4 Şubat 2022 Cuma


 ZOR OLAN ....


Zor olan, çokluk ve sıklıkla , demek değil ,yapmaktır ...
Kolay olan,
Ele verip talkını, kendin yersin salkımı hallerindeki ..
İçtenlikten uzak, eda ve tavırlarda, el aleme ..
Şirin ve namuslu görünmeye tenezzül etmeden ...
Rol kesmeden,özü sözü birliktelikte ,ömür sürmektir,ömür..
Zor ve erdemli olansa ...
Yüreğini, bencilliğin dar ağaçlarında, öldürmek ..
Ruhunu karanlığa ve şeytana satmak, yerine ..
Egonu, ayaklar altına almaca'sına ...
Yüreği, sevgide, onurda ve sağ duyuda dirilterek..
Onu ..
Nefretten, kinden, riyadan uzak tutup ..
Masumiyeti korumak ve saygıyı bina etmektir ....
Hayatın dayatmalarında, ömründe ve devinimlerinde ...
Elle, el ele, suça ortak , kötüye dil olmak ..
Kabaran nefret dalgalarında, masumiyeti boğup ..
Çalınan minarelere, kılıf bulmak uğruna, ömrü helak,hayatı heba....
Onuru telef, duruluğu, içtenlik ve güzelliği ziyan etmek, kolaydan da ötedir....!
Zor, değerli, anlamlı ve yüce olan ..
İnsanı, insan ve erdemi, baş tacı kılansa ...
Çıkarlar , haris duygular ve menfaatler ..
Hasılı...
Fani ömürde, hayat denen bu, debdebeli sahnede ...
Göz kamaşık'lığına, akıl karışıklığına ,duygu sarhoşluğuna, düşmeden ..
Parıltıların, aklını başından almasına, izin vermeden ..
Bir hırka, bir lokma tevazusuyla ...
İnsanlığın, erdem eşiğine, yüz sürmek ..
Sabırda, sebatla ....
Gönül kerevetine ve kemale erebilmek için ..
Adap ipine tutunarak, edep dairesinde...
Kıpırdamak, bir yana ..
Kaş oynatmamacasına ...
Dirayet ile sevdayla, hakka ve insaniyete, yürümektir ..!
Serilse ayağına, nice ganimet ...
Dökülse de önüne, eteğine servet...
Geçse de eline, muktedirlik ve erk ..
İnsan olmanın, olmazsa, olmazına icabetle ..
Tenezzül etmeyerek , şana , şöhrete ....
Bu alemin oyalanma ve büyülenme yada insanlığa ihanet ...
Ve ....
İnsan olduğunu inkar ile, onura sebat arasındaki o derin ve kapanmaz çelişkiyi unutmaksızın ..
Ruhunu ak, gönlünü pak, yüreğini diri tutmaktır ....!
Haramiliğe ,HAYIR diyebilmektir..!
Zor olan ....
Deveye hendek atlatmak, değil ...
Sütü bozukluktan ve cibilliyetsizlik ten, uzak durarak ..
Nefse sahip çıkıp, ona kölelik yerine ...
Ona hakim olarak, yüreği ve onuru yaşatabilmektir ..!
Menfaat uğruna koyulduğu, madrabazlık da, geçse de atı alan, Üsküdar'ı ....
Varsın olsun deyip, inancına kavilik de ..
Aslını inkar eden haramzadedir, diyerek..
Özüne-sözüne, sadakattir ...
Dahası ..
Zor olan ..
Haramilerin padişahlığını, elinin tersiyle itip ..
Dürüstlük ve namusluluk köleliğin de ..
Kula, kulluğa ...
Onurla, HAYIR diyebilmektir ...!
Onurla, HAYIR diyebilmektir ...!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ/İSYANİ

Friedrichshafen / Almanya

04/02/2017

Saat: 02_20


 SEN YOKSUN AMA VARSIN OLSUN ......!

