20 Eylül 2024 Cuma

 

YERİN ..........,

Bozuksa mayan, çürükse özün, fukaraysan onurdan-haysiyetten yana ....
İlkesizlik ve omurgasızlıktan yana, kimse eline su dökemiyorsa ...
Alçalmanın sınırının olmamışlığında sefilliğe belenmişliklerde yüzüyorsan, en dipte ve sığ, bulanık sularda ...
Düzenbazlıkta, madrabazlıkta dün şah, bu gün şahbaz olup çıkmışsan ...
Birilerinin insanlık ve ikaz adına kulağına kar suyu kaçırmaya çalışıp, seni uyararak '' -İnsan ol '' Dediğinde.
Pişmiş kelleliklerde arsız, arsız sırıtıyorsan ...
'' - Bir babadan evliyada doğar, eşkiya da '' Deyimini doğrulatırcasına, o kendine has edalarınla ...
İnatla , ayak direyerek ...
Dahası da, '' - Siz sallayın başınızı, ben bilirim işimi ! '' Tavrıyla kurum, kurum kurumlanarak, değil utanıp-arlanmak ....
Aksine, engin dağları ben yarattım edasıyla, kasım, kasım kasılarak, böbürlenip .
Bulduğun her fırsatta, insanların derisini yüzmeyi sürdürerek ...
Ala-turana, yalanına-dolanı na, palavradan-riyadan yana şerbetli diline kananlar la...
Cümle biatçı, cehalet kümesi koyun sürüsünün
sayesinde kapak atıp, kapılandığın ve sınırsızca nemalandığın, ERK VE İKTİDAR gücüyle ....
Mazlumunların ve ülkenin başına püsküllü bela..
Harami tayfana koruyucu hami ve fütursuz cani olup çıktığın CUMHUR'un başlığında..
Sözüm ona, İKTİDAR OLUP aklınca DEVLETİ yönettiğini iddia ettiğin..
İşgalin altındaki makamın forsunu, olanak ve gücünü menfaatine, çıkarına, yararına kullanarak ...
İpini koparıp komşu bağına dalmış sığırlar misali talan ve zarar vermekten geri durmayarak, aç gözlülükle ..
Doyup-kanmamacasına yiyerek semrildikçe, semriliyor
'' - BOŞAN DA, SEMERİNİ-PALANINI YE ..! '' Dedirtmecesine, dur-durak bilmeden tıkınıyor san ..
İster haram ve talan abidesi '' KAÇAK SARAY' da otur ''
Sesin-soluğun kısılmacasına'' - BEN BAŞIM, BAŞKANIM '' Diyerek naralar at, yetmedi, böğür ...
Memleket ve halk sürüm, sürüm sürünürken..
Sen, yaptırdığın saraylarla övün, poz at, rol ve ahkam kes ....
'' - Aslını inkar eden, haramzade dir ''
Sözünü doğrulamacasına hem secereni kimliğini,aslını-astarını hem de, olmayan diplomanı saklamaya ve yadsımaya kalk ...
Hasılı her ne herze ve halt yersen ye ...
Eni-konu ....
'' -HARAMİLİK, ŞAKİLİK ve CANİLİK ve FİTNE BAŞI'lıktır...
FİTNE BAŞI'lık ....! ''
Ortak akıllardaki ve vicdanlardaki yerinse ......
'' - TARİHİN ÇÖP SEPETİ . 'dir, TARİHİN ÇÖP SEPETİ ..! ''
Unutma ki, tarihin ve toprağın kara bağrı sen gibi..
'' - Evliya kılıklı, eşkıya kadavraları ve mezarlarıyla doludur ...
Ondandır, sana yakıştırılan yer ....
'' - TARİHİN ÇÖP SEPETİ . 'dir, TARİHİN ÇÖP SEPETİ ..! ''

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

Immenstaad / Friedrichshafen / Almanya

19 / 09 / 2019 


 

