O, ADSIZ ŞARKI
.........
Pişmanlık ve öfke nöbetlerinde kendimden
geçip, helak olmuşluğumla .
İçimin, içimi yeyip, tüketmişliğin de,
avareliklerin pençesinde lime, lime olup, toz-duman da savrulmuşluğumda
....
Daldığım gecikmeli hesaplaşmalarda, yitirenliğimle,
yitenliğimde dolaşıp dururken odalarda .....
Gölgenin ve genzime kazınarak
sinen kokunun peşi sıra sürüklenmişliğim de ......
Ezinç, ezinç yalnızlığın dahası sensizliğin
kahreden elemlerini duyumsayıp, yaşamışlığım da .......
Sana ve bu makus ve malum sona ,ağır hezimetle
yenilgime dair ip uçlarını bulmaya çalışırken, tüm yolların sana götürmüşlüğünde
.......
Sen düşünce aklıma, yada düşününce, sensizliğimde,
ruhumun nasıl üşüdüğünü .....
O, adsız şarkı gelir aklıma ............
Sözlerini tam bilemesem ve tınılarını doğru mırıldana'masam
da, içimde seni çoğaltan o, tılsımlı şarkı dolanır, dilime .
Hece, hece, nota, nota, tını, tını sen çoğalır'sın
böylesi anlarımda, kaybolurum sende ......
Tıpkı, bulutlar arasında gözden yiten KIŞ
GÜNEŞİ gibi .....
KIŞ GÜNEŞİ, GİBİ ........!
İçmeden yaşadığım, kör-kütük sarhoşluk da,
karışmış ip çileleri gibi dolaşıklık da, yiter'im ......
Kendimde kaybolmuşluğum da ........!
İnsan nataramızla, çokluk ve sıklıkla
tepetaklak olma hallerinde debelenişimizin temel nedenlerinden biri olmacasına
.......
AŞKLARI OLDUĞU GİBİ << - Hatta, daha da
fazlasıyla ve belirginlikle ...>> ayrılıkları
da beceremeyenliğimizle, sonları acıklı biten ilişkileri ....
Ruhumuzla, aklımıza zımbalayıp, çakmacasına,
nota, nota bezenen özlem ve sitemle ......
Anlatmakla kalmayan adeta, ruhumuza ve
ömrümüze kazıyan o, adsız şarkı .......
Beni ve girift ömür öykümle, sevda vurgunluğunda
yaşadığım muzdaripliği koyar, gerçeğin yakıcılığında, gözlerimin önüne ......
Kulaklarımda, beynimde çoğalan uğultularla
.......
Dinledikçe şarkıyı, soyunurum ruhumu
..........!
Çivit mora kesen karalarından arınıp-kurtulayım,
bir an önce, diye .....!
Şarkı çınlarken kulaklarımda, acımasız meçhul
makinist defalarca gösterir dünümün ve hüznümün sebepleriyle, kanıtlarını .....
Bana ve bencileyin nice aşk vurgunu yemiş
SEVDA ZEDE' YE an be an, yeniden dünü yaşatır ..........!
İnsanı, değil sadece hayattan .......
Kendinden bile soğutup, kopartmacasına gerçeğini
ve yanlışlarıyla, yanılgılarını yüzüne vuran o, şarkı, alıp-götürür, insanı
........!
'' - İnsan, kendi kaderini tayin edemiyorsa
hayatın ve birilerinin oyuncağı hatta, maskarası olup, çıkıverir, bir anda
.....! ''
Der, hayatı deneyim ve birikim imbiğinden
süzen, bilge ekabirler .....!
Ayrılıklar mı acıtır, imkansızlıklar mı insanın
içini, kanatır yüreğini ?
Yanıtı muamma bu veya böylesi sorular sağanağında
üşümüş serçeler gibi .....
Yiter, kısılır sesim, ezilip-büzülerek,
çekerim boynumu içime, gömerim yüreğimi kor, kor közlere .....
Ondandır '' -
Yanmanın ne demek olduğunu, en iyi ben bilirim, ben ..! ''
Der, durur, içimdeki, hıçkırıklara boğulan
çocuk ..........!
İmdat çağrılarımla, isyan çığlıklarıma
kimsenin ilgi göstermemişliği ile, yanıt vermemişliğin de ........
Dolanır dururum açmazların kazığın da tıpkı,
kör atın kazığının ipine dolanışı gibi ........
Şarkı biter, tükenmişliğimde ölüp, ölüp
dirilmelerin beyhudeliğin de kediden,kaçan fare misali saklanıp, kurtulmak
istedikçe için, için ......
Dur, duraksızlıkda ........
Dillenir, yine, yeniden, bir daha, kulaklarımı
tıkmanın faydasızlığın da ..!
Vurarak yüzüme, gerçeğimi, iç hesaplaşmalarım da
ecel terleri döktürmecesine, o adsız şarkı ........
O, adsız şarkı ......
O, ADSIZ ŞARKI .......!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Immenstaad / Almanya
03 / 06 / 2022 - Cuma
Saat ; 22_45
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder