22 Ocak 2017 Pazar


AŞKTIR, KAYBEDEN ....!

Yanlış hesabın, Bağdat'tan geri dönmüşlüğün de ..
Bir zamanların hayal ve Kuleler, şaheserler kenti Bağdat'ın ..
O ihtişamlı günleri, şimdilerde ....
İki gözü, iki çeşmeliklerde , kırmızı mumla aramışlığında ..
Viraneliğin ve içler acılığın doruğunu yaşayıp, ağusunu tatmışlığında ..
Aşka dair hesaplarının alt-üst olup, tutmamışlığında ..
Kaybeden aşktı ...
İçler acısı, acınası hallerde sürüm-sürüm sürünerek ...
Bedestenlerin aç gözlü tüccar hırslarında ..
Duyguların metaya ve riyaya tahvil edilmişliğin de ..
İnsana ve aşka dair ne denli güzellik varsa ..
Hepsi iç edilip,hepsinin içine edilmişliğinde ..
Bir kaldırım serçesinin, ıslak kirpik ucuna, tünemişliğinde ..
En absürt düşüncelerden, en onulmaz düşlere uzanan ..
Hengameli, meşakkatli ve yürek yaralayıp ..
Ömür paralayan çarkların ve burçların eleme teslim olmuşluğun da ..
Elde-avuçta sıfırın bile kalmamışlığında ..
İflas eden ..
Müflis yahudi bezirgandan da beter acılara gark olan aşktır, aşk ..!
Konup göçtüğü ömür,beden ve gönüllerde otağ kuramamışlıklarda ..
Telef edilen güzelliklerin ..
Harap-türaplıklarda ateşe düşüp,yanıp-kavrulan gazel olmuşluğun da ..
Taşa söz geçse de,yüreğe ve gönle kelam işlememişliğinde ..
Gönül imbiğinde demlenen hüzünden ..
Mutluluk kırıntıları süzülüp ..
Avuç,avuç düş kırıklıkları derilmişliğinde ..
Aşka dair beslenen duygu ve inançların ..
Sürülüp,savrulup ..
Tuz-buz olmuşluğun da ..
Müflisin bir araya gelmeyen yakası misali ...
Aşkta da iki gönül,iki yürek,iki ömür türlü sebeplerle gelmemişse bir araya ..
Gör, anla ve bil ki ..
Aşktır, kaybeden, bu oyunda .....
Bağdat'tan dönen o malum yanlış hesapta ....!
Aşktır, kaybeden, bu oyunda ....
Bağdat'tan dönen o malum yanlış hesapta ....!


Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ 


Friedrichshafen / Almanya


22/01/2017


Saat;18_00


HEP YANINDA ......,

Yıllar geçse de, üstünden ...
İnkar ve yok saymalar da, ömür tüketsende ...
Zorlasan da kendini, bu aşkı ve beni unutmaya ..
Aşka, duygu, duygu bana, pranganlanmışlığınla ...
Duvara işleyen nem gibi, içine işleyen gam la ..
Söküp atamamışlığınla, sendeki, beni
Zaman içinde, nakşolup, içine işlemişliğiyle ...
Ömründe, gönlünde ben olacağım ..!
Sinende sönmeyen ateş, yüreğinde bitmeyen sızı ..
Gözünde, acı duman ve eksilmeyen yaşlarla ...
Aşka dokunan zamanların, sendeki izleri sürecek renk, renk ömrünce ..
Sevda denen, bu kasırga, seni sürüp, savurdukça ..
Yokluğumda, gözlerimle bakacaksın, hayata ..!
Keşkelerin ve pişmanlıkların, kör sancılarında ..
Açmazların, çıkmazların, kör düğümlerin zulasında ..
Hayatın kuytusunda ...!
Gelende, giden de, beni görmecesine..!
Hüsranlarla ıslanan kirpiklerine ..
Göz yaşı, göz yaşı beni, biriktirmecesine ...!
Gecen de, ben ....
Gündüzün de, ben olmacasına ....
Dalıp, dalıp gideceksin, ufuklara ...
Adımı yazacaksın, dağa-taşa ..
İsmimi haykıracak, sevdanı kusacaksın, arzdan, arş'a ...!
Yer, gök, ruhunun volkanlarıyla titreyecek ..
Yerle yeksanlıklarında da, mutluluğunda da ben olacağım, ben ..
Hep yanında ,
Ben olacağım, ben ..
Hep yanında ...!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Friedrichshafen / Almanya

20/01/2017

Saat ; 14_27


GÜNE SIĞAR ÖMÜR,
YÜREKTEN TAŞAR, SEVDA ...!

