29 Aralık 2016 Perşembe

MEÇHULLERDE YİTEN 'SİN ....! 

Olanlara, denenlere, yaşananlara ...
Kah, up uzun bir ömre ...
Kah,göz açıp kapamacasına kısa mı kısa ana sığan ...
Yarı gerçek, yarı korku, yarı düşselliklere ..
Savrulduğun alaca karanlık kuşağı olaylar ...
Görünmez bir elce sürülüp-itildiğin, yada çekilip, atıldığın ..
Ateşten gömlek hallere ....
Ömrünün,hayatın yangınına sürülüp savrulmuşluğunda .....
Evdeki hesabın, çarşıya uymamışlığında ....
Başına gelenlerin ..
Pişmiş tavuğun başına gelmemişliğinde ..
Hayat kasırgasının seni, amansızca kaoslara atmışlığında ..
Sıfırı tüketivermişliğinde, birden bire ...
Kala kalırsın çözmelere koyulduğun, kör düğümlerle .
Naçarlıklarda, elinin-kolunun bağlanmışlığında ...
Kah konar'sın musalla taşına ..
Kah teneşir tahtasını öper tenin-bedenin ....
Apansız ve zamansız ölümlerin seni bulmuşluğunda ..
Fail-i meçhullüğün meşum, karanlık soğukluğunda ...
Kah yanarsın kor alevlerde, kül olmacasına ....
Tüm bu olaylar ve hengameler ortasında ...
Sürülüp-savrulurken oradan, oraya, acıdan, acıya ..
Beladan, belaya, kahır ve azaptan,zulümden, zulme .
İçinden yükselen sese kulak vermişliğinle ....
Mavallara, masallara, palavralara inanmıyor ...
Gözü karalıklarda, dur-durak bilmeden atılıyorsan kavgadan, kavgaya ...
Çevrendeki çetrefillikleri, kaldırmıyorsa yüreğin ...
Hele ki, sinmiyorsa içine ..
Bastıramıyorsan vicdanının o, aykırı sesini ...
Malumun ilanı tezgahlara, sırtını dönmüşsen ..
Soyunmuyorsan, iki yüzlülüklere ve riyaya ...
Diş sızıları, kasılmalar ve sebepli-sebepsiz öfke fırtınaları kaplıyorsa ...
Günlerini, ruhunu, ömrünü, bedenini ...
Kısır döngüler de dönüp-dolaşıp, aklarla, karaların ...
Ruhsal gel- gitlerin, kaosların çarmıhında asılıp kalıyorsa, ruhun ...!
Ömrünce, tüm yaşadıklarında ...
Eğrilerin, doğruları ....
Çirkinliklerin, güzellikleri ....
Karaların, akları ...
Şirretin, şeytanlığın, düzenbazlığın masumiyeti,
Sevgisizlik ve nefretin insanı ve güzellikleri yutmuşluğunda ..
Seni, soluksuz koymacasına ...
Dayanılmaz sancılar da kıvrandırmacasına ...
Gerçekler, dayanılmaz acılar ve onulmaz yaralarda kıvrandırarak
Tükenen nefes, ağır yumruk, çoğalan yitmişlik duygusu ve korku olup ..
Oturuyorsa ümüğüne, hayatın dayattığı onca azaplar .
Art, arda yağıyorsa üstüne ...
Kasvet, bela, umutsuzluk, mutsuzluk ve azaplar ....
Ne yapsan, ne etsen de ...
Nafilelik ve naçarlıklarda, hep sen kalıyorsan ....
Kahırların gayya kuyusunda ..!
Körü, körüne nafile çabalarda ..
Heyelanlar, senin ömür ülkende, volkanlar bedeninde, infilaklar ruhunda oluyorsa ..
Hayat coğrafyanda ufuklar, hep kara bulutlarla kör karanlıksa ...
Göz, gözü görmeyen hallerde ..
El yordamıyla bile kendini çekip, çıkaramadığın ...
Ne yapsan, ne etsen de, kurtulamadığın kabuslarda yutuluyor'san ....
Canhıraş çabalarındaki o, son hamlelerinde bile ..
Dermansızlıklar, serçe parmağını bile oynatamamacasına ...
Esir alıyorsa, tümüyle bedenini, ruhunu ...
Tebessümlerin son kırıntıları da yitiyor ...
Hüzün çiçekleri olup açıyorsa, arsız ve amansızca ....
Donup kalıyorsa,dudağında, yüzünde ....
Arsız, arsız ve iç üşüten soğuklukla !
Eğer, keder çizgi, çizgi derinliklerle işlemişse göz bebeklerine ve ömrüne ..
Gözlerinin açık gitmişliğinde ...
Göz kapaklarının ardına sinmiş se usançların, özlemlerin ..
Ölü balık gözü misali ...
Ölüm o, soğuk busesini, kondururken acımasızca ...
Bil ki ...
Yitenlerle, kalanların .....
Yol ayırımında çaresiz ve acınası şaşkınlıkla ..
Hatta kim bilir ?
Belki de o, hiç yüzleşemediğin korkularınla ..
Karabasanların ortasında, kala kalırsın ....
Gerçeğin, iç titreten, kan donduran üryanlığıyla ....!
Elinde-avucunda kala kalan ...
