1 Şubat 2022 Salı


 

VURGUN YERSE .......!

 

 

 

Boşa demezler hani'ya, dünden miras, kıdemli ekabirler le, kadim bilgeler ....

'' - Vurgun yerse, ömürle, gönül ......

Güz görmeden, talan olmuş bağa-bostana döner ve dahası ....

Yorgunluk ve takatsizlikten yakasını kurtaramamakla kalmayıp, üstüne, üstlük birde, iflah olmayan nalsız beygire benzer .......! ''

Diye ....

İFLAH OLMAYAN, NALSIZ BEYGİR, BENZER  ....!

İşte, tamda o, hesap ......

Nereye sarılsam, neyi tutmaya kalksam kurutup, yıkıp-dökerek, yılların ve zamanın külfetinin diyetini misliyle ödemek için çektiğimi, ben bilirim, ben .......!

Tıpkı, o canı kıçından çıkan gariban hayat hamalı, nalsız beygir gibiyim .

Karışınca, gecem, gündüzüme ....

Ne, gözüm dünyayı görüyor, nede .....

İFLAS ETMİŞ BAKKAL DEFTERİNE DÖNEN aklım karman-çormanlıktan yakasını kurtararak,

Değil aylar-yıllar öncesini hatta, dünü bırak, bir soluk öncesini de, olan-biteni de karıştırıyor ......

İşleri ARAP SAÇINA yahutta KÖR DÜĞÜME döndürüp, çıkıyor ....

Sonrada, işin içinden çıkmak için debeleniyor ....

Çift dikişliklerde yaklaşımım bile, para etmiyor ....

Ne, koyduğumu, koyduğum yerde buluyorum ........

Ne'de, gözümdeki gözlüğün orada olduğunu  unutmuşlukla, deli tavuk gibi dönenerek ......

Saatlerce, yorulup-ırılanıncaya ve asabım bozulup, söylenmeye başlayıp, işi küfüre-gamataya dökünceye dek, aranmaktan kurtulabiliyorum ...

Böylesi hallerde, insan hem daha bir huysuz-aksi, sabırsız, hem de ve en önemlisi de, geçimsiz sinamekinin teki olup, çıkıyorum ...

An oluyor, nefesimle, gölgem bile fazla geliyor, kendime ağır mı ağır

geliyorum .....

Düpedüz, ağır .......!

İşte böylesi anlarda, sarıyorum makarayı geriye ....

Tam da o, an kopunca, makaranın ipiyle-kayışlar .....

Bir güzel karışıyor, akım-bokum bokuma, dönüyorum deli-divaneye, böyleliğim de, gel de, çık, çıkabilirsen işin, içinden .......

Günüm, yönüm, iyim-kötüm girince birbirine, başlıyor kafamın içinde O, DENSİZ-KUDÜMSÜZ dahası AYARSIZ-GAYARSIZ BANDO MIZIKA TAKIMI, AKORTSUZ VE AHENKSİZ GÜRÜLTÜ VE CURCUNAYA .......!

Buda, bana oldukça pahalıya mal oluyor, laf aramızda ........

Değil, kapıya-pencereye geleni, zili-camı çalanı, telefonun sesini ....

Abartısız söylüyorum ......

Neredeyse, RAMAZAN TOPU ATILSA, yahutta ....

FENER ALAYI, RESMİ GEÇİT YÜRÜYÜŞÜNE KOYULSA, duymam ne mümkün ?

'' - Ömrü, yıllarla, hayat, gönlü gam eskitip, çökertir ...! '' Diyenlere gülüp-geçtiğim çağların çok geride kalmışlığında .....

Şimdi, gecikmelide olsa, onların meramını, duygularını anlıyorum ....!

Bu çağımda ve şu an ki yaşımla ve halimle, benim kisi, Züğürt tesellisinden öte geçmeyen olsa, olsa, içten itiraf sayacak cinsten dillendiriş tir, buda, GECİKMELİ DUYGUDAŞLIK sayılır, bu saatte ...