Çok yaprak, bir o kadar da takvim yaprağı düşmüştür, eminim ki ...
Üstelik, nice mevsimler gelip-geçmiştir de üstünden, gidişinin ...
Beni, yokluğunun kahır dolu acılarına ve yürek sızılarına ..
Böyleliğin de, içime işleyen gönül küskünlüklerimin ...
Hicranlarımın perde, perde çoğalıp ...
Çığlık, çığlık yükselmişliğin de, avazım çıktığınca, bağırıyorum ..
Yer demir, gök bakır olmacasına, sende dahil, duyan yok çığlıklarımı ...
Sen yoksun ama varsın olsun ..
Senin, hala bendeliğinde ..
Ben, yitiyorum, sende ..
Ellerim, titrek ve ürkek dokunuşlarla ...
Yüzümü okşuyor, yüzünün yerine !
Sesin, uzaklardan kopup gelen, yel ve kuş çığlıkları kesilmekte ....
Kulaklarım ve ruhum, seninle dolup, taşıyor ..
Kırık-dökük penceredeki ,,,,
Rengi atmış perdeme sinen kokunla, avunmaktan helak oldu ...
Bencileyin, vurgun yiyerek.
Derdin zorundan, yer, yer solup, ağaran o, güzelim lila renkleriyle ...
Yokluğunun hüznüyle, kendinden geçen, biçare siklamenler ..
Tıpkı, senin gibi davranarak ..
Ürkekliğini yenerek, teslimiyetle birikerek .....
Boyun büküp, huzurla teslimiyetlerde ....
Sevgi, sevgi çoğaldıkları avucumda ...
Dillen'diler, adeta ...
Okşamaya kalktıkça, onları ...
Dokundukça ellerim yapraklarına, sararmış-solmuş halleriyle ..
Koparak köklerinden, biriktiler, avuçlarımda .....
Rengarenk fışkıran hüzünlere, yoldaşlıkla ..!
Sen yokken, adeta dünya kayıyor şakülünden ...
Bırak araba gürültülerini, çocuk seslerini ..
Avaz, avaz çığlık atmaz oldu, sokak satıcıları ..
Dal oynamıyor ...
Börtü-böcek , eleme kesmişlik de, sus-pus ..
O, en geveze bilinen Ağustos böceği bile, cır, cır etmiyor, garibim ..
Kedimiz Sarman bile mahzun, mahzun yaşlanmakta ...
Parkinson'dan sonra, Alzheimer'da olup çıktı, yavrucak ..
Yokluğuna dayana'mamanın acısını içine attıkça, dert bağladı, eni-konu ..!
Muhabbet kuşumuz Hanımeli, senden sonra kırdı kirişi ..
Gittin, gideli yok ortalıklarda ...!
Ne, ilk baharın o, eski keyfi, albenisi ...
Ne'de, ıhlamur kokulu yaz gecelerinin, ağız tadı, ferahlığı kaldı ..
Hepsi, seninle güzel ve anlamlıymış ..
Ondandır ..
Şarkılarda boşa dil'len mi yor ..
'' Ney'leyim köşkü, ney'leyim sarayı ...
İçinde salınan, yar olmayınca '' Diyerek, ses,ses, nota, nota duygular ..
Uçuşmuyor notalar,hayatın ve zamanın bağrında ..
Mavi kelebek güzelliklerinde ....!
Hüzünler bile, maviye çalıyor ...
Maviler, eleme kesmişlik de, kendinden geçiyor ...!
Duyan yüreklerin, fırtınalı ruhların, çığlıkları, nakarat, nakarat ...
Dillere düşmüyor, kalplerden, dudaklara taşarak, söylenmiyor ...
Bugünde, anı, anı cemalinle buradaydın ....
Dolup, dolup, boşaldı ruhum ...
Göz yaşlarım yıkadı, yanaklarımı ..
