21 Eylül 2021 Salı


ŞİİR; An gelir, hayatın ve insanın gerçeğini mizahla,yergiyle,kara mizahla ,hicivle dillendirir ....


VARDIR ELBET .....

 

Üstat Cervantes'in, tarihsel yazın kahramanı, Don Kişot kesilerek, onun yel değirmenleriyle olan bitimsiz ve akıllara zarar kavgası gibi ....

Bizcileyin, hele, helede bencileyin, hayatın sillesini yiyenliğinle, doğdun-doğalı....

Hele, hele de, kendini bildin-bileli ......

Hayatla koyulduğun, kıyasıya cebelleşmede, tutuştuğun kavgada .....

Ben beni, biz, bizi bildik bileli, hayat denen bu azman la sürtüşme ve didişmenin hatta dur-duraksız amansız kavganın soluksuz ve molasız sürmüşlüğünde ....

Öfkeyle, burnundan soluduğun anlarda, kulağımızın pasını silen haykırışlarınla, kah küfürlü,kah şükürlü ama çokça cellalli hallerinle .......

'' - Eyyy, Yaradan, çekil aradan ...! '' Dediğin  ve sesini duyurmak için ........

Gırtlak ve nefes patlat'tığın hallerde ....

Kanın beynine sıçradığını fark edip, bilenliğimizle ....

Sus-pus ve pür dikkat kesilerek sürdürürüz ,koyulduğunuz amansız kavgayı, kendimizi kavganın ortasında hissetmecesine, seyretmeleri .......

Bu hallerimizle, tarafın olup, tutsakta seni biliriz renk vermemeyi ve tarafsız görünmeyi, insanlığımızın fıtratı gereği ..

Halimizin ve tarafsızlığımız göstermelik olduğu ayan-beyan belli olsa da , aklımız sıra ve kendimizce racon kesmeleri sürdürmeyi severek, gereğini yaparız, usule uyarız .....

Hayatla olan cebelleşme ve hesaplaşmanı kendi usulün ve bildiğince halletmek adına çırpınmalarının nafileliğin de ......

Sana gizli hasım olan o, meçhul, görünmez gücün ve elin, sıkça yaptığı oyun bozanlık ta, her şeyi aleyhine organizeye koyulmuşluğun da ...

Ne hayat vazgeçiyorsa, sana zulmünden ve ceberutluğundan ......

Abanıyorsa en acımasızlıklar da üstüne, üstüne, aldırmadan altta kalanlığınla, canı çıkanlığına ......

Nede, sen geri durmuyorsan direnip, kavganı sürdürmekten .......

Dahası, senden beklenmeyen çetinlik ve cevvallikle hatta cabbarlıkla, pes etmek nedir bilmemişliğinle ...

Her fırsatı kollayarak, hamle üstüne hamle yapıyorsan hayatı ve zorbalıklarını yenme adına ...

Uzun lafın kısası ...

Sende, hayatta, kendinizi haklı görüp, kemiğinizi kemirtmemek için, pür dikkat kesilerek koyulduğunuz canhıraş mücadeleyle .....

Canınızı, dişinize takarak, veriyorsanız kavganızı, değil pes etmek aksine ve inadına ...

Dur-durak bilmediğinizi sonuna dek ortaya koymaca'sına ...

Ne diyeceğimiz olur, hariçten gazel okuyan'lığımız da ...

Ne hayata, nede ona, pabuç bırakmamakta kararlı duran, sana .......!

Değil işinize karışmak, laf etmeye kalkışıp, gık dersek halt etmiş oluruz ....

Biliriz haddimizi bildiğimiz kadar, aranızdaki al-ver kavgasında uyuşmazlığın olduğunu hayatla, senin ....

Ondandır, çıngar çıkarmak yerine, sergilediğiniz temaşayı seyri sürdürmeyi yeğleriz ....

'' - Üç köfte, beş kuruş  ...'' Der, beleşi sever, al takke- ver külah hallerinde süren kapışmanıza çanak tutarak, sürdürürüz keyiften ağzımızın,kulaklarımıza değmişliğinde geçeriz kendimizden, sizi seyrederken ....

Bedavadan seyirciliğin tadını çıkararak, geçerek kendimizden, an gelir atarız nara'mızı ...

Esirgemeyiz sizleri alkışlamayı ....

Üstelik hem haddimizi, hemde hükmümüzün sökmediğini de biliriz, ondan otururuz, oturduğumuz yerde kıçımız  üstüne

Ayrıca yine biliriz ki ....

Onunda, seninde bir bildiğin ......

Dahası, mutlaka ama mutlaka  .......

Bitmeyen bu kör dövüşü kavganızın ....

Bir sebebi vardır elbet ........

Ondandır, gösteririz hürmet, yaparız üstümüze düşeni ....

Soluksuz seyir eyleriz hayatla-arandaki cümbüşü ve bitimsiz kavgayı ....

Durduk yerde değildir bu kavga ...

Sebebi olmaya haklı ve hele ki de, dişe dokunur bir sebebi, vardır elbet ....

BİR SEBEBİ, VARDIR ELBET ....

VARDIR ELBET .........

 

 

 

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

 

 

 

Immenstaad / Almanya

 

 

 

20 / 09 / 2021 - Pazartesi

 

 

 

Saat ; 23_11

20 Eylül 2021 Pazartesi

Doğan Canku - Takalar

Doğan Canku Yaşamak Güzel


 GÜN GELİR ....


Hayat öyle bir arenadır ki, insan aklına sığamayan olay, gerçek, gelişme ve kavramlar, hayatın içine sığar ..
Ve insan hayatlarını kökten ve ebediyen denilecek kadar derinden etkiler ve insanı halden, hale koyar ..
Yada insan denen garabet, yaratık kendini bu hale getirerek olaylar zincirinin içinde, başkasının ona reva göremeyeceği yeri, statüyü ve konumu yaşatır..
Yani hasılı rezilliği de, vezirliği de, varı da, yoğu da, iyiyi de , kötüyü de yaşatır, ona..
Hatta, öylesi an gelir ki …
Arşı aladan indirmekle kalmaz, yerin yedi kat dibine ve zifiri karanlığa gömer ….
Bu cümleden olmak üzeredir ki …
İnsanoğlunun başına gelenin, pişmiş tavuğun başına gelmemişliğinde kılıktan, kılığa sokar, onu ..
Ondandır ki ..
Asla ama asla …
‘’ –Büyük lokma yesen de, büyük laf edip, konuşmayacak ve diğer davranışlarında ululanmayacaksın, böbürlenmeyeceksin ..
Sözün özüyle …
Ne oldum delisi olup-çıkmayacak ..
Tedbirli iyimserliği,elden bırakmayarak …
<<– Ne oldum demeyecek, ne olacağım diyebilecek ve tevazuyu asla terk etmeme olgunluğunu göstermeyi ihmal etmeyeceksin ..! ‘’
Çünkü, gün gelir ….
Elinin tersiyle iterek ‘’ –Ukalaca burun bükerek. ‘’…..
Yada,
Umursamazlıklar da kapısının önüne hatta, avucuna kadar gelen kısmetini, teperek …
Ayağına kurşun sıkıp, dostunun-düşmanının ona yapamadığı en büyük ihaneti, kötülüğü …
Hatta, hatta düşmanlığı kendine yaparak …
Kendi sonunu, kendisi hazırlayan …..
Sırf başkaca niteleyip, terminolojide, betimlenip söylenecek başka veya farklı sözcük bulunamadığından ….
Statü gereği ve kelime haznesinin azizliği sonucu zorunluluk- la <<İNSAN (?) diye, betimlenip söylenen, yazılıp-çizilen, dünya ıssız kalmasın diye, aleme çeşit olsun diye eklenen insan müsveddesi ….
Akıl, İzan, sağ duyu fukarası yaratık ….
Birilerine göre dayatma, başkasına göre fırsat, ötekine göreyse ...

