16 Nisan 2020 Perşembe


YETER Kİ ...!


Sen ve ben bitti desek, yok sayıp, unutup, yaralarımızı sarmaya çalışsak ta ...
Karanlık aklımıza, onun Hegemonyasın da ki sözde çelik irademize, yürekliklerine yakışanı yapıp ...
Kafa tutan ve  .....
'' - Biz bitti demeden, bitmez adına aşk denen bu serüven . ''
Haykıran yüreklerimiz direniş ruhla dillenince ....
Sarıp, sarmalayarak yaralarını, bu zorlu serüveni sürdürmeye koyulup, özgürce seçimini ortaya koyup ..
'' - İNADINA AŞK ..! ''
Diyerek, göğüsleyerek zorlukları birlikte..
Eskisinden daha inançlı ve güçlü olarak yaşanır, aşk ...
Yaşanır, aşk ..
Yeter ki, yürekler sevgiyi yücelterek sürdürsün bu hengame li yolculuğu..
Adına aşk denen bu muammalı dahası zorlu serüveni ...
Yeter ki, aşkla, aşka çarpsın, yürekler ...
Aşkla, aşka çarpsın, yürekler ...!
Yeter ki .....!



Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ



Almanya



16 / 04 / 2020  



Saat ; 13_13


MAYASIZ KALDIN …..!



