7 Nisan 2020 Salı

AÇILIP, SAÇILDIKÇA ……!

Evrenin bağrında, doğanın, tabiatın, zamanın ve hayatın koynunda ….
Zerreden, küreye dönüşüp evrimin her aşamasını yaşayarak ….
Tekabül le kemale erişen güle, her türden çiçeğe baktığında ..
Dahası, giyinen, anadan üryan olmacasına soyunan insanlara pür dikkat bakınca …
Dahası, açılıp kapanan tiyatro, opera ve sinema sahnesi perdelerine …
Olmadı evlerin yada diğer binaların pencerelerini süslerken aynı zamanda açılıp kapanırken ….
Kıyısında-köşesinde hele ki de ardında fantastik, gizemli, kocaman dünyalar ….
Sade yada göz alıcı yaşamlara tanık olmakla kalmayan ve irili ufaklı sırlar yada yaşanmışlıklar saklayan, perdeleri …
Alıcı gözle incelediğinde bile, neyi, ne kadarını görüp-bilip ?
Kaçta kaçına dair gözlem, kanaat yada doğru ve gerçeğe dayanan objektif ve net...
Bir o kadar da, ip ucu veren enstantaneler görüp, ufkunu, bilgi dağarcığını, birikimlerini, hasılı görgünü,göreneğini artırarak zenginleştiğini, donanım sahibi olduğunu düşünürsen, düşün …
Tüm dikkat, çaba ve gayretine hatta, olağanüstü merak ve yaratıcılığına karşın..
Yine de ve inadına, ne kadarına erişebiliyor sun ?
Hiç merak edip, düşündün mü, sorguladın mı ?
Senin sanmalarına, kanaatlerine, hatta bu konuda iddialı olmana karşın ….
Her türden sürpriz ve gelişmelere açık ve bağrında bildiği, bilinmediği ve nice sırları, gerçek ve yalanları saklayan, beklenmedik gelişmelere gebe …..
Bu çetrefilli hayatın, sana nasıl sürpriz ve şakalar yapıp, oyunlar oynadığını...
Öznellik batağına düşüp-saplanmadan, kanaat sahibi olabildin mi ?
İşin aslını-astarını, dibiyle-kapısıyla öğrenebildin mi ?
Çünkü …,
Bir perdenin ardında yanıt bekleyen hatta yanıtsız sorulara, nice sırlara gömülmüşlüğünde döner, durur dünya …!
Sanırsın ki, kalkınca yada açılınca perde, üryan olacak her bir hal, durum, nesne, olgu yahut ta olay ….
Anlaşılacak gerçekler ayrıntılarıyla, sır, sır olmaktan çıkacak
Görünüp, sergen olacak gizli-kapaklılık son bulacak ilelebet ..
Oysa ki, gördüğünü sandığın üryanlıklarda, nice gizemler, ne denli devasa ve dudak uçukla tıp, dumura uğratacak sırlar saklıdır ….
Açılıp-saçıldıkça ve göz önündelikler deki görünürlük ve hallerde, daha çok giz ve merakı tetikleyecek haller, durumlar ve gelişmelerle, gerçekler ….
Tıpkı Matruşkalar gibi iç, içe'liklerde yeni sırlar peydahlanır, yeni ketumluk, gizemler …
Hatta gerçeklerle, mucizevi olgular …
Alem içinde, alemlere açılan kapılar …
Bağrında, derinliklerinde ….
Perde, perde hallerle saklı, dehlizlerinde …
Su yüzüne çıkıp, gün ışığı gördüklerinde …
Nice hayatları, dünya ve alemleri kökünden sarsıp …
Yıkıp-yükleterek, nice yeni dünya var edip ….
Nice hayatları söndürüp, ömürleri tüketecek haller …
Hasılı …
Açılıp-saçıldıkça, ortaya çıktıkça …
Daha bir artan, gizli-kapaklı durumlar görülecek ….
Merakları kamçılayan, insanı şirazeden, çileden çıkartacak Katmerlenmiş sırlar saklıdır …..
Açılıp-saçıldıkça, diller lal olur, nutku tutulur insanın ….!
Açılıp-saçıldıkça, diller lal olur, nutku tutulur insanın ….!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