ZURNADA PEŞREV OLMAZ ......,

Eskilerin ve kadim bilgelerin deyişiyle ...
Zurna da peşrev ...
Katranı kaynatsan şeker, çör-çöp, odun olmaz ....
Dökme suyla değirmen dönmez ....
Yoksa fıtratında karakter ve haysiyet ....
Her suret-i insan görünen'den ve sözüm ona, insan geçinen den, insan olmaz ....
'' - BAKARA, MAKARA '' Diyen ucube'den ...
Değil kenefe bekçi, Hünkara İç güveyi, Prağ'a büyük elçi ...
Devlete Sultan olsa hayır gelmez ....
Değil mi ki, el-etek öpüp, çanakçılık la, kıç yalayıcılığın dan medet umarak ...
Gelene ağam, gidene paşam, diyerek .....,
Kapı köpekliğinde, kuyruk sallayıp, bir lokma kemik için havlayan it, ondan çobana it olsa ...
Sürüye hayır gelmez ...
Gönlü tok olmayanın, gözünü nün açlığı bitmez ....
'' - Bir günün beyliği beylik ..'' Deyip, iktidarın kapı kulluğuna soyunan, ruhu çulsuz dan ....
Hırsızlığı ve riyakarlığı ayyuka çıkmış, cibilliyetsiz soysuzdan ...
Daha iyisi ve hayırlı iş beklenmez ....
Mahkemenin kadıya mülk olmamışlığını bilmeyen yada unutan akıl fukarası ....
Kişisel çıkar ve menfaat uğruna ...
Memleketin dibine dinamit koyan, arı-namusu ve utanma duygusu yitmiş ... .
Yüzüne gelen tükürüğü, rahmet sayan arsız-yüzsüz şimşir suratlı şebekten ...
Olsa, olsa kara ve kirli işlere suç ortağı, haramiliğe maşa olur ...
Şark kurnazlığının baş tacı edildiği, ayakların baş olduğu, aylak bakkalın taşak tarttığı ülke de ...
Hamisi nin turnusol kağıdıyla, kir yıkayıcısı uşaktan bakan ve büyük elçi oluyorsa ....
Bunda vebali olan harami başına biat eden güruh ve koyunlar için ...
Dense,dense .....
Işıklar içinde yatası HAYYAM'a atfedilen deyişle ...
'' - Celladına aşık olmuşsa bir millet .....
İster ezan dinlet, İster çan dinlet ....
İtiraz etmiyorsa sürü gibi, illet ...
MÜSTAHAKTIR ONA, HER TÜRLÜ ZİLLET ! ''
Bu sözün az gelmişliğin de ....
Millete, illet diyen münafık başına, hala el-pençeliklerde biat ederek ...
İstiklal ve Hürriyeti hak etmeyen güruhluğunda çekerek sineye..
KUZULARIN SESSİZLİĞİNE soyunanlara müstahaktır KUBUR'DA DEBELENEREK ÖLMEK ...
Başında boza pişirilirken itiraz etmiyorsa BAKARA-MAKARALARA ....
DEFAATLE ALDATILDIĞINI SÖYLEYEN BAŞ MADRABAZA kanıyorsa hala CAMBAZA BAKLARA ....
Egemen denen uşak, takarak beline ibrişim kuşakla, boynuna yular ...
Ödüllendirilerek uşaklığıyla, haram'iliği, hainliği
Atanır, efendi'since, büyük elçi olarak, Prağa ....!
Atanır, efendi'since, büyük elçi olarak, Prağa ....!
Eeee, denmemiştir ve demedik asla boşuna...
ZURNA'DA, PEŞREV OLMAZ ....!
ZURNA'DA, PEŞREV OLMAZ ....!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

Immenstaad / Friedrichshafen / Almanya

20 / 09 / 2019

Saat ;12_50 

19 Eylül 2024 Perşembe



UMUTLA, TESELLİ ......

Gidenlerin dönmediği, beklenenlerin gelmediği ....
Limanlardan gemilerin kalkmadığı, hatta ....
Limanlara, gemilerin gelip, uğramadığı hallerle, günlerde ..
Hatta, onu da geç ....
Iraktan, ufuktan gemilerin gelip-geçmediği, ellerin, mendillerin sallanmadığı kıyılarda, limanlarda ve coğrafyalarda bile, bile, nafileliklerde beklemek ...
Acıyı derinleştirip, yüreği kanatmakla kalmaz ...
Ama yine de, inadına bundan vaz geçmez, insan ..
Çünkü, umutla, tesellidir onu, orada tutan, umutla, teselli ....
UMUTLA, TESELLİ ......
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Immenstaad / Almanya
13 / 09 / 2023 - Çarşamba
Saat ; 09_55








SÜRÜ, SÜRÜ KURBANLAR ........!