Islak,ıslak seni aradı, gözlerim ..
Duvardaki resmin, söylenmeye durdu .....
Dut yemiş bülbül kesilerek, seni dinledim ..
Ellerim uzandı, resminde yanaklarına ..
Avuçladım, hasretinde kavrularak, ömür eskitmişliğimde ..
Yanakların ellerimde ..
Gelincik albenisinde, çoğaldıkça, çoğaldı ..
Efkarım kabardıkça, vurdum kendimi, rakıya ..
Ben içtim, resmin sallanmaya koyuldu, duvarda ..
Anladım ki, sarhoş oldun sonunda .....!
Anason kokusunda, içimin-dışıma taşmışlığın da
Uzana koydum, koynuma alarak seni, öylece, oracığa ..
Okşadım, okşadım ...
Ellerim, sende kalmacasına ..
Sonrasında, kör-kütük hallerde yanın sıra, sızıp kalmışlığımla ...
Göre koydum kendimi, seninle yan, yana, duvarda ...!
Anladım ki, tıpkı defalarca olduğu gibi ..
Yeniden ve bir daha, bir daha ..
''- Ölüm, neyse neyde, ayrılık, sensizlik dayanılmaz baş belası ..!
Tarifsiz iç ağrısı, dinmeyen yürek sancısı ..! ''
Duman, duman efkarımı savurduğum, bir dal cigaramın ..
Köz, köz yanışı misali, içimin alevlenen yangınında, kavrulmuşluğumda ..
Fısıldayarak, şükranlar sundum, beni sevmişliğine ...!
İçsellikli içtenliğimle, yürekten minnet duygularımla ..
Bana, aşkı bahşeden o, cömert'liğinle ..
Sadece bu anımda değil, atim de de, ahiretim de de,
Hatta ....
Kabrim deki, et-beden çürümüşlüğümde de sen olacaksın, sen daima ..
Ömrümün ve ruhumun seninle, aşkınla dolup-taşmışlığın da ..
Mukadderat karşısındaki, naçar'lığımın, yürek ve gönül yangınında ..
Avuçlamışlığımda, yanakların, hala ellerimin arasında ..!
O, kadifemsi, albenili yumuşaklığıyla ..
Sen yoktun, ölümlülüğün le yok olmaya ..
Buna inat, varkılmışlığınla, bu ölümsüz aşkı ..
Tarihin ve zamanın bağrına, aşkın destanını yazmışlığımızla ...
Düşlenmesi bile zor, hatta olursuz mutluluğu bana bahşetmişliğinle ...
Ellerimle, göz yaşlarımla, duygu, duygu, çoğalıp ..
Ağıt, ağıt akıp, sana ağmışlığımla ..
Konuştum, konuştum o, sözün bittiği ana kadar ..!
Akarsu coşkusu ve bayram çocuğu, sevinciyle ..
Sonra..
Öptüm, öptüm, bir daha öptüm ..
Soluk, soluk, dudak, dudak, yürek, yürek ..
Islak, ıslak çoğaltışlarla ...
Öptükçe, öpesim gelmecesine, öptüm, öptüm ...
Ağzımda çoğalan şeker tadında, sen aktın ,sen, kanıma ..!
Sevgi, sevgi ..
Sevi, sevi ....
Sende, çoğalmacasına ..
Diyorum ya ..
Aşkların ölümsüzlüğünün, ilahi ve ebediliğinde, hüşuyla ve aşkla ..!
İlelebet sendeliğimle, haykırdım sessizce, çığlık, çığlığa..
Sus-pusluğum da ..
'' - Sen yoksun ama varsın olsun,
Bendesin ve sendeyim daima ..! ''
Sen...
Yok..sun ..
Ama ..
Varsın ....
..............olsun !
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Friedrichshafen / Almanya
04 / 02 / 2017
Saat ; 04_25

