27 Ekim 2021 Çarşamba


 

İLK ATAMA GİDİYORUM, İLK ATAMA .....

 

 

 

Bilinen beylik bir durum, kural ve insanları dürten felsefe ve ilke vardır ?

'' - Yanıtından korktuğun soruyu, sorma.....

Sorduğun sorunun yanıtını almaktan da asla korkan, vazgeçen olma.''

Ben, hele ki konu, dünüm , gelmişim, geçmişim ve  içinde bulunduğum bu ana, güne erişen ömür-hayat yolculuğumun ilk başlangıç noktasındaki atam kim?

Sorusunun yanıtı söz konusu olunca emin olabilir'siniz ki, yele tutulmuş rüzgar misali sallanıp-sarsılma casına zangır,zangır titrerim, çoğalan heyecanımla .....

İşte bu bilinmezlikle-merak kasırgasında ömür eski'tenliğimle hala ..... << - O, heyecanım, hepsininde öncesinde önlenemez merakımla ...

Yanıtını aradığım sorunun, aklıma ilk düştüğü gün ve anki farkındalıkla ve merakımı da körükleyen, başlangıçtaki tutkulu yaklaşımımla ......

Bu gün ve şu an bile içinde bulunduğum ve halen artarak süren .......

Her yeni günle daha bir gelişip, boyut ve derinlik kazanan hummalı araştırma ve sorulara aradığım yanıtlarla yol almışlığım da .......

O, gün-bu gündür sürdürdüğüm yolculuğa, bir kaptırdım, pir kaptırdım, sormayın ve demeyin gitsin .....

Hasılı, kafamda şimşeklerin çakıp, makaraların dönmeye koyulduğu o, an ki fantastik duygu dünyamın alt-üstlüğü .....

Bu gün, o, günden de fazla ve adeta freni patlamış araç hallerinde, dur-duraksız sürüyor ....                                                                                        

Düşünün ki .....                                                                                               

Henüz kan-can olup nufteliğimde ana karnına bile düşmemişliğim de, hayal ufkumun da ötesini süsleyenliğin de .....                                

Anamdan ve babamdan yana, soy- sop,sülale ve hısım-akraba, kayıt-kürek ve hasılı ucu devlete dayanan kütüklerde yer almışlığın da.....

<< -  İLK ATAM KİMDİR, KİM ? >>Sorusunun malum ve evrensel çocukluk merakımın ateşiyle yanıp - kavrulmuşluğum da .....

Çoğalan hasret, tutku, yanıp-yakılıp- kavrulmuşluğumla ....

Bilinmezi, dahası afacan çocuk merakımı, bilinene çevirecek, yanıtını öğrenmek istediğim bu devasa sorunun tüm belleğimi ve benliğimi kaplayarak, kuşatmış'lığın da .....

Beni bilinmezliğinde ve gizemliğinde , pençesine almışlığın da ....

O, körpecik halimle, serüvene başlayan lığın da ve şu an bile hala amansızca ve beni girdaplarında yutmaca'sına süren .....

Yanıtsız devasa soruma yanıt ve karanlığı, aydınlatma isteğimin , dürtü ve arzularıma uygunlukla son bulamamış'lığında, ilk atama gidiyorum, ilk atama ...

İLK ATAMA GİDİYORUM, İLK ATAMA .....!

Delişmence ve çılgınca meraklarla sürülüp-savrula-savrula ve düşe-kalka ....

An gelip, ağlaya-güle, sevinç ve hüsranlarla iç,iç'elikler deki, bu amansız yarış,yürüyüş ve yanıt arayışta ....

Sorunda, soruda şu ; '' - HER İKİ BOY VE TARAFTAN, İLK ATAM, KİM ?''

Ya, sizlerin ?

Mesela, Ayşe can, Bilgin Hanım dost, Nazife kardeşim , senin, sizin, sizlerin ....

Hakeza; İbrahim Kardeş, Meftun Bey gönüldaşım, Yaşar can dost ya sizlerin ...

Beraberinde şu an isimleri aklıma üşüşen adını sayıp-yazamadığım can gönül dostlarım, sizlerin, ilk atanız kim ?

Merak ummanına taş atıp, dalga yaratan olmuşluğum la sorayım sizlere .....