Yüreğinde, gönlünde, ruhunda, bedeninde, hasılı ömründe ve hayatında ….
İçin, için marazalanarak, kendi kurdunu, kendinin yaratmış lığın da ….
Ortada fol yok, yumurta yok benzetmesiyle yeri, zamanı, koşulları gerektirmeden …
Hasılı, haklı gerekçeleri olmadan, anlaşılırlıktan ve doğruluktan uzak olarak ….
Kendi duygusal ve içsel hal ve durumunla …
Zaman, zaman tüm saydığımız  faktörlerin dışında, sağ duyudan yoksun ….
Dengesiz ve kontrolsüz davranış olarak, ilerde kendini bağlayıp, sıkıntı yaratmacasına …
Dilinle, elinle kendine sorun, sıkıntı ve huzursuzluk yaratacak şekilde …
Yani, adeta kendi ayağına kurşun sıkarak ….
Aslı, astarı olmayacak, toplasan, çıkarsan altı, üstü …
Bir incir çekirdeğini doldurmayacak türden ….
En önemlisi ve şaşırtanı da, yoktan var ederken ayırdığın zamana, iş gücüne ….
Döktüğün göz nuruna, alın terine, emeğine değmeyerek  ağrımadık başına, çaput sararak  …..
Halk arasında, sıkça kullanılan ve ömrü insanlık tarihinin başlangıcına dayanan ..
‘’ – MİŞİ, YAŞ, SİVİLCEYİ, BAŞ ETME . / ÇIBANA ÇEVİRME..! ‘’/ (*)
Yani, yok denecek kadar az ve minik bir sivilceyi, hijyene özenmeden…
Dikkatsizlikle, kocaman, yaraya /İRİNLİ ÇIBANA/ döndürüp,
dert ve gereksiz sıkıntı, yaratma ….
Diyerek, kişilere salık ve telkin ile sükûnet daveti yapıp …. İşin içinden çıkılmaz hale getirmemesinin, gereği, tavsiye edilen
Sözün ve uyarının doğruluğunun, haklılığı zaman içinde, defalarca doğrulanan, ata sözümüze atıfta bulunmalara, aldırmaksızın …
Hatta, kulak asmamanın, kişiye pahalıya mal olacağını  belirtip …
İkaz edilişini,  bir kez daha göz önüne getiren …
Yüzü ilme ve bilime dönük, gerçekçi, sağ duyulu kişilerden olmanın gerekliliği, yararlılığı daha da öncelikli ve önemlisi …
Hayatın içinden çıkan dersle, ikazın, ihtarın ve hayata dair uyarıların ….
Çokça haklılığının ve doğruluğunun su götürmezliği ortadayken, dahası malumken ….
Sende, gerçeğe sırt dönenler tayfasından olup, çıkarak … Onmamacasına kaprisle, inatla …
Doğru bildiği, yanlışa, sıkı, sıkıya sarılarak …!
Üstelik te, kantarın topuzunu hayli kaçırır halde, inada varan kararlılık sergileyerek ….
Kendin ce …
‘’ –El ne dese de, doğrusu bu, demekle kalmayıp, işi inada bindirerek ..
Durduk yerde, sanki başındaki sorun ve sıkıntı azmış gibi anlamsız hareketle …
Düşünce sığlığında ve ufuksuzluk ta ….
Konu, hayatın hangi alanıyla ilgiliyse,
Onu, hayata at gözlüğüyle bakmanın, dar kalıplarına sıkışıp kalarak ….
Bununla da yetinmeyip, sorunu mayalandırma da, keyfilikle, dozajı kaçırıp ….
Özde var olmayan, durduk yerde ve gereksizce, işgüzarlıkla kendi yarattığın sorunun …
Arap saçına  dönmesinin, kendi üstüne, üstüne yıkılarak,
ağırlığı altında kalmanın, ezincinin tek ve baş sorumlusu olarak …
İş, işten geçtikten çok sonra ve sadece, dostlar alış-verişte görsün, eda ve havaların da …
‘’ – Kaşarlanmış, arsız ve inatçı  bir yalancı, bin doğrucuyu ayağa diker, çileden çıkartır ..! ‘’ Hallerin de …
ASLINDA, SADECE AMA  SADECE AR, EDEP, SAYGI VE TEVAZULARINDAN, SUSANLARI, KENDİ MARİFET VE HÜNERİYLE SUSTURDUM, diye, böbürlenerek kasım, kasım kasılan …
Özrü, kabahatinden de büyük, dedirten tayfadan biri olan hadsiz, lafazan tavırlarına bürünen …..
İçtenliksiz, keyfiyete ve istismara dayalı, hödüklük ile yada CAHİL CESARETİ olarak adlandırılacak, densizlik ve kendini bilmezlikle …