3 Şubat 2022 Perşembe

BİLDİRİR HADDİNİ, YAPAR GEREĞİNİ ........!

 

 

 

Ne, Dante nede Orhan Veli Üstadım, yaşımın otuz beşi, katlamalı ve Kadeveli geçmişliğin de, ömrümüzün ne ortasının, kenarı kalmamış'lığın da, dahası ...

Bodoslama sür-gitlerde, pelesenk olmuşluğun da, haddimi, yerimi ve ne olmadığımı bilenliğim de ......

Bu arada, laf aramızda, hani'ya, ulu-orta diyen-koyanlığımdan işkillenen de çıkarsa, keyifleri ile,damak zevkleri bilir..

Şerbetimiz de, şirretle,sirke'miz ve hatta panzehirsiz ağu'lu lafımız, kelamımız da vardır ömür ve gönül dağarcığımızda ....

Bu cümleden olmacasına ......

Bazı kuş beyinliler öncelikli olmacasına, çıkmamacasına kazıyarak soksunlar o, ilbizli dar kapı, moloz ve takoz deposu, kafalarına .....

Sakın ama sakın ola, unutmasınlar ki ....

Haddimi bilenliğim kadar, hakkımı da dik alasıyla bilenliğim de .....

Hem de, sözümün meclisten içeri kim ne ve nasıl duyup,

düşünüp, anlayacaksa, öyle anlasın ki .....

Son nefeste hayatım pahasına da olsa ararım hakkımı ......

ARARIM HAKKIMI ........

Bu böyle, biline ....

MUSAFA, YEMİNE gerekte yok ama ....

Ama....

AMA, << - SÖZÜM,SÖZ, ŞARTIM ŞART OLSUN Kİ . >>, Bu can, bu nefes bu tende-bedende oldukça, bilincim yetip, inancımın kaviliğinde, ARARIM HAKKIMI ...

Hem de, UCU,BAŞI-SONU NERE GİDER, DEĞER VE GİRERSE, GİRSİN, eni-

konu ararım, hakkımı ........

ARARIM HAKKIMI .......!

Çünkü .........,

BU HAYAT-MEMAT MESELESİ, NAMUS ve  ONUR İŞİDİR, ONUR ....!

Bu saptamayı sıcağı sıcağına, yeri gelmişken yapmak boyun borcumdu,

onu eda edip, dillendirdim ....

Taş ile söz, yerinde ağırdır ve yeri, zamanı geldiğinde ....

Taşı da, sözü de gediğine koymamak, gerekten de öte, olmazsa, olmazlığın da zorunluluğunda, şarttır, şart ........!

Sözü sakınıp, saklamak ve hak aramamak, sütre gerisine sinmek, sünepece yavşaklaş'mak, insanlık değil pespaye ahmaklığıdır, pespaye ahmaklığı...

PESPAYE AHMAKLIĞI .......!

Bildiğim o'ki ....

Söz vardır, DİRHEMİNİ YİYEN, İT KUDURUR ....

Söz vardır, laf ola- beri gele türünden yavşakça ve alçak sürünme de mevta olucu türden .....

'' - YAVA TÜKMÜK GİBİ ...! ''  SAKALA, ELE-YÜZE BULAŞIR ....!

Diyeni, KÜÇÜLTÜR, duyanı, KİBİRLENDİRİR, dahası .....

O'na, kendini, HERGELE DE İMAM EŞEĞİ, sandırır, saydırır .......!

Benim kelamım, oldum olası, kendimi bildim, bileli, ilk cümleden, sınıftan kelamdır .......

Yani .....

Sözümü asla esirgemez'liğimde, hak edip, kemlik ve kötülüğü karşılığında, dediğimi duyan, yiyen, it kudurur ...

Suretiyle  insan geçinen, fıtratı yitik sözde insan, kendinden, yaptığından utanıp, yerin dibine girmek ister, '' - Pek tabi ki hala  içinde insanlık kırıntısı yada izi kalmışsa ...! ''

 O, an, nasıl sürüngen omurgasız hilkat garibesi olduğunu, özüyle, sözüyle gerçek ve insan evladı insan olamadığını, kavrar .......!

Ne der, atalar ....

Sana diyorum, KIZIM, Sen anla, GELİNİM ....

YARASI OLAN GOCUNUR, İŞKİLLENEN ALINIR ÜSTÜNE ...

Dahası ...

 ''- MAYASI KEM OLAN, HAMDIR, HAM ....! '' 

İşte böyle ....

Varsın, alınıp-gocunsun o, işkilli'ler, işkillenenler güruhu da ......!

Yine, dile cuk oturan ve dimağlarda şimşek çaktırıp, nur yaratan, bir başka güzel ata sözümüzü de, yeri gelmişken diyelim, dillendirelim ...

'' - İŞKİLLİ BÜZÜK VE BÜZÜK'LÜLER ZİNGİR'DER .....!

