1 Şubat 2020 Cumartesi

DÖVÜŞE, DÖVÜŞE İNANÇLA

Mil çeksenizde gözlerimize ..
Dağlasanızda bedenlerimizi ..
Kesilse dillerimiz, lal olsakta yine de ve inadına geri durmayacağız.....
İnançla ve güvenle gerçekleri söylemeye devam etmekten ..!
Hürriyete , çağdaşlığa, adalete ve demokrasiye yürekten tam inançla ..!
Karanlığın üstüne, üstüne yürümekten ..
Bağnazlığa, yobazlığa ve dini gericiliğe ve hatta ...
Reiscilik denen, yağma, talan, sömürü ve zulüm düzenine karşı direnmekten ....
Canımızı feda , göğsümüzü siper ederek savaşmaktan ...
Asla ama asla, vaz geçmeyeceğiz ..!
Çağlar ve tarih göstermiştir ki, en kanlı, en zalim ve karanlık ,katil düzenler ..
Pes etmiştir, eninde-sonunda ....
Örgütlü ve disiplinli halk mücadelesi ve savaşı önünde ...!
Su yumuşaklığına inat , nasıl deliyorsa kayayı, dağı, taşı içine işlemecesine ..
İşte öylesine, işleyerek ....
Karanlığın,zulmün ve Faşist Dini gericiliğin içine ..
Delik -deşik edeceğiz, zalimin yurdunu-yuvasını, kaçak sarayını ..
Yıkacağız, zulmün kanlı iktidarını ..!
Cumhuriyet ve demokrasi savaşı ...
Geçici ve dönemsel yenilgilere durmaz, yerle yeksan olup, pes etmez asla ..
Uzun Reis diktatoryasının foyasını, sereceğiz, gözler önüne ..!
Kaçak Sarayın içinde akan kanı ve kokuşan kuburu teşhir edeceğiz....
Üryanlıkla, gözler ve tarih önüne ..
Kaçak güreşmelere, arkadan dolanıp iki puan alma şerefsizliklerine ..
Kapalı kapılar ardında, dolaplar çevirip ..
Tehdit ve şantajla, insanları esir almalara ne pabuç bırakacak, nede kanacağız ..
Üstelik, asla sessiz ve seyirci de kalmayacağız.!
Gerçeğin ve savaşın al bayrağının ...
Ülkenin burçlarına çekileceğine olan, sarsılmaz inançla ..
Vuracağız, zalimin zulmünü durdurmacasına ..!
Bağrına, bağrına karanlığın, canilğin ve hoyrat yobazlığın ..
Bilin ki, ey gafiller ..
Biz bu ülkeyi, sokakta ve kolay bulmadık ki ....
Sizin gibi sefil katillere, hiç bir zaman teslim etmeyeceğiz
Siz haramilere asla ama asla peşkeş çekmeyeceğiz ..
Ya öleceğiz, inançla ..
Ya göreceğiz ....
O, aydınlık sabahları, dövüşe, dövüşe inançla ...!
Dövüşe, dövüşe inançla ...!
Ve, hep haykıracağız, inançla...
''-YA İSTİKLAL ,YA ÖLÜM ...!''
''-YA İSTİKLAL ,YA ÖLÜM ...!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Friedrichshafen / Almanya