Hep, kendini haklı, doğru ve en kötüsü de bilgili geçinerek, hatta, hatta …
DOĞRUCU DAVUT rollerinde, olur olmadık zamanda, dayılanma ve  horozlanma tavrıyla …
Arsızlığı yol, hırsızlığı iş ve geçim kapısı gören asalaklar, kişilerin ve toplumun, biti dir …!
Diyenleri ve kendi seviyesine inmeyen lere, sataşan çenebazın …
Eğriye, doğru, gerçeğe, yalan diyerek, lafazanlıklarıyla, şaklabanlıklarıyla, ahmaklık ve budalalıklarını, ört-bas etmeyi, iş edinen, aylak haramilikleri ….
Toplumca benimsenip, hayatça doğrulanmış, tescilli asalakların, seviyesine inerek …..
Onlarla, laf yarıştırmalara girmesine, edep, karakter ve haysiyetleri izin vermeyenlerin, sükut ve sükununu, kendi başarısı sayanlar, iflah olmaz ahmak budalalardır …!
Serine, özüne bezenmişse iflah  olmaz ahmaklık ve budalalık denecek tek söz …
‘’ –Vay şu acınası, içler acısı haline..
Çok şey oldu yada göründü ama bir tek kendi olama dı …
Elden ele, gezen topaçların, kendinden geçtiği dönmelerle bulaştığı serkeşlikle, bulamadı gitti, ne yolunu, nede kendini ! ‘’
Seni, senden iyi ve içinde bulunduğun tabloyu, en gerçekçi, çarpıcı ve göz alıcılıkla ama kayıtsız-şartsız, lam sız- cim siz, bodoslama objektiflikle betimleyen, bu saptamayla …
Sana, yitirdiklerini ve yaşadığın eksiklik ve yitişle düştüğün şu an ki, seni …
Arda kalan sende, sen sanarak avunup-avutmalara öykün kalan eski senin pürmelalliğin seni, nereden, nereye dedirtmecesine sürüp-savurarak ….
Kuruntularının ve mayaladığın asılsız-astarsız vehimlerin ….
Önce kendini, beraberinde de, yolunu kaybetmelerde,
Sana ve etrafında tünemiş doymak-kanmak bilmeyen, aç gözlü leşçi kuşun, çakalın  halini fırsata çevirerek  ….
Adeta, kendi toklukları uğruna, seni, varlar da, aç ….!
Naçarlıkla, yoklukta, iyiden, iyiye sefil koyup ….
Aç bilaç hallerde,  içinin, dışına çıkmışlığın da ….
İğne deliğinden geçmecesine, bir deri, bir kemik  bırakıp, kursağına zerre tayım düşürmeyi düşünme ve çabalama yerine …
Sana vehim, korku ve kabus zerk edip, senin direnememiş halindeki kayıtsız-şartsız teslimiyet le …
Beklenenden de öteye, geçerek
Kendilerince  malum olanı yani, sadece ama sadece malumun ilanını  gerçekleş görme hesap ve arzularıyla, hatta durumundan eminlik le, sevinç, heyecan ve neşeyle avuçlarını ovuşturarak …
Adeta, terhis-teskere bekleyen eratın iple çekip, sevinçle kuşattık ları  o son günün sabırsızlığının tavan yapmışlığın da
Saydıkları ve bir türlü gelmez diye mızmızlanarak gün yirmi dört saat bunla yatıp, bunla kalkmışlıklarında …
Şafak sayışları gibi hayatla veda,
Azrail le tanışarak, çıkacağın o, ebedi dönüşsüz seyahatinin, tez mi tez…
Hatta, olasıysa kaşla-göz arasına sığacak kadar tez  gelmesini gözleyerek …
Sevincik delisi hallerini gizlemeye gereksinim duymadıklarını ele verecek kadar alenileştiren akrep soka dedirtecek hayasızlık ta ki işgüzarlıkla ……
Lokmanı planlamaya koyulan, iki hatta çok yüzlü YÜZSÜZLER GÜRUHU NUN …
Bilinen sonuna ve işte bu haline gelişini adım, adım   izleyerek …
Takvimden koparttığın her sayfayla  işkillenerek kendi aralarındaki ….
SESSİZLİĞİN SESİ ve DİLİYLE var ettikleri ve içeriğini sadece bu oyunu kuran bir avuç kurmay leşçinin …
Tıkır, tıkır işemecesine çalıştırdıkları iletişim ile an be an soluğundan, parmak oynatma na  ….