Immenstaad / Friedrichshafen / Almanya

05 / 04 / 2019

Saat ; 23__05
ISLANAN SÖZCÜKLERLE DANS .....,
Geceyi, rengarenk ışıkları ve ışıklar sönünce zifiri karanlığı içen ....
Geceyi ve ruhumu yıkamacasına inceden inceye ..
Adeta, ahmak ıslatanlıklarda yağan yağmurlara karışan göz yaşlarımla ıslanan sözcüklerle..
Sözcüklere eşlik eden notalar renk cümbüşüne bürünerek evrene yayılan...
Ruhumun hicranlarını, gecenin bağrında üryan eden tınıları dinleyen ....
Işıltılı vitrinlerde sabırda sükunla arzı endam eden ....
Boy, boy, renk, renk ve biçim, biçim edalı duruşlara büründürülmüş cansız mankenler ....
Yüreğimin dillenişiyle dudaklarımdan dökülen ses ve müzik namelerinde .....
Adeta, sel olup akan, duygularımı ve boğazıma düğümlenmişliklerinde söyleyip, anlatamadıklarımı duyunca ...
İyiden, iyiye suskunluğa bürünmecesine lal olmuşluk la ...
Kendilerine has farkındasızlıklarla ....
Hüznüme, hicranlarıma ortak oluyorlardı ....
Bu anın büyüsü içindeki gizemli atmosferin ele vermişliğin de anladım ki ...
Mankenlerde sessizdir tıpkı kendileri gibi suskunluğa tutsak heykellerle ....
Düşselliklerde var edilen melekler gibi ......
Konuşsalar bile, sessizliğin diliyle söylenirler .....
Onu çözüp anlayabilenler duyar onları ve keşfeder dünyalarını ...
Onlar, camların ardı sıra gömüldükleri sessizliği içerken ...
İçimden taşıp, geceye ağan, ıslanan sözcüklerle koyuldular, dansa ....
Islanan sözcüklerle koyuldular, dansa .....!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Immenstaad / Friedrichshafen/ Almanya
06 /04 / 2019
Saat ; 23_30

6 Nisan 2020 Pazartesi


CORONA, MİLAT, SORU, YANIT …
İNSAN, İNSANLIK VE GELECEĞİ ?