HAVADAN NEM KAPAN, DIŞARI ÇIKMAZ...

KUŞTAN KORKAN DARI EKMEZ ......! ''

Söz vardır, bıçaktan da keskindir ve kestiğini iflah etmez, ondurmaz ....!

Sözümüz gideceği yeri de, kişiyi de, adressiz olsa bile, bilir .....

Girip saklanıp, büzüştüğü zuladaki ini ile ......

'' Onu doğuracağına taş doğurasıca ..! '' Anasının, hörekesinde de olsa, bulur ve gereken etkiyle, sonucu verir ve hayra kapı aralar .....

HAYRA, KAPI ARALAR .....!

Buda, böyle biline, akla, hafızaya ve kafaya yazılıp ........

Olmadı ......,

Ya'da, münasip yere sokula .......!

Duygu ve düşün şelalesinden akıp-taşanları ....

<< - KRAL ÇIPLAK ...! >> Gerçekliğinin ayan-beyan ve aşikar lığın da, tüm otantikliği ve ilk elden, ilk ağızdan'lığıyla .....

Dahası, noktasıyla, virgülüyle, zerresine bile dokunup, eğip, bükmeden, yumuşatıp, cıvıtıp,  bulaşık laştırma dan, hasılı ....

Adam kelam lığın dan ırak edip, kem-kümle, yavşaklaştırmadan, dahası ve açıkçası ....

Sinemizden, yüreğimizden taştığı gibi, sıcağı, sıcağına, nar kızgınlıkta, deyip-koyup, dökmüşlüğümüzle .....

Aşikarca, yazıyla, ulu-ortaya, üryanlık ve edeple, saygıyla, yetmedi .......

Gerçeğe, doğru bildiğimize, kalbi inanç ve içsellikli sadakatle ......!

Şimdi, vaktin sadede gelip, meramı ve lafın, düşüncemizin kalanını söylemek olmuşluğun da ........

Dönelim muhabbete ve virgül koyduğumuz yerden, başlayalım, gönül muhabbetini, layıkıyla ve gereği gibi, sürdürmeye .......

<< - Nerede kalmıştık, ne diyorduk, meramımız neydi ?

Ahhacık, söylemeyi sürdürüyorum, sansürsüz ve kıvırtmadan .......! >>

Zamanın, yılların ve yaşın, yaşlanmanın beni beklemediğinin bilinci ve

farkında'lığın da, yetmedi .....

Ne, zamanın akışını, nede, yaşlanmayı durduramamış'lığımda, kapıldım hayatın rüzgarına .......

Hatta, kasırgasına, gidiyorum adeta tam gaz, pupa yelken .........

Yorgun ömrümün olgunluk, kemal ve hasılı, kamil çağına ....

Bunun adına, yaşlanmakta desek, yahut ta .......

Fiyakalı, cafcafalı başka kulpta taksak, sonuçta .......

Nüfus Cüzdanımın sararıp, solup, son kullanma tarihine erişime ya son virajın, yahut ta ....

Son düzlüğün, kalmakta olduğunu gören, bilen, dahası .....

Burnumdan fitil, fitil getirile, getirile yaşayanlığım da, bunun, ne anlama geldiğini, düpedüz deyişle .....

Ne halt olduğunu, bilen,  anla'yanım .......!

İşin enteresan yanı, hayat ufak bir torpil yapıp güdük Şubatın, yirmi dokuzlu gününde doğma kontenjanını da ........

Ben garibe, çok görüp, cimriliği tutarak, bana kullandırmamış ...

Yani anlaşılan ve anlayacağınız o'ki .......

Hayat ve zamanla barışık olmayış halim, doğum öncesi ve eskilere dayanmakta ......!

İnsanların ağzının, torba olmamış lığında ve büzülememişliğinde, içinizden diyen çıkar ....

<< - Hayatın, suyumu çıktı nedir bu şikayetin, feveranın ve sitemin ?  >>

Elbette, kendilerince onlarda haklıdır, haklı olmaya ve fikir beyan edip, bana muhalif düşüncenin yanında yer almakta .

