30 Aralık 2012 Pazar

KARCİGAR MAKAMINDA YAĞIYORDU KAR...!


Yerini bırakmışlığıyla, kışa sonbahar...,
Dışarıda yağarken tüm güzelliğiyle...
Haşmetli, kristal güzelliklerde kar.
Düşerken odaya ve ruha...
Zaman dehlizinin köhne sokaklarından.
Geceyi, ruhu, gönlü esir almışlığında anılar...
Ömrün,
An olup, sükun, sükun.
An olup, çağıl çağıl akış lığın da...
Yad bedesteninin esrarına bürünmüşlüğünde...
Dökülür, saf saf....
Sökün etmişliklerinde anılar.
Tarih ve ömür denilen yedieminin elindeki...
Anılar sandığının açılmış lığında.
Kah,
Lavanta kok ululuğunda...
Kah,
Naftalinden yayılan, kesif bir geniz yakıcılığında..
Sergen olup dillenmiş liginde, onca anının..
Sürülüp savrul musluğunda iken ruhlar, dünün rüzgarında..!
Dillenir, gönül sazı.
Şarkıların, terennüm , terennüm nakaratların da... 
Sevgiye aralanan, kanı çekilmiş dudaklara vurul musluğunda.
Bir renk cümbüşü ile, perde, perde inerken, gözlere anılar.
Dışarıda, gönülde ve ruhta... 
Karcığar makamında, elif, elif yağıyordu kar...!
Ses, ses...
Nota, nota güzelliklerde .
Bir Saadettin KAYNAK eserinde.
Sevgili can Mustafa SAĞYAŞAR dillendirmiş liginde..!
''-Kara bulutları kaldır aradan...
Yar aman..'' ,derken.
Adeta,
Ol ursuzluklardan bezmiş ligi resmediyordu..!'
Mest etmişliğin kollarıyla sardığı benliklere..!
Tercümanlığında gönüllere...!
Dil olmuşluğunda, yüreklere.
Dışarıda yağarken ılgıt, ılgıt, elif , elif kar..!
Sarıyordu, anılarda hüznün rüzgarı...
Ruhu, efkar,  efkar..!
Yıllara direnen antika radyodan, dalga,  dalga  yayılmış lığında
Gönüllere sinmiş liginde dillenirken şarkılar...
Karcığar makamında elif, elif yağıyordu kar...!
Karcığar makamında elif, elif yağıyordu kar...!

Mualla YASSIBAŞ.
Hildesheim / Almanya
25/06/2009
Saat;15_20

BENDEKİ SEN......

Senin bile haberin yok eminim bendeki senden.....

Ne zaman ve nasıl girivermişliğinle hayatıma....
Ben,camardı sevdalılıklarda vurulmuşdum sana..

Hergün hayal alemimin atlarına biner..

Seferler yapardım,seferler ...

Platonikliğin kasırgalarında ve senin bihaberliğinde vurgunluğumla sana...

Sen pencerenin önünde,hüzünleri yüklenmişliğinle..

Sol elini çenene dayayıpda dalıp dalıp gitmişliğinde..

Adeta kendinden geçmişliğinde,hüznün bir insana bu denli yakışmışlığının örnekliğinde..

Kah siğara üstüne siğaralar yakıp,duman duman efkarını odana savurmuşluğunda...

Ben gelirdim ben,sana...

Kokun sinmişdir bilirim sigara kokusunuda bastırmacasına perdelerine,pencere camına ve..

O hayallerimde şekilden şekile sokduğum odana..

Karakalemlerin birinin tükenip birinin onun yerini almışlığında..

Sen düşerdin sen çizgi çizgi,resim resim ak kağıtlar doluluğunda..

Odama kar güzellikleri ve mahsun bir yüreğin sessiz çığlıkları yakıcılığında..

Sen karşı camda,ben pencere zulasında,seni takiplerin sütreliğinde..

Uzanakoymuşluğumla renkleri solgun metrük divanıma..

Buluşurduk bir kağıtta,sessizliği,hüzünleri ve yasak sevdaları kağıtta çoğaltmacasına..