Nasıl, ülkelerin uluslar arası kurallarca belirlenen ve ilgili tarafları bağlayan '' - Fır Hattı .'' '' - Kara Suları '' Gibi güvenlik gerekçeli dokunulmazlıkları varsa ...
Bu gün gelinen sosyal, psikolojik, pedagojik '' temelli formasyonları ve ihlal edilmemesi hatta ...
Saygı duyulması gereken günümüzün kabul gören modern isimle '' - Kırmızı noktalar '' olarak betimlenen …..
Bilerek yada farkındasızlıkla ihlal edildiğinde, ilgili kişinin mahremiyetine tecavüz sayılan ...
Sosyal ilişkiler temelli ve kişinin, karakterinden beslenip, onu yansıtan bu kurallar manzumesi …..
Post modern denilen günümüz dünyasında,  tayin edici ve ihlaliyle de …..
Suç ve ceza mekanizmasının işlevselliğiyle, karşılık ve yanıt bulan durumu, hali ve pozisyonları, konumu vardır ...
Bırakın yedi göbek yabancıyı, birinci dereceden ilişkileri doğrudan ilgilendirip, kapsayan bu hal ve durumlarda ….
Ebeveyn ile, evlat, kardeşinin söz konusu olması durumda da kardeşlik ilişkilerinin ….
Mesafe ve kapsamı, hemen gündeme gelip ...
İlişkilerde insana '' -Dur bakalım '' dedirtecek bu boyutlu ilişkilerde …
Saygısızca yaklaşımlar ve işlevsizlikler yüzünde maraza, kavga, fitne-fesat al-ver ler ..
Hatta, daha gerçekçi betimlemeyle söylemek gerekirse …
Boyutu büyüyen kavgalar ve en kötü senaryo da da…
Maazallah sonu, kan dökülüp, ölüme varan bu kriz ve anlaşmazlıklarda ..
Duyduğumuz, gördüğümüz, birebir tanık olduğumuz …
Yada, basın ve iletişim yoluyla öğrendiğimiz, bu can sıkıcı hal ve olaylarda ..
Zaman, zaman ..
'' - Kabahat ölende mi, öldürende mi  ? '' Dedirten olayın, derinlemesine sorgulandığında an gelip ...
İşin içinden çıkılmayan gelişme, sonuç ve özünde hiç istenmese de ölüme …
Hatta, yıllarca süren kin, kavga ve intikama dönüşüp ...
Felakete varan olgu ve olaylar yaşanıyor ...
İnsanlığın miladının CORONA İlletinden itibaren …
Kökten ve bir daha asla geriye dönülüp, eski düzenin ilişkilerini hayata geçiremeyeceğimiz kaotik bela ve vurgunla ...
İnsanların, bireylerle, özel ve tüzel kişilerle, devlet endeksli kamusal alanlardaki ….
Diyalog, ilişki ve en iyimser ifadeyle ucu insanın ciğerine yada kıçına uzanan, durumlarda ..
Öncelikle, öfkemize gem vurmamız, kontrol etmemiz …
Coronadan, yani YENİ MİLAT' tan sonra ….
Daha da bir önem,  dikkat, saygı, kurallar manzumesine uymada …
Sergilenen sağ duyulu yada sağ duyusuz olabilecek tavır, konum ve hallerde ...
Milat öncesi dediğimiz, rehavet yada vurdumduymazlık, neme lazımcılık ….
Yada ADAM SENDE 'cilik öyle eskisi gibi, uzun boylu, kişinin keyif , zevk, tercih ve kararına bağlı yada bakan olmaktan çıktı..
İnsan denen, üç günlük misafiri, bağrında barındıran şu yaşlı koca dünyaya karşı …..
