18 Ekim 2015 Pazar

Kardelen ömürler.Gönülden gönüle bir gizli yol vardır.: UMUT VAR OLDUKÇA ….!Kararmaz günler, uzun sürmez d...

Kardelen ömürler.Gönülden gönüle bir gizli yol vardır.: UMUT VAR OLDUKÇA ….!Kararmaz günler, uzun sürmez d...: UMUT VAR OLDUKÇA ….! Kararmaz günler, uzun sürmez darlık, çile … Umut var oldukça, hayat sorgulandıkça .. İnsanca ve insana yakışan o...
UMUT VAR OLDUKÇA ….!
Kararmaz günler, uzun sürmez darlık, çile …

Umut var oldukça, hayat sorgulandıkça ..


İnsanca ve insana yakışan onurla yakıldıkça, sevginin ateşi ..


Sevgisizliğin çölleştirdiği yürekler çoğaldıkça …


Nasılda çoğalır bezginlikler, karamsarlıklar ve korku dağları ..


Panzehiridir sevgisizliğin, umut, sevgi ve aşk ile düşsellik güzelliği çoğaltmak ..!


Güneşi doğmadıkça, umudun ve sevginin …


Evrenin en ücra köşelerine, insan coğrafyalarına ve ruhlarına …


Günler utanca, kine-gareze keser, nefret ve ihanet kol gezer, ulu orta !


Panzehiri sevgidir, nefretin, karanlığın ve korkunun …


Ondandır ki, çocuk masumiyeti ve ana sütü aklığıyla, hilesiz-hurdasızlığıyla ..


Sevmek ve hayatı sevgide sorgulamak, insanın kurtuluşuna giden yegane yoldur..


Zor olmaya, zordur, sarptır, engebeli ve hatta düşe kalka yürünecek kadar da uzun mu uzundur ..


Ama onurlu ve aydınlık yarınları ..


Barışı, kardeşliği, insanca dayanışmada insanlığın taçlanışını sağlayan, ışıklı ve erinçli tek yoldur ..


Sevgiye doğar insan, açar sevgiye gonca güllüğünde..


Taa’ki, hileyi-hurdayı öğrenip, aymazlığa, vurdum duymazlığa ..


Dahası ..


Dahası da, üç maymunu oynama ahlaksızlığına ve basiretsizliğine düşünce, tanışır, nefretle ve 


ihanetle …

İnsanoğlu denen o, muammalar ülkesi varlık ..


Kanı, kanla değil …


Sevgiyle yıkamak, su duruluğunda ağartmak gerek evreni, ömürleri ve hayatları ..


İnsan olmanın inancı, bilinci ve onuruyla sevgide kavranırsa hayat ..


Ve,


Umudun urganı na sarılıp, düşlerin güzelliğini ..


Düş kurmaların ve kurtuluşun hayatı sorgulamaktan geçtiğini keşfettikçe ….


Öğrenir, anlar, bilir ve idrakle kavrar hayatın özünü, yine insan olan insan ..!


Sevginin rehberliği, umudun ışığı , düşsellik ve keşfin erdemliliği örmüşse hayatları ..


Yarınlarda yürekler aydınlığa çarpar, daha bir inançla ve onurla ..


İnsanlığın ve çağların, emekçi mazlum halkın ve sınıfların mücadele tarihi yazılır,


İşte o zaman, insanlığın adı, şerefle, şanla anılır ..!


İşte, o zaman..


At koşturur zamanın ve çağların bağrında insanoğlu ve insanlık ,


Şanla, şerefle ve yarınlara bırakılan en anlamlı ve onurlu miraslığıyla .


Demem odur ki,


Sevgiyle sarmal olmuşsa ömür, umuda belenmişse, hayat ..


Güneşin keşfine giden yolda yılmayan yürekler çoğalır ..


İnançtır ve bilimdir, bilgidir, hayatı sorgulamaktır hayatın ve her işin başı ..


Torban da ki tükenmeyen yegane azık sa, umut ..


Gecene nur ağar, yarınına, onurun şanı düşer .


Sevgi, umut ve yaşama sevinciyle taçlanırsa ömürler ve günler…


Karanlığın, zulmü biter..


Zalimlerin, tahtı devrilir, tacı düşer ..


Umut , onur ve insanca inanç var oldukça, insanlığın şahikası aydınlatır evreni ..!


Umut , onur ve insanca inanç var oldukça, insanlığın şahikası aydınlatır evreni ..!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Ereğli / KONYA


18 / 10 / 2015


Saat; 21_39

17 Ekim 2015 Cumartesi


TÜKETİRİM GÜNLERİ ....,

Sarınca beni melankoli , ruhumun gel-gitlerinde..
Savrulurum duygu, duygu ..
Girerek halden, hale ...
Sevdalara kesmişlikten ..
Hüzünlerin bekçiliğine dek..
Renk,renk hayat yelpazemin albenisinde ...
Kapılırım, kah efkara, kah coşkuya..
An gelir, koyulurum ihtirasla ateşli mi ateşli bir dansa ...
An gelir kabuğuna gizlenmiş inci -mercan kesilirim suskunluklar okyanusumda ..
Kadınlığın yediveren güzelliğiyle,çiçek açarım dal, dal baharla ..
Gazel olur savrulurum hazanımda, hüzünlü duygu kasırgalarında ..
İnsanlığımda,halden hale koyulmuşluğumla ..
Tüketirim günleri ve hayat vurgunu,yıl yorgunu ömrü sonunda ..!
Tüketirim günleri ve hayat vurgunu,yıl yorgunu ömrü sonunda ..!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Ereğli / KONYA
17/ 10 / 2015
Saat;02_47