Hayatın ve olayların kendi dinamizmi içindeki işleyişin
gelgitlerin de ayağa kadar gelen bulunmaz nimeti vurdum duymazlıklar da kaçıran ....
Kelimenin tam anlamıyla, neredeyse öpüp başına koyması gerekirken ...
Tam tersini yapıp, anlaşılmaz ve izaha muhtaç tavır ve davranışla tepip-iten ....
Miras yedilik de hovardaca harcadığı olanak, fırsat yada önerileri kulak arkası eder ve bununda diyetini en ağırından ..
Hatta, misliyle ve ele-aleme de örnek olmacasına, öder…
Nasihatin, kelamın, aba altından sopa göstermenin, vaat yada dost-düşman ikazlarının, uyarılarının para etmeyeceği hatta karşıyı bezdirip, bıktırıp-usandıracak kadar …
İşin cılkını yada suyunu çıkartarak, bildiğince dahası da, ‘’ – Aklınca.’’ Kafasına göre ve burnunun dikine gitmecesine davranışlar sergilemeyi sürdürür …
Bunun faturasını da elbette ki, sonunda ve yine kendisi öder…
Oysa bu ukalaca ve uyumsuz davranışı yani ‘’ –Havanda su dövmeyi ‘’, Lafa kulak tıkamayı bırakarak, aklı selimle davranmayı başarsa ….
Bırak sadece lehinde yada kendini öven , pohpohlayan sözlere, denilenlerin tümüne kulak verecek olgunluk ve bekayla …..
İçtenlikle, kulak kabartarak, onlara odaklanıp, yoğunlaşmayı başarsa, bu işten yine en kazançlı ve hatta beklenen de karlı kendi çıkar …
Hayatın ona verdiği olanağı doğru kullanmayı becererek ….
Kendisine , gerek yapıcılıkla, gerekse de, dönen çarkın öyle gerekmişliğinde bile denmiş olsa da …
Ona yönelen yaklaşım ve davranışlarla bunların gereği söylenenleri adam gibi ele alıp, değerlendirerek, dinleyebilse …
Duyduklarını sivrisinek vızıltısından tutunda, davul sesine uzanan …
Minare gölgesinden tutunda, tozutmaya varan, çizmeyi aşıp, ileri giderek, teşbih ve benzetmelerle, adeta kendine uzanan eli, değil tutmak ….
Adeta, akrep sokmacasına, elektrik çarpmacasına korkuyla titreyerek, hışım ve öfkeyle hatta panikle geri çeken …..
Söylenenleri, olan-bitenleri yada kendine yönelik gelişen olayları, en azından dikkatlice ele alma duyarlılığını gösterebilse ….