Zaman denen çarkı felekte, öğünürken, hayatlar ..
Kah, dal-budak olup çiçeğe dururken ..
Kah, dona kalır, umutlar gecenin ayazında ...
Perme-perişanlıklarda tarumar olur, ölür canlar ...
An gelir, yaşanırken o, sözün bittiği, haller ...
'' - Güne sığar ömür, yürekten taşar sevda ....! ''
İzahsızlıklarda, takılır kalır, yaşanmışlıklar ..
Rengarenk, acı-tatlı anılara yada anı, anı, hayata ...
Gitmeye kalksan, ıraklıklardan çok, olursuzluklar ..
Unutmaya dursan, fikrinin ince gülü kuruntular, koy vermez, seni ...!
Kala kalırsın, bir açmazın, ortasında ....
Her yanını kor, kor alevlerin sarmışlığında ...
Akrep kesilmende para etmez, böylesi anlarda ..
Sokup kendini, sonlandıramazsın acılarını, ömrünü ...
Medet dediğinde, yiter sesin-soluğun ..!
Duyanının, el uzatanın, çare olanın kalmamışlığında ..
Umarsızlıkta düştüğün aşk cenderesinde, kalırsın halden, hale ..
İşte anlarsın ki, bire bir yaşamışlığınla o, an ..
Dar gün dostlukları güzelliği ....
Şafakta, tan yeri aklığı, albenisi kadar değerlidir ...!
Öfkeye kesildiğinde, kör pişmanlıklara koyulduğunda ..
Aman canım sendeler de, umursamazlıklar da kulaçladığında, olur ...
Böylesi zaman ve hallerde ..
İşte o, an ..
Demlenir gönlünün ve ruhunun derinliklerde, adını koyup ...
Tarifini yapamadığın, bir duygu ..
Kabarır, sarar seni, tepeden tırnağa çelişkiler ve kaosun dalgaları ...
Yutulursun, karanlık diplerde, havasız ve soluksuz kalarak ..
Avuçladığın her zerre ..
Kayıp gider, ıslak kum taneleri misali, avuçlarından ....
Mecalsizliğe, naçarlığa ve yenilgiye tutsaklığınla ...!
Sığlıkta, kahrı, elemi,
Alaboralarda, gel-gitlerde, azgın fırtınalarda öfkeyi, kızgınlığı tadarak ..
Karabasanlardan tutta, kuduz köpekler misali titremelere savrulursun ..
Yaşayarak, her bir hali bedeninde, içinde, ruhunda .....
Kahredersin ....
Kah, kendine .....
Kah, yaşadıklarınla, bu halinin, faillerine ....
Yükleyerek hayatın ve yenilginin yükünü, garibim kara kediye ..
Suçluları, yargısız infazlarda katledersin, art, arda ....
Naçarlığın çarmıhındaki acz içinde, sallanıp durmuşluğunda ...!
Çünkü ...
Böyleliğinde ...
Uzansan, erip, tutamaz..
Dalsan ....
Yer yarılıp, gök açılıp, almaz seni, sinesine,
İstemeye, istesen de ....
Öylesine güçlü ve derinden, derine ...
Daha ötesine geçip, giremezsin yerin-göğün dibine ..!
Sana, kala, kala ...
Cehennemin esvelesi kalır,
Onun içinde ...
Onu,
İçinde, yaşamışlığınla ...
Hallerin, böyleliğinde ..
Susar dil, akar zaman, döner dünya, yürür hayatın yorgun kervanı ..
Anlarsın, kazınmacasına ömrüne, ruhuna ve beynine ....
An içinde, her hali yaşamışlığınla, dibine kadar yudumlamışlığınla ...
Hayatın ve aşkın o, ağu gibi meyini ...
O tarifsiz iksirin, gücünü, kudretini ...
Hissedersin için, için,
Yenilip, tükendiğini ...!
İliklerine dek işleyen gerçeğin ..
Seni, tiril, tiril ürpertip, titretmişliğiyle ...
'' - Güne sığar ömür, yürekten taşar sevda ...!
''- Güne sığar ömür, yürekten taşar sevda ...! ''

