14 Temmuz 2024 Pazar

 





ERDEMLİLİĞİN MEŞALESİNİ ....


Tan yeri aydınlığının, arzı ....
Şanla ve nurla selamlayıp ...
Havayı...
Titrek ince mavi alevlerin, alaz alaz çoğalan ihtişamla, selamlayıp ...
Kana belenip, kırmızıya boyanan toprak ve kayalıkları ..
Mora kesen küllerin ve güllerin arzı öpmelere soyunmuşluğun da
Semanın mavi atlasının kucağında ...
Pervasız gözü karalıklarda ve kararlılıklarla ...
Koyulurken onurla,erdemlilik savaşına ...
Ben, ideallerim ve yarınlar ...
Erdemin ve onurun zırhını kuşanarak, konuşlandık ..
Yar uçlarına tünek kuran, kartallar misali ....
Konduk yükseğine, hayatın...
Korumak için özümüzü, erdemi ve güzelliği ....
Sığınarak erdemin, saflığın yeline, suyuna, nuruna...
Karşı durarak karanlığa, aymazlığa, zorbalığa ve zulme..
Yerle yeksanlıklarda heba edilen değerlere, saygı ve sahiplikle ...
Kolayı değil, zoru, anlamlıyı ve nadideyi seçerek ...
Hele ki, dünün ve insanlığın kırmızı mumla aranır hale geldiği ..
Günümüzün, bu boz bulanık ve göz-gözü görmezliklerinde ....
Belanın ve riyanın değil diz boyu ..
İnsanları yutmacasına..
Adeta, saçlarının ucuna dek pervasızca yükselmişliğinde ...
Sünepece debelenmelerde heba olmamak ve heba etmemek için ..
İnsanı insan yapan o, emsalsiz insani hasletleri ..
Taçlandırmak adına, insanlığı ...
Ve ....
Anlamlandırmak üzere, hayatı ..
İnsanlık dışılığın, tavan yapmışlığında ...
Yüz karasına, kalleşliğe, ihanete, utanca ve kire bulaşmamak ..
Boka bulanmamak, riyaya belenmemek için ..
Ne kadar zor olsa da ...
O kadar, değerli ve yüce olduğunu bildiğimizden, erdemin ederini...
İnsan geçinen insancıklara ve ucube güruhlara dönen kalabalık yığınların ..
Kıymetini-kadrini bilemeyerek erdemin ve erdemliliğin ..
Haslet ve güzellikleri ,fütursuzca çiğneyip ..
Telef ve talan da katlettikleri için o, bulunmaz güzellikleri ...
Gördükçe, insanlığın içine düştüğü acz hallerini ..
Tepeden tırnağa ürperti ve üzüntüye keserek ..
Yüz kızarıklığı na boğulmaktayız, içimiz kan ağlamakta üstelik te..!
Sorgulama ve farkındalıkların halkasına sarılarak, sıkıca ..
Sahip çıkmaya çalışarak, insanlığımıza ve insanlığa..
Onu, adeta yerlerde sürüp savurarak ..
Çamura beleyip ....
Eskimiş keçeye döndürdüklerini bile, fark etmeksizin ..
Telef ediyorlar telef, hunharca...
Karanlığın ve beyhudeliklerin çarkı feleğin de ...
Farkındasızlıklarda, ömürlerini ve hayatı ..!
Metelik etmez hayatlarının edersizliklerini fark edememişliğin aczinde
Ömür ve gün tüketerek ..
Zamanı, heba da geçirmekle kalmayıp ..
Hayatı ve evreni kirleten bu, ucubeler tayfasının
Lafazanlıklarına, hamasi hay-huyuna pabuç bırakmadan ..
Soyunduğumuz ve koyulduğumuz..
Varlık ve yokluk savaşında ..
İnsan olmanın zor zanaatlığında ..
Bilerek, insanlık onurunun olmazsa olmazının ...
Erdemli ömür olduğunu.
Saf, saf koyulduk, umarsız sevgimizle ..
Ve, kararlı, inançlı duruşlarla vuruşmacasına, savaşa...
Hayatın ve insanın, insanlığın ...
Karanlığı ve karayı ilelebet yok kılmacasına,
Hürriyetin varlık ve ışık savaşında,
Mutlak galibiyete tüm benlik ve kalbimizle, inançla ....
Kardelen aklığında, onuru taçlandırıp ..
Erdemliliğin meşalesini, ilelebet yanık tutmacasına ....!
Erdemliliğin meşalesini, ilelebet yanık tutmacasına ....!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Friedrichshafen /Almanya