Buraya kadar, eyvallah sözümde olmaz ...

Lakin, kazın ayağının böyle olmamış'lığında, nicedir, adıma, işlerin dışarıdan görülüp, sanıldığı gibi olmadığını bilmeyenlerle ...

Hariçten gazel okumayı sevenlerin, ağzı olan hemen, herkesin, ileri-geri yahutta ......

Hiçte hemfikir olmadığım, saptama ve söylemleri dillendirmeleri, ne denli onların hakkı ve makulü ise ve onun gereğini yapanlarsa .....

Böylesini, tevazu ve saygımla, '' Eyvallah '' Der, öpüp başıma koyarım!

Gelin, görün ki.......

<< - Bu maraza ve cızırtılı seslenişle, kısa devre yahutta kapalı devre yayınımın ve söylemimin nedeni ne (?) , onu, yani gerçeğimi bilmek adına ....

Bir zahmet zaman ayırıp, emek vererek, bana bir kulak verip, en azından peşin hükümsüz ve ön yargısız  hallerde, beni bir soluk dinleyin, lütfen ..... !  >>

Demek ve gerçeğimi söylemek dileğimle, fikrimi beyanda benim hakkım olsa gerek .....

Sizce ?

Sizce de, işin doğrusu, insanisi ve olması gerekeni bu değil mi ?

'' - Havadan nem kapan ve ülkeyi adeta cadı kazanına döndüren, her şeye maydanoz ve her denenden işkillenen TİRAN' nın ....

Artık, artık sadece değil çizmeyi aşması, haddini de , yetkisini de aşıp ... Ademi, Havvayı karıp, katarak, insanların mahremine bile el attığı bir idare ve ufku kara bulutlarla kuşatılmış .......

Hayat ve düzen, rejim yorgunu ve yaşama sevinci çalınan insanlar için ülkenin .....

Top yekun TIMARHANE ve CEZA EVİ hatta .....

Hemen, her günün, İNFAZ GÜNÜ olup çıktığı koşullarda .....

Soluk alıp vermek ve kalan akıl kırıntı mı korumanın fermana muhtaç hale geldiği, ülke ve coğrafyada .......

Yarasının çokluğuyla, bohçayı açıp, çalıp, kasayı tamtakır soyup, cukkaları, hem de YEŞİL DOLAR olarak AYAKKABI KUTULARINA  istifleyip, gizli hesaplara ve örtülü ödeneklere koyarak  .....

Garibim yoksul emekçi insanlara, meta zoruyla, TERS PERENDE dayatan ....

İSTİBDATTAN DA BETER, SULTA, CUNTA hallerinde ......

Her gün, akıl fukarası sayılıp, mal ve sürü yerine konulmalar la ...

Ölüp, ölüp dirilmek acaba hangi babayiğidin yada hanım evladı bacımın kanını beynine sıçrat'mıyor, nevrini döndürmüyor dur ?

Lal kesilmeden vicdan sesinizle, deyin bana ...!

İşte tam da bu noktada, insanların umudunun çalınıp, mutluluğun düşünü kurmasına bile ambargo ......

Hatta, ZİNHAR hallerinde yasak konup, OLİGARŞİK PARTİ- POLİS DEVLETİ KUŞATMASINDA ....

'' - AĞANIN, PAŞA GÖNLÜNÜN İSTEMEMİŞ ve KEYFİNİN GELMEMİŞLİĞİN DE ''  Yasayı, teamülü, devlet gelenek ve göreneği ile işleyişini yok sayıp, en sıradan tepkiye tahammülsüzlükle, muhalif tavra izin vermediği, tımar haneyi aratıp, oraya şükür dedirtip, salavat getirten  koşullarda, dayatılan sefillik de, ömür tüketmek ...

Yani ...

Sözüm ona ÖZGÜRLÜKTE değil, sadece ACI, adeta düpedüz KAN KUSMAK hallerinde, sürünmeye katlanmak neyin nesi ?

Ve...

Neyin nesinde bile KADINA TAHAMMÜLSÜZ VE ONU HAKİR GÖRÜP, KÖLELEŞTİRMEK, hele, hele de...