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Friedrichshafen / Almanya

21 / 01 / 2017

Saat;20_32


TUTKUNUN ATEŞİYLE ....,

İnsanoğlunun varlığıyla başlayan, bu yangın ..
Asırların bağrında, zamanın derinliklerinde, tarihin zulasında ..
Günümüze değin sürmüştür ..
Ne sönmüş, nede küllenmiştir ..
Ve, var oldukça insan, sürdükçe insanın muammalı ömrü ..
Hayatla, kendisiyle, evren, doğa ve insanla olan savaşı ..
Muhterisliği, aşka, hayata ve kendine dair, çoğalan saplantı ve bağımlılığı
Ne bereketli yağmurlar, ne kuzguni buzullar ..
Ne kasırgalar önleyip, söndüremez bu ateşi ..
Değil ölümle son bulması, tarihe karışması ..
Ölümlerinden sonrada, kalacak ve sürdürülecek bu savaşın, fedaileri ..
Körükleyecektir, bu alevi ..
Nasıl ki....
Ölse de, Kleopatra, hala ve inadına körükleniyorsa onun tutkusu ve ateşi ...
Muhteris ömürler, bedenler, haris duygular ve kamçılanan egolar ..
Aç ruhlar var oldukça, sönmez asla ..
Yanar kor, kor, her yeni günle ...
İstençlere ve zamana, engellemelere karşı koyarak ..
An olup, şekilden, şekile bürünüp ..
An gelip, etrafındakileri de, yakıp-kül etmecesine ..
Engellenemezliğinde ....
Fitilinin, sürekli ateşlenip, kışkırtılmışlığında ....
Masumiyetleri alev, alev yutup ...
Ömürleri, tüketmişliğinde ..!
Susturulamayıp, bastırılamaz egolarla beslenen, tutkunun ateşleri ..
An gelir, için, için yanar, an gelir külleri, dumanları göğe savrulur..
An gelir, sözüm ona soğumaya terk edilir ..
Gelin görün ki, her halükarda ve zamanda yanar için, için nesilden, nesile ....
İnsandan, insana ve çağlardan, çağlara, miraslığıyla ...
Yanar çağlar, yanar insanlık, yanar evren, tutkunun ateşiyle ..
Tutkunun ateşiyle ....!



Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Friedrichshafen / Almanya

22 / 01 / 2017

Saat ; 01_26

21 Ocak 2017 Cumartesi


HEP YANINDA ......,

Yıllar geçse de, üstünden ...
İnkar ve yok saymalar da, ömür tüketsende ...
Zorlasan da kendini, bu aşkı ve beni unutmaya ..
Aşka, duygu, duygu bana, pranganlanmışlığınla ...
Duvara işleyen nem gibi, içine işleyen gam la ..
Söküp atamamışlığınla, sendeki, beni
Zaman içinde, nakşolup, içine işlemişliğiyle ...
Ömründe, gönlünde ben olacağım ..!
Sinende sönmeyen ateş, yüreğinde bitmeyen sızı ..
Gözünde, acı duman ve eksilmeyen yaşlarla ...
Aşka dokunan zamanların, sendeki izleri sürecek renk, renk ömrünce ..
Sevda denen, bu kasırga, seni sürüp, savurdukça ..
Yokluğumda, gözlerimle bakacaksın, hayata ..!
Keşkelerin ve pişmanlıkların, kör sancılarında ..
Açmazların, çıkmazların, kör düğümlerin zulasında ..
Hayatın kuytusunda ...!
Gelende, giden de, beni görmecesine..!
Hüsranlarla ıslanan kirpiklerine ..
Göz yaşı, göz yaşı beni, biriktirmecesine ...!
Gecen de, ben ....
Gündüzün de, ben olmacasına ....
Dalıp, dalıp gideceksin, ufuklara ...
Adımı yazacaksın, dağa-taşa ..
İsmimi haykıracak, sevdanı kusacaksın, arzdan, arş'a ...!
Yer, gök, ruhunun volkanlarıyla titreyecek ..
Yerle yeksanlıklarında da, mutluluğunda da ben olacağım, ben ..
Hep yanında ,
Ben olacağım, ben ..
Hep yanında ...!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Friedrichshafen / Almanya