Kendine düşen paydan ve aklı-karalı gelişmelerden, değil ders çıkartarak ..
Hayatını ve gidişatını yeniden düzenleyip, düzeltmesini ...
Bu yoldaki telkinleri, yadsımak yerine, bunlara kulak vermesine yönelik tavsiyelere uymaya gayret veya çaba göstermeyi ..
Tüketilen nefesi kırk dereden, elli su getirmeye çalışarak yanlışta ayak direnmeyip, inatlaşmayarak….
Olmazına beşik sallamak yerine, en azından kendisine yetecek kadarını anlayıp-kavramaya ve kendini gözden geçirmeye çalışsa …
Öyle yada böyle, lehinde veya aleyhinde olabilecek telkinin, nasihatin, kelamın, aba altından sopa göstermenin ….
Vaat yada dost-düşman ikazlarının, uyarılarının para etmeyecek kadar cılkını çıkartıp, dejenere ederek …
Bir anlamda pervasızlığa soyunup, meydan okumaya öykünerek ….
‘’ – Siz sallayın başınızı, ben bilirim, işimi ‘’ Deme hadsizlik ve ukalalığına yönelmesi, onun kendine yaptığı kötülük ve verdiği zarardır, hatta tahribatın kat sayısını artırmasıdır …
Dahası, zaman ve koşullar içinde sadece kendisine değil, yakın çevresine, yetkin ve görevliyse kurumsal kimliğiyle sorumluluğu altındaki kişi, birim ve işlere …
Hasılı nereden ve nasıl bakarsanız, bakın hayatın her alanında adeta ayaklı felaket haline dönüşerek ….
İnsanlara, insanlığa, evrene ve hayati ilişkiler silsilesi içinde bulunduğu tüm insanlara ve unsurlara zarar- ziyan ve felaket saçıp, hayatları alt-üst ederek, önlenemez bir yıkım unsuruna dönüşen ….
Böylelerinden bazılarının yada bir çoklarının yetki güçlerini istismarla kötüye kullanmaları halinde de…
Tıpkı, devletlere, erke ve güce sahip olanların …..,
Yönetimlerini, şu yada bu şekilde ve türlü entrikalarla ele geçirdikleri ülkelerini ….
Miras yedilik de, babalarının çiftliği sanarak …
Güç zehirlenmesinde yada başarı sarhoşluğu ve baş dönmelerinde, şatafat, lüks, debdebe ve israfta talan edenlerinden tutunda ….
Halkın tümünü yada en azından halkın bir bölümünü felakete sürükleyerek, onların hayatlarını, geleceklerini alt-üst ederek karartan, ülkesini sosyoekonomik,siyasi ve medeni hayat seviyesinden en az iki yüz yıl, hatta üç yüz yıl geri götürmecesine bağnazca ve ceberutça dayatmalarıyla inim-inim inleterek .
Vebadan, Koleradan, hatta AİDS illetinden de beter olmacasına, felaket vericilik misyonuyla perma-perişan edenleri, günümüzde ve yakın tarihte de görüldüğü üzere adeta çağın NERON’u kesilerek, yakıp-yıkmalar'dan ….
Başta ülkesine ve bilahare yakın komşu ülkelerle, diğer dünya ülkelerine ve dünya insanlığına fenalık, bela, zulüm, acımasızca ölüm getirmekten geri durmazlar ….
Yaptıkları bununla da sınırlı kalmaz, nesillerin geleceklerini çalarak ….
Soyunduğu umut, gelecek ve güven hırsızlığında sınır tanımaz aptallık ve çılgınlıklarla dünya ve insanlık için açık tehlike ve tehdit oluşturup, hep yaptıklarını yineleyerek, sıkışınca yıldızlı ve kuyruklu yalana sığınarak ..
Dine,Şovenizme ve nihayetinde ne yaptılarsa ülkesi,dünya ve insanlığın iyiliği için yaptıkları yalanına sığınarak ..
Çaldıkları minareye kılıf yaratma çabasına, gayretkeşliğine, işgüzarlığına ….
Hasılı, akla gelemeyecek her türden soysuzluk ve yalana başvururlar ….
Aramızdaki bildik-tanıdık, aşina olduğumuz insanlardan
bir insan geçinen hilkat garibesi ucube olup …..
Zamanında yada fırsat, ortam ve olanak bulamadığı o, yıllarda, kendi dünyasında, hayatın kasırgasına göğüs geren sıradan, alelade bireylerin bu tavrı…..
Kelimenin tam anlamıyla ve kestirmeden kendilerini mahvedip, sonlarını hazırlayışlarının ….
Hasılı ..
KENDİ AYAKLARINA KURŞUN SIKMALARININ ve…
BİNDİKLERİ DALLARI FÜTURSUZCA KESEREK, TEPE ÜSTÜ DÜŞÜP AFATI, FELAKETİ YAŞAMALARININ …
AYNI ZAMANDA DA, YAŞATMALARININ DİĞER ADIDIR …
BÖYLESİNE DENSE, DENSE SURETİ İNSAN, FITRATI HİLKAT GARİBESİ UCUBE, AYAKLI FELAKET VE ÖLÜM MAKİNESİ, YADA ….
İNSANLIK CELLADI CANİ DENİR …
Böyleler GÜN GELİR kendilerinin ve insanlığın köküne kibrit suyu ekerler …
GÜN GELİR, KENDİSİNE AŞIK OLAN ZİLLETE VE ZELÜLLÜĞE DÜŞMÜŞ AHMAKLAR GÜRUHU MİLLETİN, CELLADI OLUR ÇIKARLAR …
Ne der büyük ozan, sevgili Üstat Ömer HAYYAM …..
‘’ - CELLADINA AŞIKSA BİR MİLLET, MÜSTAHAK'TIR ONA HER TÜRLÜ ZİLLET ...! ''
‘’ - CELLADINA AŞIKSA BİR MİLLET, MÜSTAHAKTIR ONA HER TÜRLÜ ZİLLET ...! ''