Yazılı tarihler dikkate alındığında tarihin, zamanın ve hayatın bağrında en az.....
Üç bin beş yüz yıllık, boyunduruğun nasırlaşıp, kaşarlaştırmış lığında,
köleliğin, hele, hele de ....
'' - Kursak, kavurgasını ister ...! ''
'' - Köpek, aşına kul, sahibine köle, tasmasına aşinadır ! ''
Kavramının, düpedüz yaşam biçimi yapılarak, dayatılmış lığında ...
Dillere pelesenk olup, kulakların aşinalığında ısrarla ve inatla dillendirilerek, yinelenmiş liginde...
Hafızalara kazınan ...
'' - Alışmış, kudurmuştan beterdir ...! '' Sözünü doğrularcasına ....
<< - Koyun çobansız, kaval sız ...
Sürü köpeksiz olmaz ! >>
Anlayışının, hayatların vazgeçilmezi ve olmaz sa, olmaz hayat biçimi olmuşluğunda ....
İstismardan da çok, itaatte kölelikle toplumun dokularına işlenen ...
Yönetilme güdüsünü .....
Hep ve hem çıkarlar doğrultusunda kullanılıp, hem de avantaja dönüştürülerek .....
Tek, tek hedef bireylerin ve toplumların, daha da önemlisi .....
Yönetildiği, kamu yahut ta süslü-püslü betimlemeler ve yalanlarla dolu hamasi nutuklarda .....
HALK, ULUS, YÜCE KADİM-KUTSAL TOPLUM, masalları, yaygaralarıyla, palavralarında, sırtları sıvazlanarak, kandırılıp düzülen ....
Öbek, öbek, katar, katar, sürü, sürü, yığın, yığın ......
Seçkinler oluğu iddia edilen yığınların önüne TEMCİT PİLAVI yedirtmecesine konulup, sunul musluğun da ...
İsterik' liklere varan teslimiyet ve şuursuzluğu kamçılayan tahriklerle uygulanıp, benimsetilmiş liginde ...
Bir avuç kırıntıya kul olup, takla atar, hatta birbirini boğazlar hale getirilen .....
Omurgaları, iradeleri yerle yeksan edilip, özleri çürütülen, yozlaşmanın ürünü haldeki ....
Sürü' lüğün uzantısı ve hatta ....
Ta kendisi yapılan bireylerle, toplumların isteri nöbetlerini ve iştahlarını körükleyenlerin ...
Türlü ambalajlarla, albenilerde sunmaları sonucu ...
Kullanıla, kullanıla, kullanılmayı kanıksayıp, vazgeçilmezleri yapıp, çıkan sessiz köle yığını olup, çık anlıklarıyla ......
Karakterler, kişilikler istismar ve yozlaşma değirmenlerinde ezilip, öğütülüp .....
Adeta, yozluk kümeleri olarak üst, üste yığılmış lığında ...
Köleleştirilen bu insancık kümeleri, egemenlerin teknelerinde yeniden yoğrulup ....
Modern sömürü tezgah ve pişirme fırınlarıyla, salaşlığın bağrında apar-topar icat edilen aleni ateşlerinde, halk deyimiyle Tandırlarda pişirilerek yaratılan ......
Farkındasızlık çarklarının dişlileri arasında terbiyeden geçirilerek isteğe ve istismarla, sömürüye yatkın ve hatta gönüllü teslimiyetleri benimseyip çıkan, tek tip kalabalık yığınları var edildi edileli ...
Bu tehlikeye açık ve korumasız naçar kurbanları hedefleyen odaklarca kotarılan operasyon ve eylemlerle ...