Diyenleri ve dünü anıp-düşünürken, kendimi hem hüzne kesen melankolilik de ....

Hemde eni-konu mahcubiyetle, evhamlılık da hissetmekten alıkoyamıyorum ......!

O güzel gönül eri insanlardan duyardım, ömrümün baharında, gençlik çağlarımda .........

'' Zamanın geçtiğini, eşek sıpası zamanelere bakınca, daha derin fark ediyoruz, konduramasak ta kendimize .....

Dünkü betimlemeyle KAFA KUŞANI bu günün diliyle, nüfus kağıtlarımızın sararıp,eskimişliği kadar,

Değirmende değil yıllarla ve hayatla cebelleşirken  ağartmış'lığımız la, saç-sakal ak'lığıyla ......

Gün geçtikçe, iyiden, iyiye artan sızılarda ....

'' ....<< - GENÇLİK TRENİNİN .... >>Çoktan ve farkındasızlık da geçip-gittiğini gösteriyor ...!

Der ve ardından, birbirlerine hüzünlü bakışlarla, uzun uzun dalgınlıklarda bakarak .....

Sanki yinede ve inadına der, hal ve edalarında, beyhude laklakla ömür tüketen HACI BABA LEYLEK LİK DE karşılıklı olarak MORAL DESTEK olmaya çalışırlardı, bu kafadar dostlar, son bir gayret ve istekle  ....

YİNEDE ZÜĞÜRT TESELLİLERİYLE MORAL-DESTEK OLMAYA GAYRET ve İSTEKLE ...

'' - Deme, öyle mirim .....

Seninle-ben ve bizim kuşak, daha kaç genç geçineni, cebimizden çıkartırız, suya götürür, susuz getiririz Alimallah .....

Bak Çavuşların Hüsniye hanıma, neredeyse onların topunu birden ŞALVARINDA SALLAYIP, ÇAMAŞIR İPİNE ASACAK KADAR , dinç ve diri Maşallah...

Neredeyse yeni yetme, tazeler le aşık atacak....

Desen eskisini gömdün, yenisini verelim, diye...

Kırıt'sa, naz etse de << - İstemem, yan cebime koyun >> Hallerinde gevrek, gevrek gülüşüyle koyuyor niyetini orta yere usulünce ........

Şimdiki neslin suyu çekilmiş, kemikleriyle, damarları kurumuş sanki, Kurtlu Şeftali ağacına dönüp-çıkmışlar, şunun, şurasında, neredeyse ! ''

Emin olun ki, şu ana kadar dedikodu kaynatan olamadım, olmaya ama gördüğüm şu ki, eski tüfekler, şimdikiler gibi fazlaca maraz'alı değildi, işin gerçeği de, doğrusu da, özü de bu ....!

Kendimi o, sınıfa yani yeni nesillere sokmaya kalksam, hemen renk ve ses veriyor, ömür faytonuyla, beden mızıkam ......!

Birisi alı, al, moru, mor keserken ......

Öteki, ateşli mızıkacılar misali cızırdayıp, cozurduyor .......

Tüm bunların sebebi, topla-çıkart, çarp, böl .....

Yetmedi, üstüne birde sağlamasını yapmaya kalk, göreceksin ki .......

Yılların ve HAYAT DENEN, bu << - ZORBA DELİ DUMRUL'UN >> yıpratıp, çürüğe çıkartması, yok mu ?

Sormayın gitsin, onu, hemde hiç mi hiç .......!

Haydi, BEDENLE, ÖMÜR YORGUNLUĞU neyse, ne'de, ne demeli şu gönül geçginliğiyle, yorgunluğuna ?

Ve dahası ......

YIL VURGUNU OLMALARA, ne demeli, ne ?

Evet, bilmeye, pek alada biliyorum; Hayat, şikayet makamı değil, etsen de dinleyip-tınlamıyor, üstelik ....

Meşhur laftır ......

İSMET PAŞA gibi, işine gelince duyuyor hayat ve yıllar bizi .....!