Dilime dolardım işte o zaman Ahmet Muhip DRANAS'ın..

O ölümsüz güzelliğindeki dizelerdeki Fahriye Ablasını..

Sen Fahriye ablaya taş çıkartırdın benim sana tutkulu bakışlarımın sindiği..

Uykusuzluğu içmekden kan çanağına dönen gözlerimde..

Camardı tutkunluğunda vurulmuşluğumda,senin efkarlarınıda yüklenirdim gönlüme....

Platonik sevdalılığımın,ihtiraslarla kabaran duygularımda...

Uzanırdı ellerim sana uzanır gibi...

Kalemin inceliğinde okşardım o biçimli,güzelim parmaklarını adeta..

Bilmem neler yapardın sahir zamanlarda..

Ama ben sana vurulmuşluğumla..

Hayatın geçerdi pencere önüyle gönlümün gel-gitleri arasında..

Olursuz sevdalarda divaneliğin bu olduğunu anladım..

Sensiz senliliğimde Camardı güzelliğinle sana vurulmuşluğumda...

Bir gün...

O bir gün..

Hiç açılmadı perdelerin....

Ve sen sesizliğinde,ünsüz-sedasız çekipte gittin...

Çok sonraları topladığım cesaretim ve yarım-yamalak kemkümlerimle yan komşunun kapısını çaldığımda..

Duyduklarımın şokuyla,kanımın beynime sıçramışlığında..

Ve,kendime kızmışlığımla donakaldım duyduklarım karşısında.

"-Omu..."demiş ve duraklamıştı komşum...

Sonra biraz acımaklı, çokça meraklı,ama en ağır gelen halinde de alaysı tavrını ele veren o manidar ..

Gülümseyişiyle bakarak bana...

Adeta,bana değilde bir başkasına konuşur gibi hali..

Ve,sigaradan çatallaşmış boğuk sesiyle..

Konuşmaya başlamışlığında...

"-O divaneydi,sevdiğinde dirisin de varamadıysada..

Eminim,ölüsünde ermiştir muradına..

Duymadın mı geçen gece atmış kendini raylar da trenin önüne..

Param parça ola koymuş öylece oracıkta.. "

Nutkum tutulmuştu,taş kesmiştim bende komşunun kapısında..

İşte o an,hınzırlığın sindiği o sesle,alaylı edasının kendini elevermişliğinde ....

Patlata koymuş du,beni şok eden sözlerini...

"-Bak şu hayata,sen ona,o bir başkasına vurgunluk da..

Kara sevdalarda atıldı garibim ölümün kollarına..

Çok mu sevmiş din onu de bana..? "

Ayaklarımın altından kayan zeminle,adeta yer yarılıpda girmiştim..

Yerin yedi kat dibine..

Yanaklarımdan süzülen yaşlar ıslattı kapı eşiğini..

Uğuldayan kulaklarımda hala komşunun sesi çınlıyordu hala..

"-Aldırma,unutursun,unutursun..

Üstelik daha çok gençsin..

Başından ne sevda yelleri,ne boranlar gelir geçer daha..

Ah be paşam,bula bula bu Melankoliğimi buldun bu yaşında..!

Üstelik yaşı da senin en az iki katıydı hani ya..!"

Bir kadının,bir başka kadını böylesine lime lime etmişliğinin,iyiden iyiye bana koya koymuşluğunda..

Sükunun rüzgarında savrulmuşluk la oradan ayrılabilmişliğimde..

Pencerende o tül perde,yokluğunda salım salım salınıyordu hala..

Penrecende o tül perde,salım salım salınıyordu hala..

Şimdi duvarımda fotoğrafın,yüreğimdeki yarı utanç-yarı pişmanlıkla..

Hala pencerene bakıyorluğum da..

Ellerim varmıyor artık ak kağıtlara..

İşte o anda duvarımı süsleyen resimlerine bakarak mırıldanıyorum ardınsıra..

"-Sen bile bilmiyordun sensizliğin de bendeliğini..!"

"-Sen bile bilmiyordun,sensizliğin de bendeliğini..!"

