14 Temmuz 2024 Pazar

 



ESARETİN AYAK İZLERİ .......!

Ruhum, karartma gecelerinde kendinden geçip, ışığı sönmüş kandile döndü ....
Araba seslerinin bile, yerini sadece yağmurun sesine terk ederek ..
Kenti saran kasvete, katkı sunmuşluğunda ..
Sade, bardaktan boşanırcasına yağmur, değil ..
Hüzün, elem, çok daha önemlisi ve tehlikelisiyse ...
Alabildiğine bedbahtlık yağıyordu, bedbahtlık ...!
Gecenin içinde, gökten, kentin üstüne ...!
İliklere işleyip, kasveti daha da bir artırıp, perçinlemecesine .
Kimi perdesiz penceredeki, buğulu camlar ..
Kimisindeyse, ışığı sızdırmamaya yeminli, kalın ve koyu renk perdelerin ardın da ...
Korkuyla beslenerek çoğalan, elem ve hicranlar taşıyordu ...
Sessizliğe, acılara ve alabildiğine karanlığa gömülüp ...
Yağmura, hayata ve zamana yenik düşen, bu yorgun kente .....!
Saatler, henüz gece yarısını bile göstermezken ....
Adeta, kasvetin atlıları cirit atıp,at oynatıyorlardı ...
Çiçekler,kuşlar, börtü-böcek ve hatta ...
Karanlık toprağı, güven ve huzur otağı sayıp ..
Onun,yedi kat altına gömülmecesine, kuytuya sinen sürüngenlerle ..
Her gün, ortalıkta kol gezen, aç- bilaç, ömür tüketmeye tutsaklıklarda, canhıraş seslerle ...
Akortsuz enstürmanlar gibi uluyan, biçare sokak köpekleriyle .....
Sesleri, sanki bir daha ki Mart'a kadar, içlerine kaçmışcasına ...
Sus-pus olan ve sivlim-büklüm gizlenen ...
Sırra kadem basan, avare sokak kedileri....
Meydanı onlara bırakarak, sinmişler ve hatta ..
Başka aleme ışınlanmışcasına, yok olup çıkmışlardı ...!
Böylesine derin bir sükuta ve ölümcül sessizliğe bürünen, her gün içine edilen, garip kentte ..
Evler, kent meydanı, garlar, karanlık dehlizler, logarlar ve yaşayan cümle canlılar ....
Üstlerine ekilen, ölü toprağına teslimiyetle ..
Sanırsın ki, hiç sonlanmayacak, ölümcül bir uykuya dalmışlardı ..!
Gecenin derinliğinde, havada yayılan, çürüme, balçık, yosun ve nem kokusu ..
Şehrin, hangi gizemli ve meşum güçlerin esiri olduğunu, ele veriyordu ..
Adeta görünmez bir bela yada kök kurutan veba sarakoymuştu kenti, dört koldan ....
Öylesine kesif ve tarifsiz bir ruh halinin egemenliğine, boyun bükmüştü bu gece ...
İçindekilerle, çıfıtı çıkmış kentte ..
Bu yaşananlar, adeta yaşanacak daha büyük kasvetin ve daha derin ...
Tarifsiz bir korkunun teslim alacağının, habercisi ve emareleriydi ..
Karanlık gece, tarifsiz elemlere ve yağmura yenilmenin utancıyla ...
Adeta iyiden, iyiye koyulaşıp .......
Zift karasını kıskandıracak kadar, yağlı kara bir hale ve renge bürünmüştü ..
Böylesi anda ..
Kente ve kenttekilere en ırak olansa, sevgi, aşk ,barış ve umuttu ..
Bu içi dışına çıkan kent sanki mahşerin askerlerince, bombardımanda talan edilip, yağmalanıyordu ...
Ruhların alabora, morallerin yerle-yeksan olmuşluğunda ..
Hemen, hemen bütünüyle teslim olunmuşlukların utancının ve azabının hüküm sürmüşlüğünde
Pesimistlik, adeta devasa ucube bir yaratık olup, kentin üstüne ağıp, abanarak ..
Aydınlığı, umudu, aşkı ve iyimserlikle, tebessümü engelleyip, ortadan kaldırmıştı ..
Kasvetin resitaline boyun eğmişti, gecenin içinde, yağmura yenik düşen ...
Bedbahtlığa ve hicrana teslim olan, daha dün tebessüm eden bu kent ve insanlar ...
Öyle ki, karanlıktan medet umar hale gelmişti, bedenler ve ruhlar ..
Kasvetin doruklarında, inim, inim inliyordu ...
İliklerine dek ıslanmacasına, yağmurla yıkanan ...
İnsanların el-ayak çektiği, ürkütücü tenhalıktaki caddeler, sokaklar ...
Ve için, için üşümeye koyulan binalarıyla, kent ...
Bu, yağmurunda ötesinde, adı konamayan dipsiz bir afatın ........
Tarifsiz elemlerin, gizemin, korkunun ve bilinmezliğin ..
Hatta, müzmin, içe işledikçe, ömürleri çürüten ...
Azap kaynağı, esaretin ayak izleriydi ...!
Esaretin ayak izleri ...!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Immenstaad / Almanya
12 / 07 / 2017
Saat ; 23_39

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

  YERİN .........., Bozuksa mayan, çürükse özün, fukaraysan onurdan-haysiyetten yana .... İlkesizlik ve omurgasızlıktan yana, kimse eline su...