KADININ HİÇ ve YOK SAYILIP, bırakın tavuk kadarı, BÖCEK KADAR BİLE, kıymet-i harbiyesinin olmamış'lığıyla, insan olarak sayılmayıp, dikkate alınmamış'lığında ...

Ömrü çilede, azapta ve acıda sürüm,sürüm tüketerek,

Seviyesizliğe, seciye'sizliğe, kalitesizliğe veya da onursuzluğa tutsak edilip, itilip-kakılarak .....

Koyundan da beter dışlanmışlık da, muameleye müstahak görülmesini, sineye çekişte ...

BÜZÜLMEK, DÜZÜLMEK, ÜZÜLMEK' de ÇİLE, İNSANCA YAŞAM VE YAŞAMAK'MIDIR ?

Böylesi yozluklara gık çıkartmadan, yemek-güdülmek ve kubur üçgeninde derbederlik hak ve müstahak mıdır ?

Bu halde, ha üç gün, ha üç sene fazla ömür tüketmek neyin, nesi ?

Buysa yaşamak ...

Ben, buna kocaman<< HAYIR >> Diyerek, insan olmuşluğun haykırışıyla sitemimi ve hatta protestomu ve hasılı ......

MUHALEFET ŞERHİMİ, koyarım, ulu-orta .....!

Hah ...., İşte, tam da bundan keyfimin kaçkın'lığı, surat döküşüm  ve limonilikle, sitemkar'lığım, sitemim, yetmedi ........

İSYANIM, İSYANİLİĞİM .....!

AĞALARIN UZUN, hiç ama hiç bir surette, MUHALİFLİĞE VE HATTA GÖNDERMEYE,İMAYA, BENZETME VE TEŞBİH'E, en önemlisi de, ELEŞTİRİYE TAHAMMÜL EDEMEYEREK .......

Gözümüzü yaşlı, günümüzü zehir, başımızı ağrılı ve hatta, belada kılıyorsa ..

İnsanca, ağız tadıyla muhalifliğimize bile horozlanıyor ve kodese, tımarhaneye, olmadı .....

Düpedüz, KİM VURDU'ya kurbanlıklarda, pisi, pisine katledilmeyi bizlere reva gördüğünü, her fırsatta, ayan-beyan hönkürüp, haykırıyor !

Adeta, midemizi dışarı çıkartıp, kulağımızı iğfal, gözlerimizi de kendini görmeye çivilemek istiyorsa .......

Ve hala .....

Sus-pus ve kölelik de sürünmeye hayat ve  buna yaşamak deniyorsa .

Emin olun ...

Doğarken o, günlerin ve savaş artığı zorlukların yokluk-yoksulluğunda, kesilen elektrik'ler nedeniyle ..

Daha dünyaya merhaba derken, karanlığa göz açıp, ağıt-figan edip,

göz yaşı dökmüş'sem .......

'' - İKİ AYYAŞ DEVRİ '' Saçmalık, zırvalık ve yalanlarıyla hakaretlerinde zorlukla, yoksullukta bile, yine de tebessüm edebilir haldeyken ......

Şimdilerde ....

O anı bile, bu günkü zırvalıklarla, deliliğe rahmet okuyup-arar hale getirilen insan yığınlarında, zerre olmaya yeğlerim, zerre ........!

KARANLIĞA DOĞMUŞUM, DOĞMAYA AMA ....

DELİ GÖMLEĞİ, CEZA EVİ GİYSİSİ YADA KEFEN GİYMEYE, YAŞAYAN ÖLÜLÜK DE HAYATA KÜSMEYE MECBUR EDİLMEDİĞİM O, ÇİLELİ GÜNLERİN YÜZÜ SUYU HÜRMETİNE BİLE .....

BU TİRANLIĞA VE SARAY-ÖKÜZ BENZETMESİNE BİLE HOŞGÖRÜSÜZLERİN VE TAHAMMÜLSÜZLERİN CENDERESİNDE ....

AKIL-VİCDAN VE KABİR AZABINA HAYIR , deme hakkı ışığında ....

