4 Şubat 2022 Cuma


 SEN YOKSUN AMA VARSIN OLSUN ......!

Çok yaprak, bir o kadar da takvim yaprağı düşmüştür, eminim ki ...
Üstelik, nice mevsimler gelip-geçmiştir de üstünden, gidişinin ...
Beni, yokluğunun kahır dolu acılarına ve yürek sızılarına ..
Böyleliğin de, içime işleyen gönül küskünlüklerimin ...
Hicranlarımın perde, perde çoğalıp ...
Çığlık, çığlık yükselmişliğin de, avazım çıktığınca, bağırıyorum ..
Yer demir, gök bakır olmacasına, sende dahil, duyan yok çığlıklarımı ...
Sen yoksun ama varsın olsun ..
Senin, hala bendeliğinde ..
Ben, yitiyorum, sende ..
Ellerim, titrek ve ürkek dokunuşlarla ...
Yüzümü okşuyor, yüzünün yerine !
Sesin, uzaklardan kopup gelen, yel ve kuş çığlıkları kesilmekte ....
Kulaklarım ve ruhum, seninle dolup, taşıyor ..
Kırık-dökük penceredeki ,,,,
Rengi atmış perdeme sinen kokunla, avunmaktan helak oldu ...
Bencileyin, vurgun yiyerek.
Derdin zorundan, yer, yer solup, ağaran o, güzelim lila renkleriyle ...
Yokluğunun hüznüyle, kendinden geçen, biçare siklamenler ..
Tıpkı, senin gibi davranarak ..
Ürkekliğini yenerek, teslimiyetle birikerek .....
Boyun büküp, huzurla teslimiyetlerde ....
Sevgi, sevgi çoğaldıkları avucumda ...
Dillen'diler, adeta ...
Okşamaya kalktıkça, onları ...
Dokundukça ellerim yapraklarına, sararmış-solmuş halleriyle ..
Koparak köklerinden, biriktiler, avuçlarımda .....
Rengarenk fışkıran hüzünlere, yoldaşlıkla ..!
Sen yokken, adeta dünya kayıyor şakülünden ...
Bırak araba gürültülerini, çocuk seslerini ..
Avaz, avaz çığlık atmaz oldu, sokak satıcıları ..
Dal oynamıyor ...
Börtü-böcek , eleme kesmişlik de, sus-pus ..
O, en geveze bilinen Ağustos böceği bile, cır, cır etmiyor, garibim ..
Kedimiz Sarman bile mahzun, mahzun yaşlanmakta ...
Parkinson'dan sonra, Alzheimer'da olup çıktı, yavrucak ..
Yokluğuna dayana'mamanın acısını içine attıkça, dert bağladı, eni-konu ..!
Muhabbet kuşumuz Hanımeli, senden sonra kırdı kirişi ..
Gittin, gideli yok ortalıklarda ...!
Ne, ilk baharın o, eski keyfi, albenisi ...
Ne'de, ıhlamur kokulu yaz gecelerinin, ağız tadı, ferahlığı kaldı ..
Hepsi, seninle güzel ve anlamlıymış ..
Ondandır ..
Şarkılarda boşa dil'len mi yor ..
'' Ney'leyim köşkü, ney'leyim sarayı ...
İçinde salınan, yar olmayınca '' Diyerek, ses,ses, nota, nota duygular ..
Uçuşmuyor notalar,hayatın ve zamanın bağrında ..
Mavi kelebek güzelliklerinde ....!
Hüzünler bile, maviye çalıyor ...
Maviler, eleme kesmişlik de, kendinden geçiyor ...!
Duyan yüreklerin, fırtınalı ruhların, çığlıkları, nakarat, nakarat ...
Dillere düşmüyor, kalplerden, dudaklara taşarak, söylenmiyor ...
Bugünde, anı, anı cemalinle buradaydın ....
Dolup, dolup, boşaldı ruhum ...
Göz yaşlarım yıkadı, yanaklarımı ..
Islak,ıslak seni aradı, gözlerim ..
Duvardaki resmin, söylenmeye durdu .....