Ahı gidip vah ı kalmış o bir tutam saçını oynamak tan …
Altına işeyişindeki, sinsi yada aleni fark ve ayrıntıları, künyelerinden bile iyi bilip, icra etmişliklerinde,  bilerek  iştahla sürdürdük leri …
Hayat, adlı oyunun son bölümünün gereği olarak SON TANGOYU çalıp, oynamışlıklarıyla …
At kıçına konan, keneden farksızlıkları, insanı irite eden edepsizlik ve utanmazlıklarıyla …
Azrail’ e tekme atmanın, muhteşem finale yakışır tablosuna sığmayarak sırıtan sinsilikleriyle ….
Seni çoktan kayıttan, nüfustan hele, hele de paydan külliyen silmiş halleri ile …
Çektiğin çilelerin, burnundan gelen geçici hele hele de yalancı bahar gibi aldatıcılığıyla an gelip uzaktan …
Parmakla sayılacak kadar az olan burnunun dibinde oluvermecesine  ..
Kıyında oturmaya ve soluğundan yayılan acımış ağız kokusu,
Dahası, salya-sümük hallerdeki bitiş alametlerini pürdikkat izleyebilme zorunluluğuyla 
İğrenç deseler de katlandıkları acılı, dayanılmaz hallerinde daha gözlerini yumup, toprağa girme den …
Biçtikleri ve reva gördükleri sonunun artık iyiden, iyiye  gelmişliğinin aşikar lığın da, doktorlarca usulüne uygunlukla belirttikleri  iletip, onaylamışlıkla  hayatın ve ömrünün senin için son virajına girmişliğin de …
Bu hazin sonun, henüz fiilen gerçekleşmeyip, o son noktanın konamamış lığında ….
Dününü mumla aratmacasına, ömrü hangi saçmalıklar üstüne bina edip, mayalamış lığın da ….
Hiçte umulmadık sonla  hak etmediğin çilenin hayatına dair ki son sahnesin de …
Ömrünü beyhude ce nasıl tükettiğini ve hatta akıbetinin bu kara tabloyla uyumluluğunda yitmişliğin de ….
Neye hizmet etti, neye, kimlere yaradı sorularının senin adına hükümsüz lüğün de …
Kendini avutmayı da aşıp, bile, bile kandırmış lığın da …
Hatta, << -MIŞ GİBİ HAL ve DAVRANIŞLARINLA düşlediğin muhteşemliği bağrında taşıyıp, buna rağmen sana değil renk ve gerçeği ip ucu olacak kırıntıları bile esirgeyip, çok görmüşlüğün de …
DUR DURAKSIZ HALLERİN VE SANA HAS SİNSİLİĞİN İLE …
MAYALADIKÇA MAYALA DIN ….
Keşke demelerin sığlığında tükenerek, olabilse de sonunla yaşanacakları görsen ..
Yine ve hala ..
Üstelik kararlılık, inat etme, ödünsüzlük tefrikası olacak  haller de …
Uzun ve dalgalı, yakamozlu-SERAPLI, HAYALDEN ÖTE DAHASI DA SIĞMADIĞI ÇERÇEVEYE UYDURMA ADINA… KESİLİP, KIRPILIP, BİÇİLEN FOTOĞRAFIN ve ONUN EŞSİZ AYRILMAZ PARÇASI KUZGUNİ KARANLIKLA ..
MAYALANMALARIN VE MAYALADIKLARININ …
SANA NASILDA PAHALIYA MAL OLMUŞLUĞUNU EN ÇARPICI SERGEN EDİŞİ İLE …
GÖNÜL RAHATLIĞINDA DEMİŞLİKLE DİYEREK NOKTAYI KOYALIM BİZDE
MAYALADIN,MAYALADIN NERDE O MAYALAMALARIN ..
KEFENİN CEBİNİN OLMADIĞINI NE ANLADIN, NE KABULLENDİN ..
Dört görevliden başka kimsenin olmadığı törende tabutunu ELLER  ….
MAYALADIKLARINI, İĞNE DEN,İPLİĞE SERVETİNİ …
AKREP SOKASI CA HISIM KURTLAR 
CENAZENE KATILMAYA TENEZZÜL ETMEYEN, ELLER …
HEM DE, NE ELLER ???
SANA, EL OLAN, İŞLERİNİ YAPARKEN GIK DAHİ DEMEYEN
EL OĞLU,  ELLER TAŞI DI …
MAYALAR IN , MAYALADIKLARIN BU ALEMDE …
ÜRYAN BEDENİN, AKIBETİNİN MEÇHULLÜĞÜN DE ….
KEFENİN CEBİNİN OLMAMIŞ LIĞIN DA …
MAYALARININ,MAYALADIKLARININ  BOYNUNU BÜKÜK BIRAKIP 
AHİRET DENEN, BİLİNMEZLİKTEN İBARET, ÇIPLAK BEDENİN TOPRAĞA DÜŞMÜŞLÜĞÜN DE …
KENDİNİ ALAMADIĞIN MAYALAR, MAYALADIKLARIN, SENSİZ …
SEN, MAYASIZ KALDIN …….!
MAYASIZ KALDIN …..!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ/İSYANİ