'' - OSURMA-SIÇMA, HARAÇÇI  GEÇİYOR '' Zapt-ı raptın da, ömür tüketmeme ve muhaliflik haklarımı kullanmayı seçiyorum ......!

'' - İRFANI HÜR, VİCDANI HÜR '' Nesillere göz dikilip, köküne kibrit suyu dökmeye yeminliler güruhunun, azap hengamesinde sus-pusluğu sineye çekmelere HAYIR diyorum, HAYIIIRR....!

Buna bile, ZART-ZURT denmesine de ......

YETTİ GARİ, YETTİ BE, İNCELDİĞİ YERDEN, KOPSUN, diyorum ..........

Bu, böyle biline ve Bursa da'ki sağır sultan dahil olmacasına, cümle insanlarca, duyula ........!

İşine gelmeyene, BİR ÇİFT SÖZÜMLE, BİR ATIMLIK TA OLSA, BARUTUM OLUR VE OLACAK ELBETTE .....!

Hele, gün gele, o günde devran döner, alem anaların ne yiğitler doğurduğunu görür .....

GÜN OLA, HARMAN OLA ...

ANADOLU, CEBERUT ZORBALARA, NİCE KANLI TİRANLARA, PABUÇ BIRAKMAYAN, KADİM TOPRAK, COĞRAFYA .....!

BU BÖYLE BİLİNE...

Kim ki, HADSİZLİK YAPAR, KADİM ANADOLU İLE ANADOLU İNSANINA,

HALKINA İLLET, ZİLLET DER VE SAHİPSİZ SOKAK KÖPEĞİ, UYUZ İT MUAMELESİ YAPMAYA YELTENİR ......

İnsanlara, ezilecek böcekliği reva görme hadsizliği ile, densizliğine düşerse .....

Aklının kıyısından bile geçirmemeces ne bilmeli ki .....

O BUMERANG DÖNER KENDİNE VURUP,SAPLANIR BEDENİNE .......!

Buna yeltenen O MALUM ZEVAT ve GÜRUH ....

ECELİ GELEN KÖPEKLİK DE, CAMİ DUVARINA İŞEME HADSİZLİĞİNE VE GAFLETİNE DÜŞMÜŞ DEMEKTİR .....!

Buda düpedüz ÖNDER ATA' nın deyişiyle .....

GAFLET; DELALET ve HATTA; İHANETTİR; İHANET..

Buna tenezzül ve tevessül edenlerin cümlesi de HAİNDİR, HAİN .......!

BU TOPRAKLAR, BU BAĞRI YANIKLAR YURDU, GÜZEL ÜLKE İLE İNSANLARI ..............

TİRAN, UZUN, REİS-MEİS DİNLEMEZ, BİLDİRİR HADDİNİ, YAPAR GEREĞİNİ .......

BİLDİRİR HADDİNİ, YAPAR GEREĞİNİ ........!

 

 

 

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

 

 

 

Immenstaad / Almanya

 

 

 

02 / 02 /2022 - Çarşamba

 

 

 

Saat ; 19_45

 

Fckboy ft. Defne (Official Video)

2 Şubat 2022 Çarşamba


 DİLİNİ VE RUHUNU ...


Çiçekteki mine, gözlerindeki zerre, ruhundaki ışık, dilinde kelam,tespih, gönlünde tılsım olayım, derken ....
Titremiyorsa sesin, göz yaşlarının ışıltısıyla ıslak,ıslak parlamıyorsa göz bebeklerin .....
Şeker pembesine kesmiyorsa, yanakların ..
Sözden öte gitmeyen duygularınla, aşk senin ömür tarlanda ...
Köksüz, kuruyup-solup ölmeye tutsak, cılız bir ottan öte değildir ..,
Ya duy ve inan,ya da sus ilelebet, kirletme riyayla dilini ve ruhunu ....
Dilini ve ruhunu ...

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Ereğli/Konya
01/08/2018
Saat; 01_11

AYIBI VE UTANCI SİZİNDİR ...., Aldırmadan yoksulluğumuza ve yoksunluklarıma ... Bir bez bebekle, çelik-çomakla, beş taşla .. Olmadı, çok sev...