Merakınızı kamçıladı mı, ilk Atanızın kim ve ne menem, nasıl biri olduğu ?

Sorum gayet anlaşılır ve net mi net ....

<< - İlk atanız, kim ? ''

Dahası ....

Hiç gidiyor'musunuz sizde, bencileyin düş, düş, sancı, sancı, merak, merak, acaba, acaba, yok yahu, deme, deme ve hasılı soru, soru ?

Çoğalan sayısız sorular eşliğinde, muammalarla ve çoğalan meraklarla gidiyor'musunuz, ilk atanıza ?

Haaaa ! Sahi, kimdir, kim, ilk atanız ?

İster yadırgayın, ister burun büküp, hor görün, dilerseniz de kayıtsız ve ilgisizce, umursamazca, gülüp-geçin yahutta ...

<< - Hadi canım sizde, başkaca tasamız mı yok....

Her boyayı, boyadık ta, işimiz FISTIKİ YEŞİL'e mi kaldı ? '' deseniz de ...

'' - Bendeniz, evet ben, gidiyorum....

Yoo, asla yanlış duymadınız ....

İLK ATAMA GİDİYORUM, İLK ATAMA .....

Hem de, koşar adımla da değil ....

Koşarak, uçarak, kaçarak, döne, döne, yana-yakıla üstelik de ...!

Tıpkı, kelebekler, pervaneler ve Ateş Böcekleri gibi, ışıl, ışıl, duygu ve renk cümbüşü halayıyla ....

ATAMA GİDİYORUM, O, İLK ATAMA ..''

O, meraktan kudurduğum sorunun yanıtında bulacağım, lakin o, sorunun doğru yanıtını ne zaman, nerede ve en önemlisi de nasıl (? ) bulacağımı bilemeyiş'in, yaman ve önlenemez  çelişkilerinde

KAÇA,KAÇA, UÇA,UÇA, KOŞA, KOŞA, DÜŞE-KALKA İLK ATAMA GİDİYORUM, İLK ATAMA ....

Soyum-sopum- secerem, atam dediğim can ve sevgi kuşağımın, başını kaldırıp, Ağrı dağının zirvesinden ufka bakıp, Ege'ye erişip, konup, vatan tutup, yurt bellememişliğin de ....

Anadolu'yu, hem  dünyalık yurt, hem de, ahiretlik mekan lığın da, mezar tutmadan önceki yıllar ve ömürler hengamesinin ....

Gözün- gözü görmediği, fırtınalı, boz-bulanık serencemeli, bilinmezliklere olduğu kadar, tehlike ve sürprizlere gebe yolculuklarda.

Oldum, olası, yenemediğim ve gerek çocuk aklımla, gerekse erişkenlik çağımın olgunluğuna direnen ve artan, beni yutan merakımla ......

Ömrümün dününü, izlerini taşıyan, seceremin kalıtsal izlerini bu güne eriştiren, ömürlük ve ömür öykülerin de sınır tanımazlıkla, oradan, oraya savrulan ....

Niyesini, nicesini, kökünü- kökenini çokça bilememişliğimin fluluğun da gerek Ata babamın, gerekse Anam Gönül Ecem Maviş'imin, soyu-sopu, boyunun, kimi kökünün, Orta Asya steplerinde .....

Olmadı, Kırım'la, Kafkasya'da, Uralların ardında, Bahçesaray'da boy atmışlığın da ......

Yer-yurt, Otağ, tünek edinip ömür menkıbe'sine yeni sayfalar ve parlak halkalarla, aşamalar, serüvenler, yolculuklar ve hasılı coğrafyalarla, vatanlar eklemiş'liğin de ....

Yetmedi ......

Koyulmuşken yola, hızını alamamış lığın  soluksuzluğun da, revan olunan bu gizemli seyyahlık ta, zaman ırmağının aralıksız, dahası, dur-duraksız akıp-geçmişliğin de ......

Gök kubbenin mavi atlaslı kollarının ve ipek-ibrişim kanatlarının sarıp-sarmalamış'lığında .......

Hayal-meyal yadımda kalan, efsanevi masalın, gizemli prensesliğin de, özlemi, önlenemez, çoğalan merakları mayalamışlıkla, yetmedi ......