03 / 05 / 2017

Saat ; 19_28
GEL'DE ................,
GEL'DE ................,

An gelir, sığmaz için, içine ..
Bir, laf diye söylenen, zırva paspayeliğe ..
Bir de bunu sarf eden, iblis şarlatana bakarsın ...
La' havle okuyup, geçeyim dersin ..
Dersin, demeye de, gel gör ki ağzı olanın, yellediği koşullarda ..
Sap yiyip,saman sıçan hödük ve dümbüklerin kendi karaktersizliklerine bakıp,aldırmadan ..
Çağlara ışık, bir büyük insana ..
Dağınık ve kimliksiz hale gelen,işgaldeki insan kalabalıklarından ...
Ülke ve ulus yaratan, Büyük Önder ATATÜRK'e , sataşmaya yeltenince...
Çıkar, insanın aklı ve duygusu şirazeden ..
İşte o zaman, güzel halk evladı Baba Can YÜCEL üstadım.. Gevrek, gevrek sövüp,sapanlayarak, çıkar gelir,anılar ve yıllar içinde ..
Kendini darı ambarında gören, dört-beş sefil aç tavuk ..
,Dil uzatmaya yeltenmişler yine, dün ..!
A be zındık oğlu zındık, aranmı kaşındı, ananmı selam istedi de ..
Durduk yerde kaşınırsın, uyuz it kesilmişliğinle, küfür yemeğe.. !
Bilesiniz ki, dürzüler ve deyyuslar güruhu ..
Olmasaydı O, YURTSEVER YİĞİT ÖNDER ..
Görürdünüz, ananızın hörekesini ..
Babası belirsiz Veled-i zinalıkta olup çıkardın, onun-bunun çocuğu ..!
Piç oğlu, piç, oludun sende..
Gel'de, okkalı küfürle kalaylama arasını, sülalesini böylesi zındık Ebu Cehil ve Cahillerin ..
Sığmayınca minare kılıfa, dokununca ucu münasip yerine ..
Neden küfredersin ki , bilmem yüce önder ATATÜRK'e ..
Değil, onun adını sinkafla anmak ...
Ona, hakarete ve küfre yeltenmek ..
Haddine değildir, kubur dan beter ağzında, onun adını dillendirmek ..!
Durduk yerde ayranımızı köpürtüp ..
Okkalısından ve müstehaklığında yedi ceddine küfür yemek ..
Ürmeyi bilmedik it, sürüye getirir kurt,misali ...
Engerekler sürüsü, koro halde sallıyor, ATATÜRK 'e ..
La havle çekip,atıyorsak içerimize ..
Bilesiniz ki, ey zındık uşaklar sürüsü ..
Korkumuzdan değildir, efendiliğimizdendir, sükutumuz ..
Açtırmayın kutuyu, söyletmeyin deliyi, misali ..
Sahip çıkın kubur çukuru ağzınıza, engerek dilinize ..
Saydırmayın, yedi ceddinize ....!
Saydırmayın, yedi ceddinize ....!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Friedrichshafen / Almanya

09 / 04 / 2017

Saat ; 11_22

Kendini tanımaya çalışmak ve keşfe koyulmak ....

Bildiğini sandığın yada aşina olduğun bir adres ve mahalde, bilmediğin nesneyi aramak gibidir ..

Çok iyi bilirim ve tanırım diyenler, daha baştan ıskalamaya,hataya yakındır ve aradığını bulamama riskiyle, yüz yüzedir ....

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
DİNDİREMEZ ....,

Güneşin balçıkla sıvanamayacağı kadar, aşikar bir gerçek ..
Acılar ve ayrılıklar hengamesinde ...
Şeytanın, azaplarda gelip- bulmuşluğunda ...
Ömrümün ve ruhumun elem tillelerine, takılmışlığında
Benim de, durumum ve halim ...
Bu gerçeğin yalınlığında,sesleniyorum ..
Bil ve anla, emin ol ki ...
Dindiremez hiç bir olgu, devinim yürek acımı, gönül sızımı ..
Terk edilmişliğin yangınlarında, kavrulur, ruhum .
Kimileri dese de, '' - Çivi, çiviyi söker ! '' Diye ..
Hiçte öyle değil, işin gerçeğinde, kazın ayağı ...
Kabaran elem dalgaları, çoğalan öfke patlamaları, arasında ...
Halimi, kimselerin bilip-anlamamışlığında ....
Dönenir dururum, cüzzamlılardan da beter, sızı ve azaplarda ..
İliklere esen, bıçaktan da keskin ve soğuk kasırga olup sarmalara kimi zaman ...
İntikam, kin, nefret duygularının ..
Bu halimde, sağ duyumu yenerek ...
Sükunet surlarımı yıkarak, kaplamasın ayrık otları misali, ömrümü, ruhumu diye ...
Tüm olumsuzluklardan, ırak olmaya çalışarak ...
Cebelleşmelerdeyim, kendimle ...
Anlamak, anlatabilmek ve anlaşılabilmek yada anlayış bekleyebilmek için ..
Biliyorum ki ...
Sabra, sükuna ve hoş görüye belemeliyim, ben, beni ..
Gel, gör ki ...
Bununda öyle göründüğü ve varsayıldığı kadar, kolay ve sıradan olmadığını ..
Yaşayarak öğrenmişliğimde, en iyi bilenim ...
Ondandır, demem ..
Yaralarım, öfkem ve kızgınlığım, depreşmesin diye ..
Münzevilerden de beter dinginlik ve durgunluklarda ....
İnzivaya çekmişliğimde, kendimi ..
Beni, bana bırak, ne olur ...!
Ne, yangına körükle git, nede boş vermiş olduğumu düşün ..
Öğretilmişliğinde bilirim ve derim ki ben, bana, sağ duyumun sesiyle ...
'' - Kanı, kanla değil, kanı, suyla yıkarlar ! ''
Ondandır, senden dileğim ..
Su akar, yatağını bulur sözünün ışığında ..
Kabaran, kaotik duygularımın ..
Karamsarlığın ve cinnet bulutlarının ....
Arsızlıkla,sırnaşıkça kaplayıp, yutmasına izin vermeme savaşına koyulmuşluğumda ..
Dileğim ve seslenişim, odur ki, sana ..
Gel, kuşan sende, sağ duyunun zırhını ..
Bırak beni, bana ..
Beni, bana bırak, lütfen ...!
Bil ki;
Dindiremez, hiç bir olgu, devinim yürek acımı, gönül sızımı ..
Terk edilmişliğin yangınlarında, kavrulur ruhum ....
Kavrulur, ruhum ....!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Immenstaad / Almanya