Paşanın kafasında olduğu söylenen tilki sayısıyı kırk denir hayatın bağrındaki tilkilerse, ürkütmeyince sayılmayacak cinsten, çok ötesi, çok hem de ......!

Yıllar yorunca, beden burçlarına yaşlılık bayrağı asılınca, hayat hem daha pahalı, hem de daha külfetli oluyor, bu aşikar ........

İşte bu temelde de, olsa, olsa, benim ve bencileyin nice insanın ahı, ofu, yetmedi, mızıldanışı ve hatta şikayetçiliği İle, oyun bozan'lığı,

mızıkçılığı bundan olsa gerek .......!

Hasılı, uzun lafın kısası, kendimizi gonca çağda yahutta, yaş bilmeyen PEYNİR KURDU hissederek ....

Uzun ömür mucizesini keşfeden ÜSTAT LOKMAN HEKİM olarak gördüğümüz yok, yok olmaya ama ........

Gel gör ki, bedenin her yanından yayılan gacırtı, gucurtu ve yaşlı denmesi ayıp kaçacak olan .......

Nice sultanlar ve Reis-i Cumhur görüp eskitip, uğurlamış nüfus kütüğü zayii, demli-kıdemli asırlık ceviz ağacı inlemeler'ine ......

Fark atmakla kalmayıp, adeta nal toplatan sızılar ayyuka çıkınca, insan tuhaf olup .....

Kendisini, << - DİBİ DELİK, DİLENCİ VAPURU . >> Gibi hissetmekten, kendini alamıyor ......!

Gönül, kocasa da, eş-yoldaş, karı yada koca ister, istemeye de, ona he diyecek derman mı kaldı ( ? ), hallerinde, olunca ....

Gönül de, küsüyor ve gönül küskünlüğü, kocaması ve yorgunluğu insanın çarkına tükürüp, tekerine taş koyuyor, ayağına çelme takıyor ..!

'' - Zaman en iyi ve şifalı ilaç ve çaredir '' Sözünün, bu kadar dik, sert ve batar geldiğini fark etmezdim ....

Bu  hallere düşüp, YIL VURGUNU, GÖNÜL YORGUNU, BEDEN ESKİSİ olup çıkmazdan evvel ...

Elbette, nafilelik de ve kaçan balığın büyük, ölenin badem gözlü kesilmişliğin den bihaber olmayanlığım da .....

Hatta, hayatın bağrında ve akışında, bunu çok iyi öğrenip, iyiden, iyiye unutmamacasına ezberlemiş liğimde .........

Meramım, marazam ve sitemim şu ......

Ömrüm, bedenim ve gönlüm, ruhumun eşliğinde sıkça, hatta, bu ara hemen, hep ....

'' - BEN GAMLI HAZAN, SENSE BAHAR ...'' Şarkısını söyler oldu ......

İşte, hallerimin böyleliğin de ......

Şikayetten de öte, gönül ve yürek dilimin sessizliğine ses ve dil olmuşluğum'da, bundandır demeler'im .....

'' - Vurgun yerse, ömürle, gönül, güz görmeden, talan olmuş bağa-bostana ve yorgunluk ve takatsizlikten yakasını kurtarmakla kalmayıp, üstüne, üstlük birde, iflah olmayan nal'sız beygire benzer .......! '' Diye ....

İşte, tamda o, hesap ......

Kendimden gayrı duyan, dinleyen'imin olmamış'lığında hele ki yılların, zamanın ve hayatın '' TINMAMIŞ '' , bir yerlerinin '' KILINA ''

takmamış'lığında ......

KILINA TAKMAMIŞ'LIĞIN DA .......!

Bunun içindir, dil atıp-damak tutarak, söylenip,tıpkı ....

AKORTSUZ KEMANLAR misali gıcırtılarla, vaz-vuz etmelerle, mızılanıp durmalarım ...

MIZILANIP DURMALARIM ....

Şimdilerde, çağımın o çağ ve gönlümün surat dökmesi, hiçte boşuna değil ......

Hem ağlatır, hem söyletir, hem de .......