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

Immenstaad / Friedrichshafen / Almanya

04 / 04 / 2019

Saat ; 23_10


 KORKU ......



'' - KORKU, İKİ YANI KESKİN BIÇAKTIR ..........!



Korkunun ayak izlerini, geriye dönük izlediğinizde, kişinin bebelik sürecine hatta zaman, zaman, doğum öncesine ana ve baba adayının dününe götürür ....

Korkunun genetik miras'lığı, pek çok bilimsel araştırma ve analize konu olmuştur.

Konuya o, noktadan bakıldığında tik ve korkunun kalıtımsal izler taşıdığı tarih ve zaman önünde bilimle ortaya konularak, gözler önüne serilmiştir.

Hayata ve insana dair her alanda, istisnaların olduğu gerçeğini göz ardı edip, yadsımamak gerekir.

Bununla birlikte, genelle ilgili '' - İstisnalar, kaideyi bozmaz .'' kuralını da, asla akıldan ve düşünceden ırak tutmamalıdır .....

Çok küçük yaştan itibaren, uyku düzensizliği ve agresiflik üzerine yoğun odaklı yapılan incelemelerde, elde edilen çok sayıda emare korkunun bebelik-çocukluk sürecindeki uyku düzeni yada düzensizliğiyle, duygu durumu bozuklukları, kabusa dönen rüyaların, ceninlikten bebekliğe evril'iş süreciyle ......

Ana karnında ,atadan evlada transferlerin gerçekliği kanıtlanarak, gün ışığına çıkartılmıştır .

Korkuya dair gerçek ve doğru sonuç,analiz ve hipotezle, hüküm için merdivene tırmanmak kadar, geçmiş ve hafıza denen kuyuya da ip sarkıtıp, ışık tutup, inmek gerektiği yadsınamaz gerçek, gereklilik hatta düpedüz zorunluluktur, zorunluluk ....

Korku deyip geçmemeli, geçiştirmemeleri hele, hele de asla üstü örtülmeye çalışılmamalıdır ............

Unutmamalı ki, Korku hayattan komaya, insanın mevtine sebep olacak kadar büyük risk ve yadsınamaz gerçektir ...

Mutlaka akılda tutulmalı ve hafife alınmamalıdır ki ...

İşin özünde ve gerçeğinde ...

Korku, asla ama asla sadece dağları, mezarlıkları, hortlak öyküleriyle, karanlıkları beklemez, korku....

Bedenleri, ömürleri ve canlı dünyasını da bekler ....

Korku, sudan, oyuncaklarla, masallardan tutunda, uyumaktan bile korku duymaya uzanan çok geniş yelpazede yer alabilecek, bilimsel gerçekle kanıtlanan olgu ve yaşanan, görülen realitedir .....

Korkudan değil, gerçeğin, gerekçesinin üstünün örtülmesinden, korkun ....

Üstünün, örtülmesinden korkun ......

Siz, siz olun, asla ama asla unutmayın ...

Korku, iki yanı keskin bıçaktır .....

KORKU, İKİ YANI KESKİN BIÇAKTIR ..........! 




Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ 




Immenstaad / Almanya  




20 / 09 / 2021 - Pazartesi 




Saat ; 08_30

AYIBI VE UTANCI SİZİNDİR ...., Aldırmadan yoksulluğumuza ve yoksunluklarıma ... Bir bez bebekle, çelik-çomakla, beş taşla .. Olmadı, çok sev...