20/01/2017

Saat ; 14_27

20 Ocak 2017 Cuma


ARDIM SIRA , DUVARDA 

AN GELİP YAŞASAN DA , DÜŞ KIRIKLIKLARI...
YENİLGİYİ VE TESLİMİYETİ KABULLENMEK YERİNE ..
DİZ ÇÖKÜP, TESLİM OLMAKTANSA ...
ONURLA KALKARAK AYAĞA..
ÖZGÜRLÜĞE TUTKUYLA YÜRÜYÜŞÜM DEN ...
GÖLGEM VE İZLER KALDI ARDIM SIRA,  DUVARDA..
GÖLGEM VE İZLER KALDI ARDIM SIRA,  DUVARDA..

MUALLA  SEZGÖR YASSIBAŞ
FRİEDRİCHSHAFEN /ALMANYA 
20/01/2017
01_01

19 Ocak 2017 Perşembe


KAYIP GÖZLERİNLE ....!

Kayıp gözlerinle baktıkça, kahroluşlar yaşayarak ..
Umutsuzluğun, merakın ve elemlerin oynaştığı, gözlerim ....
Hayrat çeşmeleri ve pınar gözeleri olup çıkmalarda ..
Kan ağlamaktan, helak oldu ardın sıra ..
Deli-divaneliklerde, kendimi kahır ve azap cenderelerinde hissederim ..
Hallerimin böyleliğinde ....,
Ne zaman, senden söz etse saksıdaki çiçek, duvardaki resmin ...
Kokunu ve senden izleri taşıyan evdeki eşyalar ...
Boğazıma bir düğüm vurulur, soluğum yiter ..
Soğuk terlemelere belenir, göz bebekleri ölü balık gözüne kesen bedenim .
Unutmamın mümkünü yok, seni ...
Hatta, tam aksine yokluğun büyüdükçe içimde ve dünyamda ..
Daha bir katlanılmaz oluyor, sensizlik ..
Sebepli-sebebsiz, zamanlı, zamansız hıçkırıklara boğuluyor ..
İsyanımı, çığlıklarıma döküp, göz yaşlarımla dışa vuruyorum ..
Ölüm acısından da beter, ayrılığın ..
Hele ki de, bilinmezliğin yarattığı girdapların acısı ..
Zıpkın yemiş balıklar ...
Oklarla, kurşunlarla delik-deşik edilen, ceylanlar gibi ..
Naçarlıklarda sekiyor, debeleniyorum ..
Bir insanın öldüğünü bilmek, katlanılması zor olsa da ..
Yüreğini kanatsa, ciğerini dağlasada, boyun bükülür hale dönüyor ..
Enin de sonunda ..
Kader deyip, çekiliyor sineye çokça...
Gel gör ki, kayıp olan canını, cananı aramak ..
Hele ki de, öldüğünü-kaldığını bilmeden ...
Bilgi kırıntılarına razıyken...
Meçhullüğün kör sancılarında debelenmen, katlanılmaz hal ..
Sevdiceğim, ölümün yıl dönümü vardır,kaybınsa ..
Her gün ölüp, ölüp dirilmelerde katlanılmaz ağusu ..
Tahammülsüzlüklerde, naçarlıklarda hele ki de, bilinmezliklerde ..
Pusulasız gemi olup
Azgın dalgalarla boğuşmasından da acı tahribatı olmakta ....
İnsan ruhunda, bedeninde ...
Kayıpta, ne umut bitiyor, nede, acı ateşinin yeniden, parlaması ..
Kulağın kapıda, kirişte, telefonda ..
Gözün yolda, gönlün yalan-yanlışlığına bakmaksızın gelecek haberde ..
Derlerdi de inanmazdım ..
'' - Ölüsü olan bir gün, delisiyle, yitiği olan her gün, he an ağlar .'' diye ..
Birebir yaşayarak, iliklerimde hissetmecesine....
En acısından ve anlaşılırlıklarda öğrendim, sonunda ..
Bez bebeklerini koydum kapıya, giysilerinse asılı damda, camda, iplerde ..
Olur'ya kurt, kuş haber getirir görünce, onlardan sana ....
Senden de bana, umuduyla ...
Şunun şurasında, naçarlıklarda kıvranmışlığımda ..
Duvara işleyen nemden ....
Kayaya işleyen sudan da beter, koyuluklar da ve onulmazlıklarda ..
Yokluğun,umutsuzluk ve sensizliğin kahreden acısı işliyor, içime ..
Beni, benden alıp götürmecesine ..
Kayıp gözbebeklerinle bakıyorum, her sensiz günde, ufka ..
Sokaklara ve yürüdüğün , yittiğin yollara ..
Kayıp gözlerinle bakıyorum, acılara belendiğim, hayata..
Kayıp gözlerinle, sevdiceğim ....!


Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ 


Friedrichshafen/Almanya


19/01/2017


Saat;13_03


KUM TANESİ ....
Aitsizliklerde savrulan .....
Kaynağını, yatağını, yurdunu ..
Bilinmezliklerde hasret çoğaltarak ....
Kopup geldiği yerleri arayan, kum tanesi gibiyim ...!
Arzda, yitik ....
Çölümden kopmuş, denizimden ayrı düşmüşlüklerde ....
Hangi ellerden ve zamanlardan kopup geldiğimi, bilmeden ...
Kah, yel önünde ..
Kah, sürüklendiğim sel sularında yada azgın dalgalarda ...
Dahası, kim bilir belkide ...
Duygulara yelken açmışlıklarda ...
İçe işleyen, tatlı esintilerle dolu, meltemlerle ...
Ya da, insan eli ve marifetiyle ..
Zaman, zaman farkındasızlıkların girdabında, yutularak ..
Oradan, oraya yuvarlanıyorum ...
Semadaki yıldız kaymalarını kıskandıran, savruluşlarla ..
Ölümleri içip, bilinmezliklere yelken açıyorum ..
Kimi an, girdiğim kum saati haznesinde ...
Camında, özünün ben olduğunu bilmeden, un-ufaklıklarda ..
Zerre-zerre, ağıyorum ..
Devrilip-doğruldukça kum saati zamanın ve birinin ellerinde ...
Akıyor, akıyorum, cama tutsaklığın muammalı gel-gitlerinde ...
Çölüm ol, denizim ol, olmadı içinde ağdığım kum saatim, bedenim ol ..
Olda, ne olursan ol, sahibim ol ..
Aitliğim, sana olsun ..
Dolayım avucuna, göz bebeklerine ...
Gözlerinle, ıssız ufuklara bakayım ..!
Anılarla yıkanmış göz bebeklerinde, saf unutuluşu, hiçliği ..
Hiçliklerde çoğalışı içeyim ..!
Başıboş nakaratlara, ipini kırmış ...
Ucu-başı birbirine karışmış ...
Başı sonu olmayan, duygu seli dizelerde ....
En melankolik ve sevdalı renklere belenmişliklerinde ...
Şiir, şiir yığ beni, dilinde, dudağında, ruhunda ..
Yüreğinden taşıp, dilinde söylenen, sözcük seli olayım !
Efkara bürünmüşlükle, derinden derine, çektiğin oflar ..
Cigaranı savurduğun dumanlar da nefesin, yelin sürüp-savursun beni ..
Aşırmacasına, dağ - tepe, yutmacasına dalga, dalga ..!
Çek beni içine, med - cezirlerin de ...
Islat, tepeden, tırnağa ...
İçime işlemecesine .. !
Kah gülücüklerin ...
Kah göz yaşların, düşsün üstüme ...
Islağında doyayım. sana ...!
Uykun , düşün, baktığın yıldızlar ve çoğalttığın özlemler ..
Dalıp, dalıp gittiğin düşler ve kapıldığın devr-i alemler olmacasına ..
Gözlerine dolup, işleyeyim ta kirpik uçlarından...
En derinlerine dek , perde, perde ...!
Sahranın kumluğunda serabın, okyanusunda yakamozun olmacasına ..
Et - tırnak olayım seninle ..