Güçlük  ve zorluklara inat birer direniş menkıbesi var ederek, adım, adım, aşama, aşama çoğalt'tığım, hayatım ve ömrüm le ..

Ömür dağarcığımın aklı-karalı birikim ve kazanımlarıyla bina ettiğim İSYANİ kimliğime ....

İSYANKAR karakterime ve vasfıma uygun, bu yönümü daha özlüce, belirginlikle çıkartmacasına isyankar çığlıklarla çırpınan ve Mustafa SUPHİ'lerle, yiğit yoldaşlarına mezar edilen  ......

İnsani utancımız, yüz kara'lığımız, yürek yaramız, hasılı ve özcesi düpedüz alın kirimiz olup çıkan BOĞDURARAK KATLETME karanlığına ev sahipliği yapan ......

KANLI KARAM, KAPANMAZ YARAM, KARA GONCAM, KAN GÜLÜM, AVU ÇİÇEĞİM, KARA DENİZ' imi ........

Gama belenmiş, hüzün şalına sarınmış ''Kuş Uçuşu'' Hallerinde, süzerek geçişlerle, alt edip, üstünde kanat çırpıp, aşmışlığım da ......

Bir ayağım değerken, Anadolu dağlarının ulu zirvelerine, öteki ayağımı koyarım, bacak ayırarak, gönlümün yıldızı, Egenin iki yakasına ...

Soy-sop, dün ve mazi arayışım la, ömür menkıbemin izlerini takibe ve dermelere koyulmuşluğum da .......

Ekerek, sevdanın ve barışın zeytinini, bereketini, uçururum ....

Alımlı, boynu halka, halka Defneli, Kardelen albenili ......

Sütten de beyaz, ak-pak, ana sütü gibi kutsal ve sıcak barış güvercinimi, korkusuzca havalandırıp, bulutlara yoldaş kılmışlığım da .......

Haşmetli ve nazarlara uğrayacak kadar göz alıcı , sülün boyunlu, kısrak başlığında,

Şarktan garba uzanan dizginlenemez yürek sevdalarıyla, gönül yangınlarının ortasında kala kalıp, seyirtmelere koyulmuşluğum da .....

Sevgi, soy-sop-secere, akraba-talukat ve hele ki yeni nesiller tohumunun, denizle-toprağı öpüp, çınarlı ğa soyunup-koyulmuş luğun da ....

Ulu çınar kesilip, bulutları öpmeye yeminlilikde ömür hasredip, sevgi, aşk, erinç ve sevinç olduğu kadar hüzün, göz yaşı ve dert çoğaltanlığım la .....

Ardımdan gelen güç, önümden süzülen mihmandarımın işinin aşk ereğinin aydınlık ve özgür, ferah ve adil bir gelecek olmuşluğun da ....

Koyulup gönlünce, kafasınca, bir dalı şarka, beri dalı garba uzanmış lığın

tarifsiz heyecanı, hazzı ve dayanılmaz hafifliğiyle .....

Palazlanmış gür mü gür dalı-bucağı Nil Deltasında, ekini- başağı Girit'te.

Tekne kazıntısı betimlemesini doğrulayan neslimizin bizden bir önceki son halkasında,

başlarına yağan savaş ve hüsran ateşinde, yaşanılan son Balkan bozgunu öncesinde mola vari soluklanmada Balkanlarda tünek tutan ve mübadeleyle başlanan zorunlu göçle canım Anadolu yollarına koyulup İstanbul'u vatan edinenlerin devamı ve son halkası olup çıkanlığımla ......

Kim bilir o garibanların, ben düne meraklı uçarının varlığından bihaber' likde ki ömür devranı ve hayat kervanının bendeki son durak lığın da,

içimde galebe çalan düne ve köküme-kökenime merak dürtüsünün beni iyiden, iyiye an gelip baruta...

Olmadı...

An gelip fitili öpen ateşe döndürüp halden, hale koymuşluğun da ......

Bakmadan ırağına-yakınına, olmayacak duaya amin deyip, dememişliğime aldırmadan ...

Yüreğimde kabarıp, ruhumu ateşe veren arzuyla ve hatta çok gecikmişliğin pür telaş'lığın da .....

Bakmaksızın, ayak yalın, baş ve kıç çıplak hallerime ...

Duygularımın arzu karı, özlem yağmuru olup gecede-gündüzde, hayalde, rüyada hatta olmadık halüsünasyon nöbetlerinde delirmeye ramak koy'macasına sarıp ...

Karga- tulumba bu yola fırlatakoymuşluğunda ...

Hatta ....

Ardımdan atlılar kovalarcasına ardıma bakmadan dört nala topuklayıp, koşmalara durmuşluğumla .....

Derin uykuların kan-tere batmış düş mağduru hallerimdeki tıfıl, çömez ayakçılar la, kıçını kene ısırmış casına seyirten su sakaları na taş çıkartacak kadar, el çabukluğu-marifet, bacak uzunluğu ayrıcalık modunun suyumu-kanımı kaynatıp ....

Roket ateşleme sistemimi aktifleştirip ulu-orta meydana sürmüşlüğünde ....

O düş senin, bu varsayım yada rivayet benim hallerinde, hatta ...

korku bulamaçlı halüsünasyonların eteğinde veyahut çevresinde turlamaların beni kesmemişlikle kalmayıp ...

Aksine iyiden, iyiye gaza getirip, goygoya, düş paraşütüne, olmadı  murat atıma bindirekoymuşluğunda ....

İp Allah, Sivri külah hallerinde, hem de üstelik, gözümü budaktan esirgemez cengaverliği kendime yakıştırmışlığım da ...

Daha nerede, neyle yada kimle ve nasıl garabetlik de ve ucubelik de nelerle karşılaşacağımı bilmememin bile önemsizleşmişliğinde ...

Koyulduğum seyyarelik, pervanelik ve kervancı başılığıyla sergen olarak  yola ...

'' Vira besmeleler sağanağında, vurdum kendimi hayal ötesi fantastik ve bir o kadarda dudak uçuklatmacasına, ürperten yolculuğa ..

Ne Donkişot yarışabilir benimle nede  aşık atabilir Cervantes ...

Nede, Alaaddinle, o Cuma'sı ve cinli Lambası ...

Varın anlayın halimi, kalkmayın, köstek olmaya ...

Desteklerden vazgeçtim, Diyojen misali gölge etmeyin başka ihsan istemem, pervasızlığında ...

Ne hudut nede bulut tanırım ahkam kesmelerimin  heyecanımı doruğa eriştirmişliğin de ......

Yerinde duramayan kıprak pire eniklerine parmak ısırtacak kadar kendimden geçmişlik de...

Üstüm bulut, altımı boş ver, takma kafaya ötesini şiarının kılavuzluğunda ...

Hele, hele de....

'' - Kim tutar seni be, çaylak kırlangıç, çırp kanadını, del mavilerini semanın, yüksel arşın son katına er kerevete ve muradına er, desturları ve nidaları arasında .......

Değil, şalvarda uçkur ......

Potin-postal bağlamadan .....

Yaldır-yapa'lak, yelken-kürek, delik çarık hallerinde ...

Ayak tabanımla, parmaklarımın .....

Kah, taşa, çöre-çöpe toslayıp, yağmuru, karı, tozu-çamuru öpmüşlüğünde ....

Kah, ıslanıp-kurumaktan büzüşüp, mevta olup, çürümeye yüz tut'muşluk da, mor'a kesmiş, solucanlara dönmüşlüğün de .....

MORA KESMİŞ, SOLUCANLARA DÖNMÜŞLÜĞÜN DE .....!

Aldırmadan ayaklarıma kara suların inmesine, ilk atama gidiyorum, ilk atama .....!

Hicaz yolundaki karıncalar misali, çileyi-cefayı çekerek, sineme ....

ÇİLEYİ-CEFAYI ÇEKEREK, SİNEME .....!

İLK ATAMA GİDİYORUM, İLK ATAMA ........!

 

 

 

Nualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

 

 

 

Immenstaad / Almanya

 

 

 

25 / 10 / 2021 - Pazartesi

 

 

 

Saat ; 09_18

26 Ekim 2021 Salı


 ÇAĞIRIR, SENİ ....

Gecenin bağrında, haşmet dolu yakamozların raksında ...
Mehtap vurmuş, ummanın bağrına ..
Çağırır seni, en davetkarlık'la ..
'' - Gel, koynuma ...!
.... Gel, koynuma ...! ''
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ


 GELECEK.....