06/12/2016

Saat:05_55 

 



ESARETİN AYAK İZLERİ .......!

Ruhum, karartma gecelerinde kendinden geçip, ışığı sönmüş kandile döndü ....
Araba seslerinin bile, yerini sadece yağmurun sesine terk ederek ..
Kenti saran kasvete, katkı sunmuşluğunda ..
Sade, bardaktan boşanırcasına yağmur, değil ..
Hüzün, elem, çok daha önemlisi ve tehlikelisiyse ...
Alabildiğine bedbahtlık yağıyordu, bedbahtlık ...!
Gecenin içinde, gökten, kentin üstüne ...!
İliklere işleyip, kasveti daha da bir artırıp, perçinlemecesine .
Kimi perdesiz penceredeki, buğulu camlar ..
Kimisindeyse, ışığı sızdırmamaya yeminli, kalın ve koyu renk perdelerin ardın da ...
Korkuyla beslenerek çoğalan, elem ve hicranlar taşıyordu ...
Sessizliğe, acılara ve alabildiğine karanlığa gömülüp ...
Yağmura, hayata ve zamana yenik düşen, bu yorgun kente .....!
Saatler, henüz gece yarısını bile göstermezken ....
Adeta, kasvetin atlıları cirit atıp,at oynatıyorlardı ...
Çiçekler,kuşlar, börtü-böcek ve hatta ...
Karanlık toprağı, güven ve huzur otağı sayıp ..
Onun,yedi kat altına gömülmecesine, kuytuya sinen sürüngenlerle ..
Her gün, ortalıkta kol gezen, aç- bilaç, ömür tüketmeye tutsaklıklarda, canhıraş seslerle ...
Akortsuz enstürmanlar gibi uluyan, biçare sokak köpekleriyle .....
Sesleri, sanki bir daha ki Mart'a kadar, içlerine kaçmışcasına ...
Sus-pus olan ve sivlim-büklüm gizlenen ...
Sırra kadem basan, avare sokak kedileri....
Meydanı onlara bırakarak, sinmişler ve hatta ..
Başka aleme ışınlanmışcasına, yok olup çıkmışlardı ...!
Böylesine derin bir sükuta ve ölümcül sessizliğe bürünen, her gün içine edilen, garip kentte ..
Evler, kent meydanı, garlar, karanlık dehlizler, logarlar ve yaşayan cümle canlılar ....
Üstlerine ekilen, ölü toprağına teslimiyetle ..
Sanırsın ki, hiç sonlanmayacak, ölümcül bir uykuya dalmışlardı ..!
Gecenin derinliğinde, havada yayılan, çürüme, balçık, yosun ve nem kokusu ..
Şehrin, hangi gizemli ve meşum güçlerin esiri olduğunu, ele veriyordu ..
Adeta görünmez bir bela yada kök kurutan veba sarakoymuştu kenti, dört koldan ....
Öylesine kesif ve tarifsiz bir ruh halinin egemenliğine, boyun bükmüştü bu gece ...
İçindekilerle, çıfıtı çıkmış kentte ..
Bu yaşananlar, adeta yaşanacak daha büyük kasvetin ve daha derin ...
Tarifsiz bir korkunun teslim alacağının, habercisi ve emareleriydi ..
Karanlık gece, tarifsiz elemlere ve yağmura yenilmenin utancıyla ...
Adeta iyiden, iyiye koyulaşıp .......
Zift karasını kıskandıracak kadar, yağlı kara bir hale ve renge bürünmüştü ..
Böylesi anda ..
Kente ve kenttekilere en ırak olansa, sevgi, aşk ,barış ve umuttu ..
Bu içi dışına çıkan kent sanki mahşerin askerlerince, bombardımanda talan edilip, yağmalanıyordu ...
Ruhların alabora, morallerin yerle-yeksan olmuşluğunda ..
Hemen, hemen bütünüyle teslim olunmuşlukların utancının ve azabının hüküm sürmüşlüğünde
Pesimistlik, adeta devasa ucube bir yaratık olup, kentin üstüne ağıp, abanarak ..
Aydınlığı, umudu, aşkı ve iyimserlikle, tebessümü engelleyip, ortadan kaldırmıştı ..
Kasvetin resitaline boyun eğmişti, gecenin içinde, yağmura yenik düşen ...
Bedbahtlığa ve hicrana teslim olan, daha dün tebessüm eden bu kent ve insanlar ...
Öyle ki, karanlıktan medet umar hale gelmişti, bedenler ve ruhlar ..
Kasvetin doruklarında, inim, inim inliyordu ...
İliklerine dek ıslanmacasına, yağmurla yıkanan ...
İnsanların el-ayak çektiği, ürkütücü tenhalıktaki caddeler, sokaklar ...
Ve için, için üşümeye koyulan binalarıyla, kent ...
Bu, yağmurunda ötesinde, adı konamayan dipsiz bir afatın ........
Tarifsiz elemlerin, gizemin, korkunun ve bilinmezliğin ..
Hatta, müzmin, içe işledikçe, ömürleri çürüten ...
Azap kaynağı, esaretin ayak izleriydi ...!
Esaretin ayak izleri ...!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Immenstaad / Almanya
12 / 07 / 2017
Saat ; 23_39