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Hildesheim / Almanya

03 /01/2012

Saat;23_37

28 Aralık 2012 Cuma


GERİLLANIN TÜRKÜSÜ...
Sevdiceği ona,o dağlara ve özgürlüğe aşıktı..
Koynunda..
Bir tutam yar zülüfü,gülüş güzelliği...
Bir namlu soğukluğu taşırdı..
Ölüm kadar acı,hayat kadar gerçekliğinde...
İdeallerinin içine işlemişliğinde...
Yürürdü,karanlığın üstüne üstüne..!
Tütün basardı yarasına..
Diş gıcırtısı,keman sesi kesilirdi..
Karanlık,ayaz ve kalleş gecede..
İhanet,zulasında ölüm saçardı yüreklerine..
O inançla haykırırdı türküsünü evrene...!
O,inançla haykırırdı türküsünü evrene..!

Mualla DİRENİŞ YASSIBAŞ
Hildesheim/Almanya
01/12/2012
Saat;23_10



  • ZAMAN DENEN HARAMİ...
    Uzun yıllar ötesinden,bir sararmış fotoğrafta...
    Çalınır sanki o malum şarkı..
    Bakarken,ben bana...
    Sararken ruhumu,anı anı o yıllar..
    Ben,bana dünü anlatırım...
    Sessizliğin sesiyle dillenen,o fotoğrafdan..
    Biz gizli hüzün..
    Bir mahçubiyet..
    Ama,en çokda içten sıcacık bir bakışdan..
    Akıveren onca duygu...
    Dolarken yüreğime..
    Zaman denen haraminin,ömürleri nasılda talan ettiğini..
    Yürekleri,yangın yerine..
    Gönülleri,bozulmuş bostan tarlasına çevirdiğini görmek..
    Koymuyor değil,haniya insana..
    Zaman denilen çarkın dişlisinde..
    Neleri neleri yitirdiğini...
    Kazandığın onca edinimle öğreniyor..
    Hiç mi hiç akıldan çıkmamacasına insan..
    Zor şeydir,hatta belki biraz garip..
    Dahası,anlaşılmazda gelebilir belki...
    Kimilerine göre...
    Dünkü benle ,bugünkü benin bu gizli muhabbeti..
    Aynalar gibidir ,fotoğraflarda..!
    Söylerler insana, yitirdiklerini ve..
    Hayatın gerçeğindeki gizleri..
    Kabullenmesi zorda olsa..
    Hatta,içe sinmesede..
    Sızlatsada yüreği,ne aynalara...
    Ne fotoğrafıma,etmem asla sitem..
    Ondaki ben..
    Bendeki ben,ne kadar uzun yıllar ardından,olsada hala..
    Bugünü,dünde yadederek ..
    Söyleriz,bir birimize o malum şarkıyı..
    Hala ve sıklıkla..
    ''-Uzun yıllar ötesinden..''
    Bir demet gül veremeyiz belki birbirimize..
    Ama,gül güzelliğindeki ömrün..
    Değişik renkleriyle karışır..
    Sarmaş dolaş oluruz,birbirimize..
    Acı,tatlı binbir anı harmonisinde.
    Üzüntüye,neşenin..
    Tebessüme,göz buğusunun karışıvermişliğinde..
    Neler neler anlatır,bir bilseniz..
    Dünkü ben..
    Bana,dünümden seslenişinde..
    Bir şükran borcu ödemecesine..
    Bir tebessüm,bir buse sunarım..
    İncitmekden korkarcasına, resmime..
