanır, ruh .....

DURU GÖRÜYLE TAÇLANIR, RUH .......!

Böyleliğinde, daha bir güçlü ve inançla, umutla bağlanır ömür hayata .....

Zorda güçlü, sevgiyle hoş görüde, cömert ....

Ketumlukla, sırdaşlıkdaysa doğası, naturası gereği her ne denli ikircekli, gel-gitli olsa da yine de bir yanıyla iyimser ve güleç öte yanıylaysa çekimserden çok sorgulayıcı, analatik ve hatta çoğu kere pragmatiktir ..

Doğumla karşılayan hayat, tüm gizemleri,albenisi ve ondan da çok muammalı ve hatta, aykırılıkları, çelişkileriyle selamlar ve  duygusal gel-gitlerle, ruhsal fırtınalara iter ...

Hayat ve canlılar, hele kide, insan denen koca ve  sır küpü dipsiz kuyu yahutta alacakaranlık girdaplarda peydahlanıp, olgunlaşır, dahası ...

Tamamlar evrimiyle, gelişmesini ...

Sevgi en kolaylığında insana kendinden de yakın olsa, kuşku, endişe ve acabalarıyla zor yapar hayatla,sevmeleri ömürle, gönül ...

Nedense ve muammalarının çözülememişliliğiyle, griftliğinde,sıkça ve ısrarla ...

'' - Et alsan kemikli, ciğer alsan ümüklü ''

Yahut ta,

'' - Üzümün çöpü,armudun sapı  ve çokca da oldum olası diline pelesenk etmişliğiyle '' -Gözünün üstünde, kaşın var ...! '' Der, sıkça ...

Sanki bu salt dışındakilere mahsus yada kendisinin böyle ol

mamış gibiliğinde ...

Bunun nedeni, zorluğu, son kerteye dek teslimiyet, yenilgi olmadı uyumla,entegrasyona ıraklığıyla,yabancılığı olsa gerektir ...

Hasılı, alem,içindeki alemlerin, kendilerine has çekiciliği kadar, iticiliğinin de bunda payı, yeri ve önemi olmuşluğundadır ..

Velhasıl, özcesi ......

Kendi gerçekliğinde ZAMANIN,BİTMEYEN ENERJİLİĞİ ve DEVİNİMİYLE şekillenirken dışı sert kabuklu,çetin mi çetin ceviz algısı verip, ürküntü yaratsa da ..

Keşfedilip, sabır, hoş görü ve kararlılıkla yaklaşıldığındaysa ...

İçinin pamuk şekerler kadar albenili mi, albenili, renkli ve bir o kadar da keşfi bekleyen gizemliliği ve göz alıcı enteresanlığıyla ...

Erişilip keşfedildiğinde, sükunda huzuru arayan munis ve en az AKALA PAMUĞU KADAR NARİN VE KARDELENLER KADAR İNANÇLI, KARARLI, ÇETİN, dahası .....

MÜCADELECİ VE KİTABINDA YAZMAYANLIĞIYLA, TESLİMİYET NEDİR BİLMEYEN MÜCADELECİ Mİ, MÜCADELECİ OLDUĞUNU GÖSTERİR ...

Tüm bunlarla hayat, zaman ve ömür, gizemli bumeranklıklarda geçmişlerdir iç, içe ...

GİZEMLİ BUMERANKLIKLARIYLA, GEÇMİŞLERDİR İÇ, İÇE ......





Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ





Immenstaad / Almanya





07 / 11 / 2024 - Perşembe





Saat ; 12_49

7 Kasım 2024 Perşembe





 BENCİL VE MUHTERİSTİR, AŞK ...


Ne kadar, yanlış, olmamalı ve değildir, dense de ....
Yer, yer ve zaman,zaman ,aksi düşünülsede
Kim ne derse desin ...
Bencil ve muhteristir aşk ...!
Hele ki, araya ağır hasretler, ıraklıklar, gurbetler girmiş ..
Uzun, uykusuz kaotik gecelerde, hüznü nakşetmişse ömürlere,ruhlara....
Yürekler taşırıp, dilleri şakıtan ...
İhtirasın, sarı-sıcak yangınları tutuşturmuşsa, bedenleri ...
Kamçılayarak açlığı ve dinmeyen isterileri ...
Böyleliğinde soluk,soluğa yaşandıkça duygular ..
Aşk, ömre düşen cemreliğinde, uyandırıp,ürpertiyorsa duyguları,arzuları,tenleri, ömürleri ..
Ruhların ve duyguların üryanlığında ...
Fırtınalar, kasırgalar kopartıyorsa içinde, insanların ...
Sevmelere, sevilmelere, özlemlere, özlenmelere aç ve muhtaçtır ruhla, beden ...
Bu kadar yoğunlukla yaşanıyorsa, kırlangıç uçuşları hızıyla ..
Doyulup, kanılamamışlığında ..
Çoğalan ebruli mevsim güzellikleri sarıyorsa, gönülleri ..
Kışkırtıcı yitirme duygusunun o, çeliksi soğukluğunu yayarak yüreklere ..
Kim, ne derse, desin ...
Bencil ve muhteristir aşk ...!
Bencil ve muhteristir aşk ...!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ/ İSYANİ

Immenstaad / Almanya

11 / 09 / 2017

Saat ; 20_17


 





SIKIYSA TEK, TEK GELSİNLER ...!


Hayatın zorbalığında dert çeşit, çeşit ...
Sanmayın, hepsiyle baş edemem ..
Yine de, sıradaki gelsin ..
Kalkmış olsalar da, hepsi birden ayağa ..
Beni, al aşağı etmeye, niyetle ...
Azgınlıkla, diş bileyerek, mahvetmeye yeminliliklerde
Hepsi birden tepeme çullanmaya kalkmasın ...
Söz geçirip, dinlete bilirseniz, söyleyin, onlara ..!
Sıkıysa tek,tek, gelsinler ...!
Sıkıysa tek,tek, gelsinler ...!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Immenstaad / Almanya

12 / 09 / 2017

Saat ; 08_51

ÖLÜME KÖPRÜ VE ELÇİLİKLERDE ..... AZRAİL KESİLİRLER, AZRAİL ........! Çözümsüzlükleri tarifsizliğe kurban giden anlar, haller ve olaylarla k...