KESİŞİ VERDİ ….,

‘’ – SANKİ …..,,

Ne derin,tarifsiz ve muammalı, albenili bir çekim bu …
Hiç mi hiç düşünülüp-tasarlanmamışken ..
Üstelik, hesapta- kitapta yokken …
Çakmakla,sigara, ateşle-barut, ekmekle-su gibi …
Hayatın kendi doğallığındaki, zaman ırmağında akıp gidişinde ..
Kesişiverdi yollarımız, burun buruna hallerde, geliverdik yüz –yüze …
Tıpkı, istenmeyen yarpuzun, burun dibinde bitiverişi gibi …
Karşılaştık, bir yaz akşamının baş döndürücülüğünde.
Sen, bende çoğaldın ..
Ben, aklına takılıverdim sanırım, senin …
Tıpkı çalılara , buturaklara, dikenli tellere takılıverip,yelle titreşen koyun tüyleri misali ..
‘’ - Köpeğinin hatırı yoksa bile, sahibinin hatırı vardır ‘’
Deyişi misali, onca olan bitene rağmen ve hatta inatla ..
Sanki, dün yokmuş ve olanlar yaşanmamış gibi..
Olgunluğa vurarak, dünden bahsettik ..
Birbirimizden kaçırdığımız, buğulu gözlerimizin önünde ….
Dün, bir film şeridi olup, akıp-geçti ..
Ne, denmiş-konmuşu eşeledik-deşeledik ..
Ne nalına,ne mıhına vurduk ….
Ne limon sıktık muhabbete, nede ayrık otuydu, dillerimiz bir birine ..
Hele o, derin mi derin, iç geçirmelerimiz..
Neleri, neleri saklıyordu bağrında, sence ?
O, an aklıma düşüverdi hemen….
Düşünmeden ve kendi, kendime sormadan edemedim …
Bilmem sence de öylemiydi ….?
‘’ – SANKİ, DÜNÜ ARAR GİBİYDİK …..!
SANKİ, DÜNÜ ARAR GİBİYDİK …..! ‘’

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Ereğli /Konya
09/07/2018
Saat; 09_35

 