Keçinin, ot yemediği yerden ot yedirir, insana, ömürle, gönül, vurgun yerse .....

Ömürle, gönül, vurgun yerse .....

VURGUN YERSE .......!

 

 

 

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

 

 

 

Immenstaad / Almanya

 

 

 

01 /02 / 2022 - Salı

 

 

 

Saat ; 12_12


 ADI YOK, ACILARIMIN DA ..

TIPKI, KADINLIĞIM DA, ADIMIN YOKLUĞU GİBİ ...

Yıllara uzanan, karanlık zamanların dehlizinden kopup gelmişliğiyle ..
Adı yok, acılarımın da ...
Tıpkı, kadınlığımda, adımın yokluğu gibi ..
Zaman, zaman, sessiziliği yırtan çığlık ..
An gelip, lallığım da, ruhumun sessiz dillenişiyle ..
Sessiz çığlıklar, bumerang'lığın da....
Beni yüreğimden vurup, yutmuşluğun da ..
Akan göz yaşı olup, dökülmüşlüğünde ..
Hatta, çoğu kere,sessiz ve pulsuz dilekçeleri andıran ...
Dilek,temenni,dua,yalvarı yada isyan, lanet yağdırışlarla, hayat bulmuşluğuyla ..
Gölge gibi ömrümü terk etmeyip, önüm-ardım sıra seyirtmişliğiyle ..
Arsız ve hınaza hallerden tutun da ..
Masum sabilik de ağlamaklı ve göreni ağlatmacasına içe işleyen, masum tebessümler, olup çıkan ..
Kör sancılarımın, ömür,zaman ve hayat denen dipsiz kuyularda ..
Küf kokularına belenerek, çürümelere koyulmuşluğunda ..
Adı yok acılarım, sarar beni,amansızca, ahtapot gibi ..
Yerde mi, gök de mi gezdiğimi bilmemecesine, dolaşır dururum naçarlık da ..
Nasıl bir kör düğüm ise, ne çöze bilmeler'deyim, ne de kesip atabiliyorum ..
Kadınlığın nasıl horlanmışlık ve tutsak edilmişlikle ,iğdiş edildiğini bilen biri olarak ..
Gömüyorum, ömrümün karanlıklarına ve hayatın zulasına çilelerimi,dertlerimi ..
En acısı da, yıllara uzanan horlanmış'lığımı ..
Kadın, eriller için adeta, suyla, ay gibi olmuş ..
Bulunmayınca, yalvar-yakar'lığa belenip ..
Bulduklarında da bunum'sayıp,kibir ve nankörlüklere yeltenerek, hakir görmüşlükleriyle ..
İşte bu hallerimde ..
Yani ..
Varlığımın da, yokluğumun da bela sayılıp, marazalıkla hükmedilmişliğinde ..
Adı yok, acılarımın da ..
Tıpkı, kadınlığım da, adımın yokluğu gibi ..
Adımın yokluğu gibi ...!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

Immenstaad / Almanya

05 / 09 2017

Saat ; 17_43

'' - MAVZERİN ACISI, YASI, YÜREK YARASIYLA, KANLI İZİ KALACAĞINA ...

 SESİYLE, İSİ-PASI KALSIN .........! ''

                                                         << Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ >>

 

 

EMEKTİR, EMEK .......!

 

'' - SEVGİ, HAYAT, CAN, İNSAN, GÖZ NURU, ALIN TERİ,

ÜRETİM, EKMEK, NİMET VE BEREKET .......

EMEKTİR, EMEK .......

                                                                            EMEKTİR, EMEK .......! ''

 

 

Değil, adım, adım gezmeye, görmeye, dolaşıp, keşfedip, zevkine varıp, eğlenmeye ...

Çoğu kere, yaşadığımız ve hatta başka coğrafya görmelere ömrümüzle, olanağımızın ve fırsatın olmamışta .....

Tüm bu güzelliklerine hasret ve daha da doğrusu bunlardan bihaber ömür tüketerek, fani ömrün icabı olmuşluğun da ....

