9 Mart 2025 Pazar

 


BİR YERLERDEN TANIYORMUSUN BENİ?
BEN, SENİM ASLINDA...!!!
Kibir’ in salıncağına konmuş..
Böbürlenmelere soyunarak..
Mal bulmuş, mağribi gibi davranarak...
Irak, mağrur ve yabansı durma..!
Öyle uzaktan, itici ve hoyratça bakma bana..
Kente, yaşama, insanlığa ve insana uzaklığımla, dalga geçmelere soyunma..!
Ben, senin aynanım, senden görüp..
Senden, öğrendim..
Hani derler ya..
O meşhur kelamla..
''-Boynuz kulağı, Çırak ustayı geçermiş '' diye..
Dün. senin bıraktığın yerden, ben devraldım..
Baktığında, iğrendiğin ne varsa, bende..
Kendinde ara...
Bende gördüğün..
Hatta, görmek istemediğin, her, ne varsa..
Bilcümle, sende var..
Ben, senim..
Bir yerlerden, aşinamı sın bana..?
Hani şu...,
Köşe başında terk ettiklerinden miyim, yoksa..?
Yoksa...
Yoksa...
Hani , salkım saçak..
Sicim gibi yağmur altında ıslanırken, ben..
Buz gibi bir bira kadehinin ardı sıra..
Cam soğukluğun da, sıcak ve romantik odandan
bakarken bana..
Camdan izleyerek, iç gıcıklayıcı düşlere daldığın, günün kalıntısı mıyım yoksa..?
Hani, istasyonda son ve tek bekleyenken ben..?
Göz yaşlarıma, düşen omzuma ve yitik halime aldırmadan ...
Bana, deli-divane muamelesini reva görüp...
İçin, için söylenerek, aşağılayan bakışlarla beni süzerek..
Tebessüm, tebessüm, geçip giden o kişi, sen değil miydin...?
Sessiz çığlıklarım, patlarken semada ….
Haşmetli ve azametli dünyanın, gök kubbesi altındaki fildişi sarayında..
Kulağını bana, cümle mazlum ve masum çığlıklara tıkayıp...
Duvardaki sineğe gösterdiğin ilgi kadar bile ilgiden uzak hallerde, omuz silkip....
Nemelazımcılığın kerevetinde sallanan, sen değil miydin?
Ben, kağıt mendil satarken, arabanın camına ilişen soğuk mu soğuk ..
Hatta, buz gibi bakışınla yüreğimi donduran delici..
Küçük gören, bakışlarınla..
Beni, tepeden tırnağa süzüm, süzüm, süzen ..
Sen değil miydin..?
Hayatın, pamuk ipliğine bağlılığını unutmuş..
''-Komşu, komşunun külüne muhtaçtır.'', kavramının...
Sana yaban söz dağarcığında, sıradan bir ayrık otu gibi gelmişliğiyle, bana aldırmadan..
Hatta yok saymaların dik alasını sergileyen değimli sin, sen...?
Altın kapılının, ağaç kapılıya ..
Dünün varsılının, bugün yokluk da yoksulun kelamına..
Selamına ve bir lokma nimetine, muhtaçlığında ömür eskittiğini düşünmeyenlerden misin?
Haydi, uzatmayalım..
İnsanın, insana kulluğunun, köşe taşlarını döşemekten usanmamış lığınla..
İnsanlık adına, utanç duvarları diken mimarlardan..
Toplumu dizayn a kalkışan soğuk ve mekanik mentaliteni...
Topluma, hep yukardan bakıp..
Burnuna, sırıkla bok değmeyen halinle..
Senin, değil birilerine..
Sana yabancılığında..
Dibine kadar yaşadığın, İÇSEL YALNIZLIĞIN' da bile..
Kibirle, kubur...
Vicdanla, cüzdan arasında tükettiğin, bu ömür döngünde ..
Bakıp ta görmek istemediğin, bende ne varsa..
Senden aldığım mirastır, sonuçta..
Demem o ki, son kelamda sana..
Nereden ve nasıl bakarsan..
Öyle görürsün, gerçeği ışığında...
Velhasıl, kelam...
Ne ararsan, kendinde ara...!
Bir yerlerden tanıyor musun, beni ?
İnsanın, insana ayna 'lığında...!
Öyle derin, derin, melül, melül bakma, bana..!
Ben, senim aslında..!
Ben, senim aslında..!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ/İSYANİ

Altınoluk/ Edremit

09/ 09/2013

Saat; 13_18

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

GÖZ BEBEKLERİNDE SAKLIDIR, KORKULARIN ....!

  İmrentiyi, tiksintiye , zoru, kolaya, kolayı, zora, oluru, olmaza, olanaklıyı, olanaksız, sevgiyi, nefrete döndüren ...... Hükmeden ve boy...