ALEV,ALEV KENT YANAR, GÖZLERİNDE …,


Duygularımın ve aklımın arka sokaklarında dolaşıp, durmalarımda …
Şafak atarken bir kez daha ve yeniden, uykusuz gözlerimde ..
Ne zaman sen düşsen aklıma, gözbebeklerin gelse, gözlerimin önüne ..
Tutkuya kesmişliğimle kaybolurum, göz bebeklerinin derininde …
Her bakışımda …..
Kıvılcım, kıvılcım çoğalışlarımla …
Değil, kirpik uçlarımda tüneyen, yaşların ….
Bildik-bilmedik, tüm yangın söndürme sistemlerinin,
yetersizliğinde …
Yada, iflas edip, çaresiz kalmışlığında …
Dumura uğrayıp, devreleri karışıp,yanmalara koyulan, aklım gibi …
Yangın yeri olur çıkarsın, tepeden tırnağa …
Başlar içten, içe bir yangın..
Çoğalır, saman alevi misali, parıldayarak …
Ateş böceklerinin, pervanelerin üşüşüp,yanmalara koyulmuşluğunda
Sönmeyen, söndürülemeyen, harlı yangınlar olmacasına …
Alev, alev kent yanar gözlerinde …!
Alev, alev kent yanar gözlerinde …!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

Ereğli / Konya

10 / 07 / 2018

Saat ; 00_33






SENİ SEVDİĞİMİ GÖRECEKSİN ...

O, SON GÜNÜMDE ....!

Seni sevdiğimi göreceksin, ömür gülümün solup, güneşimin battığı o son günümde....
Ben sussam da,yelle kuşlar haykıracak kainata ve sana aşkın gerçeğini, yüreğimin yalınlığında yer-gök inleyecek nidalarla ...
Öğrenmişliğimle, içime işlemişliğimle, biliyorum ki ..
Mış gibi davranma yüzsüzlüklerinde,riya ve haysiyetsizliklerde çıkar dünyanın,sevginin ve hayatın iki yüzü ..
An gelir, tık nefesliklerde duraklar yüreğin..
Sözcüklerin kifayetsizliğinde, kelamın bittiği an ve yerde..
Buz keserken ömürler,yürekler ve kainat ..
Ateş de payına düşeni alır, hayatla,sevgiden ..
Buz kesse de alem,aşkın sıcaklığıyla çarpar, yürekler..
Yunuslar derinlik ve soğukluğa,ıraklığa inat ..
Ondan bilir fersah,fersah mesafeden sevgililerinin,
eşlerinin,aşklarının sesini ..
Değil mi ki, Yunusun karnından çıkmadı mı, insan Yunus ?
O dillere pelesenk ….
Tarihe ve insanlığa mal olup, yön ve hayat biçimi vermiş, kadim hikayelerde ….
Ömürlerde, hayat bulup, günümüze uzanmadı mı ?
Ondandır, sevgi ve sevi ….
Sarmaşıklığında dolanır ulu çınar ve çamlara pervasız ve ihtirasla dolaşıp-sarıldığı gibi …
Hayata aşk olup, ömür,ömür,can,can ...
Demem o ki sevdiceğim ..
‘’ -EN KERAHAT VAKİTTE DAHİ BAKİR GÜZELLİKTEDİR EL DEĞİLMEMİŞLİĞİNDE SEVGİ VE AŞK ...! ‘’
AŞKIMI SANA İLETECEK KAİNAT,YELLER VE KUŞ SESLERİ ..
ONDAN..
ADINDAN EMİN OLDUĞUNDAN DA ÇOK ..
EMİN OL..
SEVDİĞİMİ GÖRECEKSİN ...
NUR YADA KERAHAT SAATLERDE..
ZAMAN VE HAYAT IRMAĞINDA YIKANIP, PÜR-NUR OLMUŞLUĞUNDA ...
SENİ SEVDİĞİMİ GÖRECEKSİN ...
ÖMÜR GÜLÜMÜN SOLUP, GÖRDÜĞÜM-GÖRECEĞİM …
O, SON GÜNÜMDE, GÜNEŞİMİN BATTIĞIN DA ...
Seni sevdiğimi göreceksin, ömür gülümün solup, güneşimin battığı o, son günümde....
O, SON GÜNÜMDE ...!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

Ereğli / Konya

11 / 07 / 2018

Saat ; 02 _10

13 Temmuz 2024 Cumartesi

 




SOY ÇULU, SAL EŞEĞİ YABANA, YOZA ….!