Aidiyet hallerimiz, sorumluluklarımız, görevlerimiz açısından da ..
Eski keyfilikle, yahut ta '' - BEN YAPTIM OLDU, İŞİNE GELİRSE .''
Dayatma ve dayılanmalar, artık en azından haddimizi bilme gibi bir konum, durum ve gerçekle yüz yüze ..
Eskiden, başına buyruk, hatta keyfilik dolu tavırlar ve olaylar, yaygın ve sık görülür şekilde ..
''' - Bağıran yada güçlüyse haklı ..! ''
'' - Kimin sesi, diğerine göre daha tiz ve yüksek perdeden ise …
Sırf, illet ve şirret eksenli yaklaşımla ….
Olayları geçiştirme eğilimi, tavrı, yaygın, genel kabul görür durumda ve pozisyondaydı ..
Şimdi, şu tarihi dönemeçte, yaşanan olaylardan sonra ..
'' - Ya sonra '' Sorusuyla ve yüzleşmesiyle yerimizi, haddimizi, hududumuzu bilme …..
Keyfiyetten, zarurete ve yasal şekillenmeye evrildi ...
Bundan böyle '' - Keşke '' Demeler, pişmanlık ve dövünmeler sayısal olarak artmakla kalmayacak …..
İnsana dur, durak kavramını, hatırlatmakla kalmayıp ..
Ömrüne yaza, yaza, kafasına kazıya, kazıya öğretecek ''
Hali, çerçeveyi ve resmiyeti kazandı ..
Eskinin önemsenmezliğinde, güme giden komşuluk, dostluk ve ikili ilişkilerdeki saygı ..
Örneğin ….,
YAŞAM HAKKINA SAYGI, mutlakıyet, önem, öncelik ve kaçınılmazlık hallerinde, sınırlanıp, çerçevelendi, paketlendi ..
Eskiden …,
'' - SÜRDÜM ÇAYIRA, MEVLAM KAYIRA ..! '' İle ….
Dillenen vurdumduymazlığa ve başı boşluğa ….
Hatta başı bozukluğa ,hayatın kanırta, kanırta dayatıp uydurmuşluğunda ….
Kurala uyma, itaat ve saygı önemli oldu ..
Eskilerin '' – Eşeği de makamıyla anırtırlar '' Halleri ….
Şimdi, daha günlük ve daha da önemlisi ve değerlisi …
Adeta, GEÇER AKÇE, ZARURİ'YET durumuna döndü ...
‘’ – Düğün değil, bayram-seyran değil …
Eniştem, beni niye öptü ? ‘’
Dillere düşen bu ata sözümüzü yineleterek, anımsatan haller ışığında, şunu düşünmeden edemiyoruz …
‘’ - Durduk yerde, bunca kelam niye, derseniz ? ‘’
Zaman, hayat, zorunluluklar …..
SAĞLIKTA VE SOSYALLİKTE, Öncelikler denilen, kapılar ve kapıların ardındaki, bilinmezlikler, çoğaldı ..
Sözün özü ;
'' - YA SEVE, SEVE, YA ÖPÜLE, ÖPÜLE '' Konumu …
Günlüğü bırakın, anlık olmacasına sıklık ve çoklukla 
Hayatımıza, adeta göz batan, gözden kaçırırsan KIÇA BATAN duruma döndü, vesselam …..!
Şu, içeriği belli, tek sorunun yanıtını, kendi içinizde …
Düşünüp-taşınıp, sorgulayarak verin, vermeliyiz, kaçınılmaz durum, bunu gerektiriyor gerçekçiliğinde …
Önümüze, tepsiyle allanıp-pullanarak değil ….
En doğal, hatta kaba sayılabilecek alenilik ve anlaşılırlıkla, kondu …..
CORONA, MİLAT, SORU, YANIT …
İNSAN, İNSANLIK VE GELECEĞİ ?
Malum, Bermuda Şeytan Üçgeninden de net, anlaşılır ,