Toplumun ve bireylerin hamuru, çamuru ve mayası bozuk güruhlar olup, çıkmaları sağlanarak ...
Sürümlerle yeni kurbanlarında eklenmesiyle oluşan köleler ordusunun egemenlerin ekmeğine yağ, cüzdanına para ve insafsız, acımasız istismarlarına uygun ve hatta ısmarlanmış, paket ürünlere dönüştürülerek ...
Sadece sırtlarından çıkar elde edilmeye ve nemalanmaya amade sermayeler olalı ...
İstekler, iradeler, karakterler ve hayatlarla, ömürler top yekûn sermayeleştirilip, tedavüle sokularak, elden, ele dönüp durmalara tutsaklıkla ...
Acımasızların lüksü, serveti, debdebesi olup, çıkarken, kurbanların, mağdurların azabı, ezinci ve hatta düpedüz mevti ve sonları olmuştur, sonları ...
O gün bu gündür, bezirganlar avuçlarını hazla kaşır, bedestenler tıka-basa dolarak ..
Servete, servet, sermayeye, sermaye, güce, güç, kurbanlara, kurban ekleyen ...
Oldu bittiler de yitip-telef olanların ......
'' - TİMSAH GÖZ YAŞLARI ...! ''Arasındaki, ZEVK, EGO, TUTKU, İSTERİ VE HAZ ŞÖLENLERİNDE .....
Niyetler, hedeflere, çıkarlara, daha da garibi, anlaşılmazı ....
<< - İSTERİLERE,EGEMEN İRADELERLE, GÜCE-GÜÇLÜYE KURBAN ...! >>
Ne ve neden böyle olduklarını ....
En amiyane betimlemelerle .....
Neye, kime, hizmet ettiklerini, kimin kulu, kölesi, ümmeti, sermayesi, hasılı düpedüz malı olup, çıktıklarını dahi idrakten .....
Daha da beteri, farkındalıkla sorgulamaktan ve bilmekten yoksun
Zavallılar olma işleyişiyle, buna, bunda telef olma bahtsızlığının kurbanı, mağduru''
<< - KAR'A, RANTA VE GÜCE DÖNÜŞTÜRÜLÜP ....! >>Hizmet etmişliğinde , döner-durur, bu kanlı çark ......
DÖNER-DURUR BU KANLI ÇARK .......!
Ve ......
Un-ufaklıklarda, mahvı perişan edilir, yetmemiş ligiyle dahasındaysa ....
Malın hası, istismarla sermayenin akçesi olup-çıkan ....
<< - BİATÇI AMADELİĞİ >> 'ni .....
Zamanla, alışkanlığa ve en berbatı, katlanılmazı ..
NEMELAZIMCILIKLA, KAŞARLAŞMAYA bezem işlikle iyiden, iyiye içselleştirip, adeta ...
'' VAZ GEÇİLMEZ YAŞAM BİÇİMİ ... '' Yapan, sürü, sürü kurbanlar ...
<< - Koyun çobansız, kaval sız ...
Sürü köpeksiz olmaz ! >> Nakarat ve ninnileriyle uyutulup, avutulup teleflik de kasaplık olan .....
Sermayeyle, gücün malı hallerine dönüşen, özünde ve nihayetinde ....
Düpedüz kurban edilip, kaçınılmaz sona, tutsak edilenler sürüsü ....
Tefinde, dümbeleğinde, zurnayla, kavalın, yetmedi ....
Davul'un önünde gerdan kırarak ......
Onların tefinde döner, oynarlar ....
Yaşayan ölü 'lüklerde, öngörülen sonlarına ererler, sürü, sürü kurbanlar ..
ÖNGÖRÜLEN SONLARINA ERERLER, SÜRÜ, SÜRÜ KURBANLAR .....
SÜRÜ, SÜRÜ ...
KURBANLAR ......
SÜRÜ, SÜRÜ KURBANLAR .......!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Immenstaad / Almanya
19 / 09 / 2023 - Salı
Saat ; 18_36