Solmuş çiçek demetlerinin, renk atmış'lığında ..
Teslim olu vermişsindir ..
Farkında olmadığın o, sona yuvarlanmanın naçarlığına ..
Kim bilir ..
Belki de, son bir gayret ve hamleyle ..
Parmaklarının mecasizliklerde yiten, titrek dansıyla ...!
Kesif bir sidik kokusunun, havaya yayıldığını bile fark edememişliğinle !
Henüz bedenin sıcaklığını yitirmemişliğinde ..
Ölümü içerken en canlı haliyle ...
Kirpik uçların, ölüme yenik düşmüşlüğü henüz yenice tatmışken ....
Hayata dair son kırıntılar, dans ederken donuk gözlerinde ...
Dünden ve anılardan izler taşıyan, eskimiş fotoğraflar gibi ...
Sana hep dünü yaşatıp,hatırlatmışlığıyla..
En acımasız ve vurdumduymazlıkla dayar sana dünü
Gözlerine ve ölümü içen bedenine adeta kanırta kanırta kazımaya koyularak
Kim bilir ..
Belki de ....
Ölüm, bilinmezliği barındırmışlığında ....
Katlanılır ve gizemlidir canlılar için ..
Zira, hiç bir ölümlü, şu ana dek ..
Ölüme ve kendine dair o, anki yaşanmışlığı ve tattıklarını anlatamadı ..
İşte bu mahrumiyet ve mahremiyettir, ölümün en esrarlı yanı ..
Şu ana dek, sıyıramadı kimseler ...
Ölümün, bu esrarlı, muammalar şalını !
Böyleliğinde, ölüm denen ahtapotun kolları ..
Sarıp-sarmaladı, seni de ..!
Tıpkı, diğerlerine yaptığı gibi ...
Sana da hatırlatsa bile, sende fark etmedin, bilmedin .
Dahası da, dillendiremedin sende o anda, yaşadıklarını ..
Ve, ölüme dair gerçeği, üryan'lığın içtenliği ve dobralığıyla ..
Sen de katıldın o, bilmeyenler kervanına ..
Ölümün .....
Seni, '' - Çanların, senin için son kez çalmışlığında..! '' , yutmuşluğunda ..
Sessiz vedalarda, yuvarlanıp gidi verdin ....
Ölüm ülkesinin o, gizemli coğrafyasına !
Bilinmesine, bilinmezliğinde ..
Varsayımların ve yanıtsız soruların havada uçuşmuşluğunda ..
Seni, dünün hengamesine ...
Kötülük ve bilinmezliklerin orta yerine ...
Kor, kor alevlerin, en dayanılmaz, en kızgın haline sürmüşlüğünde ...
İçiyorsa ayakların, ateşin dayanılmaz azabını ve acısını ..
Dermanını kesip, mecalini ve nafile çabalarını tüketmecesine ...
Yanıtsız sorulara takılı kalan merakının, içinde ukde olup ..
Seninle bilinmezlik ve yanıtsızlıkla ölüm alemine gitmişliğinde ..
Bil ki ...
Hayat değildir, sana oyun oynayan ..
Tercihlerin, kararsızlıkların, kararların ..
Yanılgıların ve bilinmezliklerle dürtülerindir ...!
Dahası, çizip-yazan ellerin bilinmediği ...
O, uzunlu-kısalı, itilaflı ....
Şüpheler ve muhtemellikler deryası ömür öykün ve hayat çizgindeki
Muammalarla kaplanan yolcuğun ve duruşun'dur ..
Arkandan denecek muhtemel kelamla ....
Şu fısıltılar çalınacaktır, kulağına ....
Bunu hiç mi hiç duyamasanda ...!
Hayatın bağrında,evrene ve yoklarla -varların dansında, ardın sıra ...
'' - Senin, sana yaptıklarınla ...
Kendine yaşattığın acıların kaynağı da, kurbanı da, sensin !
Yitik bir ömür öyküsünün, meçhullüklerle belenen kahramanı, sensin ....!
Böyleliğinde ....
Sıkça ve çokça ...
Üzülüp, kahrolan, an gelip neşe yelleriyle savrul'sanda
İpi kopmuş uçurtmaya bezeyen halinde ...
Yoğunlukla belirsizliklerde savrulup ...
Yüreği dağlanıp, ruhu yaralanan ...
Yenileceğini bildiğin bir savaşın ...!
Muzaffer, lakin yitik kahramanı sın .
Tattığında ölümü, bunu hiç bilemeyen olursun, her zaman ...!
Bunu, hiç bilmeyen olursun, her zaman ...! ''
Gök yüzünde kayan yıldızlar misali ..
Varla, yok arasında, meçhullerde yiten'sin ...!
Meçhullerde yiten'sin ...!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Friedrichshafen/Almanya

29/12/2016

Saat; 00_53

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

  YARIMSIN …. Hayatın sana oldum olası cömert davranıp … Yediğin önünde, yemediğin ardında, bal-kaymak bir hayatı sunmuşluğunda … Oldum olas...