Ömür tüketip,  yaşamı, çilede geçirmişlik de ölüm alemine göçüp, kara toprağın bağrına gömüldüğümüz coğrafyaya bile  hasretlikler de  ömür tükettiğimiz  ......

<< - KAVANOZ DİPLİ DÜNYA ...! '' Demelerin dilimize pelesenk olmasına sebep, şu ......

Her bir köşesi, bir birinden güzel, al benili ve insanın aklını alıp, can evinden vurarak imrendirip, kendisine hayran bırakan dünya atlasını .....

Kendi coğrafyasının tüm güzellik ve nimetleriyle, dantela albenisinde işleyip, kuşatan .....

Aynı zamanda GÖLLER BÖLGESİ' de denilen, canım Akdeniz Bölgemizin gönlü yüce Yörüklerinden, günümüze uzanan .......

“ .......

- Ev yapma, eğlenirsin,

Bağ dikme, bağlanırsın,

Sür keçiyi, çek deveyi,

Çektik sıra, beylenirsin ...... ”

Dizelerine hayat veren, duygu selini ......

Tüm haşmeti ve içe işleyenliği ile dillendiren, bu dizelerde de, gerçeğini ve hak ettiği yeri, anlamı, bulduğu gibi ...

İnsanoğlu, kendi ömür menkıbesini dillendirip, yazıp, tarihe, zamana ve çağlara .......

Bu temelde de, insanlarla, insanlığa miras ve armağan bırakırken, gereğine uygunluk ve sorumluluk duygusu ve sağ duyusuyla .....

Dahası da bilinçle donanmışlıkla, özellikle dikkatleri çekerek ...

İş- kayıt, meşakkatten ibaret dünyayı ve hayatı, insanoğlu adına yani kendimiz için renklendirip, içe sinen ve katlanılır hale getiren duygu, düşünce, yaklaşımla,

Sosyalizasyon ve gerek bireysel, gerekse de toplumsal devinimle, kültür, sanat ve en önemlisi, önceliklisi de .....

Bir başına ele alındığında dahi, başlı, başına hazine olan, FOLKLORİK GÜZELLİK ve ZENGİNLİKLE ......

Hayata hem tat, hem renk, hem de, örnek bir kültür ve duygu hazinesi, zenginliği bırakırken ...

Öncelikle kendi, beraberinde de toplum hayatına, görgü, görenek, zevk alma ve zevk sunup-yaşatmayı, sanatı ........ 

Beraberinde de, zenginlik ve coşku katmayı, görgü-görenek, anane oluşturup-geliştirerek .......

Bunu, gelecek nesillere miras bırakmayı bilmiş, hayata geçirerek ,

bununla gelecek nesillere yol haritası da sunmuştur ........!

Toyuna, derneğine, şenliğine türkü, halay, oyun ve diğer folklorik zenginliğin yanı sıra .....

Birbirinden duygulu insan ömürleriyle, yüreklerinin hayatı nasıl karşılayıp, zorlukları aşarken ki, irade, sabır, metanet, cesaret

Diğer yandan, madalyonun öteki yüzünü de boş koymamaya özenle ....

ÖLÜME, BELAYA, GADAYA, SALGINA, KIRANA, AFATLA, FELAKETE .....

Bunun sonuçlarına da duyarsız kalmayıp, motif, motif bunları da katmıştır, ömrüne ve toplumsal hayatına ......

Yas, ağıt, gazel, Cenaze defni, icapları da, toplumun bağrında anlam, karşılık ve hayat bulmuştur, hayat ......!

Yani, özcesi ......

Şu üç günlük misafirlik denen hayatı, akıyla-karasıyla, grisiyle, alıyla-moruyla, yani .......

Gereğince duygu ve renk cümbüşünde yaşayıp, yaşatıp, topluma, coğrafyaya ve dünya mirası olarak ta, dünya kültürüne armağan edip, katmıştır ....

Elbette, bunlar bir çırpıda ve bu geceden, günden, sabaha, yarına olmamış, olamamış ........