21 / 10 / 2017

Saat ; 10_45
NUR'A KESMİŞ .....,
PERVANELERİ GÖRDÜM ....!
Ben de, topraktan derildim, ham demirdim ..
Verdiler havaya ,ateşe, suya ....
Halden, hale, şekilden, şekle girdim ..
Ustamın elindeki, hünere ...
Ruhunda ki, zarafete ...
Vicdanındaki, merhamete
Gönlündeki, göze ve hale ...
Yüreğindeki nura ve zihnindeki niyete ya'da, arz-talebe göre ..
Kah, kılıç oldum, kah bıçak, kah rahle,kapı,pencere ..
Gıcırdayan,ağlayıp,sızılayan ,yağlanıp susan menteşe,
Kah çiçeklik veya lamba ....
Kah,idam sehpası,kah minberle,minarede burçla,hilal
Kah alem,kah kalem oldum, kah cezve, kah'da, incecik sac ..
Kıvrıldım, büküldüm,yazıldım,açılıp,saçıldım ..
Ellenince, ötem berim ..
Kah güldüm,kah güldürdüm, olmadı kan döktüm ..
Birleştirdim iki yakayı, köprülere ayak , trenlere ray ...
Ha yıkıldım,ha yıkılacam diyen özü geçmiş,çürümeye yüz tutmuş ... Hisarlara,konaklara,cumbalara, havlulara,balkonlara direkle, dayak oldum ...
Yüz sürülen kapılara eşik, ata,eşeğe nal oldum, nal ...
Olmadı, göğe çıktım ..
Seyreyledim alemi ...
Uçak oldum, öptüm bulutları ..
Gemi oldum, yardım suları ..
İndim yere gömüldüm,basıp geçtiler üstüme,üstüme ..
Alemin beni seyredip, gezmişliğinde, çakıldım toprağa, korkuluk diye ,
Kimi yerde gökdelen, kimi yerde mapushane sürgüsü ..
Olmadı, çakar almaz tüfeklere süngüyle,tetik oldum ..
Kah,kama yapıldım,kah bıçak, taşındım zulalarda...
Sokuldum, kahpelikte bedenlere ..
Ölümü sununca ben, vesile olmuşluğumla, nice bedenler düştü, yere ...
Soğuktan,sıcağa, çiçekten ayaza döndüm demir-çelikliğimde ..
Bağladım kah, gönülleri bir birine ..
Düşman ettim, an geldi ömrü, ömre ...
An oldu, kurşun ettiler, adres sormamışlığımda ....
Emri böyle buyrupta, ömürlerin kat-l-ine ferman verilince ...
Türlü, türlü ölüm acısı verdim, nice bedene,ömre ..
Topraktan derildim, insanca ..
Potalarda eridim, ateşle ısıtılınca ..
Döküldüm, gürz oldum, top oldum, tüfek oldum ..
Hiroşima ya, Nagazaki ye düşen, bomba oldum ..
Öldürdüm, şeker bile yiyemeyen, nice körpe bebeyi ..
Yetmedi yaşlı dedeyi,nineyi ..
Patlayınca dağılıp,saplanarak nesilleri yok ettim ....
Konuldum kah saraya,kah mezberelik rutubetli zifiri karanlık depoya ..
Dövüldüm, yuvarlanıp teker oldum ...
Irakları yakın ettim, ömürlerle , gönülleri gama,hasrete boğdum ..
Sayemde buluşlar, medeniyetler var oldu...
Sürüldüm savaşlardan, savaşlara ..
Yuvalar yıkıp, ocaklar körleyip, canlar alıp, ölümler saçmacasına ..
İnsandı kazanım, çıkartanım ,taşıyanım,eritenim
Kalıptan,kalıba dökenim ..
Olmadı,tel gibi çekenim .....
İnsandı, halden, hale,biçimden,biçime sokanım ..
Alıp ta eline, ince, ince işleyerek, ölüm yada şifa saçanım ....
Kiminde, zehir saçan iğne, kiminde, beden açıp,şifa sunan neşter ...
Kiminde kalkan olup,önledim ölümleri ..
Kiminde mızraktım, deldim bedenleri ..