insanlığın akıbetini bağrında taşıyan, bu kavramlar sürüsü …
Hala anlamamakta direnen varsa, onlara tek diyeceğimiz …
İNSANLIĞIN TAKOZLARI DIR , böyleler …..!
İnsanlığın takozları …..!
CORONA ve MİLAT ile dönüşümde, insansak, insanlığa karşı bile, bile savsaklayarak ….
Yerine getirmediklerimiz den ve sorumluluklarımızdan kaçınıyor muyduk ????
Ertelenmeyen halleri, ertelemeye kalkma rahatlığı şimdi, enayiliğe evrildi..
Soru net ve şu ...
İNSANLIK, NE ÇEKTİYSE ...
İNSAN GEÇİNEN, İNSANLIKTAN BİHABER ...
LAFA GELİNCE, PEYNİR GEMİLERİ YÜZDÜREN …
PALAVRA BASARKEN, MANGALDA KÖZ VE KÜL BIRAKMAMACASINA AVAZ, AVAZ,
'' - İNSANIZ DİYE ANIRANA, KENDİNİ İNSAN SAYAN AMA ÖZÜNDE...
FİKİR  VE DÜŞÜNCE DE AYRI, GERÇEKTE VE HAYATIN İŞLEYİŞİNDE AYRI …
HATTA, BİRBİRİNE TAMAMEN ZIT, UYUMSUZ VE CORONA YANİ, MİLAT ÖNCESİNDEKİ HÖDÜKLÜĞÜ SERGİLEYEN UCUBELERDEN ...
İNSANLIK KAÇKINI ...
İNSANLIK VE HAYSİYET FUKARASI  …..
EDEP, ADAP CÜCESİ …..
HAYTALIK VE ZORBALIK ABİDESİ, KÜLHAN BEYLERDEN Mİ OLACAĞIZ ?
İNSANA, DÜNYAYI ZEHİR EDENLERDEN ….
İŞ LAFA GELİNCE, KULAĞA DOĞRU VE HOŞ GELENİ SÖYLEMEKTE HÜNERLİ …
HAYATIN GERÇEĞİNDE, İŞE VE EYLEME GELİNCE, AKSİNİ YAPAN ….
UCUBE HÖDÜKLER VE YAPTIKLARIYLA BU DÜNYAYI, İNSANA ZİNDAN EDENLERDEN Mİ OLACAĞIZ ?
YANİ, ESKİYLE,YALAN-DOLANLA MI HAYATI SÜRDÜRECEĞİZ ?
ZAMANI VE YERİ GELMEDİ Mİ ?
SAFLARIMIZI BELİRLEYECEK'MİYİZ  ?
YOK ESKİ, TAS ESKİ HAMAM KARA DÜZENİNİ SÜRDÜREREK HIZLA FELAKETE, KENDİ SONUMUZU GETİRMEYE DOĞRU KONTROLSÜZCE ….
DÜŞÜNCESİZCE, SAYGISIZ, PERVASIZ VE ENDAZE'SİZCE Mİ GİDECEĞİZ  ?
SORU BU, SEVGİLİ CANLAR, BAYANLAR, BAYLAR ..
DÜŞÜNÜP KARAR VERMEK ..
AKLA-KARAYI, SAĞDUYUYLA SEÇEREK ….
İNSAN VE İNSANLIK OLARAK, GEREĞİNİ Mİ YAPACAĞIZ ??
Ha, bu arada DÜNYAYI TEK GEMİ VE BİZLERİ DE BU GEMİYE ZORUNLU DOLUŞANLAR DAN OLDUĞUMUZU …
BİR AN AMA SALİSELERLE YADA GÖZ AÇIP-KAPAMA KADAR KISACIK OLMACASINA, BİR AN  ….
İHANET ETMEDEN, KENDİMİZE, HEMCİNSLERİMİZE KAİNATA,
HAYATA, SAYGILI VE YARARLI OLACAĞIZ ?
UNUTMAMALIYIZ, ASLA AMA ASLA ...
SAYGI;  ZARURETTE DEĞİL, DOĞALLIĞINDA, ERDEM OLUR !
HAYAT, SİZİN ..
GÜN VE ZAMAN İNSANIN VE İNSANLIĞIN KENDİSİYLE HESAPLAŞIP, YÜZLEŞME GÜNÜ ….
MİLAT; CORONA  ..
TERCİH VE KARAR MİLADIN VE İNSANLIĞIN AYNASINDAKİ GERÇEĞE Mİ, UYGUN OLACAK ?
BAŞLI BAŞINA İNSANLIK AYIBI VE KAMBURU OLAN, HÖDÜKLÜĞÜ VE UCUBELİĞİ ….
KİŞİLİK SANIP, AYIBIYLA, KAMBURUYLA DOLAŞANLARDAN MI OLACAĞIZ  ????
HANGİSİYLE  ? ?
HANGİSİYLE  ? ?
TERCİH SİZİN, DUVARDA DA KAPI GİBİ DURAN YENİ MİLAT CORONA YAZISI ..
Ya, bu deveyi güdeceğiz,  ya bu diyardan, İnsanlığın utancı ve kamburuyla gideceğiz  ????
OLAY BU KADAR NET VE AYAN-BEYAN ANLAŞILIRLIK TA …
YANİ, HAYKIRIYORUZ….
KRAL, ÇIPLAK …..!
KRAL, ÇIPLAK …..!



Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ /İSYANİ



Almanya



06 / 04 / 2020 



Saat ; 16_16


BENDEN, BANA MEKTUPLAR …


Dilimize, lügatımıza, dünyamıza girip, kendine yer edinmişliğinde ….
Dillerimizde pelesenk olmuşluğun da ….
‘’ – Balık, baştan kokar …! ‘’  Denir öteden beri, sözün yeri geldikçe ve uygunlukla denmiş, yazılıp, çizilmişliğinde …
İşte tamda bu sözü doğrulatmacasına ömür hikayemin ilk harfinden itibaren baştan sona yanlış olmuşluğun da …
Fatura hep bana kesildi, oldum olası diyet ödedim ……
Ben, beni bileli …
Ömrümün kundaktaki kısmını çıkartsak bile, çocukluğumdan bu güne değin …
Acı, hüzün ve kazıklanmalar, hayal kırıklıkları hasılı hayatın bağrında insana dair diyet ve elem adına ne türden herze varsa külliyen bana düştü ..
İşte bu bağlamda sadece hayatın yükü altında değil, üstüme, üstüme düşmelerde ..
Kendi ağırlığımın altında inleyerek ezilmem dahil hayatın hemen, hemen her alanında ..
Üstelik onca dikkatime ve sözüm ona uyanık ve tedbirli davranmışlığıma rağmen bu böyle oldu ..
Al gülüm, ver gülüm halleri, hiç bana nasip olmadı, bana göre de  değil hala mı hala ….
İş, ekmek, hayat kavgasında değil sadece üstelik ….
Aşk-meşk, mutluluk, gönül işleri de dahil, bırakın attığım taşın yerine gidip benim mutluluğuma katkı sunmasını ..
Beterin, beteri hallerinin bana aboneliğinden mi, şerbetliliğim den mi, yoksa süzme enayiliğimle, salaklığımdan mı bilmem ?
Taşı, atıp, başımı altına tutma ahmaklığının üstüme yapışıp, yakamı ve ömrümü bırakmamış lığımdan mıdır neden bilmem ?
Taşlar başıma düştükçe, kafamı, gözümü kendimin yarmasında üstüme bir başkasının olmayışından mıdır neden bilmem ?
Burnum boktan, başım belayla, kırılıp, yaralanmaktan kurtulamadım gitti vesselam ..
Şu üç günlük dünyadaki misafirliğimin, bu ana kadar pahalıya mal olması da, işin tuzu-biberi ve cabası, inanınız ki.
Oysa, hayattan, öyle ahım-şahım beklenti ve isteklerim …
Dahası düşlerim, hayallerim de olmadı oldum, olası ..
Hatta hayat üstüme, üstüme geldikçe yine beni bela, kötülük ve şirretlikler bulur diye kaçmama inat …
Özenişim ve sinip bekleyişim bile kar etmedi, şu anıma dek vesselam …
Gönül işi kalemlerde de bu anlamda olumluluk adına hiç farklı dahası, iyi değil durum ..
Ne dedim, ettimse ne hayat, nede selam verip, borçlu çıktığım hemcinslerimle olan ilişkilerimde de, durum bundan farklı ve iyi değil dahası ..
Beterin beteri var hallerinde başımın beladan, burnumun boktan kurtulamamışlığında …
Bende baht olsa, her şeyden önce ülkenin son on sekiz yılında üstüne çöken karabasan  biter …
Beni geçin el-alem, eş-dost bir oh çeker, anasından doğduğuna pişman olmaz, derin bir oh çekmecesine nazarlık olsa da, bir gün olsun gün yüzü görüp, ferahlar …
Ülkesinde mülteci, sürgün ve ya tımarhane, ya hapishane yada mezar dayatma üçlemesine tutukluluklarda cinnet halinde yaşamaz dı …
Hallerin böylesine berbat geçip giden şu son on sekiz yılında hayat ve kendi adıma ne iyi diye düşünüp-taşınmış lığım da inanın ki bulup, seçmekte zorlanıyorum ..
Bırakın iki  elin parmağını dişe dokunur, eli-yüzü düzgün ve insanlık, ülke ve halk adına verimli, yararlı ve yüz akı sayılacak bir icraat, adım, devinim yok desem inanınız ki abartmış sayılmam ..