Almanya

16/04/2020

Saat ; 18 _00

14 Nisan 2020 Salı

KESTİRİLEMEMİŞLİĞİNDE ....!


 





BÜYÜYOR…


Çocukluğuna doyamayan da, doymayan da büyüyor, gök kubbenin altında, hayatın bağrın da ...
Hangisinin şanslılığının yada şanssızlığının anlaşılıp, bilinememişliğinde ...
İleride, hangisinin lağım faresi, hangisinin farelerin efendisi olacağının kestirilememişliğin de ...

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ/İSYANİ


ÖMÜR, ÖMÜR, NESİLLERE..
Aşk ihanet ve hüzün şalıyla sarıldıkça
Yüreklerin acısı, ömürlerin azabı kor yangın lığın da, kuşatır hayatları ..
İnsana, hayata ve aşka dair, her ne varsa ...
Onları yakıp, kavurup, kül etmecesine ..
Hallerin böyleliğin de aşkların ve şehirlerin efsanesi doğar ....
Tıpkı, bataklığa inat fışkıran şahane lotuslar gibi ...
Aşklar, gerçeğinde olmasa da, menkıbelerinde mal olur hayata, Tarihe, ömür, ömür, nesillere…
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ/İSYANİ
Almanya
14/ 04/ 2020
Saat; 17_30

11 Nisan 2020 Cumartesi


RENGİNİZ ……!