16 Ekim 2015 Cuma

GECE KARASI BİLE KAPATAMAYACAK ….,

Geceye kan ve gam düştü …
Uzaklardan bir uluma, feryat-figan ..
Ciğerler dağlandı, ocaklara ve yüreklere ateşler düştü ..
Hayın tuzaklarda, kahpeliklerde geldi ölüm …
Sevdaya kesen yüreklerin sonu, gece pususunda ölüm mü olmalıydı ?
Hani, aşk evrenin ve yaratılışın kaynağı ?
Sevgi, insanın mayası ve var oluş nedeniydi ?
Aşka ve sevgiye, nefretin kiri, ölümün ağusu ..
Geceye, kara ve kanlı utanç düştü ..
İnsanoğlu ölümü kutsadıkça, ölü seviciliğine yelken açıp ..
Gonca gülleri açmadan soldurup, katlettikçe ..
Nefret boy attıkça, ölüm ve kin batağında ..
Aşk, nasıl sarmaşık olup ta sarar hayatı ve hayatları ?
Miras olup devredildikçe insan ömründen, ömrüne kin, nefret, intikam?
Hele ki de, töre denen illet ve musibet ….
Sevdaları, ömürleri, bedenleri, hayatları ve zamanları daha çok sarar ..
Daha, nice ocaklar söner, nice canlara kıyılır, kanlara girilir ..
Nifak, garez ve dedikodu denen o lanet şeytan üçgeni hayatlar ve ömürler yutar ..!
Ölümün, ahtapot olup insanı ve insanlığı sarıp ..
İnsanın, kendi soyuna yaşamı çok, ölümü reva görmüşlüğünde ..!
Kanlı aşk öykülerinin o hazin ve iç yakan, ruh acıtan yarası ..
Her ölümle, kezzaplanmış yaralar misali açılır, kanar ve derinleşir..
Yeniden ve bir daha, bir daha ..
Sebeplere ve yalan-yanlış mazeretlere sığınmışlığında …
İflah olmazlığında, insanın ..!
Çok görmüşlüğünde, bir yudum mutluluğu aşka ve bir başka insana ..
Ve, aşka, yaşama hakkına hiç mi hiç saygı duymamışlığında ..!
Dahası, öldürmelerin çare olmamışlığını ….
Yer yüzünde var olalı beri idrak edememişliğinde, insanoğlunun …!
Hayatlar devrilir, hayatlar..
Kara toprağın bağrına..
Zamansızlıklarda, amansızlıklarda ve zamanın hayatları yutmuşluğunda ..!
Gecede yüz karası, düşen kanın utancı, solan ömrün ağırlığı ..
Uzakta bir ev, evde ölüm yası ve feryat-figan ..
Evde, dağlanmış yürekler, ortada kıyılan hayattan arda kalmış kana belenmiş bir ölü beden …
Açmadan solan bir sevda gülü ömür ..
Geceyi içen, soğumaya yüz tutmuş cesetliğinde bir et külçesi aşk ve anı dolu ..
Açık giden gözler, muradına erememişliğin ateşinde kavrularak..
Ölüm ağusunu içen, yürek ..
Böyle mi yazılmalıydı insanın, insanlığın, aşkın ve sevdanın öyküsü ?
Hain pusularda gelen ölümle kana'mı bulanmalıydı insan ömrünün destanı ?
Toprak, aç kurt gibi yutacak yine, bir bedeni daha ..
Ve, geriye nefrete ve eleme belenmiş hazin bir yasak aşk öyküsünden
Kırık dökük ve kan düşmüş, ölümün meşum soğukluğunda donakalmış ..
Bir hazin aşk kalacak ..
Günlerin akıp gidişinde..
İnsan belleğinin unutmaya meyilliliğinde ..
Gün gelecek, an olacak …
Kimseler anımsamayacak belki, bir an bile bu buruk aşk öyküsünü ..!
Aşka düşmanların kustuğu ölümle, ömürlerin katledilişini ..
Ve zaman, yaraları saramasada..
O son nefeste dona kalan hayatlar, içerken ölüm mey'ini ..
Dönecek dünya, serkeşliğin sarkacında salım, salım sallanarak yine ve hala !
Kıyılan hayatların, sönen umutların, yıkılan yuvaların ..
Dağlanan yüreklerin ve katlolan ömürlerin farkında olmamışlığında
Gece, ağıt, yanan yürek, körlenen umutlar, solan hayatlar düşecek geceden hayata ve güne ..
İnsanın, insana hunharca kıymışlığında …
Dinmeyen acıların çoğalmışlığında …
Gece karası bile kapatamayacak, bu utancın yüz karasını …!
Gece karası bile kapatamayacak, bu utancın yüz karasını …!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Ereğli / KONYA
16 / 10 / 2015
Saat; 23_02
http://ulusalses.net/haberv.asp?HaberNo=43878

AYIBI VE UTANCI SİZİNDİR ...., Aldırmadan yoksulluğumuza ve yoksunluklarıma ... Bir bez bebekle, çelik-çomakla, beş taşla .. Olmadı, çok sev...