Zahmete, sabırla yaklaşarak, hatta ......

Adeta, iğneyle kuyu kazmacasına, dahası ........

'' - DAMLAYA, DAMLAYA GÖL OLUR '' Ata sözünde karşılığını bulmuşluğun da, uzun zaman içinde oluşmuştur .....

Tıpkı, üzerinde ömür sürdüğümüz şu dünya coğrafyası ve yer kürenin güzelliklerinden olan .....

Okyanuslar, denizler, göller, ırmaklar, şelaleler, dağlar, mağaralar ve hatta mağara içlerindeki sarkıt ve dikitler gibi .......

Yetmedi, dahası var, dahası ......

Dahası ......

Ön görü ve alternatif yaratıp, sorgulama ve farkındalık zenginliğiyle, hem boyut derinliği katma hünerlerini sergen etmişler ...

Salt, bununla da yetinmemişlikleri ile ......

Hem de, darda ve bol da, kıtlıkta, berekette, yasta, toyda, bireysel ve toplumsal reaksiyon ....

Bunun gereği olan, tavır, değişim, evrilme ve başkalaşımla, katmanlar, boyutlar, medeniyetler ve kültürler arası ilişki ve iletişimle .....

En yalın insani hal ve duygulardaki iletişim zenginliğinde ....

Dünle-bu günü, geçmişle-geleceği, eskiyle-yeniyi ve hasılı ........

Elemle-erinci-sevinci harmanlayıp, dengelilik de, göğüs'lene bilirlik ve katlanılırlıkta eklemeyi, bilip-becermişler, hayat biçimi kılmışlardır ....!

İşte, tam da bu cümleden ve havadan olmacasına .......

Kişi eğlenme, oyalanma, evdinme, ıskalama, külfet-yük ve zevk olgusunu hayat dibeğin de döverek .....

Derdiklerini, ömür ve gönül imbiğinden süzerek, çileden, cefadan meşki, zevki, sefayı, hazzı, güzelliği .......

Yetmedi, sevgi, sevi ve hasılı düş güzelliğini yaratmadaki ustalıklarını, tevazu ve sadelikle dahası, cömertlikle ortaya koyup ...

Adeta, '' - Buyurun Halil İbrahim Sofrasına '' Dercesine, üretilen güzelliği, zenginliği, ziyafeti  bölüşerek, çoğaltmayı başarmışlardır ......!

<< - İSTİSNALAR, KAİDEYİ  BOZMAZ  . >> Gerçeğinin objektifliği ve ışığında ele alınırsa ........

Bu olgunun , devinim ve realitenin, özünü ve anlamını, boyutunu hem daha iyi kavrar hem de aslına, gerçeğine olabildiğince uygun düşünüp, değerlendirmiş oluruz ........

Bir şeyler üretip, elde ederken ödenen bedelin değip-değmediğini iyi tartmalı insan, niyeti ve hedefi dünyayı gezip, görüp, keşfetmekse .....

“ .......

- Ev yapma, eğlenirsin,

Bağ dikme, bağlanırsın,

Sür keçiyi, çek deveyi,

Çektik sıra, beylenirsin ...... ”

Şu güzelim YÖRÜK DEYİŞİNDEKİ DİLLENDİRİLENE KARŞILIK OLARAK .......

Bir yere bağlanmamalı .....

Ev yapıp, eğlenmemeli ....

Bağ yapıp, bağlanmamalı ...

Keçiyi sürmeye, Deveyi, çekmeye devam etmeli ki ...

Gezip görmek, görgü-bilgi ve ufuk artırır gerçeğine uygunlukla ve bunu hayata geçirmenin gereği olarak davranınca...

'' Çektik sıra, beylenirsin '' Demedeki meramı kavramışlık la .....

Gezip, görüp, dolaşıp, alem, hayat, insan ve yeni dünyalar tanıdıkça, bu seyyahlığın ödülünü '' -BEYLENEREK ''........

