29 Eylül 2018 Cumartesi


GEÇEREK, KENDİMİZDEN …..!

Şu sıralar, ay camda, ben yatakta, sen cam ardında ...
Bekleşiyoruz üçümüz, üç ayrı yerde, ayrılığın çengelinde …
Yalnızlığın ve hüznün çarmıhında ...!
Ne zaman buluşabileceğiz, bilmem ki, aşk denen, teknede ?
Yakamozların serkeş ettiği, yıldızlı gecelerin koynunda ..
Geçerek, kendimizden ...
Böylesi kışkırtıcı sarı-sıcak gecenin içinde ...
Aşk saracak, önce ruhlarımızı üryan etmecesine ...
Ardı sıra, tenimizi-bedenimizi soyup-soyunup, atacağız, çulumuzu, çuvalımızı ...
Hazzın, iliklerine dek işleyip ....
Coşturup, kabarttığı dalgaların, isteri muştucusu olup çıktığı ...
Aşkın, davetkar ummanına, dalacağız ...
Kan-ter denizinin ışıltılarında, kulaçlayarak..
Yelken açacağız, yelken aşka isteriyle..
Ereceğiz, hazzın sahillerine ….
Aşkın, uçsuz, bucaksız ummanındaki yolculuğun sonunda ..
Böylesi davetkar bir gecenin içinde..
Ah bir araya gelip de, dizilebilsek sille boncukları gibi, aşk ipine ….
Çatlamadan, ruhlarımızdaki sabır küpleri …
Şu sıralar...,
Ay, camda ...
Ben, yatakta ...
Sen, cam ardında ...
Bekleşiyoruz üçümüz, üç ayrı yerde, ayrılığın çengelinde …
Yalnızlığın ve hüznün çarmıhında ...!
Ne zaman buluşabileceğiz bilmem ki, aşk denen, teknede ?
Yakamozların serkeş ettiği yıldızlı gecelerin koynunda ..
Geçerek, kendimizden ...!
Geçerek, kendimizden ...! 

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

Immenstaad / Bodensee -Almanya 

28 / 09 / 2018

Saat ; 22_10
DAĞ LALELERİ .........., Gönlüm divaneliğinde vurdu kendini dağlara .. Dökülüp, saçıldı dağ lalesi güzelliğinde, ulu bağırlara yayıldı .. Iraklığımda beni yad edip ,buselerinle ödüllendirip, mutlandırmak istersen .. Gördüğün tüm dağ lalelerini, aşk ve tutkuyla öp .. Hissederim,ayrı iklimlerde,uzak coğrafyalarda, ırakta da olsam .. Dağılır, hazzın o tarifsiz huşusu bedenime,ruhuma.. Zerre, zerre bezenmecesine .. Ne zaman hüzünlenirsen.. Düşün, dağlar ardındaki o, boyun büken dağ lalesini Bil ki, akıttığın göz yaşı, bana rahmet ve can suyudur. Sen bana, ben sana ağmalara durduğumuzda.. Canlanır, cümle dağ laleleri ...., Aşkla, tutkuyla, isteriyle, hazla kendinden geçer … Ahenk,ahenk, dans,dans, salım,salım salınışlarla, çiçeğe durur, rengarenk dağ laleleri....! Çiçeğe durur, rengarenk dağ laleleri ..! Erdem YASSIBAŞ / İKRARİ Ereğli / Konya - Türkiye 29 / 09 / 2018 Saat ; 01_01