18 Eylül 2024 Çarşamba

 



KAİNATI AYDINLATAN, NUR-U CEVHERDİR, SEVGİ .....

Can evinde, içsellikli içtenlikle beslenip, büyütülmüşlüğünde .....
Riyadan ırak, içtenlik ve güvenden, özsellikle beslenen, arı-duru, berrak su güzelliğindeyse .....
Daha da önemli, anlamlı ve değerlisi ......
<< -İÇE İŞLEYEN, CAN YAKAN, DERİN CAM KESİĞİYSE, SEVGİ .....! >>
Kalıcı iziyle ve .....
<< - BEDENDEN DE ÖTE, RUHA NAKŞOLANLIĞINDA, UNUTULMAYANSA ......>>
Emsalsiz ve göz nuru, alın teri ve kutsi emek ürünü madalyonun pürü-pak iki yüzünün ayniliğiyle, lekesizliğinde ......
Tıpkı, bir KARDELEN KADAR ANLAMLI, ONURUN VE SAFLIĞIN NİŞANELİĞİNİ SERGİLEYİP, TAÇLANDIRARAK, KUTSANANSA .....
İLAHİLİĞİNDE .....
GÜNEŞE ERİP ONU, DEĞİL SADECE SELAMLAMAYLA YETİNMEK , ONU ÖPMEYE ADANANLIĞINDA .........
ÖMRÜNÜ EŞSİZ-MENEDSİZLİĞİNDE DEĞERLİ KILAN KARDELENLERİN YOLDAŞI OLMAYA, DEĞERLİLİKTEYSE ....
Yalınlığında derin ve tartışmasız CAN SUYU, MERHEM ve ......
Sönmeyen ışık, kainatı aydınlatan, NUR-U CEVHERDİR, SEVGİ .....
SÖNMEYEN IŞIK, KAİNATI AYDINLATAN, NUR-U CEVHERDİR, SEVGİ ....
KAİNATI AYDINLATAN, NUR-U CEVHERDİR, SEVGİ .....
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Immenstaad / Almanya
27 / 07 / 2024 - Cumartesi
Saat ; 19_58

 