Dut yemiş bülbül kesilerek, seni dinledim ..
Ellerim uzandı, resminde yanaklarına ..
Avuçladım, hasretinde kavrularak, ömür eskitmişliğimde ..
Yanakların ellerimde ..
Gelincik albenisinde, çoğaldıkça, çoğaldı ..
Efkarım kabardıkça, vurdum kendimi, rakıya ..
Ben içtim, resmin sallanmaya koyuldu, duvarda ..
Anladım ki, sarhoş oldun sonunda .....!
Anason kokusunda, içimin-dışıma taşmışlığın da
Uzana koydum, koynuma alarak seni, öylece, oracığa ..
Okşadım, okşadım ...
Ellerim, sende kalmacasına ..
Sonrasında, kör-kütük hallerde yanın sıra, sızıp kalmışlığımla ...
Göre koydum kendimi, seninle yan, yana, duvarda ...!
Anladım ki, tıpkı defalarca olduğu gibi ..
Yeniden ve bir daha, bir daha ..
''- Ölüm, neyse neyde, ayrılık, sensizlik dayanılmaz baş belası ..!
Tarifsiz iç ağrısı, dinmeyen yürek sancısı ..! ''
Duman, duman efkarımı savurduğum, bir dal cigaramın ..
Köz, köz yanışı misali, içimin alevlenen yangınında, kavrulmuşluğumda ..
Fısıldayarak, şükranlar sundum, beni sevmişliğine ...!
İçsellikli içtenliğimle, yürekten minnet duygularımla ..
Bana, aşkı bahşeden o, cömert'liğinle ..
Sadece bu anımda değil, atim de de, ahiretim de de,
Hatta ....
Kabrim deki, et-beden çürümüşlüğümde de sen olacaksın, sen daima ..
Ömrümün ve ruhumun seninle, aşkınla dolup-taşmışlığın da ..
Mukadderat karşısındaki, naçar'lığımın, yürek ve gönül yangınında ..
Avuçlamışlığımda, yanakların, hala ellerimin arasında ..!
O, kadifemsi, albenili yumuşaklığıyla ..
Sen yoktun, ölümlülüğün le yok olmaya ..
Buna inat, varkılmışlığınla, bu ölümsüz aşkı ..
Tarihin ve zamanın bağrına, aşkın destanını yazmışlığımızla ...
Düşlenmesi bile zor, hatta olursuz mutluluğu bana bahşetmişliğinle ...
Ellerimle, göz yaşlarımla, duygu, duygu, çoğalıp ..
Ağıt, ağıt akıp, sana ağmışlığımla ..
Konuştum, konuştum o, sözün bittiği ana kadar ..!
Akarsu coşkusu ve bayram çocuğu, sevinciyle ..
Sonra..
Öptüm, öptüm, bir daha öptüm ..
Soluk, soluk, dudak, dudak, yürek, yürek ..
Islak, ıslak çoğaltışlarla ...
Öptükçe, öpesim gelmecesine, öptüm, öptüm ...
Ağzımda çoğalan şeker tadında, sen aktın ,sen, kanıma ..!
Sevgi, sevgi ..
Sevi, sevi ....
Sende, çoğalmacasına ..
Diyorum ya ..
Aşkların ölümsüzlüğünün, ilahi ve ebediliğinde, hüşuyla ve aşkla ..!
İlelebet sendeliğimle, haykırdım sessizce, çığlık, çığlığa..
Sus-pusluğum da ..
'' - Sen yoksun ama varsın olsun,
Bendesin ve sendeyim daima ..! ''
Sen...
Yok..sun ..
Ama ..
Varsın ....
..............olsun !
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Friedrichshafen / Almanya
04 / 02 / 2017
Saat ; 04_25

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

  YARIMSIN …. Hayatın sana oldum olası cömert davranıp … Yediğin önünde, yemediğin ardında, bal-kaymak bir hayatı sunmuşluğunda … Oldum olas...