Sende, sen olayım ..!
Parmak aralarından tutta, daha da derinlerine ..
Hatta, en müphem yerlerine işleyeyim sırdaşın, acın-cefan, çilen ..
Mutsuzluğun, sancın, sevincin, neşen, coşkun olmacasına ..
Kaşındıkça eline gelip, sende tükenip,sende çoğalayım ..!
Rüzgarlarla savruldukça...
Sana belenip, ağzına, burnuna, genzine dolayım..
Beni, solu...!
Teneffüslerinde iyiden iyiye yer bulayım, teninde, bedeninde ....
Ve, hatta...
Taa içinde, ciğerlerinin benle dolmacasına ...
Hücre, hücre derinlemecesine sana ağdıkça..
İçin - dışın ve dişlerinde çoğalan gıcırtıların ben olayım ...
Zülüflerine ben sarınayım, motif, motif işleyeyim örgülerine ..
Avuçlarına al öğüt beni, üfür yele - kuza karşı, savur beni ..
Ayalarına, parmaklarına kına yerine, ben yazılıp dokunayım ...
Başın üsteliklerde, ben işleyeyim, her yerine ..
Tünek tutmasın seni, benden başkası ..
Yapış, yapış olup, sevda kervanlarına, çöl ..
Ayaklarına türap, bastığın yerlere, sergen olayım ..!
Çiğnesin ayakların, döşümü, bağrımı ..
Özüme işlemecesine, sevdan ..
Kum tanesi albenisinde, ömrüne girenliğimle ...
Sana, kara sevdalı vurgunluklarda ...
Canına can, uğruna helak olayım ..!
Yutayım seni öpmecesine ...
Sevdanın ateşiyle ayaklarını ..
Çöl kumu sıcaklığımla, yakanın ..
Ayazlarda, yaran olup açan, kan gülü güzelliğin, olayım ..
Açan gonca ömrüne adanan, sevda bülbülüne, vatan ..
Çölüne, denizine yoldaşlıklarda ...
Ölümsüz sevdanla ıslanıp, ıslanıp kuruyan, kumun olayım ..
Tut ateşine, yak beni ..!
Alev alev, yanmışlığımda camın, canın olayım ...
Kumluğumda var ettiğim, sevda masalında ...
İster, sevda çöllerindeki Leylalığın da, Mecnun'un
İster Lambandaki Alaaddin ...
İstersen ...
Uğruna feda ettiğim, bu kum tanesi ömrümle ...
Ömrüne, ömür adamışlığımla ..
Ömrümde, ömür, ömür çoğaldığın, ömrünü çoğalttığım ..
Efsanevi kara sevda da ...
Seni çarpıp, aklını başından alıp, divane kılan, cinin olayım !
Yetmiyorsa...
Sen, serveti ve güzelliği, gözler kamaştırıp..
Dillere destan olan, Saba Melikesi, Belkis ..
Ben,
Uğruna değil tacı, tahtı, serveti...
Peygamberliği tepen, Muhteşem Süleyman'ın olayım,
Muhteşem Süleymanın olayım ...
Olmadı, kölen olayım, kölen !
Olmadı, kölen olayım, kölen !
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Friedrichshafen / Almanya
19 / 01 / 2017
Saat;00_24

16 Ocak 2017 Pazartesi


VURDUM DUYMAZ'LIĞIN AĞIR OLUR, BEDELİ ....