Hayallerim deki şeker pembesine bezenmiş,cıncık cıncık parıldayan, sıcacık içimi ısıtıp mutlandıran o, güzel günler gelecek....
Yüzüm de gülücükler, elimde balonlar ya da bu güne dek hiç olmayan uçurtmamla
Bıkıp usanmadan, bayır ,dağ, taş demeden koşarak gönlümce eğleneceğim, gönlümce ..
Her gece rüyalarımı süsleyen ,bulutların arasından tüm haşmetiyle kanat çırparak uçan o, kara kartalın bir kanadına da usulca ilişip oturacağım.elbette ...
Hayalimde ki , tek dileğim de o, zaten ..
Ya gelmezse o şeker pembesine bezenmiş günler
O zaman ne ne olacak..?
Bak tir tir,rüzgarın tokadını yemiş, bir sonbahar yaprağı gibiyim, şu an ..
Tir- tir titriyorum korkumdan !
Yoksa,yoksa..?
Sahte gülücüklerle ,başımı okşayarak...
İçin,için riyakarlıkta, arsız ,arsız sırıtan...
Ağzı salyalı,vicdansız,pervasız,hilkat garibesi haramilerin O pis kırılasıca günahkar elleri, gonca gül tenimde... Körpecik bedenimde mi olacak, daima?
Yoksa ,yok sa ....
Boy-boy, dizip
Bir bok böcüsünü ezer gibi ezip..
Bana bir gün olsun pembe günlerin ,cıncık cıncık,parıltı ,parıltı güzelliğini yaşatmadan...
Kara kartalımın o haşmetli kanadına usulca,ilişip oturmadan
Bu kara düzen de düzülecek'miyim?
Çıfıtı çıkmış bu dünya da....
Karamı, kara, kapkara, düzen de.!
Gün be gün ..
Bir günü bile, yaşamamışken ...
Bir günde ,bin kez, ölecek'miyim ?
Sadece, bir günü ..
İnsan gibi yaşayamamış iken....
Bir bok böcüsü misali ezile, ezile ölecek'miyim ...?
Ölecek'miyim ?
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
18/10/2018
Saat: 05_23
İmmenstaad / Bodensee -Almanya
DOĞAÇLAMA

25 Ekim 2021 Pazartesi


 GÖZ BEBEKLERİNDE SAKLIDIR, KORKULARIN ....!



İmrentiyi, tiksintiye , zoru, kolaya, kolayı, zora, oluru, olmaza, olanaklıyı, olanaksız, sevgiyi, nefrete döndüren ......

Hükmeden ve boyun eğenliği ile güç gösterilerinde kendini avutup-kandıran ........

İlahelik le-ilahlık ta, güç sınarken, aczine ve korkularına yenilip, nefsine kul-köle olmacasına, boyun eğen ...

Hasılı ...

Yapan'lığına da, yıkan'lığına da derman yetmeyen, ürken, ürküten ve içindeki, görmediği kendine, ıraklık da, yiten ....

Nefretin, kinin, belaların kaynağı ve kurbanı MAZLUM, MASUM, MAĞDUR, VAHŞİ, ZALİM, VANDAL, HASILI ......

Taş üstünde taş, omuz üstünde baş  koymamacasına 

FÜTURSUZ, MAĞRUR, CANİ, KİBRİNİN ESİRİ ....

Bakar körlüğünde, olan-biteni, gerçeği göremeyen, ÖN YARGILARINA, PEŞİN HÜKÜMLERİNE ALT OLAN, YENİLİP, HÜSRANLAR YAŞAYAN ......  

An gelip, gölgesinden korkup, kendine sığınmaya kalkışan, değil sadece kendine, dar gelen dünyaya sığamayan, gel gör ki .....

Ölümün hükmünü icrasıyla fareye-börtü-böceğe, yılana-çıyana yem olmacasına, o'da nasipse, iki karış MAKBERE SIĞAN ....... 

GÖZÜNÜ TOPRAĞIN BİLE DOYURAMADIĞI, TAMAHKAR, AÇ GÖZLÜ, HARİS ......

HARİSLİĞİN DE, hatta MUKTEDİRLİĞİN DE, MUNİS VE MÜLAYİMLİĞİNDE DE, FANİ İNSAN .........