ALIP BAŞINI GİTTİ O GÜZELLİKLER....
Alıp başını gitti o güzellikler...
Alıp başını gitti...
Bir solukta yudumlamışlığında kırk yıllık...
Kalıcı ve ölümsüz dostluğu varkılmalıklarda...
Vefa ve kadirşinaslılıklarla taçlanmış, kahve hatırlılığında...
Gönüllerde,hatıralarda kalan...
Ve,
Zamana inat eskimemişliliklerde varkılınan,
Yada,
Sevi sevi işlenmişliğinde...
Bir Siyah-Beyaz filim güzelliğinde,yadımızda olan günler....
Güzellikleri varkılan ,o canım ömürlerle...
Alıpda başını gitti dostluklar....
Gün batımlılıklarının ,senfonik renk güzelliklerinde..
İz bırakmışlıklarda zamanda,akıllarda ve gönüllerde...
Gergef güzelliklerinde işlenmişliklerde
İçine işlemecesine ,yılların ve ömürlerin.
Hani,
Kirkor ,yukardan bağırırdı...
Bir gece kısalığında bile olsa....
''Sevdiği dostunu görememişliklerin tasalılığı işlenmiş''
.......................................................................................o içtenlikli sesiyle,
''--B're komşii,nasilsin...?
....Görmemişem dün sizi, özlemişem a'be canim efendim''diye...
Aşağı kat komşusu Ahmet Ağa, sese kulak vermişliğinde ,
''Aşık kumrunun eş sesi arayış edalılığıyla'' boynunu sol üste kıvırarak..
Cancağzı Kirkor'un balkonundan
''Gün batımı vakitlere dağılan sesi aramışlığında''..
Pala bıyıklarını burarak ...
Babacanca gülümseyişliliklerde...
''--İyiyim Can Kirkor'um ya sen nasılsın...?
....Al bendende o kadar,özlemişem bende gardaş..!
......Dost..gel hele bir tavla atalım...
......Bak,Suzan Bacın sürdü bile kahveleri köze..''demişliğinde..
Kapı aralarken bir akşam üstü sohbetine..
Suzan hanım çoktan...
''Közden de ziyade'',
Anadan kalma usuldeki yürek sıcaklığında,
''Gönül ateşinde ''
Pişirmelere koyulurdu bile...
O ''köpük, köpük sevgi kesilen ''canım kahveleri..
Kuruluverirdi birden sohbette, gönül köprüleri...
Yad'edilirken anılar..
Saygı ve tevazuyla, dinlenirdi...
Usul- erkan bilinmişliğinde,adap güzelliklerinde..
''Hiçmi hiç kesilmemecesine'' dost konuşmalar..
Kaldırmadık taş altı koymamacasına, edilirken sohbetler..
Şıkırdarken pullar ve zar...
''--Atınca ben dubara,Kirkor toslar duvara..''
Yada..
''--A b're geldi yine yek...Madam Suzan,Palama bir köpüklü kahve çek''
Takışmalarında,
Salınırken pürneşeliliklerde ...
Gevrek gevrek gülüşler,
Dillenirdi bu arada günyüzü görmemiş laflarda ,şakalar..
Hoşsohbetliliğin harmanlığında ,
Çözüldükçe çözülürdü ,diller...
Karışırdı, sevgiyle birbirine gönüller..
Ses ses, ötüş ötüş dillenişliliklerde...
Katılırlardı bu güzelliğe..
Sakalarla ,bülbüller...
Şimdi....
Alıpda başlarını gittiler,o canım güzellikler..!
Dönülmez akşamların ufkunda,çıkılan yolculuklarda..
Koyarak akşamları,hüzünlü ıssızlıklarda...
Ve...
Sonrasında....
Bir sabah ezanına karışıverirdi çan sesleri...
Bu arada misk-i amber açışlılıklarında,
Selamlarken yeni günü çig çiğ güzelliklerde...
Mest ederdi gönülleri...
Koku koku çoğalan Yediveren Gülleri...
Bir renk cümbüşünde...
Sinmişliğiyle içine,
İçerdi yudum yudum,
Gülüş gülüş ömürleri....
Akıp gitmişliğinde günlerin....
İstanbul,Marmara ve zaman,
''Yenice uyanmışlığında'' mahmurmu mahmur ,Serkisyan...
Ahesteliliğinde ömrünün,henüz uykululuğunda gözlerinin...
Hülya hülya çoğalan bakışlılıklarda..
Önce
''Evlatlarim''diyerek
Sıvazlayarak herbirini, tek tek..
..................................................çiçeklerini sever....
Konuşma konuşma, renk güzelliklerinde..
Turlamışlığında küçük, ama sevgi dolu dünyasında..
Çan sesine karışmış güzelliğinde ezanı dinler...
Mest olmuşluluğunda ruhunun ve meftunluğunda İstanbula..
Mırıldanış mırıldanışlıklarda ,şükrederek yaradanına....
Çıkardı,dingin bir sabah İstanbulunda balkonuna...
Mavi atlaslılığında Marmaranın, İstanbul'u kucaklamışlığında...
Bakarak ,Martı öpüşlülüklerinde...
...................................................... mavi mavi çoğalan semaya...!
Seslenirdi,
Karşı balkondaki Apo'ya...
''B're komşiii,sabahı şerifler hayrolsin''diye
O anda...
Sanat müziğinden nağme nağme bir güzellik karşıverirdi...
''Serkisyanın evinden yayılan'',
İç gıcıklayıcı güzelliklerdeki Rumca Şarkıya..
Rahmetli Zeki MÜREN'den, nağmeler akardı...
...........................................................................sabaha ve İstanbul'a..!
Ahhhh...ki ,ahh...