Kainatın bağrında hemen, hemen her şeyin bir rengi olduğu gibi, insanın da bir rengi vardır ...
Derdimiz asla ırki yahut ta beden, cilt rengi, yahut ta …
Bu anlamda, en ufak bir gönderme yada ima yapmak değil ...
Zaten derdimiz, insanın fiziki durumu ile ilgili saptamalar yapmakta, değil ..
Gözü, saçı, derisi yahut ta vesaire, vesaire dedirtecek halde takıntılar da, değil ....
Örneğin, semaya rengi veren nedir?
Yada suya ve suyun ummana dönüştüğün deki …
O, göz yanılsamaları kanıksayarak, masmavi deniz dedirten nedir ?
Anlaşılmıştır, umut ve dileğiyle bu hususa, noktayı yahut ta dileğinizce işareti koyarak …..
Geçelim, asıl meseleye ve meramımıza ...
İnsanın, gönül dediğimiz elle tutulup, gözle görülmese de var olduğuna tüm insanlığın …
Hemen, hemen insanlık var olalı beri, inandığı, karar verdiği bu gönlün, ne renktir, rengi ?
Oradan, bir adım daha ileriye giderek cesaretle, ikinci adımı ve beraberinde de soruyu soralım mı ?
Haydi, o zaman bu sorular sağanağında serüvenimizi sürdürerek, yanıtlara uzanıp, erişmeye çalışalım ..
Dalda gördüğümüz meyve gibi uzanıp, tutuvereceğimiz bir nesne yada olgumu dur, ruh ?
Ne tadı vardır, ne de rengi, ilk bakışta ne gönlün nede ruhun ....
Peki, bu böyleyken, neydi meramımız ve sorumuzun yanıtı ?
Yürek, kas, yağ ve kanın ette bütünleşerek büründüğü morumsu, alamsı ve krem renklerinin hatta …..
Damarlarda, maviye çalan rengiyle bir külçe et değil’midir  ?
Gözle görünürlüğünde, gönle ve ruha göre şansı, ayrıcalığı ?
Öyleyse madem, yürek ile beyin arasındaki mesafeye sıkışmışlığında, ruhla, gönlün rengi, neden faraziyeden öte değildir ?
İnsan denen varlığın, mükemmele yakın yada mükemmel ötesi bu yapılanma ve dizaynında marifet, grim'tırak renkle ….
Boz-bulanık duran, bir sıvı haznesinde işlevini yürüten beyinin yeri, katkısı, payı nedir, ruhla, gönül de ?                 
O beyin ki, aklın, bilginin, yetinin, duyu sisteminin sistematisinin toplandığı yer olan, kafa tası içinde …
Korunduğu, kalın sayılacak, kafatası kemiğin de …
Bütün o, karmaşık yapı da, nasıl mucizevi işlevselliğe erişerek …
Hatta, mükemmel ötesi sonuçlara giden yolda ki …
Dehliz ve labirentleriyle sürdürülen yolculuk ta, hangi hikmetle karıştırmadan sürdürür, işleri ni ?
İşlevini ve hayatıyla, varlığı nı ?
Akıl yeti si, nerede saklı dır ? 
Nice, deli-divane denenlerin yarattığı mucizevi eser, çalışma ve başarının hikmeti ne ve kime borçludur, bunu ?
Meramımız, asla bu ve benzeri sorularla, siz canları ne sıkmak, nede kendinizi laboratuvarda yada cenderede ..
Can sıkıntısından patlamak üzere olacağınız, duygu durumunda tutmak değildir, asla ….
Bakın tam da bura cık ta  soluklanırken, sıkıştırıvereyim araya, çoktan ruhunuzla, gönlünüz, rengini ele verdi bile, burada …..
Yooo, hayır, sadece bana değil, size de …..!
Hoş görü, sabır, metanet ve baş etme dürtüsü ve duygu haliyle ….
Henüz, kararmamış ve pastel renkte, sürüyorsa okumanız demek ki ….
Hali hazırda, iyidir gidişat ve işlerle, yolculuk serüveni ..
Sabır, seçim ve karar yetisin de …
Beyin kadar, yürek, yürek kadar, ruh ile gönül ….
Adeta, emre amade askerler gibi, hazır ve nazırlık la yapıyorlar görevlerini ...
Ruhunuzun, gönlünüzün tıpkı, iklim ve atmosferdeki diğer değişiklikler ve haller gibi, halden, hale, şekilden, şekle ..
Durumdan, duruma dönüp ….
Dün ağladığınıza, bu gün, yarın, bilemediniz üç-beş zaman sonra …
Katıla, katıla gülmeyeceğinizi garanti edebilir misiniz ?
Yahut ta,  güldüren, ağlatan, aşık eden, yahut ta …..
Küstüren, darıltan, kıran ve üzen nedir, sizi ?
İnsanın gönlü ve ruhundadır, rengi, gelin-görün ki, öyle ulu-orta üryanlıkla durup, kolayca çıkmaz ortaya …
Yahut ta, bulunu vermez tez zamanda ..
Akılla, irade ve beyin ile, sinir sistemin de ki …
Elektronik iletişimle ve diğer bir dizi, biyokimyasal hallerle, çıkar ortaya ..
Ağız tadınızın ve sağlığınızın değerini, önemini ve kıymetini iyi bilir ve  ruhsal anlamda varlığına işaret edilen içimizdeki çocuğun hali ve işlevselliğidir ….
Sizin duygu, gönül ve ruh dünyanızın gerek kalıcı ve kalıtımla miras olarak, gelecek nesillere devredeceği, bu renk …..!
Ömür merdiveninizin, hayat denilen arastada yahut ta arenadaki konumlanışı ve yaşayıp, karşılaştıkları da belirler..
‘’ - Göz gördü, gönül sevdi ... ‘’ Demeler, boşuna değildir …!
O kararlarla, ömrünüzün  yolculuğu ve iç dünyanızın ve oradan, dışa yansıyan renginiz çıkar, ortaya ..
Siz, size iyi bakıp, kendinizle, hayatla ve çevrenizle barışık olup, içinize sinen bir ömür yaşadıkça..
İlerleyen her günle, daha zenginlikle çıkar, iç dünyanızın, gönül ve ruhunuzun rengi, ortaya ..
Her yaşın kendine göre güzelliği de, tadına vararak yaşayacağınızın, dahası, hayatın cömertliğiyle perçinlenir ..
Pekişir, kalıcılık ve belirginlik kazanır …
İç dünyanızın, güzelliği yada defosuyla ruhsal, duygusal ve gönül renginizi ortaya ….
Her rengin, kendine göre albeni ve güzelliğinde gönül renginizin  güzel olacağının aşikar lığın da …
Hayatı yaşarken, elbette sıkıntılarda olacak, arayış, mutluluk ve hüsranda ….!
‘’ - Her kör atın, bir kör alıcısı olur yada çıkar ..! ‘’ Gerçeğinin, hayatınıza kılavuzluğunda, umur'sadıkça ve sevdikçe güzelleşir, gönül, ruh ve duygu ile iç dünyanızın rengi,
Buda saklıdır sizde, içiniz de …..
İpin ucu ve rengin durumu, içinizdeki çocukla, ne denli barışıklığınıza bağlıdır ….!
İşte bu bağlamda da, iç dünyanızın rengi, içinizdeki çocuğun ellerinde ve ruh halinde saklıdır..
Siz, sizle ve içinizdeki çocukla, ne denli barışık sa …
O, denli mükemmel, ahenkli, albenili ve doyulmaz olacaktır iç dünyanızın, ruhunuzun, gönlünüzün ve duygularınızın rengi ...
İÇ DÜNYANIZIN, RENGİ .....!
HASILI, RENGİNİZ .....!
RENGİNİZ .....!  



Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ



Almanya



11 / 04 / 2020



Saat ; 12_55

AYIBI VE UTANCI SİZİNDİR ...., Aldırmadan yoksulluğumuza ve yoksunluklarıma ... Bir bez bebekle, çelik-çomakla, beş taşla .. Olmadı, çok sev...