BEYLİĞİN DEMİNİ SÜRÜP, TADINI ÇIKARTARAK ZAHMET,ÇİLE VE SABRIN KARŞILIĞINI BU YOLLA ALAN OLURSUN .....

İşte, tas tamam da hayatın ve denilenin gerçeğinin kanıtlanışı bu olsa gerek ...

Bu güzel deyişi var eden, diyen ve ömürden, ömre, nesilden, nesle, çağdan, çağa eriştirenin cümlesinin ömrüne sağlık ve bereket olsun, demek düşer bize......

Çoğaltılan emek, emek üretilip, zenginleştirilen, bu albenili güzellikte...

Sevgiden, sevdayı ........

Sevdadan, << - Özveri ve sabırla, inançla, çabayla . >>, Erinci, sevinci ve hazzı dermişlerdir, HAZZI ......!

Hem de, gani, ganice, en eli açık, gönlü yücelik ve yufkalık da bölüşüp- paylaşımın, albenili ve imrendirici örneğini gözler önüne koymuşlardır ......!

'' - Hep bana, Rab bana '' Demeler, ilerleyen zaman içindeki EMEK-SERMAYE SAVAŞINDA ve değişimle, sanayileşme ve Kapitalist-Emperyalist dayatma, kültür ve empozeyle, ortaya çıkmıştır.......!

Bu hortlama ve hortlakların, kambur ve ayıpların, toplumsal dinamizm ile insana ve insan ilişkilerine .....

Toplumsal ve kültürel hayatla, birikime verdiği zararları, asla ama asla....

Yok sayma ve yadsıma ahmaklığına düşmeden değerlendirmenin kaçınılmazlık ve zorunluluğunda, gelişimi ele almayı da ....

Mutlaka, bilip-becermek gerektiğini, hiç mi hiç  unutmayalım, bu arada ......!

Hazzın bedeli, emek ......

Emeğin karşılığı da, güzellikse ......

İşte, tamda burada, insanlığın gönül dünyasının derinliği, yüceliği, güzelliği ve en önemlisi de .......

Bilgi, bilim, ilim ve emekle, sabır denen güneşten, gün aydınlığıyla, nurdan beslenen ....

AYDINLIK DÜŞÜN, FERASETLİ, BİLİNÇ, ÖNGÖRÜ VE YÜREK SAHİBİ OLABİLMENİN ZARAFETİNİ, DOYUMSUZLUĞUNU ......

Kemalle, tevazuyla, asla alengirliğe, kibre ve böbürlenmeye tenezzül etmeden, aşırılıkla, aşırıya kaçmadan ......

'' -Saadet, sadeliktedir '' Demeyi bilmişlikle .....

Doğruyu, olması ve gidilmesi gereken yönü, yolu ve gönüllerin ortak duygu, inanç, öngörü ve isteklerini, ortaya çıkartmışlardır, ortaya .....!

Dememiz o 'ki, eğleniyorsan, evelenip, eylenip, vakit yitirerek, gecikiyor'san bir sebebi, ederi, eseri ve sonucu olmalıdır bunun .......!

Yine ömürlere, dimağlara ve hayata kazınan ata sözüyle sürdürelim gönül muhabbetimizi .....

'' - Kuru sıkıya sıkılan mavzerin, hükmü, gürültüde yiter ......! ''

Eğer ki ;

Mavzer insan bedenine, cana, ömre, hayata kast etmecesine sıkıldıysa.

Mavzerin namlusu, kurşunu cana, hayata, bedene, yönelip, dönmüş se .

İşte orada, o anda, felaket, feryat-figan, acı, zulüm, ölüm ve göz yaşı ile yası kalır, yası .......!

İşte tamda burada yani sözün bittiği an ve yerle, zurnanın zırt dediği aşamada şu ata sözü çıkar karşımıza ve hayata bir başka pencere aralarına bakana, görene ve hayatı farklı gözle ve gözden görmek isteyenlere ...

Der ki, bu güzelim ata sözü ......

'' - MAVZERİN ACISI, YASI, YÜREK YARASIYLA, KANLI İZİ KALACAĞINA ...

