4 Temmuz 2020 Cumartesi

ARANMAMALIDIR, ASLA …..
İNSAN VARKEN …..
SUÇLU DİYE, ŞEYTANIN AYAK İZLERİ  …..!


Açılınca, kimi küf, kimi naftalin kokulu, GÜN YÜZÜNE HASRET SANDIKLAR…. 
Bir, bir, dökülünce ortaya ….
Dünün gizi, karanlığı ….
Saçılınca sağa, sola, kirli çamaşırlar ….
İhanet, gizlenmeye çalıştıkça, çıkar sırıtarak, ortaya ….
<< - Yarası olan, gocunur ..! >> Gerçeği vurur, şamar gibi, suçlunun suratına ...
Yiten yılların, geri gelmeyeceğinin, ayan-beyan, aşikar lığında ….
Suçlunun tövbesi, itirafı, ikrarı, sadece kabuk bağlamaya yüz tutan yaraların ….
Deşilip, açılmasının, acısını yeniden ve daha derinden yaşatmaktan öte, fayda vermez ...
Bu sonucun ortaya çıkacağını bile, bile lades demek …
Özünde….
Sadece, zaman kazanmak için değilse …. 
Suçun ve suçlunun ayak izleriyle ….. 
İhanetin kirini, temizlemeye çalışmaktan öte, bir getiri sağlamaz, oldum, olası …… 
Ne suçluya, suç ortaklarına, ne mağdura, nede kurbana ….!
Kimsenin suçu üstlenip, sorumluluk almaya yanaşmamış lığında, ihale, yine masum ve mazluma kalınca ...
Günü kurtarmaktan başka, hüneri ve yapacağı olmayanların, buna mal bulmuş Mağribi gibi, iştahla sarılmış lığında ...
Amaçlarına ulaştıklarını sanan, nifakçılar …
Fincancı katırlarını ürkütmedikleri sanısıyla, adeta sevinç delisi olup, çıkarak ...
Geçerler kendilerinden, yuvarlandıkları zafer sarhoşluğunda, başlarlar adeta, zil takıp, oynamaya …
İnsana ve insanlığa has, bu kir ve yüz karası hallerin kökünün, kökeninin ….
Ta, çağlar ötesine, hatta, insanlığın başlangıcına dek uzandığını gösterir, tarih, yaşanmışlıklar ve gerçekler …
O an, bir soru düşüverir, insanın aklına ve dudaklarına …..
‘’ - Neden çıkmıştır, Habil ile Kabil’in kavgası ?
Kim suçlu, kim hain, kim haklı, kim kurbandır ? ‘’
Soru sağanağında, bin bir düşünce, soru yada geçerli-geçersiz yanıt, üşüşür o, an insanın aklına …
Ve, dahası ..
Asla, el ayak çekilince, yada karanlık çökünce ….
Yada, kurdun sevdiği, sisli-puslu hava ve gecede, işlenmez sadece, suçlar, günahlar ve kusurlar ….
An gelir, her şey ortadayken, üstelikte aşikar, ulu ortalığında
bile ….  
Görülmez gerçekler, izler, kanıtlar ile failler ..
İnsancıklar güruhundan, bakar körlerin, perdeli gözleri ve maskeli baloları çok sevip, yeğlemiş liğinde …!
Üstelik, doğrunun, gerçeklerin, sırların, günahlarla, Şeytanın, ‘’ - AYRINTI DA, GİZLİLİĞİNDE …..! ‘’
Dahası, aranmamalıdır, asla ….. 
İnsan varken, suçlu diye, Şeytan’ın, ayak izleri .….
İnsan varken, suçlu diye …..
ŞEYTAN’IN, AYAK İZLERİ …..!



Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ 



Immenstaad / Almanya 



03 / 07 / 2020 



Saat ; 23_46

2 Temmuz 2020 Perşembe

SÖZÜ SÜRDÜM, KÖZE .....
Siz deyin, Fi tarihinden ...
Ben diyeyim, bebekliğimizden beri, duyup, dinleyerek …
Hemen hepimizin, ezbere bilip, söylediği...
‘’ – Gönül, ne kahve ister, nede kahvehane …
…..Gönül, muhabbet ister, kahve bahane, tekerlemesiyle ….
'' - Bir kahvenin, kırk yıl hatırı vardır .''Kelamı ….
Tıpkı, ağıtlarla, maniler, ninnilerle, sevdiklerimize yazılan mektuplar, burunlara çekilen enfiye, misali ...
Bencileyin, devrini, hükmünü, miadını,
Nihayet, son kullanma tarihini de doldurduğundan …
Dahası, nicedir, bozulduğu için, insanın özüyle, sözü ..
Yitirdiği için söz, hükmünü, doğruluğunu ve geçerliliğini ...
Kaybedince, tılsımını, albenisini, muhabbete, vesile, kahve içmelerle, kahvehaneler ...
Sürülmeyince, canım cezveler, köze ...
Gönlüm elvermeyince, közün boşa yanıp, heba olmasına ...
Hele ki, ebeveynlerimden
‘’ - İsraf haramdır . ‘’ Diye, öğrenmişliğim le …
Kahve yerine …
Sözü koydum, cezveye ...
Cezveyi sürdüm, köze ….
Cezveyle, sözü sürdüm, köze …!
Sözü sürdüm, köze …..!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Immenstaad / Almanya
01 / 07 / 2020
Saat ; 22_45