Ömür ve gönül gözgün, yürek ezgin, ruh tarumarsa …
İnsan onulmazlık ve basiretsizlik zincirine eklenmişliğin kıskacında ..
Yağmurlu günde suya hasretliklerde, elem çoğaltıyorsa …
Bir yürek buğulu camın önündem hasret yalnızlığında,yuvadan düşen kuşlar misali tir,tir titreyerek ..
Yaşama tutunmaya çalıştıkça,zeminin,zamanın,olanakların elinden kayıp gitmişliğinde …
Dününe yanmaktan, bu gününün demini yaşayıp,tadına varamıyorsa..
Renkler silip,bozarmış ..
Yeşil küflenmiş,sarı samana-gazele dönüp kavrulmuşsa ..
Bastığın merdiven ayakları kırılıp- dökülmüşse ...
Yaşlar,gözden ve tünediği kirpik uçlarından yanağa ve toprağa dökülmüşse..
Zülüfler dolaşmış, gözün kökü kararmışsa..
Çek ipini,kopsun inceldiği yerden ..
Ne alan,ne veren razıysa ve trenler raydan çıkıp,insanlara mezar olurken ..
Hatayı, kusuru,suçu kimseler üstlenmemişken ..
Daha da kötüsü ..
İnsanlık dibe vurup, şerefsizlik ayyuka, cibilliyetsizlik doruğa çıkarak ..
Çürüme, kokuşma ve yozlaşma, tuzda kokuşma sarmışsa ömürleri,yürekleri ..
Çorlu’da teleflik,Ağrı’da göz yaşı,Kahraman Maraş’ta kara yiğitlerin onurla toprağa düşmüşlüğünde, yaslılık egemen olmuşsa ..
De’ki, Dede Korkut yüreği ve gönül diliyle ..
‘’ - AKLI VARSA AÇ ÖLE, AKLI YOKSA RAHMAN CANINI ALA ‘’
Soy çulu,sal eşeği yabana, yoza …!
Soy çulu,sal eşeği yabana, yoza …!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

Ereğli / Konya

11 / 07 / 2018

Saat ; 14_12


 


AŞKIN SENFONİSİ ...,


Gözün ne denli yükseklerde olursa olsun, nefsinin köleliğinde türap olursan ol ...
Yüreğimin sevgiden ibaret libasından başka, bir sungum olamaz ve bunu giyebilirsin ..
Sen, ne denli hayır dersen de,yadsımaya kalkarsan kalk ..
Gönül ve göz dilinin, doğruyu söylemeye mühürlenmişliğinde ..
Kabul edersin ki, için, için her hayır'ının, bin evet,demek olmuşluğunda...
Savaşta ve barışta,bu alemde yada bilinmeyen başka atlasta ..
Dirisinde olduğu gibi ..
Ölüsünde de yüreğim, sende ve sana ..
Yüreğin, bende ve bana çarpar ..
Tını,tını sevgi çoğaltmışlığında ..
Yüreğimin,yüreğine dokunup, onunla yekvücut olmuşluğunda..
Aşk dillenir,aşk bedenlerimizden fışkırıp,taşarak kainatta ..
Nefes, nefes, ses, ses ...
Bunun adıdır, aşkın senfonisi ...!
Aşkın senfonisi ...!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Ereğli /Konya
11/07/2018
Saat ; 23_06

  YERİN .........., Bozuksa mayan, çürükse özün, fukaraysan onurdan-haysiyetten yana .... İlkesizlik ve omurgasızlıktan yana, kimse eline su...