Kör ettim gözleri, aldım, nice canları ...
Madendim, topraktan birlenip-derlendim ..
Kah, terledim, kah dellendim ..
An oldu elendim,an geldi ellendim ..
Para diye bastılar,insanlara sattılar ...
Kah, çelik soğukluğunda yürekler deldim..
Kerbela'da, Yezidin elinde Hasan'la,Hüseyin'e ölümü sundum ...
Ciğerleri yakıp- kavurdum,ocakları söndürdüm ..
Hazret-i Ali'nin elinde, Zülfikar oldum ..
Gün gördüm, iktidar oldum, gün geldi, zindan gördüm ..
Üstad Hacı Bektaş-i Veli'de sevgiye kul, gönle yoldaştım ...
Hem ceylanın sesini,hem aslanın kükremesini dinledim
Nesimi'de ...
Bedende, ruhta açan kan gülleri oldum ....
Düşmanın attığı taştan çok, dostun attığı gül dikeni yarasının, dinmeyen acısını gördüm
İnsan oğlu, insanın elinden, hem hayra yontuldum, hem şerre büküldüm ..!
Rivayet odur ki, ahiret aleminde ..
Cehennemin kapısında duran, Zebaniye gürz oldum ..
Günahkara,kaynadığı kazan ...
Cennet kapısındaki meleğe, şamdan ..
Olan bensem, yapan insandı, insan ..!
İnsanı da, doğuran, bir diğer insandı ..
İşin özü, hakikatın sırrı, mucizenin adı, insandı, insan ..!
Cennetini de,cehennemini de, kendi var edip ..
Cehennem ateşini yanında götüren, insan !
O sırrın şifresi de, insandaydı, insan da ...!
İnsanın özü çürükse, besleyenin koynunda, beslenen yılandı ..!
Laf, söz, safahat, üç günlük han dünya ile taht-taç, ün, şan, şöhret ....
Mal-mülk bile yalandı ..
İnsan, o yalanlara kandı, şu iki kapılı handa, ömrünce oyalandı ..
Ölüm denen hakikatın kapısı, sırra , bilinmeze aralandı ..
Ölümün gelmişliğinde, başa ...
Düştü, nice başlar, toprağa ....
Kimi ağaydı, kimi paşa, kimiyse fukarayla, maraba ..
Esirle, köle olan da vardı, arada ...
Konuldu bedenler, kah soğuk bir taşa, kah ateşe ...
Kah, serildi kaldı yazıya-yabana ..
Kurda-kuşa, yem olmacasına ..
Şamanlarda, şölenlerde sunulan meylere kap ...
Ekinlere, orak oldum, kestim,biçtim, doğradım
Olmadı, suda yüzen bir sal'a, çark oldum sonunda ..
Zamanın behrinde ..
Kimi inançlara göre ..
Ölmüşlüğünde yıkanıp-paklanırken, insan ...
Baştan-aşağı döküldü sular, kuru kabakla, ölü bedene ...
Kazıldı nice mezarlar, benim demirliğimde ..
Kah, kürektim,kah kazma ..
Oldum ağaçlara kıyan, keskin balta ..
Palalığımda kıydım, nice külhanbeylerine ..
Aldırmadan, levent yiğitliklerine ...
Barbarosun elinde kılıç.....
Çanakkale'de, Seyit Onbaşının sırtladığı, top mermisiydim ...
Gün gördüm, günler gördüm ..
Zaloğlu Rüstemle, Köroğlu'nu gördüm ...
Ağıtlar yakılıp, törenler yapıldı,
Yeri geldi toy kuruldu, düğün-dernek, şenlik, şamata oldu ...
Alındı muratlar, yakıldı kınalar ...
An geldi günler boyu yaslar tutuldu, okundu ağıtlar ...
Yeri geldi, zaman oldu, kişiler, gömülür, gömülmez unutuldu ..
An geldi, ölümlülüğünde bile, ömürlerde, ömür oldu yaşadı ..
Namı asırlardan, asırlara uzandı ..