    Resimdeki bende,bana fısıldar ..
    ''-Yaşamak zor zanaat'' diye,usulca.
    Bugüne uzanan dikenli hayat yolunda..
    Bu günüme,sevgi sevgi,emek emek.
    Çaba çaba..
    Ve, hatta,düşe kalka...
    Acı imbiğinden süzdüğüm, mutluluğu ..
    Ömrüme katık etmişliğimle..
    Çile dolu günleri..
    Sabırda,şükürde,vefada...
    Mutluluğa çevirmeyi ilke edinip..
    Ulufelere,yalancı baharlara..
    Poh pohlamalara ve ucuz kahramanlıklara tamah etmemişliğimle..
    Alın teri alın teri,onur onur..
    Çaba çaba,azim ırmağından su içmişliğimle...
    Bu günüme,diş tırnak gelmişliğimde..
    Yitirdiklerimden,çok..
    Kazanımlarımı düşünür..
    Mutlanmanın yolunu ararım,kendi kendime..
    Gönül dünyamdaki,beni ben eden güzellikler..
    İnandığım,tüm değerler..
    Ve,beni bu anıma eriştiren...
    Ömrümde,ömürleri...
    Emekleri,alınterleri,ekmekleri olan herkese...
    Kötüde iyiyi,zorda kolayı...
    Çirkinde,güzeli..
    Öğrenmemi sağlayan cümle canlara ve her devinime..
    Şükran sunumudur aslında, busemde..
    Benden,düne ve o eski fotoğrafa salınan,bu buruk buseyle ...
    Bugünkü ömrümden,dünüme..
    Çocukluk,gençlik yıllarıma yollanan.
    Gecikmiş bir şükran borcunu ödediğim,bugünde..
    Yüreğim dillenir,yüreğim..
    Hüzünlere kapılsada..
    Sevgi dermişliğin,sevinciyle..
    Teşekkür ederim,yürekden teşekkür..
    Ölümün beyaz atlısına çoktan binip..
    O bilinmezlere ,o dönülmez ülkeye..
    Sonsuz ve dönüşsüz bir sefere çıkan ebeveyinlerime...
    ''-Bende,tıpkı sizler gibi ,torun sevinçleri..
    Evlat mürüvvetleri yaşadım..
    Şimdilerde..
    Dostluğun akpacık çiçekliğinde..
    Sevip,sevilmişliğimle..
    Boy verdiğim,gönül bağlarında açmakdayım..
    Yürek otağlarında sevgide,sevinçle konaklamakdayım..
    Ve,bilesinizki..
    Ömrümde ömürlerinizi yaşatmaktayım..
    Atalığınızdan gurur duyduğum siz canlarıma..
    Analığımda,atalığımla..
    Bana yaşam kaynağı,siz canlar hası canlarıma..
    Sevgili atalarıma..
    Minnettarlık duyguları çoğaltmışlığımla..
    Yürekden,şükranlar sunmakdayım''
    Şimdi ve hala...
    Zaman denen haramiye....
    Esaretliğimin sürmüşlüğünde..
    Bakarken,bugulu gözlerle,
    Sararmaya yüz tutmuş fotoğrafıma
    Kar yangınlarından nasibini alan..
    Akpacık saçlarımla..
    Hem dinler,hem söylerim o güzelim şarkıyı hala..!
    ''-Uzun yıllar ötesinden..
    Hatırını sorayımmı..
    Sana gönül bahçesinden...
    Bir demet gül,vereyim mi ?''
    Zaman denen haramiye inatla..!
    Zaman denen haramiye inatla..!

    Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ...
    Hildesheim/Almanya
    08/12/2012
    Saat;00_12
    NOT:DEĞERLİ KARDEŞİM HASAN KIRMIZI LÜTFEDİP RESMİMİ YAPARAK BANA ARMAĞAN EDİP BENİ SONSUZ MUTLANDIRDI.
    HUZURLARINIZDA, HASAN KARDEŞİME SONSUZ ŞÜKRANLARIMI SUNUYOR,ELİNE EMEĞİNE ,O GÜZEL YÜREĞİNE SAĞLIK DİYORUM..
    İYİ Kİ VARSIN HASAN CANIMIZ...


AYNADAKİ,DÜNYADA...!
Tıpkı,vicdanlardaki gibi...
Gerçeğin çıplaklığında..
Düşüverir kimi zaman,  görüntüler.
Kah,ışıltılı albeniyle...
Kah,ruh karartan loşlukla...
Hüzün siner,bazı bazı...
Bazen,gülümseyişler bezenir..
Aynanın derinliğine..
Fani ömürler misali, yok olup gitse de..
Zamanın içinde..
Onca görüntü aynanın bedeninden..
Üryanlığında gösterir,ayna tüm olanları..
Kaçılmaz o gerçeklerden...
Tıpkı vicdanlar gibi...
Ses verir aynalarda, derinden derine..
Ruhlarının sesiyle...
Aynalığın diliyle..!
Aynalarda yansıtır,sızlatsada yürekleri..
Yüzleşmeye durunca, insan kendi gerçeğiyle..
Görür onları,bir bir..
İstesede kaçamaz,ne onlardan ne kendinden....
Hayatın,anların ,ömürlerin..
Yansıma yansıma, aynaya düşmüşlüğün den...
Öylesi anlarda..
Asılıysa,eğer ki...
Veballe,günah kolyesi..
Ya da,utancın prangası boynunda..
Sırıtırlar bir bir..
Sen,yok saysanda..
Alnındaki kirler....
Ömründeki karanlık günlerle ,izler..
Ve,yüzündeki çizgiler bir bir aynada.
Döner yansıma yansıma sana...
Çeksede acı,kıvransa da azaplarda yüreğin..
Yüzleşirsin onlarla..
Ruhunun ve gerçeklerin soyun musluğun da..
Böylesi hallerin,savrulmuşluğunda..
Gönlünün sancıları vurunca yüze, keder, keder..
Sen,ne yaparsan yap..
Aynada,sana elemle güler..
Bakarak,gözlerinin içine..
Sessizliğin,o meşum, o gizemli diliyle..
Kimi zaman....
Ağırsa yükün,karayla doluysa vicdan torban..!
Üşür,ürperir insan ruhu birden bire..
Zarfla,mazruf geçer iç içe...
Gerçekle,hayal gibi....
Bakarsın sen,sana...
Kendinden ve aynadaki halinden kaçamamış lığınla..!
Ömrün,yıllar,anılar..
Hüzünlerle,mutluluklar...
Tıpkı sarmaşıklar misali,dolanır birbirine..
Bir varmış,bir yok muşlarda...
Akıp giden,zamanda ....
An gelir dünün,an gelir nesnelerin..
An gelir,zamanda yaşananların...
Anılara dönüşmüşlüğüne..
Acılar, hüzünler..
Kah...
Mutluluk, mutluluk gülüşler..
Kah....
Toz pembe günlerle bezenmiş ömürler..
Kah....
Ömürlere sinen kahırlarla, çileler..
Ayıplar,günahlar,veballer..
Anımsanmak istenmeyen anlarla,olaylar.
Karanlık gerçeklerBir resmi geçitte...
Ard arda üşüşürler,aynaya..
Aldırmadan sana,kralın çıplaklığında..!
Öylesi anlarda, kaçamazsın onlardan..
Yumsanda gözlerini..
Gerçeğin sesi,dillenir yüreğinde..
Uğuldar kulakların....
Tıkamaya kalksanda onları..
Duyarsın onları...
Tüketsende ömrünü..
Gayretkeşce,nafile çabalarda..
Yok saymaya yeltensende..
Sana,haykıran gerçekleri...
Dillendikce,aynalar...
Koparken ruhunda..
En amansız fırtınalar..
Sarar seni,tepeden tırnağa...
Duygusal savrulmalar...
Böylesi anlarda,tanık olur onlar...!
Zamanlar,geçmiş zaman olunca...
Unutulup kalırlar..
Sırlı camın,onları yutan koynunda....
Hiç yaşanmamışcasına, bir cam duruluğunda..
Ne yapsan,ne etsende..
Önlenemez hallerde..
Gerçeklerle,sırların...
Aynaya düşen,anıların..
Bakarlar sana,pervasızca...
Ayan beyan halleriyle..
Yıllar,yıllar ötesinden...
O aşina bakışlarla....
Aynadaki dünyada...!
Aynadaki dünyada..!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Hildesheim/Almanya
09/12/2012
Saat;12_18

AYIBI VE UTANCI SİZİNDİR ...., Aldırmadan yoksulluğumuza ve yoksunluklarıma ... Bir bez bebekle, çelik-çomakla, beş taşla .. Olmadı, çok sev...