21 Temmuz 2018 Cumartesi

‘’ – SEN, HİÇ ATEŞ BÖCEĞİ GÖRDÜN MÜ ? ‘’
Aklımın çalkantılarında, ruhumun gel-gitlerinde …
Daha da önemlisi ve tehlikelisi, duygularımın ihanetinde ..
Gönül denen bu muammalar deryasının, çalkantılarından payıma düşenin, sen olmuşluğunda ..
Ben sana vurulup,kesildim ..
Sen aşkın lila alevlerinde, bir başkasına gönül vererek yanmalara durdun ..
Bu bir illet gibi ömrümün bahar çağından beri, adeta yakamdan düşmeyen bir virüs oldu,yapıştı ….
Hayatımı zehir, dünyamı dar etmecesine …
Bu öyle bir illet,lanet ve musibet oldu ki ...
Ne kurtuldum, ne ondum,döndüm durdum bu kısır döngünün, çarkıfeleğinin, orta yerinde ..
‘’ – Benim sevdiklerim beni sevip, beğenip, almadı ….
……Beni sevenlere de, benim gönlüm düşmedi ‘’
Oldum-olası bu kıskaçta, iki arada, bir derede kalarak, tükettim şu fani ömrü ..
En sonunda tüm renklerden oluşan, hayat denen bu küpün içinde, pamuk şekerler gibi, girdim renkten, renge ..
Gün oldu kapışılsam da ..
Çoğu kere, itibarsızlıklarda,yüzüme bakılmamışlığında adeta, tohuma kaçmışcasına, bayata kalıp ….
Biçareliklerde, gün tüketerek, vurdum ömrümü, dağa taşa, çaldım aklımı, yerden yere..
Sonunda olup çıktım, çok renkli, deli-deli küpeli denen türden, bir divane …
O gün-bu gündür …
Ne İsa’ya, ne Musa’ya nede, insan geçinen,alem içinde alemde, yiten …
Kiminin libası yok, kimi libasın içinde, giyinen insanı yok, denenler dışında..
Kalan hiç bir canlıya, yaranamamalarda …
Kah bitimi-sirkemi döküp, saydım …
Kah, ipe un serdim ..
Kah, yoğurt mayaladım, göle ..
Gelin-görün ki, an itibariyle...
Sadece sıfırı değil,zırnık kadar aklımı da, kaybetmişliğimle ..
Olup,çıktım,tepeden tırnağa, ateş böceğiyle, ateşe uçan, pervane ..,
Kaybolmuşluğumla ben,benden …
Ateş böcekliğinden ibaretliğimde …
Ondan olmalı, şimdilerde sorar dururum, önüme çıkan herkese..
‘’ – SEN, HİÇ ATEŞ BÖCEĞİ GÖRDÜN MÜ ? ‘’ Diye …
Sahi, fırsat bu fırsat, yeri gelmişken sorayım, sana da …
‘’ – SEN, HİÇ ATEŞ BÖCEĞİ GÖRDÜN MÜ ?
‘’ – SEN, HİÇ ATEŞ BÖCEĞİ GÖRDÜN MÜ ? ‘’
Saat; 20_52   
 Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Ereğli / Konya
21 / 07 / 2018

19 Temmuz 2018 Perşembe



YIKILASI, TANDIR’DA …..!

Kaynanamın közüne, pancar gömdüm tandıra …
Kül, körleyince közü, pişmedi kaldı yarına ….
Vakit oldu, dar akşam ….
Görümcem, ünledi damdan …
Seyyirtim ona koştum, çıktı aklımdan pancar …
Yoğurdum hamuru, tuttum pazıyı, açtım yufkayı …
Ettim-döşedim yufkayı üstüne aşı pişirdim …
Kaynanaya yedirdim , gocalara gayfaları içir'dim …
Alamadım hızımı, esirgemedim emeğimi …
Tırsmamışlığımla işten, her işin elimden gelmişliğin de …
Ben, beni bildim, bileli, aramamışlığımla emeğimi …
Üstüne,üstlük, hamarat'lığımda kalkınca şaha ….
Aşını-küş'ünü bir ettim, kahrımı da beleyerek ..
Çıkın ettim, soktum,sokuşturdum derdimi-tasamı , sevinç ile neşemi, yüklük ile bacaya …
Verdim gönlümü, bir dal cigaraya, yaktım telledim …
Buram,buram kokularla içtim onu bir solukta …
Gitmesin diye yabana,külünü, attım ağzıma,
Yuttuğumu, yuttum,kalan dumanını üfleyip-savurdum havaya …
Alaca karanlığın kerahat'lığında, akıp giden zamanda …
Yaptım görevimi tastamam,baştan-aşağıya …
Koyunları sağdım, yatağı-yorganı serdim ..
Vakit dar, gece uzundu, anılar yadıma , yorgunluk bedenime çöktü.
Fikrimin ince gülü yar, gecede aklıma düştü …
Başımda, kavağın …..
Gönlümde, sevdanın yelleri esti …
Çocuk,çoluk,ihtiyarlarla örümce sesini-soluğunu kesince …
Gömüldüm bir başıma yatağın-yorganın içine …
Ölümden de beter ayrılığın, özlemin közü düşünce, özüme …
Hallerimle yar üşüşünce, aklım ile gözüme ..
Kuş misali uçtu gitti aklımdan, izanımdan…
Küle gömülü pancar, kala kaldı, tandırda …
Kala kaldı, tandırda ..
Olanlar oldu sonunda …
Pancar yanıp-kül oldu, yıkılası tandırda …..!
Yıkılası tandırda …

Erdem YASSIBAŞ / İKRARİ

Ereğli / Konya –Türkiye

19 / 07 / 2017

Saat ; 21_05

  YARIMSIN …. Hayatın sana oldum olası cömert davranıp … Yediğin önünde, yemediğin ardında, bal-kaymak bir hayatı sunmuşluğunda … Oldum olas...