Ne şeyh döndü, ne eşkıya nede, sultanla, fukara gidilen o, alemden geri ..!
Taşı atanda, kılıcı, kalemi yapan da, canı toprağa katan da, insandı, insan ..!
Ham demirdim, topraktan derildim ..
Gün oldu, yay olup, gerildim...
Gün oldu, zırh oldum, giyildim ..
Ok olup atılınca, nice canlar devirdim ..
Gördüm evliyayı da, eşkıyayı da ..
Dağları ben yarattım diye, ilahlığa soyunan ...
Ciğeri beş para etmez, üç kağıtçı, palavracı sahtekarı da ..
Deli ye'de, Veli ye'de, yoldaş oldum ..
Kah ibrik olup, tahiretlerde paklanmaya, su döktüm ..
Kah, kazan olup, bedenimde ölü suyu ...
Şıra, şarap, pekmez ve hatta kezzapları kaynattım ..
Sarhoşu da, berduşu da, hamı da, olgunu da gördüm, demirliğimde ..
Çürüdüm, kah suda, kah toprakta ...
Kah yuka da, kah derinde ..
Çapa olup,yırttım yüzünü, kazdım bağrını, çıktığım toprağın ..
Nankörlükse, ihanetse bunun adı, sorumlusu, yine insandı ...!
Hiç bir olay olmaz durduk yerde, der ki eskiler ..
'' - Sebepsiz kuş uçmaz, boş yere ..''
Döven de, delen de, deren de insandı, insan ...
Bense, sadece onun emrine amade araçtım, elinde ...
Gün oldu, dolunca miadım, bitince ömrüm, işleyince iliğime pasla, çürüme ...
Eridim, aktım, kül oldum, karıştım toprağa ...
Yanıp-yakılıp yeniden var oldum örste, ateşte ..
Gördüm, öğrendim, bildim ki ..
Yapan da, bozan da, ölen de, öldüren de, insandı, insan ..!
İnsanı var kılıp, adam edende, insandı ..
Keramet ehli de, kerahat ta insandı ...
Katilde, kurbanda, hakeza, insanoğlu insandı, sonuçta ...
Vezir de, rezil de edip, piyon olarak kullanan da ...
Evliya da insandı, eşkıya da ....!
Kalmadı, şu yalan dünya, onlara da ...
Elden, ele, nesilden, nesil'e kaldım ..
Dilden, dile, gönülden gönül'e, devirden, devire erdim ..
Dudaktan kalbe, nesilden, nesile türkü,türkü ..
Deyiş, deyiş, saz, saz, söz, söz dolaşan ...
Yüreği taşıp, gönlü dillenen ...
Yar yoluna,aşk uğruna diyar, diyar, gezen Karacaoğlan'lar ..
Uğruna canlar verilen, gözü sürmeli, kaşı hilal, nice Ceylanlar gördüm ...!
Kah dudağa, zurna, kah darbukaya kap oldum ..
Gerildi bedenime deriler,verildi ateşe,tavlansın diye ...
Ben ermişliğimde, erimişliğimde ..
Hamı, kemi, ermişi gördüm ..
An oldu, al- yeşil göynekli beden, beden, insan ...
An oldu, göyneksiz bedenleri, üryan gördüm ..
Keme, kemliğin ...
Namerde, kahpeliğin, itliğin ....
Merde, yiğitliğin, yakıştığını gördüm ..
Demirliğimde, topraklardan derildim ..
Cansız bedenlerle, medeniyetlerin ...
Haşr-ı neş-r-likte, yerle yeksan olmacasına, toprağa devrildiğini gördüm ..
Çin'in seddini, İstanbul'un fethini ..
Çağların açılış, kapanışını, doğumları, ölümleri gördüm ..
Sezar la,İskender'de geldi- geçti ömrümden ..
Kleopatrayla, Hürrem Sultan'da ..
Adı Muhteşem Süleymana,Kanuniye çıksa da ..
Eninde -sonunda insan olmuşluğunda ...