Dahası, devletin devamlılığının esas olmuşluğunda dünden devraldıkları bir alanı ve işi ..
İşte buda bunların eseri diyebileceğimiz bir gün yok ..
Yolların bölünüp, duble olup, yangından mal kaçırırcasına yalan-yanlış asfaltlanması dişinde ..
Maliyeti, doğaya, ülkeye, insanıma ve insanlığa yararlı iş yok ..
Köprü dediler milyonlarca ağaca, adını-sanını bilmediğimiz nice börtü-böceğe ve ota-çiçeğe ve bitki örtüsüne zararları oldu…
Talan ettiler güzelim ülkeyi, defterini dürdüler dağın-taşın, suyun, havanın ..
Basın özgürlüğü diyerek yola çıktılar ..
Keşke çıkmaz olsalardı, bir ranzaya üç kişi düşmecesine aydını, yurtsever gazeteciyi, yobazlığa, siyasal İslamcı  radikal dinci teröre karşı durup ..
Hesap soranı, hak-hukuk, adalet diyen sabi- sübyanı, yaşlıyı, hastayı, loğusa anneyi ….
Hadsiz, hudutsuz, pervasız, üstelikte gayri hukuki ve insan haklarına ve uluslar arası sözleşmelere aykırı olarak …
Tıktılar zindanlarına ve tımarhaneden beter ceza evlerine 
Bu gün katledilen insan ve telef olan canlar adına utanç tablosunu da aşıp ….
Tamamıyla yüz karası olacak tarzda, katliamlarla, dayatma ve uygulamalar la …
Faşizmin zulmüne tabi tutarak insanı, insanlığından tiksindirip, utandıracak haller de …
Zulüm ve kural dışı, akıl tutulmasını en çarpıcı halde ortaya koyan uygulamanın olmadığı bir alan kalmadı ülkede …
Sırf kendi tayfalarına şirin görünme adına Arabistan pisliğinde boy atan CORONA virüsünü kapıp ülkeye dönen hacı-hoca, UMRECİ Zümreyi canım kız öğrencileri gece yarısı sokağa atmacasına usulsüzlükle doluşturdular yada göz yumup el altından yalan-yanlış uygulamayla yolladılar evlerine ..
Ondandır patladı hastalık dört bir yandan sardı insanımı, ülkemi, kıydı nice canlara, ateşler düştü ocaklara ..
Böylesi bir ülkede, şark kurnazlığını iş edinmiş madrabazlarla kuşatılmış  erk gücü ve olması gereken  bu iken …
Haktan-hukuktan, Adaletten ırak …
Üstelik inadına ve kasten sapla-samanı karıştıran orman kanununu dayatan yobazlar la …
Kapı çevre kuşatılmışlıkta, nasıl yaşanır huzurla ve nasıl kutlanır doğum günleri, nasıl çoğaltılır sevinç ve güzellik ler ?
Tüm bunları, benden, bana mektuplarla yazdığım notlarla …
Tarihin sayfalarına, gerçekleri ve insancıllıktan nasip alamayanların yönettiği ülkedeki ….
Yüz kızartıcı utançları not düşme dürtüsüyle yazdığım mektuplardan biri olarak …
‘’ - BENDEN, BANA MEKTUPLAR .’’
Başlığıyla kendime yazmaca sına, tarihin ve insanlığın, ülke insanımın, toplumun ortak belliğin de yerini alıp yaşananlara ve gerçeklere ışık tutma ca sına ….
Onların bir tanesi olan bu mektubumla yüreğimi ve sevgimi yolladım dokunmaca'sına yüreklerinize, duygu dünyanıza …!
Tam da şu an geldi aklıma, düştü gönlüme, dedi yüreğim,
‘’ - Paylaş bunları yurtsever sevgi elçisi beyinleri, ruhları, yürekleri ışıl, ışıl aydınlık canların la ….
Paylaştıkça, sevginin, mutluluğun, can'lığın, kardeşliğin çoğalıp, korkunun, umutsuzluğun, mutsuzluğun ve çaresizliğin yok olacağına inançla …..! ‘’
Yüreğinin sesinin,  yürek sesleriyle çoğalışını umarak ver kuş kanatlarına,
Eriştirir yüreklere, yüreğinin sesini kuşlar, kanatlarında …..!
Eriştirir yüreklere, yüreğinin sesini kuşlar, kanatlarında …..!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Almanya