1 Temmuz 2020 Çarşamba

GİDEN, HAYAT ....
GELEN, ÖLÜMDÜR, O AN ....!
'' - DOLDURUR .....
VE …..
SONRA ....
DONDURUR ......! ''
Bir başına lığın, yitikliğin pençesinde kıvranıp dururken ...
Kaplar, sancılar, inceden, inceye, saplanarak …..
Ete-bedene, keskin jiletle dilinircesine, garip ve tarifsiz acı verir ...
Doluya koyunca, almaz ...
Boşa koyunca, dolmaz hallerde …..
Aklının en kuytu, en karanlık köşesinde …….
Akıp, giden yıllar, acılar, mutsuzluk ve umutsuzluk, tartılır, durur ...
Terbiye edilmemiş, yarı kanlı, çok ıslak, en katlanılmaz’ ı da ..
Burnunun direğini kırmacasına, ağır ve insanın içini- dışına çıkartacak kadar, beterinde, beteri hallerde, kötü kokular ...
Çoğalırlar üst, üste ….
Bir yanda, ıslak, sadır lı, ağır kokulu ….
Ölü hayvan derileri ……
Öte yanda, acımasızlığında, mutsuzluk saçan ...
Zorbalığında, yıllar ....
Vefasızlığın da, hayat ve insanlar ....
Düşünce art, arda gözlerinin önüne....
Bir filmden renkli kareler halinde ....
Acısıyla, tatlısıyla, başlar inceden, inceye gözlerinde buğulanmalar, sonra, ıslanmalar …..!
Ve nihayet, dertlerin acısı, doruğa erişip ….
Dayanamaz, çekip, katlanamaz olunca, yüreğinle, gözlerin ....
Seli-suya katmacasına, göz yaşları, hıçkıra, hıçkıra yoğun mu yoğun akan ….
Çok çabalasan da, asla önleyemediğin, önleyemeyeceğin, SALYA-SÜMÜK, yaşların, başlar ...
Titrer yüreğin, çekilir yanaklarından, dudaklarından, kanlar ..
Ölü balık gözleri kesilir, o, an adeta, gözlerin …..
Engelleyemediğin ve bir süre sonra da, engellemekten vaz geçip, teslim olduğun, ıslaklıkla, yaşlar ..
İnceden, inceye üşütmeye başlar, yanaklarını, burun deliklerini ve döşünü-bağrını .!
Sancılar ve sanrıların, dayanılmaz boyutu aşınca, ne sınır kalır, ne seviye ..
Her şey, karışır, gözlerinden ve yüzünden süzülen yaşlarda, birbiri ne ...
İşlevsiz silecekler gibi, duruverir ani bir kasılma refleksiyle, göz pınarların la, yanaklarında biriken yaşlar …
Silemez olduğun, hızına yetişemediğin, burnundan soluk alış-verişin azalıp, duraklayınca, salya-sümük yaşlar, ağzına dolar ..
Acımtırak ve tuzla karışık, gözlerini, ağzını acıtıp-yakan, göz yaşların, biriktikçe, çoğalır ..
O çoğaldıkça, soluksuz kaldığını, boğulacağını hissetmekten, kendini alamazsın ..
Bir an gelir, kopar film ve hayat, inceldiği yerden ...
Olanlar, olur o, an ..
Dondurur, kirpiklerini, çürük mora dönen dudaklarını, buza kesen, üşümeye yüz tutan, solgun, soğuk yanaklarını ……
Çekildikçe kan, dondukça yüzün, boğazın ve aşağılara ağır, ağır indikçe, tüm bedenin, buza keser, buza .....!
O an, beklediğin tek şey, ÖLÜM .......
İhtimal vermediğin ve aklına getiremediğin ise kahkaha, kahkaha çoğalan, gülüşlerin ….
Tam da, bu esnada, bir an ….
Adeta, hemzemin geçitte karşılaşan araçlarla, insanlar gibi, huzursuzluğa yenilerek …
Bekler, bekler ve can sıkıntısının yerini, öfkeyle, küfür alır..
Sinameki tavırlarla, kısa, kesik sözlerle bezeli, kavga halleri sarar duygularla, bedenleri ..
Burnundan soluyor hallerde ya ….
Yazık deseler, ağlayacak haller de …
Yada, değil sinek vızıltısına, soluklara katlanamayacak kadar çık canlılıklar da, Höt, höt kuşu huysuzluğuna bürünerek ….
Dokunsalar parlayıp-patlayarak kavga çıkartmaya hazır-nazır hallerde ….