Suça-günaha batıp, nefsine uyup,tamahına yenilmişliğinde ...
Evlat boğduran Padişah, eni-konu katil babalar .....
Taht uğruna, kardeş kesen katillerle,
Neronları,azılı tekfurları, Deli Petroları,
Hitler'leri, Paranoyak şizofrenik Katil Uzun'u da ..
Anadolun un başına musallat ve bela olmuşluğunda ...
Daha nicelerini gördüm ömrümce, hayatın bedestenin de ..
Şunun şurasında ...
Bu dünyanın kimselere yar ve vatan olmadığını öğrendim, yaşamım da ...
Babil'in asma bahçeleriyle,Truva'nın atını gördüm ..
Gömülen güzelleri, toprak olan yiğitleri ..
İnsan gelip, insan gidenleri ..
Suret-i insan, fıtratı hilkat garibesi,
İnsan geçinen haramileri, kalpazanları, nice, nice gulyabanileri gördüm ..
İnsan geçinen nice, nice gulyabanileri gördüm ..
Öldüm, öldüm, dirildim ..
Diri geçinen, ölü canlarla ..
Ölümlülüğünde, iki cihana sığmayan ...
Gönüllere taht kuran ...
''.....
''- Hararet nardadır,sacda değildir ..
Keramet, baştadır, Tac da değildir ...
Her ne arar isen, kendin de ara ..
Kudüste, Mekke'de, Hac'da, değildir ..! '' ,Diyen ...
Erenler, ereni ..
Tevazular şahikası, gönül eri, pür-ü pak İnsan oğlu insan ...
Veliler, Veli'si, Hacı Bektaşileri ..
Adı deliye çıkmış Abdallarla,
Sırlarına akıl ermeyen, Akla ziyan dahileri,
''Güneşe, akın var, güneşe akın''Diyen, genç yaşta, toprağa düşen yiğit fidanlarla ..
Yaldır-yapalak güneşe yürüyen,
'' - .........
- Dönen dönsün, ben dönmezem yolumdan ...
-Yolumdan dönüp, mahrum mu kalayım ?
Dönen, dönsün, ben dönmezem, yolumdan ''diye uçuşan ...
Pir Sultan Abdallar'la..
Onurundan taviz vermeyip ...
Diri, diri yüzülen, Nesimileri gördüm ...
Topraktan derilen demirliğimde, ne mutlu bana ki …
Mazlum halklara, ezilen uluslara önder ..
Kurtuluş Savaşlarına, lider ..
Dağılmış Osmanlı'dan ..
ÖZGÜR, LAİK, DEMOKRATİK CUMHURİYET TÜRKİYE’SİNİ kuran…
Ümmetin yerine, bireyi ve yurttaşı, YURTSEVERLİK BİLİNCİ’ ni var eden,
Verdiği cihan savaşının kutsallığı kadar, önemli ifadesiyle…
‘’ – …..
- YURTTA SULH; CİHAN DA SULH’’ diyen…
ANTİ EMPERYALİST SAVAŞ’TA ….
EMPERYALİST GÜÇLERE
YEDİ DÜVELE BAŞ KALDIRAN ….
UNUTULMAZ ÖNDER, DAHİ DEVLET ADAMI …
BAŞ ÖĞRETMEN …
BAŞ KOMUTAN, GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK PAŞA’yı ..
Daha gençliklerine doymadan YA, İSTİKLAL,YA, ÖLÜM inancıyla …
Dursun, o, hayasızca saldırgan akın , diye..
Göğsünü siper eden …
Korkusuzca, şehadet şerbeti içen …
Vatan evladı, yiğitleri gördüm …
Hak ve halk yolunda, seferde ..
Başı gövdesinden kopsa da, yine de uçuşan ...
Nur'a kesmiş, pervaneleri gördüm ..
Nur'a kesmiş, pervaneleri gördüm ...

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Immenstaad / Almanya

08 / 09 / 2017

Saat ; 05_28

AYIBI VE UTANCI SİZİNDİR ...., Aldırmadan yoksulluğumuza ve yoksunluklarıma ... Bir bez bebekle, çelik-çomakla, beş taşla .. Olmadı, çok sev...