06/04/2020

Saat ; 00_23

5 Nisan 2020 Pazar

Bugünün,kalabalıkların katlanılmaz yalnızlıkları yaratmışlığında …
İnsanlığa, akla ve hayata aykırılıklarda suçun, suçluların çoğalıp ..
Özde değil, sözde insan geçinen ..
Türedi soysuz bedenlerin, insanlığa musallat olmuşluğunda ...
Oysa, sevgi sıcaklığında hala belleğimizde duran ,
Dünümüzün, çocuksu, masumane aklığıyla ..
Anılarımızda en canlı, en sevecen haliyle yer almışlığında ..
Tapa tazeliklerde, anımsamışlığımızda ..
Dün, düşen kaldırılır ..
Alın terine, emeğe, ekmeğe ..
Kutsallara saygı duyulurdu, duyarlılıkla ..
Namus, inmemişti akıllardan,yüreklerden, apış arasına ..
At izi, karışmamış iken it izine, daha bunca ..
Çakal sürüleri, yatmaya cesaret edemiyordu, pusuya ..!
Puşt zulasında gezdirilmiyordu ihanet, arsızlığıyla ..
Akı, karanlıkta..
Güzeli, iyiyi çirkeflik ve zulümde boğmaya..
Bugünün aksine, kötü ve kötülük..
Bir elin parmaklarıyla sayılmacasına az mı azdı o zamanlar da …
Mayası ve sütü bozuklar, teşhir ve tecritle kovuluyordu, halkın arasından …
Günlerin, gelip geçmişliğin de..
Derken, hayatın meşakkatleri ve azaplarında..
Akıp giden zaman ırmağının kirlenen, boz-bulanık suyunda..
Aşındı değerler, piçi ve çıfıtı çıktı insanın, insanlığın .!
Kol kırılır, yen içinde kalır, riyakarlığıyla ….
Suçlar, günahlar, ihanetler ..
Ayıplar ve utançtan yüz kızartan, yalan-dolanlar ..
Büyüttüler mikrobu, toplumun bağrında …
Yiyerek çürütüyordu, dolaşan irinler, insanlığın dokusunu ..
Sinsice sararak tüm vücudu, tepeden-tırnağa ..
Şimdi, asırlar yirmi birinci yüzyıl, tarihler iki bin on beş başında !
Sokaklar, kaldırımlar, çöp bidonları dolup, dolup taşıyor..
Faili meçhul cinayetlerin muammalı azaplarında, can vermişliklerde
Kesik insan cesetleriyle, beden artıklarıyla ulu orta !
Gonca güllerin tomurcuk çağında, talan olmuşluğun da..
Kadın ömürlere kıyılıyor, kadın ömürlere, sadistçe ve canavarca …!
Değerlerin, insanlığın sömürü ve sevgisizlikler de ,
İstismarda süren, arsızca, utanmazca talanlarında !
Ülkemin, insanımın Cinnet Toplumu olup çıkmışlığın da ..
Sevgisizlik, nefret ve intikam kasırgalarının ..
Sahraya dönen ülke ve ömür coğrafyalarını talanında !
Acılardan, acılara savrulmuşluğumuzla ..
Sancılı ve kaos dolu yalnızlığa tutsak hayatların ..
Hayatı ıskalamışlığında, kolu-kanadı kırılıp ..
Dalda’sız - dulda’sız, sevgisizlikler de, korkularda …
Umutsuzluk, elem ve hiçlik erozyonlarının onu yutmuşluğun da ,
Hüsranların ahtapotluğunda, ölümüne sarılıp, sarmalanmışlığında ..
Derdiğim solmuş gül yaprağı kuruluğunda ki….
Dağılmalarla, un –ufak olduğum pişmanlıklar da ..
Yitikliğin, kezzap olup beni yakıp-kavurmuşluğunda
Dönüp bakmışlığım da, ömür aynama..
Dudaklarımdan dökülüyor, sessizce usul, usul ortaya ..
Bir, Nisan yağmuru duruluğuyla..
Kah masum, kah suçluluk ve azapla.
Soruyorum, kendime en masumane çocuksu meraklı, afacanlığım la .
Olgu halimdeki halimle aklıma, belleğime, dürtülerime gem vuramamışlığımla …!
Nereden nereye geldik diye (?), nutkum tutulmuşluğunda …!
Nereden nereye geldik diye (?), nutkum tutulmuşluğunda …!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ/İSYANİ
Altınoluk / Edremit
19 / 02 / 2015
Saat;13_38


AYIBI VE UTANCI SİZİNDİR ...., Aldırmadan yoksulluğumuza ve yoksunluklarıma ... Bir bez bebekle, çelik-çomakla, beş taşla .. Olmadı, çok sev...