KAÇINILMAZLIĞINDA VE KORKUNUN ECELE FAYDASININ OLMAMIŞLIĞI GERÇEĞİNİN TECELLİSİNİN ÖNLENEMEYEN YAKICI'LIĞIN DA .....

ÖLÜMDEN KAÇAMAMIŞ LIĞIN DA, ÖLÜME VE  MAKUS SONUNA BOYUN EĞEN, 

'' - EVRENİN GÖRKEMİ VE PİSLİĞİ  '' Denilen, İNSAN ..... ?*

Göz bebeklerinde saklıdır, korkuların .....

GÖZ BEBEKLERİNDE SAKLIDIR, KORKULARIN .......!




Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ 




Immenstaad / Almanya 




24 / 10 / 2021 - Pazar 




Saat ; 21_45 


*) Bilgilendirme notu ; 

Sevgili can dostlar ....

Şiirimin dizelerinde  aktardığım sözün sahibi, Fransız filozof Blaise PASCAL' dır ....

Blaise PASCAL, 1658'de, ''  - İnsanlar, evrenin görkemi ve pisliğidir . '' İnanç, kanaat ve sonucuna vararak, günümüze erişen bu düşüncelerini söyleyip, yazıya dökmüştür .

23 Ekim 2021 Cumartesi


 O, BUNU BİLİP, GÖREMESE DE ........! 


'' - TOPRAK BAKIYOR, ONUN GÖZLERİYLE  ......! ''



Nasıl olacağını merak ederdi, nasıl olduğunu yaşasada ne yaşadığını bildi, anladı, ne  gördü, gerçeğini ve olan-bitenleri ...

Nede, farkında oldu, gözlerinin toprağa akıp, karışmasını ...

O, şimdi gözlerinin toprağa akmış'lığın da, can verdi, hayat kaynağı ve besin oldu, sundu sessizce, cömertçe kendini, börtü- böcü'ye ve hatta ota, çiçeğe ...

Hiç bilemeyecek kendisi, o ve onun yerine bir başkaları bilemese de toprak görüyor ......

Renkten, renge, halden, hale giren semayı .....

Semanın bağrındaki yıldızları, ayı, güneşi .....

Yetmedi, renk cümbüşü çiçeklerle, aydınlık şafaklar la, zifiri karanlığı ....

Bağrında çarpan yüreklerle ....

Akıp giden zaman ırmağının çağıltısından bihaber'likde, bağrında toprak olmuş yatan, ölü bedenlerle ......

Sözüm ona yaşayan, nice güzellikleri, hayatı dahası, mutlulukları ıskalayan, ölü canlara .......

Bağrına düşen ölü canlardan beslenerek, diri tuttuğu canı ve bereketiyle, kucak açarak dirilerle, ölülere ..

Dahası, doğacak nice canlarla, gelecek nice nesillere toprak olmanın, yurt-yuva olmanın heyecanı, sevinciyle ......

Giyinerek, renk cümbüşü çiçeklerle bezeli, libaslarını ......

GİYİNEREK, RENK CÜMBÜŞÜ ÇİÇEKLERLE BEZELİ, LİBASLARINI ......

Toprağa düşen ölü canların bedenlerini ihtirasla öpen toprağın , cümle ölü canlara .......

Hoş görüyle, cömertçe, sevecenlikle kucak açan'lığın da, yumularak toprağın derinliğine, toprak olup çıkışının, kaçınılmaz tecellisi olmuşluğun da ......

Ölülüğünde bedeninin, canlılığında toprağın .....

ÖLÜLÜĞÜNDE, BEDENİNİN .......

CANLILIĞINDA, TOPRAĞIN .....

Toprak bakıyor, onun gözleriyle ......

TOPRAK BAKIYOR, ONUN GÖZLERİYLE  ......

O, bunu bilip, göremese de .......

O, BUNU BİLİP, GÖREMESE DE ........!  

TOPRAK BAKIYOR, ONUN GÖZLERİYLE  ......




Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ 




Immenstaad / Almanya  




23 / 10 / 2021 - Cumartesi




Saat ; 18_36

AYIBI VE UTANCI SİZİNDİR ...., Aldırmadan yoksulluğumuza ve yoksunluklarıma ... Bir bez bebekle, çelik-çomakla, beş taşla .. Olmadı, çok sev...