Fıldır, fıldır bakışlarla, asabi seyrimeler ile, çevreyi süzdüğün
gözlerin, öfke saçarak bakar, etrafına …..!
Adeta, kan kaybından öleceksin ….
Yada Azrail’in elinden, çekip alarak, kurtaracağın hastan varmışcasına ….
Huzursuzlukla, acele edişlerin çoğalır ...
Silinir gözlerinin feri ve iner saf, saf perde, perde kapkara bulutlar, gökten yere,
Bundan payını alan göz kapaklarının, artık aralanamayıp, açılamamış’ lığında …..
Canını acıtmasına ok, ok olmuş kirpiklerin batar, tenine-bedenine .....!
Uyuşma mı, keçeleşme mi, donmamı (?) , Desen de …
Adını koyamayarak, tarif edemediğin o, andan sonra ….
Her ne olursa, olsun, senin için, önemsiz ve fark edilmez olmuşluğun da …
Gözlerinden fer ve ışık, yanaklarından soğumayla, seyrimeler ve keçeleşip, uyuşmalar kendini ele vermecesine artarak, çoğalır ..
Ayak parmaklarında uyuşma ve hissizlik arttıkça, kayar, bastığın toprak, asfalt yada tozlu yollarla, kilim yada halılar .
Tutamaz o, an kimsecikler, seni .
Kayar, kayar, düşüverirsin, sırt üstü ne olduğunu anlamadan.
Son gördüğün, kelebek uçuşları da yiter, açık kalır gözlerin, tam da, bu halde..
Kan gider, ter akar, soluk tükenir, ıslaklık ve beraberinde de, donduran soğukluk ve üşüme başlar ...
Çekilir mil gözlerine, yumulur göz kapakların artık iyiden, iyiye ...
Yenilirsin ve kaldırıp, koyuverir sin kendini, ayaza teslim edersin ...
İşte, hallerinin böylesi Nahoşluk ta …
Giden, hayat, gelen, ölümdür, o, an .!
Giden, hayat, gelen, ölümdür, o, an .!
Ölümdür, o, an..!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
01 / 07 / 2020
Immenstaad / Almanya
Saat ; 01_15
ISLIKLA, OKUYABİLMELİDİR .....!
Yüreğimi döktüğüm, dizelerimi .....
İş, ekmek, özgürlük, adalet ve daha yaşanılır bir dünya idealiyle dolu ....
Rızk ve hayat kavgası veren, onurun simgesi, iş başındaki bir emekçi, Kamyon Şoförü, direksiyon sallarken ....
Islıkla okuyabilmelidir ....
Okuyabildiğini duyup, gördüğüm gün .....
Ömrüme, gönlüme ışık, yüreğime, bayram sevinci düşer ...
Çünkü; Şiirimin hayat kaynağı, duru alın teri, ışıltılı göz nuru dökerek, dünyayı ve hayatı güzel kılan, Evrensel ve ENTERNASYONAL BİLİNÇ, İDRAK VE RUHLA DONANMIŞ .... Aydınlık ve Emekten yana yarınlara, yürekten inanan ….
Gerçek Yurtsever Emekçilerdir ...
İdeali Sosyalizm olan, NAMUSLU YURTSEVER FİKİR VE SANAT EMEKÇİSİNİN, HAYAT KAYNAĞI ....
EMEK, ÖRGÜTLÜLÜK, ÖZGÜRLÜK VE SOSYALİZM İÇİN, EMEK VE ÖMÜR HASREDEN ….
BİLİNÇLİ, EVRENSEL, YURTSEVER PROLETARYADIR ....
GENELDE, ONLARDAN UZAK VE KOPUK OLAN İNSANLARIN …
ÖZELDE DE ….
ÖZGÜRLÜKÇÜ, YURTSEVER AYDIN FİKİR VE SANAT EMEKÇİSİNİN HAYAT VE ŞAH DAMARI, KOPMUŞ DEMEKTİR ....
EVRENSEL SEVGİDİR, ONURLU, HAYSİYETLİ HAYATI VE SANATI, VAR KILIP, YAŞATAN ....
EVRENSEL SEVGİ ...
İşte bu inançla, bilinçle, idealle diyorum ki,
'' - Rızk ve hayat kavgası veren, onurun simgesi, iş başındaki bir emekçi, Kamyon Şoförü, direksiyon sallarken ....
Islıkla, okuyabilmelidir ......!
Islıkla, okuyabilmelidir .......!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Immenstaad / Almanya
01 / 07 / 2020
Saat ; 17_00

  YARIMSIN …. Hayatın sana oldum olası cömert davranıp … Yediğin önünde, yemediğin ardında, bal-kaymak bir hayatı sunmuşluğunda … Oldum olas...