Sanma ki zaman, hayat, evren ve olaylar ...
Sür- git, senin dilediğince olur ..
Gamsız-kasavetsiz, vurdum duymazlıklarda tükenen ömür ..
Farkındasızlıklarda, yada kanırta , kanırta diyet ödetmekle kalmaz ..
Hayatı ıskalamışlıklarda, işin, işten geçmişliğinde ..
Sürerken eşeğini, Niğde'ye ..
Yalar, avucunu da güzelce ...
Aman canım, sendeler de tükenirse gün ve ömür ...
Avuç, avuç hüzünler dolar eteğine...
Dünün, anıların ve ömrün ..
Kederin ve gam yükünün kervanı olur, çıkarsın sonunda ..
Bilmelisin ve bilmeliyiz ki, insan olarak ..
Vurdum duymaz'lığın ağır olur, bedeli .....!
Üstelik kişisel ödemelerle de kurtulamaz..
Toplumca etkileniriz, bu furyadan ..
Cılkı çıktıkça toplumun, çürüğü çıktıkça insanın ..
Bir kötünün, bin iyiye ..
Bir çürüğün, tüm sağlam üzümlere tehditi, tesiri ve zararı çoktan da öte olur ..
Evdeki hesabın, çarşıya pek uymamışlığında ..
Kimileri ava giderken, avlanır...
Yağmurlu günde, su bulamazlar içmeye !
Sürmeyi gözden çalanlara, göz yumanlar, iş kendilerine döndüğünde ...
Yaygara da, feryat - figan da yıksalar da dünyayı ulu-orta, nafiledir, nafile ..
Namussuza dur demeyen, sözde namuslunun ...
Yozlaşma, kokuşma ve çürümeden, şikayete hakkı yoktur ..
Ele verip, talkını, kendi yerse salkımı ne savunacak hali kalır, yaptığını ..
Ne'de, yatacak yeri olur...
Pişkinliğe vurarak, yadsımak ve ötelemekle günü kurtarmaya yeltenenler ..
Gün gelir, sendeleyemeden devrilir, geberip giderler, esvelesine ..!
Hasılı ..
Uzun lafın kısası ...
Sanma ki, hayat kesmez sana faturayı, ödetmez hesabı ..
Adisyonu koyar, önüne ..
Soyar, soğana çevirir, üstelik donunu da alıp ..
Cız cıbıldak koymacasına, seni ..
Uyanıkları severler, tüm üç kağıtçılar ..
Kendilerinden uyanık, olmadıkça ..
Madik atıp, numaraya yeltenerek ..
Şeytan olmadan, ağız çarpmaya kalkmadıkça ..
Sözün, özü ...
Sen, sen ol asla ama asla, unutma ...
Vurdum duymazlığın ağır olur, bedeli .....!


Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ/ İSYANİ

Friedrichshafen / Almanya

16/01/2017

Saat;04_36


ÇİLE ÇİÇEĞİ ....,

Hiç tanıştınız mı, çile çiçeğiyle ?
Girdimi ömrünüze, görüp-bilip, tanıştınız mı, onunla ?
Esamesi hakkında bir bilgiye, fikre, kanaate sahipmisiniz ?
Endamını, albenisini, boyunu-posunu, rengini, şeklini, kokusunu ...
Etkisini hiç gördünüz mü ?
Bir sır vereyim mi, size ?
Aşk yoksa, açmaz çile çiçeği ....!
Öyleyse, neymiş o zaman işin sırrı ve çile çiçeğine sahip olmanın yolu ?
Hayat, defaatle doğrulayıp, kanıtlayarak yaşanmışlığın da göstermiştir ki ..
Aşkla açar, çile çiçeği ..
Aşk girdi mi, gönle, ömre, ruha, bedene ..
Duyguların değişip, aklın başından gidip ...
Kah akın-bokuna, kah gecen-gündüzüne karıştı mı ..
Lal olmalar da, dalıp-dalıp gitmelerde..
Uykusuz gecelerde, karanlığı göz yaşıyla yıkamaya koyulunca ...
Dahası,
An gelip, dut yemiş bülbülleşip ..
An gelip, dur-durak bilmemecesine, şakımalara koyuluyor san ..
Aşk, tebelleş olmuştur yüreğine, ömrüne, ruhuna, bedenine ..
İşte tamda, bu anda, açmalara koyulur, çile çiçeği ..
An gelip, göz yaşı - sümük düğününe tutulur sun ..
An gelir, göz pınarlarından kanlar gelir ..
An gelir, dudaklarının kanı, gözlerinin feri çekilir ..
Aklın gider tatile, bulamazsın koyduğunu, koyduğun yerde..
Hatta, an gelir yiten kendini bile, unutursun bir yerlerde ..!
Kafan karışır, gönlündeki ve aklındaki çelişkiler, çengel olur ...
Kasaphanelerdeki et tilleleri misali, asılıp kalmışlığında, onlara ...
Çeker her biri seni, bir yana .
Şıppadak anlarsın ki, işte o zaman .....!
Ömrüne, gönül ülkene ve ruh atlasına, aşk düşmüştür , aşk ...!
En delişmen, en dayanılmaz, onulmaz ve muammalı halleriyle ..
An, o an olur ....
Aşkın dayanılmaz cazibesinde, konar - göçersin...
Ömürden , ömre, gönülden, gönle...
Yüreğinin ve gönlünün söz dinlememişliğinde ..
Sözün bittiği an ve yerlerde ....
Gülme komşuna, gelir başına hallerde ...
Günler, zamanlar ve ömür tüketmeye koyulmuşluğunla !
Ömrünün ömürler de taşınıp, senin ömründe, ömürler taşımışlığınla ..
Dokunursun hayatın,zamanın ve aşkın tezgahında ..
Dahası ..
Cemre misali ..
Düşü verince duygu toprağına, uyanışın emareleri ...
Düşersin, aşkın bedesteni ne ..
Dövülmecesine, aşkın örsünde ...
Sabrı, sebatı, dolup-boşalmaları ..
Çağıldayıp, taşmaları tatmışlığınla ...
O zaman, doğunca üstüne, aşk güneşi ...
Esince, kah başında, kah gönlünde, kavak yelleri ..
Ağar başına, rengarenk ve koku güzelliğinde, aşkın elvan türlü halleri ...
Uyanınca duyguların , baş verir derinden, derine ruhun .......
Kah hoşlukla, kah sızıyla...
Olmadı, inceden inceye kanamalarla, biraz da acıyla ...
Zamanlı, zamansız...
Her mevsimde ve koşulda açar, renk cümbüşü güzelliğinde, çile çiçeğin ..!
Yarla hoşsan, toz pembe güzelliklerde ..
Limoniysen, sarıya yada safrana keserlikte ..
Gamdaysan, mora yada karaya ..
Pürneşeysen, yediveren gülüne ..
Hercaiye de döner, hallerin gelince günü, olunca vakit tamam ...!
Hepsi bir aradaysa da ...
Rengarenk krizantemlere yada gök kuşağı güzelliğinde ..
Albenilerle ihtişamını sergen ederek, ulu-orta ...
Açar, çile çiçeğin ...
Gönül tarhında, kardelen güzelliğinde, su duruluğunda ...
Neymiş, hem işin .....
Hem de, çile çiçeğinin sırrı ..
Aşk'dır, aşk .....!
Yağınca, aşk başınıza ...
Sandığınız gibi, meşk yağmaz her zaman sadece ömrünüze, gönlünüze ..
Hallerin böyleliğinde ....
Ve, sizin aşk meyini içip, kendinizden geçmişliğinizde ...
Esrikleşip, vurgun yemişliğinizle .
Müptelalıklarda, aşk ateşinde yanmışlığınızda ..
Çile çiçeği de açar, gönül bağınız da ...!
Çile çiçeği de açar, gönül bağınız da ...!



Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Friedrichshafen/Almanya

15/01/2017

Saat:22_53

GÖZ BEBEKLERİNDE SAKLIDIR, KORKULARIN ....!

  İmrentiyi, tiksintiye , zoru, kolaya, kolayı, zora, oluru, olmaza, olanaklıyı, olanaksız, sevgiyi, nefrete döndüren ...... Hükmeden ve boy...