O güzellikler...O güzellikler..
Ne içildi,nede yendi..!
Ama,
Her ne ve nasıl olduysa...
O, gergef gergef güzelliklerde...
Ömürlere ve kente işlenmiş onca nadidelikler...
Erken inen akşamlarda...
Ve ,
Zamanların apansızlıklarında...
Sessiz soluksuzluklarda tükeniverdiler...
Hasret koyarak
Zamanları,kenti ve ömürleri...
Eylül fırtınalılıklarında savrulmuşluklarda...
Uçuşan Kırlangıçlar gibi...
Hayatların pamuk ipliğine bağlılığında...
Bir solukluk dudak aralanmışlıklarında..
''Göz açıp kapayıncaya dek'' ki dar zamanlılıklarda, çekilip gittiler....!
Zamanların sarmallığında...
İbrişim güzelliklerde, içiçe geçmişliğinde ..
Güzel ömürlerin,ömürlülüklerin ,
Ve,sevgiye aralanan gönüllerin..
Sabah namazı dönüşü,
Tombakzade Mehmet Efendi,içtenlikli gülümseyişliliklerle..
Selamlardı,Tatyos'u,meyhanesinin önünden geçerken,
Aheste aheste yürüyüşlülüklerde tüketirken...
Yokuş yokuş İstanbul'u ve fırtınalı ömrünü...!
''Düşünerek'' ne günler geçirip,ne vartalar atlatmışlığını...
Giderdi eli cebine, aşinalılıkların o munis ritmiyle...
Ve çıkardığı ''Sarı Lira'yı''öperdi üç kere...
Adeta, dini bir rütüeli yerine getirmişliğin ''saygılı ciddiyetiyle''...
Koyardı en sonunda alnına...
Bakarak ''gülüş gülüş güzelliklerde'', ona doğru adımlayan dostu Tatyos'a..
''--Tatyos Gardaş...Gurban...Hayırlı işler ola,
Siftah bizden ,bereketi Mevladan..''deyişliliklerde..
Atarak ''havaya ok gibi fırlayan'' parayı meyhaneye..
Ardısırada...
''Bismillahını çekmişliliklerde, ilkin sağ ayağını atarak'' girerdi içeriye..
Sol eli, Dostu Tatyosun yanağını okşardı sevecenlikle...
Sağ eliyse, Tatyos Efendinin eliye kavuşurdu çoktan...
Sokağa ve meyhaneye yayılan ...
Gevrek gevrek gülümseyişliliklerin eşliğinde..
Tatyos,yarı-beline kadar eğilip..
Selamını arz-ı eda ederek...
Hürmet dolu bir sesle...
''Ver,o mübarek eli öpeyim b're..''diye..
Karşılardı Mehmet Efendiyi
Sanki ''yıllar sonra ilk kez görmüşcesine''
''Hararet ve iştahla kucaklamışlığında'' sevgiyle..!
Nerde şimdi???
O,'' Ayrı gayrı bilmemekliklerde'' yürekten sevgiyle öpülen yanaklar, eller...
Nerde gönüllerde dostlukla, sevilere esen yeller...
Hani neredeler???
Nerde,yüreklerin o birbirini sevgiyle öpmüşlüğü...
Ölü evine gidildiğinde ,beraberce içtenlikli ağlamalıklar..
Düğün evine varıldığında ,
Sevinçle ''Tek yürekliliklerde'' oynamaklıklar..!
O dostluklar nerde...?
Köz köz olup içe işlemişliğinde, yanan dostluk ateşleri...
Ne olduda ,apansızlıklarda sönüp küle döndü?
Bir kırlangıç aceleciliğinde,
Bir akşamüstü pürtelaşlığında..
Ya da...
Bir sabah asudeliğinin,
Sessiz,derin loşluğunda...!
Bu ''YORGUN KENT'i ''ışıtırken...
İlk ışıkları sabahın.....
Bezgin bir geceden devralmışlığında sabahı...
Doğmuşluğunda üstüne güneşin..
Bir yağmur yağardı...
İnceden...
İn.../
......ce../
............ye..!
Dostluk..dostluk bir rüzgar eserdi..
Sevgi sevgiliğinde bir ay ışığı süslerdi
Gönül pencerelerini..!
Gülüş gülüş, kardeşliklerde çoğalırdı...
Rengarenk beğonyalar gibi açardı yürekler...
Camdan cama kadın sohbetlerinin güzelliği sinerdi..
Sokağa..mahalleye velhasıl tüm kente....
Ortancalar gibi renk renk gülüşlere dururdu hayat...
İçe işleyen ve içine işleyen güzelliğinde..!
Bir Ud taksimine..
Rumcanın...
O,
kırık...
O,
İç gıcıklayıcı..
Güzelliği karışırdı...
Büyük adadan yayılan ''nal nal ışıltılılıklarında'' ki Fayton seslerinde...!
Rakı...
Uzoyla buluşurdu...
İnce belli,
Altın sırma kemerli..
''Tivist''güzelliklerinde adlandırılan çay bardağında...
Dostluğun sıcaklığında...
Isınıverirken yürekler,gamdan azadeliliğinde dost gönüller..!
Kırk yıllık dostluk hatırında...kahve tadında ..o güzelim muhabbetler.
Birden bireliğinde...
Bir çınar devrilişliliğinde..
Yıkılıverdi yerlere
Apansız ve zamansızlıklarında hayatın ..
Yerle yeksan oldu günler,
Seneler.../
................Ömürler.../
................................ Gönüller...
Ve...
Gül dikeni saplanmışlığında..
İçin için kanayan yürekler...
İçin için kanayan yürekler...!
..........................................................................

Erdem YASSIBAŞ
Hildesheim/Almanya
20/06/2009
Saat,19_50

  YERİN .........., Bozuksa mayan, çürükse özün, fukaraysan onurdan-haysiyetten yana .... İlkesizlik ve omurgasızlıktan yana, kimse eline su...