 SESİYLE, İSİ-PASI KALSIN .........! ''

Demelerin ardındaki güzelim ve buram, buram insancıllık kokan düşün ve gönülle karakter, hasılı insanlık, bundan ayrı-gayrı, farklı ve  öte değildir .

Biliriz ve bilirsiniz ki, dahası .....

Gerçeğin yakıcılığında, bilinmeli ki ......

HAYATA DAİR ŞENLİĞİNDE ......

ÖLÜMLÜLÜK DEKİ ,CÜRMÜNDE .....

Sebebi, ederi ve sonuçlarıyla bedeli yani diyeti vardır diyeti .......!

Nasıl ki, ev yaparken, eğleniyorsan ....

Ocak söndürüp, can alıp, yuvalarda baykuş öttüren olmanın da mutlak bir ederi, ceremesi ve yaptırımı olacaktır...

Ondandır .

'' MAVZER SIKAN, CANİLİĞİN ONUN ADINA SÖZÜM ONA, AKLI SIRA, GETİRİSİNE YÜZ DÖNMEDİĞİ GİBİ .....

SUÇ ve CEZA olgusu ve kuralı ışığında, yaptığının yanına kar kalmaması gerekliliğine ve gerçeğine uygunlukla ......

<< - CEREMESİNE SIRT DÖNÜP . >>, İstemem, çekmem, katlanmam, diyemez ve dememelidir, bireysel ve toplumsal güven, güvenlik ve huzur adına .......

CANA, HAYATA SIKILAN, MAVZER .......

Can alır, ömür söndürür, hayat karartır, ev-ocak körletir, beraberinde de  ACIYLA, ÖKSÜZ-YETİM ÇOĞALTIR .......!

Demelerle, dedirten gerçekler, neden, gerekçe ve koşullarla, sonuçlar ve karşılıkları .......

Hiç bir surette ve koşulda asla ama asla unutulmamalı, yok sayılmamalı, yadsınmamalı, objektiflik ve gerçekçilikle değerlendirilmelidir ......

Dahası, asla ama asla ,  gizlenip-saklanmaya, halı altına süpürülmeye kalkılmamalıdır...

HAYATA KASTLA SIKILAN MAVZERLE, GİDEN VE YİTEN, CANDIR, CAN ...!

Ateşi, barutu, dumanı gider, kulakta sesi, yürekte acısı, gözde yaşı kalır...

Gözde yaşı, kalır .....

CAN GİDER, ACI KALIR  .....

Acıda, KİN,NEFRET, İNTİKAM DUYGUSU ve DÜŞMANLIK ÇOĞALIR, DÜŞMAN ÇOĞALTILIR ....!

Hasılı, CANA KASTEDEN MAVZERLE, HAYAT ......

HAYATLA, CAN .......

CANLA, SEVGİ .......

ÖZETLE ve ÖZCESİ .....SEVGİYLE, EMEK YİTER .

SEVGİYLE, EMEK YİTER .

ZİNHAR UNUTMAMALIYIZ Kİ ..

Sevgi, hayat, can, insan, göz nuru, alın teri, üretim ekmek, nimet ve bereket....EMEKTİR, EMEK ....!

SEVGİ, HAYAT, CAN, İNSAN, GÖZ NURU, ALIN TERİ,

ÜRETİM, EKMEK, NİMET VE BEREKET ...

EMEKTİR, EMEK ...

EMEKTİR, EMEK ..!

 

 

 

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

 

 

 

Immenstaad / Almanya

 

 

 

31 / 01 /2022 - Pazartesi

 

 

 

Saat ; 18_10

 

'' - MAVZERİN ACISI, YASI, YÜREK YARASIYLA, KANLI İZİ KALACAĞINA ...
SESİYLE, İSİ-PASI KALSIN .........! ''
<< Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ >>

 

  YARIMSIN …. Hayatın sana oldum olası cömert davranıp … Yediğin önünde, yemediğin ardında, bal-kaymak bir hayatı sunmuşluğunda … Oldum olas...